Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Rule: Marvelismarvel | One Shot

ARCTİCCAPTAİNkurgusuna yazılmış bir AU One Shot'tır. Kurgu kötü finalle bittikten sonra ki geçen zamanda Steve'in biriyle olan yarışını konu olan bir One Shot.

Steve evinden çok uzakta ve bir gizli görev uğruna gittiği yerde araba yarışlarına katılmak zorunda kalıyor. Eğer konu size ilginç gelirse lütfen kurguya bakmayı unutmayın.

-----

Işıklar, motor, viraj, fren, gaz, vites...

Steve Rogers araba yarışı sırasında, yarışta iken sadece bunlara dikkat edebiliyordu. Mavi gözlerine vuran, kayıp giden ışıklar, motorun sesi, keskin virajlar, ani frenler, gaz, vites değişimi. 

Düz yolda sağ sola kaçmaya çalışan direksiyonu sabit tutmaya çalışırken sağ çaprazındaki rakibinin yanına geldi ve onu solladı. Göstergeler, sona doğru gelirken Steve vitese sertçe vurdu ve üçüncü vitesten dörde geçti.

Motorun sesi, sanki nefes almış gibi kesilip yeniden gürledi. Ortamın kralı olduğunu belli edercesine kükreyen motoru duyan herkes kafasını çevirip bakıyordu. Normal arabaların arasından kayıp giderken kontrol her zaman Steve'deydi. Bir kere bile olsa kontrolü kaybetmişti.

Karşısına bir keskin viraj daha çıktığı zaman direksiyonu kırdı, frene basıp vitesi düşürdü. Araba arka kısmını atıp kayarken lastik ince bir ses çıkardı ve etrafında duman tüttü. Kayarak çeyrek daire çizen araba, virajı geçtikten sonra kendini tekrardan toparladı. 

Vakit gece vaktiydi. Bütün arabaların lambaları yanıyordu ve o kadar hızlı giderken arabaların orada olduğunu fark ettiren tek şey farları idi.

Devir göstergesi sağ tarafa yaklaşırken Steve elini vitesi değiştirmek için hazırda tutmaya başladı. Tam doğru zamanda vites değiştirirse araba daha çok öne atılıp hızlanabilirdi. Gözlerini kapattı, arabayı hissetmeye çalıştı. Çalışan pistonların sesini motor yağının araba içindeki turunu, akü şarj dinamosunun dönerken çıkardığı sesi, lastiklerin dönerken ortaya çıkardığı yanık kokusu, direksiyonun titremesi. 

Sarışın adam, görmek için öbür duyularını kullanırken, doğru anın geldiğini hissetti ve vitese vurdu. Vites değişince araba aniden öne atıldı ve normalden daha çabuk hızlandı. Motor artık sınıra geldiğini isyan edercesine kükreyerek belirtirken, Steve dişlerini birbirine sıktı, direksiyonu tutmak zorlamış, koltuğuna gömülmüştü. 

Düz yolda, etrafında kimse olmamasına rağmen son hızda gidiyordu. Bitiş çizgisi ufukta görünmüşken gaz pedalına sonuna kadar bastı. Tam bitiş çizgisine yaklaşmıştı ki, başka bir araba aniden gelip onu geçti ve Steve ikinci oldu.

Aniden gelen araba ile Steve'in arabası, çizgiyi geçtikten sonra yan kaydı ve durdular. Steve, ne olduğunu anlamaya çalışırken ikinci olduğunu kavrayınca direksiyona yumruk attı ve kapıyı sertçe açarak indi. 

"Sen ne yaptığı..." Kapıdan büyük bir hışımla çıkıp sinirini bağırarak belli ediyordu ki, kahve rengi saçlı, yeşil gözlü bir kadının sağ kapıdan çıkmasıyla sustu. Siyah çizmesi, kot şortu ve üsteki iki düğmesi açık, kareli, kırmızı beyaz gömlek vardı kızın.

Steve, yutkundu ve kızı izledi. Kız tam laf edecekti ki, sürücü koltuğunda oturan adam çıkıverdi. "Selam Steve! Beni hatırladın mı?" Sorusunu sorduktan hemen sonra elindeki dürümünden kocaman bir lokma aldı. Arabanın öbür yanındaki kız ona tiksinti ile bakarken adam gülümsüyordu. Dürümün sosu adamın dudaklarının kenarlarından akıyordu.

Kendi siyah, Amerikan tarzı geniş kaputlu, iki kişilik Dodge Charger'ının yanında duran Steve, arabasının önüne geldi. Arabanın ön kısmına yürürken, gözü yeni gelen diğer yarışçılara da kaymıştı. 

Onu tanıyan, fakat onun tanımadığı bu dürüm yiyen adamı inceledi. Siyah giyinmişti ama kıyafetleri buruşuktu, sakalı kirliydi. Aynı şekilde saçı da dağınıktı, kendine bakmıyordu. "Sen kimsin?" Steve'in onu tanımamış olması, adamı üzmüştü. "Ben Ahmet, beni nasıl tanımazsın? Wanda, bu beni tanımadı." Kız, sadece omuz silkti.

Sarışın adam, kaputun üstüne oturdu ve bir ayaklarını tampona koydu. "Beni nasıl geçebilirsiniz. Bu arabayı daha önce kimse geçememişti." Ahmet'de aynı şekilde kaputun üstüne oturdu. Wanda'da gelip adamın sağ dizine oturdu. Cevabını veren kişi Wanda olmuştu.

"Biz öbür yarışçılar gibi değiliz. Amerika'lara benzemiyor burası. Her an sürprizlerle dolu." Wanda bunu dedikten sonra işaret parmağı ile Steve'i gösterdi. O sırada parmağındaki yüzükleri fark etti mavi gözlü adam.

Ahmet ise elindeki dürümü arabanın üstüne koyup Wanda'ya baktı. "Wanda, bazen, ama sadece bazen. Bu dürümden daha tatlı oluyorsun." Wanda, gözlerini devirdi. "Ahmet, bir kere de şu yemekleri düşünmeden iki dakika geçir." 

Karşılarındaki adama komik gelmişti ikisinin atışması. "Siz nasıl sevgili oldunuz?" Wanda, kafasını geriye atmış, Ahmet'i boynundan öpecek iken kendini öne eğdi ve Steve'e baktı. "Uzun hikaye. Beraber o kadar çok şey yaşadık ki, babasıyla aşk yaşayan liseli bir çocuğun olduğu sofrada yemek yedik, iki adamın beş yaşındaki çocuğa bakmasına yardımcı olduk. Sevgili olalı uzun zaman oldu."

O sırada başka birinin sesini duydular. Üçü de dönüp gelenlere baktı. Steve, gelenlerin arasında en önde duran adamın ismini fısıldayarak söylerken, Ahmet resmen bağırdı. "Francis! Hoş geldin! Yarışta senin 'mına nasıl da koydum ama!" Steve ona gözlerini kısarak bakış attığı zaman, Ahmet dürümünü ona uzattı ve bir ısırık aldı. Steve bakış attığına pişman olarak kafasını geriye çevirdi ve kaputtan indi.

Francis ve Ahmet orada konuşurken, Steve yere bakarak düşünmeye başladı. Yarışı kaybetmeyi kendisine yedirememişti. Uzun zamandır burada gizli bir görev için duruyordu ve neredeyse çok az yarışı kaybetmişti. Şimdi o kayıplarına bir yarış daha eklenmiş olmasını kaldıramadı. Gizli görev bile olsa yarışın tatlı tadını aldıktan sonra kaybetmenin acısı hiç iyi olmuyordu. 

Marah'ın ince sesi herkesin kulaklarına yayıldı. "Grant, bakıyorum burada seni geçen birileri varmış." Steve, gizli göreve çıktığı için adını Grant olarak tanıtmıştı. Bu yüzden herkes ona Grant diyordu.

Zaten kaybettiği için sinirli olan adam, bunun yüzüne çarpmaları sayesinde daha da sinirlenmiş, kollarını birbirine bağlamıştı. Marah, sinir olunacak davranışlar sergileyip Steve'in önünde dil çıkardı, "Artık en iyisi sen değilsin." Steve gözlerini başka bir yere çevirdiğinde, kız yana kaydı ve yine Steve'in kadrajına girdi.

Bunu daha uzun süre boyunca tekrarlamayı planlıyordu kız, ancak planları Ahmet'in gelip onu tutup kaldırmasıyla tamamen bozuldu. "Ne yapıyorsun bırak beni?!" Ahmet, kızın ölmesini istemediği için onu kurtarmaya çalışıyordu. "Marah adam seni parçalayacak gibi bakıyor. Bence onunla çok uğraşma."

Bütün oraya toplananlar Steve ile Ahmet'e bakmaya başladı. "Ahmet seni fena ezdi dostum," herkes, aralarında konuşuyordu yarışı. Lafları genellikle Steve'i gömme üzerineydi.

"Adamım fena kaybettin."

"Seni son anda geçti."

"Rezil oldun bakıyorum."

"Buraların başka bir lideri var artık sanırım."

Steve, laflara dayanamadı ve Ahmet'i işaret parmağı ile gösterdi. "Sen ve ben! Bir daha yarışacağız, sadece ikimiz. Bu yarışı şansla kazandığını ispatlayacağım sana." Herkes, kendi arasında 'ooo'larken Ahmet dürümünden son bir ısırık aldı ve Steve'e yaklaştı. "Varım, kalkanlı şövalye. Sen ve ben. Kaybeden kazananın akşam yemeğinin hesabını öder." 

Ahmet, akşam yemeklerini böyle yiyordu. Birileri ile yemeğine bahse girip, yarışı kazanıp akşam yemeğini kendisi ve Wanda için beleşe getiriyordu. Bunu neredeyse her gece yapıyordu ve şimdi Steve ile yarışacaktı.

Steve, tekrardan sürücü koltuğunun kapısının oraya geldi. "Hadi başlayalım o zaman!" Kapıyı açtı ve direksiyon başına geçti. Ahmet'de koşarak hemen direksiyonun önüne geçti ve Wanda için kapıyı açtı. Kadın da arabaya bindikten sonra Ahmet'le ikisi kısa bir konuşma gerçekleştirdi.

"Bu akşamda mı yemek beleşe gelecek Ahmet. Eğer öyle bir şey olursa hangi yemeği istediğimi biliyorsun."

"Tanrı'nın unuttuğu yerde Steve bile jilet bulamamış kaba sakal gibi geziyor senin istediğin yemeğe bak. Dürüm iyidir onu yiyelim işte."

"Olmaz, dürüm çok basit. Daha pahalı ve güzel şeyler yemek istiyorum." 

Ahmet motoru çalıştırdı, marşa bastıktan sonra motor sesi yükseldi ve gülümsedi. "Peki, Bayan Maximoff, sizin istediğiniz olsun." Steve'de arabasını çalıştırdı ve ikisi de geldikleri yola doğru bakacak şekilde aynı hizaya geldiler. Etraflarına toplanan kalabalıktan bir kız çıktı ve iki arabanın ortasına geçti. 

İkisi de düz yolda hızlanmak için yapılmış Amerikan tarzı arabalardı. Kaputun içinde canavar yatan türden.

Arabaların önünde duran iki iki kolunu kaldırdı. Bu hazır olun demekti.

Sol, kolunu indirdi, iki arabada lastik yakmaya başladı. İkisinin de arka tekerlerinden duman yükseldi. Sanki arabalar yanıyordu.

Kız, sağ kolunu da indirdi ve iki arabada ön kaldırarak yarışa başladı. İki canavar da aynı kükreyiş ile başlangıç çizgisinden fırlayıp gitti. Herkes onların peşinden kendi arabalarına koştu ve yarışı izlemek için peşlerinden gitmeye başladı.

Yarışa kafa kafaya başlamışlardı. Düz yol olan caddede trafik oldukça azdı. Bu da hızlanmaları için bir fırsattı. İki devir göstergesi de hızla artıyordu. Görüntüler bulanıklaşmaya, ışıklar kaymaya başlamıştı bile. Hız göstergesi yükselirken, ikisi de vites değiştirdi, debriyaja basarak.

Steve'in karşısına araba çıktığı zaman, son anda direksiyonu döndürdü ve kılpayı geçti. Ciğerlerine hapsettiği nefesi bırakırken, Ahmet yüksek bir sesle bağırdı. "Vay be! Şu adama bak son anda geçmeyi başardı. Gerçektende iyi sürüyor, ama senin kadar değil, Wanda."

Wanda'da bir çok şeyi iyi sürerdi ama bunlardan hiçbiri araba değildi.

Wanda ise yanındaki adamı boş vermiş, arabanın güneşliğine bakarak ruj sürüyordu. 

Dönmeleri gereken ilk viraja gelmişlerdi. Dört yol ağzıydı. Fakat viraja gelmeden önce, aralarında oldukça geniş bir aralık olan iki araba yavaş bir hızla gidiyordu. Steve, iki arabanın ortasından temiz bir geçiş yaptı. Fakat Ahmet'in aklındaki o değildi.

Sırf Wanda'ya gıcıklık olsun diye el frenini çekti ve direksiyonu kırdı, araba üç defa spin attı. Üç tur boyunca kendi etrafında tam tur döndü. Üçüncü defadan sonra Ahmet direksiyonu öbür yana kırdı ve araba dönmeyi kesti, o iki arabanın ortasından öyle bir geçmişti ki, Wanda çığlık atmamak için zor tuttu kendini.

Arabasının önü, soldaki arabaya, arabasının arkası sağdaki arabaya bakacak şekilde yan kayarak geçmişti Ahmet. Ardından viraja kayarak girmiş oldu ve dönüşü hallettikten sonra yeniden hızlandı. Artistlik yapmak için hızından feda eden Ahmet ile Steve'in arasında kayda değer bir mesafe oluşmuştu.

Steve, aynadan bakıp rakibinin arkada kalmış olmasına sevindi. Direksiyonun hakimeyetini kaybetmeden sürmeye devam etti. Fakat arkada kalan canavarın sesi gitgide yaklaşmaya başlamıştı. Tekrar arkasına baktığı zaman, Ahmet'in Nitro kullandığını fark etti. 

Egzozundan yükselen mavi alevler eşliğinde Steve'e yaklaşıyordu adam. Hız göstergesi, orta kısmı geçtikten sonra sınıra gelmeye başlamıştı.

Rakibinin yaklaşıyor olduğunu görmek sarışın adamı yeniden tereddütte bırakmıştı. Yine de kontrolü kaybetmedi ve arabasını sürmeye devam etti. Fakat düz yolda ilerlemeye devam ederken, aynasından gözlemlerken fark etti ki, Ahmet aniden otoparka dalıp yok olmuştu. 

Steve, onun çekildiğini düşünmüştü ki, aslında öyle bir şey olmamıştı. Steve'in anlık mutluluğu, otoparkın üstünden gelen kükreme sesiyle uçup gitti. Sol kapısında olan aynadan baktığı zaman, oto parkın üstünden karşı binaya uçan bir araba gördü. Karşı binaya uçan araba Ahmet'ten başkasının değildi.

Karşı binanın çatısına düşen Ahmet'in arabası çatılardan gitmeye başladı. Bütün binalar aynı yükselikte ve düz çatı olduğu için bu tercihi yapmıştı. Steve, sola dönmesi gereken yere geldiği zaman yavaşlayıp viraja girdi. Ancak o viraja girdiği sırada, kaputun üstüne bir gölge düştü. 

Ahmet, caddenin öbür yanındaki binaya uçmuştu, son anda hızlanarak girdiği üçgen çatıyı kullanarak. Steve, istemeden de olsa küfür mırıldandı dudaklarında ve hemen gazın sonuna kadar abandı. 

Ahmet çatılardan gittiği için diğer adama nazaran daha şanslı bir konumdaydı. Steve'de bu şanssızlığını kapatmak için sonuna kadar gaza abanıyordu. Şehrin dışına doğru yaklaşıyorlardı. Steve, yukarıya bakmamaya çalışarak gözünü yola kenetlemek için uğraşıyordu ama yapamıyordu. Dikkati sürekli Ahmet'e kayıyordu.

Çatılardan giden adam ise düşmemek için zor tutuyordu direksiyonu. Çatının, asfalta oranla daha farklı bir zemin olması direksiyonu çıldırtan bir sebepti. Çatılarda direksiyonu tutması, asfalt yola oranla daha zordu. Çatılarında tek tek bittiğini gören Ahmet, hızını arttırdı.

Steve'in üstüne uçacaktı. 

Sıklaşan trafiğin arasından kaymaya çalışan Steve, kaza yapmadan geçebilmek için yavaşlamak zorunda kaldı. Kalabalıklık yapan arabaların arasından geçip hepsine makas atmış ve ışıkları geçtikten sonra tekrardan trafik olmayan yola çıkmıştı. Ahmet'in gelememiş olmasına sevinmişti ki, kaputun üstüne bir gölge daha düşene kadar. 

Araba, bütün caddede duyulan bir gürültüye sebep oldu. Neredeyse bir ton ağırlığında olan araba yere düştüğünde yere çarpan metalin sesi bütün caddede yankılanmıştı. Aniden düşmesi yüzünden Steve bile korkup hızını az da olsa kaybetmişti. 

Ahmet, Wanda'ya çevirdi kafasını. Wanda ona sıcak bir gülümseme sunarken, elini adamın vitesin üzerine koyduğu elin üstüne yerleştirdi. İkisi de birbirinin gözlerine bakarken, Wanda'nın yeşil gözleri, soldan gelen tırı anca gördü.

"Ahmet!"

Adam, son anda kafasını çevirip gelen tehlikeyi fark etti ve direksiyonu kırdı. Tırı geçmiş olsa bile hızını kesmeden direksiyonu kırdığı için araba havaya zıpladı ve havada yan dönerek yere çarptı, yerden sekti ve havada bir kaç tur daha attı. Yere üç defa daha değdi ve sayılamayacak kadar çok defa havada döndü. En sonunda ise ters döndü ve tavanı yerde sürterek biraz daha gitti. 

Steve, olan kazayı görünce hemen yavaşladı ve kaza yapmış arabanın yanında durdu. Kapısını açtı ve motoru bile kapamayı unutarak yanlarına koştu. Kırılmış yan camın içine kafasını sokup içeride ki duruma baktı. İkisininde vücudu oynuyordu, hala yaşıyorlardı. Steve, kapıyı açtı ve Ahmet'i dışarıya sürükledi. Kanlar içinde olan adam, tek kelime edebildi. "Wanda..." Ardından gözleri kapandı ve kafası yan düştü.

Steve hemen Wanda'nın tarafına koştu ve onu da aynı şekilde çıkardı. Kızı dışarıya sürüklemeyi başardıktan sonra, etrafına bakıp bağırdı. "Biri şu lanet ambulansı çağırsın! Çabuk olun!" Kız, gözleri kapalı dururken, kafası Steve'in elleri arasındaydı.

Adamın içinde büyük bir korku oluşurken, arabanın yukarıya bakan alt takımına bir şeyin vurmasıyla ayağa kalkıp baktı. Ahmet, arabaya tutunarak ayağa kalkmış, Wanda'ya yürümeye çalışıyordu. Fakat tek bacağı ile topallayarak yürüyordu ve onu da çok başaramıyordu. Üç adım attıktan sonra tekrar yere düştü. Steve onu kafasını yere çarpmadan önce yakalamayı başardı. Ahmet, Steve'in üstüne kendini bırakırken, aynı ismi mırıldandı sarışın adamın kulağına.

"Wanda..."

Bir süre sonra

İki araba, şehrin tamamını gören bir dağın tepesindelerdi. Güneş, yeni doğarken iki siyah arabanın da kaputundan yansıyordu. Ahmet, kolu alçıdaydı. Wanda ise kol değneği ile duruyordu. 

Yaralı olmasına rağmen Ahmet gülebiliyordu. Yine muzip sırıtmalarından birini yapmıştı. Steve, kafasını 'ne oldu' diye sorarcasına salladı. Ahmet ise kafasını eğmiş şekilde cevap verdi. "Kolum alçıda şuna bak. Fakat bu seni yenemeyeceğim anlamına gelmiyor Steve Rogers." Gözlerini kıstı adam ve dudaklarını hafif araladı, "Rövanş, istiyorum." 

Kaputun üstünde oturan, saçları güneşle beyaza yakınlaşan Steve, elini bacağına vurarak kahkaha attı. "Demek pes etmiyorsun. Bende buraya ilk geldiğim sırada böyleydim. Gizli görevin başlarında. Fakat görev bittikten sonra, geri dönmemeye karar verdim. Sonunda galiba ait olduğum yeri buldum. Ben buraya, yarışlara aidim. O yüzden, gelmek istersen, seni daima beklerim."

Ahmet, kendini kaputun üstünden yere attı ve Steve'in dibine kadar gelip alçılı koluyla adamın göğsüne bastırdı. "Seni, yeneceğim, Steve Rogers, bir kere yendim." Bir kaç gün boyunca o yarışı düşünen Steve, bulduğu bir açıklığı dostu Ahmet ile paylaştı.

"O yarışın başlangıcında sen yoktun, nasıl dahil oldun." Ahmet, alçıda olmayan elini siyah pantolonunun içine koydu. "Şöyle ki, ben izleyiciydim. Fakat Wanda'nın isteği üzerine katıldım ve senden üç dakika sonra başlamış olmama rağmen, seni yine de geçtim." 

Steve, bunu dinlerken bir yandan da adamı süzdü. Hiçbir şeyi umursamıyormuş gibi bir havası vardı. Kolu alçıdaydı, sevgilisi ölümle yüz yüze gelip son anda ölümden dönmüştü fakat adam hala sakin, rahat tavrını koruyordu.

Ahmet, sırtını dönüp arabasına gidecekti ki, Steve omzundan tutup durdurdu adamı. "Dur! Girdiğimizi bahisi unutmadım. Dün Joe'nun yerinde sağlam bir akşam yemeyi ziyafeti çektim. Fişi de burada. Sözünü tut bakalım." 

Dağınık saçların arasındaki gözler, fişin üzerindeki sayıları okurken küfür mırıldandı. "Ebesinin... Ananası... Ben bu kadar yemezdim, o Süper Asker Serumlu midene yazık." Ardından fişi Steve'e verdi ve üstüne de yeşil banknotları koyup arkasını döndü. 

Arabasına tam oturacaktı ki, Steve'e baktı. "Hey Steve!" Steve'de onunla aynı anda arabaya binecekti ki, o da durdu. "Efendim Pozan." Adam, son bir defa gülümsedi. Adam ona gülümseyerek baktığı sırada Wanda arabaya biniyordu.

"Buradakilere selamımı söyle, özellikle de Cher'e. Benim adımı söylersen sana bir şey verecek. Umarım hoşuna gider." Ahmet arabaya bindi ve motoru çalıştırarak toprak arazideki çakılları yerden kaldırarak tekerleği döndürdü ve geri geri giderek tam tur döndü ve dağdan aşağı inerek gözden kayboldu.

Steve ise şehir manzarasına bakarken, elleri cebindeydi. "O kaza... En azından ikisinin sonu Bucky ve Crystal gibi olmadı." Adam yutkundu ve başını eğdi. "Sizi çok özledim. Tony... Peter..." Ardından arabasına bindi ve oradan yavaşça uzaklaştı.

-----------------------------------------

Eğer kırmızı başlıklı leydinin Aile kurgusunu okuduysanız. Son paragraftaki göndermeyi gayet rahat anlamış olmalısınız. Bütün bu One Shot'lar farklı evrende geçiyor olsa bile, birbirine bağlamak hoşuma gidiyor. 

Bu kurgu ARCTİCAPTAİN'in Rule kurgusuna ithaf olarak yazılma. Orada kötü final gerçekleştikten sonra ki zaman diliminde Steve, Ahmet ile karşılaşsa ve yarışsa ne olur yazmak istemiştim.

Yarış sahnelerini Audrey kadar iyi yazamadım muhtemelen. Umarım iyi olmuştur. Sizce yarış sahneleri nasıldı?

Beğenmişsinizdir umarım. Kendinize iyi bakın, hoşça kalın.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro