Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

5

Melodi'ye pek çok şekilde seslendirdim ama en çok kıyamet çiçeği derdim.

Ona kıyamet çiçeği demek hoşuma giderdi, bir keresinde ona neden böyle seslendiğimi sorduğunda, kıyametten farksız olan hayatımı çiçeklendirdiği için ona böyle seslendiğimi söylemiştim.

Ellerimi karnımın üzerinde birleştirmiş, boş bakışlarla tavanı seyrediyordum. Ne zaman böyle uzansam istisnasız her zaman yaptığı şeyi bırakıp ve göğsümün üzerine uzanırdı. Göğüs kafesinde toplanan bütün kıyametler onun gelmesiyle bir çiçek bahçesine dönüşürdü ve bütün dertlerine derman olurdu. Sonra yanımdan kalkardı ve bütün dertlerim tekrardan göğsümü kıyamet alanına çevirirdi. Derin bir nefes alarak dolan gözlerimi kırptım.

Sessizliğin hakim olduğu odamızda göğsüme kıvrılan Melodi'nin saçlarının arasınsa gezdirdim ellerimi. Saçlarının doğal rengi olan bakır ona çok yakışıyordu. Hoş, ben ona neyi yakıştırmıyordum ki? Küçük bir tebessüm dudağının kıyısında dolaştığı da elini boynuma sardı. Sakin bir pazar günü yapmaktan en çok hoşlandığımız şeyi yaparak beraber uzanıyorduk.

Konuşmaya veya başka bir şeye ihtiyacımız yoktu, yan yana olmamız yetiyordu.

"Rüzgâr?"

"Efendim yavrum,"

"Bir kedi sahiplenmek ister miydin?"

Kısa bir an düşündüm. Kedileri severdim, bu soruyu sormasın sebebi büyük ihtimalle kedi sahiplenmek istemesinden dolayıydı.

"Neden olmasın, yoksa sahiplenmek mi istiyorsun?"

Kafasını yaslı olduğu göğsümden ayırmadan başını kaldırdı ve zaten onsa olan ela gözlerimle göz göze geldi.

"Yani, çok şirin olmaz mı? Evimizde dolaşan küçük bir kedi çok şirin olurdu bence."

Alnına sıcak bir öpücük kondurdum, aynı anda yanağımı küçük eliyle kavramıştı.

"Yarın gidip sahiplenelim o zaman."

Kısa bir an şaşırdı, bu kadar hızlı olmasını beklemiyordu büyük ihtimalle. Ardından yıldızlar kadar güzel olan gülümsemesini sundu bana. Sanki onunla aynı hareketleri yapmaya programlanmışım gibi ben de gülümsedim.

"Tamam o zaman."

Hâlâ gülümseyen dudaklarından bakışlarımı ayırmadan uzandım ve gülümsemesine bir öpücük bıraktım. Uzun bir süre gülümsemesinden ayırmadığım dudaklarımla gülümsemesi küçüldü. Derin bir nefes aldığında geriye çekildim. Göğsünden destek alarak kendini yukarıya çıkardı ve pozisyonlarımızı değiştirerek benim onun göğsüne yatmamı sağladı. Göğsünden biraz yukarıya, gerdanına başımı yerleştirerek kollarımı beline sardım.

Huzur.

İliklerime kadar ulaşmış ve zihnime ev sahipliği yapan duygu.

"Kedimizin adını ne koyacağız?"

Kısık çıkan sesiyle gülümsedim.

"Bilmem, dış görünüşüne göre karar veririz belki."

Kısa bir süre sessizlik olduğunda klasik olmayan bir kedi ismi düşünmüştü büyük ihtimalle.

"Evet, mantıklı."

"Brokoli-"

"Yavrum, Brokoli ismini hiçbir yerde kullanmak tercih edeceğim bir şey değil emin ol..."

Homurdandı.

"Gayet de güzel isim bu arada."

Başımı göğsünden kaldırıp yeşil gözlerine baktım. Tek kaşını kaldırarak ona cevap verdim.

"Gerçekten Brokoli'nin ideal bir isim olduğunu mu düşünüyorsun?"

Elini kafama koyarak geri gerdanına yerleştirdi.

"Neden olmasın canım? Mis gibi isim işte."

Sesli bir şekilde güldüm.

"Çok daha iyi isimler bulabileceğimizi düşünüyorum..."

Ses gelmediğinde ukalaca gülümsedim.

"Yavrum nefes al, senin istediğin her an gülebilirim sana."

Yerinde rahatsızca kıpırdandığında dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Ukala pislik, alıyorum ben nefes. Zaten Brokoli ismini beğenmeyen birinden ne bekliyorsam."

Ona tekrardan baktığımda burnunu sinirle -utancını saklamaya çalıştığı bir sinirle- havaya kaldırmış olduğunu gördüm. Tutamadığı kahkaha dudaklarımdan çıktığında beni ittirdi ve gözlerini kısarak bana baktı.

"Bana bak çocuk, gülüyor bir de pis pis."

"Gülmek de suç oldu bu devirde."

Gözlerini devirdiğinde onu sinir etmenin verdiği keyifle sırıttım.

"Bi' çakacağım şimdi görecek gününü."

"Sevgiliye şiddete hayır?"

"Çok konuşma da gel buraya,"

Kafamı göğsüne koyduğunda itiraz etmeden ona tekrardan sarıldım. Saçlarının arasında dolaşan parmaklarıyla gözlerimi yumdum. Gittikçe mayışan vücudumu boynundan gelen papatya kokusuyla uykuya teslim ettim. Belki de zamanımızın tahmin ettiğinden daha kısıtlı olduğunu bilseydim, uykuları bile kendime haram ederek onu daha fazla hissederdim.

--

Yataktan kalktım ve komodindeki sigara paketine uzandım. Ne çok zaman geçmişti üstünden, ne kadar uzakta kalmıştı şimdi bu günler. Kader neden bize bunu layık görmüştü? Gerçekten de bir kara sevda olmak zorunda mıydı bizimkisi? Acaba yeterince şükür etmemiş miydim yaşadığımız güzel anlar için? Çok mu nankörlük yapmıştım da Tanrı ceza olarak Melodi'yi almıştı benden? Sahi ne zaman tam anlamıyla hak etmiştim onu? Hak etmiş miydim gerçekten de?

Şimdi burada olsaydı güzel ellerini yüzümde gezdirerek yüreğimi ferahlatan kelimelerini söylerdi bana. Ama tıpkı daha öncekilerde ferahlamadığı gibi şimdi de ferahlamadı yüreğim. Bekledim, belki bir mucize olur da gelir diye bekledim. Ben onu hep beklerdim, benim başka ne işim vardı ki zaten? Onu beklemek, onu sevmek, onu mutlu etmek ve onun için iyi olan bir şeyler yapmaktan başka ney bana iyi ve huzurlu hissettirdi ki?

Hiçbir şey.

Hiçbir şey hissettirmiyordu, hissettirmemişti.

Ve ben, bir daha asla huzura ulaşamayacaktım.

--


Son kısımda baya bir spoi verdim bence...

Bu arada, bir sonraki bölüm final hiç hazır değilim... Sanki yıllardır yazdığım bir karakterden ayrılacakmışım gibi hissediyorum.

🥲

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro