Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

42. Bölüm: Kış Gülü

Bölüm medyası: Feyza ve Bedir (temsili)

Bölüm şarkısı: Kaset- Sevmek Güzel

×××

Kabuslarımızı, hayatımızdaki kaçmak istediğimiz gerçekler oluşturur. Kabuslar, yüzleşmekten korktuğumuz şeyleri en savunmasız anımızda kaçamayacağımızı bilerek yüzümüze yüzümüze vurur.

Benim kabusum da Arda olmuştu. Saatlerdir uyumadığım için yorgundum ve yatıp uyumak istemiştim ama ikidir beni yoklayan kabuslarım daha fazla uykuya izin vermemişti.

Yatağa girdiğimden beri toplasan iki saat uyuyabilmişimdir. Hâlâ yorgun hissediyordum ama daha fazla uyuyabileceğimi de sanmıyordum. Şu an için uyku demek Arda demek gibiydi.

Yatağın başında oturan ablam kalktığımı görüp ayaklandı. "Ne oldu ablacığım? Bir şey mi istiyorsun? Söyle, ben getireyim."

"Bir şey istemiyorum." dedim pürüzlü sesimle. "Uyuyamıyorum sadece."

Yorganı kaldırıp yanıma oturdu. Kollarını açtı. Hiç düşünmeden kollarının arasına girdim. Sırtımı sıvazladı. "Geçecek. Bu da geçecek. Birlikte atlatacağız."

Geri çekilip yüzüme baktı. Ardından bakışları boynuma indi. Kızarıktı muhtemelen. Banyoda Arda'nın dudaklarını değdirdiği yerleri tenimi kazıya kazıya silmiştim. Onun dokunuşlarını bedenimde istemiyordum.

"Çok korktum sana bir şey olacak diye, kuzum." dedi yanaklarımı içten bir şekilde öperek. "Çok şükür sağ salim geldin." Omuzlarımdan tutarak biraz geri çekti. "O şerefsiz, sana kötü bir şey yapmadı değil mi?" dedi. Gözlerinden korktuğu anlaşılıyordu. Ben de çok korkmuştum.

"Yapmadı." dedim başımı hızlıca iki yana sallayarak. "Ama yapacaktı."

Tekrar beni kendine çekip sarıldı. Birkaç damla göz yaşı döktüm. "Şşt, tamam güzelim. Geçti. Sakin ol. O bulunacak. Sana ve bize yaşattığı şeylerin cezasını çekecek."

Umarım.

Bir süre ablamla sarıldık. "Annem gitti mi?" dedim.

"Gitti teyzemlerle birlikte." dedi. Zor zamanımda bana destek olacak bir anneye ihtiyacım vardı belki ama artık alışmıştım. Hâlâ şımarık bir çocuk gibi annemi isteyip ablamın emeklerini göz ardı edemezdim.

"Babam?"

"Babam biraz kötü oldu, hava almaya çıktı."

"Bedir?" dedim son bir umut. Ona sarılmaya ihtiyacım vardı.

"Bedir üst katta, Erdem ile birlikte." Başımı salladım.

"Bedir'i çağırmamı ister misin?" diye sordu ablam.

O an Bedir'e olan özlemim fazlaca ağır bastı ve başka şey düşünemeden başımı salladım usulca. Ablam ayağa kalktı ve odadan çıktı.

Üstümde zaten yeni giydiğim eşofman takımı vardı, bu yüzden ellemedim. Banyoya gidip yüzümü yıkadım. Bedir, ağlamamı görmemeliydi.

Banyodan çıktığımda salondan sesler geliyordu. Bedir çoktan gelmişti. Ablam onu çağırınca koşarak gelmiş olmalıydı.

Hızlı adımlarla odaya geldim. Ayakta dikilen ablam ve Bedir'i görünce ona doğru ilerledim. "Bedir."

Bedir sesimle birlikte bana döndü ve kollarını açtı. "Gel güzelim."

Ben kollarının arasına girerken ablamın "Ben yukarıdayım." dediğini duydum. Cevap vermedik. Kapı kapanma sesinden bir süre sonra ayrıldık. Bedir yanaklarımı avuçlarının içine hapsetti. "İyi misin güzelim? Uyuyamadın mı?"

Başımı iki yana salladım. "Uyuyamadım."

Elimden tutup koltuğa çekti. Yan yana oturduk. "Bugün çok yorgun hissediyorum. İfade vermeye yarın gitsek olur mu?"

"Tamam, ben karakolla konuşurum. Zaten Vedat abi bugün gitti ama yarın yine gelecek. Onunla birlikte ifade verirsin. Olur mu? Yanında olur senin."

Yaşadığım şeyleri bilmesini istemesem de başımı salladım. Yanımda olması bana güven verirdi. "Olur."

Koluna başımı yasladım. "Uyumak istemiyorum, uyandığımda yine onun yanında olacağım diye korkuyorum."

Kolunu çekti ve beni göğsüne yaslayıp kolumu omzuma sardı. "Bir daha böyle bir şey olmayacak. Olmaması için elimden geleni yapacağım." dedi güven veren sesiyle. "Seni almaya gelmediğim için de çok pişmanım. Bundan sonra hiçbir yere tek başına gitmeyeceksin, tamam mı? En azından o şerefsiz yakalanana kadar. Bir yere gitmek istediğinde bana haber ver, ben seni götürürüm."

"Her an yanımda olamazsın."

"Olacağım." dedi keskin bir tonda. "Her an olacağım."

Her an yanımda olamazdı, yeni girdiği işten sürekli izin alıp ayrılamazdı, biliyordum ama yine de üstelemedim.

"Bu ne?" dedi sinirli bir sesle. Neyi kastettiğini görmek için başımı göğsünden kaldırdım. Kızarmış olan boynuma bakıyordu. "O şerefsiz mi yaptı? Daha önce görmedim ben, o mu yaptı?" dedi yutkunarak. Duyacağı şeylerden korkuyordu.

"Ben yaptım." dedim.

"Ne?" dedi şaşkınlıkla.

"Evet, banyoda. Onun dokunduğu yerlerde iz kalmasın istedim. Ovaladım, izleri çıksın diye."

Anlattıklarımdan dolayı kafasında oluşan yeni soru işaretlerini görebiliyordum. Soru işaretleri onu boğuyor gibiydi. Gözleri doldu. Yutkundu. "O... sana..."

"Hayır." dedim. Anlık bir rahatladı. "Sadece boynumu öptü. Dokunmadı ama eğer onu bıçaklayamasaydım dokunacaktı. Ben onu bıçakladım." dedim, sanki bunun yeni farkına varıyor gibi.

Ben, birini bıçaklamıştım.

"Ben, bıçakladım." diye tekrar ettim. Gözlerindeki ikilemi gördüm. Yanaklarımı tutup başımdan öptü. "Şşt, sakin ol. Sen sadece kendini korudun. Yapmak zorundaydın ve iyi ki yaptın. Sen onu yapmasaydın o sana zarar verecekti. Sakın, sakın kendini suçlama."

Bir şey söylemedim ve ona sarıldım. Gözlerimi kapatıp kokusunu içime çektim. Olmak istediğim yer burasıydı işte.

Eşofmanımın üstünden omzumda dudaklarını hissettim. Dudaklarını hemen ardından tenimde hissedince kaskatı kesildim. Bir anlığına yine o lanet evin mutfağındaymışım gibi hissetmekten kendimi alıkoyamadım ama hemen kendime hatırlattım. Bu adam senin sevdiğin adam, Bedir.

Dudaklarını boynuma bastırdı ve ardı ardına öpücükler kondurdu. "Ben, tenindeki ve ruhundaki tüm izleri öperek iyileştiririm. Sen sakın canını yakma." dedi kulağıma doğru.

Öpücüklerinin etkisindeyken cevap veremedim. Bir insanı severken onun dokunduğu yerleri de seviyordunuz. Bedir'e olan sevgim ve güvenim dolayısıyla beni öptüğü için mutlu olurken Arda'nın parmak ucuyla değdiği her yerimi kesmek ve yok etmek istiyordum. Birinin öpücüğü acıtırken birininki iyileştiriyordu. Sevginin gücü müydü bu?

"İyileştin mi?" diye sordu. Boynumun diğer tarafını gösterdim. Orayı da aynı şekilde özenle öptü ve iyileştirdi.

"Başka?" diye sordu ama kendini sıkıyordu. Başka bir şey olmaması için içinden yalvardığına emindim.

İki elini de tuttum sıkıca. "Elimi tuttu." dedim. Kendini kastığı yüzünden belli oluyordu. Sabırla iki elimin üstüne de öpücüklerini sıraladı.

"İyileştim." dedim gözlerine bakarak. "İyileştirdin."

"Her zaman seni iyileştirmek için yanında olacağım sevgilim." dedi saç bitimimi öperek. Aniden ellerinden kurtuldum ve göğsünden itleyip uzaklaştırdım. "Bana sevgilim deme!"

Önce şaşkınlıkla yaptığıma anlam veremedi. Ardından anlamış gibi gözlerini yumdu. Açtığında sakin bir şekilde gülümsedi. "Tamam, güzelim. Demem."

Onu az önce nasıl hırsla ittiysem bu sefer bir o kadar yavaşça sokuldum göğsüne. Kızar ya da istemez zannederken kollarını etrafıma doladığında titrekçe bir nefes verdim. "Özür dilerim. Seni itledim. Öyle yapmak istememiştim."

"Özür dileme. Sadece sarıl." dedi saçlarımı okşarken. "Uyumak ister misin?"

"Hayır, kabus görüyorum." diye mırıldandım.

Derin bir nefes aldı. "Ama gözlerinden uyku akıyor ve yorgunsun. Burada uyu, ben yanında beklerim." dedi.

"İstemiyorum." diye direttim. "Peki." dedi yine sakince. "Sen nasıl istersen."

"Dizlerine yatabilir miyim? Saçlarımı okşarsın." diye sordum ve yüzüne cevap bekler gibi baktım. Güldü. "Sormana gerek bile yok, seve seve." dedi ve elini dizlerine vurdu. "Gel."

Gülümseyerek koltukta aşağı kaydım ve ona sırtımı dönüp başımı bacaklarına yasladım. Elleri hemen saçlarımı buldu. Ellerinin saçlarımda gezinmesi muhteşem bir histi.

"Evinin temizlik işi ne oldu?" dedim endişeyle. "Ben gelemeyince kaldı."

"Feyza." dedi kızgın bir ses tonuyla. "Temizlik mi düşünüyorsun hâlâ? Zaten her şey onun yüzünden oldu."

"Temizlik yüzünden değil. Pusuda bekliyormuş zaten. Başka bir şey için dışarı çıksam da aynı şeyleri yaşayacaktık." dedim, kendini suçlu hissetmemesi için. Ki doğruydu da dediklerim. Bedir'in yeni evine gitmek için değil de başka bir şey için evden çıktığımda da kaçırabilirdi beni. Olmayacağının garantisi yoktu.

Cevap vermedi. Başka türlü kaçırılma ihtimallerini kafasında kuruyordu muhtemelen, saçımdaki eli durmuştu.

"Hadi, saçlarımla oyna." dedim. Tekrar eli hareketlenince her şeyi boş verip anın keyfini çıkardım.

Yine Bedir'in kollarında dinmişti yorgunluğum ve tüm korkularım. Öyle ki, bunun bağımlısı olmaktan korktum. Sürekli sürekli istemekten...

Her ne kadar kabus göreceğim korkusuyla gözümü kırpmamaya çalışsam da Bedir'in ellerinin, dizlerinin sıcaklığı ve yanında olmamın verdiği güven istemsizce göz kapaklarımı ağırlaştırmıştı. Fiziksel ve zihinsel yorgunluğum nedeniyle gözlerimi daha fazla açık tutamadım.

"Yapraklarını kopartmaya çalışıyorlar Kış Gülü, ama ben buna izin vermeyeceğim."

×××

Yerimde rahatsızca kıpırdanırken gözümün önüne gelen saçları kenarı çektim. Gözlerim yavaşça aralandı. Tanıdık bir oda görmemle rahatladım. Her an farklı bir yerde uyanacağım diye aklım çıkıyordu. Neyse ki kendi evimdeydim.

Yattığım yeri fark edince doğruldum. Bedir'in dizlerinde uyuyakalmıştım. O kadar rahattı ki tüm yorgunluğum geçmişti.

Bedir de benden farksız değildi. Başını kanepeye yaslamış, bir eli saçlarımdayken uyuyakalmıştı o da. Bu şekilde uyanmak içimi sıcacık yaptı.

Elimi alnına düşen saçlarına götürmek isterken ablamın sesini duydum. "Feyza." dedi sessizce.

Arkamı döndüm, kapının ağzında dikiliyordu. Bir bana bir de hala uyuyan Bedir'e bakıyordu. "Uyumuşuz." dedim omuz silkerek.

"Biliyorum, babam söyledi." dedi sırıtarak.

"Ne?" dedim şaşkınlıkla. "Babam mı?"

Başını salladı. " Ben yukarıdaydım, az önce babam geldi. Bir garipti. Ne olduğunu sordum. 'Git aşağıdan Feyza'yı uyandır, yemek yesin biraz' dedi. Meğer karın ağrısı başkaymış." dedi gülerek. "Sizi görmüş. Ben de uyanmanızı bekliyordum. Biraz daha uyanmasan kaldıracaktım."

"Eyvah." dedim elimle ağzımı kapatarak. "Babam görmüş bizi!"

"Babam bugün sizi böyle dip dibe görmeye alıştı." dedi elini sallayarak. "Şimdilik bir şey demiyor, bakalım sonra tepkisi ne olacak?" Kapıya doğru ilerledi. "Mutfaktayım ben yemek hazırlıyorum, kaldır Bedir'i de yemek yiyin."

Ablam odadan çıktıktan sonra bir süre şoku atlatmaya çalıştım. Tamam, Bedir ile öylesine bir ilişkim yoktu. Önünde sonunda babama söylemek istiyordum ama bu şekilde öğrenmesini istemezdim. Babamı karşıma alıp "benim bir sevgilim" var demektense böyle sözsüz bir şekilde öğrenmiş olması benim işime gelmişti belki ama babamın benim ağzımdan duymak isteyeceğini biliyordum. Erdem abiyi de bizzat ablamın ağzından duymuştu çünkü.

Bedir'in kıpırdanmasıyla bu konuyu düşünmeyi erteleyip ona döndüm. Bir elimi saçlarına atıp okşarken, diğer elimi yanağına kapatmıştım. "Bedir." diye mırıldandım.

Yerinde biraz daha kıpırdadı ve ardından gözleri açıldı. Ela gözleri günümü aydınlattı. Beni gördükten sonra dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı. "Feyza?"

"Uyumuşuz." dedim.

Etrafa bakıp doğruldu. Bir eli ensesini ovaladı. "Ne ara uyumuşum?" dedi kendi kendine.

"Sen de yorgundun, uyuman normal." dedim gülümseyerek. Sormasam da beni bulana kadar gözüne uyku girmediğini tahmin ediyordum. Muhtemelen dün sabahtan beri yemek de yememişti.

"Ablam yemek hazırlamış, aç mısın?"

Ayağa kalktı ve uzun boyuyla karşıma dikildi. "Ben gideyim eve, baban gelir şimdi. Tatsızlık çıkmasın."

Başım duvarda asılı olan saati bulunca gözlerim şaşkınlıkla aralandı. "Saat akşam beş olmuş."

O da şaşkınlıkla saate döndü. "Yuh! Kaç saat uyumuşuz!"

Sabaha karşı eve gelmiştim zaten. Birkaç saat uyuma çabamdan sonra Bedir gelmişti. Ortalama beş saat uyumuştuk yani.

"Hadi yemek hazır!" diye bağırdı ablam, mutfaktan. Bedir'e, babama yakalandığımızı yemekten sonra söylemeye karar verdim. Şimdi söylersem yemek yemeden kaçar gibi giderdi evden. Söyledikten sonra her halükarda kaçacaktı zaten. Belki de söylememeliydim?

"Hadi gel, ben çok açım." dedim. Bedir'in elinden tutup mutfağa çekiştirerek getirdim. Ablamın hazırladığı yemeklere bakarken ağzım sulandı. Sofraya oturduk ve ben hızlıca yemeye başladım.

Bedir her zamanki gibi benden daha çekingen ve daha yavaş yiyordu. Onun önüne de ekmek itleyerek hızlanmasını sağladım. Güzelce karnımızı doyurduk.

Daha sonra hep birlikte masayı topladık. "Kim var yukarda?" dedim ablama.

"Herkes yukarda, Hazal ve Güney de yeni geldi." dedi gülerek. Ofladım. Babamın yüzüne nasıl bakacaktım? Sevgilimle sarmaş dolaş uyurken yakalanmıştım!

"Bir şey mi oldu Feyza?" dedi Bedir kaşlarını çatarak. Hal değişimlerimi çok iyi takip edebiliyordu.

"Yok, iyiyim. Çıkalım mı yukarı?" dedim.

Birlikte yukarı çıktık. Eve girince bize kapıyı açan Hazal'a sarıldım. "Daha iyi misin? Uykunu aldın mı?" dedi merakla. Bedir ile alakalı bir ima yapıyor zannediyordum ama saf bir merakla soruyordu. Başımı salladım. "Dinlendim, daha iyiyim."

Yanağımı öpüp tekrar sıkıca sarıldı. "Hep iyi ol."

Gülümseyerek sarılmasına karşılık verdim. Kimsenin söylemesine gerek yoktu, ben yokken Hazal'ın da Güney'in de perişan olduğunu biliyordum. İkisi de çok korkmuştu.

İçeri geçtik birlikte. Babaannemin hâlâ gözü yaşlı olduğunu görünce yanına oturup sarıldım. Saçlarımı öperek karşılık verdi.

Bedir'in kapının ağzında dikildiğini görünce ona baktım. Babama bakıp gözlerini kaçırmıştı. Muhtemelen babamın da burada olduğunu tahmin edememişti. Bilseydi gelmek istemezdi. Bu yüzden söylememiştim.

Belki Bedir rahatsız olmuştu, bencillik mi yapıyordum bilmiyorum ama Bedir'in yanımdan ayrılmasını istemiyordum. O şerefsiz hâlâ bulunamamıştı ve Bedir'e zarar vermesinden çok korkuyordum.

"Bedir, otursana şöyle." dedi ablam. Başını sallayarak Erdem abinin yanına oturdu.

Ortamda sessizlik oluştu bir müddet. Sessizliği ilk bozan babam oldu. "Kızım, ifade vermen için aradılar karakoldan az önce." dedi Bedir'e kısaca bakıp. Bedir, kendisini arayacaklarını söylemişti ama biz uyurken duymamış olmamız muhtemeldi.

"Ben geleceğimizi söyledim ama istersen yarın da gidebiliriz."

"Yarın Vedat abi gelecek tekrar. Avukatla birlikte ifade vermesi daha sağlıklı olabilir." dedi Bedir.

Babam, Bedir'i anlayışla dinledi. Bana döndü tekrar. "Tek başıma yapamam diyorsan yarını bekleyebiliriz."

Derin bir nefes aldım. Zaman kaybetmeye gerek yoktu.

"Avukatla birlikte ifade vermem daha sağlıklı olacak belki ama polislerin onu bulamadığı her an aleyhimize işliyor. Bir an önce ifade verip işlerini kolaylaştırmalıyız. Belki benim anlatacağım şeyler bir ipucu olabilir." Babaannemin kollarından çıkıp ayağa kalktım. "Sanırım en iyi zaman, şu an."

Benimle birlikte Bedir, Erdem abi ve Güney ayaklandı. Onlara kaşlarımı çatarak baktım. "Bir kişi gelse yeterdi."

"Dördünüz gidin, daha sağlıklı." dedi babam da ayağa kalkarak. Eve dönebilmem için olabildiğince önlem almak istiyordu.

Erdem abi, Bedir ve Güney odadan çıkarken babamın yanına gidip sarıldım. "Ben iyiyim, sen de iyi ol."

"Sen iyi olduğunda ben de iyiyim zaten." dedi başımı öperek.

Geri çekilip yüzüne baktım. Babama hiçbir zaman pişmanlık ve utanç ile bakmak istemiyordum. "Ben sana anlatacaktım, böyle öğrendiğin için özür dilerim." dedim, babamın hayal kırıklığına uğramış olmasını düşünürken.

Eğilip alnıma öpücük kondurdu. "Bunu düşünme sen. Sen benimle bu konu hakkında konuşmak istediğinde ben ne düşünüyorsam zihnimde sıfırlayacağım ve sadece senin söylediklerine inanacağım." dedi.

Sıkıca sarıldım. "Çok teşekkür ederim, bana güvendiğin için. İyi ki varsın."

"Sen de iyi ki varsın güzel kızım."

×××

Karakoldan çıktığımızda üzerimden bir yük daha kalkmış gibiydi. Tahmin ettiğimden daha kolay geçmişti. Önce bir psikologla konuşup ona yaşadıklarımı anlatmıştım. Psikolog, ifade verebilecek düzgün bir zihne sahip olduğumu söyleyince yine onunla birlikte polislere ifade vermiştim.

Bu kadar rahat olmamın sebeplerinden biri de, beni kapı dışında bekleyeceğinden emin olduğum üç erkekti. Nitekim, kapıdan çıkar çıkmaz da onları görmek güven vermişti.

Birlikte tekrar eve geldik. Arabadan indikten sonra eve yönelirken Bedir'in geriden geldiğini görüp ona döndüm. "Hadi, gelsene."

"Sen gir içeri, dinlen." diyerek kaçamak bir cevap verdi.

Yanına adımladım. "Sen gelmiyor musun?"

"Yok." dedi gözlerini kaçırarak.

"İşin mi çıktı?"

"Hayır ama..."

"Babamdan kaçıyorsun?"

Cevap vermedi. Gülümsedim. "Bedir? Cevap versene."

Oflayarak saçlarını karıştırdı. "Baban, çok ani öğrendi. Şimdilik senin hatırına bir şey demiyor ama böyle gözüne sokar gibi de karşısında durmak istemiyorum. Yarın öbür gün sert bir tepki verebilir, babanla aranın bozuk olmasını istemiyorum. Bu yüzden... gitsem iyi olacak."

Cümlesini bitirir bitirmez telefonu çaldı. Telefonunu açtı. "Buyurun hocam?"

Bir süre Kenan hocayı dinledi. Ağzına nefeslerini doldurup üfledi. "Gelmek zorunda mıyım hocam? Size bahsettiğim durum... Anlıyorum, teşekkür ederim tekrar. Haber edeceğim size."

Telefonu kapattıktan sonra dayanamayıp sordum. "Ne oldu? Ne diyor hoca? Hem bugün senin işinin başında olman gerekmiyor muydu?"

"Seni bulmadan işe falan gidemezdim herhalde. Kenan hocaya üstten bir şekilde anlattım, izin verdi. Ama yarın akşam kendi takımının hazırlık maçı var, ev sahibiyiz. Maça gelmemi istiyor. Neyse, o kadar da önemli değil. Gitmek zorunda değilim zaten. Hadi sen gir eve."

"Neden gitmiyorsun? Gitmelisin." dedim direterek.

"Aklım sende kalır, maça odaklanamam zaten." dedi omuz silkerek. Gitmek istemiyorsa zorlayamazdım ama gitmesini isterdim.

"Peki." diyerek başımı salladım. "Gelmiyor musun içeri?"

Son bir kez eve baktı. Gelmeyeceğini anladım. "Neyse." diye mırıldandım. "Zaten mahalleye yeterince malzeme olduk, bundan sormasını boş ver." Uzanıp yanağını öptüm. "Görüşürüz o zaman?"

Onu öpmemi beklemiyorken şaşırdı. Ardından gülümsedi. "Görüşürüz."

"Gece seni özlersem görüntülü arayabilir miyim?" dedim ama telefonumun Arda tarafından alındığını sonradan hatırladım.

Elini cebine atıp benim telefonumu çıkardı. Ekranı parçalanmıştı. "Çok isterdim ama telefonun kırılmış. Bunu halleder sana getiririm."

"Ben hallederim." deyip elimi ona uzatsam da telefonu cebine attı.

"O zaman ablamın telefonundan ararım." dedim. Başını sallayıp onayladı. "Çok mutlu olurum."

Baş parmağımla evin kapısını işaret ettim. "O zaman gidiyorum?"

"Dur." Kolumdan tutup kendine çekti, yanağımı öptükten sonra bir adım geri gitti. "Tamam, şimdi gidebilirsin."

Gülerek başımı iki yana salladım ve eve girdim. Herkes babaannemin evinde olduğu için direkt oraya çıktım. Herkesteki sorgu dolu bakışları fark edince kısaca bir sorun olmadan ifade verdiğimi anlattım.

Birkaç saat oturduktan sonra geç olunca Hazal ve Güney evlerine gittiler. Ablam telefonunu bana uzattı. "Bedir."

Hızlıca elinden aldım. "Efendim Bedir?"

"Kapıdayım, beş dakika gelir misin? Karakoldan haber var."

Telefonu hızlıca kapatıp ablama verdim. "Bedir aşağıdaymış, geliyorum birazdan."

Hızlıca merdivenleri indim. Kapıyı açar açmaz Bedir gözüktü. "Ne oldu?" dedim heyecanla. İyi bir haber olmasını diledim.

Kapıyı kapatıp içeri girdi ve ardından kapıyı kapattı. "Yüz yüze haber vermek istedim." dedi. Gülüyordu.

"Söylesene, ne oldu? Ne haberi?" diye direttim.

"O şerefsiz, sınırda yakalanmış." dedi. Ellerimle ağzımı kapattım. "Gerçekten mi?"

Başını salladı. "Gerçekten."

Hızla kollarımı boynuna doladım ve sarıldım. "Şükürler olsun! Çok sevindim!"

Ellerini belime dolayıp sıkıca sarıldı. "Bundan sonra kötü günler geride kaldı, Kış Gülü. Yüzünü hiçbir şeyin soldurmasına izin vermeyeceğim."

×××

Bölüm nasıldı?

Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛

Seviliyorsunuz!💜

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro