Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

2. ❝Hiçbir şey için geç değil.❞

Bölüm iki:
Hiçbir şey için geç değil.❞

1948 | Rusya – Moskova
Kırmızı Oda

James Buchanan Barnes pek çok şeydi: Bir proje, kiralık katil, Kış Askeri... Tüm ipleri Sovyetlerin kontrolünde olan ölümcül bir kukla. Öldürülmesi emredilen kişileri gözünü bile kırpmadan öldüren üst düzey deneyimli bir suikastçı. Görevlerini başarıyla tamamladıktan sonra zihni silinen ve bir sonraki göreve kadar dondurulmak üzere kriyostaza alınan bir savaş makinesi.

James dünyanın en tehlikeli suikastçılarından biriydi. Acıması yoktu, olamazdı da. Beyni tamamen başkaları tarafından yönetilirken bu imkânsızdı. O, yalnızca istekleri vahşet dolu biçimde yerine getirmekten sorumluydu. Bu uzun zamandır böyleydi. Oldukça uzun zamandır.

Şimdiyse bir süredir başka bir projenin parçasıydı. Karadulları eğitmek için getirilmişti Kırmızı Oda'ya. Bundan öncesine kadar duygu denilen şeyin adından bile haberi yoktu. Tüm benliği sadece bir programlamadan ibaretken, hisleri çoktandır insanlığıyla beraber çok derinlere gömülmüşken nereden bilebilirdi ki kızıl saçlı bir genç kızın insanlığından geriye kalan o parçaya dokunabileceğini?

James Buchanan Barnes pek çok şeydi, evet. Fakat Natalia'nın yanında o yalnızca James'ten ibaretti. Tenini teninde, kalplerinin atışını birbirlerinin avuçları arasında hissederken, onu sevdiğini söylerken, yeşil gözlerin içinde kavrulurken, dudakları beyaz tenin her bir yerini usulca severken sadece ve sadece James'ti. Natalia'nın James'i...

Bir katilden daha fazlasını görmüştü Natalia onda. Kendisinin bir yansımasını görmüştü. James'e baktığı ilk andan itibaren aynı olduklarının farkına varmıştı. El konulduklarını, özgürlüklerinin ellerinden alındığını, zihinlerinin kontrolünü bir başkasının istila ettiğini biliyordu. Kendilerine istemedikleri şeylerin yaptırıldığını, gizli silah projesinin acımasız bir ürünü olduklarını, her şeyi... Biliyordu. Biliyorlardı. Birbirlerinde bulmuşlardı kendilerini ve aralarında oluşan bu bağ, bir daha hiç kopmamak üzere sıkıca kenetlenmişti.

Kader onlara fazlasıyla acımasız davranmıştı ama birlikte oldukları sürece hiçbir şey için geç olmadığını öğretmişlerdi birbirlerine.

Hiçbir şey için geç değil.

Natalia önceki gece her zamankinden çok acı çekmişti. Mezuniyet töreninin acısını iliklerine kadar tatmıştı. Defalarca kez kaçmaya yeltenmesine rağmen her seferinde başarısız olmuştu bugüne kadar. Mezuniyeti ise ondan çok büyük parça söküp almıştı. Hep istediği, hayalini kurmaya cüret ettiği bir hayatın anahtarını çalmışlardı Natalia'dan.

Hiçbir şey için geç değil.

Çok büyük bir kaybı vardı, evet. Fakat James'in kulağına hep fısıldadığı gibi, hiçbir şey için geç değildi.

Sevgilisinin yaşadığı son acının ardından James, artık hiçbir şeyden emin olmadığı kadar emindi yapacağı şeyden. Oradan çıkacaklardı. Kış Askeri onu oradan çıkaracaktı.

Bugüne dek, zihninde kendisine ait olmayan o ikinci ses hep geride tutmuştu onu. Kendi başına bir yere gitme yetkisi olmamıştı hiç. Tek başına karar alma lüksü yoktu. Kırmızı Oda'ya getirildiğinden bu yanaysa saha görevlerinde olmadığı için zihnine dokunmamışlardı. Bu yüzdendir ki, Natalia'yla tanıştığından beri kendi sesinin berraklığı zihninde yavaşça gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. Natalia'nın gözlerine baktığında, antrenman sırasında elleri onun bedenine değdiğinde, geceleri odasından çıkma yetkisi yokken soluğu Natalia'nın penceresinde aldığında, onu tutku ve özlemle öptüğü her seferde sadece kendi sesi vardı zihninin içinde. Onunlayken her şeyi yapabilecek gibi hissediyordu. Sanki kuklanın iplerini kesip atıyor ve kendi hür iradesine erişebiliyordu sonunda.

Natalia onun kurtuluşuydu, özlemiydi, sevgisiydi. Kış Askeri'yken sahip olamadığı her şeyiydi.

Önceki gün onu oradan kurtaramadığı için kendisini psikolojik ve fiziksel olarak defalarca kez cezalandırmıştı James. Daha erken davranabilirdi. Tüm bunlar yaşanmadan önce çıkabilirlerdi oradan.

Hâlâ hiçbir şey için geç değil.

Bunun düşüncesiyle kaçmaya çalıştıkları gecenin sonunda yakalanıp ikisini birbirlerinden ayırırlarken Dreykov'un gürleyen sert sesi Natalia'nın suratına keskin bir bıçak gibi çarpıyordu şimdi. Yakalanmışlardı, kaçarken. Natalia'nın sayısız kere denediği şeyi bu sefer birlikte başarmaya o kadar yaklaşmışlarken yakalanmış olmaları, onlara bu dünyada başka hiçbir yerlerinin olmadığının bir kanıtı gibiydi sanki.

"Seni aptal!" Dreykov'un tokatı Natalia'nın sol yanağına sertçe çarptı. "Ne düşünüyordun, buradan kaçıp gidebileceğini mi?!" Bir tokat daha. "Bir de Kış Askeri'yle!" Yine.

Natalia tüm tokatlara rağmen büyük bir hırsla öne atılıp yumruğunu Dreykov'a geçirmek üzere kaldırdı elini. Fakat yumruğu adamın yüzüne indiremeden iki kolundan da hemen tutuldu. Bununla beraber daha da öfkelenen genç kız ayaklarını havaya kaldırarak tekme atmaya çalıştı bu sefer. Ancak yanındaki her iki adam da onu oldukça sıkı tutuyordu kaçmaması için. Yeşil gözleri biraz ötesinde zorla götürülmeye çalışılan James'e kaydı o an.

Birden fazla kişi Kış Askeri'ni zapt edebilmek için uğraşıyordu. Metal kolun kurbanı olan askerler ise acıyla yerlere savruluyorlardı. James karşısına kim çıkarsa öfkeyle boğazlarını sıkıp bir köşeye fırlatıyordu. Sonra araya elektrikli silahlar girdi. Elektriği ateş ettikleri an, iliklerine kadar hissettiği elektriğin çarpıcı acısıyla bağırarak dizleri üstüne düştü Kış Askeri.

"James!" Natalia endişeyle haykırdı. Kendini tutan kollardan bir kez daha kurtulmayı denedi ama endişesi ve çaresizliği o kadar ağır basıyordu ki gücünü yeterince kullanamıyordu bile. Karşısındaki bu görüntüye hiç durmaksızın ağlamak istiyordu sadece.

Elektriği sevgilisinin sırtına ateşleyip onun acı çekmesine sebep olan askerlere, "Bırakın onu!" diye bağırdı bir kez daha. "Onun hatası değildi! Bırakın onu!"

Dreykov'un yüksek ve gür sesi duyuldu gürültünün arasında. "Özlem."

Natalia dehşetle bağırdı. "Hayır!"

Dreykov sırtını ona dönüp James'in olduğu tarafa yaklaşmaya başladı aldırmadan. "Paslanmış."

"Hayır!" Natalia bir kez daha, çok daha öfkeyle harmanlanan çaresizlikle bağırdı. James Dreykov'dan gelen duyduğu kelimelerle daha çok sarsıldı. Hayır, bu olamazdı. Olmamalıydı. Şimdi değil. Yine olmaz.

"On yedi!" Dreykov'un pürüzlü ama otoriter sesi daha yüksekti şimdi.

Natalia, James'in biraz daha durulduğunu görünce hiç beklemeden aklına ilk gelen şeyi yaptı ve tüm gücüyle yanındaki kolları tutarak havada ters takla attı. Kolların sahipleri kırılan ellerinin acısıyla bağırışlar bıraktılar havaya. Kızıl kız, vücudundaki tüm adrenalinle koşarak saniyeler içinde arkadan Dreykov'un omzuna attı kendini ve adamın boğazını bacakları arasında hapsedip devirmeye çalıştı. Altındaki bedenin kısık nefesini hissettiği sırada çok geçmeden tüm vücudunu bir elektrik dalgası aldı. Bedeni Dreykov'un omuzlarından aşağı boş bir çuval gibi geriye doğru devrilince Natalia tepesinde elektrik aletiyle dikilen Madam B'yi gördü.

"Şafak!" Dreykov, Natalia'ya aldırmadı bile ve nefes nefese yeniden bağırdı direkt Kış Askeri'ne.

"Fırın!"

Kelimeleri neredeyse tamamlıyordu. Dreykov, Kış Askeri'nin kontrolünü tamamen eline alabileceği o kelimeleri bir bir ağzından döküyordu hiç durmaksızın.

James hâlâ dizleri üstündeyken, duyduğu kelimelerle zihnindeki o ikinci sesin varlığını yeniden hissetmeye başlamıştı anında. Karşı koyamıyordu, koyamazdı.

"Dokuz!"

Natalia ayağa kalkmaya çalıştığında Madam B tarafından bir elektrik daha verildi vücuduna. Kızıl kız yerde acıyla bağırırken James'in bakışlarını yakalamaya çalıştı. Oysaki o bakışlar tek bir noktaya kilitlenmiş, Natalia'yı görmüyordu.

"James!" diye seslendi Natalia. "James, dinle beni. İyi olacaksın."

Kızıl kızın sesini bastırarak bir kez daha bağırdı Dreykov. "İyi huylu!"

"Hayatım üstüne yemin ederim ki seni buradan çıkaracağım!" Natalia ne kadar çabalarsa çabalasın James onu duymuyordu.

"Eve dönüş!"

Dreykov dediği her kelimeden sonra Kış Askeri'ne bir adım daha yaklaşıyordu. O yaklaştıkça James'in başındaki askerler kenara çekilip Dreykov'a yer açıyorlardı.

"Bir."  Yerdeki askere yukarıdan tatmin olmuş bir bakış attı. Son bir kelimesi kalmıştı. Artık Kış Askeri'nin tam önünde duruyordu.

"James..." Natalia son bir kez daha denedi ona seslenmeyi, sesini duyurabilmeyi, ona ulaşabilmeyi ama bu saatten sonra hepsi boşa bir çabaydı. Madam B kaçıp gitmemesi için tepesinde dikiliyordu kızıl kızın.

Dreykov, Kış Askeri'nin kulağına eğilerek ses tonunu fısıltı derecesine indirdi ve ipleri eline alacağı son kelime de döküldü dudaklarından. "Yük vagonu."

Ortamın her bir köşesini kaplayan kısa bir sessizlik yaşandı. James tamamen Dreykov'un emri altına girmiş, Natalia'nın gözlerinde biriken yaşlar dökülmeye başlamıştı.

"Götürün onu." Dreykov askerlerine emretti. "Kriyostaz odasına."

Askerler, Kış Askeri'ni ayağa kaldırıp emredilen yere götürmek üzere onu çekiştirmeye başladıklarında Dreykov da Natalia'ya döndü ve genç kızın kolundan tutarak hışımla kaldırdı yerden. "Zavallı Natalia," dedi alayla. "Gözlerinin önünde sevgilinin seni unutup gitmesini izleyebilecek misin?"

Natalia tereddüt bile etmeden tükürdü adamın yüzüne.

Dreykov buz gibi bir gülümseme sundu  ve tuttuğu kolu atarcasına bırakıp Madam B'ye baktı. "Az sonra peşimizden getir onu."

Madam B kafasını salladı. Dreykov, Natalia'nın kıpkırmızı olmuş gözlerine bir kez daha baktıktan sonra Kış Askeri'nin dondurulmak için götürüldüğü yere gitmek üzere arkasını döndü.

2014 | ABD
Clint Barton'ın Evi

Natasha bundan birkaç saat önce gördüğü geçmişinin hayali illüzyonunu aklından çıkarıp atamıyordu.

Kırmızı Oda'nın üstünden yıllar geçmişti. Oradan Clint sayesinde kurtulup Dreykov'u öldürdüklerinden bu yanaysa bir daha o acı dolu günleri hiç düşünmemek üzere hepsini tozlu bir rafa kaldırmıştı.

Artık ne bir seri katil ne de bir suikastçıydı; Natasha bir İntikamcıydı.

Ancak geçmişinin kanlı perdesi o kadar kirliydi ki, o günleri düşündüğü an kendinden nefret eder hale geliyordu. Belki zihninin kontrolü onda değildi, evet. Hiçbir şeyi kendi istediği için yapmamıştı, evet. Fakat yine de yapmıştı. Nasıl olduğunun hiçbir önemi yoktu. Yapmıştı. Neredeyse altmış yıldır binlerce, milyonlarca kişinin canını almıştı. Onları acımasızca öldürmüş, tek bir merhamet bile göstermemişti. Ondan istenilen her kirli işi istisnasız başarıyla yerine getirip pek çok masum insanın, pek çok ailenin büyük acısının başrolü olmuştu.

Natasha acımasız bir Karadulken Clint ise ona güvenmişti. Clint Barton Natasha'yı öldürmek için gönderildiği o görevdeyken Natasha Romanoff bu sefer bir insanın canını değil, dostluğunu almıştı. Merhametini, güvenini kazanmıştı. Clint onu o bataklıktan kurtarıp yeniden kendi özgürlüğüne kavuşmasını ve S.H.I.E.L.D.'e katılmasını sağlamıştı. 

Clint Natasha'ya yeni bir iş, yeni bir yuva, yeni bir dünya vermişti.

Böylelikle Natasha Romanoff, İntikamcılar projesinin bir üyesi olarak geçmişte yaptığı tüm şeyleri telafi edebilmek adına dünyanın iyiliğe adamıştı kendini.

Zihniyle birçok kez oynandığı için Kırmızı Oda günlerinin her bir ayrıntısını hatırlamıyordu, hatırlamak da istemiyordu ama yaşadığı büyük ızdırapların her bir hissiyatı aklının ve ruhunun her yerindeydi. Sırf bu yüzden oradan kurtulduktan sonra adını bile değiştirmişti. Natasha Romanoff'tu artık. Geçmişini hiçbir zaman tamamen silemeyecek olsa da acısını biraz da olsa yatıştırabilmeyi umuyordu.

Bugün ise hafızasından söküp kazıyabilmeyi dilediği o görüntüleri yeniden görmüştü. Üstelik sadece görmemişti, yaşamıştı da. Sanki oradaymış gibi, bundan altmış yıl öncesindeymiş gibi yaşamıştı o anı. Üstelik sadece yaşamakla da kalmamış, yepyeni bir şey öğrenmişti. Zihninden defalarca silindiğini tahmin ettiği bir yüzü görmüştü. O yüzün sahibi olan adamın kim olduğunu hatırlıyordu. Eğitmeniydi. Tüm Karadul'ların eğitmeniydi. Fakat daha fazlası olduğunu biliyordu. Eğer öyle olmasaydı, eğer önemsiz bir askerden farkı olmasaydı zihni onu gördüğünde sarsılmazdı.

Geçmişini dibine kadar kurutmak, susuz bırakmak, unutmak istiyordu ama o adamın özelliğini hatırlamak zorundaydı. Kırmızı Oda ondan bu anıyı çalmıştı ve kendinden çalınan her şeyi onlara inat hatırlamalıydı.

"Natasha?"

Banyonun kapısı açılınca, kendi düşüncelerine daldığı yataktan kalkıp duştan yeni çıkan Bruce'a baktı kızıl kadın.

"Beklediğini bilmiyordum," dedi Bruce şaşkınca. Karşısında Nat'i görmeyi beklemediği belliydi.

Natasha, "Yanına gelmek istedim ama yeri değil diye düşündüm," dedi hafif bir espri havasıyla. Az önce aklından geçen şeylerden uzaklaşabilmek istiyordu.

Bruce mahcupça baktı. "Bütün sıcak suyu kullandım."

"Gelmeliymişim."

Kısa bir sessizliğin ardından Bruce iç çekerek küçük odanın içine adımladı. "Bütün dünya Hulk'ı gördü. İlk kez gerçek Hulk'ı gördüler."

Adamın yorgunluğu, pişmanlığı, suçluluğu yüzünden okunuyordu. Yeşil Adam yeniden kontrolden çıkmıştı ve büyük yıkımlar getirmişti. Bütün haber kanalları onu konuşuyordu. Onu ve nasıl bir canavara dönüştüğünü.

Üstüne gömleğini giyerken başını öne eğip gözlerini ondan kaçırdı. "Gitmem gerektiğini biliyorsun."

"Benim kalmam gerektiğini mi düşünüyorsun?" diye sordu Natasha. Bruce bunun ne anlama geldiğini bilmiyordu. Sorarcasına yüzüne baktı kızıl kadının.

"Bir rüya görmüştüm," dedi Natasha. "İlk başta normal gelen türden bir rüya. Ama uyandığımda..."

Duraksayınca Bruce güven vermek istercesine, "Ne gördün rüyanda?" diye sordu sakince.

"Bir İntikamcı olduğumu. Beni dönüştürdükleri bir suikastçıdan daha fazlası olduğumu."

Bruce gözlerinde beliren anlayışın getirisiyle mırıldandı. "Kendine çok yükleniyorsun."

"Sen de öyle."

Esmer adam bu cevaba karşılık başını hızlıca iki yana sallayıp arkasını döndü. "Anlamıyorsun," dedi sesindeki yorgunlukla. Bir elini alnına yerleştirip odanın içinde turlar attı içindeki sıkıntıyla. "Nereye gidebilirim Natasha? Dünyanın neresinde bir tehdit sayılmam?"

Natasha bu cümlelerde kendini buldu. O da zamanında herkes için tehditti, bir canavardan farksızdı. Bu yüzden arkadaşını anlıyordu. Bruce'un dediği şeyler onun da kendi benliğinin bir parçasıydı.

"Bana kendime yüklenmememi söyleme lütfen," dedi Bruce bu sefer. "Çünkü hak etmiyorum. Hiçbir şeyi. Hiçbir şeye sahip olamam, olamayacağım. Normal bir hayata..." Bulundukları çocuk odasındaki -Clint'in oğlunun odasıydı- oyuncakları gösterdi iki elini açıp. "Bunlara, tüm bunlara sahip olamayacağım."

Natasha boğazındaki yumruyla yutkunup başını salladı usulca. "Ben de öyle."

Bruce arkadaşının gözlerinde beliren buğulu bakışları fark edince sorarcasına bir kez daha baktı ona.

Natasha bakışlarını yere indirdi ve gözüne takılan bir dinozor oyuncağına bakarken güçlükle araladı dudaklarını. "Eğitildiğim, yerleştirildiğim Kırmızı Oda'da..." Gözlerini kapatıp kısaca soluklandı. "...bir mezuniyet töreni yaparlardı." Sesinin titremesine engel olamadı. Güçlükle yutkunup bir kez daha eğdi başını yere. Ardından o cümleyi söyleyebilecek gücü bulduğunda, gözlerinin dolduğunu bile fark etmeksizin başını kaldırıp Bruce'un gözlerine baktı. "Mezun olanları kısırlaştırırlardı."

Ağlamamak için bakışlarını yukarı kaldırıp sonrasında omuz silkti kızıl kadın. "Etkili olması açısından. Endişe ettiğin konulardan biri azalırdı. Görevinden daha önemli olabilecek tek konu ortadan kalkardı." Başını hafifçe sallarken alayla karışık bir üzüntüyle gülümsedi. "Bu, öldürmek dâhil her şeyi daha da kolaylaştırırdı."

Bruce duyduğu şeyler karşısında içinin ürperdiğini hissetti.

Natasha birkaç saniyenin ardından kendini toparlayabildiğinde daha emin bir sesle konuştu. "Hâlâ takımdaki tek canavarın sen olduğunu mu düşünüyorsun?"

1948 | Rusya – Moskova
Kırmızı Oda

"Natalia senin değil." Kıdemli askerlerden biri, beyin yıkama makinesine oturtulan Kış Askeri'ne tüm kelimeleri tane tane bastırarak söylüyordu. "O, KGB'ye ait."

"Natalia'nın herhangi birine ait olduğunu mu sanıyorsun?" James konuşurken yüzü bir duvar kadar ifadesizdi ama sözcüklerindeki alaycılığın kokusu alınıyordu. "O halde sen de diğerleri kadar aptalın tekisin."

Asker ona sert bir tokat attı. Kış Askeri buna karşı gelemezdi. Şu an tamamen zorunlu bir itaatkârlığın pençesindeydi.

Onu makinenin sandalyesine iyice yerleştirip bileklerini sandalyenin koluna sıkıca bağladılar.

Çok geçmeden içeri Dreykov, ardından da Madam B ile Natalia girdi.

"Hazır mı?" diye sordu Dreykov askerlere. Olumlu cevap geldiği ansa hiç beklemeden konuştu. "Silin ve baştan başlatın."

Genç kız buna izin veremezdi. Yaşanılan onca şeyden sonra bunu kaldıramazdı. James'i kaybetmeye katlanamazdı.

Ani bir atakla Madam B'nin elinden kurtulup en yakınındaki askerin belindeki silah kılıfından bir tabancıyı çekip alarak onu Dreykov'a doğrulttu. Eş zamanlı olarak oradaki diğer tüm askerler ise silahlarını çıkarıp Natalia'yı hedef aldı.

"Bırak onu." Genç kızın sesi kısık ama tehditkârdı. Gözleri yalnızca Dreykov'u görüyor, kendine doğrultulan diğer silahları umursamıyordu.

Dreykov buna kısıkça güldü. "İşte benim kızım." Sesinde en ufak bir korku veya telaş yoktu, yalnızca gururlu bir ton hâkimdi.

"Senin kızın falan değilim! Bırak onu!"

"Beni öldürürsen buradan sağ çıkabileceğini mi sanıyorsun? Peki ya Kış Askeri? Onun ölümüne sebep olmak mı isterdin?"

Natalia çileden çıkmış gibi silahını sallarken daha çok bağırdı. "Sana bırak onu dedim! Benim hafızamı sil ama onu bırak!"

Dreykov başını salladı. "Endişelenme, o da olacak." Natalia'ya arkadan yaklaşan bir askere işaret verip genç kızın elinden silahın alınmasını sağladı.

Natalia'nın silahı ellerinden düştüğü an vücuduna yeniden o çarpıcı elektrik verildi. Kızıl kız dizleri üstüne çökerek dişlerini sıktı.

"Başlatın, şimdi."

Makine çalıştığı an James'in adeta acı dolu iniltileri, haykırışları, bağırışları tüm odada yankılanmaya başladı. Natalia tüm bunları gözlerini sıkıca kapatarak dinledi. Kulaklarını tıkayamadı, kaçamadı, yardım edemedi. Yalnızca sevgilisinin ızdırap dolu sesiyle bir başına kaldı.

Ebedi bir sonsuzluk gibi geçen beş dakikanın ardından makineyle beraber James'in sesi de durduğunda Natalia yavaşça gözleri açtı. Kış Askeri'yle göz gözle geldiği an artık orada gördüğü kişinin kendi James'i olmadığını biliyordu. Gitmişti. O mavilerde şimdi bir yabancının bakışları vardı. Gerçek Kış Askeri'nin bakışları.

"Kriyostaza alın."

James'in iri bedenini kaldırıp köşedeki kriyostaz aletinin olduğu yere götürdüler. James'in Natalia'ya dair tüm anılarını silmişlerdi, şimdiyse bedenini bir sonraki göreve kadar donduracaklardı.

Natalia izledi.

James'i o aletin için koyarlarken, cam kapıyı üstüne kapatırlarken, camın öteki tarafı tamamen buz tutarken sadece izledi. Sonraysa hayatının en büyük kâbusu olan adamın sesini yeniden duydu.

"Makineyi hazırlayın. Kız için."

Sıra ondaydı.

James'e onu unutturmuşlardı. Natalia'ya ise James'i unutturacaklardı. 

Birkaç bilgilendirmem olacak:
Burada Bruce & Natasha birbirlerini anlayan ve acılarını paylaşan iki yakın arkadaş. Yani aralarında hiçbir şey yok. Bu yüzden Age Of Ultron'daki Natasha'nın Bruce'a Red Room'u anlattığı sahnede biraz değişiklik yaptım.

İkinci olarak, Madam B'yi hatırlıyorsunuzdur. Age Of Ultron'da Nat'in gördüğü illüzyonda mezuniyet töreninden bahseden ve Nat'i saçından çekip sedyeye kadın. İnternette adı Madam B yazıyordu, bu yüzden onu kullandım.

Okuduğunuz için teşekkürler, yorum yaparsınız çok daha mutlu olurum. <3

Sonraki bölümde görüşmek üzere!

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro