ep two, bazen çok hazırlıksız yakalanırsın
okurken yorum yapabilirseniz çok mutlu olurum <3
episode two
BAZEN COK HAZIRLIKSIZ YAKALANIRSIN
✉️
TAEYONG & JENNIE
taeyong
günaydın
✓✓. 09.10
taeyong
görüldü atman hiçbir şeyi değiştirmiyor
bil diye dedim
✓✓. 09.10
jennie
sen??
nasıl ya
jennie
görüldü atmıyorum ben
okundum kapalı
taeyong
hayır :(
değil
mesajlarıma anında bakarsın
biliyorum
jennie
aynen
bak domuzlar uçuyor.
taeyong
bebeğim yapma böyle
seni dünyanın en mutlu kadını yapacağım göreceksin
jennie
kesin taeyong
zaten seni 1 haftadir ghostlayan bendim
taeyong
işim vardı güzelim
setteydim napayim yani
jennie
lütfedip bana zaman ayiramiyorsun yani?
ben almayayim yok
kalsin taeyong
taeyong
aşkım seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun
neden bunu konuşarak güzelce çözmüyoruz
taeyong
özür dilerim
seni kötü hissettirim
jennie
özür dileme benden
yoksa affederim seni
taeyong
güzelim
jennie
efendim
taeyong
yanına gelmemi ister misin
jennie
hayır
gelme
yoksa çok çabuk ikna olurum
taeyong
gelip sarılayım mı
jennie
hayır
sarılma
yoksa hayır diyemem
taeyong
gelip öpeyim mi seni
jennie
HAYIR TAEYONG
sonra eve gitme diye ağlarım
bırakma beni
taeyong
bırakmam ki
sende kalırım
jennie
olur gel
anlastik.
hayır, anlaşmadık taeyong.
sürekli sana tavır almaya karar verip her seferinde tatlı dilinin tuzağına nasıl düşüyorum anlam veremiyordum.
başımı olumsuzca iki yana sallarken "bu hiç iyi olmayacak." diyerek sesli bir şekilde iç geçirdim. sonra da mutfağa gidip bir bardak su içtim. bu hiç iyi olmayacak evet, hele ondan ayrılmayı düşünüyorken hiç iyi olmayacak.
peki ben taeyong'tan niye ayrılmak istiyordum? bunun nedenlerini bir keresinde artı eksi listesi olarak günlüğüme çıkarmıştım. bazen aşırı ilgisiz biriyken birden dünyanın en ilgili erkeğine dönüşen dengesiz bir herif diye not aldığımı hatırlıyorum. onunla çıkmak bir roller coaster bileti almak gibiydi. inişli çıkışlı zamanların farkında olamazdınız ve size sadece endişeden çığlık atmak ve anksiyete yaşamak düşerdi.
hayatına günlük hislerine ve işlerine göre yön verirdi, bazen arkadaşları ile dışarıda olduğu vakitlerde hiç mesaj atmazdı ve aramalarımı görmezden gelirdi. ertesi gün de sanki hiçbir şey olmamış gibi günün nasıl geçti güzelim diye sorar ve beni deli ederdi. TAM ANLAMIYLA YÜZÜNE YUMRUĞUMU GEÇIRIP BUNA HAKKIN YOK diye bağırmak isterdim.
şiddet yanlısı değildim, bu yüzden hiç böyle bir şey yapmadım.
ne kadar ondan büyük ölçüde nefret etsem de yine de onu severdim. evet, onu çok çok sever ve yüzüne baktığımda ona tüm kalbimi vermek isterdim. belki de bu yakışıklı olduğu içindi. ondan daha yakışıklı, bana harika davranan ve kariyer sahibi biri ile karşılaşınca ona olan hislerim solar mı acaba diye merak ediyordum doğrusu.
daha önce bir sürü ilişkim olduğu için artık görünüşüne, karakterine ve kariyer hedefine bakmaya başlamıştım. karşıma her seferinde çok daha iyileri çıktığı için de standartlarımı düşürmek istemeyip zaten onu bırakırsam daha iyisini alacağım mentalinde yaşıyordum.
peki ben neden ondan ayrılmıyordum? asıl soru buydu.
zil çaldığında kendi kendime salonda daire çizmekte meşguldüm. bir elim çenemdeyken diğer elimle onun dirseğini destekliyordum. bu kadar çabuk gelmesini beklemiyordum.
"bana öyle şaşkın şaşkın bakmaya devam mı edeceksin yoksa içeri mi alacaksın?" diye soran çocuğa karşı gözlerimi kırpıştırtım. kapıyı açmış ve papatyalardan bir buketle karşılaşmıştım. "güzel çiçekler, teşekkür ederim." dedim ve onları taeyong'la birlikte içeriye aldım. ben hâlâ çiçeklere bakarken koridorun dolaplarını karıştırdı ve içi boş vazolarımdan birini buldu, çok sık çiçek alan biri olduğu için çiçekleri bozulduğu zaman kaldırıp durduğum vazolar etrafta olurdu.
"buna su doldurup geliyorum, kapıyı kapat istersen." dedi. hâlâ düzelmemiş şaşkın bakışlarım yerini dalgınlığıma bırakmıştı. "öyle mi? bu sıralar unutkan olmalıyım." diyerek kapıyı kapattım. açık bırakmış olduğumun farkına varmamıştım.
taeyong'u takiben mutfağa ilerledim. söylediğini yapmıştı; vazo yarısına kadar su ile dolu bir şekilde beni mutfak masasında bekliyordu, taeyong ise buzdolabında bulduğu süt kutusunu kafasına dikmiş bir şekilde içiyordu.
çiçekleri vazoya yerleştirdim ve kollarımı kavuşturup sevgilime döndüm. "sana kaç defa bardak kullanmanı söyleyeceğim taeyong. tatlım bu hijyenik değil?"
"güzelim, benden iğreniyor olamazsın. biz öpüşüyoruz?" taeyong'un yüzünde tuhaf bir sırıtış belirdi. "sahi, ben buraya seninle öpüşüp barışmaya gelmiştim."
"elbette." dedim, gelmesinin ana nedeni buydu. "öyleyse öpüşüp barışalım." diyerek kollarını açtı beklentiyle. yutkundum ve ona baktım. böyle yaptığı zamanlarda hayır demek zordu.
"taeyong." dedim. ona ayrılalım mı diye sormak istiyordum ama bana kocaman gözlerle bakan üzgün bir köpek yavrusundan başka bir şey göremiyordum. "sana çok kızmadım ki." diye geveliyiverdim gönülsüzce. ilişkimiz bir alışkanlık mıydı yok aşk mıydı bilmiyordum. kocaman kollarıyla beni sarıp sarmaladı. "seni çok seviyorum." diye fısıldadı. bu sevgisi ikimizi de iyileştirebilir miydi emin değildim.
umarım bölüm hoşunuza gitmiştirr hepinizi çok seviyorummm 💖💖
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro