
guardian angels and sinners
Vizelerim, hayatın günlük akışı ve bazı beklenmeyen şeyler derken bölümün gelmesi uzun sürdü. Özür dilerim. Benden vazgeçmeyin, ben sizin kanınızım.
*
Onunla aynı inanca sahip olmamama rağmen Elham'ın beni dizine yatırıp saçlarımı okşayarak Arapça dualar etmesi beni dinginleştirmişti. Abisini ve dolayısıyla Vince'i aramış bugün değil yarın yola çıkacağımı söylemişti. Beni onlara götürmüş, yıkanmama yardım etmiş ve pijamalarını giydirip beni yatırmıştı.
"Hiçbir şey anlamıyorum ama iyi hissettiriyor."
"Evet, sanırım sonradan Kur'an'ın okunuşu duyan herkes böyle hissediyor." Dedi gülümseyerek.
"Ne okudun? Ne anlama geliyordu?"
"Boşver, Müslüman değilsin ve sana okuduğum şeyi çevirirken dönem ve Arap Yarımadası hakkında bilgilendirme yapmakla uğraşamam."
Elham'a yorgunca gülerken o da bana gülümsedi. Başka biri olsa benimle konuşmazdı bile. Bana sürtük diyebilirdi. Ama Elham öyle biri değildi. Elham sadece seçtiği din yüzünden dışlanmış biri değildi; şaşırtıcı şekilde büyük dinler üzerinde geliştirici politikalar kuran biriyidi. Tanıdığım en zeki ve ağzı en iyi laf yapan kişiydi. Empati yeteneği yüksek, merhametli ve uysaldı. Ama uysallığı damarına basılana kadardı. O zaman size bir seksen olmasının ve dövüş sporları yapmasının sonucunu gösterirdi.
"Bu bir hataydı."
"Herkesin başına gelir demeyeceğim, tamam mı?" Elham'ın dizinden kalkıp yatağında bağdaş kurdum ve ona baktım. "Ve bence bunu Vince'e söylememelisinde."
"Deli misin? Tabii ki söylemeyeceğim; beni öldürür. Ciddi manada."
Elham kaşlarını çatarak bana bakarken ofladım. Kendimi neyin içine sokmuştum ki?
"O da söylemez değil mi?"
"Saçmalama. Ne diyecek ki? 'Vince, kız arkadaşın üzerime atlayınca tutamadım kendimi, o tatlı kıçını becerdim.' mi? Hayatta söylemez."
Elham bana tek kaşını kaldırıp bakarken iç çektim ve yatakta yuvarlandım.
"Evet kıçımı da becerdi." Elham'ın yastıklarından birini suratıma bastırırken ağlamamak için kendimi başka bir şey düşünmeye ittim. Dün geceyi mesela. Dilinin göğüs uçlarımı nasıl kavradığını, parmaklarının girişimde nasıl daireler çizerek okşadığını, sonra- Bunu düşünmek daha kötüydü. "Benimle bir ilişkide olmak istiyordu sanırım."
"Kızım, sihirli bir vajinan var." Dedi Elham alayla.
"Elham," dedim gözlerim tekrar dolarken. "Ne yapacağım?"
"Bebeğim, bilmiyorum çünkü kendini çok büyük bir boka soktun. Hatayı üç kere yaptın. Hatta dört."
"Acımasızsın!"
Yastığı suratıma bastırdığımdan bağırdığım belli olmamıştı belki de.
"Bir. Sana Vince ile beraber olmaman için yedi sebep saymıştım. İki. Vince seni her istismar ettiğinde onu affettin. Üç. Sonunda seni aldattığında ona siktir çekmek yerine ondan intikam almayı seçtin, bu tamamen bir hata değil gerçi. Dört. Babası ile yattın. Süper seksi, dilf bir itfaiyeci olması önemli değil."
Ona tekrar düzgün düşünemeyeceğimi açıklayacakken telefonum çalınca uzanıp komodin üzerinden aldım.
"Alo?" dedim burnumu çekip telefonu açarken.
"Pearl Black?"
Yatakta oturup saçlarımı yüzümden çektim. "Evet, siz kimsiniz?"
"Bradford emniyetinden abiniz için arıyorum. Adım polis memuru Arthur Williams. Abiniz iletişim için numaranızı verdi."
"Ben-" Ne diyeceğimi bilemeden öylece otururken tekrar olduğuna inanamıyordum. "Hangisi?"
Kağıt hışırtıları gelirken bir an küçük abimin yüzü gözlerimin önünde belirdi. Noah şimdi otuzlarındaydı; dönmüş olduğunu düşünmek için aptal olmam gerekiyordu. Şimdi neye benzediğini bile bilmiyordum.
"Churchill Edward Black."
"Evet, benim abim," dedim iç çekerek. "Ne yaptı?"
"Halkın huzurunu bozma. Kefaletle serbest kalabilir ya da mahkemeye çıkabilir. Geliyor musunuz?"
Elham'a bakarken tekrar ağlamamak için başımı salladım.
"Geliyorum."
Telefonu kapatıp Elham'a baktım.
"Churchill, karakoldaymış. Gitmem gerek."
"Kefalet paran var mı?"
Annem geçen hafta Noah'ın para yolladığı hesabın kartını daha fazla şarap ve uyuşturucu almak için almıştı. Cüzdanımdaki yüz sterlin kalan son paramdı. Her şeyimi Vince'in ödediğini hiç fark etmemiştim. Elham zulasından bana biraz borç vermek için kalkarken boğazıma bir yumru daha oturdu.
'Pearly, ikili paket aldım ama babam kullanmıyor, beraber kullanalım. Sorun değil.'
'Kendime deodorant falan alıyorum ihtiyacın olan her şeyi al aşkım.'
'Seni yemeğe ben çıkardım Pearl, cüzdanını çıkarma.'
'Bunları gördüm ve sana yakışacağını düşündüm.'
Vince'e maddi açıdan bu kadar bağımlı olduğumu nasıl yeni fark edebilirdim ki?
"Görüşürüz," dedim Elham'a sarılırken. "Seni seviyorum ve teşekkür ederim."
"Bende seni seviyorum bebeğim. Buraya geri gel ve akşam film gecesi yapalım. Sabah da seni otogara bırakırım."
"Seni ararım."
Otobüs durağına giderken beynim birden fazla parçaya bölünmüş gibiydi. Zayn'i, Zayn ile olan seksi, Vince'i, Noah'ı, ailemi ve yakında parasız kalacağımı düşünüyordum.
"Merhaba, Memur Arthur aramıştı. Churchill Black için geldim."
"Ben Memur Arthur'um," dedi yaşlı adam gülümseyerek masasından kalkarken. "Gel bakalım. Önce abinle görüş. Sonra ödeyeceksen beş yüz sterlin..."
Beş yüzden sonrasını pek duyamamıştım aslında. Elham da bana ancak iki yüz sterlin borç verebilmişti. Hala iki yüze ihtiyacım vardı.
"Black, kız kardeşin geldi."
Battaniyeye sarılmış bir köşede titreyen Churchill'e baktım. Battaniyenin altında muhtemelen çıplaktı.
"Abi, ne yaptın?"
"Çıkar beni." Dedi zorla.
"Param yok, annem Noah'ın hesabının kartını aldı."
"O zaman onu ara da gelip şu memurlardan birine kendini becertsin!"
Bağırarak yanında duran metal kaseyide fırlatırken ister istemez kollarımı kendimi savunmak istercesine kaldırdım.
"Churchill, lütfen."
"Keşke o koca götlü kibirli Noah siktirip giderken seni de götürseydi. Kendini zengin sik kafalı arkadaşına becertirken bizi düşünüyor musun?"
"Kapa çeneni artık!" Ciğerlerimdeki tüm havayı boşaltarak bağırdığımda rahatladım. "O boktan evde yaşıyor olmanızın tek sebebi bendim çünkü on dört yaşından beri bankadan para çekip faturaları ödemeye gittim."
Churchill şokla bana bakarken sesli bir nefes bıraktım ve dönüp çıkışa ilerledim.
"Pearl, beni terk etme. Lütfen Noah gibi gitme."
Churchill'in savunmasız sesi yüzünden olduğum yerde dururken yumruklarımı sıktım.
"Özür dilerim Pearl ama bilemezsin. O adam-"
"Seni çıkaracağım Churchill." Dedim sadece ve dışarı ilerledim.
Bekleme alanındaki koltuklardan birine oturduğumda Memur Arthur'un bakışlarını üzerimde hissettim.
"Bana kalırsa olduğu yerde bırak," dedi bilgisayara bakıyor gibi yaparken. "Aklı belki başına gelir."
"On üç yaşından beri kullanıyor." Dedim sadece telefonumu çıkarıp.
Elham'dan daha fazla para isteyemezdim. Gizlice gittiği dans kursunu ödemeye çalışıyordu zaten. Vince ailemden nefret ediyordu, asla yardım etmezdi.
"Pardon, para hesaba aktarılabilir mi?"
"Bir saat içinde olacaksa elbette."
Noah'dan para istersem bir saat içinde gelmezdi. Gergince rehbere girip iki senedir rehberimde olan ama hiç aramadığım numarayı aradım.
Yirmi beş dakika sonra Zayn Malik üzerine yapışmış siyah tişörtü ve sarı bol pantolonu ile telaşlı şekilde içeri girdiğinde gözleri beni bulana kadar telaşla etrafı taradı.
"Merhaba, sizi buraya kadar yordum. Özür dilerim ama başka kimsem yoktu."
"Sorun ne? Sen iyi misin?"
Benim için gerçekten endişelendiren birinin olması ağlamam gerekiyor gibi mi hissettirmeliydi?
"Ben iyiyim ama abimin kefaleti için bana biraz borç verir misin?"
Kaşlarını çatarak bana bakarken iş kıyafetleri içinde ne kadar seksi olduğunu düşündüm. Sadece birkaç saniye.
"Elbette öderim, sorun değil."
Rahatlarken gülümsedim ve başımı salladım.
"Bence üç yüz var eğer iki yüz daha verirsen en kısa zamanda-"
"Paran sende kalsın Pearl." Dedi ve beni hafifçe yana çekip Memur Arthur'a ilerleyip konuşmaya başladı.
Pearl: Ödeyemedim
Elham: Siktir, ne yapacaksın?
Pearl: Zayn'i çağırdım çünkü Noah para aktarsa bile hemen hesaba geçmeyecekti
Pearl: Kötü hissediyorum :(
Elham: Ona teşekkür et ve özür dile
Elham: Adama biraz düzgün davran
Biri beni çağırırken Zayn sigara paketini gösterdi ve dışarı çıktı.
"Bunları giyebilir. Dışarıda imzalaması gereken belgeler de var."
Başımı salladım ve Churchill'e baktım.
"Nasıl başardın?" dedi kalkıp sallana sallana bana yaklaşıp uzattığım kıyafetleri aldı.
"Erkek arkadaşımın babası yardımcı oldu. Ona borçlandım."
"Taşaklı adammış. Herkes yardım etmez."
Bana arkasını dönüp giyinirken içimden bir özür pratiği yapmaya başladım ama bedenim biraz uyku için yalvarmaya başlamıştı.
Churchill evrakları imzalarken saatlerdir bir şey çekmediği için adresi ve diğer bilgileri benim yazma gerekmişti. Sonuçta abim kefaletle çıkmış ama grup terapilerine katılması gerekiyordu.
Dışarı çıktığımızda temiz hava biraz daha iyi gelmişti. Elleri ceplerinde bizi bekleyen Zayn'e bakarken kadın polisle konuştuğunu gördüm. Gülümseyerek başını salladı ve kadın gitmeden önce sarıldırlar. Seks partnerlerinden biri miydi?
"Onunla konuşup geleceğim, beni bekle."
Churchill'i bir banka oturtup gergince yanına ilerledim. Beni gördüğünde olabildince sıcak şekilde gülümsedi.
"Teşekkür ederim."
Zayn'in suratına bakamazken yutkunmakta bile zorlanıyordum. Birkaç saat öncesinde ona berbat şeyler söylemiştim, evinden kaçarcasına çıkmıştım ki dün gece onunla deli gibi sevişmiştim. Şimdiyse abimin kefaletini ödemesini istemiştim ve tereddüt bile etmemişti.
"Önemli değil Pearl. Bak ben-"
"Size bunu ödeyeceğim!"
Yüzünde anlayışlı bir ifade ile bana bakarken elini önemli değil gibisinden salladı ve bankta sızmış abime baktıktan sonra sıkıntıyla bana döndü. İlk tanışmamızı çırılçıplak karşısında yaşadığımda bile bu kadar utanmamıştım.
"Vince beni arayıp onun yanına gideceğini söyledi."
Ah, abim yüzünden benden iğrenmiyordu. Güzel.
"Evet," diye mırıldandım yere bakarken. "Ben... onun yanında olmak istiyorum. Belki bana anlatacakları vardır."
"Bu sesli mesajla mı ilgili?"
"Vince'i seviyorum."
Kaşlarını çatarken kollarımı kendime sardım. İleri geri sallanırken konuşmasını bekledim ama tek kelime etmedi. İki adımla dibimde bittiğinde birilerinin bizi görmesini umursamıyor gibiydi. Sıcaklığını hissedecek ve parfüm kokusunu alabilecek kadar yakın olmak bacak aramda bir uyuşukluğa sebep oldu.
"Vince'i sevmiyorsun. Sevsen dün gece bana her seferinde daha fazlası için yalvarmazdın."
"Ve şimdi sende bunu yüzüme mi vuruyorsun?"
Hiçbir şey demeden bana bakarken biraz daha yaklaştı. Sert ve kaslı göğsü kollarıma değiyordu. Parfümünü doğum günü için birkaç ay önce Vince ile seçmiştim. Vince mağazada bana gidip kendime bir şeyler bakmama söylerken kendisininki gibi daha seksi ve uçarı kokulara bakıyordu. Birkaç ruj ve bir palet aldıktan sonra erkek arkadaşıma görünmeden erkek kokularına bakmaya başlamıştım ve il kokladığım koku buydu. Vince'in babasından bahsettiği kadarıyla Zayn'in güçlü, sert ama çok da baharatlı olmayacak bir kokuyu seveceğini düşünmüştüm. Şaşırıtıcı şekilde Vince de kokuyu beğenmişti ve kendine de almıştı.
O bu kadar çekici kokmuyordu. Şimdiye kadar fark etmemiş olmam şaşırtıcıydı.
"Beni mi kokluyorsun?"
Zayn'in alaycı sesiyle bana iyice yaklaştığını ve artık onu görmek için başımı biraz geri atmam gerektiğini fark ettim.
"Vince'in kokusu gibi geldi."
Bedenim onunkinden uzaklaşmak bir kenara, güçlü bedeninin beni ezmesini istiyordum.
"Evet, aynı parfümü kullanıyoruz." Rahatsız olmuş gibi bir adım geri çekildi ve Churchill'e baktı. "Size bir taksi de çağırayım."
"Gerek yok! Bizim için çok şey yaptın zaten." Dedim telaşla ama köşedeki taksi durağına ilerliyordu bile.
"Taşaklı herif gibi. Babası nerede?"
"O baba zaten."
Churchill taksiciyle konuşan Zayn'e şaşkınca bakıp bana dönerken ağzı hafifçe açıldı.
"Kaç yaşında lan bu?"
"Otuz sekiz." Dedim yanına oturup.
"Noah falanda civarda değil mi?"
Biraz düşünüp Churchill'e baktım. "Sen ondan büyüksün."
Onunla hiç böyle oturup konuşmamıştım. Evdeyken kimseyle konuşmuyordum. Taksi önümüzde durduğunda Churchill'in kalkmasına yardım ettim ve Zayn bizim için kapıyı açtı. Abim taksiye binmeden önce Zayn'e baktı.
"Sağol dostum, bunu unutmayacağız ve Pearl sana geri ödemek için her şeyi yapar. Oğlun kız kardeşim gibi bir kıza sahip olduğu için çok şanslı."
Zayn sadece gülümsedi. "Öyle. Başını derde sokmamaya çalış."
Churchill bindiğinde Zayn kapıyı kapatıp bana baktı.
"Şöföre para verme."
"Buna gerek yoktu. Ödeye-"
"Ödemek istiyorsan yarın akşam benimle yemek ye."
"Gideceğimi biliyorsun," dedim sessizce. "Vince beni bekliyor."
Bana bakarken bir anda kolları arasına aldığımda üzerindeki hafif is kokusunu aldım. Sıcak bir kucaklamaydı, içtendi, güvende hissettiriyordu. Dudakları sağ yanağımı bulduğunda titredim.
"O zaman Pearl," dedi dudakları kulağıma yaklaşıp. "Ödemen için olan yemeği en kısa zamanda yeriz."
Geri çekildiğinde onu bırakmak istemedim. Hafifçe omzumu sıktıktan sonra kendi arabasına ilerledi.
Beni ikilimde bırakıp gitti.
***
ay geldi bölüm
seversiniz ins
biraz pearl'ün ailesine girince üzülücez gibi 🥺
kendinize iyi bakın
- bezzy 🧝🏻♀️
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro