22' Sahte Nişan
Hamilelik benim için en büyük sınav gibiydi. Duygusallıktan nefret eden, mantığıyla düşünme taraftarı olan ben, üç hamileliğimde de ağır şeyler yaşamış ve gereğinden fazla hassaslaşmıştım. Tam da bu dönemde ait olduğum tek kişi tarafından hayal kırıklığına uğramıştım. Gözümün içine baka baka yalan söylemiş, beni haklıyken haksız duruma düşürmüştü. Bu da yetmezmiş gibi bana tercih ettiği o kadını yuvama kadar sokmuştu.
Şimdi ise aradan uzun bir zaman geçmişti. Ona artık eskisi gibi güvenebileceğimi sanmıyordum ama onsuz da yapamayacağım ortadaydı. Ne hayatımı tehlikeye attığı için ne de beş bebeğin sorumluluğu ağır geldiği için. Ben her baktığım yerde onu görüyordum. Alışmıştım, sevmiştim, onunlayken yaşadığımı hissetmiştim. İkinci bir şans vermek istemiyordum ama kendini kanıtlasın istiyordum. İddia ettiği gibi gördüklerimin aslında bir oyun olduğunu kanıtlasın, neden yalan söylediğini bir bir açıklasın...
Bir de öfkem dört ay önceki kadar diri olmadığı için yalvarması daha çok aklımı karıştırıyordu. Sürekli affetmeyi düşünüyor, sonra kendime kızıyordum. İçimde yaşadığım çatışma ise sadece beni yıpratıyordu. Bu yüzden her şeyi akışına bırakmaya karar vermiştim. Artık aramızdaki buzları eritip eritmemek onun elindeydi. Ama ben bu defa aptal olmayacak, sadece dilinden dökülenlere inanmayacaktım.
Gözlerim yavaşça aralanırken uzun zamandan sonra ilk kez kendimi bu kadar zinde hissediyordum, uyuduğum yer bir arabanın arka koltuğu olmasına rağmen hem de.
Etrafımı tamamen sarmış rahatlatıcı feromonlarla, hemen göbeğimin üzerinde duran ve sıkı sıkı tutunduğum sıcacık elle kimin dizlerinde uyuduğumu anlamak çok da zor değildi. Yan şekilde uzandığım yerden biraz doğruldum ve omzumun üzerinden başını koltuğa yaslamış, tıpkı benim de az önce yaptığım gibi uyuyan bedene baktım. Kapalı gözleri ve huzurlu yüz ifadesiyle onun da bulunduğu mekanı umursamaksızın rahat hissettiği belliydi.
Belime dolanmış kolu yüzünden zar zor oturur pozisyona geçtim ve gözlerimi ovarak burada ne işim olduğunu anımsamaya çalıştım. Çok sürmeden, Taehyung'un sakin bir yerde konuşmak amacıyla arabaya geçmeyi teklif ettiği ama benim sıcak ve güvenli kollarına karşı koyamayıp uyuyakaldığım geldi aklıma. Sabah uykusuz olduğum için buna çok da şaşıramamıştım. Aksine, sonunda rahat bir uyku çektiğim için mutluydum.
Havaya bakarak saatin akşam saatlerine çok yaklaştığıyla ilgili bir tahmin yürütmüş, hemen ardından umursamamayı seçip yanımdaki bedene biraz daha yaklaşarak iyice sokulmuştum. Başımı, onu uyandırmamaya özen gösterip omzuna koydum ve kollarını tekrar bana dolamasını sağladım. Yüzümü de boyun girintisine sakladığımda anlatılamaz derecede büyük bir huzur hissetmiş, bu kadar iyi hissettirdiği için kendimden utanmıştım. Ona bu kadar muhtaç olmak beni utandırıyordu, kendi kararlarıma bile saygım yoktu.
Karnımdaki küçük küçük hareketlenmelerle düşüncelerimden anlık olarak uzaklaştım ve gülümsedim. Orada olduklarına, yaşadıklarına en çok böyle anlarda emin oluyordum ve ilk defa oyunculuk dışında bir işi başarabiliyor olmak bana boşuna nefes almadığımı hissettiriyordu. İyi bir eş olamamıştım belki ama, çok iyi bir baba olmak için elimden geleni yapacaktım. Hiç değilse sağlıklı bir şekilde hayata gelmelerini sağlayacaktım.
Taehyung'un, göbeğimin üzerinde duran ellerinden biri bulunduğu yeri okşamaya başladığında tüm bedenim titremişti. Biraz kıpırdandı ve muhtemelen benim hâlâ uyuduğumu düşündüğü için elinden geldiğince sessiz olmaya çalışarak "Miniklerim..." diye fısıldadı. "Babanız uyuyor, çok yorulmuş, uyandırmayın onu."
Boğazımdan yükselen tanıdık batma hissiyle ağlamamak için büyük çaba sarf etmiştim. Yine hormonlarım kendini belli etmeye başlamıştı bile.
"Biliyorum, siz de bir an önce doğmak için can atıyorsunuz." Aynı düşük tonda sohbetine devam ederken biraz geri çekildi. O an yüzüme değen nefeslerinden, bakışlarının üzerimde olduğunu anlamıştım. Uzamış saç tutamlarımı geriye iterek yüzümün ve alnımın tamamen açılmasını sağladı ve baş parmağını kuş tüyü hafifliğinde yanağımda gezdirdi. "Size bir sır vereyim mi? Omega babanız o kadar güzel ki, siz de ilk gördüğünüz an benim gibi ona aşık olacaksınız."
Daha fazla dayanamayıp belli belirsiz gülümsediğimde yakalanmanın getirdiği utançla ellerimi yüzüme kapattım ve kafamı tekrar göğsüne gömdüm. Ama Taehyung bu duruma hiç sesini çıkarmamış, çenesini başıma yaslayarak bana sarılmaya devam etmişti.
"Umarım siz de ona çekersizin. Oyuncu yönü dışında." dedi en sonunda, kıkırdayarak. Ardından enseme tüylerimi diken diken yapan bir öpücük bıraktı ve omurgamdan aşağı bir sıcaklığın yayılmasına neden oldu.
"Kes sesini." Yüzümü göğsüne sakladığım için boğuk çıkan sesime bir kez daha güldüğünde karnını çimdikleyerek bulunduğum yerden doğruldum ve geri çekilip ondan en uzak köşeye geçtim. Uyuşan bacaklarımı indirip ayakkabım olduğunu düşündüğüm yere bastığımda "Giymeme yardım eder misin?" diye sormuştum çaresizce. Göbeğim ve dar alanda olmamız nedeniyle eğilemiyordum.
Şikayet etmeden ya da karşı çıkmadan benim yerime eğilip ayakkabılarımı aldı ve sırasıyla giydirdi. Uyuduğum sırada çıkaran da büyük ihtimalle yine oydu.
"Saat kaç bilmiyorum ama Bayan Choi beni öldürecek." dedim sızlanır gibi. Taehyung da bu esnada işini bitirmiş, tekrar yüz yüze gelmemizi sağlamıştı.
"Gerekirse ben konuşurum. Hamilesin sen, seni bu kadar yoramazlar. Şuna bak..." Sol göz kapağıma parmağıyla dokunmaya kalkıştığında hemen gözlerimi kapatmıştım. "Şişmişler uykusuzluktan."
Konunun değişmesini istemediğimden "Telefonunu almak için geldiysen eğer, yanımda değil. Evde şu an." diyerek asıl meseleyi hatırlattım. Elini yavaşça geri çekip "Önemli değil, döndüğünde verirsin." dedi sadece.
"Restoranda olduğumu nereden biliyordun sabah?"
"Sette olduğunu düşünerek oraya gitmiştim ama seni bulamadım. Yönetmene sorduğumda ise burada olduğunuzu söyledi." Aklımdaki sorulara ışık tutulduğunda rahatlayarak başımı sallamış ve Taehyung'un diğer yanında duran ceketime uzanmıştım. Arabanın içi sıcak da olsa dışarısı soğuktu. Hamile hamile hasta olmak istemiyordum.
Taehyung "Gidiyor musun?" diye sorduğunda çoktan ceketimi üzerime geçirmiş, kapının koluna uzanmıştım bile.
"Sabaha kadar burada kalacak değilim ya." dedim düz bir sesle.
"Nereye gideceğini söyleseydin eğer bırakırdım gideceğin yere."
"Gerek yok, kendim giderim. Akşam da eğer burada olursan bize uğrayıp alırsın telefonunu." Kapıyı açıp dışarıya adım attığım anda üşüdüğümü hissetmiş, kollarımı kendime dolamıştım. Hızlı bir şekilde cebimden telefonumu aldım ve sessizde olduğu için geldiğini duymadığım aramalara baktım. Tam da tahmin ettiğim gibi Bayan Choi deliye dönmüş, uzun süre bana ulaşmaya çalışmıştı.
Onu daha fazla çileden çıkartmamak için en son yarım saat önce bıraktığı cevapsız çağrının ardından geri aradım. Telefonun ikinci kez çalmasına kalmamış, anında açılmıştı.
"Jeongguk kaç saattir neredesin sen? Hemen ekibin kaldığı otele geliyorsun, hemen!"
"Bir sorun mu var?" diye sordum telaşa kapılarak.
"Sana sormak gerek bir sorun olup olmadığını... Bizi daha fazla bekletmiyorsun ve en hızlı şekilde geliyorsun yoksa kariyerini bitmiş say Jeon Jeongguk."
Benim ağzımı açmama kalmadan çağrı sonlandığında bıkkın bir nefes alarak arkama dönmüş, arabaya yaslanmış bana bakan Taehyung'a "Beni tarif edeceğim adrese kadar bırakır mısın?" demiştim.
Hiç itiraz etmeden ön yolcu koltuğunun kapısını açtı ve geçmem adına içeriyi gösterdi. Taksi bulmama izin vermeyip bana kolaylık sağladığı için minnet dolu bakışlarımla hemen tekrar binmiştim az önce indiğim arabaya.
➳
➳
➳
Tanıdık otelin ön kapısında iner inmez her ihtimale karşı korumalar eşliğinde Bayan Choi'nin toplanmamız için ayarladığı odaya kadar gitmiş, içerideki birkaç kişide sırasıyla göz gezdirmiştim. Yapımcı, Bay Han, şirketin yönetiminde çalışan yetkililerinden Bay Oh, Tanımadığım bir adam, Bayan Choi ve Donghyun hyung...
Burada olmasına en çok şaşırdığım ve anlamadığım kişi de Donghyun hyungtu. Dizi hakkında konuşulacak olsaydı diğer oyuncular da burada olurdu; benim hakkımda konuşulacaksa eğer, onun burada ne işi vardı?
İçeri girdiğimden beri sessiz olan gergin ortamı daha da germemek adına ben de sessizce beklemeye karar verdim. Herkes düşünmeye odaklanmış, Donghyun hyung hariç ayakta kaldığımı bile fark eden olmamıştı.
Gülümseyerek kenara kayıp ikili kanepede bana daha çok yer açtığında ve yanına gitmem için boş yeri pat patladığında diğerlerinin konsantrasyonunu bozmamak adına üstün bir çaba sarf ederek oturdum. Çok stresli bir ortamdı ve bu stres önce beni, sonra bebeklerimi etkiliyordu. Onların da ne kadar huzursuz olduklarını hissedebiliyordum. Eminim Taehyung da ediyordu.
"İstatistiklere göre son durum ne?" Bayan Choi birden sessizliği bozup da sorduğunda merakla Donghyun hyungun kulağına eğildim ve "Konu ne?" dedim fısıldayarak. Ellerini iki yana açarak omuz silkmiş, 'bilmiyorum' demeye getirmişti.
"Gerçek olduklarını düşünenler çok fazla. Bence işe yarayabilir." Dizindeki laptopdan gözlerini ayırmayan orta yaşlı adam Menajerin sorusunu yanıtladığında Bayan Choi ellerini çarptı ve "Güzel." diye mırıldandı sessizce. "Sanırım yapabileceğimiz başka bir şey kalmadı."
"Böyle bir şey yaparsak Jeongguk kötü durumuna düşer." Bay Han itiraz eder gibi araya girdiğinde benim hakkımda konuşmalarına rağmen ne olduğunu anlayamamak git gide sinirlerimi bozmaya başlamıştı.
"Jeongguk kötü duruma düşmeyecek, Donghyun da öyle. Çoğu kişi boşanma olayından önce Jeongguk'un gece pijamalarıyla ve elinde valiziyle dışarıda görüntülenmesini Taehyung'un onu evden kovmasına yorumladı." Benim hassas olduğum özel meselelerimi bir işmiş gibi konuşmaları artık son nokta olduğunda "Neler olduğunu öğrenebilir miyim lütfen?" diye böldüm menajerin lafını. "Malum, burada benim özelim hakkında konuşuyorsunuz."
"Hashtag JiKook şu an dünya gündeminde." Benim ricamı kimse umursamamış, laptoplu adamın sözleri odadaki herkesin ilgisini üzerinde toplamayı başarmıştı.
"Çok yakışıyorlar, onlara bayılıyorum./ Keşke gerçek olsalardı derken bu haberler çıktı, umarım doğrudur./ Jeongguk hamile mi? Dizi gerçek oluyor. / Sonuna kadar JiKook... Daha bu ve buna benzer bir çok tweet var. Olumsuz karşılayanlar da genel olarak Jeongguk'un Taehyung'u aldattığını düşünüyor. Sağlam bir hikayeyle ve küçük bir basın toplantısıyla halledilmeyecek gibi değil."
Bayan Choi bu habere oldukça sevinmiş olsa gerek, ağzı kulaklarında ve yüzündeki 'ben söylemiştim' ifadesiyle dönmüştü yapımcıya.
"Eğer siz de ikna olduysanız artık haberi veriyorum." Yönetmen de yapımcı da sessiz kalmayı seçtiğinde karşımızdaki sandalyeye oturdu, bakışları direk bizdeyken asil bir şekilde bacak bacak üzerine attı.
"Sabahki skandaldan sonra herkes hamile olduğunu öğrendi ve bebeğin babasının Donghyun olduğunu düşünüyorlar. Bu nedenle sahte bir ilişkiye başlayacaksınız." Hayatımda duyduğum en saçma plana verebildiğim tek tepki "Ne?" olmuştu. Şu an bunun bir şaka olduğunun söylenmesine çok ihtiyacım vardı.
"Nişanlanacaksınız, yakın tarihte de evleneceğinizi duyuracaksınız."
"Böyle bir şeyi neden yapalım?"
"Eski kocanın çıkardığı olay yüzünden takipçi kaybediyoruz. Eğer bu haber insanların kulağına ulaşırsa hem daha çok takipçi kazanırız, hem de reytingler yükselir. Bebeğin babasının Donghyun olduğunu ve yakında evleneceğinizi sansınlar. Zaten boşandığınız günden bu yana çıkan haberlerle herkes aranızda bir şey olduğunu düşünüyordu."
"Taehyung'un orada bas bas bağırdığı şeyleri duyan herkes bu bebeğin babasının Donghyun hyung olmadığını anlayacak. Ayrıca burada ben sürtük konumuna düşüyorum!"
"Sürtük konumuna düşmüyorsun, Taehyung'un sana kötü davrandığını ve ilişkinizin aslında uzun zaman önce bittiğini düşünüyorlar. Sizin de başından beri birbirinize aşık olduğunuzu... Onun söylediklerini de umursama, insanlar her şeyi duyar ama inanmak istedikleri şeylere inanırlar."
"Taehyung'la beni yan yana gören herkes ne kadar aşık olduğumuzu anlayabilir. Nereden çıktı kötü davrandığı?" Menajer şaşkınlıkla kaşlarını kaldırırken "Gündemi hiç takip etmiyor musun Jeongguk?" diye atılmıştı. "Taehyung'un bir kadınla samimi fotoğrafları düştü internete. Aynı şekilde bebeğini kaybettiğinden de herkesin haberi var. Onun seni aldattığını ve sana düşük yapmana nede olacak kadar kötü şeyler yaşattığını sanıyorlar." Duyduklarımla beynimden vurulmuşa döndüm. Dört ay önce yaşadıklarım teker teker gözümün önünden geçmiş, tekrar yaşamışım gibi hissettirmişti bana.
Benim sessiz kaldığım kısa sürede masanın üzerinden aldığı tableti karıştıran Bayan Choi, ekranı görebileceğim şekilde bana doğru çevirdi. Titreyen ellerimle tableti alıp arkama yaslandım ve önümdeki haberleri hızlı hızlı geçerek görsellere baktım. Bunlar o gece aldığım fotoğrafla sınırlı değildi, o fotoğrafa benzer, mekandan çıktıkları ana kadar çekilmiş tüm fotoğraflar vardı. Bazı haberlerde benim evi terk ettiğim gece pijamalarımla taksiye binerken ve Donghyun hyungun evinde inerken çekilmiş fotoğraflarımla birleştirilmişlerdi. Altında da ilişkimiz hakkındaki çarpıtılmış yazılar bulunuyordu.
"Ben de böyle bir şeyi kabul etmiyorum. Çok saçma. Jeongguk'un Taehyung'la tekrar barıştığını söylerseniz bunların hiçbirine gerek kalmaz." Donghyun hyungun da benim yaptığım gibi itiraz etmeye başladığı esnada ben hipnoz olmuşçasına baktığım ekrandan gözlerimi alamıyordum.
"Ama böyle bir şey yok. Jeongguk, Taehyung'la barışmadı. Öyle değil mi Jeongguk?" Bana yöneltilen soruyla başımı kaldırdım ve donuk bakışlarla bir süre menajeri izledim. Kalbimin yine sızlamaya başladığını hissedebiliyordum. Yine nefesim kesiliyordu, yine o geceki gibi her şeyi bir kenara atıp kaçmak istiyordum. Çünkü kurtulmayı dilediğim ne varsa peşimden gelmişti.
"Yapalım." dedim düşünmeden. O an aklımdan geçen tek şey Taehyung'un da aynı acıyı iliklerine kadar hissedeceğiydi. Onun yaptığı gibi bedensel arzularım yüzünden yapmasam da bunu, aşkımıza ihanet ederek yapacaktım. "Donghyun hyungla nişanlanacağım."
"Jeongguk saçmalama! İyi değilsin, yanlış kararlar veriyorsun. Ayrıca ben böyle bir şeyi kabul etmiyorum! Çok sevdiğim bir kız arkadaşım var benim!" Bayan Choi öfkeyle etrafa çatan Donghyun hyungu sakinleştirmek adına duruşunu hiç bozmadan "Bu sadece bir oyun olacak, sevgiline açıklayabilirsin." demişti. Ama buna rağmen Donghyun hyung kabullenecek gibi görünmüyordu.
"Ne yani, proje biter bitmez ortaya çıkacak bu nişanlanma yalanından sonra hiçbir şey olmamış gibi mi yapacaklar sizce gerçekten?"
"Hemen bitmeyecek. Bir süre daha nişanlı kalacaksınız. Doğumdan sonra ayrılabilirsiniz. Bu sorumluluğu alamayacağını, bu yüzden vazgeçtiğini söylersin."
"Ama bu durumda Jeongguk Taehyung'la bir daha görüşemeyecek. Onun da hayatını bitiriyorsunuz!"
"Neden kendi hayatına bakmıyorsun Donghyun?" Bu kavgadan iyice sıkıldığımı hissettiğimde elime kalan tableti yanımdaki fiskosun üzerine bıraktım ve oturduğum yerden kalkıp hızlı adımlarla odayı terk ettim. Benim gittiğimi görmelerine rağmen fazla takmış gibi görünmüyorlardı. Çünkü kavgalarına biraz olsun ara vermemişlerdi.
Kendimi bulunduğumuz kattaki terasa attığımda akşam serinliği yüzüme çarpmış, yanaklarımdaki ıslak yerleri hissetmemi sağlamıştı. Ancak o zaman fark edebilmiştim ağladığımı.
Artık neye inanacağımı şaşırmış durumdaydım. Kimseye güvenemiyordum. Fotoğrafları medyaya sızdıran, bana mesaj atan ve ayrılmamızı isteyen kişi kimdi? Neden sürekli aramıza engeller giriyordu? Hayatını iki dudağımın arasına sığdıran adam nasıl oluyordu da beni aldatabiliyordu, aldattığı halde neden tekrar ona dönmem için uğraşıyordu?
Tanrı benden ne istiyordu...
➳
➳
➳
Yepyeni bir bölüm ve yeni bir kaosun başlangıcından hepinize merhabalar efendim. Umarım gününüz künefe kadar tatlı geçer.
Çok geç kalmamı istemediniz ben de sizi kıramadım.
Diğer bölüme kadar kendinize iyi bakın~
-Bunny 🐰
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro