Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

17' Şöhretin Kölesi

Elimdeki kağıt parçalarıyla hastaneden çıkarak Donghyun hyungun arabasına doğru ilerlerken bir çok şey düşünüyordum: Dizi ne olacak? Annem ne diyecek? Basından nasıl gizleyeceğim? Taehyung hiç mi farkına varmayacak? En önemlisi ise, ben annem kadar cesur davranıp bunun sorumluluğunu sırtlanabilecek miyim?

Tekrar bir bebeğimin olabileceği umuduyla mutluydum ama bu durumda baskın duygunun mutluluk olmadığını çok rahat söyleyebilirdim. Korku, beni tamamiyle ele geçirmişti. Korkuyordum. Ona yetememekten, iyi bir aile olamamaktan korkuyordum. Taehyung'un bunu öğrenmesinden ve bebeğimi benden ayırmak istemesinden korkuyordum. Ne gariptir ki öğrenip de umursamamasından, sahip çıkmamasından da korkuyordum. Bu hamilelik başlı başına bir kabus gibiydi. Korkularımla yüzleştiğim gerçek dışı bir an...

"Uzun mu sürdü biraz?" Kemerimi takmak için uğraşırken "Test sonuçlarının çıkmasını bekledim." dedim. Ardından elimdeki kağıtlardan birini göstererek "Burada yazanları eczaneden almam gerek. İstersen sen ilerideki eczanenin önünde beni bırakabilirsin. Ben taksiyle dönerim. Seni de işinden alıkoymak istemiyorum." diye ekledim.

"Şu anlık önemli bir işim yok. Çekimlerden kaçtığın için o da iptal oldu zaten. Evine kadar bırakırım." Testi yaptıktan sonra o telaşla çekimlere geri dönememiş, herkes karavanın önünde toplandığı için camdan atlayıp gizlice kaçmıştım. Burada olduğumdan kimsenin haberi yoktu.

"Teşekkür ederim hyung. Sen destek çıkmasan ne yapardım hiç bilmiyorum."

"Ne demek, lafı bile olmaz. Sağlıklı mıymış bari minik?" Henüz çıkmamış göbeğimi okşarken gülümseyerek "Öyleymiş." dedim. "Çok geç kalmadığımızdan şimdilik hiçbir sorunu yokmuş. İleride de olmaması için doktorun yazdığı ilaçları kullanmam gerekiyor."

"Eminim o da en az babası kadar güzel bir bebek olarak dünyaya gelecek." Beklemediğim iltifat utanmama neden olduğunda kendime şaşırmıştım. Her gün yüzlerce iltifat alıyordum. Neden buna alışık olmadığım bir tepki vermiştim ki?

Sessiz kalarak eczanenin önünde durmayı bekledim.

"İstersen sen reçeteyi ver, ben hemen alıp geleyim. Fazla dikkat çektin bugün." Teklifini reddetmedim. Arabayı kenara park ettiğinde elimdeki kağıdı ona uzattım ve eczaneye gidişini izledim.

Donghyun hyungun gitmesiyle ortamı bir sessizlik kaplamıştı. Başımı cama yaslayarak kollarımı bedenime sardım ve gözlerimi kapattım. Yorgun hissediyordum. Eve gidip uyumak istiyordum. Psikolojik olarak bitmiş durumdaydım. Bunda Taehyung'tan uzak olmamın da büyük bir payı vardı. 

O esnada karnımdan gelen gurultu arabadaki sessizliği adeta delip geçti. Tekrar doğrularak bakışlarımı karnıma indirdim. "Acıktın mı bebeğim? Özür dilerim, bundan sonra ne yediğime daha fazla dikkat edeceğim. Lütfen beni affet." Cevap bekler gibi bir süre susup dinledikten sonra başımı kaldırdım ve etrafıma bakındım. Günün ortasındaydık. Etraf da alabildiğine insan doluydu. Bu saatlerde böyle başıboş gezmem büyük sorumsuzluktu ama şu an ön planda tuttuğum çok daha büyük sorumluluklarım vardı.

Donghyun hyung elinde poşetle gelip şoför koltuğuna oturduğunda bakışlarımı dışarıdan çekerek ona çevirdim ve hızla elindekini alıp biraz olsun kolaylık sağladım.

"Şimdi seni direkt evine bırakıyoruz o zaman." Doğrulamak ister gibi bana döndüğünde "Evet, lütfen. Biraz dinlenmeye ihtiyacım var." diyerek onayladım.

"Diziyi ne yapacaksın?" Ciğerlerimdeki nefesi dudaklarım arasından verirken "Bilmiyorum." dedim fısıltı gibi çıkan sesimle. "Bu projeden ayrılmak zorunda kalabilirim. Daha başındayız, ilerisi benim için daha zorlayıcı olabilir."

"Bu en doğal hakkın tabi. Ama bence ikisini bir arada yürütebilirsin. Zaten dizi gereği de hamile kalacaksın." Kararsızlıkla "Bu konuyu menajerimle konuşsam daha iyi olacak sanırım." diye mırıldandım. Onunla konuşmak da hiç içimden gelmiyordu fakat fikrini almak zorundaydım.

Sonrasında sessiz geçen yolun ardından Donghyun hyung arabayı bahçe girişinin önünde durdurduğunda ona doğru döndüm. "Bir kez daha teşekkürler hyung. Sana çok minnettarım."

"Önemli değil Jeongguk. Hadi çabuk içeri gir, dışarıda fazla oyalanma." Onu başımla onaylayarak arabadan indim ve söylediği gibi hızlı davranarak kapının önüne ulaştım. Ardından el sallayarak son kez uzaktan veda ettim ona.

Kapıyı çalarken bir yandan anneme neler söyleyebileceğimi düşünüyordum. Eve bu kadar erken gelmemden, bir sorun olduğunu hemen anlayacağına emindim.

"Jeongguk..." dedi yüzüme sorgular bakışlarıyla bakarken. Lise yıllarında yaptığım gibi umursamaz bir şekilde "Kaçtım." dedim ve yanından geçip içeri girdim. Kendime hedef belirlediğim ilk yer mutfak olmuştu. Annemin arkamdan gelen adım seslerini takip ederken "Çok açım, yiyecek bir şeyler var mı?" diye sordum. Başını olumlu anlamda sallayıp ocağın üzerindeki kapağı kapalı tencereye ilerledi.

"Neden kaçtın anlat bakalım." Annem, tencerenin içindeki sebze türlüsünden -kokusundan anlamıştım- tabağıma dolu dolu koyarken ne kadar acıktığımı bir kez daha fark ettim.

"Kendimi iyi hissetmiyordum. Bu yüzden kaçtım."

"Neyin var kuzum? Doktora gittin mi?"

"Gittim merak etme."

"Ne dedi peki?" Tabağı önüme bıraktığında çubukları elime alarak yemeye başladım. Günler sonra mideme giren doğru düzgün lokmalar beni kendime getirmişti.

"Şimdilik bir sorun yokmuş." Cevabımdan memnun kalmamış gibi çattığı kaşlarıyla eş zamanlı olarak "Ne demek şimdilik bir sorun yokmuş? İleride mi çıkacakmış bu sorun?" diye çıkıştı. Elimdeki çubukları yavaşça eski yerine koyup kollarımı masaya yasladım.

"Anne benim sana söylemem gereken bir şey var." Ne tepki vereceğini bilseydim, söylemek bir nebze daha kolay olabilirdi belki. Ama annemin neye, nasıl tepki vereceğini asla kestiremiyordum.

Sözü bana bırakarak sessiz kaldığında derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapatıp tek seferde "Hamileyim." deyiverdim.

Hiçbir şey olmadığında kapalı gözlerim yavaşça aralandı. O an karşı karşıya geldiğim, kırıklarla dolu bakışları kalbimi ağrıtmıştı. Ben yanlış bir şey yapmamıştım ki. Ne olduysa Taehyung'la henüz evliyken olmuştu. O sırada hamile kaldığımı anlayamayacak kadar kötü bir ruh hali içerisindeydim.

"Ondan mı?" Şaşkınlığı atlatır atlatmaz sorduğu ilk şeyin bu olması beni sinirlendirmişti. Oturduğum yerden kalkarak "Başka kimden olabilir anne?" diye çıkıştım "Sen oğlunu ne zannediyorsun?"

"Senin iyiliğini düşündüğüm için soruyorum!" Sesini yükseltip tekrar yerime oturmamı sağladıktan sonra devam etti. "O Taehyung denilen serseri benim oğlumu hamile bırakıp da ortada koyamaz. Çocuğuna da, sana da sahip çıkacak."

"O beni ortada koymadı, ben onu boşadım. Bundan sonra benim hayatım yalnızca beni ilgilendirir. Çocuğuma da, kendime de bakabilecek gücüm var." Kelimelerim ne kadar son derece kendinden emin çıksa da annemi ikna etmek konusunda yetersizdi.

"Para her zaman güç değildir. Manevi olarak, mühürlü olduğun eşine ihtiyacın var. Bunun ne kadar zor olduğunu yaşamadan anlayamazsın Jeongguk." Dediklerini umursamadan önümdeki yemeğime geri döndüm.

"Ben bebeğime tek başıma bakabilirim anne. Bu durumda sen de ister yanımda olursun, ister babalarının sana yaptığı gibi beni kapı dışarı edersin." Sözlerimin ağırlığını fark etmem birkaç saniyemi almıştı. Çubukları tutan elim öylece donup kalırken başımı kaldırdım ve "Özür dilerim." diye atıldım. "Özür dilerim anne öyle demek istememiştim."

Gözlerinde biriken yaşları fark ettiğimde yerimden fırlamıştım ama bana fırsat vermeden ayaklandı ve arkasını dönüp mutfaktan çıktı. Peşinden gidecek yüzü kendimde bulamadım bile.

Dişlerimin arasından "Kahretsin." diye tıslayarak oturdum yerime. "Kahretsin, neden şu çenemi kapalı tutamıyorum ki?"

Annem, bu hayattaki tek gerçek yoldaşımdı benim. Şimdi onu üzmüş, geçmişteki acılarını yüzüne vurmuştum. Bunu ben değil de bir başkası söyleseydi umrunda bile olmayacağını biliyordum. Onu asıl üzen, asıl kıran şey tüm bu acılara katlanma sebebinin onu hayal kırıklığına uğratmasıydı.

"Bebeğim, baban tam bir hayal kırıklığı. Ama sen beni sakın bırakma, tamam mı?" dedim burnumu çekerken.

Gözlerimin ne ara dolduğunu, ne ara ağlamaya başladığımı anlayamamıştım. Kimsenin istediği gibi bir insan olamıyordum. Ne Taehyung'un istediği gibi bir eş olabilmiştim, ne de annemin istediği gibi bir evlat. Taehyung bana ihanet ederek yakmıştı canımı, annemin ne kadar üzüldüğünü görünce canım yanmıştı. Hayranım olduğunu söyleyen insanlar bile kameranın önünde değil de arkasında tanısa beni, nefret ederlerdi.

Cebimdeki telefonun titrediğini hissettiğimde gözümdeki yaşları silerek toparlanmaya çalıştım hızla. Güçlü görüntümden fazla taviz veriyordum. Bu hiç benlik değildi. Bunca zaman nasıl kendi kendimle tartışarak çözdüysem sorunlarımı, bundan sonra da aynı şekilde çözmeye devam edecektim.

Titremeyi kesen telefonu cebimden çıkarıp kilit ekranından baktığımda gelenin bir arama değil de mesaj olduğunu fark etmiştim. O tanıdık 'Özel Numara' yazısı hiç hayra alamet görünmüyordu. Kaşlarımı çatarak, seri şekilde şifremi girdim ve mesaj kutusuna tıklayıp gelen mesajları sırasıyla okudum.

➡️ Özel Numara
Omega, haftalar sonra boşandığı alfasından hamile olduğunu öğrenir

➡️ Özel Numara
Ve kendisine yaptıklarını hiçe sayarak koşa koşa onun koynuna döner

➡️ Özel Numara
Mutlu son.

➡️ Özel Numara
Bu kadar aptal olmadığını biliyorum

➡️ Özel Numara
Bir de senin hayatını çalan adamın çocuğunu dünyaya getirerek kendine daha mı çok acı çektireceksin?

➡️ Özel Numara
Bu sadece dizilerde olur Jeon Jeongguk. Hayatını dramaya çevirip kendi kendini yakma

Cihazı avucumda sıkarak kısık sesli bir küfür savurdum. Anlaşılan telefonum yine birileri tarafından hacklenmişti. Bu durumdan kurtulmamın tek yolu yeni bir telefon almamdı. Hayatım hakkında yorumlar yapıp bana bebeğimi doğurmamam gerektiğini ima etmesi fazla can sıkıcıydı. Bir de başımda yeteri kadar sorun yokmuş gibi...

Annemi fazlasıyla kırdığım bir kez daha aklıma geldiğinde telefonu kökten kapatarak ayaklandım ve mutfak dolaplarını kurcalamaya başladım. Açtığım ikinci dolapta balı bulmayı başarmıştım. Bal kavanozunu bir kenara koyarak buzdolabından sütü çıkardım ve tezgahtaki temiz bulaşıkların arasında duran cezveyi alıp yarısına kadar doldurdum. Onun yaptığı gibi bir ballı süt hazırlayarak gönlünü almak istiyordum. Bana kırgın kalmasına dayanamazdım. Yanımda olmasına en fazla ihtiyaç duyduğum dönemde bana sırtını dönemezdi...

Sütü ısıtıp balla karıştırarak hazırladığım ballı süt bardağıyla birlikte annemin olduğu odanın kapısına geldiğimde bir süre beklemiş, dinleyerek içeride mi diye kontrol etmiştim. Fırçanın tuvale sürtünme sesleri çok rahat duyuluyordu.

Kapıyı birkaç kez tıklatarak kolu aşağı indirdim ve kilitli olmadığı için şükrederek aralanmasını sağladım. Annem bir saniye olsun bakışlarını ayırmadan önündeki tuvale bir şeyler karalamaya devam ediyordu.

Duvarların tablolarla dolu olduğu, aynı şekilde yerde de arka arkaya sıralanmış ve üzerinde yarım bırakılmış resimler olan tuvallerle dolu bu oda annemin hobi odasıydı; onun deyişiyle 'İlham yuvası.'

Resim çizmeyi kendimi bildim bileli severdi. Belki de bu konudaki küçük çaplı yeteneğimi de ondan almıştım. Ne kadar çizebiliyor olsam da lisedeki resim ödevlerimi, çekimleri bahane ederek anneme yaptırır ve aradan sıyrılırdım. Her zaman sınıftaki en yüksek notu da ben alırdım. Bu durum beni mutlu ederdi tabi. Ama yüksek not aldığım için değil, resim öğretmenim bile annemin resimlerine bu kadar hayran kaldığı için mutlu olurdum.

"Rahatsız etmiyorum umarım." dedim sesimi duyurmam gerektiğini hatırlayarak.

Boya paletini ve fırçayı bir kenara koyup bana döndü ve tek kaşını kaldırdı. Az önceki kızarmış gözlerinden eser kalmamıştı. Şimdi yine eski güçlü kadındı o. Kim bilir, belki de bunca zaman o da benim gibi güçlü rolünü oynuyordu.

Elimdeki bardağı kaldırarak "Ballı süt getirdim." dedim sevimli bir şekilde. Ardından birkaç adımda yanına ulaşıp bardağı ellerinin arasına tutuşturdum ve bir şey söylemesine izin vermeden arkasından boynuna sarılarak yanağını öptüm. "Özür dilerim, seni kırmayı hiç istemedim. Ne dediğimi hiç bilmiyorum, korkuyorum, sana muhtacım. Ne yapmam gerektiğini bana öğretmelisin. Korkularımı yenmeyi, dünyanın en iyi ebeveyni olmayı bana öğretmelisin anne. Bunu senden daha iyi kimse bilemez çünkü."

Omzuna dökülen saçlarım arasında dokunuşlarını hissettiğimde bir kedi gibi daha çok sokulmuştum ona. Böyle anlar beni gereğinden fazla duygusallaştırıyordu. Bu tarz konuşmalar yapmayı sevmez, insanların benim hakkımda düşüncelerini öğrenmekten çekinirdim. Gerçekler canımı yakardı hep. Bu yüzden ilk adımı atmaya korkar, biriyle çok samimi olmadığım sürece düzgün bir iletişim kurmakta zorlanırdım. Her ne kadar işim beni eski ve gerçek benden az çok sıyırmış olsa da, bu tarafım her daim içimde bir yerlerde kalmaya devam edecektim. Ben belki de ölene kadar, özür dilerken bile eli ayağı titreyen Jeongguk olarak yaşayacaktım...

"Ben şimdi babaanne mi olacağım?" Sorusuna kıkırdadım ve omzuna da bir öpücük kondurdum. "Dünyanın en muhteşem annesi olduğunuz yetmedi, şimdi de dünyanın en muhteşem babaanneliğine mi göz diktiniz yoksa Jiwon Hanım?" 

O da benim gibi güldüğünde aramızın düzeldiğini hemen anlamıştım. Kollarımı boynundan çekip önüne geçtim ve henüz yaş olan tuvale değmemeye dikkat ederek yere oturup başımı dizlerinin üzerine koydum.

"Anne, ben bir bebek bahanesiyle Taehyung'u affetmek istemiyorum. Aldırmak ya da düşürmek de istemiyorum. Çünkü biliyorum ki sen yanımda olduğun sürece benim altından kalkamayacağım bir şey yok. Ayrıca aldırmak istemememin bir diğer nedeni, bunun benim son şansım olması." Başımı koyduğum yere çenemi yaslayarak gözlerinin içine baktım. Ben anlatırken o da kurumuş boya lekeleri dolu elleriyle saçlarımı okşamaya devam ediyordu.

"Ben bir kez daha bebeğimi kaybettim. Sana anlatmaya ya da haber vermeye hiç fırsatım olmadı. Hamile olduğumu öğrendiğim gecenin sabahı bebeğimin yaşama şansının çok düşük olduğunu, bir hafta sonra da onu öldürmem gerektiğini öğrendim ben. Kabuslar gördüm, krizler geçirdim, hep Taehyung'a muhtaç hissettim. Ona o kadar ihtiyacım vardı ki, bu süreç içerisinde hatalarını ya da açıklarını fark edemeyecek kadar körleşmiştim. Hemen ardından ilk bıçak darbesini yedim. Aldatıldığım ve bir salak gibi anlamadığım yüzüme vuruldu, ondan boşandım, mühürlü olduğum için tekrar bir bebek sahibi olabilme hayallerim suya düştü. Şimdi son bir umudum var. Bunu söndürmek istemiyorum, en azından bebeğim için savaşmak istiyorum. Sen anne, bana her şekilde sahip çıkacak mısın?"

Yüzümü narin parmakları arasında değerli bir mücevhermiş gibi tutarken eğilip alnımı öptü ve "Ben her daim seninleyim oğlum. Sana her şekilde sahip çıkarım." dedi ikinci defa düşünmeden. "Senin kararlarına saygım var, biliyorsun. Kararını değiştirsen de değiştirmesen de sana destek olacağım. Ben buradayken önüne çıkan hiçbir engelden korkma; bil ki annen her daim senin elinden tutacak küçüğüm."

"Seni çok seviyorum anne. İyi ki benim annemsin..."

"Sen de iyi ki benim küçük bebeğimsin." Burnumu sıkıp güldüğünde yüzümü buruşturdum ve arkama dönüp ne resmi yaptığına baktım. Gözlerim karış karış resmi incelerken parmağımla küçük çocuğu ve yanındaki güzel kadını işaret ederek "Bunlar biz miyiz?" diye sordum merakla.

Başını sallayarak beni onayladıktan sonra, "Henüz tamamlamadım." dedi. "Hoşuna gitti mi?"

"Çok... Bittikten sonra benim odama asalım mı?"

"Asarız tabi, neden asmayalım. Yeter ki sen iste." 

"O zaman..." dedim oturduğum yerden kalkarken. "Ben de burada kalıp sen resmi bitirene kadar izlemek istiyorum." Gülerek odanın köşesindeki sandalyeyi işaret ettiğinde izin vermesinin sevinciyle sandalyeye koştum ve onun yanına kadar çekerek uslu bir çocuk gibi yerime oturdum. Annemin zarif parmaklarıyla fırçayı tutuşunu ve tuvalin üzerinde harikalar yaratışını izlemek bambaşka bir zevkti...



Menajerimle bir an önce konuşmam gerektiğini biliyordum. Ona anlatırsam bir şekilde işleri benim için kolaylaştırabilirdi. Sonuçta uzun yıllar birlikte çalışmıştık ve hatrı sayılır bir geçmişimiz vardı. Yaşadığım birkaç olaydan önce ablam saydığım biriydi o. Ama onu görmek için yanına gidersem muhtemelen sinir küpüne dönmüş yapımcıyla karşılaşacaktım. Yapımcıdan kaçmak için de kendimi tehlikeye atmış, tanınma ihtimalimi görmezden gelerek menajerimi halka açık bir kafeye çağırmış; rahatça konuşabileceğimiz, gözlerden uzak bir masa ayırtmıştım.

Önümdeki sandalyenin çekildiğini işittiğimde başımı kaldırdım ve yapımcıdan hallice, sinirli yüz ifadesiyle masaya oturan menajerime baktım.

"Umarım çekimlerden kaçmak ve benim bir sürü azar işitmeme neden olmak için geçerli bir bahanen vardır Jeon." Bir an önce konuya girmemi istediğini anlayabiliyordum. Masada öne eğilerek ona biraz daha yaklaştım ve "Projeden ayrılmak istiyorum Bayan Choi." dedim. Bundan daha açık olamazdım.

"Delirdin mi sen?" Sesini fazla yükselttiğini fark ettiğinde biraz daha düşük tonda devam etti. "Anlaşmayı şimdi fes edersen ne kadar tazminat ödemen gerekiyor biliyor musun?"

"Bayan Choi, hamileyim. Bu şartlar altında bir de yoğun bir iş temposuna ayak uydurabileceğimi sanmıyorum." Sinirinden ilk birkaç saniye aralıksız güldükten sonra tam gözlerimin içine bakarak ciddileşti ve "Siz boşandınız Jeongguk. Babası olmadan büyüteceğin bir bebek için kariyerini mi bitireceksin? Ben senin iş hayatını organize etmekten sorumluysam buna izin vermiyorum. Hamile ol ya da olma, anlaşmayı fes edemezsin. Bu sana büyük maddi kayıplar yaşatır. Aynı zamanda itibarın da zedelenir. Kim tutarsız bir oyuncuyla iş yapmak ister ki, sen söyle." dedi. İşimi, şu aralar her ne kadar şikayet etsem de, seviyordum. Menajerim haklı sayılırdı, bir konu hariç.

"Onun bir babası var. Kendi bebeğime bakabilirim, kimseye ihtiyacım yok Bayan Choi."

"Dürüst ol Jeongguk. Eğer bir omega olmasaydın yine böyle düşünmeden hareket eder miydin?" Konu yine dönüp dolaşıp aynı yere geldiğinde gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Ardından oturduğum yerden kalkarak ellerimi masaya koydum ve ona doğru eğildim.

"Hayır, etmezdim. Ama şansa bakın ki bir omegayım. Siz bundan ne kadar memnun olmasanız da ben omegaları ezmenize ya da hakaret etmenize izin vermeyeceğim. Alfa olmanız sizi daha üstün yapmaz. Alfaların da betaların da omegaların da kendine ait özellikleri vardır ve ben omega olmaktan, annem gibi olmaktan gurur duyuyorum."

"Otur yerine, dikkat çekiyorsun." Ne kadar istemesem de onu dinleyerek yerime oturdum ve "Benim son sözüm bu." dedim kararlı bir şekilde.

"Sen böyle diyorsun iyi, hoş ama eğer çalışmazsan ve para kazanmazsan doğuracağın o çocuğa nasıl bakmayı planlıyorsun? Seni aldatan, boşandığın kocan mı para gönderecek sana? Sen o çocuğu nasıl doyuracaksın?" Cevaplayamayacağım bu soruya sessiz kalarak masadaki suyu aldım ve boğazımdaki yumrudan kurtulabilmek adına birkaç yudum içtim. 

"Şimdi beni anladın mı?" dedi çokbilmiş bir ifadeyle. "Ben senin iyiliğini düşünüyorum. Yapımcıyla konuşur ve senin için neler yapabileceğimize bir bakarız. Bu diziye devam etmek zorundasın Jeongguk. Buna benim değil, senin ihtiyacın var."

"Pekala..." İstemeyerek de olsa kabullenmek hiç hoşuma gitmemişti. "Elimden geldiğince çalışacağım. Bu proje bittikten sonra ise ertelediğim şu ara verme işini bir konuşacağız."

"Anlaştık o halde." Elini tokalaşmak için bana uzattığında karşı çıkmadım. "Ben birkaç saat içinde yapımcıyla görüşür, sonucu sana bildiririm. O zamana kadar görüşürüz."

Yerinden kalkıp gidişini arkasından öylece izlerken elim istemsizce boynumdaki işareti bulmuştu. İşaretin çevresini ağır ağır okşadım ve yorgun gözlerimi kapattım.

"Şimdi keşke yanımda olup beni çalışmak zorunda olmadığıma ikna etseydin. Böyle olacağını bilsem yemin ederim seni dinlerdim. Hırs gözümü nasıl boyadıysa, şöhret denilen canavar beni nasıl ele geçirdiyse ihtiyacım olandan fazlası için uğraşmışım hep. Önce seni kaybetmeme neden oldu bu, şimdi de şöhret ve paranın kölesi haline geldim. Özür dilerim alfa, ben seni affedemem ama sen beni affet."



Rekora doğru koşuyoruz, bu bölüm yazdıklarım arasında en uzun olanı...

Bu arada Taekook ikilisini de bir araya getirmeye çalışıyorum ama zaman atlarsam arada da bazı yerleri atlamış olacağım. Eğer bu önemli kısımları aktarabilmeyi başarırsam kuvvetle muhtemel diğer bölüm bir araya gelirler ama diğer bölümle birlikte biz ne zaman bir araya geliriz bilemeyeceğim...

Durun farklı bir çıkış yapayım; çok çok çok çok öpüyorum, görüşürüz!

-Bunny 🐰

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro