Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

24. Bölüm: Yılbaşı

Bölüm medyası:Feyza ve Bedir❤

Bölüm şarkısı: Hande Mehan- Benimle Yaşa

Bölüm şarkısı, medyası ve ismi seçmek bölümü yazmaktan daha zormuş gerçekten. Bu yüzden medya hakkında yorumlarınızı bekliyorum. Buraya bizimkilere uyacağını düşündüğünüz şarkıları da bırakırsanız sevinirim. Şarkı seçerken bana yardımcı olur. 

Normalde bölüm günlerimiz cuma. Ama haftada bir bölüm olduğu için isyan edenleriniz vardı. O yüzden iki haftadır kendimi zorlayarak bir bölüm fazladan çıkarmaya çalıştım. Arada yine böyle sürprizler yapmaya çalışacağım ama her hafta iki bölüm atmama zor.

22. bölümü de geçen çarşamba paylaşmıştım. Görmediyseniz önce onu okuyun sonra diğer bölümlere geçin.

25. bölüm cuma günü 22.00'da gelecek. 

Bol bol yorum bırakmayı unutmayın. Keyifli okumalar.

×××

"Pişt!"

Omzuyla omuzumu dürten kişiye ters ters baktım. "Efendim Melih."

"Sana bir şey söyleyeceğim ama kızmak yok, dövmek yok."

"Söyle."

"Öğle arasında ikimize buluşma ayarladım."

Önümdeki kitaplardan başımı kaldırıp Melih'e bakarak kaşlarımı çattım. "Ne buluşması?"

Bana şirince gülümsedi. "Dün gece Derya ile konuşuyorduk."

"Ne?" dedim şaşkınlıkla. "Derya ile mi konuşuyorsun sen?"

Başını salladı. "Evet. Neyse işte. Ben de dedim ki, 'yarın öğle molasında Feyza ile kütüphanenin karşısındaki kafede oturacağız, sen de gel.' Tamam dedi. Gelecek bugün. Benimle kafeye gelirsin değil mi?" Bana masumca bakışlar atarken onu reddetmek zordu.

"Bak Melih, Derya..."

Elini kaldırıp beni susturdu. "Ne söyleyeceğini biliyorum ama burada bana bir hergeleymişim gibi davranmasan olmaz mı? Tamam, bundan önceki ilişkilerimde ciddiyetsiz olabilirdim ancak karşımdaki kişi bana nasıl geliyorsa ben de hep öyle gittim. Ama Derya başka. Ondan gerçekten hoşlanmasam ona karşı bir adım atmazdım. Hem, instagramdan isteğimi kabul etti ve konuşuyoruz. O da benden hoşlanmasa kabul etmezdi."

Derin bir nefes verdim. İşaret parmağımı ona doğru salladım. "Peki, Derya bu duruma bir şey demiyorsa bana da laf düşmez ama şunu bil Melih: Yanlış bir hareketinde seni paralarım."

Ellerini hızlı hızlı salladı. "Tamam tamam, vallahi onun istemediği hiçbir şey yapmayacağım. Sen şunu söyle: Geleceksin değil mi? Gelmezsen yalancı konumuna düşeceğim."

Ofladım. "Tamam, gelirim."

"Ama hemen bir bahaneyle masadan kalkarsın, değil mi?"

"Melih, şansını zorlama."

"Ama sen varken ben rahat konuşamam ki."

Bir çocuk gibi sitem etmesine gülümsedim. "Tamam Melih tamam, sus."

"Sizin aranızda ne geçti?"

"Kiminle?"

"Bedir ile. Sabahtan beri Bedir ile konuşmamak için kaçıyorsun sanki."

Bedir'den değil, hislerimi belli etmemek için kaçıyorum.

"Yoo, bir şey olmadı. İyiyiz."

Melih tekrar konuşacakken onu susturdum. "İşim var Melih. Elin iş tutusun, çalış Melih."

Elimdeki geri iade edilen kitapları yerlerine yerleştirmek için raflara arasına yürürken durduruldum.

"Feyza, bir bakar mısın?"

Başımı yana çevirdiğimde yüzüm gözle görülür bir şekilde buruştu. "Buyurun?" dedim tanımamış gibi yapmayı deneyerek.

"Ben Hayal, geçen gün tanışmıştık. Hatırladın mı?"

"Hah, evet. Hatırladım."

"Ben Bedir'i soracaktım. Baktım ama göremedim onu. Nerede, biliyor musun?"

Bu his, birkaç gün önce bu kadar yoğun değildi. Sanırım bir şeyleri kabullenmem hislerimi alevlendirmişti.

"Bedir, buralardadır. Sipariş verdiğimiz kitapların bugün ya da yarın gelir. Başka bir kitaba ihtiyacın varsa ben yardım edeyim."

Yüzü biraz düştü ve ellerine saçlarını doladı. "Yok, kitap değil. Bedir'i soruyorum ben."

Başı etrafta dolaşırken yüzü aydınlandı ve güldü. "Hah, buldum!"

Hayal, Bedir'in yanına doğru ilerlerken öfkeyle dişlerimi sıktım. Ne kadar yapışık bir kızdı bu ya?

Bedir ile flört ederek konuşmasına gözlerimi kısarak baktım. Daha sonra ellerimde kitaplarla kalktığım yere geri oturup onları göz hapsime aldım. Tamam Bedir, flörtüne karşılık vermiyor olabilirdi ama herkese karşı olan o gülümsemesi onu nazik birine dönüştürüyordu ve bu kızın o saygı gülümsemesini yanlış anlayacağına emindim.

"Ne oldu? Kimi öldürmek ister gibi bakıyorsun?"

"Hiç." dedim ama gözlerim hala üstlerindeydi. Bedir'in koluna hafifçe elini koyması beni daha da sinirlendirdi.

"Bedir'i mi öldürmek istiyorsun, yoksa yanındakini mi?"

"Sus Melih."

"Hangisi?"

"İkisi."

Yanımda gülmesine sinirlenip ona döndüm. "Ne gülüyorsun?"

"Hiç. Bu kadar kıskanç olacağını düşünmemiştim."

"Kıskanç değilim." diye itiraz etsem de haklıydı. Ben de kıskanç biri olacağımı düşünmezdim.

"Bence bir atak yapmalısın."

"Ne gibi?"

"Bilmem, Hayal birazdan Bedir'i kolundan tutup kaçıracakmış gibi bakıyor."

"Kaçırsın hele bir." Sonra dediğini fark edip Melih'e doğru döndüm. "İsmini nereden biliyorsun?"

"Tanıyorum çünkü."

"Kimmiş?"

"Sevtap Hanım'ın kızı. Biraz takıntılı biridir."

Şaşkınlıkla gözlerim açıldı. "Sevtap Hanım'ın kızı mı? Şaka mı?"

"Neden şaka yapayım?"

"Takıntılı biri derken? Ne kadar tanıyorsun?"

"Arada gider gelir, çok fazla muhabbet etmişliğimiz yok ama Sevtap Hanım'ın kopyası gibidir diyeyim sen anla. Aynı onun gibi özgüvenli, burnu havada ve inatçıdır. Bir şeye taktı mı takar."

"İnatçı ve takıntılı diyorsun?"

"Aynen öyle."

Bedir'e gülümseyeceğim diye neredeyse ağzı yırtılacak olan kıza baktım. "Hayırlı olsun, bir manyağımız eksikti."

×××

"Geldim, ne yapıyorsun?" dedim Bedir'in yanına ilerleyerek. Personel odasının camında bir kolunu dışarı çıkarmış sigara içiyordu.

"Hiç, sigara işte. Derya kafeye geldi mi?"

Başımı salladım. "Gittiğimizde oradaydı zaten. Bir dakika oturup telefonum çalıyormuş gibi yapıp kaçtım. Artık gerisi Melih'te."

"İnşallah kızı üzmez."

Omuz silktim. "Ben uyarımı yaptım. Artık onların bileceği iş."

Bedir'in elindeki sigara yüzümü buruşturarak baktım. "Zehirliyorsun kendini."

"Günde bir ya da iki tane içtiğimi daha önce söyledim." dedi göz devirerek.

"Zehirlenmenin azı çoğu olmaz. Zehirliyorsun kendini işte."

Söylenmelerime karşılık sigarasını kül tablasında söndürüp cebinden çıkardığı şekeri ağzına attı ve yanıma oturdu. "Yemek yedin mi sen? Kafeden yiyecek bir şeyler alsaydın kendine."

Omuz silktim. "Aç değilim. Canım yemek istemiyor."

Aklıma Melih'in Hayal hakkında söyledikleri ve kızın Bedir'e olan ilgisi  aklıma gelince iştahım kapanıyordu.

"Senin mi canın yemek istemiyor? Hayırdır, bir şey mi oldu? Neyin var?"

"Bir şeyim yok, istemiyorum."

Kanepede biraz bana doğru kaydı. "Ben bilmeden bir şey mi yaptım?"

"Hayır, ne alaka?"

"Bilmem, sabahtan beri soğuk yapıyorsun bana sanki."

Ellerimi kollarıma sarıp bakışlarımı çevirdim. "Yok, neden soğuk yapayım? Nereden çıktı?"

"İyi madem, öyle diyorsan."

Gerçekten ona duygularımı belli etmemek için kaçıyordum ve bunun yüzünden daha çok göze batıyordum. Ondan kaçtığımı daha fazla düşünmesin diye kanepede yan dönüp ona doğru oturdum.

"Yılbaşında bir planın var mı?"

Başını kaldırıp bana baktı. "Benim mi?" Başımı sallayınca yüzünde alaycıl bir gülüş oluştu. Başını iki yana salladı. "Hayır, yok."

"Burada mı olacaksın?"

"Başka nerede olayım?"

"Ne bileyim, belki Bursa'ya gidersin diye dedim."

"Yılbaşında da çalışacağız mecbur. O yüzden 1 Ocak'ta gidebilirim Bursa'ya anca."

"Doğru, haklısın. Peki yılbaşında evde yalnız mı olacaksın?"

Omuz silkti. "Aynen. Zaten yılbaşı kutlamam, erkenden yatarım."

"Hım, peki bu sefer bir değişiklik yapmak ister misin?"

Bana doğru döndü gözleri. "Nasıl bir değişiklik?"

"Benimle birlikte girsen yılbaşına?"

Gözleri gözlerimde kaldı bir süre. Bu kadar düşüneceği bir teklif miydi bilmiyorum ama epeyce durdu öyle.

"Yani." dedim düzeltme ihtiyacı hissederek. "Yılbaşı gecesi ablam ve Erdem abi bize gelecek. Birlikte yemek yiyeceğiz. Sen de gelmek istersen diye söylemiştim."

Hala tepki vermeyince devam ettim. "Zaten senin kankan var: Mediha sultan. Ben söylemesem de o sana bugün ya da yarın söyleyip davet ederdi kesin."

Dudağında hafif bir kıvrılma oldu. Daha sonra kendini toparladı. "Siz, ailecek olacakmışsınız. Benim ne işim var?"

"Seni de seviyoruz çünkü." dedim.

Gözlerinden geçen şaşkınlıkla hızla devam ettim. "Babaannemi biliyorsun zaten, seni kendi torunu gibi seviyor. Babam, o da seviyor. Yani pek belli etmez ama sever. Erdem abi de sevdi, birlikte mangal yellerken enerjiniz tutmuş olmalı. Ablam da herkesi sever zaten."

Kısıkça bir nefes alıp yutkundum. "Ben... ben de seviyorum seni. İş arkadaşımsın, otobüs arkadaşımsın, komşumsun. Ondan yani."

"Anladım."

"Gelecek misin?"

"Bakarız."

"Tamam." Ama tabii ki onun karar vermesini beklemeden zorla çağıracaktım.

Öğle molası bitince birlikte odadan çıkıp bankoya geldik. Karşıdan gelen kızı görünce yüzümü buruşturarak Bedir'e döndüm. "Geliyor seninki."

"Benimki mi?" dedi kaşlarını çatarak. Gösterdiğim yere bakar bakmaz gözlerini çevirip arkasını döndü. "Sabahtan beri yapıştı yakama."

"Sevtap Hanım'ın kızıymış. Melih dedi."

"Sevtap Hanım mı?"

"Aa Merhaba Bedir!"

Bedir mecburen arkasını dönüp Hayal'e baktı. "Merhaba."

"Öğle molası bitmediyse bir kahve içsek mi?"

"Aaa." dedim ellerimi iki yana açarak Bedir'in önüne geçtim. O da bunu bekliyor gibi arkama saklanmıştı. "Maalesef, molamız bitti. Tüh!"

Ayak uçlarında yükselip Bedir'e bakmaya çalıştı. "O zaman iş çıkışında bir şeyler içer miyiz Bedir? Çay, kahve?"

"Bak sen şu işe." dedim yana kayarak görüşünü kapattım. "Bedir çay da kahve de içmeyi sevmez. Hatta hiçbir şey içmez. İnanmayacaksın ama bir şeyler yemekten de hoşlanmaz."

Hayal, sertçe bana baktıktan sonra çalan telefonuna bakıp arkasına döndü ve Sevtap Hanım'ın odasının olduğu koridora doğru ilerledi.

×××

"Ne gündü ama." dedi Bedir kendini otobüs durağının kenarındaki demirlerine yaslayarak.

Gülümsedim. "Benim için pek bir farkı yoktu ama senin için epey zor olmalı. Kız resmen kene gibi yapıştı."

Çarpık bir gülüş attı. "Yakışıklılığımın başıma bu kadar dert olacağını düşünmezdim."

Gözlerim hayretle açıldı. "Bakıyorum kızlar özgüvenini yükseltmiş senin. Utanıp kızarmıyorsun artık."

"Yani, bendeki cevherlerin farkına varmamı sağladılar." deyip göz kırptı.

Bunun farkındaydım ve kendinin farkında olması pek iyi olmamıştı.

"Bak sen!" dedim kelimelerimi uzata uzata. "Demek cevherlerinin farkına vardın?"

Saçlarını bir eliyle dağıtıp tekrar göz kırptı. "Aynen."

Dağınık olan saçlarına dokunma arzusuyla yanıp tutuşurken kendimi tutamayıp uzanıp saçlarını dağıttım. "Bu saçlar mı senin cevherlerin?" dedim ellerimi hala yumuşacık saçlarında gezdirirken. "Baya kandırılmışsın." dedim gülerek.

"Dur." dedi kendini geri çekmeye çalışırken ama hala gülüyordu. Durağa yaslandığı için geri de gidemiyordu. "Dur kızım, saçlarımı kopardın."

Belimden tutup kendine çektiğinde saçlarındaki ellerim omuzlarına düştü ve gözlerine değdi bakışlarım. Ela gözlerine bakarken yutkundum. Hoşlandığım birine bu kadar yakın olmak kesinlikle iyi değildi.

"Saç kalmadı başımda." dedi eğlenmeye çalışan bir ifadeyle ama samimi gülmüyordu. Durulmuştu.

Yan taraftan gelen öksürük sesleriyle kendime gelip bir adım geri çekildim. O da belimden çekti ellerini. İki dakikada nasıl bu hale geldik, anlayabilmiş değildim.

Otobüs gelince bindik ve aramızdaki tuhaf çekimden dolayı hiç konuşmadım. O da beni konuşturmak için bir çabaya girmedi.

Otobüsten inince sessizce eve kadar yürüdük ve eve gelince de sadece bir "İyi akşamlar." cümlesiyle ayrıldık. Gerçekten bir anımız başka bir anı tutmuyordu.

×××

Elimdeki kitapları raflardaki yerlerine yerleştirirken bu akşamı düşünüyordum. Yılbaşı gecesiydi ve ablamlar gelecekti. Babaannemde toplanacaktık. Yılbaşı ailecek toplanmamızın bahanesiydi. Üstelik, babaanneme de Bedir'i çağırdığımı söylemiştim. Zaten ben söylemesem de o söyleyecekmiş.

Titreyen telefonumu cebimden çıkardım. Bedir'di. Genelde ben bankoda otursam da arada onu dinlenmesi için oturtturuyordum. Şimdiki gibi.

Telefonu açıp sessizce konuştum. "Efendim?"

"Arda geldi, seni soruyor. Bankoda." dedi ve ben daha bir şey anlamadan telefonu kapattı. Şaşkınlıkla elimdeki telefona baktım. Arda'nın ne işi vardı burada?

Elimde kalan son iki kitabı da yerleştirip bankoya döndüm. Bedir bilgisayarın başındaydı, yanındaki sandalyede de Arda oturuyordu. 

Arda, beni görünce gülümseyerek kalktı yerinden. "Feyza."

"Ne işin var burada?" dedim kaşlarımı çatarak. 

Gülümsemesi büyüdü ve elindeki iki konser biletini bana uzattı. "Pazar günü geldiğinde konser biletlerini bende unutmuşsun. Onları getirdim. Bir de bu akşam kaçta seni alayım diye sormaya geldim."

Cızırtılı bir sesle Bedir sandalyesini geri ittirip kalktı. Bana bakmadan hızlıca rafların arasında kayboldu.

Ellerimle yüzümü sıvazlayıp Arda'yı kolundan tutup personel odasına çektim. Muhtemelen sesim biraz yükselecekti, insanları rahatsız etmemeliydim.

Kapıyı kapattıktan sonra gülen Arda'ya baktım. "Biletleri unutmadığımı biliyorsun!" dedim sert ve yüksek çıkan bir sesle. "Bilerek almadım. Çünkü teklifini kabul etmedim ben senin! Ne yapmaya çalışıyorsun bilmiyorum ama yapma! Seninle konsere falan gelmiyorum ben!"

Arkamı dönecekken kolumu tuttu. "Feyza, yanlış anladın sen beni."

"Neyini yanlış anladım?"

"Düşüneceğim deyip gittin. Ben de bana hala bir haber vermediğin için kabul ettiğini düşündüm."

"Haber vermediğim için kabul etmediğimi düşünmek aklına gelmedi mi?"

"Feyza..."

"Bak Arda, başta sana sert bir tavır takındığım için haksızlık ettiğimi düşündüm ama bu tavırların ve yaptığın imalar samimiyetini sorgulamama neden oluyor. Seninle bir ilişki istemediğimi yeterince açık ettiğimi düşünüyorum."

"Feyza, beni yanlış anlamışsın. Ben sadece..."

Daha fazla dinlemeden kapıyı açıp çıktım. Onunla bir ilişki istemediğimden emindim ve bunu da yeterince göstermiştim ama bunu anlamamak için ısrar eden oydu. Konser teklifini kabul etmem de ablamın dediği gibi ilişki teklifini kabul etmek gibi bir şey olacaktı. Kabul etmem, kendime ve kalbimde yeşeren sevdaya haksızlık olacaktı.

Bankoya geldiğimde masanın başında elinde kitapla bekleyen birkaç insan görünce derin bir nefes alıp kendimi toparladım ve gülümsemeye çalıştım. Masaya oturup bana uzatılan kitabın barkodun okuttum. "Merhaba, isminiz nedir?"

O saatten sonra iş çıkışına kadar Bedir'i görmedim. Arda ile gideceğimi düşünüyordu ki duyduklarından sonra böyle düşünmesi normaldi.

Bedir'i montunu giyerken yakalayınca gülümseyerek  montumu ve çantamı alıp peşine takıldım. Merdivenleri çok hızlı indiği için yetişmek biraz zor oldu. Caddede yürümeye başlayınca koşarak yanına yetiştim. "Bu ne hız, sana yetişeceğim diye koştum." dedim hayıflanarak.

Bana kısa bir bakış atıp ellerini cebine koydu. "Üzerini giy, hava soğuk."

"O zaman şunu tutar mısın?" dedim çantamı ona uzatarak. Çantamı alıp durdu. Ben de durup montumu giydikten sonra çantamı aldım. 

"Akşam geliyorsun değil mi? Mediha sultan kesin bir dille seni de getirmemi emretti."

"Bilmem."

"Ama Bedir, gelecektin hani!"

"Bakarız dedim, geleceğim demedim."

"Bakarız demek geleceğim demek değil mi?"

"Ne alakası var?"

"Çok alakası var. Bakarız demenin 'tamam' demek olduğunu herkes bilir."

"Sen yokken ben senin ailenin arasında ne yapacağım?"

"Ben de orada olacağım dedim ya."

Gözü bana kaydı ve birkaç saniye baktı.

"Yemekten sonra mı gideceksin?"

Demek istediği şeyi anlasam da anlamazdan geldim. "Nereye?"

"Ne bileyim nereye." dedi sinirli çıkan sesinle. "Arda geldi, dedi ya bir şeyler. Bilet falan."

"Ha, şu konu." Durağa gelmemizle durağa yaslandım. O da karşıma dikildi. "Gitmeyeceğim."

"Neden?"

Omuz silktim. Gözlerine bakarak beni anlamasını diledim. "Sevdiğim insanlarla olmayı tercih ettim."

"Arda'yı da seviyorsun sanıyordum."

Dudak büzdüm. "Ailem ve senin kadar değil."

Gözlerindeki parlamayı gördüğüme yemin edebilirdim.

"Arda, biraz mecburiyetten sevdiğin ve bir araya gelmek zorunda olduğun akraba ya da arkadaş gibi benim için."

"Öyle mi gerçekten?"

Başımı salladım. "Öyle."

"Pazar günü onunla mıydın?"

Kaşlarımı kaldırarak içimdeki gülümseme isteğini bastırmaya çalıştım. "Neden merak ediyorsun?"

Başını çevirip ensesindeki saçlarını karıştırdı. "Merak etmiyorum. Sormadım say. Otobüs geldi, gidelim."

Gülümseyerek onu takip edip otobüse bindim. Aklımda ise binbir tilki dolanıyordu.

×××

Çalan zille hızlıca otomatiğe bastım ve kapıyı açıp ablamların gelmesini bekledim. Kapıdan gözüken ablam ayakkabılarını çıkartıp içeri girince üstüne çullanıp sarıldım.

"Ablam gelmiş!"

"Ah kuzum, özledin mi? İki gün önce görüştük ya yeni."

"Olsun, özledim."

Ablam geri çekilince Erdem abiye sarıldım. "Hoş geldin abi."

"Hoş buldum abim. Nasılsın?"

"İş güç uğraşıyoruz be abi."

Gülerek burnumu sıktı. "Cimcime."

Elinden kaçarak burnumu tuttum. "Acıttın."

İkisini içeri aldıktan sonra babam da geldi. Elim telefonda Bedir'i beklerken aramayı düşünüyordum ki zil çaldı. Hızlıca yerimden kalkıp gülerek kapıyı açtım. Beklemediğim bu sürprizle kaşlarım çatıldı. "Anne?"

"Kapıyı açmayacak mısın?"

"Beklemiyordum." dedim sadece.

Omuz silkti. Ben hala kapıyı aralamayınca beni kenarı çekerek içeri girdi. Arkasından bakarken oflayarak yüzümü sıvazladım. Bedir'i de çağırmıştım ve annemin gelmesi hiç hoş olmamıştı. Ablam ve Erdem abi geleceği için gelmez diye düşünmüştüm. Üstelik babaannemin evine de en son ne zaman gelmişti, hatırlamıyordum.

"Feyza?"

Ellerimi çekip arkamı döndüm. "Bedir. Geldin mi? Hoş geldin. Geç." deyip ona yol verdim.

"Hayırdır, kapıda mı bekliyordun beni?"

"Öyle de denebilir."

Birlikte salona geçince annemin gözleri hemen ikimiz arasında gidip gelmeye başlamıştı.

Düşündüklerinin gerçek olmasını çok isterim ama düşündüğün gibi bir şey yok anne!

"Ooo koçum! Hoş geldin!"

Bedir de annemin bakışlarını hissetmişti. Annemden gözlerini kaçırıp Erdem abiye baktı. "Hoş buldum abi."

"Ulan aynı yaştayız neredeyse. Bırak abiyi."

Bedir gülümsedi. "Öyle hissettiriyorsan..."

Babaannemin elini öptükten sonra babam ve ablamla da selamlaştı. Anneme uzaktan bir baş selamı vermekle yetinmişti. Erdem abinin yanına oturduktan sonra Erdem abi Bedir'in omzunu sıkıp bir şeyler söyledi.

İkisinin muhabbetine Erdem abi babamı da katınca üçü konuşmaya devam ettiler.

Ablam koltukta omzuyla omzuma vurdu. "Bedir iyice aileye girdi sanki ha?"

"Ne alakası var?"

"Babaannem ve Erdem'e kendini sevdirdi bile. Babam da ağırdan alıyor kendini ama sevdiği belli. Yoksa yemeğe gelmesine izin vermezdi. E annemin bakışlarından da nefretini kazandığını anlıyoruz. Ben de çok sevdim. Senin zaten ayakların yere basmıyor. E kim kaldı?"

Kolumla dirsek attım hafifçe. "Abartma her şeyi abla. Annem duyacak."

Anneme baktığımda Erdem abiye ve Bedir'e kötü gözlerle baktığını görüyordum. Aynı şekilde babaannemin ona baktığından bir haberdi sanırım.

"Ha gelin, çocuklara ne diye öyle kaşlarını çatmış üstten üstten bakıyorsun?"

Annem babaanneme kısa bir süre baktı. O sırada erkeklerin de gözü oraya dönmüştü.

Bedir'in bana baktığını görünce onun yanında olduğumu belli etmek için gülümsedim. Dudakları hafifçe kıvrıldı ve gözlerini yumdu.

"Normal bakıyorum işte." dedi annem düz çıkarmaya çalıştığı sesiyle. Babaannemle kavga etmek pek tercihi değildi. O yüzden sakin cevap vermişti.

"Normalin bu mu senin?"

Ablamı dürtüp kaldırdım yerinden ve dışarı çıkardım. "Sofrayı kuralım bir an önce abla. Yoksa bu laf atışmaları bitmez."

Ablam mutfağa girince kıkırdadı. "Sofra kurulunca bitecek mi yani?"

"En azından yemek yerken konuşmazlar belki diye ümit ediyorum."

Hızlıca masayı kurduktan sonra sofraya oturduk. Bedir'i bilerek annemden en uzağa oturttum ama annem her türlü onu göz hapsine alabiliyordu.

Genelde Erdem abinin ve babamın konuşmasıyla geçen yemek annemin rahatsız edici bakışlarına rağmen güzel geçmişti.

Erdem abi annemin bu haline alıştığı için annemi yok sayarak konuşup gülüşebiliyordu ama Bedir'in rahat olmadığını iki dakikada bir anneme dönen gözlerinden anlayabiliyordum. Onu çağırdığım için pişman olmuştum. Sürekli diken üstündeydi.

Şimdi içeride çay çekirdek faslı vardı. Bedir çay sevmiyorum dese de ona zorla içirdiğim zamanlardan alışkanlık yapmış olmalıydı, ya da sevmeye başlamıştı, kendi isteğiyle ikinci bardağındaydı şu an.

Kendi boşalan bardağımı doldurmak için ayaklanıp mutfağa geçtim. Bardağımı doldururken mutfağa giden kişinin ablam olduğunu düşünmüştüm ama arkamı döndüğümde Bedir olduğunu gördüm.

Bardağımı yarım bırakıp çaydanlığı ocağın üstüne koydum. "Her şey için teşekkür ederim, ben artık eve çıkayım."

"Saat daha erken, kalsaydın." dedim, gerçekten daha kalmasını istiyordum çünkü. Saat daha 11 bile değildi. 

"Yok, teşekkürler. Ben içeridekilere gideceğimi söyledim, sana da haber vereyim dedim."

"Annem bir şey mi söyledi ben yokken?" dedim hızlıca. Mutfağa geleli bir dakika bile olmamıştı.

"Hayır, bir şey söylemedi. Rahat ol. Yarın 1 Ocak, resmi tatil. Ben de fırsat bilip Bursa'ya bilet aldım. Yarın akşama doğru gelirim. Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Onu kapıya kadar geçirip kapıdan el salladım. Gülümseyip merdivenleri çıkamaya başladı.

Yukarının kapısı kapanınca içeri girdim. Bardağımı alıp odaya geri döndüm. Geri kalan zaman muhabbetle ve annemin sürekli laf atmaya çalışmasıyla geçti.

En son Erdem abiyi ve ablamı uğurladığımda saate baktım. Yeni yıla çoktan girmiştik, saat bire yaklaşıyordu. Annem ve babam da çoktan inmişti aşağı. Biraz daha babaannemle konuştum. Babaannem de uyumaya gidince evde tek kaldım. Babaannemin evindeki odama gidip üstüme kalın bir hırka aldım ve evden çıkıp terasa gittim. Uzun zamandır terasta vakit geçirmiyordum.

Terasın kapısını açıp içeri girdim ve koltuğa oturdum. Bedir'in hep yaptığı gibi koltukta aşağı kayıp ayaklarımı sandalyeye uzattım. Başımı kanepeye yaslayıp gökyüzüne çevirdim bakışlarımı.

Birkaç dakika sonra yanımda hareketlilik hissedince oraya döndüm. "Uyuyamadın mı? Yarın erken kalkacaksın." dedim Bedir'e bakarak.

Omuz silkti. "Uyur gibi oldum ama terasın kapısının sesine uyandım. Sonra uyku tutmadı."

"Kapısı gıcırtı yapıyor."

Aramızda bir süre sessizlik oldu.

"Annemin geleceğini bilmiyordum. Tüm gece sana gözleriyle ve sözleriyle rahat vermedi. Geleceğini bilseydim ya ona engel olurdum ya da sana ısrar etmezdim. Gecen zehir oldu, özür dilerim."

"Annen o senin, Feyza. Yanınızda olmak istemiş olabilir. Belki o da sadece kendi ailesiyle olmak istedi, beni istememiş olması normal. Sonuçta bir yabancıyım. Bunun için kimseye gönül koyacak değilim."

"Hayır..."

"Ayrıca." dedi sözümü bölerek. "Uzun süredir geçirdiğim en iyi yılbaşı gecesiydi. Üzülmene gerek yok."

Tekrar inkar etmek istesem de yapmadım.

"Son zamanlarda soğuklar artınca yılbaşında kar yağar diye bekledim ama yağmadı."

"Evet, kış bir türlü gelmedi."

"Ve, bir sene daha bitti." dedim gökyüzüne bakarak. "Nasıl geçti bu bir sene anlamadım."

"Bir sene daha bitti." dedi o da, derin bir iç çekip. "Nasıl geçti ben de anlamadım. Ama bunu 'hızlı geçti' manasında söylemiyorum. Gerçekten nasıl geçtiğini bilmiyorum. Mesela bu geçen yılda daha çok mutlu muydum yoksa mutsuz muydum, bilmiyorum. Sanki her günüm boştu."

Bakışlarının bana döndüğünü hissedince ben de ona döndüm. "Ama son iki ayımda sen geldin." dedi. Kalbim ona doğru aktı gitti.

"Sanki... şimdiye kadar yaşadığım hayat benim değildi. Biri tarafından yönlendiriliyormuşum gibi hayatımı dışarıdan bir gözle takip ediyordum. Ama seni tanıdığımdan beri hayatımın iplerini kendi elime almışım gibi hissediyorum."

"Neden ben geldiğimden beri?" dedim içime dolan bir umutla. "Benim ne özelliğim var?"

"Farkında değil misin?" dedi şaşkınlıkla. Bunu o kadar doğal söylemişti ki bir an zaten bildiğim bir şey olduğunu düşündüm.

"Neyi?"

"Benim için özel olduğunu?"

Nasıl özel? Ne kadar özel? Öylesine özel mi? Özel olarak özel mi?

Kuruyan dudaklarımı ıslattım. Hemen umutlanma kalbim.

"Öyle miyim?" dedim iyice ona dönerek. Ayaklarımı indirdim ona daha rahat bakabilmek için. Kanepede zaten yanımda oturduğu için iyice yaklaşmıştık.

"Öylesin." dedi başını sallayarak.

Kendimi artık kontrol edemediğimde iyice ona yanaşmak isterken buldum kendimi. Onun da bana doğru eğildiğini görünce heyecanım katlandı.

Artık nefesini yüzümde hissederken gözlerim kapandı. Dudaklarım sızlarken yutkunmamak için kendimi tuttum. 

Aniden ortamda yükselen telefon zil sesiyle ikimiz de yerimizden sıçradık. Gözlerim açıldığında Bedir ile burun buruna geldiğimizi gördüm. Elimdeki telefon kendini hatırlatmak ister gibi çalarken geri çekildik. Hızlıca ayağa kalktığımda onun da kalktığını gördüm. Bakışlarımı ona değdirmemek telefonuma çevirdim. Kimin aradığına baktım ama hala küt küt atan kalbim algılamama izin vermedi.

"Ben... şey..." diye bir şeyler zırvaladım ama söylediğim şeyleri kulaklarım duymadı.

"Telefon..." dedi Bedir elimdekini işaret ederek. "Çalıyor."

"Evet, çalıyor." dedim yutkunarak.

Telefon susunca ortamda gerginlik oluştu.

"Sustu." dedim.

"Sustu." dedi.

Ses tekrar gelmeye başlayınca "Çalıyor." dedim.

"Çalıyor." diye beni tekrar etti, yutkundu. Bakışlarımı ona çevirince kendimi onda görür gibi oldum. Elleriyle ensesindeki saçlarını çekiştiriyordu, diğer eli ise yanında ve titriyordu, benim ellerim gibi.

"İyi geceler, yeni yıllar, mutlu yıllar." deyip hızlıca terastan çıktım.

Merdivenlerden at koşturur gibi inip evin önüne gelince saatin kaç olduğunu önemsemeden kapıya alacaklı gibi vurmaya başladım. Bir saniye sonra kapı annem tarafından açıldı.

"Arıyorum arıyorum neden açmıyorsun?"

Anneme kulak tıkayıp odama girdim ve kapıyı kapatıp kilitledim. Kapıya yaslanarak yere oturdum. Bir elim dudaklarıma giderken diğerini ise yavaşlatmak ister gibi kalbime bastırdım.

Alnımı dizlerime yaslarken kendime saydırdım.

"Her yere eline yapışık gibi bu telefonu taşırsan olacağı buydu! Ne vardı evde bıraksaydın? Kimse çalacak değil ya!"

Kendi kendime sessiz bir çığlık attım. "Az önce olanlar neydi öyle? Bir dakika daha telefon çalmasa olacakları düşünemiyorum! Resmen, Bedir ve ben! Bana özel olduğumu söyledi! Neydi bu şimdi? Ben ne yaşadım?"

Kendi kendime söylenmelerim gece boyu devam etti.

Bedir, yılbaşına girmeden yanımdan ayrıldığı için üzülmüştüm ama "yılbaşına nasıl girersen öyle geçermiş" saçmalığına inanmıyordum. Çünkü bundan sonra yolum belliydi. Her anımı Bedir ile paylaşacaktım ve kendimize sadece ikimizden oluşan bir dünya kuracaktım. 

×××

Bölüm nasıldı?

Son kısımda fake atmam peki?

Bakalım yeni yıl bizimkilere neler getirecek?

Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛

Seviliyorsunuz!💜

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro