Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

felekten bir bölüm

Şarkıyı dinlemeyi unutmayın.

--

Melodi

"Canına mı susadın adam!"

Rüzgâr sırıtarak bana bakmaya devam ettiğinde, mutfak önlüğümün cebine koyduğum kepçeyi aldım ve ona doğru tehditkâr bir şekilde salladım, şu an kendini gülmemek içn zor tuttuğuna bakılacak olursa korkutucu olmaya çok uzaktım...

"Melodi dur lütfen, o elindekiyle bana zarar verme."

Ona gözlerimi kısarak baktığımda gülmemek için kendimi sıktım, hayır Melodi gülmemelisin. Bu yakışıklı pisliğe senin yaptığın yemeklerle dalga geçmesini ödetmen lazım.

"Eğer istersen tam şuradaki," elimle tezgahta duran tavayı gösterdim "tavayı da sallayabilirim sana?" Tavaya kısa bir bakış attığında yutkunduğunu görmek sırıtmamı sağlamıştı. Ayağımın tekini yere vurarak kaşlarımı çattım.

"Resmen yaptığım yemeklerin kötü olduğunu söyledin Rüzgâr! Çık git bu evden, topla eşayalarını boşanıyoruz."

Kafamın içerisindeki ses ne zamandır evlisiniz? diye bir soruyu bana yönelttiğinde burun kıvırdım, ne vardı canım yani saçma bir deftere imza atmadıysak? Keyifli bir gülümsemeyle başlattığım oyuna devam etti. Bu sırada beni bunaltan önlüğü çıkartmıştım.

"Tazminat davası yoksa eşyalarımı toplamaya gidiyorum?"

Oflayarak elimi belime koydum, diğer elimde hâlâ kepçe vardı.

"Ya Rüzgâr, aşkımdan deli divane olduğunu ve boşanırsak yaşayamadığımızı söylemen lazımdı."

Kahkaha attığında içimde bir şeyler aktı, yanaklarını ısırarak sevme isteği anında beni sardığında ona hayran hayran bakmaya başladım. Ona olan bakışımdan etkilenmiş olmalı ki bitch pleasa, tabii ki etkilenicek utanarak gözlerimi kaçırdı. Sırıtarak elimdeki kepçeyi tezgahın üzerine bıraktım.

"Ay bebeğim utanırmış da, ISIRIRIM SENİ." dedikten hemen sonra belini bükerek yanağını uzatmasıyla güldüm ve dişlerimin arasına aldığım yumuşak yanağını ısırdım.

"Acıyo' Melodi!"

"Senin dudaklarımı sürekli öpmekten yara yaptığın zamanlar ben bir şey demiyordum beyefendi??"

Söylediğim şeyle bakışları dudaklarıma indiğinde kıkırdadım, aynı zamanda benimkilere oranla çok büyük olan ellerini belime yerleştirmişti. Belini biraz daha eğerek başını bana yaklaştırdığında ellerimi omuzlarına koydum.

"Bakayım yara izleri geçmiş mi?"

Gülüşüm dudaklarıma kapanan dudakları sayesinde bölündüğünde gülümseyerek öpüşüne karşılık verdim. Midemdeki kozasından çıkan kelebekler uçuşmaya başladığında kendimi çok yükseğe çıkmış bir hız treninden aşağıya savruluyormuş gibi hissediyordum. Sanki ilk öpüşmemizmiş gibi heyecandan ellerim titrediğinde ensesindeki saçlarına çıkardım. Bunu yapmamı çok sevdiğini her an söylüyordu, aslında saçlarına dokunulmasından hiç hoşlanmazdı ama sürekli saçıyla oynamamı isterdi. Beni sol tarafımızda duran tezgaha yasladığında kafasını sağa eğerek öpüşünü derinleştirdi. Belimi saran eliyle beni kendine, sanki çok uzakmışız gibi, çektiğinde gövdesine yapıştım. Ayak parmak uçlarımı içe doğru kıvırdığımda kalbimin çarpıntısı sessizliğmizde yankılanıyordu.

"Sanırım yemeğe gerek kalmadı, en azından benim için."

Nefes nefese konuştuğunda gülerek dudaklarımı ısırdım.

"Arsız."

Burnumu işaret ve baş parmağıyla sıkıştırdığında kaşlarımı çatarak eline vurdum. Sırıtarak burnumu bırakmak yerine sırf bana ibnelik olsun diye burnumdan çekerek beni evde gezdirmeye başladı. Yürürken ona savurmaya çalıştığım tekmeler yüzünden sendelediğimde kocaman bir kahkaha atmıştı, gerçek bir şerefsiz.

"Rüzgâr! Burnumu bırakır mısın?"

"Duyamadım güzelim, ne dedin?"

Güzelim kelimesini duyduğumda mal gibi kaldım, ama tabii ki çok sürmedi. Hep aynısını yapıyor şerefsiz, etkilemesini biliyor ama ben de malım tabii her kelimesine düşmek nedir?

"Diyorum ki eğer burnumu sıkarak evi bana 3. kez gezdirirsen Sevgi annemi arayıp beni üzdüğünü söylerim."

Gözlerini kocaman açarak bana döndüğünde kahkaha attım. Elini anından burnumdan çekti ve bununla yetinmeyetek bir iki adım geriledi.

"Yine de kendi annemi bana karşı kullanman hiç hoş değil..."

Saçlarımı havalı bir şekilde savurdum.

"Kaynanamın bana aşık olması benim suçum değil,"

İç çekerek bana baktı.

"Oğlu da aşık sana."

Gıdımı çıkararak şirince gülümsedim, bu hareketim kıkırdamasını sağladı.

"Teşekkür ederim canım işte benim hayatım da çok zor biliyor musun? Herkes beni çok seviyor ya, üzülüyorum bazen çünkü bu kadar harika birisini sevmek de kolay değil. Ama tabii siz de haklısınız beni sevmeyip de ne yapaca-"

Yanımızdan gelen kedi miyavlamasıyla oraya döndüğümüzde kedimizin koltuğun üzerinde bana bakarak ciyakladığını gördüm.

"Bak, görüyor musun? Hayvan bile sus artık dedi sana."

Camın önündeki tekli koltuğa ilerleyerek Bal'ın yanına oturdu ve tüyleri sapsarı olan kedimizi kucağına aldı. Ona somurttum, hiyvin bili sis irtik didi sini, götüm.

"İsmini Brokoli koymadığımız için bize hâlâ tepkili."

Rüzgâr dudaklarını birbirine bastırdı ve başını aşağıya eğerek gülüşünü sakladı. Olduğum yerde dikilmeye devam ederek öküzün trene baktığı gibi ona bakmaya başladım. Bal olduğu yeri sevdiğini belli eden mırıltılar çıkartarak sığınmayı çok sevdiğim, sıcaklığından asla bir şey kaybetmeyen göğse yaslandı. Onları sırıtarak izlerken pişirdiğim yemek aklıma geldiğinde telaşa kapılarak onları salonda bıraktım ve koşarak mutfağa gittim. Arkamdan gelen gülme sesini duymuştum.

"Gülüyor bir de, pis adam. Hayır benim suçum ne yani? Sürekli aklımı başımdan alan o değilmiş gibi konuşuyor bir de, aslında var ya şeytan diy-"

Belime dolanan kollarla beraber sesim kesilirken yerimde sıçradım, kollarımın hareketi kısa bir anlığına durmuştu.

"Ne diyormuş o şeytan?"

Burnumu kırıştırarak havaya diktim,

"Demiyor bir şey git bakayım sen başımdan benim, yapıştı yine Allah'ım. Ayrılamıyor benden."

Güldüğü için sarsılan göğsüne hafifçe dirseğimi geçirerek onu ittirmeye çalıştım. Zaten gönülden gelmeyen bu hareketimle yerinden kıpırdamadığında ben de ısrar etmemiştim. Tutarken ağır geldiği için beni zorlayan tepsiyi az kalsın elimden düşürüyordum, Rüzgâr iki eliyle tuttuğum tepsiye uzandı ve içerisindeki patatesleri tabağa dökmeme yardımcı oldu.

"Bir işe odaklandığın zaman kaşlarını çatarak dudaklarını ısırmayı ne zaman bırakırsın?"

Söyledikleriyle şaşkınlıkla ona döndüm.

"Hı?"

Gamzelerini belli ederek gülümsedi ve tepsiyi bırakarak beni tamamen kendisine çevirdi. Şaşkın ifademe bakarak bakır rengi saçlarımı okşadı, yeşil gözlerimle dikkatlice ona bakmaya devam ediyordum ama şimdi kollarına doğru yığılacaktım, az kalmıştı. Benimle alakalı bu kadar detaycı olması gerçekten çok hoşuma gidiyordu.

"Ben fark etmemiştim öyle bir şey yaptığımı."

Mırıl mırıl konuşmamak güldü ve kollarından birisiyle belimi çevreleyerek beni kendine çekti, diğer kolu da sırtımı sıvazlıyordu. Ona yaslanarak kollarımı beline doladım ve başımı üzerindeki tişörte rağmen sıcaklığını bana hissettiren göğsüne yasladım.

Gerçekten bayılacağım şimdi...

Mutfağın ortasında sarılmaya devam ederken ikimiz de hazırlamamız gereken sofrayı bir kenara bırakmıştık. Boynuma gömdüğü başı gülümsememi sağlarken arada bir aldığı derin nefeslerden kokumu içine çektiğini biliyordum. Haddinden hızlı atan kalbime sakinleşmesi için içimden bir sürü laf yağdırırken Rüzgâr'ın sesiyle dikkatimi ona verdim.

"Yemeği sonraya bırakıp sarılmaya devam edelim mi yavrum?"

Kıkırdayarak göz göze gelebilmemiz için kendimi hafifçe geri çektim.

"Sen aç olmayabilirsin belki ama ben çok açım canımın içi,"

Kollarının arasından çıkarak çorbanın altını açtım ve kaseleri çıkarttım. İç çekişini duyduğumda dudağımı dişledim, biliyorum hayatım sana canımın içi dediğimde aşkımdan eriyorsun...

Kısa süre içerisinde salondaki çok da büyük sayılmayan masaya yemeklerimizi taşıdık ve oturduk, tatlı bir sohbetle yemeğimizi yedikten sonra her zaman yaptığımız gibi etrafı beraber toplayarak çay demledik. Tatlı bir şekilde esen havayı fırsat bilerek balkondaki minderlerimizin üzerine kupalarımızla oturduğumuzda çok geçmeden dizlerime uzanmıştı. Bal da yanımıza gelerek Rüzgâr'ın boynuna sokulduğu da iki bebeğimi de sevgiyle izledim.

--

Biraz özlem koması, asklarım bir tanelerim ya yicem bunları.

🤍

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro