57. Bölüm: Kavuşma
Bölüm şarkısı: Rody Dünyada- Sensiz Hiçim Ben
×××
Yazardan
Genç adam hâlâ olayın şokundaydı. Uykusundan uyanır uyanmaz yaşamaktan en korktuğu olayın içine düşmüştü. Ne demişti kardeşi? Sevdiği kız evlenecekti.
Bu günün geleceğini ister istemez içinde sürekli düşünürdü ama yaşanacağına ihtimal vermezdi. Ya da böyle düşünmek işine geldiği içindi, bilmiyordu. Tek bildiği, içinde birazcık kalmış olan son umut taneciklerinin de yok olduğuydu. Bugün aşık olduğu kadın başka biriyle evlenmek üzere bir yola çıkıyordu.
Yıllardır ondan uzak kalmak için kendini bu kadar zorlamıştı, istediği de olmuştu. Kadın ondan vazgeçiyordu. Öyleyse neden mutlu değildi? Neden içi yanıyordu? Zeynep'in ona gelmeye çalıştığı her yola taşları dizdikten sonra kadının ondan vazgeçmesine alınamazdı. Kendi istemişti.
Bedir'in ve Feyza'nın dedikleri beyninde büyük yankılara sebep oluyordu. Yapamazdı. Yüzü yoktu. Onca yıl sevdiği kadının kendine ulaşmasına engel olduktan sonra bir şerefsiz gibi yukarı çıkıp 'benimle gel' diyemezdi.
Hayatındaki en büyük cezayı ona kendisi vermişti. Zeynep'siz devam edecekti hayatına. Onsuzluğa mahkum etmişti kendini.
Bedir ve Feyza ile yaşadığı, daha çok kendiyle, tartışma sonucu Feyza 'sen yapamazsan ben yaparım' diyerek eve girmişti. Bir yanında sönmüş olan umutların çok az bir kısmı canlandı. Her ne olursa olsun Zeynep ona gelsin istedi. Ne kadar bencil bir istek olduğunun farkındaydı ama kendine engel olamıyordu.
İçinden kendine söz verdi. Eğer bugün Zeynep tüm gururunu hiçe sayıp ona gelirse o da tüm tabularını yıkıp ona koşacaktı.
Tam önünde duran arabadan inen insanlara baktı. Gözü en çok şoför koltuğundan inen uzun boylu, esmer delikanlıda kaldı. Siyah saçları özenle taranmıştı. Siyah takım elbisesi jilet gibiydi. Yüzünde güzel bir gülümseme ve içinde de birazdan hoşlandığı kadını görecek olmanın heyecanı vardı. O kadar heyecanlıydı ki yan tarafında durup ona bakan iki kardeşi fark etmemişti. Kendi kapısını kapatıp annesinin yanına gitti ve elindeki kırmızı gülleri aldı. Tekrar bukete baktı ve kokladı. Her şey istediği gibi, mükemmeldi.
Giray, karşısındaki adama bakarken sinirlenmekten alıkoyamadı kendini. Adama değildi siniri, kendineydi. O adamın yerinde, kendisi olabilirdi. Bile bile elinin tersiyle itmişti orada olmayı. O heyecanı hissetmeyi en çok o hak ediyordu.
Adamın kapı açılana kadar durup durup kokladığı güllere baktı. "Zeynep kırmızı gül sevmez." diye mırıldandı. Bu adam daha Zeynep'in en sevdiği çiçeği bile bilmezken nasıl olur da kendinden daha yakın olurdu Zeynep'e?
Tüm aile üyeleri eve girdikten sonra Giray kendini kaldırıma bıraktı. Kardeşi de hemen yanına oturdu. "Buraya hiç gelmemeliydik."
"Kendin için zorla da olsa bir şeyler yap istedim. Hayatını geri kazan istedim." dedi kardeşi, üzgünce.
"Adam mutlu, belli ki Zeynep'i seviyor. Ona hak ettiği güzel bir hayat verebilir. Ben ona ne verebilirim ki? İçeriden çıkalı daha ne kadar olmuş? Ne işim var ne gücüm? Adımın üstündeki o koca lekeyle hangi işte çalıştırırlar ki beni?"
"İnsan sevdiğiyle olduğu sürece her yerde olmaya razıdır abi. Zeynep abla o adamı sevmediği sürece harika bir yaşamı olsa da mutlu olamaz."
"O da sever onu. Neden sevmesin ki?" dedi Giray, çatlak sesiyle.
Bedir, itiraz istemeyen ses tonuyla konuştu. "Bana söz ver abi. Eğer Zeynep abla, Feyza ile gelirse geri çekilip vazgeçmek yok. Kız her şeyi bırakıp sana gelmişken ona sıkıca sarılacak ve bir daha bırakmayacaksın."
"Gelmezse?" dedi Giray.
"Gelmezse... oma mutluluklar dileyerek gideceğiz buradan. Onun mutlu olduğu gibi sen de kendi mutluluğun için çabalayacaksın."
Giray başını salladı. "Söz."
Geçen on beş dakikanın ardından Giray sevdiği kadına telefondan hitap etti. Bu uzun süredir onunla iletişime girdiği ilk andı. Telefon kapandıktan yaklaşık beş on dakika sonra evin kapısı açıldı. İki kardeş aynı anda ayağa fırladı. İkisinin de kalbi ağzında atıyordu. Önce Feyza çıktı kapıdan. Yüzünden bir şey okunmuyordu.
Feyza kapıdan çıktıktan sonra ardından çekti ve kapıyı kapattı. Yüzü düştü, üzgünce omuz silkti. "Her şeyi söyledim, ama gelmedi." Gözleri doluydu Feyza'nın. Zeynep ablayı oradan çıkartmak için her şeyi yapmıştı ama fayda etmemişti.
Giray'ın omzuları düştü ve elleriyle yüzünü kapattı. Gözlerinden yaşlar düşüyordu. Kaybetmişti.
Bedir ve Feyza, abilerine sarılıp acısını paylaştılar. İkisi de çok üzgündü.
Yaşanan duygu dolu dakikalar sokakta yankılanan sesle bölündü.
"Giray!"
Giray, duyduğu sesle duraksadı. Arkasını döndü. Kapıda gördüğü bedene şaşkınlıkla baktı. Bedir'in ona getirdiği resimdeki halinden pek farklı değildi. Sadece daha özenliydi. Bu... Zeynep'ti. Gelmişti.
Üzerindeki bordo ip askılı elbisesi ve dümdüz duran sarı saçlarıyla harika gözüküyordu. Yaptığı makyaj yüzüne renk getirmişti. Onun başka bir adam için böyle hazırlandığını görmek boğazında bir yumruya sebep oldu. "Zeynep..."
Aynı anda birbirlerine doğru bir adım attılar. "Buradasın. Bana geldin." dedi Giray, umutla.
Feyza ve Bedir de heyecanla ikisine bakıyorlardı. Üst kattaki evden gürültü sesleri gelmeye başlayınca orasının karıştığını anladılar. Bedir bir eliyle Feyza'nın elini kavrayıp diğeriyle abisinin eline araba anahtarını koydu. "Buradan hemen gidin. Biz evdekileri halledeceğiz." Ardından, Zeynep'in yanından geçerek kapıyı kapattılar ve eve çıktılar.
Giray hala karşısında gördüğü kadının gerçekliğine inanamıyordu. "Sen... gerçek misin?" dedi bir adım daha giderek. Şimdi aralarında çok az bir mesafe vardı. Zeynep, bir şey söylemek için dudaklarını aralamıştı ki yukarıdan annesinin bağırışını duydu. "Zeynep!"
"Buradan gitmeliyiz hemen." dedi Giray. Bu kızı bırakmayacaktı bir daha. Ne olursa olsun.
Elini uzattı Zeynep'e. "Benimle gelir misin?"
Zeynep bir karşısındaki adama bir de ona uzatılan ele baktı. Feyza'ya gelmeyeceğini söyledikten sonra pişman olmuştu zaten. Yıllardır beklediği adam gelmişti, ona karşı koyamazdı. Giray karşısındaydı! Şu ana kadar boynuna atlamadıysa öfkesindendi. Ne zaman içeriden çıkmıştı? Ona neden haber vermemişti? Niye yıllarca onu aramamış, bir haber vermemiş, sesini duymayı ondan esirgemişti? Bedir ve babasından da onun haberini almayı yasaklamıştı? Yıllardır kendine hasret bırakmıştı. Bu yüzden aşırı öfkeliydi.
Giray'ın elini tutmadı. Ona çarparak yanından geçti ve arabanın kapısını açatak içine oturdu.
Giray ise şaşkınlıktan ve heyecandan kendini kaybedecekti. Zeynep elini tutmamıştı ama arabasına binmişti! Onunla gelmeyi kabul etmişti. Bu inanılmaz bir şeydi!
Ellerini gökyüzüne açıp yüzüne sürttü. Ne kadar şükretse azdı. Yüzündeki küçük tebessüme engel olamıyordu.
Hızlıca arabaya binip çalıştırdı. Şu anda araba kullanmayı unutmuş olabilirdi. Adım adım kendine hatırlatmalar yaparak yola çıktı. Yollar epey değişmişti. Eskiden Zeynep ile buluştukları mekana gitmek istemişti ama nasıl gideceğini bilmiyordu.
"Parkımıza nasıl gideceğim? Yollar epey değişmiş."
"O park yıkıldı." dedi Zeynep, sert sesiyle. İçinden de devam etti. Bizim gibi.
Giray duyduğu şeylerle yutkundu. Başka bir şey sormadı. Evden yeterince uzaklaştıktan sonra yolun kenarına çekti arabayı. Araba durur durmaz Zeynep arabadan indi ve kapıyı sertçe çarptı. Gürültülü bir şekilde kapanan kapıdan işinin epey zor olacağını anlamıştı ama sorun değildi. Zeynep bugün ona gelmişti. Bu saatten sonra sadece onun için yaşayacak, sadece onun mutluluğu için çabalayacaktı. Yıllar sürse bile...
Giray da arabadan indi ve Zeynep'in yanına gidip onun gibi kaputa yaslandı. "Bugün için hazırlamışsın. Çok güzel olmuşsun." dedi içi yana yana.
Zeynep kollarını göğsünde birleştirmişti, sessizce onu dinliyordu. Ona söyleyecek ve haykıracak çok şeyi vardı. Sırasını bekliyordu yalnızca.
"Sana bu renk hep çok yakışırdı zaten, hep söylerdim. Bilerek mi bordo giydin bugün?"
Zeynep sustu. Giray derin bir nefes aldı. Zeynep'in suskunluğunu yanlış anladı.
"Pişman mı oldun geldiğin için? Dönmek istiyorsan seni eve geri götürebilirim. Bugün özel bir gündü senin için."
Zeynep'in artık sabrı taşmıştı. "Hala aynısın." dedi kısık sesiyle. Ardından bakışlarını Giray'a çevirdi. Sesini yükseltti. "Hala beni başkalarına itmeye çalışıyorsun! On iki yıldır beni sürekli başkalarına ittin! Başkasıyla mutlu ol, dedin! Ben seni mutlu edemem, dedin! Ama bana bir kere fikrimi sordun mu? Bana bir kere kiminle mutlu olduğumu sordun mu?"
Giray, suçunu bilerek başını öne eğdi. Haklıydı.
Zeynep, doğruldu ve Giray'ın tam karşısına geçti. "Madem bu kadar korkak bir adamdın, madem benim aşkım sana ağır gelecekti bana niye söz verdin? Askere gitmeden önceki son gün bana neden söz verdin? Döndüğümde her şey başka olacak, dedin! Senin elini hiç bırakmayacağım, dedin!" Zeynep ağırca yutkundu. Fısıldadı. "Seni seviyorum, dedin."
Giray başını kaldırıp gözleri dolu olan kadına baktı. Gözlerinde hala ona karşı hisleri olduğunu görmek ona cesaret verdi.
"Evet, dedim. Sözlerimi tutacaktım!"
"Korkaksın sen." dedi Zeynep, tükürürcesine. "Korkaksın, korkaklar sevemez!"
"Korkağım evet! Ama ben o gün hem korkak hem katil oldum Zeynep!" Sevdiği kadının adı dudaklarından bir lütuf gibi çıkmıştı. Onun adını söylemek bir lütuftu çünkü.
Bir elini havaya kaldırdı. "Bu elleri görüyor musun? Bu eller kana bulandı! Adım kana bulandı, ben kana bulandım!" Sesiz titredi. "Ben katil oldum..."
"Kendine şöyle demeyi kes!" dedi Zeynep sinirle. On üç yıl bu adamı bu kelime yüzünden kaybetmişti. Nefret ediyordu o kelimeyi duymaktan.
"Ben o kelimeyi söylemeyi bıraktığımda hiçbir şey değişmeyecek! Benim hala ellerimde ve adımda o kan lekesi! Ben bu kirli ellerle nasıl senin o temiz ellerini tutabilirdim? Bu kirli bedenim senin yanında nasıl durabilirdi? Adım, adının yanına nasıl yakışırdı?"
Zeynep, öfkeyle ellerini saçlarının arasından geçirdi. "Delireceğim! Sen annenin hain planının ve onun günahının bedelini ödedin! Annen yalan söylemese sen..." O kelimeyi söylemeye dili varmadı.
"Ne? Annem yalan söylemese ben katil olmayacak mıydım?"
"Evet! Her şey daha farklı olacaktı. Annen sırf kendi adını korumak için senin adını ve hayatını kirletti! Ortada bir suçlu varsa o da o kadın! Sen anneni korumaya çalışırken suçlu oldun."
Giray hüzünle başını iki yana salladı. "Bu hiçbir şeyi değiştirmezdi. Ben sonuçta katilim ve bu sonsuza kadar böyle gidecek."
"O zaman neden geldin? Neden bu gün geldin? Madem düşüncelerin hiç değişmedi, ben sana layık değilim. Neden geldin ve bugünümü mahvettin?"
"Ne olursa olsun, benim adımın önündeki ya da ardındaki sıfatlar ne olursa olsun, benim içimdeki tek güzel ve iyi şey sendin, sensin. Ben, sen olmadan tam olamıyorum. İçerideyken o lanet dört duvar bana engel oluyordu, ama şimdi sana gelmeme engel daha büyük şeyler olmasın istedim. Evine gelip sana "gel" demeye yüzüm yoktu, onca geri çevirişten sonra. Ama sen yine de bana geldin. Bu saatten sonra dağlar, denizler, yollar engel olsa da ben sana geleceğim. Kalbini kırdım, hepsini tek tek sevgimle onaracağım. İstersen yani..."
"Ne zaman içeriden çıktın? Bana niye söylemedin? Hadi sen söylemedin, babam niye söylemedi?"
"Babandan sana söylememesini ben istedim. Çünkü benden haber alamazsan vazgeçerim sandım."
"Ne zaman çıktın?" diye soruyu yineledi sertçe.
Giray bakışlarını çevirdi. "Birkaç ay oldu."
"Birkaç ay oldu ve sen beni görmeye gelmedin!" Zeynep şaşkınlıkla baktı. "Ben babam telefondan konuşurken duydum. Birkaç gün olmuştur diye tahmin etmiştim. Sen birkaç aydır dışarıdasın öyle mi?"
"Babanı telefondan konuşurken mi duydun?"
"Evet! Bedir ile konuşuyordu. "Giray hapisten çıktığından beri" falan dedi. Ben de bana gelmen için, benimle görüşmek isteyen bir adamın teklifini kabul ettim. Bunu duyup bana gel, diye. Ama zaten benim yanıma da Feyza geldi. Sen gelmedin! Sen beni hiç sevmemişsin ki Giray! Sevsen çoktan gelirdin."
Zeynep arkasını döndü. Giray, onu kaybetmekten korkarak hızlıca arkasından gitti ve kolundan tuttuğu gibi sarıldı kıza. Kaçmasından korkarak sıkıca sarıldı bir eliyle ince beline. Diğeriyle saçlarını sevdi.
"Özür dilerim. Ben korkak bir adamım. Senin mutsuz etmekten ölesiye korktuğum için sana gelemedim. Senin de adın kirlenmesin diye sana gelmekten korktum. Dürüst olayım, bugün de Feyza seninle konuşmasa yanına gelmeyecektim. O adamı sevmiş olma ihtimalinden, sen tam onu sevmişken yanlış zamanda gelmekten korktum. Sen sırf güzel bir hayat yaşa diye senden sonsuza kadar uzak dururdum ben Zeynep."
Zeynep, kolarının arasından çıkmak için çırpındı. "Sen yarın yine 'seni mutsuz ediyorum' diyerek hayatımdan çıkacaksın. O yüzden şimdi bırak beni!"
Giray kıza daha sıkı sarıldı. Başına öpücükler koydu. "Seni çok seviyorum ben Zeynep. Tahmin edemeyeceğin kadar çok seviyorum!" Zeynep'in çırpınışları durdu. "Ama sen bugün o adama değil de baan geldin. Bu yüzden andım olsun ki senin elini asla bırakmayacağım. Her gün yanında olarak on üç yıllık hasretimizi dindireceğim."
Yavaşça kızdan ayrıldı ve yüzlerini hizaladı. "Tabi sen istersen... Hala beni seviyor musun?"
Zeynep, alnını Giray'ın alnına yasladı. "Sana inanmıyorum. Bu yüzden bu sorunun cevabını ben sana inanıncaya kadar duyamayacaksın."
Giray kocaman gülümsedi. Bu, kendisini kanıtlaması için ona verilen bir şanstı ve Zeynep sevmediği insana böyle bir şansı vermezdi. Yani bu kız hala onu seviyordu.
"Sana, seni ne kadar sevdiğimi kanıtlayacağım güzelim."
Zeynep, kollarında mayıştığı adama daha çok sokuldu. "Seni asla affetmeyeceğim." dedi kesin bir sesle.
Giray başını salladı. "Beni asla affetme. Bana bu kötülüğü yapma."
Giray affedilecek şeyler yapmamıştı. Bunu da hak etmiyordu. Bu yüzden kızın onu affetmesini kaldıramazdı. Kız onu affetmesindi ama hep böyle kollarının arasında olsundu.
Ne kadar süre öyle sarıldılar, bilmiyorlardı. En sonunda Zeynep ayrılınca Giray da ayrılmak zorunda kaldı. "Sana yazdığım hiçbir nota cevap vermemenin cezasını çekeceksin." dedi Zeynep, sinirli bakışlarla.
Giray başını salladı. "Çekerim." Kız ona umut bağlamasın diye hiçbir mektubuna cevap vermemişti. Ama kız ona mektup yollamaktan bir an bile vazgeçmemişti.
"Döndüğünü bana haber vermemenin cezasını da çekeceksin."
"Çekerim."
"Babamı bu oyununa alet etmenin ve babamı bile haftada bir ararken beni hiç aramamanın cezasını da çekeceksin." Giray duraksadı. Aslında ayda bir, arkadaşının içeriye gizlice soktuğu telefondan Zeynep'i gizliden arıyordu. Birkaç saniye Zeynep'in sesini duyup telefonu kapatıyordu. Bundan kızın haberi yoktu. Olmayacaktı.
Başını salladı. "Bana vereceğin tüm cezaları çekmeye hazırım. Yeter ki sen yanımda ol."
Zeynep, çenesini Giray'ın koluna yasşayıp yüzüne baktı. Boyu hep Giray'dan kısaydı. Hala aralarındaki bu mesafe hoşuna gidiyordu. "Yüzün değişmemiş pek. Hala benim tanıdığım on sekiz yaşındaki Giray gibisin. Sadece, daha da büyümüşsün."
"Bunu duyduğuma sevindim. Otuz iki yaşında olacağım yakında. Yaşlanmayı sevmedim. Hep 18 yaşında kalmayı isterdim. Senin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim ama... Büyümüşsün. Zaten benim gözümde çok güzeldin ama daha bir güzelleşmişsin. Üstelik üzerindeki elbise çok yakışmış." Üzerindeki elbisenin ona bu kadar yakışmasını fena kafaya takmıştı. Çünkü başka bir adam için hazırlanmıştı.
Zeynep de sesindeki kırıklığı anlamıştı. Ama yapacak bir şeyi yoktu. Bu olayı her ne kadar Giray'ı yanına getirebilmek için planlasa da görünürde gelecek olan misafirler için hazırlanmıştı.
Giray, Zeynep'in ona bakan güzel yüzünü izlerken omunla geçirdiği son anlar aklına geldi. "Seninle ilgili çok büyük bir pişmanlığım var."
Zeynep kaşlarını çattı. "Neymiş?"
"Ben askere gitmeden önceki son buluşmamızda..."
"Yani bugünden önceki seni som görüşümde..." diye düzellti Zeynep. Giray derin bir nefes aldı. "Evet, seni son görüşümde. Bana sıkıca sarılmıştın. O an seni öpmek istemiştim. Ama çok heyecanlıydım. Ne dediğimi hatırlıyor musun?"
Zeynep hafifçe gülümsedi. O ana gitmişti. Başını Giray'ın alnına yasladı. Heyecanla titredi. "Döndüğümde seni gördüğüm ilk an, dudaklarından uzun bir öpücük alacağım." Zeynep, Giray'ın cümlesini harfi harfine söylemişti.
"Evet, bu cümlem için çok pişmanım. O an heyecanıma yenik düşmeyip seni öpmeliydim. Nereden bilebilirdim ki araya on üç yıl gireceğini? Seni çocukluğumdan beri seviyorum ama sana ayrı dudaklarına ayrı hasretim."
Zeynep başını hafifçe kaldırıp Giray'ın gözlerine daldı. "On üç yıldır dönmeni ve bu cümleni hatırlamanı bekliyordum." Zeynep'in dudaklarına düşen bakışlarıyla yutkundu.
"O zaman sana karşı verdiğim sözlerden birini yerine getirmeme izin ver." Ellerini kızın yanaklarına koydu. "Bu, ayrılığımızın üstüne seni gördüğüm ilk an, ve dudaklarından uzun bir öpücük alacağım."
Zeynep'i yavaşça kendine çekti. Dudaklarına eğildi. Kalbi ağzında atıyordu ikisinin de. Bu, ikisinin de ilk öpücüğü olacaktı. Yıllardır birbirlerine kavuşmayı bekliyorlardı.
Giray, yavaş davranıyordu. Zeynep'in geri çekilip çekilmeme konusunda bir karara vermesini sağlayacak kadar bekledi. Zeynep'ten aksi bir hareket görmemişti. Aksine gözlerini kapatıp ondan bir hamle bekliyordu. Zeynep'in de bu öpücüğü istediğine tüm kalbiyle inanınca daha fazla dayanamayıp dudaklarını kızın dudaklarının üstüne bastırdı. Zeynep, Giray'ın kolları üzerindeki ellerini heyecanla sıktı. Bu, iki aşığın ilk kavuşmasıydı. İkisi de heyecandan nefes alamıyordu.
İlk olarak kendine gelen Giray oldu ve dudaklarını araladı. İkisi de tecrübesiz olsa da kalplerinin sesini dinlediler ve uzunca bir süre birbirlerinin dudaklarında soluklandılar.
İlk geri çekilen Zeynep oldu. Sıklaşan nefeslerini düzene sokmaya çalıştı. Giray da ondan farklı değildi. İkisi bir süre soluklandı. Ardından bu sefer ilk hamleyi yapan Zeynep oldu ve Giray'ın dudaklarına uzandı.
Yine uzun sayılabilecek dakikalardan sonra ayrıldılar ve Giray alnını Zeynep'in alnına yasladı. Nefes nefese kalmışlardı. "Evlen benimle Zeynep." dedi Giray, düşünmeden.
Zeynep şaşkınlıkla geri çekildi. "Ne?"
"Sen her ne olursa olsun benim evlenme ihtimalimin olduğu tek kadınsın. Eğer evleneceksem bu sadece seninle olurdu. Erken olduğunu düşünebilirsin ama aslında biz on üç yıl kadar geç kaldık birbirimize. Ben senden daha fazla ayrı kalmak istemiyorum. Otuz iki yaşında adam oldum, ama benim senden başka hayalim olmadı."
Zeynep dolu gözlerle karşısındaki sevdiği adama bakıyordu. Bu sözleri ondan duyacağı anı ne kadar çok beklemişti. Bu şekilde hayal etmemişti ama ne önemi vardı? Zeynep için de şu ana kadar evlenme ihtimalinin olduğu tek adam Giray'dı. Ondan başkasıyla olamazdı. Eğer olabilseydi bugün Giray'a ilk öpücüğünü vermiş olmazdı.
Giray, Zeynep'in düşünceli bakışlarını görünce hızlıca anlatmaya devam etti. "Benim bir hayat kurabilmem tamamen sana bağlı. Sen benim hayatımda olursan ben hayata dönerim. Sen yoksan bir ottan farksız yaşarım. Evet, çok geç kaldım. Ama ben bu andan sonrasını sensiz geçirmek istemiyorum. Evlenelim. Bize ait bir yuvamız olsun. İçinde sen ol, ben olayım. O evin içinde biz olalım."
"Giray."
"Hemen bir şey deme. Zaten böyle damdan düşer gibi de olmaz. Sen, istediğin kadar düşün. Ben seni bek-"
"Seni hala affetmedim." dedi Zeynep bir çırpıda.
Giray'ın bakışları hüzünle çöktü. "Biliyorum. Haklısın."
"Seni önümüzdeki en az on üç yıl boyunca da affetmeyi düşünmüyorum."
Giray'ın bakışları şaşkınlıkla irileşti. Ardından tepkilerine hakim olup gözlerini kapattı. Başını salladı. "Hakkındır." Giray, gerekirse otuz üç yıl beklerdi bu kızı.
"Evlendiğimizde de bana yaptığın şeyleri her gün kafana vurarak gözüne sokacağım."
"Tamam, istediğin kadar..." Giray, algıları açıldığında duraksadı. "Ne? Ne dedin? Evlendiğimizde mi?"
Zeynep başını salladı. "Seni affetmeyeceğim ama senden uzak da kalamam artık. Evlenelim. Bize ait bir evimiz olsun."
Giray heyecanla kıpırdandı. Elleriyle saçlarını karıştırdı. "Kabul ediyorsun yani? Evleneceksin benimle."
Zeynep başını salladı. Yenilmişlikle başını omzuna eğdi. "Benim senden başka gideceğim bir yol yok ki..."
Giray uzanıp kızın alnına dudaklarını bastırdı. Kollarını ona sardı. "Bundan sonra seni hayal kırıklığına uğratmayacağım. Söz veriyorum."
Zeynep, Giray'a sarılırken son bir saatte neler olduğunu düşündü. Duygu yoğunluğuyla ağlamaya başladı. Dudağından kaçan hıçkırık sonrası Giray onu fark edebildi.
Ellerini omuzlarına koyarak kızın yüzüne baktı. "Zeynep? Ne oldu?"
Zeynep durmadan ağlamaya devam etti. "Sen... hayal değilsin, değil mi Giray?"
Giray'ın da gözleri doldu. "Değilim bir tanem, gerçeğim."
"Ben... seni çok özledim. O kadar kötü zamanlar geçirdim ki..." Hıçkırdı. "Sana tekrar sarılabildiğime inanamıyorum." Zeynep'in hıçkırıkları çoğaldı ve on üç yılın acısını çıkarırcasına ağlamaya başladı.
Sevdiği kızın gözyaşalrına derman olamayan Giray da aynı sebeplerden ağlamaya başladı. Zeynep'in bacaklarında derman tükenince ikisi de yere çöktü. Giray, sırtını arabaya yaslarken Zeynep'i de kucağına çekti. Kucağında ufaldıkça ufalan Zeynep, başını Giray'ın göğsüne yasladı. Giray da saçlarını öperek artık ondan ayrılmayacağını belli ediyordu.
İki aşığın vuslatı geç olmuştu, sancılı olmuştu ama artık birbirlerini bulmuşlardı. İkisi de gözlerindeki yaşları geçmiş için akıtıyorlardı. Geçmişin yası bittiğinde ikisi de gelecekleri için birbirlerine sıkı sıkı tutunacaklardı. Çünkü önlerinde yaşanmayı bekleyen upuzun, güzel bir hayatları vardı.
×××
Giray artık sevdiğine kavuştu.
On üç yıllık ayrılık, çokça hasreti beraberinde getirdi. Bu yüzden bu barışma erken gibi gözülebilir ama aslında geç bile. Zeynep hâlâ kırgın ve öfkeli, ama aşkından daha büyük değil öfkesi. Tüm sorunlar oturulup ilal ki konuşulacak ancak önce hasret gidermeleri gerekiyordu.
Buruk bir şekilde bunu yazıyorum ki: BİR SONRAKİ BÖLÜM FİNAL
O yüzden finalde görmek istediğiniz sahneleri buraya yazın.
Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛
Seviliyorsunuz!💜
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro