Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

38. Bölüm: Dava

Bölüm şarkısı: Kazım Koyuncu- Ayrılık Şarkısı

Bölüm medyası❤

İki haftadır gecikmeyle bölüm geldi. Bu hafta da arayı kapatmak için erkenden atıyorum. Yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar!

×××

"Bak Feyza, plana sadığız değil mi? Beni duyuyor musun? Yan çizmek yok?"

Ofladım. "Ama Güney... Hazal işin içinde benim olduğumu öğrenirse beni öldürür."

"Sonu tatlıya bağlanacak, ben inanıyorum. O yüzden kızmayacak, aksine mutlu bile olacak."

"Emin miyiz?" dedim şansımı son kez zorlarken. 

"Eminiz, eminiz. Annem daire kapısını açtı, çıkıyor şimdi. Tamam mı? Bir dakikada orada olur. Hazır ol."

"Tamam başımın belası, kapat."

Telefonu Güney'in suratına kapatıp ofladım. Güney, Hazal'ın tribinden sonra arayı düzeltmiş ve bir daha ailelere söyleme konusunu açmayacağına dair söz vermiş ama şimdi bana burada illegal işler yaptırma peşindeydi. Ben, güya Güneylerin kapısında Güney'i beklerken Hazal ile telefonda konuşuyormuş gibi yapacaktım ve Ferda teyze tam kapıdan çıkarken benim konuşmalarımı duyacaktı. Böylece Hazal ile Güney'in sevgili olduğunu benim ağzımdan öğrenecekti. Ne harika plan ama! Burada başı yanan tek kişi bendim ama niyeyse.

Kapının açılma sesini duyunca hazır ola geçtim ve telefonu kulağıma yasladım. "Aynen Hazal, ben şimdi Güneylerin evinin önündeyim. Onu bekliyorum, gelmedi hala."

Adım sesleri duyarken daha çok gerildim. İçimden yazdığım metni dışa vurarak okumaya devam ettim. "Ama suç sende Hazal, Güney ile sevgili olduğunuzu insanlara söylemekten neden çekiniyorsun ki? Sizin yüzünüzden ben arada kalıyorum. Her seferinde sizi ben buluşturmak zorunda kalıyorum. Kaç yaşında insansınız yani..."

Daha ne sallayacağımı bilmezken omzuma dokunan elle irkilmiş gibi yaparak arkamı döndüm. Telefon ekranımı sakladım. Ferda teyze, işaret parmağını dudaklarına bastırıp gözleriyle telefonu işaret etti. Telefonu kulağıma yaslayıp "Güney geldi, geliyoruz Hazal." deyip konuşmayı sonlandırmış gibi yaptım.

"Ferda teyze?"

Gözerini kısarak baktı. "Hazal ve Güney sevgili mi dedin sen?"

İyi bir arkadaşın yapması gerekeni yapıp itiraz ettim. "Aaa, şey... Aslında öyle değil, ben dedim ki..."

"Duydum Feyza." dedi lafımı keserek.

Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Duymamanız gerekiyordu, Hazal ve Güney beni öldürecek." dedim. Gerilmiş bir şekilde ellerimle yüzümü sıvazladım. 

"Ben anlamıştım Güney'de bir işler olduğunu zaten. Eve geç gelmeler, sabah akşam telefonla mesajlaşmalar, konuşmalar... Ama Hazal olduğunu düşünmemiştim açıkçası." 

"Lütfen benden duyduğunu söyleme Ferda teyze. Senden çekindikleri için saklıyorlardı ilişkilerini."

"Merak etme. Söylemem." dedi omzumu sıvazlayarak.

"Ne yapacaksın yani? Kimden duyduğunu söyleyeceksin?"

Omuz silkti. "Kimseye bir şey söylemeyeceğim, onların bana gelmesini bekleyeceğim. Neyden bu kadar çekiniyorlarsa?" diye söylendi. Acaba neyden!

Omzumu tekrar patpatladıktan sonra yanımdan geçip gitti. Arkasından bakakaldım. Tamam Ferda teyze öğrenmeliydi ama bunun yanında Hazal ve Güney'e öğrendiğini belli etmesi gerekiyordu!

Oflayarak Güney'in ziline bastım. Kapı açıldıktan sonra içeri girdim. Güney kapıda bekliyordu beni. "Ne oldu ne oldu? Ne dedi annem? Sevindi mi kızdı mı? Ne oldu Feyza, konuşsana!"

"Elinin körü oldu!" diye çıkışıp kapıda onu itledim ve içeri girdim. 

"Nasıl ya? Söyleyemedin mi? Öğrenmedi mi?"

"Söyledim, duydu. Ama ondan saklamanıza içerledi mi, artık ne yaptı bilmiyorum. Sizden biri ona gidip söyleyene kadar bildiğini saklayacakmış." dedim ve kendimi koltuğa attım.

"Nasıl ya? Niye? Kızmış olması ve bana hesap sorması lazım! Saklaması değil!"

"Ben görevimi yaptım, benden bu kadar. Zaten bu iş ortaya çıkınca Hazal beni gebertecek!"

"Hazal beni de gebertecek!" diye söylendi Güney.

Kapıdan ses gelince ayağa kalktık ve aralık olduğunu gördüm. "Kapıyı kapatmadın mı Güney?"

"Kapatmıştım, ya da unuttum heyecandan. Bilmiyorum."

Kapının yanına gittik. Kapıyı daha da açınca karanlıkta gözüken silüetle korktuk. 

"Annenin arkasından iş çevirirsin sen ha Güney?" dedi Ferda teyze elinde terlikle. 

"Anne?"

"Ferda teyze?"

Elindeki terlikle içeriyi işaret etti. "Geçin içeri bakayım."

El mahkum birbirimize korkarak bakıp içeri geçtik. Ferda teyze ikimizi karşısına alıp koltuğa oturtturdu. 

"Siz kim, benim arkamdan iş çevirip bana oyun oynamak kim? Ben kanar mıyım bu oyunlarınıza? Sizi dereye suyla getirip susuz götürürüm be ben!" Elindeki terliği yere atıp ayağına giydikten sonra karşımıza oturdu. 

Eliyle beni işaret etti. "Yok sen konuşmuş numarası yapacaksın da ben duyacağım da..." 

Elimle hızla Güney'i işaret ettim. "Güney'in fikriydi valla Ferda teyze."

Güney bana kötü bakışlar attıktan sonra annesine döndü. "Ne yapabilirdim anne? Bana başka bir şans bırakmadın! Hazal'a olan tavrın yüzünden Hazal sana söylemeye korkuyor. Beni de sana söylememem için tehdit etti. Ama her gün Esma'nın, dükkana gelip etrafımda dolaşmasına dayanamadığım için bir şekilde öğrenirsen Esma'yı geri çekersin diye düşündüm."

Ferda teyze kaşlarını çattı. "Esma her gün dükkana mı geliyor?"

"Bilmiyormuş gibi konuşma anne!" dedi Güney bezgin bir şekilde.

"Bilmiyorum tabii ki." dedi Ferda teyze.

"Kızı başıma sardın, şimdi de bilmiyormuş ayağına yat ya. Pes anne!"

"Gerçekten bilmiyorum oğlum!"

Güney kafası karışmış bir şekilde baktı. "Nasıl yani? Doğru mu söylüyorsun?"

Ferda teyze ofladı. "Tamam, en başta Esma ile görüşmeni ben istemiş olabilirim. Kabul ediyorum, sürekli bir bahaneyle eve çağırıyordum ama sen bana en son Esma ile olmayacağını kesin bir şekilde belirttikten son ben Esma ile konuştum. Böyle böyle dedim, bu iş olmayacak Esma dedim. Uygun bir dille anlattım. Sonra kıza ayıp etmiş olmayalım diye, ne zaman ihtiyacın olursa bir abla olarak sana yardım ederim, dedim. O kadar. En son ailesiyle bizi geldiğinde de ben davet etmedim. Annesiyle de günden zaten iyi anlaşıyorduk, o beni aradı. Benim bir tatlımı çok beğeniyormuş, yaparsan oturmaya geliriz dedi. Koca kadın evime gelmek için beni aramış, ne deseydim? Geri çeviremezdim. Ben de gelin madem dedim. Kıza ümit vermiş gibi olmasın diye de seni teyzene yolladım ya ben oğlum. Daha ne yapayım? Esma'yı her gün senin dükkanına falan yollamadım ben!"

Güney evde volta atarken ofladı. "Ama Hazal öyle sanıyor anne! Bu yüzden günlerdir burnumdan getiriyor, sanki kızı ben yanıma çağırıyormuşum gibi!"

"Hazal benden çekiniyor yani?" dedi Ferda teyze inanamamış gibi. "Ne kötülüğümü görmüş kız benden? Tamam, bir süre aramız açılmış olabilir ama toparladığımızı sanıyordum. Hem, oğlumun sevdiği bir kıza kötülük etmem ben."

"Ama bunu Hazal'a anlatamadık işte." dedim bezmiş bir şekilde. "Güney ile onu ayırmaya çalışacağınızı zannediyor."

Ferda teyze alınmış gibi baktı. "Aşk olsun Hazal'a. Gücendim bak. Ben kötü kaynana mıyım?"

"Alınmayın ama biraz andırıyorsunuz." dedim gülerek. Ferda teyze kıkırdadıktan sonra Güney'e döndü. "Çağır bakalım sevgilini buraya."

"Anne olmaz."

"Çağır dedim Güney!"

Annesine karşı gelemeyen Güney el mecbur telefonu çıkartıp Hazal'ı aradı. "Alo, güzelim. Ne yapıyorsun? Neredesin?.. Çok iyi, madem canın sıkılıyor, bizim eve gel. Kimse yok evde."

Güney kulak sağlığı için telefonu kendinden uzaklaştırdı. Hazal'ı bir müddet dinledikten sonra tekrar konuşmaya başladı. "Hayır, sevgilim. Celallenme hemen! Hem sana çok önemli bir şey söylemem lazım, çabuk gelmen lazım."

Hazal'ı dinledikten sonra bize göz atıp arkasını döndü. Yanımızdan adım adım uzaklaşırken konuşuyordu. "Hıhım, sevgilim. Ben de seni çok özledim."

Güney odadan çıktıktan sonra Ferda teyze arkasından baktı. "Şuna bak, aptal aşık. Ama benden çok severse gelinimi, kıskanırım."

"Yani, oğlunuzu biraz paylaşmak zorunda kalacaksınız Ferda teyze."

Burun kıvırdı. "Ay ben onu mu diyorum? Gelinimi kıskanırım." dedi gülerek. Ben de kıkırdadım.

Güney telefonu kapattıktan sonra yanımıza geldi. "Hadi siz şimdi çıkın bakalım evden. Ben gelinimle baş başa olacağım."

"Anne böyle konuşmadık!"

"Aynen öyle oğlum, dışarı." dedikten sonra ikimizi evden attı. Güney gergin bir şekilde bakınca onu rahatlatmaya çalıştım. "Annen Hazal'ı seviyor Güney. Dert etme."

"Annemi dert etmiyorum, Hazal ona oyun oynadığımı öğrenince delirecek."

Boş ver, dercesine elimi salladım. "Hazal, annenle iyi anlaştıktan sonra bunların hiçbirini takmayacak kafasına."

Merdivenlerden ses gelince Hazal'ın geldiğini anladık ve sessizce bir kat yukarı çıktık. Hazal, kapıyı tıkladıktan sonra saçlarını düzeltti. Kapı açılınca yere eğilip ayakkabılarını çıkarmaya çalışırken söyleniyordu. "Beni buraya kadar çağırdın önemli bir şey söyleyeceğim ayağına. Eğer mahalleden biri gördüyse beni bu eve girerken annene yetiştirecek! Annen de Esma'sını koluna takıp kapına dayanmazsa ben de bir şey bilmiyorum." dedi bezgince. Daha sonra fermuarını açamadığı botuna söylendi. "Of sıkıştı. Yardım etsene Güney."

Başını kaldırınca Ferda teyzeyi gördü ve şaşkınlıkla gözlerini açtı. "Hii! Ferda teyze!" dedi inlercesine.

Ferda teyze yüzünde gülümsemeyle kapıyı daha da açtı. "Hoş geldin Hazal."

"Ben, ben yanlış geldim. Kusura bakma." dedi. Arkasını dönüp gidecekken Ferda teyze kolunu tuttu. "Nereye gidiyorsun? Daha gelin kaynana oğlumu çekiştirmedik!" dedi.

Hazal, şaşkınlıkla ayağındaki tek ayakkabıyı topuklarıyla çıkardı, ardından Ferda teyzenin onu içeri çekmesine izin verdi.

Kapı kapandıktan sonra derin bir nefes alıp Güney'e baktım. "İlk etabı atlattık. Gerisi gelir."

"Sen bir de bana sor!"

"Hadi ben kaçtım. Sen burada mı bekleyeceksin?"

"Herhangi bir komplike olayda müdahale edebilmek için nöbetteyim, mecbur." dedi omuz silkerek. Sırtına vurduktan sonra hızlıca merdivenlerden indim.

Sokakta evime doğru yürürken telefonum çaldı. Ekrana bakar bakmaz açtım telefonu.

"Efendim?"

"Günaydın sevgilim. Uyandırdım mı?"

"Yok hayır sevgilim. Sabah sabah Güney uyandırdı zaten. Annesinin Hazal'ı öğrenmesi için bir ton oyun çevirdik, en sonunda oyuna geldik."

"Anlamadım?" dedi şaşkın bir sesle.

Güldüm. "Uzun hikaye, daha sonra anlatırım. Sen ne yapıyorsun? Nasıl gidiyor hocalık günlerin?"

Ofladı. "Yani, idare eder. Şimdi Kenan hocayla onun takımının antrenmanındayım. Beş dakika su molası verdi, ben de seni arayım dedim. Sabah seni göremeden evden çıktım."

"Çok iyi yaptın, ben de özlemiştim sesini duymayı. Eve girer girmez sana mesaj atmayı düşünüyordum."

"Dışarıda mısın şimdi?"

"Evet, Güney'in evden çıktım. Eve doğru yürüyorum. Eve girer girmez biraz yemek atıştırıp ders çalışmaya başlamam lazım. Bugün matematik günü." dedim oflayarak. "Bu arada sen kahvaltı yaptın mı? Yapmadıysan hemen kantinden falan bir şeyler al, ye. Yoruluyorsun zaten, tansiyonun falan düşer. Allah korusun!" dedim.

Güldü. "Evden çıkmadan kahvaltı yaptım. Diyet listemi elimden geldiği kadar uygulamaya çalışıyorum."

"Aferin sana." dedikten sonra elimi çıkmaya başlayan göbeğime koydum. "Ya Bedir, şu diyetisyenle ben de mi görüşsem? Bana da bir diyet yazsın. İyice ye iç yat, göbek yaptım."

Bedir'in kahkahasını dinledim, kulaklarım ve kalbim bayram etti. "Senin kilon gayet iyi güzelim, diyete ihtiyacın yok."

"Hım." diye mırıldandım. "Öyle diyorsan..."

"Öyle öyle." dedi. Arkadan Kenan hocanın sesini geldi.

"Hoca çağırıyor, benim de gitmem lazım. Sonra konuşuruz."

"Tamam tamam, sen işine bak. Görüşürüz. Kendine dikkat et, çok fazla yorma kendini." diye tembihledim.

"Tamam, dikkat ederim. Sen de kendine dikkat et. Matematikle çok boğuşma."

"Denerim." dedim somurtarak. Telefonu kapattıktan sonra evime girdim.

×××

Bugün Matematikle sürekli aralıklarla boğuşuyordum. Gerçekten problemler konusunu kim çıkardıysa ellerinden öpüyorum, konu gerçekten hayatıma hiç yokmuşçasına epey problem eklemişti.

On dakikalık molam bitmişti ve beş dakikadır bir soru üzerinde çalışırken zil çaldı. Kim olduğuna bakmadan dış kapıyı açtım. İçimden de üst kattan umarım babaannem fark etmemiştir diye geçiriyordum. Camdan bakmadan kapı açmama kızıyordu. Haklıydı ama mazeretim vardı: üşeniyordum.

Merdivenlerden çıkan Hazal'ı görünce bir korkmadım değil ama yüzü gülüyordu, bu yüzden içim biraz rahatladı. "Hoş geldin."

Ayakkabılarını çıkartıp içeri girdi. "Hoş buldum. İnanılmaz şeyler oldu Feyza! O Güney yüzünden delirecektim ama son anda kurtardı paçayı. Beni resmen Ferda teyzeye ele vermiş inanabiliyor musun? Ben evde Güney var zannediyorum ama bir çıktı karşıma Ferda teyze. Korkudan ölecektim. Neyse ki iyi anlaştık. Meğer boşuna kuruntu yapmışım. Esma olayında da parmağı yokmuş, hepsi o kızın işleriymiş. Bir rahatladım bir rahatladım sorma. Sonu tatlıya bağlanınca Güney'ime de kıyamadım. Seviyorum o çocuğu, ne yapayım?"

Koltuğa oturmuş anlatmaya devam ederken gözü bana takıldı. "Bir dakika, anlattıklarımın haber değeriyle senin tepkilerin hiç uyuşmuyor. Neden şaşırmadın?"

"Şaşırdım." dedim hemen. "Şaşırdım, çok şaşırdım. Şaşırmaz olur muyum? Çok şaşırdığım için bu tepkisizliğim zaten, kal geldi bana bir. Aa! Bir dakika! Sen az önce Ferda teyze her şeyi öğrenmiş mi dedin? İnanamıyorum!"

Hazal, yüzünü buruşturduktan sonra başını koltuğa yasladı. "Yeteneksiz! Sen de biliyordun değil mi? Hatta belki de planda parmağın vardır?"

Gözlerimin içine bakarken yalan söylemem zordu zaten. "Yani, biraz..." diye mırıldandım.

"Anlamalıydım zaten! Güney gibi beceriksizin bu planları tek başına yapamayacağını bilmeliydim. O kim, annesinin arkasından iş çevirmek kim?"

"Kızdın mı?"

Çatık kaşları düzeldi ve elini havada salladı. "Aman, kızıp ne yapayım? Kaynanam artık bana 'gelinim' demeye başladı. Bundan sonra gerisi boş." deyip güldü.

"Düğün hazırlıklarına başlamadı değil mi Ferda teyze?"

"Ay sorma. Arayı kaynatır kaynatmaz, 'annenle ne zaman dünür oluyoruz' diye sordu. Babamın daha haberi yok, dedim. Hemen gidip söyleyelim, diyor. Babam oradan buradan duymaz inşallah. Yoksa asla bu işe onay vermez."

Gülümseyerek yanına oturdum. Saçlarını sevdim. "Baban anlayışlı bir adam Hazal, o kadar korkma bence. Seni çok seviyor."

"Biliyorum, zaten sorun da bu ya. Beni çok sevdiğinden onay vereceğini düşünmüyorum. Babamın onayı olmadan hiçbir işe kalkışamam."

"Halledilir o." dedim gülümseyerek. Babası dışarıdan sert ve korkulan bir adamdı ama sürekli Hazallara gittiğim için evdeki halini biliyordum. Ailesine karşı gülüp türlü şebeklikler yapardı. Hazalların evinde küçükken babasıyla evcilik oynamışlığımız bile vardı.

"Aynen, halledilir. Onu bunu boş ver. Sen nasılsın?" dedi yüzümü inceleyerek.

Omuz silktim. "Matematikle anlaşmaya çalışıyoruz."

"Onu sormadığımı biliyorsun Feyza. Mahkeme dört gün sonra yanlış hatırlamıyorsam."

Başımı salladım. "Evet, öyle."

"Saat kaçtaydı, Güney ile geleceğiz biz de."

"Çok sağ olun ama gelmenize gerek yok gerçekten."

Baba baygın bakışlarından atıp telefonunu çıkardı. "Mesajlarda yazıyordu, bakayım. Heh, öğlen ikideymiş. Birlikte gideriz."

"İşiniz gücünüz var sizin, gerçekten gerek yok. Ablamla birlikte gideriz biz."

"Feyza!" diye kızdı. "Tabii ki yanında olacağız. Benim okulum tatilde, Güney de kahveyi babasına ya da bir arkadaşına bırakacak. Sorun olmaz. Hatta arkadaşının arabasını ödünç alacaktı sizi götürmek için. Sana soracaktı."

"Gerek yok, taksi tutarız. En olmadı Erdem abi var."

"Feyza." dedi dolu gözleriyle. "Kendini bizden soyutlama. Biz istesen de istemesen de yanında olacağız." Kolumdan tutup beni kendine çekti. Saçlarımı okşadı. "Tek başına yüklenmek zorunda değilsin tüm bunları. Anlat, dök içini. Rahatla."

Gözlerimsen yaşlar dökülürken Hazal'a daha sıkı sarıldım. "Üzgünüm ama yapabileceğim bir şey de yok. Bizim ailemiz zaten uzun zamandır yoktu, dağılmıştı. Şimdi gidip annemle babamı barıştırmaya çalışsam kaç yazar ki? Mahkemede boşanmasalar da değişen bir şey olmaz. En azından resmi ve medeni bir şekilde boşansınlar. Babamın omzundaki yükü azalsın. Belki mahkemeden sonra her şey daha kolay olur. Herkes önüne bakar."

Feyza'nın beni geri ittirmesiyle ayrıldım ondan. Yanaklarımdan süzülen yaşları sildi. "Kolay olmayacak, hiçbir ayrılık kolay olmaz. Ama her şartta yanında olacağız."

"İyi ki varsın, iyi ki varsınız."

×××

Çantamın kulpunu sıkı sıkı kavramış, demirle örülü kapıya bakıyordum. Yarın öğlende mahkeme vardı. Kaç gündür cesaret edemediğim şeyi yapıp bugün teyzemin evine gelmiştim. Daha doğrusu annemin yanına. Neden geldiğimi ya da neden gelmek zorunda hissettiğimi bilmiyordum. Sadece mahkemeden önce buraya gelmezsem sonradan pişman olacağımı hissediyordum.

Çantama daha sıkı sarılıp güvenliğin yanına gittim. Teyzemin adını ve kendi adımı verdikten sonra kapıdan girdim. Bahçeyi yavaşça geçtikten sonra apartmana girdim. Asansör yerine merdivenleri tercih ettim. Karşılaşmayı olabildiğince ertelemeye çalışıyordum.

Bitmez gibi gözüken merdivenler bitti ve ben teyzemin evinin kapısıyla karşı karşıya geldim. Derin bir nefes alıp kapının tokmağına vurdum. Bir iki saniye sonra hızlı adım sesleri geldi ve kapı aralandı. Kapıyı ufak boyuyla açan Gamze beni gülümsetti.

Beni görünce şaşkınlıkla baktı. "Feyza ablam gelmiş!" dedi ve koşarak üstüme atladı. Onu belinden tutup kucağıma aldım. "Nasılsın cimcime?"

Yanaklarını öperken kıkırdadı. Boynuma sarıldı. "İyiyim!" diye bağırdı. Apartmanda ses olmaması için ayakkabılarımı birbirine sürterek çıkardım ve kapıyı kapattım.

Gamze'yi yere indirdikten sonra üzerimdeki montu astım. Montumu asar asmaz Gamze'nin bana uzattığı elini tuttum. Birlikte içeri girdik. Salonda kimseyi göremeyince mutfağa girdim. Yemek yapan teyzem seslerle birlikte kapıya döndü. Beni görünce elindeki kaşığı tezgaha bıraktı. "Feyza? Duymamışım geldiğini, hoş geldin."

"Hoş buldum." dedim ona sarılarak.

"Gel, içeri geçelim."

Salona geçip oturduk. Gamze odasına gittikten sonra teyzeme döndüm. "Annem burada hâlâ değil mi?"

Başını salladı. "İçeride yatıyor. Buraya geldiğinden beri sürekli uyuyor."

"Kötü mü?" diye sordum zorlukla.

"Kendin görmek istersen, Gamze'nin odasının yanındaki oda."

Başımı sallayarak ayağa kalktım. Çantamı koltuğa bırakıp dediği odaya doğru gittim. Düşünmeden kapıyı açıp içeri girdim.

Yatakta yatan annemi görünce sessizce kapıyı kapattım. Kapalı gözleriyle uzanmış olan yüzünü inceledim. Yüzü normalin aksinde beyaz, göz altları morarmıştı. Zayıflamıştı. Böyle olmak zorunda değildi.

Bir iki dakika sonra onu uyandırmadan çıkmaya karar verdim. Beni görmemesi belki de daha iyiydi. Mahkeme öncesinde kafasını karıştırmaya hakkım yoktu.

"Feyza?"

Arkama dönüp anneme baktım. Yattığı yerden doğruldu. "Kızım?"

Boğazım düğümlendi. Konuşamadım.

"Beni görmeye mi geldin? Gel kızım." Gözlerindeki parlama beni ağlatacak kadar üzdü. Ne olurdu bu raddeye gelmeden önce benimle böyle konuşsaydı?

Eliyle yanını göstermesine  rağmen karşısındaki tekli koltuğa oturdum. Yanına oturmamama bozulsa da ses etmedi. "Neden buradasın? Teyzenin yanındaydın?" dedim nedenini bilsem de. Konuşmaya nereden gireceğimi bilememiştim çünkü.

"Mahkeme kağıdını görünce kovdu beni evden. Ne yapmışım da kocamı dava açtıracak kadar kızdırmışım?"

"Sen ne dedin?"

Gözlerime yaşaran gözleriyle baktı. Omuz silkti. "İyi bir eş de anne de olamadım, dedim."

Yutkundum. "Ben sadece, mahkeme öncesinde seni görmek istedim. Belki mahkemeden sonra Kocaeli'ne gidersin diye."

Başını iki yana salladı. "Gidemem, teyzem eve almaz."

"Nerede kalacaksın o zaman?"

"Bilmiyorum."

"Ben... sana yardım ederim. Yani, kalman için ev bakarım."

Gözlerinden yaşlar süzüldü. "Baban, hâlâ kararlı mı? Ufacık bir şansım bile yok mu?"

Cevap vermek istemedim. Mutsuz desem umut vermiş gibi olacaktım ama babam kararlıydı. Bu yüzden bunu da söyleyip omu tamamen yıkmak istemedim.

"Ben artık eve gideyim." dedim kalkarak.

"Feyza." dedi hızlıca. Arkamı dönmeden durdum. "Ablanın zaten mutlu bir evi var ama sen, benimle kalmayacaksın hiç değil mi?"

Cevap vermeden ona bakınca yutkundu. "Şey için sordum, ev tutarken sadece kendimi mi düşüneyim?"

"Sadece kendini düşün." dedim. Her zaman yaptığın gibi, demeye dilim varmadı.

Başını salladı. "Peki."

"Anne." dedim. Ona bu şekil seslenmemle düşürdüğü başını hızlıca kaldırdı. "Söyle kızım."

"Dört ay sonra üniversite sınavına gireceğim. Okumaya karar verdim." Sustu. Şimdiye kadar yüzüne söylememiştim ama okumaktan onun yüzünden vaz geçtiğimi hissediyordu. Hatta yüzündeki mahcup bakışlardan buna emin olduğunu anladım.

"Çok sevindim." dedi.

"Bedir, ameliyattan sonra kendini toparladı. Hatta bir kulüpteki basketbol takımının antrenörlüğünü yapmaya başladı."

"Çok sevindim." dedi.

"Ablam kayınvalidesini de alıp bu yakaya taşınmaya karar verdi. Bize daha yakın olabilmek için."

"Çok sevindim."

"Babam son birkaç yıldır kendini işine verdiği için iki gün önce terfi aldı. Şantiyeden ayrılan şefinin yerine çalışacakmış."

Gözlerinden hüzün dalgaları geçti. Çatlamaya yüz tutmuş sesiyle "Çok sevindim." dedi.

Adımlarımı kapıya doğru yönlendirirken son kez konuştum. "Kendine iyi bak."

Konuşmadan baktı. Söylemek isteyip de söyleyemediğim, boğazıma düğümlenen cümlelerin hepsini gözlerimden okudu. Ben de zaten bu hikayeden tek zararlı çıkan kişinin kendisi olduğunu anlamasını istedim. 

Arkamı döndükten sonra hızlıca kapıdan çıktım. Kapıyı kapatır kapatmaz içeriden gelen hıçkırık sesiyle kapının önüne çöktüm. Böyle olmasını istemezdim.

Teyzem telaşla yanıma gelince ona iyi olduğumu söyleyip ayağa kalktım. Çantamı ve montumu alır almaz fermuarını kapatamadan giydiğim botlarımla evden çıktım. Siteden çıkar çıkmaz kendimi bulduğum bir banka attım. Kendimi biraz toparladıktan sonra otobüse binip Bedir'in kulübüne gittim.

Kapıda beklerken içeri girmemin ona zor bir durum oluşturabileceğinin farkındaydım. Yeni işe başlamıştı ve bu tür ziyaretler hoş karşılanmayabilirdi.

Kapının yanındaki kaldırıma oturdum. Bedir'in çıkmasını bekleyecektim. İşinin bitmesine iki üç saat daha vardı.

En fazla bir saat orada bekledikten sonra telefonum çaldı. Beklediğim kişinin ismini görünce telefona can simidi gibi sarıldım. "Bedir."

"Ne yapıyorsun Feyza? Bugün bir saat erken çıkacağım. Avans aldım biraz. Dışarıda birlikte yemek yiyelim mi? Bugün için diyet listemde kocaman bir balık yazıyor."

"Olur." dedim ağladığımı belli eden bir sesle.

"Feyza? Ağlıyor musun sen? Ne oldu? Neredesin?"

Bir iki saat daha sabretmeliydim. "Yok hayır, ağlamıyorum." dedim daha düzgün bir sesle.

"Ağlıyorsun Feyza. Ne oldu dedim?"

Çocuk gibi gözükmek istemiyordum ama üzgün olduğumda ona sarılmak iyi geliyordu. "Çok zamanını almak istemiyorum. Bir dakika dışarı gelebilir misin?"

"Kulüpte misin sen?"

Göremeyeceğini bilsem de başımı salladım. "Kapıdayım."

Bir şey söylemeden kapattı. Telefonu çantama koydum. Bir dakika sonra Bedir'in sesini duydum. "Feyza?"

Bana doğru hızlıca geldikten sonra yüzüme bakmasına izin vermeden ona sarıldım. "Ne oluyor Feyza? Neden ağlıyorsun güzelim? Bir bak bana."

Ona bakmamak için daha sıkı sarıldım. "Annemle gittim konuştum. Ben dönerken ağlıyordu. Ailemizin dağılmasına sebep olsa da o benim annem Bedir. Ağlamasına ve üzülmesine dayanamadım. Beni sürekli ağlatsa da onun ağlamasına üzüldüm işte. Belki aptalım ama... annem işte Bedir."

Saçlarımı okşadı. "Şşt, sen aptal değilsin güzelim. Sen sadece iyi kalpli bir insansın. Annen olduğu için üzülmen çok normal."

Biraz sarılmak iyi gelince geri çekildim. "Özür dilerim, çocuk gibiyim gerçekten. Buraya hiç gelmemeliydim. İşinden oldun sen de. Hemen git içeri."

Gülerek yanaklarımı sildi. "Çocuk gibi olduğun doğru ama bu benim hoşuma gidiyor." Çenemden tutup yanağımı öptü. "Her derdinde sıkıntında bana gelmen inanılmaz bir şey. Her zaman böyle ol."

"Ama işinden ettim seni."

"Moladaydık zaten. İşimden olmadım. Ayrıca işimden olsam da bir şey olmazdı. Senin için değer."

Elimi tutup beni içeri doğru çekti. Onu durdurmaya çalıştım. "Ben gelmeyeyim, sen gir. Ben burada beklerim."

"Bir saat boyunca kaldırımda oturmana izin veremem."

"Bir saattir oturuyorum zaten."

"Bir saattir burada mısın? Bana neden daha önce haber vermedin?" Omuz silktim. Yanağımı sıkıp güldü. Her ne kadar diretsem de beni zorla içeri soktu. Sahanın kenarında oturmayı reddedince Kenan hoca beni kendi odasına gönderdi.

Herkes dağıldıktan sonra Bedir ile birlikte dediği gibi balık yemeğe gittik. Balık yerken kafamı dağıtmak için sürekli başka konulardan konuşsa da aklım sürekli yarın gerçekleşecek mahkemedeydi. Umarım herkes için hayırlısı olurdu.

×××

"...tarafların anlaşmalı bir şekilde boşanmasına karar verilmiştir."

Karar açıklandıktan sonra herkes bir bir mahkeme salonundan çıkmaya başladı. Birbirlerine bakan anne ve babama gözlerim yaşlı bir şekilde baktım. İlk gözlerini kaçıran babam oldu ve arkasını dönüp salondan çıktı. Annem de gözlerindeki yaşı silip diğer kapıdan çıktı.

Yanımdaki ablamın elini sıkı sıkı tuttum. Karar anında ayağa kalktığımız için hâlâ ayaktaydık. Diğer elimden de yanımda duran Bedir tuttu. Bir eliyle de omzuma dokundu. "Biz de gidelim mi Feyza?"

Başımı salladım. Bedir ablamla bana izin vermek için gerimizden gelirken ablam bana sarıldı ve o şekilde mahkeme salonundan çıktık.

Teyzem, annemi kendi arabalarına bindirmeye çalışırken annem reddediyordu. En sonunda teyzem galip geldi ve annemi arabaya bindirdi. Yanımıza gelip ablamla ikimize sarıldı. "Ben ablamı eve götüreyim. Sonra konuşuruz."

"Tamam teyze, sen annemle ilgilen." dedik ablamla ikimiz.

Hazal, Güney ve Bedir; Güney'in arkadaşından ödünç aldığı arabaya bindiler. Ablam ve ben de Erdem abinin arabasına bindik. Ön tarafa babam çoktan oturmuştu.

Teyzemin arabasının arkasından bizim araba da yola çıktı. Teyzem, annemle birlikte sağa giderken biz  de tam tersi sola girdik ve uzun zamandır dağılmış olan ailemizin ilk gerçek ayrılığını yaşamış olduk.

×××

Bölüm nasıldı?

Boşanma iyi mi oldu? Üzülen var mı?

Kitap gidişatı nasıl? Daha neler görmek istersiniz?

Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛

Seviliyorsunuz!💜

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro