Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

41. Bölüm: Kavuşmak

Bölüm medyası: Bedir ve Feyza temsili❤

×××

Bedir Devran

Sevgi her şeyin üstesinden gelir, diyorlardı. Annemi ve babamı kaybettikten sonra sevgi denen şeyin varlığını unutmuştum ama yıllar sonra bana sevginin, aşkın varlığını en güzel şekilde hatırlatan ve iliklerime kadar hissettiren harika bir kadınla beraberdim.

Diyetisyen ve psikolog eşliğinde yemek yiyememe sorunuma çareler aramıştım, basketbola geri dönüp iyi bir işe sahip olmuştum ve her anlamda kendimi güçlü hissediyordum. Onun sayesindeydi. Feyza, gerçekten harika bir kadındı. Ve ben bu kadınla hayatımın sonuna kadar beraber olmak istiyordum.

Telefonu kapattıktan sonra etrafı kolaçan ettim. Kenan hocanın dediği gibi çok pis bir ev değildi ama bir süre boş kalmasından ötürü elbette temizliğe ihtiyacı vardı. Feyza ısrar etmeseydi Kenan hocadan temizlik için birilerini ayarlamasını isteyecektim. Zira ben pek anlamazdım bu işlerden ama Feyza her zamanki gibi beni benden daha önce düşünmüştü.

İçimdeki heyecanla mutfağa girdim. Bu evime ilk defa gelecekti Feyza. Temizlikten önce onunla güzel bir kahvaltı yapmak istiyordum. Hatta onu ikna edebilirsem temizlik yaptırmayı düşünmüyordum. Zaten dersleriyle yoruluyordu, bir de benimle yorulmasını istemiyordum.

Mutfağa girip dolaplara baktım. Dolaplarda birkaç mutfak araç gereci vardı. Bana yeter de artardı bile.

Saate baktım. Feyza'nın çoktan otobüse binmiş olması gerekirdi. Hızlı davranıp kahvaltı için hazırlık yapmam gerekiyordu.

Anahtarı ve telefonumu alıp evden çıktım. Birkaç sokak ötedeki fırına gittim. İki simit istedim. Yaşlı adam simiti hazırlarken kenardaki böreklere gözüm çarptı. "Biraz da peynirli börek alabilir miyim?" dedim elimle işaret ederek. "Feyza çok sever."

Adam başını sallayarak gülümsedi. Bir iki tane de poğaça istedim. Elimdeki poşetlere bakarken abartıp abartmadığımı düşündüm. İkimiz yiyebilir miydik?

"Olsun. Feyza bana zorla yedirir." dedim gülerek. Çoğu zaman az yiyebilmeyi isteğim dışında yapıyordum ama birkaç kez de Feyza'nın benimle uğraşmasını istediğim için yaptığım olmuştu. Kızınca ve benimle uğraşırken çok tatlı olduğundan haberi yoktu kesin.

Elimde poşetlerle fırından çıktıktan sonra markete girip peynir zeytin ve reçel aldım. Bir paket de yumurta aldım. Ben yemesem de Feyza severdi. Salata için de birkaç domates ve salatalık aldıktan sonra marketten çıkacakken aklıma gelen şeyle elimi alnıma vurdum. "Çay! Feyza çaysız kahvaltı sevmez."

Gerisingeri döndüm ve bir paket de çay aldıktan sonra marketten çıktım. Evin yolunu arşınlarken son beş dakikada Feyza'nın nasıl da hayatımın tam merkezine oturduğunu düşündüm. Sağım solum o olmuştu. İyi ki olmuştu.

Eve girdikten sonra dolapları karıştırarak bulduğum çaydanlığı yıkadım ve çay suyunu koydum. Diğer aldıklarımı da buzdolabına yerleştirdim. Saate baktım. Acaba adresi mi bulamamıştı Feyza? Öyle olsa kırk kez arardı.

Telefondan adını buldum ve aradım. Telefon birkaç kez çaldı ve daha sonra kapandı. Kaşlarım çatıldı. "Herhalde otobüste daha, kalabalıksa duymuyordur."

Kahvaltı için ikişer bardak çatal yıkayıp kuruladım ve çayı demledim. Feyza hâlâ aramama geri dönmeyince tekrar aradım. "Çalıyor, aç hadi Feyza."

Telefon tekrar kapandı. Ofladım. "Normalde elinden ayırmazsın telefonu. Senin telefonun bizim ilk öpücüğümüze bile mâl oldu ya! Ama şimdi duymazdan gel." diye söylendim.

Art arda iki kere daha çaldırdığımda yine aynı sonuçla karşılaştım. "Umarım sessizdedir telefonun." diye mırıldandım. En kötü ihtimalin bu olması gerekiyordu.

Tekrar aradığımda bu sefer telefon açıldı. Derin bir nefes verdim. "Oh ya! Sonunda! Sessizde mi bıraktın güzelim telefonunu? Kaç kez aradım duymadın. Çayı koydum seni bekliyorum. Kayboldun mu? Ama ben sana dedim geleyim alayım seni diye..."

"Beyefendi." diyen bir erkek sesi duyduğumda göğsüm sanki olacakları biliyormuş gibi hızlıca çarpmaya başladı.

"Siz kimsiniz?" dedim kaşlarım çatılı. "Kız arkadaşımın telefonunun sizde ne işi var?"

"Beyefendi. Endişelenmeyin ama bu telefonu şimdi yerde buldum. Ekranı kırılmış. Yanında da birkaç tane poşet yerde. Kız arkadaşınız yok."

"Ne demek yok?" dedim öfkeyle. "Feyza'ya ver telefonu."

"Beyefendi, telefon yerdeydi. Kimse yok telefonun başında."

"Nasıl yok? Delireceğim."

"Poşetlerde de temizlik bezi, çamaşır suları falan var."

"Neredesiniz siz?" dedim endişeyle. Adamı dinlerken nefesim kesildi. Feyza'nın mahallesinden bahsediyordu. Hızlıca telefonu kapatıp evden nasıl çıktığımı bilemedim. Arabaya atlar atlamaz gaza bastım. Arabayı çok iyi kullanmayı bilmememe rağmen bunu umursamadım. Feyza'ya yetişmem lazımdı.

"Şaka olsun, bu bir şaka olsun." derken aklımdan türlü türlü düşünceler geçiyordu. Hepsi de olmasını istemediğim türden şeylerdi. Özellikle bazıları kabusumdu.

Adamın bahsettiği yere geldikten sonra yanına gittim. "Telefonda konuştuğum kişi, Bedir, siz misiniz?" dedi.

"Evet." dedim elinden telefonu alarak. Bu Feyza'nın telefonuydu. Ekranı kırılmıştı ama Feyza yoktu. Poşetlerin içinde evimi temizlemek için aldığı temizlik malzemeleri vardı ama Feyza yoktu.

×××

Hüzünle çöktüğüm yerde ellerimi yüzüme yaslamıştım ve bitap bir haldeydim.

Feyza'nın kırık telefonu ve yere düşmüş poşetlerinden sonra korkarak polisi aramıştım. Aradıktan beş dakika sonra gelen polisler sokak taraması yapmış ve bazı dükkanların kamera kayıtlarını incelemişti. Görgü tanığı yoktu.

Telefonunu bulduğumuz yerin tam karşısındaki dükkanın kameralarına çok net yansımıştı o piç kurusunun Feyza'nın ağzına yasladığı bez. Bayıltır bayıltmaz da kucağına alıp arabaya taşımıştı. Görüntüleri izler izlemez başımdan aşağı kaynar sular dökülür gibi olmuştu. Ben, onun bana geleceği umuduyla alışveriş yapıp kahvaltı hazırlarken o bir piçin arabasında baygın bir şekilde yatıyordu. Bunu nasıl kabul edebilirdim? Hepsi benim suçumdu.

"Allah kahretsin!" dedim başımı dizlerime vurarak. "Allah kahretsin! Benim yüzümden! Dinlemeyecektim onu! Gidip kendi ellerimle alacaktım! Benim yüzümden şu an onun yanında..."

Kendi kendime saydırırken omzuma dokunan bir elle yaşlı gözlerimi kaldırdım. Polis memuruydu gelen.

"Bir haber mi var?" dedim oturduğum kaldırımdan kalkarak. Hala kamera taraması yapıldığı için mahalledeydik.

"Hayır, şimdilik bir şey yok ama bize yardımcı olman lazım. Kaybolan kız arkadaşın mıydı?" Başımı salladım.

"Kaçıran kişinin eşgali çok net bir şekilde olmasa da kameraların birine yansımış. Fotoğraf tüm birimlere iletildi, arıyoruz. Senin de doğrulamanla birlikte tüm kimlik bilgilerini de ilettik."

Başımı iki yana salladım. "O herif beni bıçakladı ve dava açtık. Haftalardır hâlâ aylardır aranıyor güya ama ondan haber aldığımız tek bir an da benim sevgilimi kaçırdığı zaman! Bu nasıl iştir?"

"Sakin ol."

"Olamıyorum!" diye yükseldim aniden. "Olamıyorum! O herif zaten Feyza'nın peşinde kuyruktu ve tek istediği Feyza'ydı. Şimdi onu aldı, götürdü. Kim bilir..." derken duraksadım. Olabilecek şeyler zihnimde bir bir geçerken dayanamadım! "Ah! Kim bilir neler yapacak! Siz onu bulacaksınız belki ama bulduğunuzda benim Feyza'mdan geriye bir şey kalmamış olursa? Delireceğim!" dedim ellerimi yüzüme kapatarak.

O sırada bir polis memuru geldi yanımıza. "Komiserim, MOBESE'lerde böyle bir şey yakaladık." dedi elindeki laptopu göstererek. "Aynı araç değil ama şoför Arda'ya benziyor."

Hızlıca ekrana baktım. Çekilen görüntüdeki net bir şekilde Arda'ydı. "Bu o! Bu o! Feyza nerede? Kameranın başka açısı yok mu? Arabada mı o da?"

"Bilmiyoruz, arabayı gören tek açı bu. Arka koltukta ya da bagajda olabilir. Ama bu araba da kameralardan bir süre sonra kayboluyor. Takibini yapamıyoruz."

"Bu piçin galerisi var. Araba bulmak onun için zor değil. Yine araba değiştirmiş olabilir." dedim.

İkisi beni dinledikten sonra birbirlerine bakıştılar. "İzlediğimiz kamera görüntülerini esnaftan tekrar topla, tekrar incelensin. İki farklı arabaların olduğu görüntüler arasındaki bölgeye ekip gönderin, kız yanında olmaya da bilir. Ardından toplanın, gidiyoruz."

Birkaç dakika içinde toplandılar polis ekibi toplandı. Bir şey olursa mutlaka haber vereceklerini söyleyip gittiler. Ailesine haber vermemiz gerektiğini de eklediler.

Ben de elim boş bir şekilde kalktığım kaldırıma çöktüm. Ailesine nasıl haber verecektim? Ne diyecektim?

"Bedir?"

Başımı kaldırıp meraklı bakışlarla yanıma gelen Hazal ve Güney'i görmemle ayağa kalktım. "Ne oluyor burada? Niye herkes sana bakıyor oğlum?" dedi Güney. Cevap veremedim.

"Bedir, ne oldu? Yüzün çok kötü gözüküyor."

"Feyza." dedim zorlukla konuşabildiğimde.

"Ne oldu Feyza'ya?" dedi ikisi de aynı anda.

"Arda kaçırdı." dedim kalktığım yere çökerek.

"Ne? Ne demek Arda kaçırdı? Delirdin mi sen Bedir? Bu ne demek? Yalan söyleme! Feyza nerede?"

"Bir şey söylesene oğlum! Doğru mu!"

İkisinin sorgu dolu cümlelerini duymazdan gelerek yüzümü kapattım. Gözlerimden akan yaşlar acizliğimin göstergesiydi. Yapacak hiçbir şeyim yoktu.

Ben cevap vermeyince ikisi de doğru olduğu anladı ve bağırışlar yükseldi. Hazal'ın ağlamaları kulağıma geldikçe daha beter oluyordum.

Cebimde titreyen telefonumu çıkardım. Mediha teyze arıyordu. Öğrenmiş olmalıydı. Açmayı düşünmesem de mecbur olarak açıp kulağıma yasladım. Telefon açılır açılmaz duyduğum feryatlar haberin ona çoktan gittiğini tescillemişti.

"Bedir! Kuzum yalan de! Feyza'm benim yanımda, de. Ona bir şey olmadı, de!" Hem ağlayan hem içli içli konuşmaya çalışan Mediha teyzeyi gözlerimden süzülen yaşlarla dinledim.

"Mediha teyze." dedim çatlak çıkan sesimle. "Feyza yok."

"Bul onu Bedir! Ben Feyzasız yapamam! Allah'ım!"

Mediha teyzenin feryatları beni daha kötü yapınca aramayı kapattım. Hazal'ı sakinleştirmeye çalışan Güney'i de görmek istemedim.

Feyza benim biriciğimdi. Annemin ve babamın ölümünden sonra hayatıma aldığım ilk ve tek kadındı. Bir gelecek düşündüğüm, ailem olmasını istediğim tek kadın...

Ellerimi dizlerime yaslayarak güç aldım ve ayağa kalktım. Göz yaşlarımı sildim sertçe. Ağlamak yoktu. Feyza güçlü biriydi ve ben de öyle olacaktım. Onu bulana kadar bir daha ağlamayacaktım. Onu kollarımın arasına almadan bana rahat yoktu, gerekirse gözümü kırpmayacaktım! Tüm üzüntümü kederimi ona sarıldıktan sonra atacaktım.

"Ağlamak yok!" diye bağırdım. "Feyza'ya bir şey olmuş gibi ağlamayın! Onu bulacağız! Ona hiçbir şey olmayacak!"

Cevap beklemeden arkamı dönüp telefonumu çıkardım. Vedat abiyi arar aramaz kulağıma yasladım. Hemen açıldı telefon. "Bedir, iyi yaptın aramakla. Ben de tam seni arayacaktım..."

"Feyza kaçırıldı." dedim sözünü bölerek. Bir iki saniye ses gelmedi.

"Ne? Nasıl kaçırıldı?"

"Koca emniyetin haftalardır, hatta aylardır bulamadığı o piç, geldi mahallenin ortasından kızı kaçırdı!"

"Ne diyorsun sen Bedir?" dedi şaşkınlıkla.

"Vedat abi." dedim yutkunarak. "Feyza'ya bir şey olmadan onu bulmak zorundayız!" Dolmaya yüz tutan gözlerimi kırpıştırdım akmaması için. Ağlamayacaktım. "Yoksa Feyza'nın yüzüne bakamam!"

"Tamam, neredesin sen? Ben de feribottayım, İstanbul'a doğru yola çıktığımı söyleyecektim sana. Birkaç dakikaya inmiş olurum. Karakola gel, orada buluşalım." dedi. Telefonu kapatıp cebime attım. Adımlarımı arabaya yönlendirirken Bahtiyar abiyi gördüm.

Yüzü çökmüş ve kötü bir haldeydi. Ona da haber gitmiş olmalıydı. Yüzüne daha fazla bakamadım. Bakışlarımı kaçırdım. Birkaç büyük adımda yanıma geldi. "Bedir." dedi çaresiz sesiyle. "Kızım nerede?"

Düğümlenen boğazım konuşmama izin vermedi. Yutkunabildim sadece. Gözlerimi gözlerine çıkardım korkarak. Kızı için yüreği delicesine çarpan bir babanın korkusunu gördüm. Elini koluma atıp sıktı hafifçe.

"Kızımı..." dedi fısıltıyla. "Bul."

×××

"Yok yok yok işte!" diye bağırdım sinirle. Ayağımı yanımdaki duvara geçirdim. "Yer yarıldı da içine mi soktu o pezevenk? Her yer aranıyor ama nasıl olur da kimse bulamaz! Aklım almıyor!"

Saatlerdir her yerde aranıyordu ama hâlâ bir iz yoktu ikisinden de. Saat gece yarısını geçmişti.

"Tamam Bedir, sakin ol. Bulacağız!"

"Yeter be! Sakin ol Bedir, bulacağız Bedir! Hani nerede? Feyza nerede? Hâlâ o orospu çocuğunun yanında! Feyza benim yanıma gelmediği sürece ben sakin falan olmayacağım! Şunu söylemekten vazgeçin!"

"Tamam." dedi Vedat abi ellerini kaldırarak. "Haklısın ama..."

"Aması falan yok! Sen o piçi tanımıyorsun! Feyza'nın gözünün yaşına bakacak biri değil o! Delireceğim! Şu an ne yapıyor acaba, canını yakıyor mu o piç herif? Düşünmekten delireceğim!"

Karakolun önündeki banklardan birine, Güney'in yanına attım kendimi. Her türlü hastaneyi arayıp taramıştık ama bir iz yoktu. Polisler de kamera kayıtlarından bir şeyler bulmaya çalışsa da bulamıyorlardı. Yer yarılmış da içine girmiştiler sanki.

Çalan telefon zil sesiyle birlikte hızlıca telefonu çıkardım. Feyza'nın ablası arıyordu. Bir haber vardır umuduyla hızlıca telefonu açtım.

"Bir haber var mı?" dedik ikimiz de aynı anda. Umutla sorduğum sorunun ondan da gelmesiyle omuzlarım çöktü. Hala bir haber yoktu.

"Yok." dedim umutsuzca. "Yok yok yok! Haber de yok, Feyza da!"

"Haber alırsan hemen haber ver." dedi yorgun çıkan sesiyle. Onaylayıp kapattım telefonu.

İrem de haberi alır almaz buraya gelmişti ama çok kötü olduğu için fenalaşmıştı ve Erdem hastaneye götürmüştü onu. Bildiğim kadarıyla serum aldıktan sonra eve gelmişti. Erdem de şimdi yanındaydı.

Birkaç saat daha öylece oturduk. Artık gün yavaş yavaş aymaya başlıyordu. Bir kez bile gözümü kırpmamıştım bu süre boyunca.

"Gözünüz aydın!"

Buraya gülümseyerek gelen komiseri görünce hepimiz birden ayaklandık. En önden koştum komiserin yanına. "Ne oldu? Bir haber mi var?"

Gülümseyerek başını salladı. "Evet. Feyza bulundu. Şimdi ise buraya doğru getirtiliyor."

"Ne?" dedim heyecanla. "Bulundu mu? Gerçekten mi?"

"Az önce bir hastaneden aradılar. Feyza'yı bir adam bulmuş ve hastaneye getirmiş. Bu saate kadar da uyanmasını beklemişler."

"Ne hastanesi?" dedim bu sefer korkudan çarpan kalbimle. "Ne hastanesi? Neyi var? Bir şey mi olmuş?"

Komiser gülerek elini omzuma attı. "Sakin ol, Feyza gayet iyi. Yolda onu bulan adamın önüne atlamış ve ardından bayılmış. Adam da hastaneye götürmüş. Üzerinde hiç kimlik olmadığı için de ailesine ulaşmak için uyanmasını beklemişler. Çoktan yola çıktılar, iki saate burada olurlar."

Feyza'nın iyi olduğunu bilmek içime su serperken kafama takılan şeyle duraksadım. "İki saat neden? Nereden gelecekler?"

"Sakarya'dan."

"Sakarya mı?" dedim şaşkınlıkla. Ardından o piçe küfürlerimi yolladım.

"O şerefsiz bulundu mu peki?"

"Saklandığı evi bulduk ama oradan da kaçmış. Ekipler takipte. Yakalanması an meselesi."

Şimdiye kadar yakalanması için epey beklemiştik zaten. Hala daha bir sonuca ulaşamamış olmak sinir bozucuydu.

"Buraya mı gelecek Feyza?" dedim.

"Ekipler getiriyor. Muhtemelen önce evine götürürler. Ardından karakola gelir, ifade vermesi için."

"Hadi o zaman eve geçelim." dedi Güney. Başımı salladım. "Çok şükür." diyen Vedat abiye ardından da Güney'e sarıldım. Çok şükür, çok şükür iyiydi. Tabi fiziksel olarak. Umarım psikolojik olarak da öyledir.

Arabaya ilerlerken İrem'i aradım ve haber verdim. Haber evde epey bir yankıya sebep oldu. Gülme ve ağlama sesleri bir aradaydı. Şükürler ve mutluluk naraları havada ulaşıyordu.

Ben de mutluluktan ağlamak istiyordum ama söz vermiştim. Feyza kollarımın arasına girip bana sarılana kadar ağlamayacaktım. Onu kanatlarımın altına aldıktan sonra mutluluk göz yaşlarımı dökecektim.

Arabayı hızlı bir şekilde kullanıp Feyzaların evinin önüne geldik. Güney eve doğru ilerlerken başımı kaldırıp eve baktım. Feyza'nın teyzesi ve annesi de gelmişti. Ablası da buradaydı ve ev yeterince kalabalıktı. Eve hangi sıfatla girecektim? Mediha teyze ve İrem hariç kimse birlikteliğimizi bilmiyordu. Hazal ve Güney'i olayın dışında tutuyordum.

Bir an için kendimi ona en uzak kişi gibi hissettim ve bu hiç iyi hissettirmedi.

"Hadi, gelmiyor musunuz?" dedi Güney arkasını dönerek. Vedat abi de benim yanımda durmuştu.

"Sen git, ev kalabalıktır şimdi." dedim.

"Oğlum saçmalama, yürü hadi."

"Gelmeyeceğim." diye tekrarladım. "Burada bekleyeceğim. Vedat abi, sen de istersen git."

Güney bu sefer ısrar etmedi. Başını sallayarak eve girdi. Vedat abi gitmedi, benimle birlikte kapının önündeki basamağa oturdu. "Neden çıkmadın?" dedi Vedat abi.

Omuz silktim. "Hangi sıfatla çıkacaktım?"

"Arkadaşı olarak?"

Cevap vermedim. Arkadaşı olarak da çıkabilirdim elbette ama hayatında herhangi bir arkadaşı olarak yer almak istemiyordum. Ben onun hem sevgilisi hem arkadaşı hem de dostu olurdum ama başkası öyle bilsin istemedim daha fazla.

"Bari senin eve çıksaydık?"

"Evden çıktım. Daha doğrusu kovuldum. Kulübün ayarladığı bir eve yerleştim iki gün önce."

"Kovdu mu o adam seni? Ben o kadar konuştum, göz dağı verdim?"

"Sözleşme bitmişti. Yasal olmayan bir şey yapmadı ama evden çıkmamı isteme üslubu çirkindi."

"Neden?"

Omuz silktim. "Feyza ile olan ilişkimiz mahallede farklı şekilde lanse ediliyor." İç çektim. "Canına yandımının dünyasında on bir senedir ilk defa bir kızı hayatıma aldım. On bir senedir ilk defa gerçekten, gerçek şeyler için gülüyorum o da fazla geliyor insanlara. Bana mutlu olmak harammış gibi elimden almaya çalışıyorlar."

"Sevgi emek ister." dedi elini koluma yaslayarak. "Zor yollardan geçmek ilişkinizi yıpratmasın, aksine sıkı sıkı sarılın birbirinize."

Başımı salladım. "Öyle yapacağım. Mutluluğumu buldum, bırakmayacağım."

Orada iki saate yakın öylece bekledik. Zaman geçtikçe kalbim içime sığmıyordu. Onu görecek olmanın heyecanlıyla ellerim titriyordu. Sokağın ortasında bir sağa bir sola giderken evin kapısı açıldı. İrem ve Hazal ardı ardına çıktı. "Kaç saat oldu, hala gelmediler. Hadi, ne zaman gelecekler?" dedi İrem.

"Ben de merak ettim. Delireceğim." dedim ellerimle yüzümü sıvazlarken. Güneş tam anlamıyla doğmuştu. Sabah olmuştu. Tam bir gündür Feyza'yı göremiyordum.

Evdekiler de bir bir sokağa çıktı ve sokakta beklemeye başladılar. Mediha teyze bile inmişti. Geri çıkmasını söylesem de burada bekleyeceğini söyleyince onu merdivenlere oturtturmuştum. Başka çare yoktu.

"Geliyor!" diye çığlık atan Hazal ile birlikte hepimiz onun baktığı yöne döndük. Bir polis arabası buraya doğru geliyordu.

Herkes ayaklandı ve önü kalabalık olduğu için araba biraz aşağıda durdu. Saniyesinde arka kapı açıldı ve Feyza indi. "Kızım!" diye seslenen ve en önde duran babasına doğru koştu. "Babam!"

Feyza babasıyla sıkı sıkı sarılırken o kadar çok ağlama sesi vardı ki kim ağlıyor çözememiştim.

Çatık kaşlarla Feyza'yı görmeye çalıştım. Ben, kendimde onun yanında olma hakkı bulamadığım için en arkalarındaydım. Önünü kapatmıştılar ve sarılıyorlardı.

Görebildiğim kadarıyla Feyza'nın üstünde bakışlarımı gezdirdim ve bir yarası olup olmadığına baktım. Yüzünde çizikler ve başında morluk vardı. Sinirle dişlerimi birbirine bastırdım. Ablası kolundan tutup kendine çekince yüzü acıyla buruşsa da ablasına sarıldı. Kolunda da yüzündekilere benzer yara olduğunu anladım, öfkem katlandı.

Sırayla ailesine sarıldıktan sonra en son Güney'e sarıldı ve geri çekilir çekilmez gözleri etrafı taradı. Yüzü düşecek gibi olurken beni gördü ve gülümsedi. "Bedir!" dedi yorgun çıkan sesiyle.

Güney'in yanından ayrıldı ve bana doğru koştu. Açıldığı için sallanan saçları önüne gelse de kenarı itti. Ben de ona doğru büyükçe bir iki adım attım. Kollarını açıp bana sarıldığında kollarım da hızlıca ona dolandı.

Feyza'yı içime sokmak ister gibi sımsıkı sarmak ve aynı zamanda belki başka yarası vardır düşüncesiyle hafifçe sarmak arasında gidip gelirken bana daha çok sarılmasıyla ben de ona sarıldım. Bir elim saçlarını okşarken saç bitimine dudaklarımı bastırdım.

"Allah'ıma şükürler olsun, iyisin. Kollarımdasın." dedim ve kendime verdiğim söz üzerine anlaşmış gibi gözlerimden yaşlar bir bir akmaya başladı, mutluluk göz yaşları.

"Bedir, çok korktum." diye fısıldadı kulağıma. "Size, sana bir daha sarılamayacağım diye çok korktum." dedi.

Dudaklarım saç bitiminden şakaklarına indi. "Seni kollarıma alana kadar nefesim kesildi Feyza, nefes alamadım. Çok korktum." dedim.

Hafifçe geri çekilip yüzüme baktı. "Ben seni seviyorum, sadece seni. Onu değil, tamam mı?" dedi. Avuçlarımı yanaklarına bastırıp göz yaşlarını sildim. Neden öyle dediğini anlayamasam da nasıl bir psikolojide olduğunu bilemediğim için onu onayladım. "Biliyorum. Ben de seni seviyorum, sadece seni."

Yüzünü göğsüme gömüp tekrardan sarıldı. Ona yine kucak açtım. "Beni bırakma."

"Seni bırakmayacağım." dedim başımı sallayarak. Tekrar onu geri çektim ve yüzünü avuçladım. Gözüm yüzündeki çiziklere kaydıkça öfkeleniyordum. Alnımı alnına yasladım. "Seni bundan sonra bırakmayacağım, hiçbir yere."

"Artık eve çıksak mı?" diyen Güney'in sesiyle gözlerimi araladım ve yavaşça Feyza'dan uzaklaştığımda durumun farkına vardım. Ailesinin ve arkadaşlarının önünde bayağı bayağı sarılıp öpmüştüm kızı.

Feyza da durumun farkına varıp bir adım çekildi. "Evet, eve girelim." dedi.

Bize bakan yüzlerden başımı çevirdim. Sokaktaki çoğu evin pencerelerinden bakanları gördüm. Galiba sokağın ortasında da sarılmıştık aynı zamanda. Feyza ve ailesi içeri girerken Vedat abi omzuma dokundu. "Bir karakola uğrayayım ardından eve dönmem lazım, geçmiş olsun bize tekrar. Yarın tekrar geleceğim." dedi.

Vedat abiye sıkıca sarılıp onu uğurladım. Vedat abi gittikten sonra evin içinden Güney geldi. Eliyle işaret yaptı. "Hadi gel."

"Yok gelmeyeyim." dedim çekinerek. Deli gibi Feyza'nın yanına gitmek istiyordum elbette.

"Az önce kızı öpüp koklarken iyiydi ya lan. Kimse salak değil, anladılar herhalde sevgili olduğunuzu. Hem Feyza dedi, Bedir'i getir diye."

"Feyza dedi?" diye sordum başta söylediklerini es geçerek. Başını salladı. "Evet, hadi."

"Tamam." dedim. Peşinden girdim içeri. Feyza istediyse gitmemek gibi bir seçeneğim yoktu.

Merdivenlerden çıktık ve eve girdik. Bahtiyar abiye bakar bakmaz başımı çevirdim. Az önce gözünün önünde kızına sarılıp öpmemden mütevellit biraz utanmıştım.

Yarım saate yakın oturduk. Herkes endişesini ve korkusunu tek tek dile getirirken ben konuşmadan Feyza'yı izledim, dinledim.

"Kızım, yorgunsun. Bir duş alıp git yat istersen." dedi en sonunda Bahtiyar abi. Feyza itiraz etmeden başını salladı. "Uyusam iyi olacak." dedi.

Ev ahalisi ayaklandı, "biz de gidelim" diyerek. Herkes ayağa kalkınca ben de kalktım. Ablası, Feyza'nın elinden tutup onu odasına götürdü. Annesi dahil herkes evden çıktıktan sonra Bahtiyar abi ve Erdem ile kaldık. Ama ben gitmek istemiyordum ki!

"Ben de gideyim o zaman." dedim. "Tekrar geçmiş olsun."

Gitmek istemiyorum! Feyza'nın yanında kalmak istiyorum!

"Bedir."

Feyza ile ilgili bir şey soracak beklentisiyle Bahtiyar abiye baktım. "Evin uzak mı?" dedi. Feyza için buraya en yakın evi seçtim, diyemedim. Yemedi.

"Arabayla on dakika." diye kaçak bir cevap verdim.

"İşin var mı?" dedi.

"Şu an tek işim gücüm Feyza." dedim. Bu sefer gerçekten söyledim. Öyleydi çünkü, Feyza'nın bendeki değerini bilsin istedim.

"İyi." dedi başını sallayarak. "Ben biraz hava alacağım. Siz Erdem ile birlikte yukarıda oturun. Feyza biraz uyuduktan sonra uyanır, birlikte onu ifade vermeye götürürsünüz."

Omzuma hafifçe dokunup evden çıktı. Şaşkınlıkla arkasından baktım. Bu Feyza ile olan ilişkime onay vermek değil de neydi?

×××

Bölüm nasıldı?

Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛

Seviliyorsunuz!💜

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro