Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

23. Bölüm: Aşkın Karşılığı

Bölüm şarkısı: Kenan Doğulu- Cadı Kazanı

Bölüm medyası ♡

Bu hafta içindeki ikinci bölümüm bu!! Daha çok oy ve yorumu hak ediyorum bencee.♡ Keyifli okumalar!

×××

Düşüncelere dalmış bir şekilde sofra kurarken son olarak su şişesini de koyunca geri çekilip masaya baktım. Açılan kapıyla kendime gelip mutfaktan çıktım. Babam gelmişti. Üstündeki ceketini astıktan sonra bana döndü. Tedirginlikle ilk sözü ondan beklerken kaşlarını çattı. Kötü bir söz duymayı beklerken kollarını açtı. "Sarılmak yok mu kızım? Özlemedin mi beni?"

Derin bir nefes verip sarıldım. "Özlemez olur muyum? Hoş geldin."

"Hoş buldum. Mis gibi kokular geliyor, neler yaptın bakalım?"

"Domates çorbası yaptım, kaşarlı. En sevdiğinden."

Domates çorbası sözüm geldi o an aklıma. Bedir'e yapacağımı söylemiştim.

"Oo, ziyafet var desene. Hemen elimi yüzümü yıkayıp üstümü değiştireyim. Geliyorum."

Babam odasına giderken mutfağa geri döndüm. Masaya ters bir şekilde bıraktığım telefonumu açtım ve açar açmaz da Bedir ile fotoğrafımız çıktı karşıma. Fotoğrafa bakarak babama nasıl anlatacağımı düşünüyordum.

Bu ilk fotoğrafımızdı. Ve doğruyu söylemek gerekirse de çok tatlı çıkmıştık. İkimizin de yüzünde kocaman bir gülüş vardı. Elimi koluna koyup ona doğru eğilmem, başımın çok hafif omzuna değiyor olması mahallelinin aklına başka şeyler getirmişti sanırım. Bir de havanın karanlık olması. Gece mesaiden çıkıyorduk.

O an neye bu kadar güldüğümüzü çok iyi hatırlıyordum. Üstümüzdeki kıyafetlerin hangi güne ait olduğunu biliyordum çünkü. Kütüphaneye gelen iki sevgili arasında çıkan ani bir kavgayla ilgili konuşurken espri yapmıştı Bedir.

Bu fotoğraf, bu şekilde bir sürü insanın eline geçen bir fotoğraf olmasaydı duvar kağıdı ya da profil resmi yapmak isteyeceğim kadar güzeldi.

Mutfağın kapısındaki hareketlilikle telefonumu kapattım. Annem gelmişti. Masaya oturup bana imayla baktı.

Kaşlarımı çattım. Babamın da gelmesiyle çorbaları döküp yerime oturdum.

Çorbamı kaşıklarken babamdan gelen soruyla duraksadım.

"Ee günün nasıl geçti? Yoruldun mu?"

Omuz silktim. "Güzeldi. Yorulmadım."

Babam kaşlarını çatıp bana baktı. "Bir sorun mu var?"

"Yoo, hayır. Ne olabilir ki?"

Sessizce yemeğe devam ederken göz ucuyla anneme bakıyordum. Bir şeyler planlıyordu sanki.

"Bahtiyar."

Annemin sesiyle babam yemeğinden başını kaldırdı. "Efendim?"

"Arda Bey'i tanıyor musun sen?"

"Arda Bey?"

"Şey." diyerek araya girdim. "Eski patronum Hülya Hanım'ın oğlu. Mahkemede şahitlik yapmam için benimle konuşmuştu ya. Sana anlatmıştım baba."

Babam hatırlamış gibi başını salladı. "Evet, hatırladım. Anlatmıştın." Anneme döndü. "Ne olmuş ona?"

Annem gülümsedi. "Geçen gün onunla konuştuk."

"Ne?" dedim şaşkınlıkla. "Ne zaman konuştunuz?"

Omuz silkti. "O aradı, konuştuk işte. Çok efendi, çok saygılı bir çocuk."

"Ne dedin ona?" dedim içimde hapsedemediğim bir sinirle.

"Ben demedim, o dedi."

"Ne dedi?" Babamın da bu konuya karşı meraklandığı belliydi. Merakının sebebi de benim aşırı tepkimdi muhakkak.

Annem gülümseyerek babama döndü. "Feyza'dan hoşlanmış." Aniden açılan gözlerimle anneme bakarken o devam etti. "Annesini pek tanımam ama Feyza onun için bu kadar uğraştıysa iyi bir insan olmalı."

Öyleydi ama cevap vermedim. Devam etti. Babamın masada duran elinin üstüne elini koydu. "Ben diyorum ki, Feyza ile bir çıksalar, görüşseler. Birbirlerini tanısalar. Feyza da sevecek eminim. Hem belli mi olur, belki damadımız olur?"

Şaşkınlıktan dilim tutulmuştu. Babam kaşlarını çattı. Bu fikirden haz etmemiş gibiydi. Bana dönüp baktı. "Feyza... daha küçük."

"Yirmi iki yaşında, ne küçüğü? Ben onun yaşındayken kucağımda İrem vardı."

Babam annemi dinledikten sonra bana döndü. "Görüşmek istiyor musun?"

"Hayır." dedim hızlıca. "İstemiyorum. Ben bunu kendisine de söyledim."

Babam, annemin alinin altındaki elini çekip kaşığına uzandı. "O zaman konu kapanmıştır." Rahatlamış gibiydi.

Ben de gülümseyip kaşığıma uzandım.

×××

"Kahve getirdim." Elimdeki tepsiyi babamın yanındaki boşluğa koyup yanına oturdum.

Babam fincana uzandı. "Ellerine sağlık kızım."

Sessizce kahvemizi içerken etrafa bakındım. Annem yoktu. Derin bir nefes alıp babama doğru döndüm. "Sana bir şey söylemek istiyorum baba. Benden duy istiyorum."

Elindeki fincanı tepsiye bırakıp o da bana döndü. Telefonumu açıp ekranda çıkan malum fotoğrafa bakarak telefonumu babama uzattım. "Bu fotoğraflar... kim çekmiş bilmiyorum ama bir şekilde mahallede yayılmış."

Babam fotoğrafa bakarken dudaklarımı dişledim. Ekranı yana kaydırıp diğer fotoğrafa geçtim. "O gün Arda Bey'in yanında olduğumu zaten sen biliyordun. Avukatla görüşmemizden sonra onun beni bıraktığını söylemiştim. Diğeri de zaten Bedir. Mesai çıkışıydı, o yüzden hava karanlık. Yani biz öyle gülüyorduk, evet biraz yakın bir fotoğraf ama..."

"Ne kadar güzel gülmüşsün."

"Ne?" dedim anlamayarak.

Ekranı bana çevirip Bedir ile olan fotoğrafı gösterdi. "Çok güzel gülmüşsün. Seni böyle güzel gülerken görmeyeli epey oldu sanırım."

Şok olmuş bir şekilde babama bakıyordum. Takıldığı nokta bu muydu gerçekten?

"Arkadaşlar bu fotoğrafı gösterdiğinde bu kadar güzel güldüğünü fark edememiştim."

"Sen, biliyor muydun?" dedim şaşkınlıkla.

Telefonu kapatarak bana uzattı. "Evet."

"Ama..."

"Dün, biri gösterdi bu fotoğrafları. Ben de ikisinin de senin arkadaşın olduğunu, neye bu kadar takıldıklarını sordum. E tabi bir de benim kızımın fotoğrafının onun telefonunda ne işi olduğunu. Merak etme, sildirdim fotoğrafları."

Yüzünde hafif bir tebessümle anlatıyordu ama konuşurken bana değil de ekrana bakması yaşananların ve söylenenlerin bu kadar olmadığını anlatıyordu. Daha fazlası olduğuna emindim. Birkaç arbede yaşanmış bile olabilirdi. Babam sakin bir insan olabilirdi ama sinirlendiğinde gözü kara oluyordu.

"Baba..."

Aramızdaki tepsiyi alıp diğer yanına koydu ve kolumu tutup kendine doğru çekti. Başımı göğsüne yaslarken saçlarımı sevdi.

"Mahalleli bu fotoğraflara o kadar masum bakmıyor ama."

"Sana biri bir şey mi söyledi?" Kolumdan itip kaşlarını çatarak yüzüme baktı. Yutkundum. "Bana değil ama duydum." dedim mecburen yalan söyleyerek.

"Mahalleli önce kendine baksın." dedi sinirle.

Hafifçe kıkırdadım. Babama daha sıkı sarıldım. "Fotoğrafları ilk gördüğünde şaşırmış olmalısın. Sana daha önce söylemeliydim. Özür dilerim sana hayal kırıklığı yaşattıysam."

Başımı öptü. "Başkasının sözüyle sana karşı inancım kırılmaz benim. Kızımsın sen."

Gözlerimi gülümseyerek kapattım. Babam bana inandığı sürece tüm dünya inanmasa da fark etmezdi.

×××

Uzun zaman sonra kimse ellemeden ve alarm olmadan öğle vakti kendi irademle uyandığımda sonunda bir tatil gününde olduğumu anladım. Uyuşukça kahvaltımı yapıp evi biraz toparladım. Babaanneme de biraz uğradıktan sonra dün Hülya Hanım'dan gelen mesaj geldi aklıma. Odama girip kapımı kapattım ve aradım.

Birkaç kez çaldıktan sonra telefon açıldı. "Alo, Merhaba Feyza."

"Merhaba Hülya Hanım. Dün mesajınızı gördüm ama anca geri dönebildim. Kusura bakmayın."

"Önemli değil." dedi. Sesi yorgun geliyordu. "Bugün müsait misin?"

Ne için müsait olduğuma göre değişir.

"Yani, bir işim yok. Evdeyim. Neden sordunuz?"

"Faysal." dedi bitkin çıkan sesiyle. "Hayatımdan çıktı ama belli ki geç kalmışım. Çalıştığı süre boyunca şirketten para kaçırmış olmasından şüpheleniyorum. Daha doğrusu Arda şüpheleniyor. Dosyalarda nereye gittiği belli olmayan para açıkları var. Ve ne hikmetse bu açıklar biz boşandıktan sonra da devam etmiş."

"Şirketten ayrıldıktan sonra nasıl para kaçırmaya devam etmiş olabilir ki?"

"Biz de bunu düşünüyoruz. Belli ki içeriden ona çalışan ve hala da çalışmaya devam eden biri ya da birileri var."

"Peki." dedim konunun benle alakasını anlamayarak. "Ben size nasıl yardımcı olabilirim?"

"Evime gelebilir misin?" Ben cevap vermeyince devam etti. "Şu an bu dosyalarla evde kafayı yemek üzereyim. Faysal ayrılmadan önceki son asistanı sensin. Senden önceki iki asistanıyla da konuştum ama bir şeye ulaşamadım. Bir şeyler hatırlamana ihtiyacım var."

"Ben... pek yardımcı olabileceğimi sanmıyorum."

"En azından denesen?"

"Peki." dedim yılmış bir sesle. "Denerim."

"O zaman sana adresimi atıyorum. Çok teşekkür ederim Feyza."

"Rica ederim Hülya Hanım."

Telefonu kapattıktan sonra oflayarak kendimi yatağa attım. Gelen mesaj sesinin duyduktan birkaç dakika sonra bıkkınlıkla yatakta doğruldum.

Yine başıma bir işler alıyormuş gibi hissediyordum. Hayırlısı...

Giyinip evden çıktığımda dışarı çıkacağımı haber vermek için babaanneme çıktım. Kapıya tıklatacakken merdivenler inen Bedir'i görünce durdum.

"Merhaba." dedim gülerek.

Başını kaldırıp beni görünce gülümsedi. "Merhaba Feyza."

Onun giyinmiş kuşanmış haline bakınca kaşlarımı çattım. Parfüm mü sıkmıştı o. "Hayrola, nereye?" dedim gülerek.

"Hiç, öyle dışarı çıkacağım. " dedi ama gözlerini kaçırmıştı. Başımı salladım. "Anladım. Görüşürüz o zaman?"

Göz süzme sırası ondaydı. "Sen de bir yere gidiyorsun galiba?" dedi.

Başımı salladım. "Evet, öyle dışarı çıkacağım."

"Anladım. Görüşürüz o zaman?"

"Görüşürüz." Babaannemin kapısına vurmaktan vazgeçip onunla birlikte merdivenleri indim. Dışarı çıkınca ona döndüm. "Ne taraftan gideceksin?"

Elini ensesine atıp sokağın yukarısına doğru elini uzattı. "Böyle giderim herhalde."

"Peki."

"Sen?"

"Ben de böyle aşağı giderim herhalde." Tam olarak nereden gideceğimi de bilmiyordum ki.

"Peki."

"Görüşürüz o zaman?" dedim bininci kez.

"Görüşürüz."

İkimiz de birbirimize bakarak farklı yollara doğru yürüdük.

×××

Önüne geldiğim eve bakarak tedirgince bahçe kapısını araladım. Aniden sağ tarafımdan önüme geçen güvenlikle irkildim. "Hoş geldiniz." dedi neredeyse iki metre boyundaki kalıplı bir adam.

"Hoş buldum."

"İsminiz nedir?"

"Feyza Çelik."

Gülümsedi. Eliyle bahçe yolunu işaret etti. "Buyurun Feyza Hanım."

Bahçeyi geçtikten sonra evin ziline bastım. Birkaç saniye sonra açılınca güler yüzlü bir kadın tarafından içeri alındım. "Hoş geldiniz. Hülya Hanım kış bahçesinde sizi bekliyor."

Hülya Hanım'ı göremeden bir sürü kişiyi geçmek zorunda kalmıştım. Zenginlik diyorlardı herhalde buna.

Kabanımı ve çantamı verip kadının yönlendirmesiyle girdiğim yer tam benim hayalimdeki gibi bir yerdi. Her tarafı camla kapalı bir alandı ve camın dışındaki yeşillikler gibi camın içinde de bir sürü bitki vardı. Yeşilliğin içinde de büyükçe kahve tonlarında bir masa vardı. Krem tonlarındaki sandalyeler de ortama ferahlık katmıştı. Camların dibinde ise rahat olduğu belli olan koltuklar vardı.

İçeri girdiğimi fark eden Hülya Hanım oturduğu masadan kalktı. "Hah, hoş geldin Feyza. Geç otur."

"Hoş buldum Hülya Hanım."

Kısaca sarıldıktan sonra gösterdiği sandalyeye oturdum. O da yanıma oturdu. Üzerini incelediğimde karşımda her zaman gördüğüm kadından farklı biri vardı. Altındaki kot pantolonu ve üstündeki düz renk badiyle oldukça sıradandı. Saçları ise öylesine toplamış gibi dağınıktı.

"Darmadağın her taraf, kusura bakma." Koltukların ve masaların üstünde bir sürü kağıtlar, dosyalar vardı. Dediği gibi dağınıktı.

"Yok, ne kusuru. Önemli değil." dedim hemen.

Sandalyesini bana doğru çevirdi. "Nereden tuttum da bu adamı hayatıma soktum bilmiyorum. En başında Arda'yı dinleyip bu evliliği yapmamalıydım."

"Bilemezdiniz böyle biri çıkacağını. Kendinizi suçlamayın."

"Faysal... Şirketten para kaçırıyormuş. Öyle, ilk olarak Arda fark etti ve bana getirdi. Son zamanlarda işleri boşladığım için o ilgileniyordu. Gerçekten, böyle bir hatayı nasıl yaptım ben? Bir sayfayı en ince ayrıntısına kadar incelemeden imza atmayan ben, onun getirdiği tüm dosyaları aptal gibi gözüm kapalı imzalıyordum. O da bundan faydalanıp şirketten bir sürü para kaçırmış. Ama asıl sorun biz boşandıktan sonra da bu durum küçük meblağlarla devam etmiş."

"Ben, üzgünüm." dedim ne diyeceğimi bilemeyerek.

"Ooo, hanımlar?"

İçeri giren Arda Bey ile dün annemin söyledikleri aklıma geldi. Telefonda konuşmuşlardı.

"Gel Arda. Feyza ile konuşuyorduk biz de."

"Hoş geldin Feyza."

Birden yanımda biten Arda Bey'in bana uzanmasıyla şaşırdım. Ben sandalyede oturmaya devam ederken bana sarıldı. Şaşkınlığımı üstümden atıp bir elimi sırtına koydum. "Hoş buldum Arda Bey."

Geri çekildikten sonra kaşlarını çatıp karşımızdaki sandalyeye oturdu. "Bu Feyza çok unutkan anne."

"Niye öyle dedin şimdi?"

"Daha geçen gün ona bana sadece 'Arda' diye seslenmesi gerektiğini söyledim ama hemen unutmuş."

"Ağız alışkanlığı." dedim gülümsemeye çalışarak.

"Geçen gün mü? Siz bir daha ne zaman görüştünüz ki?" dedi Hülya Hanım bana bakarak. Bakışlarının arasında Arda'ya bakıp göz kırpması her şeyden haberdar olduğunu çok iyi özetliyordu.

Ben bir şey söylemeyince gülümseyerek elini sırtıma koydu. "Utandı." dedi gülerek. Üzerime eğilerek kulağıma doğru konuştu. "Siz ikinizi destekliyorum, çekinme benden."

Rahatsızca kıpırdanınca Arda girdi araya. "Neyse anne. Anlattın mı olayı Feyza'ya?"

"Evet, anlattım."

"Ee Feyza, hatırladığın bir şeyler var mı? Çok uzun bir süre olmasa da Faysal ile yaklaşık bir ay geçirdin. Şüpheli bir hareketini gördün mü?"

"Açıkçası... bilmiyorum desem yalan söylemiş olmam. Bana genelde çok bir şey yaptırmazdı. Ayak işlerini yapardım daha çok. Çay getir, kahve getir. Şu dosyayı ona götür, buna imzalat. Bir bilgisayardan ötekine, o bilgisayardan öbürüne dosya kopyala. Öyle yani."

"En çok şirketten kiminle iletişimdeydi? En çok dosya götürdüğün falan? İlgini çeken biri var mıydı?"

"Daha çok Hülya Hanım'a götürüyordum. Tasarımcıların yaptığı tasarımlara bakmak istiyordu sürekli."

"Odasına gelen giden kimlerdi?"

Göz ucuyla Hülya Hanım'a baktım. Yüzü düşmüştü. Çünkü odasına en çok giren aldatıldığı kadın olan şirketin avukatıydı.

"Yani... Hülya Hanım'ın asistanı ve muhasebe müdürünü görüyordum daha çok. Özellikle Hülya Hanım'ın asistanı, Betül. Benim de en çok konuştuğum oydu. Genelde bilgisayarla girerdi odaya. Siyah olanla giriyorsa beyazıyla çıkıyordu."

"Bir dakika." dedi Hülya Hanım araya girerek. "Beyaz olan mı? Faysal'ın bilgisayarı mı?"

"Evet." dedim telaşına anlam veremeyerek.

"Faysal'ın tüm bilgisayarları siyahtır. Siyah aşığıdır o."

"Odasında bir tane beyaz laptop gördüğüme eminim. Hatta çoğu kez başka bilgisayardan oraya dosya yükledim, Betül'ün bilgisayarından." dedikten sonra jeton düştü.

"Betül." dedim şaşkınlıkla. Faysal'a yardım ediyordu!

"Of!" dedi Hülya Hanım ve sinirle ayağa kalktı. "Tüm güvendiğim insanlar beni hüsrana uğratmak zorunda mı? Betül'ü uzun yıllardır tanıyorum. Üniversitedeyken kötü haldeydi diye ona ev verdim, iş verdim. Bu muydu karşılığı!?" dedi ve elleriyle yüzünü kapattı. Daha sonra ellerini çekip telefonuna attı ama Arda hızlıca yerinden kalkıp annesine sarıldı ve elinden telefonunu aldı.

"Dur annem, bu işi böyle halledemeyiz. Avukat davayı açtı açacak. Soğukkanlı olmalıyız. Olayı öğrendiğimizi anlarlarsa tüm delilleri yok ederler." Annesinin başına öpücük kondurduktan sonra onu bıraktı. "Dünden beri çok yordun kendini. Git dinlen, uyu. Ben halledeceğim her şeyi."

Hülya Hanım başını sallayarak gitti. Arda ile yalnız kalınca sandalyeden kalktım. "Ben... üzgünüm. Betül'ün sürekli gelip gitmesi Hülya Hanım'dan dolayıdır sanıyordum. Daha erken fark edebilirdim."

Başını iki yana salladı. "Senin suçun değil. Annem Betül'e çok güvenirdi. Ona karşı güvenini kullanmış." dedi.

"Yapabileceğim başka bir şey olursa ararsınız. Ben de artık gideyim."

"Hemen gitmen gerekiyor mu?"

Dudaklarımı aralayıp cevap verecekken gelen gürültüyle arkamı döndüm.

"Hey, bro! Gelmedin, biz gidiyoruz."

Arda bana dönerek ellerini kaldırdı. "Biraz bekler misin? Arkadaşlarım buradaydı ve şimdi sanırım gidiyorlar."

"Tamam." dedim ama arkadaşları çoktan kış bahçesine girmişlerdi. İki kız iki erkek vardı.

"Bizi uğurla bari." dedi en öndeki erkek.

"Hemen kalkmasaydınız, geliyordum." dedi Arda.

Bu sefer diğer erkek konuştu. "Senin işin vardır şimdi, biz kaçalım." Yüzündeki imalı bir sırıtış vardı.

Kızlardan uzun boylu olanı öne çıkıp bana baktı. "Bu kız kim Arda? Bizi tanıştırmayacak mısın?"

Arda bir elini bana doğru uzattı. "Feyza. Arkadaşım."

Az önceki imanın sahibi elini kaldırdı. "Merhaba Feyza, ben Erol. Bu da ikizim Orhan." dedi yanındaki çocuğu işaret ederek.

"Memnun oldum." dedim hafifçe gülümseyerek. Çift yumurta ikizleri olmalıydılar, benzemiyorlardı çünkü.

"Ben Meral." dedi kısa boylu olan kız yanıma gelip elini uzatarak. Elini tuttum. Diğer kız da yanımıza gelerek elini uzattı. "Ben de Tansu. Arda 'arkadaşım' dedi ama sen şu Hülya teyzenin şirketinde çalışan asistansın değil mi?"

Elini sıktım. Sert tutuşuna oldukça anlamlar yükledim. "Eskiden, evet." dedim ben de aynı sertlikle elini sıkarak.

Arda araya girip Tansu'nun kolundan tuttu. "Hadi ben sizi geçireyim arkadaşlar." dedi. Tansu'nun, Arda'nın koluna girmesiyle düşüncelerim doğrulandı.

Birkaç dakika sonra Arda geldiğinde hala dikildiğim yerdeydim.

"Feyza."

"Efendim?"

"Benimle iki dakika yukarı gelir misin?"

"Niye?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Seveceğini düşündüğüm bir şey aldım." dedi heyecanla gülümseyerek.

"Ben gitsem iyi olacak."

Ellerini yukarı kaldırdı teslim olur gibi. "Tamam, gelme ama bekle burada o zaman. Lütfen."

"Peki." dedim mecburen. Bir an önce bu evden gitmek istiyordum. Bahçedeki koltuklardan birine oturdum beklerken.

"Geldim." Başımı kaldırdım. Ayağa kalkıp bir iki adım attığımda ortada buluşmuş olmuştuk.

"Al." dedi elindeki zarfı bana uzatarak.

Uzanıp elinden aldım. "Hadi açsana." dedi yerinde hafifçe zıplayarak.

Zarfı açtıktan sonra içinden iki tane kağıt çıktı. "Bunlar ne?"

Kağıtların üstünü okuduktan sonra şaşkınlıkla gözlerim açıldı. "Şaka?" dedim aniden gelen bir heyecanla.

Güldü. "Şu bakışın her şeye değer." diye mırıldandı. Düşen yüzümü görüp toparlandı. "Hayır, gerçek. Seni MFÖ konserine götürmek istiyorum. Benimle gelir misin? İki gün sonra, yılbaşı gecesi."

"Yılbaşı mı?"

"Evet. Konserlere bakarken MFÖ'yü gördüm. Arabada giderken şarkılarını sevdiğini söylemiştin, oradan aklımda kalmış. Ben de hemen aldım biletleri."

"Yani, MFÖ'yü kim sevmez?"

"Yani?" dedi 'i' harfini uzatarak. "Teklifimi kabul ediyor musun?"

Gözleri gerçekten parlıyordu ve vereceğim cevabı bekliyordu.

"Ben, üzgünüm ama..."

"Ama yok, ama yok Feyza. Kestirip atma."

"Kestirmek değil. Ben şu ana kadar tüm yılbaşına ailemle girdim ve..."

"Şimdiye kadar hep girmişsin zaten, bir yılbaşını es geçsen olmaz mı?"

"Ama..."

Uzanıp iki elimi ellerini arasına aldı. "Bak Feyza. Seni zorlamak istemiyorum ama senden gerçekten hoşlanıyorum. Seninle zaman geçirmek istiyorum. Takdir edersin ki sen de benimle zaman geçirmeden beni tanıyamazsın."

"Annemi neden aradın?"

Sorduğun soruyla kaşları çatıldı. "Ne?"

"Annemi aramışsın." diye tekrarladım.

"Ben anneni aramadım. Numarası bile yok bende." dedi. Gözlerine uzun uzun baktım ama doğru söylüyor gibiydi. Geri çekilerek ellerimi ellerinden çektim. "Ben yanlış anladım herhalde, kusura bakma." dedim yüzümü eğerek.

Çenemden tutarak kaldırdı. Neredeyse dibime girmişti. "Bu Faysal'ın işi için dosya ararken senin işe giriş belgeni gördüm. Doğum gününü kaçırmışım. Onu telafi etmeme izin ver. Benimle o konsere gel. Doğum günü hediyesi olarak kabul et." dedi yumuşak tondaki sesiyle. "Lütfen."

"Arda..."

"Bana, kendimi tanıtmam için bir şans ver."

"Gitmem lazım." dedim geri çekilerek. Çenemdeki eli düştü. Adımlarım yine kolumu tutmasıyla durmuştu.

"Bana şans verecek misin?" dedi. Sesi üzgün geliyordu.

"Bilmiyorum." dedim. Gerçekten bilmiyordum.

"Lütfen." dedi tekrar.

"Düşüneceğim." dedim. Elinden kurtulup zarfı ve biletleri eline verdim. "Sende kalsınlar." Hızlıca yürüyüp kapıya geldim. Beni eve girerken karşılayan kadın aynı şekilde kabanımı ve çantamı verdi. Üzerime giymeden hızlıca çıktım evden.

×××

Anahtarla içeri girmeye çalışacaktım ancak duyduğum bağrışmalarla deliğe sokmadan duraksadım. Annemin sesi daha net olsa da diğer sesin sahibinin ablam olduğunu anlamam uzun sürmedi. Geçen gün onunla konuştuğumuzda eve annemle konuşmaya gelecekti ama boş gününde de bir işi çıktığı için gelememişti. Anca boş bir zaman yakalamış olmalıydı.

Derin bir nefes alıp anahtarı kapıya sokup açtım. Bugün Hülya Hanım ve Arda stresini atamadan üstüne annem de eklenecekti sanırım.

Ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdiğimde sesler yoğun olsa da geldiğimi belli etmek için kapıyı sert kapatınca sesler kesildi. Çantamı kenarı koyup kabanımı çıkarttım.

"Aşkım?"

Salondan çıkan ablam kollarını açarak bana gülümsüyordu. Annemle tartıştığında bile özgüveninden ve gülümsemesinden bir şey eksilmiyordu. En çok bu yönüne özeniyordum sanırım.

"Ablam! Haber verseydin geleceğini." deyip sarıldım.

"Kendi evime gelirken senden izin mi isteyeceğim kız?"

Geri çekildiğimde gülümsedim. "Hayır tabii ki ama en azından evde olurdum."

Koluma vurdu dostane bir tavırla. "Sorun değil, biz de annemle muhabbet ediyorduk."

"Duydum sohbetinizi. Sokaktan bile duyuluyordu."

Kıkırdayarak omuz silkti. "Aman, kim duyarsa duysun."

Başını salona doğru uzattı. "Akşama da kocam gelecek, birlikte güzel bir yemek yeriz."

Çok geçmeden annemin bağırışı duyuldu ve salon kapısında annemi gördüm. "O adam bu eve giremez!"

Ablam, annemi duymamış gibi omuz silkip koluma girdi ve beni odama yönlendirdi. "Kocamın sevdiği yemeklerden yapalım mı Feyza?"

"İrem! Gelmeyecek o adam!"

Odama girdikten sonra kapıyı kapattık ve ablam kıkırdayarak kendini yatağıma attı. "Ay, tartışmak yordu. Boğazlarım ağrıdı bağırmaktan."

Yatağın ucuna oturdum. "Yine ne dedin de delirdi annem?"

"Aman, bir şey dememe gerek mi var anneme? Her türlü deliriyor." Sonra aklına bir şey gelmiş gibi doğruldu. "Kız, annem 'o yukarıdaki çocuk' falan dedi laf arasında. Bedir'den mi bahsediyor?"

Başımı salladım. "Muhtemelen."

Kolumu tutup beni iyice yatağın ortasına çekti. "Ne oldu? Anlat."

Derin bir nefes çekip ablama resim olaylarını ve bugün Hülya Hanım'ın evine gittiğimde olanları anlattım.

Sözümü noktalarken ablam şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Oha oha! Bu çocuk harbiden sana yazıyor."

"Kim?" dedim heyecanla.

"Arda tabii, kim olacak? Konsere çağırmış ya? Biletler nerede?"

"Ona bıraktım."

"Gidecek misin?"

Omuz silktim. "Bilmiyorum. Yılbaşı gecesi dedi bir de. Yılbaşında sen de bize geleceksin. Hep birlikte olacağız. Hem gidersem babama ne diyeceğim? Biliyorsun, yalan söylemek istemiyorum babama. Arda'nın Hülya Hanım'ın oğlu olduğunu biliyor ve resimleri gördü. Bu sefer resimlerin ve abartıların doğru olduğunu düşünmez mi?"

"Doğruyu söylersin sen de. Babam kızmaz ki. Arkadaşınla konsere gidebilirsin sonuçta." Ellerimi tutup bana baktı. "Babamı ya da bizi düşünme sen şimdi. Kendini düşün. Arda ile konsere gitmek istiyor musun? Ama bunun bir konserden fazlası olduğunun farkındasın değil mi? Açık açık bir flört teklifi bu."

"Flört teklifi mi? Ama sadece onu tanımam için olduğunu söyledi."

Ofladı. "Bu dediğin zaten flört demek canım. Yani onu tanımaya çalışıp vakit geçireceksin. Eğer hareketleri, sana karşı tavrı hoşuna giderse bir adım öteye taşırsın. O da sevgililik."

Gözlerimdeki kararsızlığı görüp tekrar sordu. "Arda'yı tanımak istiyor musun?"

"Ama annem..."

"Annemi boş ver Feyza. O ne derse desin sen seveceğin kişiyi seçemezsin. Annem Arda konusunda zengin olduğu için sana baskı yapıyor, biliyorum ama ileride seveceğin biri zengin olursa annem yüzünden ondan vaz mı geçeceksin?" dedikten sonra gözlerini kıstı. "Lisede olduğu gibi?"

"Abla..."

Ablam beni susturup ikimizi de yatağın başlığına yasladı. Kafamı omzuna koydum. Saçlarımı okşamaya başladı. "Aşık olacağın kişiyi sen seçemezsin Feyza. Aşık olurken yüzünün güzelliğini ya da cebinin doluluğunu kalbin ayırt edemez. Sen onun sana bir bakışına, bir gülüşüne aşık olursun. Söylediği bir söze, ya da yanından geçerken elinin eline değmesinde takılı kalırsın. Yanındayken kendini güvende hissedersin."

"Ben Arda'nın yanındayken kendimi hep tetikte olmak zorundaymışım gibi hissediyorum."

"Neden?"

"Bilmiyorum, bakışları hoşuma gitmiyor. Sözleri... sanki her dakika bana yalan söylüyormuş gibi hissediyorum. Samimi bulmuyorum çoğu sözünü. Neden, ben de bilmiyorum." Bir nefes aldım. "Sanırım Arda bana konseri ilk teklif ettiğinden bu yana onu nasıl geri çeviririm diye düşünüyorum. Gitmek istemiyorum."

"Hmm." diye mırıldandı keyifli bir sesle. "Bir şey sorabilir miyim? Ama biraz özel."

"Özel? Sor bakalım."

Başımı omuzundan kaldırıp göz göze gelmemizi sağladı. "Mesela... Bedir."

"Bedir?"

"Hıhı, Bedir. Arda yerine Bedir olsaydı. Konser teklifini Bedir yapsaydı mesela. O zaman yine babama ne söyleyeceğini ya da yılbaşına nasıl bizden ayrı gireceğini düşünür müydün? Yoksa düşüneceğin tek şey 'acaba ne giysem' mi olurdu?"

"Bedir." diye mırıldandım. Adı bile yetiyordu kalbime. "Bedir farklı ama şimdi."

"Nasıl farklı?"

"Bedir'i babaannem çok seviyor. Babamın da ona güvendiğini biliyorum. O yüzden babama söylersem de bir şey demez. Hem, Bedir'e söylersem erken dönebiliriz ve yılbaşına da sizinle girebiliriz."

"Anlıyorum." Yüzünde bir sırıtma vardı.

"Neyi anlıyorsun?" dedim kaşlarımı çatıp.

"Bedir ve sen..."

Çalan zil kurtarıcım oldu ve hızlıca yataktan kalkıp kapıya gittim. Kapıyı açar açmaz gördüğüm yüz bundan kaçışımın olmadığını bas bas bağırıyordu adeta.

"Bedir?" Sesimin titremesi de olayın tuzu biberi oldu.

Gülümsedi. "Feyza."

"Efendim?"

"Mediha sultan 'bugün o hayırsız torun yanıma uğramadı' diye kızdı sana. Haberin olsun."

Bir elimi saçıma atıp hafifçe kaşırken kapıya yaslandım. Boğazım kurumuştu. "Hmm, öyle mi dedi? Ben gider gönlünü alırım. Merak etme."

Elindeki tabağı bana uzattı. Yeni fark etmiştim elinde bir tabak olduğunu. "Bu tabağı da sana yolladı. Seviyormuşsun."

"Evet, severim. Teşekkür ederim, getirdiğin için." diyerek elindeki tabağa uzandım. İçinde ne olduğuna bakmamıştım bile.

Tabağı içeri çeker çekmez "Görüşürüz." dedim ve bir şey söylemesine izin vermeden kapıyı suratına kapattım.

Kapıya sırtımı yaslarken gözlerimi kapattım, bir elim kalbimdeydi. Derin bir nefes alıp tabağı yanımdaki portmantonun üstüne bıraktım. Doğrulduğumda ablam odamın kapısına yaslanmış bana bakıyordu. Hızlıca elimi kalbimin üstünden çektim.

"Ne bakıyorsun öyle?" dedim sert çıkan sesimle.

Bir adım atıp yanıma geldi. "Bedir miydi gelen?"

Hemen salonun kapısına çevirdim bakışlarımı. Allah'tan kapalıydı. "Evet."

"Anladım." deyip odama geri döndü. Peşinden gidip odanın kapısını kapattım.

"Anladım anladım diye ortalıklarda dolaşıyorsun ama bir şey söylediğin yok. Ne demek istiyorsun abla, açık konuş."

"Senin de anlaman için sana zaman veriyorum." dedi yatağa oturarak.

"Neyi?" dedim bıkkınnıkla.

"Bedir'e aşık olduğunu."

Ablamın söylediği şeyle kalbim hızlanmaya başladı. Kuruyan dudaklarımı nemlendirdim. Ve an an aslında uzun zamandır kaçtığım şeyi kabullendim.

Ablamın anlattığı her şeyin bendeki karşılığı Bedir'di ve ben, Bedir'e aşık olmuştum.

×××

Bölüm nasıldı?

İrem ablayı gün geçtikçe daha çok sevenler?

Sizce Feyza, konsere gidecek mi?

Saygı sevgi boyutunda her türlü eleştiriye açığım. Bölümlerde neler görmek istediğinizi de yazarsanız sevinirim.❤

Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛

Seviliyorsunuz! 💜

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro