Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

MHA-6 ♍ Dolunayın ışığı toprağa düştüğünde


Ⓜ️DÜZENLENDİ Ⓜ️

...

7 Yıl Önce (2012)
Sidney Şehri / Saat 23.00
Diana Rosstan

Odanın ortasında bir aşağı bir yukarı gergin adımlarla gidip geliyordu . Kaşlarının çatıklığı alnındaki keskin çizgilerin keskinliği ve gözlerindeki ifade çok sinirlendiğinin bariz örnekleriydi . Adeta içerisine depremler oluyor , bir volkan içerisindeki lavları püskürteceği bir mecra arıyor gibiydi . Bugün birine çatacağından hiç şüphem yoktu .

Leon ; geniş omuzlarından çıkardığı siyah takımın ceketini masasının üzerine koyup öfkeyle solumaya devam ediyordu. Ona en uzak köşede sırtımı kolonlardan birine verip , kollarımı göğsümde bağlayarak sessiz kalmaktan yana kullandım tercihimi .

Gözlerim odanın içinde kısa bir seyhate çıkmıştı o sıra . Bakışlarımı ve ruhumu okşan ilk şey ;
gecenin karanlığında üç yüz metrekarelik malikanenin , tarihi bir müzenin girişini anımsatan odayı aydınlatan loş ışıklandırması olmuştu .

Romantik bir havası yoktu aydınlatma ve mimarisi , tarihin eski sayfasından koparılmış gibi nostaljik bir hava katıyordu . Aynı Leon Clark gibi . Kişiliğini bile bu koskoca malikânenin her bir köşesine kazımıştı . Mâlikaneside kendisi kadar göz kamaştırıcıydı . Bir o kadar da gizemli .

Usulca başımı yaslandığım kolonun gerisine atıp kollarımla bedenimi sardım .

Uzaktan bakılınca odanın sıcaklığına rağmen üşüyormuş gibi göründüğümü Thetis ayısının arsızca bakan siyah gözlerinin , bilardo masasından çekmesiyle anladım. Elinde tuttuğu sopayı geniş omuzuna koyup hafifçe sola doğru kıvrılan dudaklarına karşı tek kaşımı havaya kaldırmakla yetindim .

Dudak okuyabildiğimi bildiği için konuşmadan dudaklarını oynattığında anında yüzümü buruşturdum .

' Üşüyorsan yatağımda ısıtayım hız canavarı!" demişti ayı .

Thetis baştan aşağı süzdüğüm de onun hakkında tek iyi bildiğim şey yatağına attığı kadın o yataktan sağ çıkamıyışıydı . Çünkü 1.95'lik boyunun yanına o kadar iriydiki tek sarılışı ile normal bir insanın kemiklerini iç içe geçirebilirdi . Tahminime göre 120 kiloydu Thetis. Ayı lakabını ise gerçek bir ayı ile yarım saatlik boğuşmanın sonunda hayvanın postunu ayaklarının altına sermesinden geliyordu. Bunları bilmeme rağmen ondan korkuyor musun ? Sorusuna her zaman vereceğim cevap ise koca kafalı bir ayı asla benim kurnazlığıma erişemez olurdu.

' Magaran'a tek başına dön Thetis !' diyerek göz kırptığımda önce kalın kaşlarını çattı . Suratsız bir ifadeyle önünde ki oyuna geri dönmüştü. Bu grupta ki yerine gelirsek Thetis bitirici bir katildi . Sadece Leon'un tek emriyle en çok zevk aldığı şeyi yani kobra sarılışını yapardı . Nasıl öldüğüne gelirsek bu hayvanın yasa dışı hayvan avladığı sırada vahşi bir hayvan saldırısında parçalamdığı olarak geçmişti kayıtlara .

Gözlerim odanın en uç köşesinde ki , vaz geçilmezi haline gelmiş diz üstü bilgisayarı ile oynaşan velete çevirdim bakışlarımı .

'Creature ' adı gibi tam bir yaratık . Kendi aramızda ucube diye sesleniyoruk. Çok fazla kimseyle muhatap olmayan bu velet on sekiz yaşındaydı . Kareli yüzünün çoğunu kaplayan iri çerçeveli yuvarlak gözlükleri itina ile bilgisayar ekranına bakmasının tek bir sebebi vardı .

O da kendi programladığı sanal robot sevgilisinden başka bir şey olamazdı . Neden mi gerçek bir kız yerine robotu ile takılıyor ? Ucubelerin bile bir takıntısı olabiliyordu .

Çocuk hiç sosyal değildi . Yüzünde ki akneler ile çokta çekici bir tip değildi . Oldukça zayıf ve neredeyse 1.70 boyu vardı . Asılında tek güzel yanı yemyeşil gözleri diyebilirdim . Bu tipiyle bugüne kadar hep reddedilğini öğrenebilmiştim . Leonla tanıştıktan sonra ekibe girince bu yaşta dünyanın parası hesabında yatıyordu . Sanal bahis sitelerinden de kazandığını katlayabilen süper türden bir ucube bir çocuğun , parayla kendine çok kolay sevgili yapabileceğini söylediğimde bana verdiği cevap afallamama sebep olmuştu.

' Parayla saadet olsaydı Diana , o zaman sen çoktan yattığın en zengin çirkin adamla evlenmiş olurdun !' Hâlâ kulaklarımda çınlayan sözleri sinirlenmeme sebep oluyordu .

Bir ucubeydi ama takıntılı olduğu tek şey parayla aşkı satın alınamayacağına inanması . Hepimiz onun robot sevgilisi ile dalga geçsekte çocuk haklıydı . Creature de grubun hackerıydı . Kıramayacağı şifre , giremeyeceği teknoloji alet yoktu. Bu yüzden değerliydi . Değerini fark eden Leon'un birçok rakibi bu ucubeyi elinden almaya çalışmıştı.

Lakin bu adamın sevdiğim diğer bir yönüyse ekibini kurarken kendisine sadık olacak tipler seçmiş olmasıydı .

Bakışlarımı Creature'den çekip sol tarafımda kalan siyah deri koltuklardan birine oturmuş bıçaklarını keskinleştiren Eiren çevirdim . Simsiyah tenine yakışan bembeyaz dişleri vardı . Ayı Thetis kadar iri olmasa da vücudu fena değildi . Derin kuyuların dibi gibiydi gözleri . Bakışları bile insanın kanını donduracak kadar soğuk biriydi . Neredeyse sıfıra vurduğu saçlarına rağmen yakışıklı yüz hatları vardı .

Otuz sekiz yaşında olan Eiren ekibin tehlikeli üyelerinden bir tanesiydi . Ona çatmadığın sürece kimseye bulaşmaz ve sohbet içerisine girmezdi . Ne kadar uzak bir insan gibi görünse de aynı frekansı yakaladığım birgün olmuştu . İçini dökerken sarhoş olduğumu ve sabah uyanınca her şeyi unutacağımı sandığı içindi sohbet etmesi işime gelmişti . Çok küçük yaşta ıslah evine girdiğini ilk cinayetini sokakta kendisini dillendirmek için sağ kolunu kesen babasını öldürerek işlemişti . On yıl içerde kalktıktan sonra on dokuz yaşında özgürlüğüne kavuşup evlendiğini öğrenmiştim . Eşini kanserden kaybettiğini söylediğinde anlamıştım kadınlardan uzak durduğunu . Eşi ölmüş olsada hala onu sevdiğini ; o koca adamın sesinin ilk defa adını anarken titrediğini duyduğumda anlamıştım .

Leon'unla ilk karşılaşması ise tekrardan girdiği cezaevinden olmuştu . Çok alkollü olduğu bir gün yaptığı bir kazada üç ölüme sebep olduğu için girmiş bu seferde . Tek pişmanlığı küçük kızını yetimhanede bırakmak zorunda oluşu olduğunu gözlerine bakınca anlamıştım zaten . Leon'un teklifini de bu yüzden kabul etmişti . İçerde çıkıp kızına daha iyi bir hayat verebilmek için onun için çalışmayı kabul etmişti . Ekipte bir yılı geçkin , tek koluyla çok iyi işler çıkardığına bizzat şahit olmuştum . Bıçak kullanmada gerçekten üstüne yoktu. Bu yüzden ona Solak Eiren diyorduk .

Leon'un onda en çok sevdiği özelliği verdiği hiçbir işi sorgulamadan yerine getiriyor oluşuydu. Solağın ölümüne gelirsek cezaevinde çıkan büyük isyanda ağır yaralanıp hastane raporuyla öldüğü idi .

Gözlerimi daldığı derinlikten çıkarıp ekibin son üyesinde çıkarttım . Hokkabaz ; şu anda da ona verilen bu adda ki gibi hünerlerini pekiştirirken , yeni numaralarını yardımcıları üzerinde deniyordu . Gerçek adı Adeldi . Uzun boyu orta kilosu ve esnekliği ile fena bir tipi yoktu . Gözlerinin önüne kadar düşen civciv sarısı saçları vardı . Yuvarlak yüzünde tek bir tüy bile yoktu . Bu haliyle neredeyse Creature ile aynı yaşta gibi görünüyordu . Ancak otuz yaşında ki bu adam ne kadar sevimli ve zararsız gibi de görünse hiç öyle biri değildi . Geçenlerde kutunun içine bir kurbanını koyup bıçak numarası yapayım derken kadını dört eş parçaya bölmüştü . Bir de üstüne nerede hata yaptığını herkese o kadar masumca sorması insanın Adelin o sevimli suratına bir yumruk atasını tetikliyordu . Salak gibi dursada bu hokkabazlığı birçok soygun işinde işimize fazlası ile yarıyordu . Adelin ölümüne gelirsek gösteri sırasında yalancı ateşlerin bedenini sarmasıyla ölmüştü sözde .

Ona baktığımı hissedince sırıtarak başını kaldırıp şapkasının içinden yapay çiçek çıkarıp tek dizinin üstüne çöküp uzaktan çiçeği bana uzattığında güldüm . Tek gülüşüm ile çiçeği havaya atıp bu seferde şapkanın içinden bir güvercin çıkartıp ayağına küçük bir kağıt bağlayıp güvercini benim olduğum tarafa doğru bıraktı . Kuş uçarak omzumun üzerine konduğunda sakince ayağında ki kağıdı alıp kuşu ona doğru fırlattım.

Thetis gibi Adelin de benimle yatmak için can attığını biliyordum. Ancak kuralları çiğneyecek kadar da cesur değillerdi . Olsalar bile bir hokkabaz ve ayı ile olmaya niyetim yoktu . Benim gözüm de gönlümde zirveye takılmış uçurtma gibi takılıp kalmıştı. Kağıdı okumadan yırtıp usulca parçaları yere bıraktığımda ağlamalı bir yüz ifadesi ile arkasını döndü.

Derin bir iç çekip gözlerim asıl bakmak istediği kişiye doğru süzüldü. Kalçasını masasının üzerinde yaslamış boynunda ki kravatı çekiştirerek yere atmıştı.

İçinde ki beyaz gömleğin ilk üç düğmesini kopartırcasına çekiştirerek açtığında düğmeler gerçekten de kopmuştu .

Bu yanardağın alevlerinden bu gece hepimizin faydalanacağından hiç şüphem yoktu . Beyaz gömleğinin kollarını dirseklerine kadar katladığında tenini kaplayan muazzam dövmelere hayranlıkla bakmadan kendimi alıkoyamadım . Öfkeliyken bile o kadar şahane bir şeydi ki duygularımı kontrol etmekte zorlanıyordum. Ellerini kısa saçalarına geçirdiğinde donuk mavilerini kapatmıştı. Hafifçe dudağım sol tarafa doğru kıvrılmıştı. Şimdi ona korkmadan uzun uzun bakabilirdim.

Ah o biçimli hafif kalkık kaşları , üzerinde ki gerginlik yüzünden çatılmıştı. Ama ben o kaşları hınzır yaramaz bir çocuk edasıyla bakışlarıyla birleşince daha çok seviyordum .

Biçimli ve keskin çene yapısı ne kadar insanın kanını donduracak kadar ürpertici dursada benim en çok hoşuma giden onun tehlikeli bir hâl alan yüz hatlarıydı .

Geniş göğsü aldığı derin nefesler yüzünden havalanıyordu. Öfkesini dizginlemeye çalıştığı her halinden anlayabilirdim .Sakalsız yüzünde gezdirmek istedim parmaklarımı ama bunu yapacak cesaretim yoktu şimdi .

Vücudundan dalga dalga yayılan alevlerin en çok beni sarıp yakmasını istemeyeceği geçen birçok zamanda çok iyi kavramıştım .

Gözlerim sol kaşının üzerinde ki yazdırdığı şeyde oyalandı . Farklı bir dilde yazan kelimenin anlamını merak ediyordum . O yazıyı okuyabilecek kadar yakın olamamıştım ona hiç .

Buna rağmen dudaklarıma bulaşan hastalık gibi olan gülüşü soldurmaya yetmiyordu .

Rahatsızca kıpırdandı ve uzaktan bile belli olan kirpilerini usulca açtığında , parıldayan kahvelerimi donuk mavilerine değmeden önce çektim.

"Diana !"

Adımı en çok onun ağzından duyduğum zaman bu ismi bu kadar çok sevdiğimi fark ediyordum . Yüzümü yerleştirdiğim soğuk bir ifadeyle bakışlarımı boşluktan çekip onun ölümü fısıldayan göz bebeklerine çıkardım .

Onu anlayamamak içimi acıtmıştı . Hiçbir şey demeden ya da odadakilerin manasız bakışlarını umursamadan öylece kilitlemişti gözlerini .

Nefesim daralmıştı .

Çatık kaşlarıyla bir elini masanın üzerindeki sigara paketinin üzerine koydu . İçinden bir dal alıp iki parmağı arasına kıstırarak çakmağını aradı .

Sonunda onu da buldu .

Alt dudağı arasına kıstırdığı dalı ateşlediğinde zorla yutkundum . Üzerimde bıraktığı etkinin farkında mıydı ? İçine çektiği sigarasıyla gergin yüz hatlarında ufacık bile bir rahatlama yakalayamamıştım .

Göğsümde bağlı olan ellerim iki yanıma düşerken sırtımı yasladığım kolondan ayırmadan boğazımı temizledim .

" Efendim ." dememle birlikte bütün gözler yeniden beni buldu . Sesim hafif çatlak ve kısık çıkmıştı . Normalde hırçın ve kimseye bu şekilde karşılık vermediğim içindi etrafımdakilerin şaşkınlıkları .

Bunu o da fark etmiş olmalı ki sol kaşını sorgularcasına havaya kaldırdığında umursamaz bir ifade takınıp omuz silkerek başımı kolona yasladım .

" Rahatsızım biraz . İzin verirsen bir hafta ortadan kaybolup istirahat etmek isterim. " dedim sert ve bitkin çıkam sesimle .

Gerçekten yorgun ve bitkindim . Bu şehirden ve ondan biraz olsun uzaklaşmak bedenimede ruhuma da iyi gelebilirdi .

Karşımda ki gözler öfkeden ateş çalıyordu . Bütün vücudumu süzerken huzursuzlukla yerimden kıpırdandım . Hiçbir duygu kıpırtısı olmayan gözleri en son karanlıkta saklı kalan yüzümün sol tarafında takılı kaldı . Derin bir bıçak izinin olduğunu çok rahat biliyordu . Boğazıma bir yumru oturmuş gibiydi .

Yutkunamadım .

Biraz daha yüzümün sol tarafında gezinirse bakışları , ağlamamak için sıktığım dişlerim kırılabilirdi .

Hayır güçsüz biri değildim .

Yüzümde ki yara beni çirkin gösteriyor diye de utanmıyordum .

Beni parçalayan bu yarayı onun açmasıydı .

Başımı önüme eğdiğim an eğlenen tonda çıkan gülüşünün sesi doldurdu kulaklarımı .

Yüzüme bulaşan kızgınlık ifadesiyle başımı ayaklarımdan çekip ona çıkardım . Sağ elim istemsiz bir şekilde yumruk olmuş uzun tırnaklarım avuç içlerime batarken birazdan kanıyacak olmasını umursamadım bile .

İki parmağı arasına sıkıştırdığı sigarasının külünü silkip üzerime doğru bir adım attığında , ortamda ki sessizlik git gide artıyordu .

Attığı her adım ölümü fısıldayan alev etrafımızda ateşten bir çember oluşturuyordu .

Aramızda ki mesafe oldukça fazlaydı lakin attığı uzun adımlar bu mesafeyi kısaltmaktan başka bir işe yaramıyordu .

Nefesimi stabil tutmak için derin bir nefes alıp verdikten sonra sırtımın temasını kolondan ayırdım.

Sol tarafımın üzerine düşen kızıl , dalgalı ve dolgun saçlarım yüzümün yarısını kaplıyordu .

Aramızda bir adım mesafe kaldığında durdu . Öyle tehlikeli bakıyordu ki karşısında başka bir kadın olsa şu an yere düşüp bayılabilirdi .

Hiç kimseden korkum yoktu . Ancak Leon karşısında dimdik durup , asi ve soğuk bakmak hiç kolay olmuyordu .

Parmakları arasında ki sigarayı tekrar dudaklarına götürüp bir fiske içine çektiğinde bu sefer bir farklılık yapıp başını eğerek dumanını yüzüme üfledi .

Gözlerimin içine küçük iğneler batıyormuş gibi yanarken dudaklarımdan birkaç kez kendini tekrarlayan öksürüp koptu.

" Nereye gitmek istiyorsun ..." dedi .

Odanın içinde ki herkes uğraştığı işi bırakıp yalnızca ikimizi izliyordu .

Hepsi normal olmayan bir kafa yapısına sahipti . Bir çarkın kusursuz işlemesi için özenle seçilmiş psikopatlı dereceleri hat safhada olan bir avuç erkeğin arasında tek kadın olmak üzerimde kurulan baskıyı daha çok hissettirmeme neden oluyordu . Ama bir yandan da bu. durumrdan zevk alıyordum.

Onlara hadlerini bildirmek kolaydı . Asıl beni yoran şey karşımdaki hepimizden daha tehlikeli bir beyne sahip olan adamdı .

" Kızılım !" dediğinde iç çatışmamdan ani bir irkilmeyle çıkmıştım .

Dilini üst dudağında gezdirip sol eliyle dalgalı gür saçlarımı kulağımın arkasına itekleyip yüzümü ortaya çıkarmıştı.

Bu hareketi ile saçlarım gibi kızıl olan kaşlarım tepki olarak hemen çatıldı . Bir adım geriye giderek gölgelerin arasına saklandım.

" Kes şunu lütfen ! " derken göğsüm aldığım derin nefesler yüzünden hızla inip kalkıyordu . Donuk mavilerinin baktığı yöne çevirdim bakışlarımı .

Sıktığım elimden yere damlayan kana odaklanmıştı . Usulca zevk aldığını açıkça belli eden dudağı sol tarafa doğru kıvrıldı . Elinde kendi kendine yanıp bitmek üzere olan sigarayı sol avucunun içinde sıkarak söndürmüştü .

Hayır canı yanmamıştı .

Aksine yüzünde rahatlama ve daha fazlasının olacağının habercisi olan bir gülümseme peydah olmuştu .

" Benim güzel Diana'm ! Nasıl bu kadar aptal olabiliyorsun anlamış değilim ." dedi başını sol omzuna yatırıp . Kastettiği şey Maxwell'e verdiği bir aylık sürenin dolmak üzereykem nereye gitmek istediğimdi . Kalbim göğüs kafesimi yumruklarken derin derin nefes almaya çalışırken konuşma fırsatı bana gelmeyeceğinin telaşına kapılıp bir adım öne atıldım .

" Bak düşündüğün gibi değil . Maxwell bir hata yapmış olabilir, düzeltmesi için bir şansı hak ediyor . İnanıyorum ki başaracak ..."
Öfke saçan gözlerini üzerime kitleyip yüksek sesle bağırarak sözümü kesti .

" Ne zaman !"

Olduğum yerde sıçradığımda bir adım üzerime atarak arada ki mesafeyi sıfıra indirmişti . Sesi kör karanlık kadar ıssız ve ürkütücü çıksa da yüzünde ki sırıtış korkudan aldığı hazzı gösteriyordu .

Vücudum ne vakit titremeye başladığının bile farkında değildim . Üzerime doğru eğilip kirpiklerini kısa bir anlığına iç içe geçirerek derin bir nefes aldı .

Aldığı bu nefes ; güzel bir kokuyu ciğerlerine hapsetmek için değildi . Ona karşı duyulan korkunun enfes tadının doruklarına çıkışın iç çekişiydi .

Ondan korkuyordum .

Lanet olsun !

Sesimin titrememesi için savaşlar verirken başımı kaldırarak yüzlerimizi eşitlemiştim.

" Neden kolay yoldan kızı öldürmemize müsade etmiyorsun Leon . Kayıtlar onda falan değil blöf yaptığının sende farkındasın . Bırakalım Maxwell onu da arkadaşı gibi öldürsün sorunumuz kökten çözüme kavuşsun !"

O koca kafalı aptalın kafasını kesmemek için çok fazla kendimle savaş vermişti . Hepimizin bir takıntısı vardı ve o koca kafalı şeytanın da işlediği cinayetleri kaydetmesiydi. İki yıldır leona çalıştığı için elinde ki kayıtların başkasına geçmesi doğrudan Leonu ilgilendiriyordu. En ufacık bir hataya bile tahammülü yokken kardeşim bile olsa onu kurtarma şansım yoktu.

Piç kurusu , küçük kardeşim de olsa yaptığı hatanın cezasının bana kesilmiş bir bilet olarak dönmesi , onu öldürmem için yeterli bir sebep olabilirdi . Ancak buna engel olan şey ise içimde ona karşı olan ufacık bir değer kıpırdanmasıydı .

" Sen benim kararlarımı mı sorguluyorsun !" diyerek tıkladığında çenemden kavrayıp bedenimi arkamda kalan duvara çaptırarak acıyla kısık bir şekilde inlememi sağlamıştı .

" Evet sorguluyorum !" derken tuttuğu çenemi daha fazla sıkmaya başlamıştı . Eğlenir gibi gözlerinin içine bakmaya başladım . Aldığım nefesin sıklığı gitgide artarken kısık bir kahkaha atarak kanlı elimi , çenemi tutan elinin üzerine koydum.

Yumuşak ve azdırıcı dokunuşlarla koluna , oradanda gömleğinin açıkta bıraktığı göğsünü okşamaya başladım .

" Hiç görmediğin bir sürtüğün canı sende nasıl bir yer edindi merak ediyorum ." derken çenemdeki eli gevşemişti . Vücudunu , vücuduma bastırarak yaramazca teninde gezinen elimi tutup duvara yapıştırdı. Başını eğerek yüzlerimiz arasında ki mesafeyi eşitlediğinde donuk mavileri arzuyla yanıyordu bu sefer.

Dilini üst dudağında gezdirirken zorla yutkundum. Ondan çok etkileniyordum . Aynı şekilde onunda benden etkilenmesini istiyordum . Ölümü fısıldayan mavilerinde bir tek ben nefes almak istiyordum . Sadece benim dokunuşlarımla kararsın gözleri , boğuklaşsın ses tonu . Sadece bana değer versin istiyordum . Çünkü benim tek zayıf noktam karşımda ki bu şerefsizdi .

" Bu merakın ; saçlarından daha kızıl bir ateşin içinde diri diri yakacağını bilseydin yine bir cevap beklermiydi inatçı gözlerin Diana'm !" Yüzümü okşayan nefesi kendimden geçmeme sağlayacak kadar etkileyici .

Ah ismimi sahiplenircesine söyleyişi bacaklarımı titretiyor , ayakta zor bela durmamı sağlarken çatallaşan sesimle .

" O kızı öldürmek istiyorum !" derken gözlerimi kapatmıştım. İçimi sarıp sarmalayan bu tuhaf kıskançlık duygusu bana ölümün ve kanın getireceği tatmin duygusuyla zihnimi direkt harekete geçiriyordu .

Ah evet bunu yapacaktım . Leon'un , verdiği süre saat 00.00 gösterdiğinde doluyordu . Maxwell'in çok bir vakti kalmamıştı . Bu gece kızdan görüntüleri alamazsa ölümü Leonun elinde olacaktı . Buna izin verip vermeyeceğim tam bir bilinmezlik içerisindeydi . Lakin ona karşı gelmem demek kendi ölüm fermanı mı imzalamam demekti .

" Ayşan !" diyerek kulağıma doğru fısıldadığında bedenim yay gibi gerildi . Çenem sertleşirken boynumda ki en büyük damar tenimi tekmelercesine atmaya başlamıştı . Bir elini boynumda hissettiğimde öfkeyle gözlerimi açtım .

" Eğer kılına zarar gelirse senden bilirim Diana Ross . O zaman en kötü yüzümle karşılaşırsın " derken boğazımda ki eli sıklaşmaya başladı .

Hiç kimseye değer vermezken ne özelliği vardı o kaltağın !

" Anlaşıldı mı kızıl !" diyerek tıkladığında hiçbiri cevap vermedim . Donuk mavilerine kıskançlığın getirdiği kan arzusuyla baktım.

Bunu fark etmiş olacak ki kısa bir kahkaha atıp dudakları hemen dudaklarımın üzerinde durdu .

Nefes alamadığım için gözlerim kısılmış , beyaz tenim morarmaya başladığına emindim . İki elimi de boğazımı sıkan elin üzerine koyup kurtulmaya çalıştım .

" Sözümü hiçe sayarsan gözlerinde ki kan arzusunda boğulursun kızıl ! " derken sesi o kadar kararlı ve sertti ki başka tek bir kelime dahi duymak istemediğini gösteriyordu açık açık.

Lânet olsun !

" Ta_ta_mam " diyebilidim sadece . Elini boğazımdan çektiğinde öksürükler içerisinde yere çöktüm .

Hiç durmadan öksürüyordum . Derin derin nefes almaya çalışırken içindeki nefret gözümden akan yaşlarla sulanıyordu .

Sana yemin ederim ki Leon , o kızı her ne pahasına olursa olsun öldüreceğim !

...

Günümüz ( 2019)
Ayşan Yılmaz 👇

Kulağıma gelen uğursuz seslerle , göz kapaklarımı zorlukla açabilmiştim . Işık yoktu , karanlık odaya ağırlığını koymuş , bir zırh gibi üzerine geçirdiği korkunun ürpertici seslerini yaymıştı ortama .Doğrulmaya çalıştığım an kalbim büyük bir gümbürtü ile kulaklarımda atmaya başladı. Üzerimde ki ağırlığın sebebini çözememek bedenimi ve zihnimi büyük bir paniğe sürüklerken elimden hiçbir şey gelmiyordu . Çünkü tek bir eklemimi bile oynatmıyordum .

Gözlerim karanlıkta kör olmuş , bedenim yatağa çivilenmiş gibi hareketsiz bir şekildeyken , tenimi yakıp kavuran yaşlar gözlerimden bir bir düşüyordu.

Derin derin nefes alırken karanlığı yarıp geçen ölümü fısıldayan mavileri gördüm . Karnımın üzerinde oturuyordu . Yutkundum . Kuruyan boğazım birbirine yapışmıştı âdeta . Gözbebeklerim irice açıldı . Aklım bana oyun oynuyordu . Bunların hiçbiri gerçek değildi . Kirpiklerimi iç içe geçirdim gözlerinin içindeki öfke ve nefret her şeyin gerçek olduğunu söyledikçe , kendimi bilinmezliğin okyanusunda boğuluyormuş gibi hissediyordum .

Göğsümün tam ortasında hissettiğim o keskin acıyla , bana biçtiği cezanın başladığına emin oldum . Kesik kesik inlerken çığlıklarıma kendini kapatmış olan katilim göğsümde derin bir çizik oluşturdu .

" Yapma " diye fısıldadım. Bedenim bitmişligin verdiği duyguyla çoktan çırpınmayı , direnmeyi bırakmıştı . Kalbim göğüs kafesime karanlığında getirdiği korku ve acıyla şiddetle tekmeliyordu.

Buğulu gözlerimle , karanlıkta parlayan mavilere çıkardığım . Son gücümle tekrardan fısıldadım " Yapma !" Kesik kesik aldığım nefesle sadece gözlerini görebildiğim katile yalvarıyordum .

" Şşşşşttttt sessiz ol !" derken başını kestiği bölgeye doğru eğip , dilini akan kanların üzerinde gezdirdiğinde daha şiddetli ağlamaya başladım . Pes etmek istersiniz ama ölümün gizemli kolları size
korkutucu gelir , lakin savaşak gücünüzde yoktur . Arafata kalırsınız ne ileri gidebilir ne de geri dönebilirsiniz ne de olduğunuz yerde durabilirsiniz . Sadece olduğunuz yerde boş yere çırpınarak boşa bir çaba harcarsınız benim gibi .

" Sana söylemiştim bebeğim , seni yakaladığımda bana ölmek için yalvaracaksın diye ..."

Hafifçe sırıttı . Dilini dudaklarına bulaşan kanı yalarken bir eliyle ağzımı kapattı .

Lânet olsun başlıyordu .

Kulağıma doğru eğilip aldığı hazla fısıldadı " Hazır mısın küçüğüm !" kirpiklerimden damlayan yaşlar görüş alanımı daraştırırken başımı iki yana sallayabildim . Gözleri gözlerime kitlendiğinde tenimde hissettiğim keskin alet göğsümü ikiye ayırmak için en derine kadar battı .

Bedenim yay gibi gerilirken ardı ardına çığlıklar attım . Ağzımın üzerindeki ele dişlerimi geçirerek acı içinde inlerken o sadece bu duruma gülüyordu .

Göz kırparak " Hişşşş çırpınırsan daha çok acıyacak ama!" derken sesi yankı yapıp kulaklarıma defalarca ulaşıyor , zihnimin duvarlarına çarpa çarpa yayılıyordu .

Yanıyor içim . Boğazım düğüm düğüm olmuştu . Nefes alamıyorum . Acınacak bir haldeyim . Bakışlarımda bile bir çaresizlik . Göğsümdeki tarifsiz acı bütün bedenimi uyuşturmuştu . Git gide yükselen sesleri algıyamaz olmuştum. Kulaklarımı sağır eden haykırışlar , geceyi sonsuz bir kışa çeviriyor . Çok üşüyorum , ateşli bir hastalık gibi . Kaburgalarımın arasında gezinen parmaklar gördüğüm son şey ... Başım sol tarafa doğru düşerken aldığım kesik nefeslerle beraber eli ağzımıdan düşüyor . Ne yöne baksam hayalet gölgeler . Kalbimi yerinden söküp benden alacaklar . Ağlıyorum çaresizce . Son çırpınışlarını katilimin avuçlarının içinde atıyordu kalbim . Gözlerimden akan bir avuç gözyaşı değil yitirdiğim . Yitirdi anlamını kelimeler . Binlerce ferman edildi yüreğimden , atladı uçsuz uçurumlardan benliğim .

Gözlerimi kapayarak sessizce haykırdım . Ama kimseye duyuramıyordum sesimi . Zihnimdeki fısıltıyı destekleyen katilin son sözleri olmuştu duyduğum son ses

" Kalbin avuçlarımın içinde titriyorken hiç kimse sessiz çığlıklarını duymayacak , bilmeyecek bebeğim ...!" derken acı gerçek son kez suratıma en soğuk gecelerin ayazında kalmış gibi çarptı .

Gözümden düşen son bir damla, kirpiklerimi yakan son kirpit çöpü olmuştu .

Sıçrayarak uyandığım uykumdan sonra korku dolu bakışlarım karanlık odada gezdindi . Geceyi örteyen karanlığı yarıp geçen sokak lambasının ışığı odamı aydınlatan ilk şey olmuştu . Elimi kalbimin üzerine koyduğumda büyük bir gümbürtü ile göğüs kafesimi tekmeliyordu . Üzerimdeki beyaz tişört kan ter içinde kalmışlığın verdiği ıslaklıkla kalmıştı . Kemiklerimi üşüten bir soğukluk vardı . Tenim ürperirken hızla yerimden doğruldum , telaş damarlarımda dolanıyor . Üzerimden atamadığım , etkisinden çıkamadığım korku boğazımı mengene gibi sıkıyordu .
Beş gündür , hastaneden çıkalı tam beş gün, beş gece yaşadıklarım aklımı kaçırmama sebep olacak şeyler görmeye başlatmıştı bana . Uykular azap , günler cehennem çıkmazında dolaşan bir ruha dönmüştü.

Ne yapacağımı bilmiyordum , gece lambasını açıp , saate baktığımda sabahın 2.30 olduğunu gördüm . Sadece bir saat uyumuştum ; günler önce ve dakikalar önce gördüğüm kabusların etkisi bedenimde hâlâ hüküm sürüyordu . Tüm bedenim sızlıyor , başım çatlayacak kadar ağrıyordu .

Vücudumda dalga dalga yayılan alevler bedenimi ve aklımı ateşe verip kül olup yeniden diriliyordum sanki . Günlerdir uyumamak için elimden geleni yaparken , agresifleştiğimi farkındaydım . Sürekli zihnimin içinde biri bana fısıldıyordu . Uyuduğum zamanlar değişik mekanlarda ve değişik şekillerde sürekli kendi ölümümü görmek bitirmişti beni. Annemin hatrına doktorun yazdığı ilaçları alıyordum . İki gün önce gelen babamın zorlamaları ile istemeye istemeye birkaç lokma yiyebiliyordum .

Bedenime ve zihnimi zehirleyen bir şeyler vardı . Aldığım ilaçlar düşünmemi engelliyordu sanki . Beni korkak bir kız çocuğuna dönüştürdüğünü hissediyordum. Benden başka kimse sessiz çığlıklarımı duymuyordu.

Ayağa kalktım , bulanan midemi sakinleştirmek için derin bir nefesler alıp verirken odadan çıkıp , etrafa bakmaya başladım . Sessiz olmaya çalışarak en alt kata indim . Dış kapıyı açmadan önce titreyen ellerimle ayakkabılarımı aldım . Kendimi dışarı attığım zaman yalın ayak kaldırım kenarına oturdum . Ayakkabıları giydim sonra da başımı ellerimin arasına aldım bedenim hafiften titremeye başlayınca , kendimi sakin olmaya zorladım . Derin nefesler almaya çalıştım .

Günleri düşünmeye zorladım kendimi , aklımda ki fısıltıları geri plana itelemek için savaşa girdim. Hava kapalıydı dün geceden beri yağmur yağıyordu . Derin bir nefes çektim içime . Yazın sıcaklığını alan bu yağmur hafif hafif çiselemeyle yeniden başlamıştı. Yanan bedenimi söndürmesini umut ederek oturduğum kaldırımdan kalkmaya hiç niyetim yoktu. Üşüyen bedenimdi belki ama gözle görülmeyen alevler benden çıkıyordu .

Hasteneden çıktığımız günden beri onu hiç görmemiştim. Gelmemişti hiç , oysa ben onu birkaç saniyelik bile görmeye razıyken , o bana onu bile haram etmişti . İsterdim ki öfkesini bağıra çağıra kussun . Senden nefret ediyorum Ayşan desin . Yüzünü bile görmek istemiyorum desin . İnsan canının yanacağını bile bile bir şeyler duymak istiyor sevdiği insandan .

Beni bitiren ; ne ölümcül kabuslar ne de göğüs kafesimin içine yatan cesetler ... Beni bu hayatta en çok bitiren şey Emirin gözlerinde sokaktan geçen herhangi bir insandan bile bir farkım olmayışını anladığım saat , dakika , saniye olmuştu . Bir insan iki defa ölür mü ? Ölürmüş meğersem ... İlkinde bütün benliğimle birlikte olacağımıza inanıp bütün hayallerimin bir tavanın üstüme çöküşü ile gerçekleşmişti . İkincisi de gözlerin de o küçük kız çocuğun onun için artık bir şey ifade etmediğini gördüğüm zaman gerçekleşti .

Gecenin karanlığında bana eşlik eden sessizlikte , ne kadar süre geçti bilmiyorum ama artık titreyen bedenime sahip çıkamıyordum . Bedenime doladığım kollarımı serbest bırakınca , önüme düşen saçlarımın birçoğu yüzüme yapışmıştı . Ellerimi yüzümde ki saçları çekmek için çıkardığım vakit usulca bir ağlama sesi duydum . Gözlerimi sokak lambalarının aydınlattığı caddede gezdirdim .

Kimse yoktu ...

Yutkunarak yüzümü sıvazladım . Yorgun gözlerimi kapattığımda , aynı içli içli ağlayış sesini duyunca korkuyla ayağa kalktım .

" Kim var orada ?" derken sesim o kadar cılız ve korkak çıkmıştı ki , akıl sağlığımdan bile şüphe etmeye başlamıştım.

Korkuyla büyüyen göz bebeklerimi tekrardan boş sokakta gezdirdim .

Aynı ağlama sesini duyunca birkaç adım ileriye attım .

Sesin geldiği yöne doğru yürüyordum. Zaman kalbimin içinde ağır ağır akıyordu . Ses gittikçe artarken daraşan nefesim yüzünden elimi göğüs kafesimin üzerine koyup hızlı hızlı nefes almaya çalışıyordum. Çiseleyen yağmurun şiddeti artarken kulağıma dolan ağlama sesi de artıyordu .

Neden , duyduğum bu ağlayışın sahibini bulmak istediğimi bilmiyordum . Ama iç güdülerim yürümemi söylüyordu . Uzun bir süre yürüdüm . Nihayet parkın yanında ki bankın üstünde küçük bir kız çocuğu gördüm .

Ne işi vardı bu saatte bu parkta ? Daha doğrusu neden ağlıyordu ?

İçimi sarıp sarmalayan merakla ona doğru yaklaşıyordum . Küçük kız çocuğun bakımsız uzun dalgalı saçları , başını öne egdiği için yüzünü kaplamıştı . Gözlerimi kısarak sımsıkı sarıldığı oyuncağına baktım .

Yeşil bir ördekti ...

" Ne işin var bu saatte çocuk ?" dedim aramızda beş adım kala durarak .

Çocuk beni duymuyordu . Omuzları sarsılarak ağlamaya devam ediyordu .

Neden bu çocuğu tanıdığımı hissettiğimi boş sokaktan gelen sesle anlamıştım .

" Buldum seni ufaklık ." diyerek ağır adımlarla kızın oturduğu banka gelen sekiz yaşlarında sıska ama tatlı bir erkek çocuğu ile gözlerim dolmaya başlamıştı .

Bir elimi ağzıma götürürken ayakta zor duruyordum . Nefesim kesiliyordu sanki . Bakışlarım yüzünü görmediğim , beni ağlayışı ile buraya çeken kız çocuğuna çevirdim . Başını kaldırdığında tombul yanaklarını ıslatan iri kahve gözleri nasıl tanıyamazdım.

Bendim o çocuk !

Ellerim tutunacak bir yer ararken kaldırımın üzerine çöktüm . Gökyüzü bile göz yaşlarıma eşlik etmişti. Burnunu çekerek dudağımda ,peydah olan meraklı bir tebessümle onları izlemeye devam ettim.

" Ufaklık ?" dedi kız çocuğunun önünde bir dizinin üstüne çökmüştü oğlan çocuğu . Bir eliyle , yüzünü yere düşüren beş yaşlarında ki kız çocuğun çenesinden tutup kaldırmıştı .

Zihnimin bana sunduğu bu anıyı hatırlamıyordum ... Belki de gerçek değildi beynim bütün her şeyi uyduruyordu ... Yine de olacakları merakla izlemekten kendimi alıkoyamadım .

" Ağlamakla hiçbir şeyin üstesinden gelemeyeceğini öğrenemedi mi sen ?" derken sesi ne kadar kızgın çıksa da küçük kıza bir o kadar şefkatle bakıyordu .

Bakışlarımı küçüklüğüme çevirdiğimde , yeşil ördeğini , küçük ve tombul gövdesine bastırarak soluksuz kalmış gibi iç çekti . Sanki minik kalbinin kırıkları , içinde bir avuç yığına dönüşmüş gibiydi .
" Özür dilerim , kaybettim onları ." dedi dilinin döndüğü kadar . Diline batan hayal kırıklığı yaşından fazlaydı . " Bana verdiğin biyleleri aldılar . Kandırdılar beni oynamak istediklerini söylemişlerdi ..." İç çekerek diline dolanan kelimelere önünde diz çöken çocuk , tebessüm ederek karşılık verirken , küçük kızın son dedikleri kalbime battı.

" Yine kandırdılar beni Emiy ... "
Beline kadar inen bakımsız ve dolaşmış saçlarından bir tutamı , kulağının arkasına ittirerek ağırca kırptı gözlerini .
Cevap bekliyordu gözlerinin içine derince bakan çocuktan. " Neden inandın peki Ayşan ? Daha önceden sana kazık atan insanın hiçbir sözüne inanmayacaksın , güvenmiyeceksin demedim mi ?"

Başını iki yana sallayarak ördeğini tombul gövdesinden uzaklaştırıp , aklına empoze edilmiş düşüncenin gerçekleşeceğine kendisini inandırmak ister gibi araladı dudaklarını . " Ama ... Ama Emiy , babam herkesin bir şansı daha hak ettiğini söylemişti . "

Gökyüzünün akıttığı soğukta tenim moraracak kadar üşüyordum . Yağmur şiddetini artırırken yerden kalkamadan , gözlerimi kırpmadan onları izliyordum .

Kendimi ; saf , her şeyden habersiz küçük masum bir çocuğu izliyordum ...

" Sen akıllanmazsın sulu göz . Git seninle dalga geçip küçük görenlerin yanına . Belki senini aralarına alırlar . Tekrar tekrar güven onlara ."

Kızgınlıkla kurulmuş bu sözlerle ayağa kalkıp sırtını bize dönen çocukla , ikimizinde gözlerinde aynı hayal kırıklığı ve korku yeşertmişti .

Bu yüzden oturduğu banktan hızlıca doğrularak , elbise eteğinin dizlerine doğru dökülmesine izin verdi . Ufak burnunu gürültüyle çekip koşarak çocuğun elini tuttu .

Elimi kalbimin üzerine koyup dişlerimi sıktım . Küçük kızın kaybetme korkusunu sol yanımda hala taptaze bir şekilde hissediyordum .

" Söz bir daha onlara inanmayacağım Emiy . Bırakma beni tek başıma . Ben ... Ben yalnız kalmaktan korkuyorum ..." derken gözlerinde ki yaşlar bir bir çocuğun eline düşüyordu .

Evet küçük kız ... Biz yalnızlıktan , bir başımıza kalmaktan korkuyoruz !

Kızın yüzünde ki yaşları silen çocuğa baktım tekrardan . Koyu kahverengi gözleri birçok şeyi anlatıyordu . Taze ve canlı . Ama bir o kadar da ölü gibiydi . Büyümüşte küçülmüş gibi . Yarasını saklayan o çocuk elini tutan küçük kızın göz yaşlarını silip ona umut olurcasına gülümsedi .

" Hiç kimse ..." dedi Sabah ezanı kadar huzurlu çıkan ses tonuyla küçük kızın yüzünü avuçlarının içine alarak devam etti . " Hiç kimse dolun ay surat , senin hayal dünyanda yetişen taze gül çiçeklerini koparamaz . Kötü cellatlar kalbinde büyüttüğün o saf sevgiyi baltayamaz ..." derken küçük kız çocuğun kurduğu birçok kelimeyi anlayamazken gözleri ışıl ışıl parlıyordu . Sanki çocuk ona güneşi vaad etmişti de , dünyaları avuçlarına bırakmıştı .

" Sen istemediğin sürece seni asla yalnız bırakmıyacağız dolunay surat . Şimdi benimle gel ." dediğinde sorgusuz sualsiz küçük kız , çocuğun peşinden yürümeye başladığında anlamıştım . Ben Emire hangi yaşta olursam olayım beni koruyacağına hep inanmıştım.

Onları kaybetmekten korkarcasına ayaklarımın üzerine kalkıp sarsak adımlarla yürüdüm .

Karanlık , ıssız bir gecenin ardından attığım her adım asfaltı dövüp kulaklarımı yokluyordu. Gözümün önüne düşen perçemleri kulağımın arkasına sıkıştırıp yürümeye devam ediyordum .

Nereye gittiğimi bilmiyordum .

Bir hayalin peşinden , beni nereye çekeceklerini merak ederek yürüyordum .

Sanki bu beden bana ait değil ve bir mezarı taşır gibi bu bedeni yürütmeye çalışıyordum.

Gök bir doğum yapan bir annenin çığlığı gibi etrafı gürültüsü ile kapladığında ilk defa gök gürültüsünden korkmadığımı hissettim .

Uzun süre yürürken ara ara yağmur yavaşlıyordu . Dişlerim titremekten birbirine kenetlenmişti . Kollarımı bedenime dolayarak devam ettim .

Mahalleden ve evlerden uzaklaştığımda boş bir arazide yürüdüğümü fark ettim . Etrafımda bir tur dönüp çocukları aradı gözlerim . Sonunda onları söğüt ağacının altında gördüğümde aldığım nefes ciğerlerime yetmez olmuştu .

Adımlarım çok koşmuş bir ceylan'ın dizleri gibi titremeye başladığında artık bacaklarımın beni taşıyamadığını anlayıp dizlerimin üstüne çöktüm .

Yağmur damlaları tek tek üzerimden yükselen alevlerin üstüne düşerken çocukluğumuzu izledim .

Küçük kızın kaybettiği bilyeleri çocuk cebinden çıkarmıştı . Küçük kız için geri almıştı o bilyeleri . Beş yaşlarında ki halim gözlerini açtığında kirpit çöpü gibi kıvrımlı kirpikleri akıttığı yaşlar yüzünden birbirine girmişti . Küçük burnunu çekerek avuçlarını açıp Emirden bilyeleri aldığında dünyanın en büyük mutluluğu , o küçük kızın iri kahve gözlerinin içine sığmış görüntüsünün , altından daha değerli olduğunu Emirin o gözlerinde yakaladım .

Ben bu anı nasıl unuturdum ...

" Bak bu mavi olan Meliy abim ... Bu kırmızı Cihan abiy ... Yeşili gözleri gibi olan Behyam abiy vermişti ...." Hıçkırıkları arasında zarzor konuşurken lafını bölen yumuşak ses kaşlarını çatarak " Ya benim verdiğim hangisi ... Unuttun mu yoksa ?" diyerek ellerini göğsüne bağlayıp yalancı bir kızgınlıkla bakarken küçük kız kıkırdayarak başını iki yana salladı.

" Sen kahverengi olanı verdin . Gözlerin gibi koyu " dedi hayranlıkla o gözlere bakarak .

Ne yapacaklarını izlerken Emirin , küçük kızın elindeki yeşil ördeği alıp içini açtığında hicbir şey demeden saydığı o bilyeleri içine koymuştu . " Ya senin hangi renk dolunay surat ?" dediğinde beyaz olanı çıkartıp ördeğin içine koyduğunda
" Neden beyaz ?" diyerek sormuştu bu seferde . Küçük kız dili döndüğü kadar
" Dolunayın ışığı toprağa düştüğünde bende senin içine düşmüş olacağım Emiy ." dedi ve Emirin gözlerinde yakaladığım endişeyi şimdi daha iyi anlıyordum .

O zaman ilk kez korktuğunu görmüş oldum . Sözlerim onu korkutmuştu.

İkisi de o yeşil ördeği Söğüt ağacının altına gömdüklerinde o iki çocuğun bedenleri gözlerimin önünde silinip gidiyordu . Kolunu onlara doğru uzattım.
Gitsinler istemiyordum . Hep çocuk kalmak istiyor insan . İmkansız olduğunu bile bile istemekten geri durmuyorduk .

Yüzümü koluma silerek topraktan destek alarak ayağa kalktım. Üstüm sırılsıklamdı. Başımın arkasında ki yara acıyordu. Sol bileğindeki sargı bezi ıslanmış çamura boyanmıştı. Ufak adımlarla söğüt ağacının altında durdum . Dümdüz olan yağmurdan dolayı çamur olan yeri elimle kazmaya başladım . Elim çamur olduğunda toprağı bulduğum bir çubukla deştim .

Burada olmalıydı o bilyeler. Bu ağacın altına gömmüştük kendimizi. Hayat ağacı olmuştu bizim için . Biz renklerimiz kaybetmemek için toprağa gömmüştük .

Dudaklarım kurudu , üstüm başım çamur olduğunda bulmuştum gömdüğüm renklerimiz . Eskimiş oyuncağı topraktan çıkartıp ayaklarımın üzerine kalktım . Şimdide sevinçten akıyordu göz yaşlarım .

Gördüğüm anı gerçekmiş . Zihnim beni buraya getirmişti . Üzerinde ki çamuru silkip hayranlıkla solmuş ördeğin sırtında ki fermuar uzandım , kör sağır geceyi aydınlatan dolunayında . Yağmur bile kesilmişti. Doğa benim için sessizliğe gömülmüştü sanki . Kalbimin sesi büyük bir gürültü ile kulaklarımı doldururken omzuma konan el ile bakışlarımı elimdeki oyuncaktan çekip dikleştirdim .

Korkuyla yutkunarak usulca arkamı döndüğümde attığım çığlıkla karanlıkta ki el ağzıma kapandı .

Kör, topal bir gecenin karanlığı sararken benliğimi , lal olmuş bütün evren sessizliğimin ertesinde beni boğmaya yeminli gibiydi ...

:) Bölümün Sonu
Eğer beğendiyseniz
👇
⭐ Basmadan ve 👉🗨️ yapmadan geçmeyin lütfen 🙏

Biliyorum hepnizi çok beklettim . Bunun için hepinizinden teker teker özür dilerim . Bu kadar bekletmeye hakkım yok affedin beni canlar 🙏 İnşallah bir daha ki bölüm bu kadar uzun sürmeden gelecek :)

Geçmişe de gidiyoruz bölüm içerisinde . Bildiğiniz üzere Ayşanın Sidney Şehrinde oda arkadaşın garip ölümü ve onun üzerine katilinden aldığı çağrıyla onların dünyasına giriş yaptı 🗨️

Bu bölümde katilin yani Maxwell' in bir çetenin ufak bir maşası olduğunu öğrendik 🗨️ Peki Diana erkek kardeşinin başarısız olması durumunda ölmesine izin verecek mi dersiniz 🗨️

Leon , Ayşanı daha önceden mi tanıyor acaba ? Neden Diananın onu öldürmesine bu kadar karşı dersiniz 🗨️ ilk tahmininiz aşk olmasın ;)

Ayşan gerçekten aklını mı kaçırıyor yoksa birileri onu delirtmek için mi uğraş veriyor ? Ne dersiniz 🗨️😳

Son kısmında Ayşanın arkasında ki kimdi ? Tahmini olan var mı ?

En etkilendiğiniz sahne neresiydi ,🗨️

Size başta tanıttığım çetenin üyelerini birkaçını finalde de göreceksiniz 😳

Diana oldukça kıskanç ve tehlikeli bir kadın . Ayşanı öldürmekte kararlı , kızımız neler yaşamış kızıl cadının elinden ? Leon'la tanışması nasıl olacak ? Maxwell paçasını kurtarabilecek mi ? Ayşan dostunun katilini bulup istediği gibi kodese tıkabilecek mi ? Bu soruların cevaplarını öğrenebilmek için takipte kalın .

En kısa zamanda buluşmak üzere 🤗





Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro