Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

MHA9♍Soru Cevap

Ⓜ️ Ayşan Yılmaz'dan ♀️

                                 ...

" Size kızgın değilim" derken içimdeki fırtınaya rağmen sesimin dirayetli çıkmasına memnundum.

"Öyle mi?" Gözlerini elimin içinden ayırmadan yarayı temizlemek için sargı bezini açmıştı. Sol bileğim alçıda olduğu için kendi işimi çoğunlukla yapamıyordum.

Bir hafta boyunca  bana Behram yardımcı olurken, bugün Emiri yatağımın yanı başında bulmak şaşkınlık yaratsa da bozuntuya vermeden ifademi sabit tutmaya çalıştım.



"Yeterince yemiyor, uyumuyorsun..." Gözünü dahi kırpmadan bana bakması boğazımı düğüm düğüm ediyordu. Canımı acıtmamaya çalışsa da çoktan dişlerimi birbirine kenetlemiş sessiz kalmaya çalışırken işini çoktan bitirmesiyle aldığım nefesi bırakabilmiştim.


Bileğimi bırakırken  gözleri önce kırık bileğime gitti, aklı ise o geceye gitmişti. Hâlâ tek kelime etmemiştim. Kendisi bizzat sormak istediklerini Behram ile sorduğu için hiçbirine cevap vermemiş olmam en çok Behramı çileden çıkartmış olacak ki, bugün onu hiç görmemiştim.


"Biraz daha uyumak istiyorum..." derken sesim, yorgunluk ve boğazımdan çıkan hırıltılarla kesiliyordu. Göz altlarım şişmiş, kirpiklerim çok sık kapansa da geri açmam uzun sürmüyordu.



"Sadece bir hafta daha buradayız Ayşan ve sen uyuyup kendini toplayamıyorsunki. Açıkçası uyku ilacını da almayı reddederek kimi cezalandırıyorsun anlamıyorum. "



Avuç içimdeki yarayı sardıktan sonra yatağımın ucundan kalkıp pencereye doğru adımlarken, ellerine ceblerinin içine koyup sırtını bana dönmüştü.


"Kendini toplamalısın artık" derken pencerenin önünde durmuştu. Bir haftayı geçkin orta ekonomik olan bu otelde kalıyorduk. Daha lüksüne de gidebilirdim lakin tercihlerimi her zaman yanımdakileri düşünerek yapmışımdır. Hastaneden çıktığım günden beri tek kişilik bu odadan hiç çıkmamıştım. Hemen yan odamda birlikte kalırlarken bir oda daha tutabileceğimizi, hatta kalacağımız süre ücretleri benim ödemem gerektiğini defalarca dile getirmiş olsam da bunu yapmamam için çok sık uyarmışlardı.


"Ben iyiyim" dediğimde yapay bir şekilde gülerek sırtını bu seferde penceredeki şehrin gürültüsüne dönmüştü.


Üzerinde ki gri yuvarlak yaka tişört bedenine tam oturmuş, bacaklarını saran siyah kot pantolon ile nefes kesici duruşuna eklenen alaycı gülüşüne gözlerimi kırpmadan baktım. Kollarını göğsünde bağlayarak sırtını duvara yaslamıştı. En son ne zaman sakal tıraşı olduğunu bilmesem de şu an ki görüntüsü zevklerinin dışında bir yansımayı gösteriyordu. Alnına dökülen hafif kısa saçları altında, iki kara deliği andıran göz bebekleri ne kadar az uyumuş olsada keskinliğinden hiçbir şey kaybetmemiş. Dik kaslı omuzları yıkılmaz heybetine, sakallarıyla birleşen simsiyah bıyıkları ihtişamı ve uzunluğu fazlasıyla erkeksi bir hava katıyordu. İnce üst dudağı bıyıkları arasında kaybolsa, etli alt dudağı tek başına dikkatleri onun üzerine toplamayı görev edinmiş gibiydi. Ya da sadece bana bu kadar mükemmel gözüküyordu.




" Yorganın altına sakladığın harabe bedenini kaldırda aynanın karşısına geç Yılmaz hanım!"dediğinde öfkeyle kaşlarım çatıldı. Sonra bakışlarımı ondan çekerek gözlerimi kapattım ve sessizliğin kucağına bıraktım kendimi.



Ben bilmiyormuydum aynadaki kadının yaralarını. Parçalanmış diz kapaklarında ki yaralar görünmesin diye bileklerine kadar uzun elbise giydiğini. Şişen ve moraran alnını kapatmak için perçemlerin arkasına saklandığını. Mideme zorla aldığım her besini içim dışıma çıkana kadar kusarak çıkardığımdan dolayı zayıflayan bedenimi. Gözlerimi her kapattığımda ben ve huzurun yan yana bile gelmemesi için elinden gelen yapanları görmek zihnimi nasıl yorup bitkin ve halsiz bir kadın ortaya çıkardığını. Koruyamadıklarımın pişmanlıkları gecenin en karanlık anında pençelerini en derine geçirdiğinde bıraktıkları izleri aynaya bakmadan da görebiliyordum.



"Bu harabe kadın, çok iyi Baybars! Eve dönme vaktimiz gelmedi mi dersin?"


Canım çok şey anlatmak istiyor ama yorgunum. Beynim yorgun, bedenim yorgun. Bunca şeyi affeden kalbim bile yorgun artık. Heveslerim yorgun, iyimserliğim yorgun, konuşarak anlaşmaya olan inancım bile yorgun. Benden geriye sadece mecalsiz bir şey kaldı. Çok yorgun bir kadının ruhunu taşıyan bir beden vardı karşısında. Farkında mıydı yoksa çok mu iyi gizliyordum kendimi ilk defa bir konuda tahminim yoktu.


"Ayşan!" Dediğinde kirpiklerimi birbirinden ayırıp başımı hafifçe sağ omzumun üzerine bıraktım. Yüzüne uzun uzun baktım. O kadar güzeldi ki...


Sol kaşının bir kısmını ayıran yara izi bile güzelliğini bozmaya yetmemişti. Ona bakarken cılız bir nefes çektim içime. Anason ve tütünle harmanlanmış kokusu doldu içime. Aynı baygınlık geçirdiğim o gecede ki gibi. Dudaklarımda anlamsız bir tebessümle

"Efendim" diyebilmiştim.

Yüzünde ki ifadesizliğinin arkasına ittiği duyguları merak ediyordum. Dünyaya kayıtsız bakan gözlerinin ardında neler gizli olduğunu öğrenmek istiyordum. Benim kadar o da bir şeyler öğrenmek istiyor olacak ki boğazını temizleyerek göz temasını bir an olsun kesmeden aklındakilerini eyleme koymaya başlamıştı.

"Geri dönmenin ardında ki amaç ne ?"

Sert bakışları altında dudaklarım kurudu. Yarı oturur pozisyonda bulunduğum yatağın üzerindeki bedenim önce gerildi sonra da gülümsemeye devam ederek dudaklarımı araladım

" Özledim" dediğimde eliyle yüzünü sıvazlayarak derin bir iç çekip iri bedenini odada bulanan eskimiş tek kişilik koltuğun üzerine bıraktığında, koltuktan hafif gıcırtılar da çıkmıştı.

"7  yıl sonra mı ?" Kaşlarını çatarak buna inanmadığını belirten homurtularla beraber birkaç sessiz kelimelerde sarf etmişti.


"Kısmet bugüneymiş" derken umutla gözlerinin içine bakarken, o öne doğru kaykılıp kollarını dizlerinin üzerine bıraktı.

"Diğerlerine buna inandırabilirsin ama benim inanmamı bekleme!" Kemiklerime kadar üşüten bir soğukluk vardı. Özlediğime inanıyordu lakin kendini çemberin dışında bırakıyordu.


"Kimseyi bir şeylere inandırmaya ihtiyacım yok ki! Neye inanmak istiyorsanız ona inanın."

Ona meydan okuyan alaycı bakışlarımı gözlerinden kaçırmadan baktığımda sessizliğini koruyunca,konuşmaya devam ettim.

"Vedalaşmak için geldim." Dediğim de bu sefer inanmış olacak ki sırtını koltuğun gerisine yaslanıp, sağ ayak bileğini sol dizinin üzerine bırakarak gözleri bir süre odanın tavanına dikti.

Hafifçe kıkırdayarak başımı, sırtıma yaslanmış olduğum yastığın gerisine atıp tavana diktim gözlerimi.


"Özlediğime inanmıyorsun veda edeceğime itiraz bile etmeden kabulleniyorsun." Kendi kendimle konuşuyordum aslında.


"Tuhaf değil mi ?" Derin bir nefes aldı.

"Kızıyorsun" dedim gözlerim hala tavanı izlerken.

Ses çıkarmadı.

"Niye yapıyorsun bunu!" diyene kadar konuşacağına dair umudum kalmamıştı. Kesik bir iç çekerek yatakta hafifçe kaykılıp uzanmıştım. Sağ kolumun üzerine döndükten sonra saçlarım yastığın üzerine dağılmıştı. Alçıda ki elimi kullanmadığım için çarşaf belimde kalmış omuzlarımı açıkta bırakmıştı.


"Uzaklara gitmek istiyorum." Derdemez kaşları çatılmış, bakışları biraz daha kararmıştı buna rağmen devam ettim mayışan halimle

"Yok olmak yeryüzünden. Ama görmek istiyorum yokluğum kimde derin yaraların sebebi olurum kimde fark etmezim?"

Her bir zerrem kırgınken gülümsemeyi öğrenmişken, ben bu sorunun cevabını zaten biliyordum.

"Beni konuşurken yakalamışken öylece susmaya devam mı edeceksin?" dediğimde bakışları kahvelerime çevirdi. Bu anı bekliyormuş gibi derin bir nefes aldı. Uzun kirpiklerinin çepeçervelediği gözlerindeki derinlik birçok şey arasında doğru soruyu arıyordu. Bir yandan da doğru cevap alıp alamayacağını tartar gibiydi.


"O gece niye evden çıktın?" diyerek basit bir soruyla başladı. Bir eli sakalları arasında gezinirken, yorgunluk ve bitkinliğin verdiği halsizlikle gözlerimi kısa süreliğine kapattım. Sabahın 11 gibiydi saat. Buna rağmen uyku benliğimi ele geçirmek için savaşıyordu benimle.


"Rüyalar..."

Gözlerimi kapattığımda Leonun kanlı elleri belirdiğinde midemde yükselen ekşimeyle boğazımda dizildi kelimeler. Getiremedim ardını. Sanki içimde yatanları görmüş gibi onun kendime getirecek sesini duyar duymaz gözlerimi aniden araladım.

"Seni korkutan kabuslar neydi?"

Hâlbuki kabus bile dememiştim. Beni tamamlarken yüzünde ki ufacık endişeyi geriye atar atmaz cevap vermem için kaşlarını çattı.

"Başka soruya geç"

Ona karşı yalan söylemeyecektim. Buna onunda inanması lazımdı. Verdiğim cevapla homurtusunu duyunca dudağım hafifçe sola doğru kıvrıldı.

"Ne işin vardı o arazide?"

"Ufak bir anının peşinden gittim." Aklıma geldikçe orada bırakmak zorunda kaldığım bilyeler için üzülüyordum. Onları oraya gömdüğümü bile unutmuşken, yeniden yitirmenin hayal kırıklığını yaşıyordum.


Yenilmiş bir ifadeyle iç çektim.

Birkaç dakika ne diyeceğini bilemezcesine sustu. Gözlerim hâlâ kapalı olduğu için yüz ifadesini bilmiyor olsam da kokusu hâlâ odada olduğunun kanıtlar gibiydi.

"Ruhların canı yanmaz derken ne demek istedin Ayşan?"

Ne tepki vereceğimi bilemediğim için sessizliğimi korudum. Fısıltılarımı bile duyabiliyorken neden gözlerimin içine bakınca yıllarca can çekişen ruhumun sesini duymuyorsun.

Sen mi duyamayacak kadar benden uzaksın yoksa benim ruhum mu dilsiz. Asla cevap alamayacağım sorular beynimin duvarlarında can çekişirken, dik durmaya çalışıyordum karşısında.

"Halüsinasyon da gördüğün suret kaybettiğini birilerine aitti değil mi? O yüzden gerçekte misin hayalde misin zihnin ayırt edemiyordu. Bütün gardını indirivermiştin. Koptuğun gerçekliğe geri dönebilmek için fiziki acı yarattın bedeninde."

Kirpiklerimi birkaç kez kırpıştırarak aralayabilmiştim gözlerimi. Burun kemerini sıkarken ayağını dizinin üzerinden indirmişti. Koltukta ki bedeni emanet gibiyken gerginliğini hissetmemek mümkün değildi.

Bir şeyleri çözmeye çalışıyordu. Lakin hep bir ucundan duvara tosluyormuş gibiydi.

Kurumuş dudaklarımı ıslatarak son kez araladım dudaklarımı

" Bir sonraki sorunu alayım."

Dediğimde eli yüzünden düşmüştü. Kollarını göğsünde bağlayarak tebessüm eden dudaklarıma kaydı gözleri. İstediği cevabı almadan rahatlamayacaktı. Göğsü aldığı derin nefesle şişerken bir anda aldığı nefesi bıraktı.


"O gece çok korktun, gözlerinde ki nefret öyle böyle değildi Ayşan. Nilay'a bakarken hüzün ve karmaşıktı bakışların. Bir şeylerden emin olmaya çalışıyordun, gerçekliğinden değil mi? Ölü olup olmadığını idrak edememenin verdiği bir donukluk vardı..." Kısa süreliğine duraksayarak yutkundu.


Karşımda ki adam beni savunmasızken yakalamışken parçaları birleştirmeye çalışırken bunların gerçekliğiyle korkuya kapıldığını an be an kaskatı kalan vücudundan anlayabiliyordum.

Tahminlerini dile getirirken doğruluğunu gözlerimin içine bakarak onaylamaya çalışıyordu. Ne zaman ona yalan söylesem gözlerimi,  gözlerden kaçırırdım.

Yalan onun en nefret ettiği şeydi bu yüzden yalan söylediğimi anlasın diye bilerek yapardım bunu. Kendi kendimi ele verirken, affettirmek için de elimden geleni ardıma koymazdım. Ama o hep bu göz kaçırma olayının istemsiz olduğunu sanardı. Bu yüzden şimdi de dikkatle tepkilerimi izliyordu.

"Bakışların beni bulduğunda daha önce hiç görmediğim bir nefretle bakıyordun. Sonrada korku kapladı yaprak gibi titriyordun. Seni bu denli korkutan ne ?"

Bütün bunları anlayamamak içini acıtmış gibiydi.

Yüz hatları gerilmiş, beni korkutan bir şeyin varlığından emin olduktan sonra silahlarını kuşanmış gibiydi. Omuzları dikleştiğinde gardını üzerine geçirmişti. Gözleri öfkeden ateşe çalıyordu. Aklından kim bilir neler geçiyordu.

"Ölü birinden neden korkayımki. Her şey ilaçların yarattığı bir korkuydu..."

"Kimi kaybettin?"

"Ne fark eder kim olduğu?"

"Ayşan yardım edebilirim!" Derken yüreğinde çıkan yangının yansımaları vardı gözlerinde.

"Bir halüsinasyona karşımı bana yardım edeceksin. İlaçların neredeyse yarısı kanımdan atıldı. Bir haftaya kalmaz toplarım kendimi. Lütfen endişelenmeyin benim için."

"Neden!" Diyebildi kızgın, bir o kadar masum bir sesle.

Cevap veremedim.

Cevapsız birçok sorusu vardı kafasının içinde. Eli yumruk olduğunda,  segiren çene kasından dişlerini ne kadar çok sıktığını görebiliyordum.

Ne kadar vücudu öfke dalgasına kapılsada yumruk yaptığı elini serbest bıraktığında kendini dizginlemeye çalışıyordu.

"Ayşan!"

Bu seferki isyanında da haklıydı

"Beni yalnız bırak yorgunum. "

Öfkesi gülümsemesine sebep oldu bu sefer de.

Oturduğu yerden öne doğru kaykılıp gözlerini kapatıp geri açtığında derin bir nefes çekti ciğerlerine, bakışlarında ki endişe yerini ifadesizliğe yerini bırakmıştı. Karşımda ki insanı çok zorluyordum. Bunu neden yaptığımı da bilmiyordum.

"Ne zaman bu kadar kuşkucu ve güvence arayıpta bulamayan bir insan oldun sen?"

" Saçmalıyorsun!" Diyerek yataktan kalkmak için hamlede bulundum.

"Farkında bile değilsin değil mi?"

Yataktan aşağı ayaklarımı uzattığımda parkenin ilk soğukluğu çıplak tenimle temasta bulunmuştu. Vücudumda kol gezen soğukluğun yarattığı hafif bir ürpertiyle göz kapaklarımı kısa süreliğine kapattım.

"Bana takıntıları olan bir hasta gibi davrandığımımı söylemeye çalışıyorsun!" Sesim git gide sertleşirken, ayaklarımın üzerine kalktım. Üzerimde ki uzun beyaz geceliğin etekleri ayak bileklerime kadar dökülmüştü.

"Çalışmıyorum, öylesin farkında mısın diyorum!" Omuzlarımdan aşağı dökülen saçlarımı ensemde toplamak için bir hamle yaptığımda önce geriye doğru sendelesemde dengemi toplayarak düşmekten kurtulmuştum.

Karşımdaki adama sağ elimi hafifçe havaya kaldırarak susmasını istedim. Bakışlarında gezen pırıltı ve dudağının sola kıvrılışı ile dişlerimi sıktım. Başımı sol omzuma yatırdığımda sağ elimin işaret parmağımı ona doğru kaldırarak

"Sen..." Dedim kurumuş dudaklarımı ıslatarak odada bulunan dolaba doğru ilerleyip içinden Behramın bana aldığı kıyafetlerden bir tanesini rastgele çıkardım.

Başımı hafifçe çevirerek ayaklanmış Emire baktığımda

"Behram öğlen dışarda yemek istedi. Aşağıda bekliyoruz." Dedi alaycı bir ifadeyle, bir şeyler daha söyleyecek gibi oldu ama sustu.

Tahta döşemelerde bıraktı tok sesle kapıya doğru adımlarken aldığım derin nefesi bırakmıştım.

"Geç olmadan bana gelirsin inşallah Ayşan, sorun neyse kimseye zarar gelmeden çözebilmemiz için!"

Cevap bekler gibi bir süre kapı önünde bekledi.

"Yardım almak kimseyi küçük düşürmez. Takıntılarınla hareket etme yaşını geçmedin mi sence?"

Deli gibi sol göğsümü döven öfkemi dizginlemeye çalıştım.

Amaçlarına ulaşmışlardı. Beni bu odadan ancak  bu şekilde kışkırtarak çıkarabileceklerini bildikleri için o yüzden bugün Behram gelmemişti. Emiri yollamıştı.

Sessizliğime yenik düşünce kapının açılıp kapanışıyla gittiğini anlamıştım. Konuşmak istiyordum ancak boğazımda koca bir yumru vardı sanki, beni engelliyordu. Dişlerimi sıktım ama işe yaramadı.

Banyoya geçtim. Üzerimde ki ölü toprağını atma zamanı gelmişti. Burada küçük bir kız çocuğu gibi saklanmak hiçbir işe yaramayacaktı. Bu ülkeye ailemle güzel birkaç ay geçirmek için gelmiştim değil mi? O zaman beni kimse yolumdan alıkoymamalı.

...

Beğendiyseniz
👇
⭐ Ve 💬 yapmadan geçmeyin.

Uzun zaman oldu gelmeyeli. Sonra birkaç yorum gördüm okumak isteyen. O kadar emek vermişken sonunu getirmeyi hak ediyor diye düşündüğüm bir kitap. Bütün karakterlerim hadi artık yazar diyo
Leon artık ortalığı yakıp kavurmak istiyorum diye bağırırken
Ayşan ve mahallesine devam edelim diyen seslerine kulak ardı edemedim.
Geliyoz 😁 bu başlangıç olsun.

Haftaya görüşürüz♥️♥️

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro