Defenders | Marvel Dizileri Mucizedir
Yazı spoiler içeren bir yazıdır. Diziyi izlemeyenlerin okumaması diziden alacakları zevkin yararına olur. İzleyip izlememeye karar vermek için okuyorsanız...
İzleyin.
Sonunda geldi Defenders! İki yıl gibi bir sürenin ardından, dört dizi ve beş sezon boyunca ekran başına kendimi kitledikten sonra sonunda izledim.
Sekiz saat aralıksız izlememin sonucunda dizi bitti ve burada yorumlamasını yazıyorum. Gördüğünüz gibi, kapağı da Defenders posteri yaptığıma göre fikirlerimi az çok tahmin edebiliyorsunuzdur.
Kalitesini bir kenara bırakacak olursak, öncelikle sizi tatmin ettiğini söylemem gerekli. Şöyle tatmin ediyor ki, her biri on üç bölümden olan beş sezon izlediğinize değdiğini hissediyorsunuz. Bazıları sekiz bölüm olmasından şikayet edebilir ancak sekiz bölüm olmasının dizinin yararına bir şey olmuş olduğunu düşünüyorum.
Çünkü on üç bölüm olsaydı dizi Jessica Jones'ta gözümüze çarptığı gibi kendini başa sarıp sarıp kendi kuyruğunu kovalayan köpek moduna girecekti. O yüzden sekiz bölüm olması, kısa ve öz oluşunun dizi için daha iyi olduğu kanaatindeyim.
Tabi ki insan daha fazla izlemek istiyor bu kadroyu. Ancak ne kadar uzun olursa o kadar çok batma ihtimali de artıyor. Gönüller yirmi iki bölüm ister ancak hayat bize ancak sekiz bölüm verir. Yine de sekiz bölümden şikayetçi değilim.
Dizide olmasını beklediğim ve olmayan bir çok şey var aslında. Mesela dizinin, Matt'in Luke Cage'in avukatlığını yapacak olması ve dizinin ilk sahnesinde mahkemeyle açılacak diye bekliyordum. Fakat dizi o kadar erken davranmak istememiş ve Luke'u, Foggy ile buluşturup Matt ve Luke'u sonraya bırakmış.
Luke Cage sezon bitiminde benim beklediğim böyle bir şeydi. Olmadı. Ancak olmamasını da dizi ilerledikçe anladım. Çünkü kasti olarak ilk bölüm boyunca ana dörtlünün buluşturulmaması kararı alınmış. Herkes kendi yolundan devam ediyordu ilk bölümden. Dörtlü ekibin üyelerini tek tek sırayla görmemiz, aralarında yaşanan geçişleri beğendim.
İki bölüm boyunca karakterler birbirlerini görmeden ilerlerken, Luke ve Danny'nin aynı yere gelmesi sonucu karşılaşıyorlar ve dizinin en beğendiğim sahnelerinden biri orada oluyor. Danny ve Luke'ın ilk karşılaşmaları bence dizinin en iyi beş sahnesine girer.
Danny vuruyor da vuruyor ancak Luke duvar gibi olduğu yerde durmaya devam ediyor. Birbirlerine kendi güçlerini gösteriyorlar ve izleyicinin kafasında ikisinin güçleri birbiri karşısında dengeye oturtuluyor.
Beklediğim ama bulamadığım bir başka şey olarak dizinin başında olan Deprem'in bir daha olmasıydı. Hatta sezonun sonlarına doğru sürekli deprem olacağını ve şehirdeki herkesin zor anlar yaşayacağını bekliyordum. Olmadı.
Dizinin sonu başka bir şekilde bitti ancak güzel bir bitişti.
Bitişi bir kenara bırakırsak, biraz Matt'ten bahsedelim. Dizide görüyoruz ki Matt Daredevil olmayı bırakmış. Elektra öldükten sonra kahraman olmaya dayanamayan Matt, maskesini ve kostümünü bırakmış.
Şahsen Charlie Cox'u, onun oyunculuğunu ve oynadığı karakteri de sevdiğimden o kısımlara bayıldım. Kör rolünü oynamakta o kadar başarılı ki adam artık gerçek hayatta da kör gibi bakıyor etrafa.
Dizide de kendi kimliğini sorgulaması, çevreden gelen çığlıkları duyması ve kendini tutmaya çalışıp en sonunda pes etmesindeki o duygu karmaşasını oyuncu bize hissettirmekte başarılı olmuş. Aslına bakacak olursak, dizideki üç oyuncu da karakterin yapmak istediklerini ve yapmak isterlerken içlerinde yaşadıklarını bize sunmuş.
Bir adam hariç.
O da Tabii ki Immortal Weapon Iron Fist! Mükemmel savaşçı! Üstün bilgin! Tabi sadece lafta!
Iron Fist bu dizide de, kendi dizisinde olduğu gibiydi ancak bu sefer batmadı. Çünkü kendi dizisinin aksine buradaki herkes karakterin bir aptal ve salak olduğunun farkında. Bunun kasıtlı bir tercih olduğunu anladığım için artık karakterin berbatlığı o kadar gözüme batmıyor.
Elbet üzücü. Sevdiğimiz ve saydığımız Iron Fist'i, sinematik evren içerisinde süzme mal olarak görmek, yazarların onu bir geri zekalı olarak yazmak istemesi bir dram. Ancak yazarlar bu yönde yazmak istemiş karakteri ve bu yönde yazmakta başarılı olmuşlar.
Çünkü Danny gerçekten de mal.
Aylarca sokak seviyesinde adamların peşinde koşturduktan sonra, "Ben yüksektekilere gitmeliyim," diyorsun. Düşünüyorum ki, adam şirket patronluğunu kullanacak ve toplantılarla, iş düzeni üzerinden Hand ile mücadele edecek.
Hayır.
Karakterimiz mal olduğu için, toplantı odasını takım elbise ile basıp, "Hepinizi eşek sudan gelinceye kadar döveceğim," diye atarlanıyor. Düşünmüyor mu oradakilerden birinde tabanca varsa diye. Güvenlik kadından bahsetmiyorum. Masada oturanlardan biri silah çekse Danny'nin yapabileceği hiçbir şey yok.
Yumruğunu da düzgün kullanamıyor ki çocuk oradakileri tabancaları olsa dahi alt etsin. Luke hangi odaya dalacağını bilmese copları çocukla bütün edeceklerdi. En azından Luke adam gibi adam da hangi odaya dalacağını bildi.
Ama güzel bir dövüş sahnesine vesile oldu. Belki beklediğim gibi tek çekim bir koridor dövüşü değildi ama güzel bir koridor dövüşüydü. Bütçeden kısıp koridoru göstermemek için Elektra ile Matt'in kavgasını gösterme çakallığı biraz göze batır ama Matt ve Elektra dövüşü de hiç fena değildi.
Genel olarak dizinin dövüşleri iyi. Iron Fist faciasından sonra genel bir ferahlama geliyor insana. Güzel güzel dövüşler izliyorsunuz.
En çok beğendiğim dövüş sahnesini şu an seçemiyorum. Hepsi genel olarak aynı seviyedeydi. Diğerinden bir üste çıkan dövüş sahnesi kafamda yok. Genel olarak güzeller. Daredevil'ın ikinci sezonundaki gibi ışıldayarak parlayan dövüş sahnesi pek de yok.
Onun dışında genel konu hakkında da bir kaç kafama takılan şey var. Konunun tamamen Iron Fist'e yüklenmesi pek hoşuma gitmedi. Ekipten biri konunun anahtarı olunca, garip oluyor. Kötü değil ama beklemediğim bir şeydi.
İkincisi, yerin altından o hayata dönmek için gereken maddeyi çıkardılar da, o maddeyi çıkarmakla New York'un çöküşünün ne gibi bir bağlantısı var. Hand'in beş parmağı da bir araya geldi ancak New York'u nasıl çökerteceklerdi onu anlamadım.
Muhtemelen o deprem olayını kullanarak şehri çökerteceklerdi. Bilemiyorum. O kısım pek kafamda oluşmadı.
Matt'in başlarda, o çin lokantasında sürekli ve sürekli, sevdikleri insanların başlarına gelebilecekleri hatırlatmasını sevindim. Birileri süper kahraman olmanın zararlarını anımsaması hoştu. Fakat orada biraz fazla bunun üstünü çizdi. Azıcık gözüme battı.
Sürekli "people who we cared," veya "people who we loved," dedi o lokanta sahnesinde.
Yine de Matt'in en başta maskeyle kalmak istemesi ve kimliğini açık etmemesi güzeldi. Ancak o sahneden önce, o sahnenin olabilmesi için yaptıkları şu Jessica'nın Matt'in fotoğrafını çektiği sahnede kafamda tek bir soru oldu.
Matt o fotoğraf makinesinin sesini nasıl duymadı.
Sezon sonunda, otuz kat yukarıdaki bombayı duyup da üçüncü bölümde on metre arkandaki makineyi duymamak garip.
Onu da dikkatini oraya vermediği için fotoğraf makinesini duymadı gibi yorumlayabiliriz. Tabi o an izlerken böyle bir yorum getirmedim ancak şu an yazarken, böyle olmuş gibi yorumlanabilir. Neden olmasın?
Arada böyle, sırf bir olay olabilsin diye onun öncesinde bir şeyi yapmış olmaları göze batıyor ancak bu başka işlerde de sık sık rastlanan bir durum olduğundan fazla sinirlenmek gereksiz bence.
Mesela sırf Jessica arabayla mekana dalabilsin diye en başta, "Bu iş bana göre değil," deyip gitti. Bu oldukça belli. Ancak bir sorun mu? Hayır. Belki bu şekilde yapmasalar daha kötü olacaktı.
Gözüme çarpan başka bir şey ise, dizi sekiz bölüm olmasına rağmen geçtikleri mekanda fazlasıyla takılıyorlar. Mesela çin lokantasında bayağı bir vakit geçiriyorlar, sonra o Sowande'yi yakaladıkları yerde de, karakolda da ve en sonuncu binada. Hepsinde neredeyse bir bölüm geçiyor.
Diğer yan karakterler sayesinde başka mekanlar görsek de, ana karakterler pek de mekan değiştirmiyor. Bunun da bütçeden olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar, bütün dizilerden kısıp Defenders'a bütçe ayırmış olsalar da o bütçe de bir noktaya kadar.
Mekanlar belki canımı sıktı ancak o karakterleri izlemek hiç de canımı sıkmadı. Birbirleri arasındaki diyaloglar beni çok eğlendirdi ve dizinin en çok o kısmından keyif aldım. Sevdiğimiz dört karakterin aynı mekanda bulunması ve birbiriyle konuşması bana bir Avengers nostaljisi yaşattı.
O filmde de, dört sene boyunca izlediğimiz filmlerdeki adamların bir araya gelişi bizi nasıl mutlu ettiyse, bu da bir nevi öyle oldu.
Bir nevi Avengers'ın ilk filmi ile paralelliği var bunun. İkisinde de bir bomba söz konusu ve ikisinde de bomba süreli ve ikisinde de ekibin en göze çarpan karakteri bomba yüzünden kendini feda edip, ikisi de kurtuluyor.
Tabi ki burada Tony ve Matt'den bahsediyoruz.
Ve şunu da söylemeden geçemem ki, bu Midland Circle binasında iken Matt, Elektra'yı nefesinden anladıktan sonra Elektra deyişi ile aklıma Winter Soldier gelmedi değil.
İkisinde de geçmişi silinen bir karakter var ve karşılarındaki rakipleri zamanında onları çok sevmiş olan insanlar.
Tabi Elektra geçmişini hatırlama konusunda Bucky'den daha başarılı. Dizinin sonuna doğru kendi benliğine kavuştu Elektra. Bucky ise iki yıl boyunca not defterlerine yazarak bile toparlayamadı o hafızasını.
Böyle paralellikler dışarıdan bakıldığı zaman kopyacılık gibi görünse de, bu evreni severek takip eden insanlar için hoş ayrıntılar aslında. Bir olayı sadece bir karakterin yaşamadığını, o Dünyada'ki bir çok karakterin başına aynı şeylerin geldiği gerçeğini görebiliyoruz.
Luke Cage ve Captain America da bu konuda bir paralellik mesela.
Dizimize dönecek olursak. Beni üzen büyük bir detaya daha değinmek istiyorum. En az MCU evrenine referansı olan Netflix dizisi buydu mesela. Neredeyse hiçbir şey yoktu. Çekiçli adamlar ve yeşil canavarlar lafını bile duymadık kimseden.
Ekipten birinin veya düşmanların ağzından bir Avengers şakası duymak isterdim. Ancak yapmadılar. Bu da beklediğim ve alamadığım şeylerden bir tanesiydi mesela. Danny o yemek masasındayken kendilerini Avengers'a benzetebilirdi mesela. Sahne ona müsaitti. Ya da Luke Cage ile Hulk benzetmesi yapabilirdi.
En şahsına münhasır Netfilix dizisi olması üzücü çünkü aslında en çok evrene referans yapması gereken dizinin bu olması gerektiğini düşünüyordum. Yapmadılar. Bu da bir hayal kırıklığı idi benim için.
Oysa ki fazlasıyla fırsat vardı aslında.
Başka bir paralellik olarak Daredevil ve Iron Fist dövüşü ile Civil War paralelliği demek isterdim ancak o ikisi arasındaki dövüş tamamen Iron Fist'in mallığı. Sanırım karakterin salaklığını bütün seyirciler orada fark ettik.
Sokakta futbola alınmayan çocuğun yaptığı triplere girip Daredevil'a saldırması dövüş olarak güzeldi ancak karakter bir daha salaklığını konuşturduğu için kötüydü.
Kötü karakterlerden hızlıca bahsedip, son dövüş sahnesiyle bitirmek istiyorum. Zira uzunca bir yazı oldu ve fazla uzatmak da istemiyordum aslında.
Hand'in beş parmağı beklenilen heybeti uyandırmadı bende. Bunun en büyük sebebi hayvan kesen Japon'u ve beyaz şapkalıyı bu dizide görmemiz ve altını sadece tek cümle ile doldurmalarından kaynaklandığını düşünüyorum. Gao, Bakuto'yu daha önceki dizilerde sık sık gördük. Alexandra'yı da bu dizide sıkça gördük.
Pek de kötü olmayan, Spider-Man'deki Vulture hesabı yapmak istedikleri şey uğruna her şeyi yapabilecek insanlar Hand ve onun beş parmağı. Sadece biraz daha hayatta kalmak ve K'un L'un'a gitmekti, New York'u yıkacak olmalarının sebebi.
O yüzden kötü karakterleri ortalama buldum.
Ve Elektra kendini hatırlayıp Alexandra'yı öldürdüğünde, "Elektra Hand'in başına geçiyor Aman Allah'ım," moduna girdim ancak Elektra'nın Hand'i önemsemediğini öğrenince üzüldüm. Biliyorsunuzdur Elektra çizgi romanlarda Hand'in başına geçmişti.
Hatta Elektra ve Daredevil son mücadelelerini verirken Elektra Matt'i manipüle edecek ve ikisi Hand'in başına geçecek, Daredevil'ın üçüncü sezonunda da Matt'in Hand'in başında iken kendini keşfetmesiyle Hand'in kendinden sıyırmasını izleyeceğiz sanıyordum.
Onun yerine kolu kesilmiş bir Misty izledik. Sonunda Misty'nin kolu kesildi. Bu da demektir ki yakında Misty'nin mekanik kolunu göreceğiz. Dizilerde bu işe nasıl girecekler bilmiyorum ancak yapacaklardır elbet. Kadının kolunu boşuna kestirmezler elbet.
Yan karakterler kendi dizilerindeki gibi hoştu. En çok Colleen'i gördük, iyi ki gördük. -O kadını seviyorum- Karakter hoş olmasa da kadın hoş yani.
Son sahneye gelelim. Daredevil kendini feda etti. Tabi ki hepimiz biliyoruz ki Daredevil ölmeyecekti orada. Çünkü Daredevil'ın üçüncü sezonu dizi yayınlanmadan bir kaç gün önce açıklandı. Üçüncü sezonu gelecek bir karakter neden ölsün ki?
Ancak ölmesi bir şey yararına oldu elbet. Bunu diziyi izlerken fark etmesem de, diziyi bitirip internette gezdiğim sırada fark ettim.
Daredevil'ın kilisede yattığı sahne, Frank Miller'ın Born Again adındaki hikayesinden bir sahne. Bu da demektir ki Daredevil'ın üçüncü sezonunda Born Again hikayesini göreceğiz. Bu da demektir ki Bullseye gelecek ve başka bir sürü şey olacak.
Dizi hakkında düşüncelerim bunlar. Beğendim ve hoş buldum diziyi. Bir çok Marvel filminden daha çok keyif aldım ve yazılar çıktığında, "Bu muydu şimdi?" demedim. O yüzden keyifle izlediğim ve izlerken bayrakları astığım dizimizi gayet de beğendim.
Genelde bir şeyleri beğenmemekle meşhurum buralarda. Ancak Defenders güzel. Defenders hoş.
Bahsetmediğim bir çok şey var. Mükemmel ışıklandırmalar ve Heroes for Hire temelleri atılması gibi şeyler vardı ancak yazı iki bin kelime olmasın diye pek değinmedim.
Defenders'a ise puanım, her şeye rağmen...
------------------------
Siz Defenders'ı nasıl buldunuz? Yorumlarınızı yazmayı unutmayın! Eğer yazarsanız çok minnettar olurum.
Şimdilik görüşmek üzere, hoşça kalın!
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro