Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

fireman|dad

Zayn Malik

On sekiz yaşında baba olduğum günü tüm hislerimle hatırlıyorum. Kız arkadaşım Hannah doğumhane yatağında terden sırılsıklamdı, yorgundu ama gülüyor ve kollarında oğlumuzu tutuyordu. Bebek tıpkı ona benziyordu. Bana kıyasla daha beyaz tenliydi ve Hannah'ınkiler gibi kızıl saçları vardı, sadece daha kahverengi tondalardı. Ağzı, burnu, tüm yüz hatları annesine benziyordu ama gözleri. İçinde sarı ırmakların aktığı sonbahar ormanları gibiydiler. Hannah gözlerimi hep böyle tarif ederdi ve başta onları oğlumla paylaşıyordum. Hatırladığım bir diğer şeyde yirmi yıl önce o gece, doğum haberinin üniversite takımımdaki ilk maçımın sonlarına doğru gelmiş olduğuydu. Koşarak geldiğimden takım arkadaşlarım arkamdan gelmiş ve hepsi ben kucağımda oğlumla çıktığımda tezahürat etmeye başlamışlardı.

Ne Hannah'ın ne de benim ailemden biri yoktu bu yüzden ismini tanışmamıza vesile olan ve şimdide omzuma vurarak iyi bir baba olmamı yoksa üzerimden arabayla geçeceğini öğütleyen koçumun adını koymuştum. Vince Milbourn Malik.

Evimize geçtiğimiz ilk gece Hannah'a kimliği gösterdiğimde Vince'in uyandırmaya yetecek kadar yüksek sesli gülme krizine girmiş ve büyüdüğünde çocuğun bu isimden nefret edeceğini söylemişti.

Üç ay sonra Hannah ölmüştü.

İtfaiyeci olduğum ilk zamanlar zamanla alevlerin sıcaklığına, bıraktıkları kokuya ve göz sulanmasına karşı bağışıklık kazanacağımı düşünmüştüm ama yanılmıştım. On yedi yıl sonra bile hâlâ öleceğimi düşünüyordum. Yanan bina ben çıktıktan saniyeler sonra çökmeye başladı. Dizlerimin üzerinde nefes almaya çalışırken feryatları duyuyordum. Birileri suratıma su çarpıyordu.

"Malik!" Acil ekiplerinin lideri Joshua Wall bana öfkeli bir şekilde baktı. "Ne bok yemeye girdin binaya?"

Göğsüme bastırdığım battaniyeyi geri çektiğimde herkes ufak bebeğe baktı. İçeride o kadar dumana maruz olmasına rağmen ciğerlerinin tüm gücüyle bağırarak ağlamaya başladı. İspanyolca konuşan bir kadın hızla bana doğru geldi ve dizlerinin parçalanmasına sebep olacak bir sertlikle yere çöküp bebeği benden aldı. Ağlıyor ve minnettar şekilde yüzüme kelimeleri haykırıyordu.

Joshua'nın takımından birileri kadını ve bebeği ambulansa götürürken bir adam dizlerime kapandı.

"Hey, hey, hey!" dedim onu kaldırırken. "Lütfen, yapma böyle."

"Tanrı sizi korusun," dedi adam zar zor İngilizcesiyle. "Dios te bendiga y te proteja. Muchísimas gracias!"

Tebessüm ederken ellerini sıktım.

"Karının ve çocuğunun yanına git hadi."

Adam son kez bana teşekkür ederek ambulansa ilerlerken Joshua bana ters ters baktı. Kaskımı ve maskemi çıkardıktan sonra birinin uzattığı sudan önce bir yudum aldım sonra da başımdan aşağı döktüm.

"Bakma şöyle."

"Bunu yapma sende."

"İşimi yapıyorum."

Beni omzumdan tutup sertçe itfaiye arabalarından birine çarptığında etrafımızdakiler bize baktı ama herkes önüne döndü. Alışmışlardı.

"İşin bu değil. Plansız ve önlemsiz kendini alevlere atman Hannah'ı geri getirmeyeceği gibi Vince'i babasız bırakır."

Kaşlarımı çatarak ona baktım.

"Bu Hannah ve Vince ile mi ilgili yoksa Katherine ile mi?"

Birkaç ay önce Joshua'nın kız kardeşi ve beş yıldır ilişkim olduğu kadın, benden görevlerimde çok sorumsuzca davrandığım için ayrılmıştı. Joshua son zamanlarda her şey ile ilgili sık sık kavga ettiğimizi biliyor olmasına rağmen kız kardeşinin kalp kırıklığının suçlusu işim gibi davranıyordu. Benden ayrılan Kat'di. Ona bunu yaparsa asla barışmayacağımızı söylemiştim ama yine de canın cehenneme diyerek evimden çıkmıştı. Kalp kırıklığını hak ediyordu.

"Kat'i işe sokma."

"Her neyse," dedim omzundaki elimi iterek ilerlerken. "Eve gitmem gerek."

"Eve mi Tammy'e mi?"

Ona cevap vermedim. Otuz sekiz yaşındaydım, bekardım. Kimi istersem becerirdim. Ama Tammy'e de gitmiyordum. Sadece eve gitmek, bir bira içmek, duş almak ve uyumak istiyordum. Vince bu gece evde olmayacağını söylemişti. Uyumak için en iyi zamandı.

İstasyonda üzerimi değiştirip eşyalarımı aldıktan sonra telefonu kontrol ettim. Vince'den hiçbir şey yoktu. Demek ki bir parti de ya da kız arkadaşlarından birinin evindeydi.

"Şefim!" dedi William beni kapıda yakalayıp. "Hani biz bugün çok büyük bir görevi sıfır kayıpla atlattık ya..."

Ona bakarken ciddi ifademi bozmamaya çalıştım. "Eee? Görevinizi olması gerektiği şekilde yaptınız. Kemik getiren köpek gibi aferin mi diyim?"

"Yok Şefim, yok!" En genç üyemiz Oliver direkten aşağı kayarken sırıtarak bana baktı. "Ama şey yani... bir karnımız doymasın mı Şefim? Aç ayı oynamaz demişler sonuçta."

"Kim demiş bunu?" dedim alayla.

"Türkler komutanım. Benim müstakbel kayınpeder Türk de."

Takımın kalanına bakarken başımı iki yana sallayıp cüzdanı çıkardım.

"Başıma belasınız. Bir oğlum mu var, on bir oğlum mu var bilmiyorum." Parayı William'a uzattım. Elimden kapmaya çalıştığında çekip ona baktım. "Eğer alkol aldığınızı duyarsam..."

"Asla Şefim!" dedi Oliver parayı benden kaparken. "Beyler, herkese benden pizza!"

"Siktir lan oradan!" dedi William onun arkasından koşarken. "Taco gecesi yapacağız!"

"Yarrağımı-"

"Hop!" Cüzdanımı cebime koyarken onlara baktım. "Üslubunuza dikkat edin."

"Pardon Şefim," dedi Oliver ve William'a döndü. "Şefimin yarrağını ye. Anca doyarsın domuz seni."

William öfkeden kızarırken bana döndü. Ceketimi giydiğimde başımı salladım.

"Ne yaparsan yap, hak etti."

Kapıyı arkamdan kapatırken Oliver çığlık atarak koşuyordu. Gülerek arabaya ilerlerken telefonum çaldı.

"Alo?"

"Selam yakışıklı."

"Merhaba Tammy," Arabanın kapısını açmadan dikilirken yıldızlara baktım. "Nasılsın?"

"Azgın." O kadar yorgundum ki ne şehvetli sesi ne de yatak örtüsünün hışırtısını duymak beni azdırmamıştı. Uyumak istiyordum. "Buraya gel ve ateşimi söndür itfaiyeci."

"Bu gece olmaz."

Arabaya binip kapıyı kapatırken kendime de pizza söylemeye karar verdim.

"Neden? Bütün hafta görüşemedik zaten!"

"Tammy, uyumam lazım."

"Burada uyursun."

"Uyutmayacağını biliyoruz."

"Nemfomani olmam ve senin seksi bir adam olman benim suçum değil," dedi yine aynı şehvetli bir tonda, hatta biraz inleyerek. "Yirmi yaşında oğlu olan adamlar genelde göbekli ve kel oluyor. Sen afrodizyak gibisin."

"İltifat için teşekkürler."

"Gelmiyor musun kesin? Bir arkadaşımı davet edecektim. Denemek isteyebileceğini söylemiştin."

Sesinin benimle ve bir kız arkadaşıyla beraber üçlü yapamayacağı için üzgün gelmesini komik bulmuştum ama gülmemeye çalıştım.

"Üzgünüm, hayır. Cidden yorgunum."

"Peki, sikini sevdiğimi unutma. Her zaman gelebilirsin."

"Beni sevdiğini mi söylemek istedin?"

"Malik," dedi kahkaha atarken. "Hiçbir kadın seni sevemez. Bitirici ve yorucu bir tipsin. Ama aletini seviyorum."

Dediği şey yüzünden kaşlarımı çatarken eve yaklaşmıştım. O yüzden tek bir şey söyleyip telefonu kapattım.

"Sana tekrar gelmemi istersen bana test yolla."

Yirmi dakika sonra bir kutu pizzamla birlikte eve girdiğimde üst kattan gelen ses yüzünden istasyona geri dönmeyi düşündüm. Oğlum evdeydi ve seslere bakılırsa yalnız da değildi.

Üst kata çıktığımda sesler yüzünden ofladım. Vince bu seferde yatak başlığı yüzünden duvarda iz bırakırsa başlığı sökeceğime yemin ederek odama ilerledim ve kapımı olabildiğince sert çarptım. Duymamış olmasına imkan yoktu.

Duş başlığından soğuk su akarken hafifçe inledim. Ellerim ve yüzüm hafifçe yanmıştı, soğuk su kaslarımı gerginleştirirken alnımı fayansa yasladım. Birden gözümün önüne Hannah geldi. Burada olsa Vince'in eve kız atmasına izin vermezdi; bir şeyler pişirir ve istasyona getirir, çocukların hepsine kendi kardeşleri ya da çocuğuymuş gibi davranırdı. Bana Oliver'ı evlat edinmemizi bile söyleyeceğine emindim.

Duştan çıktığımda sesler kesilmiş sayılırdı; sadece Vince'in odasından sadece müzik sesi geliyordu. Mutfağa inerken Tammy bana çıplak fotoğraflarını peş peşe yollarken sadece görüldü çektim.

Tammy: Yalancı

Tammy: Uyumamışsın

Ekrana göz devirirken dolaptan bira aldım ve hızlıca açıp koca bir yudum içtim. İçim yanıyordu ama Tammy ile alakası yoktu. En azından tamamen.

Zayn: Birazdan uyuyacağım

Zayn: Bu arada silikonlar bok gibi olmuş 😒

"Bir şey- Ah siktir!"

Yabancı bir ses yüzünden başımı kaldırdığımda boğulacaktım. Vince'in takıldığı kızların çoğu okuldandı ve birbirlerine benziyordu ama karşımda tamamen çıplak duran, paniklemiş kızın onlarla bir alakası yoktu. Karşımdaki kız, diğerleri gibi ince belli ama büyük göğüslü ve koca kalçalı sarışınlar gibi değildi. Daha genç olduğu belliydi. Minyon ve daha küçük hatlara sahipti. Bana Botticelli'nin Venüs'ünü hatırlatmıştı.

"Siktir!"

Utançla bağırıp yüzünü kapatırken koşarak yukarı çıktı. Kendimi bir an kalçasına ve sallanan göğüslerine bakarken bulunca utandım. Kız en fazla yirmi bir yaşında olmalıydı. Genç kızlarla takılmazdım. Hiç takılmamıştım. Yine de boş merdivenlere bakarken aklıma otuz saniye önceki görüntü geldi ve aynı anda kasıklarımda hafif bir yanma başladı.

"Saçmalama." Dedim kendi kendime.

İç çekip saçlarımı karıştırdım ve yarısı bitmiş bira şişemle bakıştıktan sonra dolaptan bir şişe daha alıp odama çıktım.

Her şeyin Tammy'nin fotoğraflarının suçu olduğuna emindim.

***

evet...
o kurgu...
geldi...

geldi ulan daddy kink'imiz kabul ediyorum yazdım lan spcnwşdlwşe

fanteziler için hesap mı vericez 😤

baştan söyleyim rahatsız olacaksanız okumama gibi bir alternatife sahipsiniz, şimdiden ayrılın bölümden.

Pearl Black

Zayn Malik

Vince Malik

William Davies

Oliver Smith


haydi yorumlaraaaaa

- bezzy 🧝🏻‍♀️

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro