20' Zayıf Duvarlar Çabuk Yıkılır
Hayatta herkesin kaldıramayacağı şeyler vardır, asla affedemeyeceği şeyler. Bu sorulduğunda çoğu kişinin aklına direk ihanet gelir, kalıplaşmıştır çünkü. Belki de hayatı boyunca onu uç sınıra ulaştıracak bir olay yaşamamıştır. İhanete uğramamıştır belki de hiç, buna rağmen ihanete uğrama korkusuyla kaçınır bir ilişkiden.
Kimisi de bunu bir sorun olarak bile görmez. Ya da ne olursa olsun affetmeye hazırdır. İkinci hatta üçüncü şansı verirler karşıdakine. Çoğu zaman hesaba katmazlar bu hataya bir kez düşen birinin ikinci, üçüncü kez de düşebileceğini...
İhanet önemsiz bir ayrıntıdır demek istemiyorum. Hatta tam aksine, oldukça büyük bir kabahattir. Sadece, ihanetle yıkılan birkaç eşya da vardır, bir insan da, bir yuva da...
Taehyung bu büyük kabahati işlemiş, beni yıkmıştı. Belki de bunu düzeltebilir, aramızda geçen kırgınlığın ardından kendini affettirebilir ve bunu bir daha yapmayacağına dair yeminler edebilirdi. Ben de hamile olduğumu yine ilk ona söyler, yine onunla sevinirdim ve birlikte bebeklerimiz için tatlı hayaller kurardık.
Fakat Taehyung hiç yapmaması gereken bir şey yapmıştı. Ne olursa olsun gelip suçunu itiraf etmesi gerekirken yalana baş vurmuş, bana ilişkimizi ve aramızdaki güveni sorgulatmıştı. Bizim yuvamızı yıkan etken buydu. Ve o yuvayı tekrar kurmak için öncesinden daha fazla çabalaması, beni tekrar dürüstlüğüne inandırması gerekiyordu.
Yanımdaki camdan dışarıyı seyrederken gözümün sürekli olarak şoför koltuğunda oturan Taehyung'a kaymasına engel olamıyordum. Buraya kadar uçakla geldiği için arabası yanında değildi ve beni eve kadar bırakmak konusunda inat etmişti. Bu yüzden arabayı onun kullanmasına sesimi çıkartmamıştım.
Tüm yol boyunca benim ağzımı bıçak açmazken o bıkkın nefesler veriyor, söyleyecek bir şeyi varmış gibi dudaklarını aralayıp aralayıp geri kapatıyordu.
Bu durumdan sıkıldığımı fark edip "Söyle." dedim. Sinirli bakışları yoldan çekilip birkaç saniyeliğine beni bulmuştu. Sıkmaktan parmak boğumlarını beyazlattığı direksiyonda elini biraz gevşetti. "Neden yaptın bunu?"
"Neyi neden yaptım?" diye sordum kaşlarımı çatarak.
Bakışları karnıma doğru indi. "Neden hayatını tehlikeye attın? Bu iyi bir şey değil Jeongguk, çoğul gebelik hiç iyi bir şey değil." Dudaklarım arasından histerik bir kıkırtı dökülürken "Ne bekliyordun?" dedim dalga geçer gibi. "Doktoru dinleyip en az iki bebeğimin daha canına mı kıysaydım? Bırak ikiyi, bundan sonra bir bebeğimin bile saçının teline dokunamazlar. Dokundurtmam."
"Jeongguk, beş tane... Ah, çıldıracağım..." Sağ elini kaldırıp parmaklarını gösterirken "Beş." diye tekrarladı. Öğrendiğinden beri bir çeşit şoka girmiş gibiydi.
"Sen olsan aldırabilir miydin? Yapabilir miydin Taehyung? Ah gerçi kime ne anlatıyorsam..." Kaşlarını çatıp sözlerime anlam vermeye çalışırken "Aynı şey mi?" diye atıldı. "Aynı şey mi sence? Hayatın tehlikede. Kadın omegalar bile çoğul gebeliklerde hayatlarını kaybedebiliyorlar. Ya sen Jeongguk? Erkek bir omegasın, son hamileliğin ve vücudun beş bebeğin doğumunu kaldırabilir mi sence?"
Kollarımı karnıma sararak bebeklerimi korumaya çalışırken "Umrumda değil." dedim dişlerimin arasından. "Onların yaşaması için gerekirse kendi hayatımı tehlikeye atarım. Korunmaya ihtiyacı olan ben değilim, onlar."
"Peki ben ne yapacağım!" Birden yükselen sesi, oturduğum koltuğa daha çok sinmeme neden olmuştu. "Sensiz ne yaparım ben? Aklın sıra sana bir şey olursa bebekleri bana bırakmayı düşünmüşsün, peki ya seni kaybettikten sonra ben toparlanabilecek miyim?" Yüzüne boş boş baktığımı fark ettiğinde sakinleşmek için derin bir nefes aldı.
"Anlamıyorsun değil mi?" diye sordu ardından. "Seni ne kadar sevdiğimi anlamıyorsun. Gözümün senden başkasını görmediğini... Cezalandırmak istiyorsun beni. Yapmayacağımı bildiğin bir şey yüzünden suçlu tutuyorsun. Ama beni sensizlikle sınama. Güvenini kırdığım için senden gelen her cezaya kabulüm ama sensizlik olmaz."
Zar zor yutkunarak pencereye döndüm tekrar. Bu kadarına nasıl dayanacaktım, kalbim bunu nasıl kaldırabilirdi bilmiyordum. Tek bildiğim o yanımda olduğu sürece kalbimin eskisi kadar zayıf atmadığıydı.
"Eğer sana bir şey olursa..." Gözlerim hızla onu bulurken cümlenin devamını bekledim. "Seni affetmem Jeongguk. Yemin ediyorum affetmem." dedi çatallanan sesiyle.
"Sen de beni hiç anlamıyorsun. Onlar benim canımdan bir parça." Fısıltıdan farksız kelimelerim kulaklarına ulaşır ulaşmaz "Benim de öyle. Ama sen... Sen benim canımın ta kendisisin." demişti.
"Bu yüzden mi bana ihanet ettin? Bu yüzden mi yalan söyledin? Kendi canını yakmak için mi? Beni yakmak için mi?"
"Yapmadım!" diye çıkıştı birden. Ardından ses tonu düştü. "Yapmış olamam... Bak Jeongguk, bu çok saçma bir bahane gibi gelecek ama bilincim kapalıydı. Normalde sarhoşken yaptığım her şeyi hatırlarım ama bu defa içtiğim tek bir bardaktan sonra ne yaptığımı bilmiyorum." Alkole dayanıklıydı, kolay kolay sarhoş olacak biri değildi Taehyung. Özellikle de tek bir bardakla... Söylediklerinin ne kadarı gerçekti, ne kadarı palavra bilmiyorum ama içime bir şüphe düşmesine engel olamamıştım...
"Sarhoşken yaptıklarından sorumlu tutulmayacağını sanıyorsan, sanmamanı öneririm." Direksiyonu tutmayan boştaki eli öfkeyle saçlarına geçti ve parmaklarının arasındaki tutamları çekiştirdi. Sözümün üzerine söyleyecek söz bulamamıştı bu defa.
"Bu gece kalacak mısın?" Sanki az önceki tartışma hiç olmamış gibi sorduğum soruya birkaç saniye geçtikten sonra ben bile şaşırmıştım.
"Kalmalı mıyım?" Tek kaşını kaldırarak bana döndü. Umursamaz bir şekilde omuz silktim ve "Kalıp kalmamak senin problemin." dedim. "Ben sadece çocuklarımın babası olduğun için medenilik yapıp sordum."
"Beni odana kabul edecek misin?"
"O kadar da uzun boylu değil." Kesin bir şekilde karşı çıkmama rağmen "Ama neden ki?" demişti tatlı olduğunu düşündüğü bir ifadeyle. "Bebeklerime sarılarak uyumak istiyorum ben."
"Doğduklarında sarılırsın."
"Peki ya diğer bebeğim?" Gözlerim büyürken "Diğer bebeğim?" diye sesimi yükselttim. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı ve bu beni daha çok sinirlendirdi. Sert olduğunu düşündüğüm bir yumruk attım omzuna.
"Acıdı ama." dedi yüzünü buruştururken. "Beter ol." diye karşılık verdim. "Diğer bebeğiymiş."
"Kıskanma bebeğim, senden bahsediyorum." Az önceki yalancı acı çekme halinden kurtulup baş parmağını yanağımda gezdirdiğinde eline vurdum ve "Çizgiyi aşma Kim Taehyung." dedim uyarıcı bir ses tonuyla.
Elini hemen geri çekip yola dönmüştü. Kollarımı göğsümde bağlayıp daha çok arkama yaslandım.
"Sen yokken bırak o yatakta uyumak, eve bile giresim gelmedi. Annemgilin yanına döndüm, orada kaldım bu süre boyunca. Seninle aynı yastığa baş koymadığım her gece ölüm gibiydi."
"Eee, bunu bana neden anlatıyorsun peki?" Umursamaz davranırsam belki susar diye düşünmüştüm ama olmadı, susmadı.
"Çünkü senin de acı çektiğini biliyorum. İzin ver açtığım yaraları sarayım Jeongguk, izin ver öpeyim seni, sarılarak uyuyalım bu gece..."
"Bir kere sensizken benim kafam çok rahattı. Hep böyle kalır diye düşünmüştüm ama beni hamile bırakacağını hesaba katmamışım." İnandırıcılığı o kadar azdı ki söylediklerimin, kâle bile almamıştı.
"Mühürlüyüz biz. Kızgınlığa girdiğinde ne ilaçlar ne de başka biri yardım edemezdi sana. Ya hamile olmasaydın da kızgınlığa girip yataklara düşseydin... Değer miydi?"
"Değerdi." dedim tek seferde. "Gururumu ayaklarım altına alacağıma yataklara düşer, hatta ölürdüm. Şimdi seni çağırdığıma ve kabul ettiğime bakma, hiçbir şeyi kendim için yapmıyorum."
Evin önüne geldiğimizi fark ettiğimde torpidodan garajın kumandasını aldım ve açılması için tuşa basarken "İçeri park et." dedim. İkiletmeden sözüme uymuş ve içeri girip arabayı durdurmuştu.
İkimiz de arabadan indiğimizde, az önceki atmosferden çıkabilmek adına, ondan birkaç adım önde ilerleyerek evin kapısına ulaşmış ve annemin evde olduğunu bildiğimden direk zile basmıştım. En kötüsü onu davet ettiğim için pişman olan tarafımın yanında bir de mutlu bir yanımın olmasıydı. Kim Taehyung benimle nasıl oynayacağını çok iyi biliyordu...
Sonunda annem kapıyı açtığında hiçbir şey söylemeden içeri girdim ve üzerimdeki ceketi çıkarıp portmantoya astım. Kendimi izinli ilan ettiğim şu günde, sonunda eve gelebildiğim için mutluydum. Bundan sonra istediğim tek şey uzanıp şekerleme yapmaktı.
"Burada sana yer yok." Annemin sesini duyup tekrar arkama döndüğümde Taehyung'a engel olduğunu görmüş, aklımdaki düşüncelerden sıyrılmıştım. Hemen yanına gidip "Anne..." diye araya girdim. "Taehyung'u ben getirdim."
"Geldiği gibi de gidiyor o zaman." Benim cevabımı beklemeden kapıyı suratına kapattığında "Anne ne yapıyorsun ya..." dedim hayretle.
Yanından sıyrılıp kapanan kapıyı tekrar açtım ve Taehyung'un karşısına geçtim soğuk havayı umursamadan. Eğer annem izin vermiyorsa yapabileceğim bir şey yoktu. Onu gizlice eve sokmak gibi ergence uğraşlara da girmeyecektim. Bu yüzden mahcup bir ifadeyle başımı öne eğdim. "Üzgünüm, eğer istersen arabayı alabilirsin."
Yüzünde ufak bir tebessüm oluşurken "Önemli değil." demişti. "Ben taksiyle giderim. Zaten Seul'e dönmem gerekiyor. İşlerimi hallettiğimde tekrar burada olacağım."
"O zaman görüşürüz." Birkaç adımda yanımda bitip, benim kuru vedamın aksine alnıma kuş tüyü bir öpücük kondurdu ve burnunu yanağıma sürterken "Önce kendine, sonra bebeklerimize çok dikkat et." diye uyardı. Bu defa itmedim ya da tokat atmadım. Sadece, geri çekilmesini beklerken "Ederim." dedim.
Arkamdan gelen boğaz temizleme sesiyle ikimiz de irkilip geriye çekilmiş, birbirimizden uzaklaşmıştık. Utançla başımı eğdim ve annemin gardiyan gibi dikildiği kapıdan içeri geçtim.
Annem sonunda kapıyı kapatıp bana döndüğünde derin bir nefes alıp az önceki anın etkisinden çıkmaya çalışmıştım. Bedenim onu öylesine özlemişti ki bağıra bağıra buna karşı çıkan zihnimi tek seferde susturuyordu.
"Ben biraz uzanıp dinleneyim en iyisi." dedim annemin soru sormak için hazırlandığını fark ettiğimde.
Dilinin ucuna gelen sözleri tek tek yuttu ve başını olumlu anlamda sallayıp gitmeme müsaade etti. Bu defa elinden kurtulmuştum ama bir sonraki konuşmamızda kaçışımın olmayacağını biliyordum.
➳
➳
➳
Müzik dinlemeyi severdim. Beni sakinleştirir, bir iş yaparken odaklanmamı sağlardı ve senaryoları okurken genelde müzik dinleyerek okurdum. Bu sayede replikler daha uzun süre aklımda kalıyordu.
Yarınki bölüm için senaryodan rolüme çalışırken de bunun eksikliğini hissetmiş, odamın her yerinde kulaklığımı aramıştım. Fakat hiçbir yerde yoktu.
"Anne kulaklığımı gördün mü?" diye sordum mutfakta akşam yemeğini hazırlayan anneme. Başını olumsuz anlamda sallamış, "Görmedim kuzum." demişti. Nereye koymuş olabileceğimi düşünürken en son bu sabah arabada telefon konuşması yaptığım aklıma geldi.
Üzerime bir ceket aldığım gibi resmen koşarak evden çıktım ve arabanın kapısını açıp telefonumun feneriyle içine bakındım. Kulaklığım tam tahmin ettiğim gibi buradaydı fakat burada olan tek şey kulaklık değildi.
Şoför koltuğundaki telefonu elime aldım ve kaşlarımı çattım. Taehyung telefonunu arabada düşürmüş olmalıydı. Zaten böyle şeylere hiç dikkat etmezdi, eskiden de onun arkasını ben toplardım.
Telefonu da yanıma alarak doğruldum ve kapıyı kapatıp arabayı tekrar kilitledim. Ardından daha fazla soğukta kalmamak için eve girdim.
"Buldun mu kulaklığını?" Annemin mutfaktan seslenişine "Buldum, sorun yok." diye kısa bir karşılık vermiş, içimdeki merak duygusuyla birlikte odama yönelmiştim.
Kurcalamalı mıydım yoksa kurcalamamalı mıydım? Biz şu an evli değildik, kurcalamam pek doğru olmazdı. Ama kimin umrundaydı ki?
Odaya girip kapıyı arkamdan kapatır kapatmaz telefonu önüme çektim ve güç tuşuna bastım. Karşıma çıkan kilit ekranıyla dudaklarım arasından istemsiz bir "Yaa~" nidası dökülmüştü. Sonra birden ne yaptığımı fark ettim ve "Ne yaa'sı, saçmalama." diye kendime kızdım.
Kilit ekranındaki fotoğrafımı es geçerek parmak izimi tarattım. Telefon saniyeler içinde açılmış, tüm uygulamalar ana ekranla birlikte önüme serilmişti. Parmak izimi bile silmemişti ve bu da yetmezmiş gibi ana ekranda da bana ait bir fotoğraf vardı.
Telefonun hâlâ uçak modunda olduğunu fark edip çıkardım ve sırayla gelen bildirimlerde göz gezdirdim. İlk dikkatimi çeken, babasından gelen mesajlardı.
İnterneti kapatıp mesajlara girdim ve sırasıyla okumaya başladım.
➡️ Babam
Kızla konuştum, o da seninle tanışmayı çok istiyor
➡️ Babam
Bu defa itiraz kabul etmiyorum
➡️ Babam
Onunla görüş ve bana olumlu bir haberle dön
Kaşlarım öfkeyle çatılırken yatağımın bir ucuna oturdum ve bu sohbetin başını bulabilmek için eski konuşmalara çıktım.
➡️ Babam
Bir hata yapıp o çocukla evlendin, şimdi de cezasını çekiyorsun
➡️ Babam
Bu hataya tekrar düşmene izin vermeyeceğim
➡️ Babam
Tıpkı abin gibi sen de kadın bir omegayla evleneceksin
⬅️ Babam
Ama ben böyle bir şey istemiyorum baba
➡️ Babam
Sana ne istediğini soran olmadı. En son kendi isteğinle hareket ettiğinde ne yaptığını gördük
⬅️ Babam
Jeongguk'u seviyorum ve ne olursa olsun ondan vazgeçmeyeceğim
➡️ Babam
Peki o seni seviyor mu?
⬅️ Babam
Elbette seviyor
➡️ Babam
O zaman neden tekmeyi vurdu?
➡️ Babam
Sana bir evlat bile veremedi, onun bu ailede işi yok
➡️ Babam
Annenle konuşup senin için uygun bir eş adayı bulacağız
➡️ Babam
Konu burada kapanmıştır
Taehyung'un babasının beni başından beri kabullenmediğini bilmeme rağmen bu söyledikleri fazla gurur kırıcı gelmişti. Dolan gözlerime engel olabilmek için masamın üzerinde duran bardaktaki suyu tek dikişte içtim ve titrek bir nefes aldım.
Hırsıma yenik düşmüştüm o an. Sonunda ne olabileceğini düşünmeden rehbere girdim ve babasını arayıp telefonu kulağıma götürdüm. Telefon birkaç defa çalmış, ardından hâlâ dün gibi hatırladığım dominant ses kulaklarıma dolmuştu. "Alo."
Derin bir nefes aldım ve "Bay Kim?" dedim sorar gibi. "İyi akşamlar, rahatsız etmiyorum umarım."
"Kimsin, Taehyung'un telefonu neden sende?" Alaylı gülüşümü sesime yansıtmamak adına çabalarken "Jeon Jeongguk ben, damadınız." diye kendimi tanıtmamın ardından devam ettim. "Taehyung telefonunu benim arabamda düşürmüş de, siz ona iletirsiniz diye aramıştım. Boş bir zamanında tekrar uğrayıp alır."
"Sen benim damadım falan değilsin. Önce terk edip sonra ne demeye ayağına çağırıyorsun oğlumu?"
"Ah, yanılıyorsunuz Bay Kim..." dedim kışkırtıcı bir ses tonuyla. "Artık bir Kim olmayabilirim ama ben hâlâ Taehyung'un eşi ve hayatındaki tek omegayım."
"Aklından neler geçiyor bilmiyorum ama bir defa daha oğlumla oynamana izin vermeyeceğim." Yaptığı karşı atak kaşlarımın çatılmasına neden olurken "Ben Taehyung'la hiçbir zaman oynamadım." diye atıldım. "Biz sadece birbirimizi sevdik, bana ihanet eden oydu. Ama siz bunu kabul etmek istemiyorsunuz. Çünkü kabul ederseniz itibarınız zedelenir değil mi? Oğlunuzun böyle bir şey yapma ihtimali bile sizi küçük düşürür."
"Saçmalıyorsun. Hepimiz senin gerçek yüzünü biliyoruz." Bunca zaman hiçbir kötülüğümün dokunmadığı, saygıda kusur etmediğim adam bana neden böyle davranıyordu bilmiyordum ama ben bu muameleyi hiçbir zaman hak etmemiştim.
"Bundan sonra beni el üstünde tutmak konusunda daha dikkatli olabilirsiniz Bay Kim, zira son hamileliğim ve karnımda sizin torunlarınızı taşıyorum. Taehyung'un başka biriyle olma fikrine sıcak bakmadığını düşünürsek, bu sizin de dede olabilmek için son şansınız."
"Saçmalık. Taehyung'dan olduğu ne mâlum?" Dişlerimi sıkarak "Yaptığınız ima çok komik, beni oğlunuzla karıştırdınız herhalde." dedim alaylı bir ifadeyle. "İsterseniz bu konuyu kendisiyle de konuşabilirsiniz. Telefonunun burada olduğunu haber vermeyi unutmayın lütfen. Tekrar iyi akşamlar."
Aramayı cevap beklemeden sonlandırmamdan birkaç saniye sonra ne yaptığımın farkına varmış, elimi şaşkınlıkla aralanan ağzıma kapatmıştım.
Saygısızlık yapmak istememiştim. Sadece Taehyung'un telefonunun bende olduğunu söyleyerek üstü kapalı bir mesaj vermekti amacım. Fakat öyle şeyler demiştim ki, benden daha çok nefret etmesi için bir sürü malzeme çıkmıştı. Gözünde artık gerçekten insanları kandıran ve onlarla oynayan bir şeytan olduğuma emindim.
"Anne." dedim odamdan çıkıp mutfağa koşarken. "Anne ben çok kötü bir şey yaptım."
Annem ocağın altını kapatıp bana döndü ve sakin bir şekilde "Yine hormonlarına yenik düşüp ne yaptın?" diye sordu.
"Taehyung telefonunu arabamda düşürmüş ve ben de babasının attığı mesajları çok yanlışlıkla görmüş olabilirim. Mesajlara sinirlenip onu aramış ve beni kışkırtınca torunlarına hamile olduğumu, beni el üstünde tutmasını söylemiş de olabilirim. Sence bu durumda onun gözünde ne kadar kötü duruma düşmüşümdür?" Tek nefeste anlattıklarımın ardından yüzünde yamuk bir gülüş oluşmuş, "Dediğin gibi seni el üstünde tutmaktan başka şansları yok. Sonunda o adama cevabını vermişsin, hatta az bile konuşmuşsun bunca zaman sana çektirdiklerinin yanında..." diye bana destek çıkmıştı.
"Vicdanımı rahatlattığın için teşekkürler anne, seni seviyorum."
➳
➳
➳
Sonunda 20. bölümü yazabildiğim için nasıl mutluyum anlatamam. Biraz bu kitaptan uzaklaşmayı planlıyorum ve 19 bölüm olacak diye ödüm koptu.
Fakat başardım! Yazabildim sonunda. Bazen cidden ilham gelmiyor, öylece kalıyorum. Benim takıldığım yerde de kimse kolay kolay anahtar konu bulamıyor. Sanırım anahtar daima benim beynimin içinde oluyor...
Diğer bölüm ne zaman gelir bilmiyorum ama o zamana kadar kendinize iyi bakın~
-Bunny 🐰
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro