Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

4' "Biliyorsun değil mi?"

"İyi olacaksın, tamam mı? Ben sana çok iyi bakacağım. Lütfen sen de bir an önce büyü..." Öğrendiklerim benim için fazla sarsıcı olsa da ya umuda tutunup güçlü kalmaya çalışıyordum, ya da delirmiştim. Aksi halde henüz belli bile olmayan göbeğimi okşarken bir yandan dua edip, diğer yandan bebeğimle konuşmamın başka mantıklı bir açıklaması olamazdı.

Çoktan saat gece yarısına vurmuştu fakat beni uyku tutmuyordu. Bu yüzden terasa çıkmış, miniğimle birlikte yıldızları izliyordum.

"Sen benim umudum olacaktın. Babanla tekrar eskisi gibi olabilmemiz için tek şansım sendin. Sen olmazsan, biz yine yakın olamayacağız. Beni yalnız mı bırakacaksın?" Duygusal olmayı sevmiyordum. Hamilelik dönemlerim hep böyle duygusal geçmek zorunda mıydı?

Üzerimdeki, Taehyung'a ait büyük kapşonluyu daha çok bedenime sararak oturduğum salıncakta bacaklarımı kendime çektim ve bakışlarımı geniş terastan görünen mükemmel gökyüzü manzarasına çevirdim. Işıklandırmaların hiçbiri açık olmadığı için etraf karanlık, yıldızlar parlaktı.

Evin en sevdiğim yeri burasıydı. Bu terası birlikte hazırlamış, her köşesini çiçeklerle süslemiştik. Geniş ve ferahtı, ayrıca bir bahçeyi andırıyordu. Bir apartman dairesinin en üst katında yaşasak da bir bahçenin eksikliğini hiç hissetmemiştik.

Ne kadar süre öyle beklemiş ve sanki biraz duraklayıp nefes almak onu iyileştirecekmiş gibi düşünmüştüm bilmiyorum ama yanağımda hissettiğim nemli baskı ile gökyüzünden alamadığım gözlerim kapanmak zorunda kalmıştı.

"Daha ne kadar burada bekleyeceksin? Hadi içeri geçelim."Omzuma sardığı ellerine aldırış etmeden "Beni korkuttun." diye mırıldandım, yüzümde hiçbir mimik oynamamasına rağmen.

Ellerinden birini yanağıma çıkarıp yüzümü kendisine doğru çevirdi ve sırasıyla alnımı, burnumu ve dudaklarımı birer kez öpüp gözlerinin içine bakmamı bekledi.

"Kendini üzerek ona daha çok zarar veriyorsun. Dinlenmen ve mutlu olman gerek ki o da iyi olsun değil mi?" Cevap vermemi beklemeden cebinden sütlü çikolata çıkartarak avuçlarım arasına bıraktı ve salıncağın boş tarafına geçip oturdu. Birkaç saniye sonra bedenimi tamamen onun kolları arasında bulmuş, huzurla gözlerimi kapatmıştım.

Fakat bu huzur çok kısa sürmüştü çünkü beynimi istila eden bir düşünce yüzünden rahatsız olmuştum.

Benimle sırf bebeğini taşıyorum diye mi ilgileniyordu?

"Kokunu ne kadar özledim bir bilsen..." Burnunu boynumda ve saçlarımda gezdirerek derin derin nefesleri içine çekerken "Senden uzak kaldığım her dakika cehennem gibi." diye eklemişti. "Ama çok çalışıyorsun, kendini yoruyorsun ve eve geldiğimde seni uyuyakalmış halde buluyorum. Kıyamıyorum da uyandırmaya."

"Bazen beni beklemek istiyorsun mesela. Televizyon önünde açık, oynamaya devam ediyor. Senin başın yanındaki kırlente düşmüş, dudakların aralık. Seni kucağıma alıp odamıza taşıyorum, uyanırsın diye korkudan ödüm kopuyor. Bazen pijamalarını giymiyorsun, yorgunlukla direk kendini yatağa atıp koca yatakta küçücük olana kadar büzülüyorsun. Üzerini değiştirip seni yorganın altına almadan uyuyamıyorum. Sabah benden erken çıkıyorsun bazen. Uykuluyken bir şey yiyemediğini bildiğim için öğlene kadar aç kalma diye sete yemek gönderiyorum. Bazen onu artık sevmediğimi düşünmesin diyorum, gelirken bir buket çiçek almak istiyorum ama açık çiçekçi bulamıyorum. Yine de sen biliyorsun değil mi?"

Sol gözümden akan bir damlayı o fark etmeden avucumla sildim ve başımı olumlu anlamda salladım. Boğazıma büyük bir yumru oturmuş, yutkunmama engel oluyordu. burnumu çekip bu sessizliği de bozmak istemiyordum ama göğsümden kopup gelen hıçkırığı susturamamıştım.

Büyük elleri yanaklarımda gezinip akan yaşları kurularken her şeyin farkındaydı ama rahat olabilmem için bir şey demedi. Ben de bunu fırsat bilip yüzümü omzuna gömdüm ve sessiz sessiz hıçkırarak ağlamaya başladım.

Normal zamanlarda bu kadar duygusal olmaz, kolay kolay ağlamazdım ama hamileyken kendimi daha savunmasız ve korunmaya muhtaç hissediyordum. 

"Ne olursa olsun, ben hep senin yanında olacağım. Bu bebek büyüse de, büyümese de. Ben yine gece üzerini örteceğim, yine ilk seni düşüneceğim, yine seni sevmeye devam edeceğim..."



Sabah, bu hafta yetiştirmemiz gereken bölümün çekimleri için erkenden kalkmıştım. Gün yeni yeni doğuyordu ve sadece birkaç saatlik uykuyla duruyordum. Buna rağmen, hiç uykum yok gibiydi...

Dün gece Taehyung'un söyledikleri zihnimde dönüp duruyordu ve onun bu kadar çok çabaladığını göremediğim için kendime kızıyordum. Birbirimizden uzaklaştığımızı, artık beni eskisi kadar sevmediğini düşündüğüm her an için ayrı ayrı kızıyordum kendime.

Hazırladığım kahvaltı masasından ne kadar iştahım olmasa da karnımı doyuracak kadar bir şeyler yedikten sonra Taehyung'un da kalktığında karnını doyurması için toplamadan ayaklandım ve kapının yanındaki küçük askıdan kendi anahtarlarımı alıp evden çıktım.

Yüzüm bir karıştı. Bizi bu hâle tamamen iş hayatının getirdiğini düşündükçe canım sıkılıyordu. İşimi seviyordum, evet. Ama artık eskisine göre, işimden daha önemli biri vardı benim için. Belki de şirketle konuşup bir süre daha yeni bir proje kabul etmemeliydim...

Arabaya bindiğim gibi çalıştırmış, yola koyulmuştum. Bu saatlerde araba kullanırken daima dikkatli olmamı söylerdi Taehyung. Şehir trafiği her ne kadar bu saatlerde daha sakin olsa da benim ayık olmadığımı biliyordu. Fakat bugün her zamankinden daha dinç hissediyordum.

Kafamdaki düşüncelerle ve endişelerle geçirdiğim yolun ardından sete ulaşmış, çoktan hazırlıklara başlayan ekibe teker teker günaydın diyerek karavanıma geçmiştim. Daha sonra stilistler tarafından benim için bırakılan kıyafetleri giymiş, makyajımı yapmak için gelecek olan Chaeyoung'u beklemeye koyulmuştum.

O esnada telefonum, mesaj bildirimiyle titremişti.

Pantolonumun cebinde kalan telefonu aldım ve açıp hızla gelen mesaja baktım.

➡️ Ruh Eşim
Günaydın 💜

Yüzümde istemsiz bir gülümseme oluşmuştu. Bekletmeden mesaj yazma yerine girdim ve aynı şekilde karşılık verdim.

⬅️ Ruh Eşim
Günaydın sevgilim~

➡️ Ruh Eşim
Ne yapıyorsun?

⬅️ Ruh Eşim
Makyözü bekliyorum. Az sonra çekim başlayacak

➡️ Ruh Eşim
Kendine dikkat et olur mu?

⬅️ Ruh Eşim
Ederim hayatım, görüşürüz

➡️ Ruh Eşim
Görüşürüz bebeğim

Karavanın kapısı, sıcak bir hava eşliğinde açıldığında başımı telefondan kaldırdım ve gelen kişiye baktım. Chaeyoung her zamanki gibi enerjik gülümsemesiyle içeri girmiş, makyaj malzemelerinin olduğu masanın önüne geçmişti.

"Günaydın." dedi ince ve tatlı sesiyle. Kısa bir baş sallamasıyla aynı şekilde karşılık verip masanın önündeki sandalyeye oturdum.

Hiç yaşını sormamıştım ama benimle yaşıt ya da benden küçük olmalıydı. Minyon, sevimli ve tatlı bir kadındı. Çok yakın değildik ama iyi anlaşırdık.

"Köşede bir kahve dükkanı var, kahveleri kesinlikle mükemmel. Gelirken sana da aldım." Elindeki bardaklardan birini benim önüme koyacağı sırada nazik bir şekilde reddederek "Ah, teşekkür ederim ama ben içmesem daha iyi olacak." demiştim. "Hamilelikte önermiyorlar."

Hamilelik lafını duyar duymaz resmen gözleri parlamıştı. Heyecanla "Hamile misin?" diye atıldı. Başımı olumlu anlamda sallayarak onayladım onu. Fakat daha sonra aklıma gelen şeyle yüzüm düşmüştü.

"Şimdilik öyle görünüyor ama pek sağlıklı değil. Yani, çok dikkatli olmam gerek." Elini güven verir gibi omzuma koydu ve "Endişelenme. İnanırsan her şey iyi olur." dedi. 

Normalde bunu birine anlatsam anında bana acır gibi bir hâl alırdı yüzü. Benimle birlikte üzülür, üzüntümü artırırdı. Ama şu an aldığım tepki bana güç olacak türdendi.

"Umarım öyle olur. Kontrole kadar olabildiğim kadar dikkatli olacağım."



Bu kitabı ve TaeKook'un soft ilişkisini seviyorum. Ama bakalım hep böyle mi kalacaklar ;)

Diğer bölüme kadar kendinize iyi bakın~

-Bunny 🐰

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro