Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

12. Bölüm: "Merak ettim."

Bölüm günü olmamasına rağmen tatilde olduğum için size sürpriz ve uzun bir bölümle geldim.

Kitabı okuyup oy ve yorum bırakmayan gizli okuyucular kendilerini gösterirse sevinirim. Satır arası yorumlarda buluşalım.

İyi okumalar! 

 ×××

"Feyza! Sana diyorum evladım!"

İrkilerek bana seslenen babaanneme döndüm. "Efendim babaanne?"

Kaşlarını çattı. "İki saattir sana bir şey anlatıyorum, duymuyorsun."

"Şey..." diye mırıldandım. "Dalmışım babaanne, kusura bakma. Ne demiştin?"

"Senin neyin var? Sabahtan beri dalgınsın. Kahvaltıyı kurarken suyu çay bardaklarına, çayı su bardaklarına doldurdun?"

"Hep çay bardağında çay içiyorduk ya, değişiklik olsun dedim. Sen kızınca değiştirdim ama." dedim şirin olduğunu umduğum bir gülümsemeyle.

Şirin olduğunu umduğum bir gülümseme eşittir sincaptan bozma bir surat.

"Çaydanlığı da döküyordun yolda, sen iyi değilsin gerçekten. Bir sorun mu var evladım? Bana anlatabilirsin."

Sadece aynı anda hem deli gibi kahkaha atmak hem de içim çıkana kadar ağlamak istiyorum. Yani sorun yok.

"İyiyim sultanım, hatta ben doydum. İşe geç kalacağım, kaçtım."

Babaannemin yanağını öptükten sonra dişlerimi fırçaladım. Daha sonra aynada saçlarıma baktım. İki gündür saçlarıma özel bir şey yapıp yapmamak arasında gidip geliyordum. Ama bu sabah erken kalkıp kendime yenilmiştim ve saçlarıma güzel bir maşa yapmıştım. Güzel gözüktüğümü hissediyordum. Başıma çok beğenerek aldığım gri renkli beremi takmak istesem de maşamın bozulmasını istemediğim için çantama attım. Nasılsa gün içinde bozulurdu ben de eve dönerken takardım.

Evde telefonumu ararken iki gündür bu kendi içimde güzel olma isteğimin Bedir ile bir alakası olmadığına kendimi inandırmaya çalıştım. O gece bana ne demişti öyle?

"Bunun için bir kahveye ihtiyacın yoktu ki senin."

O gece nasıl sakin kalabildiğime şaşırmıştım. Sadece gülümseyip başka konu açmıştım ve Bedir de içimdeki yangını fark edercesine birkaç dakika sonra kaçar gibi gitmişti evden. Söylerken oldukça kararlı ve kendinden eminmiş gibi gözükse de sonradan sanki ağzından kaçırmış gibi davranmıştı.

Belki de o da benim gibi kendini çözemiyordur?

Telefonumu bulduktan sonra Bedir'in aradığını gördüm. Beş dakika kadar geç kalmıştım. Hemen çantamın içine atıp babaanneme haber verip evden çıktım. Hızlıca merdivenleri indim.

Bedir'i elinde telefonla kapıda gördüm.

"Kusura bakma, geç kaldım."

"Sorun değil. İşe gelmeyeceksin sandım, o yüzden aradım."

"Çıkalım o zaman."

Başımı salladım. Birlikte durağa yürürken arada dönüp dönüp bana bakıyordu.

"Çok güzel olmuşsun."

Yürümeye devam ederken ona döndüm. Ensesini kaşıdı. "Yani, saçların güzel olmuş."

Hafifçe öksürdü. "Hep güzeldi zaten..." İşaret parmağıyla havada yuvarlak çizdi kendi çapında. "... ama böyle kıvır kıvır olmuş ya."

Dudaklarımı birbirine bastırıp gülümsememi bastırmaya çalıştım. Kalbim çarpıyordu. "Teşekkür ederim."

Durağa gelmiştik. "Bugün özel bir gün mü?"

Kaşlarımı çattım. "Yoo, hayır."

"Saçlarını normalde böyle yapmazdın ya, ondan sordum."

"Değişiklik olsun istedim." Yerimde hafifçe sallandım. Yine, gerek olmamasına rağmen işi abarttım. "Ben aslında çoğu zaman böyle saçlarıma şekiller veririm aslında ama bu aralar pek yapmıyorum. Sana da ilk defa denk gelmiştir." Abartmak benim işim olmuştu artık.

"Anladım."

Kaşlarımı çatarak nemli saçlarına baktım. "Yağmur falan da yağmıyor, saçların neden bu kadar ıslak?"

Elleriyle saçlarını karıştırdı. "Duş almıştım sabah. Kurutmayı da sevmiyorum."

"Ama böyle hasta olursun! Kurutman gerekirdi saçlarını."

Omuz silkti. "Bir şey olmaz. Şimdiye kadar kurutmadım, ölmedim de."

Başımı iki yana salladım öfkeyle. Babaannemin her gün bana harcadığı sözleri başkasına sarf etme zamanıydı şimdi. "Cık cık. Şimdi gençsin, hissetmiyorsun. Yaşlanınca çıkacak hep bunların acısı."

Çantamı karıştırıp daha bir kez bile takmadığım gri beremi çıkarttım. Bedir'e uzattım. "Al, tak şunu. Üşütme."

"Gerek yok. Üşütmem ben."

Oflayarak kolunu tutup çektim ve bana biraz yaklaşmasını sağladım. Bereyi iki yanından tuttuktan sonra ayak parmak uçlarımda yükseldim. Saçlarına geçirdikten sonra saçlarını da içine sokuşturup geri çekildim. Gülümsedim. "İşte şimdi oldu." Saçlarına değen parmak uçlarım uyuşmuştu.

Resmen bayılarak aldığım ve kendime yakıştırdığım bere Bedir'de daha güzel durmuştu!

Huysuzca eliyle bereyi düzeltir gibi yaptı. "Sevmiyorum şöyle şeyler takmayı."

Eline vurdum hızla. "Dokunma. Sevmiyorsan saçlarını kurutmayı öğren."

Bana kötü bakışlar atsa da gülerek karşılık verdim ve gelen otobüse bindim. Otobüste en arka tarafa geçtik. "Şimdi çıkartabilir miyim?"

"Olmaz. Camlar açık, çarpar."

Bedir'in oflamalarıyla geçen sıkıcı otobüs yolculuğumuz bittiğinde hızlıca kütüphaneye girdik. Üstümdeki ceketi çıkartırken Bedir'in bereyi çıkarttığını gördüm. Berenin etkisiyle saçları bozulmuştu. Elini saçına atıp düzeltmeye çalıştı. Çantamı da hızla koltuğa koyduktan sonra Bedir'in özenle düzelttiği saçlarını karıştırdım ve koşarak odadan çıktım. Arkamdan "Feyza!" diye bağırmasını önemsemedim. Daha kütüphanenin açılış saatine on dakika vardı diye rahattık.

Gülerek masaya oturdum ve bilgisayarı açtım. Dün, Sevtap Hanım'ın bahsettiği kitapların çoğu gelmişti. Bugün de kalanının gelmesini bekliyorduk. Ve ben daha babama gece on bire kadar çalışacağımı söylememiştim.  

Bedir'in yanıma gelmesiyle sırıttım. Tekrar düzeltmişti saçlarını. "Ben de bozayım mı saçlarını?" dedi üzerime doğru gelerek. Ayağa kalkıp ellerimi ona doğru uzattım. "Hayır! Sakın! Bak sabahın köründe kalkıp bunlar için uğraştım."

Gözlerini kısıp üzerime gelmeye devam etti. "Ben de uğraştım belki saçlarım için?"

Ciddiyetle sordum. "Gerçekten mi?"

"Hayır."

Elimi havada öylesine salladım. "Aman, uğraşsan ne olur sanki? İki dakikada yaparsın, kısacık saçların var. Ama benim öyle mi? Canım çıktı!"

Geri geri giderken masaya yaslanınca durmak zorunda kaldım. Gülerek bir elini masaya yasladı. Yine aynı şey oluyordu, üşümüş gibi içim titriyordu. Yutkundum. 

Elini saçlarıma uzattığında hızlıca elini tuttum. "Ama ben seni düşünüp üşüme diye yeni aldığım bereyi daha hiç takmadan sana verdim! Kıyma saçlarıma." diye kendimi acındırmaya çalıştım. Elim, elinin içinde kalmıştı. 

Ben, saçlarımı bozmasın diye sıkıca elini tutuyordum. O ise bir şey yapmadan öylece duruyordu. Soğuk olan elleri, ellerimde ısınmıştı. Bu çok tuhaf bir şeydi.

Ortama yayılan zil sesiyle başım, yanıma döndü. Masanın üstündeki telefonumdan kimin aradığı gözüküyordu. 

Arda Bey arıyor...

"Tamam, bırak. Bir şey yapmayacağım saçına." dedi Bedir ellerimizi işaret ederek. Hemen dibimde olduğu için o da görmüştü ekranı. 

Elini bıraktığımda geri çekildi ve arkasını dönüp kitaplıkların arasında kayboldu. Oflayarak telefonu açtım. Az önceki enerjimin çekildiğini hissediyordum.

"Efendim Arda Bey?"

"Günaydın, Feyza. Bu saatte rahatsız ediyorum ama işe başlamadan seninle konuşmak istedim. Müsait misin?"

"Evet, buyurun."

"Sana avukatın da seninle konuşmak istediğini söylemiştim. En uygun günü bugünmüş. Herhangi bir saat buluşup konuşabilir miyiz?"

"Gün boyu çalışacağım, sadece öğlen bir gibi sadece bir saatlik molam var. Onda da yanınıza gelmek biraz uzun sürebilir."

"Öğlende benim bir toplantım var. Annem işlere bakacak psikolojide olmadığı için onun işleriyle de ilgileniyorum. Geçen seferki gibi akşam çıkışta seni alsam olur mu?"

Alsam ne ya? Nereye alıyorsun?

"Avukat nerede buluşmak istiyor ki? Ben kendim gelebilirim." Annemin, arabası hakkında söyledikleri aklıma dolmuştu. Arabasına binmek istemiyordum.

"Bürosu senin çalıştığın yere çok ters bir yerde. Bürosunun yanında bir mekan vardı, orada buluşalım demişti. Oraya gelmen çok uzun sürebilir. Hem senin için de gelip gitmesi uzun sürer. Saat geç olur diye demiştim." 

Telefonu uzaklaştırıp derince bir nefes aldım. İlk gördüğüm anda da bana karşı tavırları hoşuma gitmemişti ama şimdi bu kadar tersine gitmemin nedeni tamamen annemdi. Sözleri zihnimde yankılanıp duruyordu.

Gidip patronunun oğlunu kafalamışsın resmen.

"Saatin benim için önemi yok Arda Bey. Siz bana adresi atarsanız daha kısa sürede taksiyle gelebilirim."

Ofladığını duydum. "Peki Feyza. Konum atacağım. İyi günler."

Aynı şekilde karşılık verip telefonu kapattım. Masaya fırlatır gibi attıktan sonra yüzümü sıvazladım. Ben kimseyi kafalamamıştım!

Derin nefesler alıp az önce ceketlerimizi bıraktığımız odadan açılan kapıyla küçük mutfağa girdim ve bir bardak su içtim. Daha iyiydim.

Geri gidip yerime oturdum ve açtığım bilgisayarla ilgilenmeye başladım. Kütüphanenin açılış saatinin gelmesiyle masalar sınava çalışmaya gelen kişilerle dolmaya başlamıştı bile.

×××

"Sonunda, paydos!" diyen Melih'e bakarak güldüm. Mesainin bitmesini saate bakarak geri sayım yapıyordu. Ellerimi birbirine vurarak onu oturduğu masanın üstünden ittirdim. "Hadi , temizlik zamanı!"

Melih temizlik malzemelerini getirmeye giderken Bedir'in yanına gittim. Sandalyeleri çevirmesine yardım ettim. "Saçını dağıttım diye bana kızgın mısın?"

Kısaca bana baktıktan sonra önüne dönerek işine devam etti. "Hayır. Ne alakası var?"

"Bilmem."

Masanın üstüne bırakılan kitapları toplayıp yerlerine yerleştirmeye başladık. Bedir'e döndüm. "Bugün eve gitmeyeceğim. Beni bekleme diye söylüyorum."

Kitabı yerine koyarken bir durdu. Sonra başını sallayıp kitabı yerine koydu. "Tamam, beklemem."

İçim rahat etmeyince devam ettim. "Eski patronumun avukatıyla görüşeceğim. Biraz uzak ama baktım oraya direkt bir otobüs yok. Taksi çok yazar mı?"

"Tek başına mı gideceksin?" diye sordu bana dönüp. Başımı salladım. "Evet."

Derin bir nefes verip omzunu kitaplığa yaslayıp tamamen bana döndü. "Hala mahkemeyle ne işin var, anlamadım."

"Patronumun eşine asistanlık yapıyordum. O da odasında karısını aldatıyormuş. Bir kez de onu aldatırken görmüştüm. Bu yüzden boşanma davasında şahitlik yapacağım. Ellerinde başka kanıt yokmuş."

Başını salladı. "Anladım. Kış olduğundan hava erken kararıyor, dönerken sorun yaşamayacaksın değil mi?"

Gülerek başımı iki yana salladım. İşimiz bitmişti. Bankonun yanına geldik. Masanın üstündeki telefonumu cebime koydum. "Bir şey olmaz. Metroyla gitmeyi deneyeceğim." 

Böyle diyordum ama korkmuyor değildim hani. Babama arayıp haber vermiştim. Benimle gelmek istese de işten çıkış saatini beklersem hepten geç kalacaktım. Taksiye binmememi söylemişti. Parasından değildi. Dönüşüm geçe kalacaktı ve açıkçası ben de gecenin o saatinde taksiye binmeye korkardım. 

Bedir, düşünceyle bana baktı. "İstersen seninle gelebilirim. Evde bir işim yok zaten."

Gelir miydi sahiden benimle? 

Hevesle atılacağım sırada duyduğum sesle dondum. Arkamı döndüm. Arda Bey gelmişti. Bedir'e baktıktan sonra bana döndü. "Feyza, işin bittiyse çıkalım mı?"

Kaşlarımı çattım. Ona gelmemesini söylemiştim. "Siz?" dedim şaşkınlıkla. 

"Yalnız değilmişsin." diye mırıldandığını duydum Bedir'in. Önümden geçti. Ceketini aldıktan sonra üstüne giydi. Seri hareketlerle beremi de kafasına taktıktan sonra bana baktı. "İyi geceler."

Kütüphaneden çıktı. Kaşla göz arasında beremi de götürmüştü iyi mi?

"Ne oldu şimdi, ben anlamadım?"

Kendi kendine söylenen Arda Bey'e baktım. "Ben kendim gelebileceğimi söylemiştim size."

"Toplantım geç bitti. Buraya yakın bir restorandaydı. Ben de giderken seni de alabilirim diye düşündüm. " 

Taktı beni almaya!

"Taksiyle falan da uğraşmazsın hem."

Başımı salladım. Nankörlük etmek istemiyordum ama Bedir'in öylece gidişi de sinirimi bozmuştu. "Teşekkürler ama keşke geleceğinizi haber verseydiniz Arda Bey." Elleri cebinde gülerek omuz silkti.

Gidip ceketimi aldıktan sonra giydim, çantamı da aldım. Melih'e haber verdikten sonra çıktık.

Bir sokak arkaya gidince onu takip ettim. Arabasını gösterip kumandayla kapısını açtı. Araba cidden annemin dediği gibiydi. Tek kelime: Off!

Başımı iki yana sallayıp ellerimi birbirine kenetledim. Kendine gel!

Kocaman ve simsiyah olan arabanın etrafından dolanıp kapıyı açtım. Arabaya bir basamağa bastıktan sonra bindim. Ben oturduktan sonra arabayı çalıştırdı. Yol boyunca sorduğu sorulara kısa cevaplar verdim: evet, hayır, tamam, olur.

En sonunda oflayarak arabayı kenara çekti. "Ne oldu?" dedim hızla ona dönerek. "Neden durduk?"

"Çok gerginsin, farkında mısın?"

Çünkü geriyorsun beni.

"Gergin değilim, nereden çıkıyorsunuz Arda Bey?"

"Tatsız bir tanışma yaşadık, evet. Biraz patavatsızca davranmış olabilirim. Bunun için özür dilerim. Ama şu an anneme yardım etmek istiyorum. Bana biraz olsun güvenip daha rahat olabilir misin? Sanki her an sana zarar verecekmişim gibi tedirginsin."

Başını dışarı çevirdikten sonra bana döndü. "Sana benden zarar gelmez, Feyza."

Başımı salladım. "Biliyorum Arda Bey. Ancak dediğiniz gibi bir şey yok. Tedirgin değilim."

Oflayarak başını sallayıp arabayı hareket ettirdi. "Öyle olsun Feyza."

"Ne kadar kaldı?" diye sordum. "On dakikaya varırız."

Eliyle önündeki ekranı işaret etti. "Sıkıldıysan şarkı açabilirsin."

Önümdeki ful dokunmatik ekrana baktım. Tam olarak hangi tarafa basıp açacaktım acaba?

"Sıkılmadım." diyerek gülümsemeye çalıştım. Yanında gerildiğimi anlamıştı. Evet, ilk tanışmamızda hoşuma gitmeyen hareketleri olmuştu ama daha sonra Hülya Hanım'ın oğlu olduğunu öğrendiğimde biraz olsun rahatlamıştım. Ama annemin söylediklerinden sonra eskisinden daha fazla rahatsız hissediyordum. 

"Evime gittiğinizi söylememiştiniz." dedim.

Başını kısaca bana çevirdikten sonra önüne döndü. "İş adresini bilmediğim için önce evine gittim. Daha doğrusu çalıştığını bile bilmiyordum. Annenle konuştuk, o adresini verdi. Daha sonra da sana, evine gittiğimi söylemeyi unuttum. Bir sorun mu oldu?"

Evet, hem de çok büyük. 

Başımı iki yana salladım. "Yok, hayır. Annem söyleyince şaşırdım sadece."

Gülümseyerek önüne döndü ve ne yaptığını anlayamadığım bir şekilde radyoyu açtı. Ekranda beliren tuşları gösterdi. "Şarkıyı beğenmezsen değiştirebilirsin."

Eskilerden bir şarkıydı. Değiştirmedim. "Güzel şarkı." 

"Ne tarz müzik dinlersin?"

"Bilmem, aslında her tarz dinlerim. Doğrusunu söylemek gerekirse sadece bir tarz müzik dinleyen insanları da pek anlayamam. Bence insan kalbine yakın gelen ve ona bir şeyler hissettiren her şeyi dinlemeli."

Lanet çenem! Herhangi bir tarz söyleyip konuyu kapatsam ne olurdu ki? Konu müzik olunca açılıyordu işte çenem.

Gülümsedi. "Bence de öyle. Sen de benim gibisin o zaman?"

Kaşlarımı çattım. "Nasıl?"

Bana döndü. "Hisleriyle yaşayanlardan?"

Kalbim tekledi. Ama bu etkilendiğim için değildi. Ona böyle bir açık verdiğim içindi. Yanlış anlamasından korktuğum içindi.

Belli belirsiz başını salladım. "Öyle de denebilir."

Daha fazla konuşmamızı engellemek adına uzanıp radyonun sesini açtım. Bana sorar gibi baktı. MFÖ'nün bir şarkısı başlamıştı. "Güzel şarkı. Severim." dedim.

Önüne döndü ve gideceğimiz yere varana kadar konuşmadı. Sonunda vardığımızda geçtiğimiz yollara bakarak hesap etmiştim ki metroyla gelmeye çalışsam ömür boyu bulamazdım sanırım. Hem, bu kadar lüks bir restoranda ne yapacaktık ki?

Arda Bey, arabayı valeye verirken içeri adımlamıştık. Kapıda bir kadın ceketlerimizi almıştı. Normal bir kafe ya da mekan olacağını sanmıştım. Bu kadar lüks ve şaşalı bir yer beklemiyordum. Konum attığında da nasıl gideceğime bakmaktan nasıl bir yere gideceğime bakamamıştım.

"Burası, biraz abartı değil mi? Alt tarafı mahkemede şahitlik yaparken ne söyleyeceğimi konuşacaktık?" diye sordum. Gülümseyip omuz silkti. "Zaten çok abartı bir yer değil ki?"

Evet, biz her gün bizim evimiz boyutunda avizelerin ve odamız genişliğindeki şamdanlardan oluşan yerlerde yemek yerdik zaten!

Ama pardon, Arda Beyin gerçekten de her gün böyle yerlerden yemek yediğini unutmuşum.

Garsonun yönlendirmesiyle geldiğimiz masada orta yaşlı bir adam jilet gibi takım elbisesiyle oturuyordu. Bizi görünce ayağa kalkıp Arda Bey ile el sıkıştı. "Hoş geldiniz Arda Bey."

Sonra bana dönüp elimi sıktı. "Siz de hoş geldiniz Feyza Hanım."

"Hoş buldum."

Avukatın karşısına Arda Bey ile yan yana oturduk. Çantamı kucağıma aldım. Zaten gergindim, böylesine lüks bir mekanda oturmak daha da germişti.

Yanımıza gelen garson siparişlerimizi sordu. Bana sorarak bakan Arda Bey'e döndüm. "Ben aç değilim. Bir an önce konuşursak iyi olur."

Biraz diretse de yemek istemediğimi kesin bir şekilde söyleyince içecek söyleyip garsonu gönderdi.

Daha sonra avukatın mahkemeyi anlatmasıyla geçti. Arada Arda Bey'e anlattıklarımı, gördüklerimi ona da anlattım. Bana neler anlatıp ne söylemem gerektiğinden bahsetti.

Oldukça sıkıcı geçmişti. Zaten dediği şeyler bildiğim şeylerdi. Sanki buraya boşu boşuna gelmiş gibi hissediyordum. Üstelik bu konuşma telefonda da pekala yapılabilirdi. Belki de bu tür olayları bilmediğim için bana gereksiz gibi gelmişti. Bu işin raconu da böyle olabilirdi. Bilmiyordum.

Konuşma bittikten sonra avukat tekrar ellerimizi sıktı ve oradan ayrıldı. Arda Bey'e döndüm. "Ben de artık gideyim. Getirdiğiniz için teşekkürler."

Kaşlarını kaldırdı. "Nasıl gideceksin eve?"

Çaktırmadan yutkundum. Eğer sen almaya gelmeseydin Bedir ile dönecektim!

"Taksi geçer bu caddeden. Taksiye binerim."

Kalkıp çantamı koluma astım. "İyi geceler."

Kapıdaki kadından ceketimi aldım ve üstüme giydim. Yanımda beni buradan eve götürecek kadar para var mıydı emin değildim ama en azından bir otobüs durağına kadar gitsem belki eve gidebilirdim.

Soğuk yüzüme hücum ederken kollarımı göğsüme bağladım. Birkaç saniye sonra kolumdan tutulduğumda ağzımdan bir çığlık kaçmıştı. Karşılaştığım yüzle biraz durulsam da korkudan hala kalbim deli gibi çarpıyordu.

Arda Bey kolumdan tutmuş ve beni kendine çekmişti. O kadar yakınımdaydı ki neredeyse vücutlarımız birbirine değecekti. "Ne yapıyorsunuz! Ödüm koptu!" dedim sertçe.

Yüzünü yüzüme doğru indirdi. İstemeden kendimi biraz geri çekmiştim ama kolumu tuttuğu için mecbur durmuştum.

"Seslendim, duymadın." dedi kendini haklı çıkarmaya çalışarak.

"Tamam, kolumu bırakın." dedim. Bıraktıktan sonra bir iki adım geri çekilip mesafemi açtım. Hala korkuyordum.

"Eve ben bırakırım, diyecektim."

"Gerek yok."

"Hadi ama Feyza! Hala bana güvenmiyor musun?"

Neden güveneyim?

"Güvenle alakası yok Arda Bey. Kendim giderim."

"Şu Bey'i de atsak mı artık? Çok sıkıcı olmaya başladı."

Sizi eğlendirmeye çalışmıyordum zaten.

"Neden?"

"Ben senin patronun değilim. Annemdi. Hatta artık o da değil. O yüzden bence gereksiz."

"Bence değil."

Sinirle yüzünü sıvazladı. Ne duymak istiyordu bilmiyordum ama istediği cevapları vermediğim kesindi.

"Tamam, madem öyle istiyorsun. "Bey" kalsın. Ama bari evine bırakmama izin ver. Hani benden çekinmiyordun? Evine bırakmamda ne olabilir ki?"

Çevreme bakındım. Bunu kabul etmezsem ondan çekindiğimi hatta korktuğumu kabul etmiş olacaktım.

Derin bir nefes verdim. "Peki, tamam."

Bunun üzerine gülümseyerek arabasını gösterdi. Arabaya bindik ve yola çıktık. Ben söylemeden Arda Bey önündeki tablete benim adresimi yazınca şaşkınlıkla ona baktım.

"Geçen evine gittim demiştim ya, adres oradan aklımda kalmış." diye açıklama yaptı şaşırdığımı görünce. Başımı sallayıp gülümsemeye çalıştım.

Camdan dışarısını izledim yolda giderken. Eve yaklaşınca ona döndüm. "Burada insem yeterli olur."

"Ama daha evine gelmedik?"

"Sokağa kadar girmenize gerek yok. Buradan kendim giderim."

Çünkü aynı arabayla ikinci kez bu sokağa girersen iyi şeyler olmaz. Tabii benim açımdan.

"Olmaz ama..."

"Arda Bey, lütfen."

Kenarda durduğunda kemerimi çözüp ona döndüm. "Bıraktığınız için teşekkür ederim. Hülya Hanım'a sevgilerimi iletin."

"İletirim. İyi geceler Feyza."

"Size de iyi geceler."

Arabadan inip hızlıca yürümeye başladım. Yine de evime yakındı ve bu yüzden birinin beni görmesini istemiyordum.

Her zaman geldiğimiz parkın önünden geçerken daha da hızlandım. İçeride birileri vardı ve görünmemeliydim.

Evimin önüne geldikten sonra çantamı kurcalayıp anahtarı buldum ve içeri girdim. Direkt eve girdim. Eve girer girmez babamı gördüm karşımda. "Hoş geldin kızım, merak ettim. Nasıl gittin?"

Gülümseyerek sarıldım. Ne için gittiğimi ve mahkemede şahitlik yapacağımı biliyordu. "Uzak olduğu için Hülya Hanım'ın oğlu Arda Bey iş çıkışı aldı beni. Dönerken de mahalleye o bıraktı. Merak etme."

Babamla sarılırken arkadan bilmiş gülümsemesiyle annem bakıyordu.

"İyi olmuş, metroyla ya da taksiyle gitseydin aklım kalacaktı sende."

Yanaklarını öptüm. "Ben çok yorgunum. Hemen bir şeyler yiyip yatmak istiyorum."

"Tamam kızım."

"Mutfaktayım, yemek hazırlıyorum. Üstünü değiştir de gel." Anneme bakarak başımı salladım. Şimdi aklından geçenleri tahmin ediyordum. Ama anca hayal olabilirdi onlar.

Odama girdikten sonra üstümü değiştirdim. Telefonumu açtım. İki tane mesaj (SMS) vardı. Yarım saat önce atılmıştı. Hızlıca açtım.

Bedir: Eve döndün mü?

Bedir: Merak ettim.

Gülümseyerek mesajı birkaç kere okudum. Resmen merak etmişti! Beni beni! Kendimi yatağa atıp fazla ses çıkmaması için başımı yorganıma gömdüm ve sesli çığlık ve kahkaha karışımı bir şey attım.

Arda Bey'in geldiğini görünce belki de ona yalan söylediğimi zannedip sinirlenmişti ama yine de buna rağmen beni merak edip mesaj atmıştı.

Yatakta doğruldum ve saçlarımı yüzümden çektim. Elime telefonumu alıp ekranı açtım ve mesaj yazdım.

Evet, şimdi eve girdim.

Telefonum çantamdaydı, yeni görmüşüm mesajını kusura bakma.

Elimde telefon mesaj bekliyordum ama cevap yoktu. Annemin yemeğe çağırmalarına "Geliyorum!" diye cevap verdim.

Ayağa kalkmıştım ki elimdeki telefonun titremesiyle tekrar geri oturdum. Hemen açtım.

Bedir: Evet, şimdi gördüm eve girdiğini.

Bedir: Görüşme kısa sürmüş olmalı, eve çabuk geldin?

Pencerede beni mi beklemişti de eve girdiğimi görmüştü? Ve şu an eve nasıl geldiğimi mi anlamaya çalışıyordu? Direkt soramadığı için dolaylı hale mi getirmişti? 

Gülümseyerek ellerimi klavyenin üzerinde hareket ettirdim.

Görüşme çok kısa sürmedi aslında, olması gerektiği gibiydi.

Dudaklarımı dişlerimle soyarak cevap bekledim. Bu sefer hemen dönmüştü.

Bedir: Nasıl geldin eve?

Bedir: Yani, gece gece taksi bulabildin mi?

Bu kadar da belli etme be adam!

Taksiyle gelecektim aslında ama Arda Bey evime kadar bırakmayı teklif etti.

Kıramayıp kabul ettim.

Cevap bekledim. Bir dakika, iki dakika ve on dakika... Ama cevap gelmedi. Oysa onunla mesajlaşmak hoşuma gitmişti.

Oflayarak kendimi yatakta geriye attım. Doğru hissediyor muydum? Bedir gerçekten beni kıskanıyor muydu Arda Bey'den? Ya da saçmalıyor ve abartıyordum. Niye kıskansındı ki? Onunla eve dönmedim diye mi? Abartıyor olabilir miydim?

××× 

Bölüm nasıldı?

Feyza abartıyor mu sizce?

Yıldızı parlatmayı unutmayın! 💛

Seviliyorsunuz!💜

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro