Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

1. Bölüm: "Kovuldun!"

Hepiniz Hikayeye Hoş Geldiniz!

19/11/2020-(Yayınlanma tarihi)

×××

Bazen hayat üstünüze üstünüze gelir. Sizden istediğini alana kadar pes etmez, yıldırmaya çalışır. Sıkılırsınız, bunalırsınız. Bunaltılar birikir, birikir... En sonunda "Yeter!" diye çığlık çığlığa patlarsınız.

Bu döngü benim hayatım olmuştu. Annemle her gün yaşadığımız ama artık beni aşırı zorlayan bir durumdu. Bıktığım, "Yeter!" çığlıkları atmak istediğim bir durumdu.

Annemin elinde bana tutup gülümseyerek gösterdiği minicik eteğe bakarken de aynı şekilde çığlık atmak istiyordum. Tek yapabildiğim dişlerimi birbirine bastırarak "Hayır." demek oldu.

Annem beni dinlemeden konuşmaya başladı. "Kızım ama bak, o kadar şirkette çalışıyorsun hâlâ şu üstündeki kot tişörtleri giyiyorsun. Biraz aklını kullan. Giy şu eteği, orda şimdi ne adamlar vardır. Birini kafalarsın, fena mı? Gençsin, çok güzelsin. Ama böyle gidersen yazık olacak. Benim gibi gecekondularda çürüyeceksin. Aklını kullan!"

Son kez anneme boş gözlerle bakıp arkama döndüm. Siyah uzun saçlarımı sıkıca at kuyruğu toplayıp yatağımın üstündeki siyah ceketimi üstüme giydim. "Bari şu topuklu botları giy." diyen anneme kulak asmadan omuzdan askılı çantamı alıp içine telefonumu koydum. Bir şey söylemeden odadan çıktım.

Zaten bu şirketteki işe annemin zoruyla başvurmuştum. Bomboşa yakın CV'm ile beni işe almazlar diyordum ama görüşmeye gittiğimde şirket sahibi olan Hülya Hanım ile anlayamadığım bir biçimde sohbeti ilerletip konuşmuştuk. Görüşmeye gitmeden önce kesinlikle kafama bir şey düşmüş olmalıydı çünkü ben çok konuşkan biri değildim. O oda kesinlikle efsunluydu ve beni etkisi altına almıştı.

Kadın beni çok sevmişti ve şirkette yönetici olan eşinin asistanı olarak işe almıştı. Bence beni işe almak yaptığı en aptalca şeydi ama kendisi beni gördüğünde bu düşüncemi yalanlarcasına çok iyi bir iş yaptığını düşünür biçimde gülümsüyordu.

Spor ayakkabılarımı gelişigüzel giydim ve bizim bir üst katımızda oturan babaannemin yanına çıkıp bendeki anahtarla hızlıca içeri girdim. Sabahın bu köründe kalkmayı kendine adet edinmiş babaannemi kahvaltı yaparken yakalamıştım. Altmışlarının ortasında olan birine göre aşırı dinçti. Çünkü kendini çok iyi besler ve güzel bakardı. Benim asla ağzıma sokmadığım tüm sebze ve meyvelerden bolca yerdi. Çok şükür bir rahatsızlığı yoktu. Tek sorun kulaklarıydı. Onda da istediği zaman her şeyi duyabiliyordu.

Mutfaktan içeri girdiğimi görünce gülümsedi. "Güzel kızım, kahvaltı yaptın mı?"

Gülümsedim. "Hayır."

Kızgınca bakıp söylendi. "O anan olacak kadın sana kahvaltı hazırlamıyor mu? Tabii kendine bakmaktan sana bakamaz. Kara kuru bir şey kaldın, otur bakayım şöyle. O iş yerinde bayılıp kalacaksın sana bakan da olmaz orda."

"Ben yemek istemedim babaannem. Annem uyanıktı." dedim ama o aldırmadı. "Ananı biliyoruz, bana onu anlatma. Otur dedim." El mecbur oturup birkaç bir şey atıştırdım.

Annem ve babaannem hiç anlaşamazdı. İkisi de birbirini görmek bile istemezdi. Beş altı yıl önceye kadar babaannemle birlikte bu evde yaşardık. Fakat alt kattaki kiracının evden çıkmasıyla annem evde babam ve bana karşı büyük kavgalar çıkartarak alt kata taşınmamıza neden olmuştu. Evleri ayırdığımız için babaanneme karşı suçlu hissetsem de onun burada yalnız hissetmesini istemediğim için sürekli gelirdim. Çoğu yemeği birlikte yerdik. Hatta çoğu gece burada onunla kalırdım. Bir odam bile vardı. Dedem ben küçükken öldüğü için onu sadece resimlerden ve babaannemin anlattığı kadarıyla biliyordum.

Son kez ağzıma zeytin atıp lavaboya gittim ve elimi yüzümü yıkayıp buradaki diş fırçamla dişlerimi fırçaladım. Geri dönüp babaannemi öptükten sonra çantamı alıp evden çıktım. Spor ayakkabılarımı giyerken gözüm bir üst kata çıkan merdivenlere takıldı.

Babaannem iki ay önce üst kata bir gencin taşındığını söylemişti ama hayal kurduğunu ya da uydurduğunu düşünüyordum. Çünkü iki aydır üst katta ne ses ne seda vardı. Taşınma gürültüsü de hiç olmamıştı. Üç katlı evde bizden başka kimse yoktu işte.

Düşünmeyi boş verip hızlıca merdivenleri indim ve koşarak otobüs durağına gittim. İki otobüs değiştirmem gerekiyordu ve saat sekizdi. Dokuzda şirkette mesai başlasa da benim patronum dokuz buçuk gibi geldiği için fazladan yarım saatim de oluyordu.

Saat dokuzda şirketin önündeydim. Dakik olmayı seviyordum.

Hızlıca kapıda kartımı okutup girdim ve kendi odamın olduğu kata çıktım. Tahmin ettiğim gibi Faysal Bey -patronum- daha gelmemişti.

Dediğim gibi şirket Hülya Hanım'ındı. Ölen babasından ona miras kalmış. O da bu işlerden anlamadığı için eşini yönetici yapmış ama şirketin aldığı her önemli kararda imzası vardı ve onsuz bir şey yapılmıyordu.

Faysal Bey'den nefret ediyordum. Kırklarının muhtemel başında olan bu adam karısını zerre hak etmiyordu. Çünkü karısının ona lütfettiği bu şirkette, odasında karısını aldatıyordu. İşin daha da iğrenç yanı bu kattaki çoğu kişi bunu biliyor ve göz yumuyordu. Benim de işe başladığım üç haftadır yaptığım gibi. Midem ne kadar daha bunu kaldırırdı bilmiyordum.

Yarım saat sonra Faysal Bey gelmişti ve kısa bir selam verip odasına girdi. Öğle molasına kadar sakin bir tempoda çalışmaya devam eden şirket öğle molasından sonra kata gelen kadınla son buldu. Buradaki çoğu kişi bu kadını şirket avukatı olarak bilse de başlayan fısıltılardan kalan çoğunluğun asıl kimliğini bildiğini biliyordum.

Faysal Beyin odasına girdikten sonra sinirle kendimi sıktım. Hülya Hanım her gün güler yüzle beni karşılıyordu ve onu kandırıyor gibi hissediyordum yüzüne gülerken. Hiçbir kadın bunu hak etmezdi çünkü.

On dakika sonra cam olan odamın duvarından gördüğüm kişiyle hızla ayağa kalktım. Hülya Hanım gelmişti.

O an işe ilk alındığımda neden söylendiğini anlamadığım ama sonradan fark ettiğim sözler Faysal Bey'in sesiyle kulağıma doldu.

"Hülya bu kata çıktığında ne olursa olsun, iki elin kanda da olsa beni arayıp haber vereceksin! Bana haber vermeden odama girmeyecek!"

Başlığı böyle olan yazının alt metni belliydi. "Onu kendi şirketinde aldatırken yakalanmak istemiyorum."

Gülümseyerek Hülya Hanım'a baktım. Aynı şekilde içten bir şekilde gülümsedi. "Hoş geldiniz. Nasılsınız Hülya Hanım?"

"Hoş buldum Feyza. Sen nasılsın? Faysal çok yoruyor mu seni?" deyip hafifçe güldü. Gerçekten böylesine mükemmel bir kadının aldatılmasını ve bunu saklamayı yediremedim kendime.

"Ben de iyiyim Hülya Hanım. Faysal Bey çok yormuyor, merak etmeyin." deyip tedirgince güldüm bu sefer. Çünkü kendisi iş yapmıyor.

"Ben Faysal'ın yanına geçiyorum. Sonra görüşürüz."

"Görüşürüz Hülya Hanım."
Üzgünüm, bir daha görüşemeyeceğiz.

Son kez gülümseyip ilerledi ve kapının kolunu indirdi. Her şey ağır çekimde gibi ilerlerken çantamın içine buradaki birkaç kalemimi ve küçük defterimi koydum. Birazdan kovulacaktım çünkü patronumu dinlememiştim.

Elime telefonumu alırken odadan bağırış sesleri geliyordu.

"Allah belanı versin! Seni tanıdığım güne lanet olsun! İğrenç adam!"

Bir süre odadan çarpma ve kırılma sesleri geldi. Sinir krizi geçirdiğini anlamak zor değildi. Koltuğa oturup iyice yerime sindim. Daha önce buna cesaret edemediğim için özür dilerim.

Beş dakika sonra kapı açıldı ve Hülya Hanım odadan çıktı. Yüzü hiç görmediğim şekilde ifadesizdi. Güçlü olmaya çalışıyordu. Arkasından avukat kadın çıktı. Yüzsüzlüğün bu kadarı! Hâlâ insan içine çıkacak yüzü var mıydı?

Faysal Bey odadan çıkıp direkt benim yanıma geldi. Yüzü kızarmış ve öfkeden deliriyordu. Ayağa kalktım. Masaya hızla elinin içini vurdu ve iğrenç sesiyle bağırdı.

"Kovuldun!"

Yanımdan çekip gittiğinde eşyalarımı içine koyduğum çantamı koluma asıp ceketimi de aldım ve odadan çıktım. Merdivenlere doğru ilerlerken arkamdan konuşulanları duyabiliyordum.

"Bilerek mi yaptı bu kız? Delirdi mi? Hemen haber vermeliydi!"

"Faysal Bey'e ne oldu öyle? Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Feyza ne yaptı acaba?"

"Helal olsun, yapmak istediğimi yaptı. Şerefsizin foyası ortaya çıktı!"

Bunun gibi sözlere kulaklarımı tıkadım ve merdivenlerden bir alt kata inip muhasebeden çıkışımı hallettim. Şirkete giriş kartımı da burada bırakmıştım.

Kapıdan çıktığımda üstümden büyük bir yükün kalktığını hissetmiştim. Bir "kenar" mahallede büyüyen biri olarak buraya ayak uydurmam zordu. Onlar gibi olamaz ve susamazdım böyle iğrençliklere. Alacağım paradan önemliydi insanlığım.

Ben Feyza Çelik, bu benim hikayem. Doğrusuyla, yanlışıyla beni ben yapan hikayem.

×××

Not: Yorumlarda kendi kitabının ya da başkasının kitabının reklamını yapan kişiler engellenecektir. Kimsenin kitabı sizin reklam panonuz değildir.

İkinci bölüm 28 Kasım Cumartesi günü gelecek. ❤❤

Ve ondan sonra bir aksilik çıkmadığı sürece bölümler her hafta cumartesi şeklinde haftada bir gelecek. Geciken ya da erken gelen bölüm duyuruları wattpad hesabımda olacak. Takip etmeyi unutmayın.

İlk bölüm nasıldı? Beğendiniz mi?

Bölümler gece mi gelsin gündüz mü?

Kış Gülü için, ilk kez:

Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛

Seviliyorsunuz!

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro