Bölüm 7: Haber
Uzun bir geceye doğru gidiyorduk. Rahatsız edebilecek kadar uzun bir geceye. Carl ile aramızda uzun bir sessizlik oluşmuştu. Bu daha da rahatsız ediciydi.
Bir süre onu seyrettim. Alnına habersiz düşen dalgalı bir tutam, yüzüne yansıyan sokak lambasının ışığında denize çalan gözleriyle birlikte parlıyordu. Kıvrımlı dudaklarının kenarındaki gamzesi ortaya çıkarken, bana baktığını fark ettim.
Başımı yola doğru çevirirken gülümsedi. Elinin biri omuzlarımı sarıyordu. Öteki eli dağınıklaşmaya başlayan saçlarının arasında geziniyordu. Dalgalı ve güneşin rengine meydan okuyan bir saç rengi vardı. Bazen bu yüzden onu kıskanıyordum.
"Reklam arası girdi sanırım. Biliyorum yakışıklıyım. Çekinmeden izleyebilirsin."
Omzumdaki koluna vurunca kıkırdadı. Ardından ileride duran arabayı göstererek gözlerimi devirdim. Enseme yapışan saçlarım boynumu gıdıklıyordu. Ceketimin içinde birbirine giren saçlarımı çıkarıp geriye savurdum.
Bu dikkatini çekmiş olmalıydı ki bana doğru döndü. Elini saçlarından çekerek yüzümün ortasına düşen bir tutan dalgalı saçı, kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Senin saçların da fena değil hani, kestane rengi ama fazla uzunlar. Saçlarının uzun olmasını seviyorum. "
Boyu benden uzun olduğu için başımı yukarı kaldırmak zorunda kaldım. Ardından gülümsedim çünkü çokça kez saçlarımı kesmeye yeltenmiştim. Üzerimden kalkmasını istediğim yükün bir kısmını atabileceğim düşüncesiyle. Ama yine başarısız olup vazgeçmiştim. Bu yüzden gülümsemiştim.
"Lisedeyken çok sık keserdim. Bu yüzden bana çok kızardın. Biraz akıllandım sanırım koca çocuk."
Kıkırdadı ve benimle birlikte yürümeye devam etti. Bir taşa takılıp sendelerken kolumdan destek alarak beni de aşağıya çekti. Gözlerimi devirirken önden önden yürümeye devam ettim. Arabaya yaklaşınca kilidini anahtarla açtım. Carl peşimden gelirken arabanın kapısını açtım.
Telefonum hâlâ arabaydı ve mesajları okumaya cesaret edemiyordum. Olacaklara hazırlıklı olmam gerekiyordu. Carl yanımdayken mesajlara bakamazdım. Düşüncelerimi bir kenara bırakırken arabaya bindim. Aynı şekilde o da yavaş adımlarla arabaya binmişti.
"Carl? "
İsmini duyunca bana doğru döndü. Anlamadığını söyleyen bir bakış gönderdi.
"Saçmaladığımı düşüneceksin ama ben artık hiçbir şeye anlam veremiyorum. İçinden çıkamıyorum. Her şey üst üste geliyor ve ben hiçbir şey yapamıyorum. Son zamanlarda yanımda olmandan mutluyum. Ben... teşekkür ederim. "
Direksiyondaki elimin birini avuçlarının arasına aldı ve diğer eliyle yanağımı okşadı. Henüz yeni bir şeyler yaşamaya hazır değildim ve sadece ona kendimi yakın hissetmem beni tedirgin ediyordu.
"Rose her zaman yanındayım. Özellikle de kendini kötü hissettiğinde. Bu koca çocuk her zaman yanında. Tyler'ı sorun ediyorsan, etme. O seni hak etmiyordu."
Seni de hak etmiyorum demek geldi içimden. Hiçbiriniz benim gibi birini hak etmiyordunuz demek istedim ama sadece buruk bir tebessüm bırakabildim. Boşta olan elimle yanağımdaki elini indirdim. Motoru çalıştırıp eve doğru arabayı sürdüm.
Yol boyunca gelip geçici şeyleri konuşup birkaç kahkaha patlatmıştık. Ne kadar gerçekçi olduğu tartışılırdı. On dakikalık bir süre zarfından sonra eve gelmiştik. Arabadan inip kendi arabasına geçerken bana sıkıca sarılmıştı.
"İyi geceler koca çocuk."
"İyi geceler güzellik."
Arabasına binip evin bahçesinden çıktığı gibi arabamdan telefonu aldım. Cebimden anahtarları çıkarırken eve koşar adım girmiştim. Evde Gloria'nın olmadığını fark edince derin bir nefes alarak odama koştum.
Odam her zamanki gibi dağınıktı. Kapının yakınlarındaki büyük gardırobun beyaz kapakları hâlâ açıktı. Yerdeki karışık desenli halıya dökülen kahve izi bulunduğum noktadan çok rahat görülebiliyordu. Açık camları görünce irileşen gözlerimi aldırmadan koşup kapattım.
Ardından masanın üzerinde bir yer açarak yanındaki kanın koyu rengini andıran çekmecedeki o defteri çıkardım. Kolye içindeydi çünkü takmaya bir türlü cesaret edemiyordum. Yutkundum ve sandalyeyi masaya yaklaştırıp oturdum.
Cebimden telefonu çıkarıp derin bir nefes aldım. Sadece sayamadığım kadar mesaj ve iki görüntü vardı. Hepsi belli bir zaman aralığını izleyerek atılmıştı.
Gizli Numara: Bu mesajı okumaya kalktığında evinde ve ellerin titriyor bir biçimde olacaksın.
Yutkundum ve evet ellerim titriyordu. Mesajı okumaya devam ederken ellerim hâlâ titriyor, gözlerim buğunlamaya başlıyordu.
Gizli Numara: Esas konumuza mı gelmeliyiz, Rose? Sıradaki kurbanın senin güvenliğini sağlayacak.
Nicholas Kjan... Uyuşturucu ticaretinden bir ay içeride yatan, benden o dosyaları istemek için gelen o adam. Bedenim benden bağımsız bir şekilde titremeye ediyordu. Okumaya ve görsellere bakmaya cesaretim yoktu.
"Neden? Anlamıyorum, neden ben? Polise gidecek kadar zavallı olmadığımı biliyordun. Bu yüzden beni seçtin. Bu yüzden bana işkence çektiriyorsun. "
Dudaklarımdan bağımsız çıkan cümleler, harflere ve kelimelere akıttığı zehrin içinde boğuşuyordu. Gözyaşlarım yanağımdan bir bir intihar ediyordu. Boynuma dolanan seyrek ama bir o kadar da güçlü olan o ip, beni boğuyordu.
Telefonu masanın üstüne bırakarak titreyen ellerimle gözyaşlarımı sildim. Bir yandan ıslanan defteri masanın bir köşesine iterken boğazımdan bir hıçkırık koptu. Ağlamam giderek şiddetlendi.
Hak etmiyordum. Hiçbir şeyi ve hiç kimseyi hak etmiyordum. Geçmişimi kirleten, gün yüzüne doğması için yapılan oyunların hiçbirini hak etmiyordum. Hiçbir şey elimde değildi. Genç bir kızın seçimleri, olgunlaşmaya başladığını düşünen bir kadının seçimleri benim suçumdu sadece.
Bu yüzden suçlanmak ve seçilmek benim için tam bir fiyasko ve cesaretimi kıran, hayatımı daha da parçalayan bir sebepti. Masanın kenarına tutunarak titremesi az da olsa azalan ellerimle şakaklarımı ovaladım. Telefonu tekrar elime alırken görüş açım bulanıktı. Kelimeleri zar zor seçerken sonunda okuyabilmiştim.
Gizli Numara: Nicholas... Ne kadar üzücü değil mi? Hepimiz bilmeliyiz neden seçildiğini. Sadece uyuşturucu ticareti olamaz değil mi? Elbette olamaz.
Görüntülere tıklarken birinde birkaç dosya yan yana koyulmuş olduğunu gördüm. Üzerlerinde kırmızı bir damga mührü vardı. Nicholas'ın kaybolan dosyaları.
Ardından telefonum tekrar titredi. Günün son mesajı olmayacağını anlayabilmiştim. Belli zaman aralıklarında atılması beni daha da dehşete düşüyordu.
Gizli Numara: Evinin önüne çıkman gerekiyor, Rose. Posta kutusunun içinde olan paketi alacak ve bir sonraki hamlemi bekleyeceksin. Bu senin güven testin. Her şeyi ortaya çıkarmak senin görevin.
Kaybolan dosyaları medyaya yaymamı istiyordu. Bu şirketteki itibarımı zedeleyebilecek türden bir işti. Diğer yandan içimi kemiren o lanet korku beni bitiriyordu.
Gizli Numara: Sadece 48 saatin var Rose. Vaktini iyi değerlendir.
Mesajların sonuna geldiğimde görüntüleri tekrar inceledim. Dosyaların üzerindeki kırmızı damga içindekileri okumam için bağırıyordu.
Telefonumu cebime atarak oturduğum döner sandalyeden kalktım. Camların kitli ve kapalı olup olmadığını son son kontrol ederken odadan çıktım.
Evin içi fazla sessizdi. Koridoru aydınlatan lamba, yarı açık banyo kapısı içeriden biri çıkacakmış hissini verirken merdivenlerden hızlı bir biçimde aşağı inmeye kadar verdim.
Adımlarım hızlı olduğu kadar ürkekti de. Nefes alışverişlerim hızlıydı ve ensemden aşağıya doğru inen su damlacıkları bedenimi titretiyordu.
Evin dış kapısının önünde duruyordum. Etrafıma bakınmadan kapıyı açtım. Hızlı adımlarla posta kutusunu açıp içindeki paketi alırken titriyordum.
Büyük bir zevkle izlediğini tahmin edebiliyordum. Hızlı adımlarla tekrardan içeriye girdim ve kapıyı hızlıca kapattım. Dosyalar artık elimdeydi. Salona geçtim ve paketi dikkatli bir biçimde açtım. İçindeki küçük not dikkatimi çekmişti.
"Bu notu okuyan kişi, vereceğin kararlardan emin olmalısın. Her şey senin ellerinde."
Notu bir köşeye bırakırken dosyaları incelemeye başladım. Eksik olan o üç dosya artık ellerimdeydi. Her bir sayfasını dikkatle okurken içime oturan huzursuzluğu umursamadım.
Çoğu incelediğim dosyada yurtdışında farklı isimlerle kendini koruma altına aldığını, servetine servet katarken bir yandan bulaştığı pislikleri temizlemek için dosyaları yakıyordu.
Geniş bir çevrede tanınan Nicholas, adını elinden geldiğince temizleyerek şu an ki konumunda bulunuyordu. Okuduğum her bir sayfada artan nefretin ve yer yer öğürme isteğimi bastırmak zorundaydım.
Geniş bir soygun ağı, farklı yönlerden imalat edilen uyuşturucuların satıldığı yollar, resmi belgede sahtecilik, uluslarası casusluk, insan ticareti, zehirli madde ticareti ve daha birçoğu kayıp olan o dosyaların içindeydi. İsimlerle birlikte hepsi içindeydi.
Yüzüme yerleşen zafer gülümsemesiyle dosyaları elime aldım. Kayıp dosyalar benim zaferimdi. Telefonumu elime alarak birkaç numarayı tuşladım. Medyacı bir arkadaşı ararken olanlardan bahsederek elimde bir haber olduğunu ve kanıtları görmesi için buluşmamız gerektiğini söyledim Yakınlarımda olduğunu ve geleceğini söylemesiyle gülümsedim.
Bu işin içinden kimsenin temiz çıkamayacağını biliyordum. Derin bir nefes alırken mutfağa geçtim. Gelecek olan medyacı arkadaşımı beklerken bir şeyler atıştırmak iyi gelebilirdi.
Yaklaşık bir on dakika evin içinde oyalanırken kapı çaldı. Gelmişti. Haber elimdeydi ve dimdik durmalıydım. Bu işten bir an önce kurtulmak istiyordum. Kapıyı açarak Zena'yı içeriye davet ettim.
"Gecenin bir vakti elime bir haber vereceğin aklıma gelmezdi, Lilium."
Gülümseyerek paltosunu çıkardı ve askıya astı. Elimle içeriyi gösterirken salona doğru adımladı.
"Şu kayıp dosyalar nasıl oldu da eline geçti? Nicholas Kjan'dan bahsediyoruz. İşini temiz yapan bir adam."
Zena koltuğa otururken dosyaları eline almıştı. Ben de zorla gülümseyerek vitrinin içinden iki bardak ve bir viski çıkarıp bardakları doldurdum. Birini Zena'ya uzatırken teşekkür ederek aldı, dosyaları incelemeye devam etti.
"Zena bunlar sadece kayıp dosyalardı. Daha fazlası da var. Dosyaların her biri elimde ama sana veremem. Bu kayıp dosyalar üzerinden bir haber yayınlamak zorundasın."
Zena içkisini yudumlarken gözlerini kıstı. Belirginleşen köprücüğü, alnına düşen perçemleri ve omuzlarını geçmeyen kısa koyu kahverengi saçları vardı. Dikkati üzerimde yoğunlaşmıştı. Ela gözleriyle beni dikkatle izliyor, bir yandan da söylediklerimi harfi harfine dinliyordu.
"Tek bir sorum var sana. Sonra detayları konuşacağız. Neden Nicholas Kjan'ı yok etmek istiyorsun?"
Gülümsedim ve içkimden bir yudum aldım.
"Yaptıklarının üzerini parasıyla kapatan birinin iş dünyasında yeri olmamalı ve yükselememeli Zena. Aksine dibe batmalı. Bu sebeple bu haber çıkmalı."
Tatmin olurcasına gülümsedi ve arkasına yaslanarak dosyaları masanın üzerine doğru fırlattı.
"O zaman... Nerede kalmıştık?"
Karşısındaki tekli koyu bordo koltuğa oturdum. Elime birkaç belgeyi alırken harfi harfine yazacağı haberi konuştuk. İsmim geçmeyecekti. Bunu istememişti ve bu haberin benim söylemimle yayınlandığını bilen sadece bana o mesajları gönderen kişi olacaktı.
Nicholas Kjan... Kendi elleriyle bir son yazacaktı ve bunda benim de bir payım olacaktı.
&
"Haber kanallarda birazdan yayınlanacak. Basın şirketin önünde toplanmış bulunmakta ve bir açıklama bekliyor. Nicholas hâlâ ortalıklarda görünmüyor. Sanki olacaklardan haberi varmış gibi."
Zena'nın sesiyle irkildim ve elimle saçlarımda gezdirdim. Tedirgin olduğum kadar mutluydum da. Nicholas'ın örtbas ettiği kirli işlerin gün yüzüne çıkması ve sonuçlarına katlanmak zorunda olması beni delicesine mutlu ediyordu.
"O pislik başına gelecek her şeyi hak ediyor, Lilium. Sen doğru olanı yaptın. Asla endişe duyma. İsmin haberlerde, medyada bulunmayacak bunu sana defalarca söyledim. Ayrıca gece beni ağırladığın için teşekkür ederim. "
Başımla onu onaylarken elim telefonumdan ayrılmıyordu. Bugün Zena ile birlikte evde kahvaltı yapıp salona kurulmuş, haberin çıkmasını bekliyorduk. Haberi yayınlatması tüm gecesini almıştı. Neden bu kadar aceleye getirdiğimi dahi sormamıştı, ben de bundan memnundum.
Koltuğa daha da yaslanırken ayaklarımı masanın üzerine uzattım. Uykusuzdum ama buna rağmen hâlâ ayakta duracak gücüm vardı. Zena esnemeye başlarken kısa saçlarını karıştırdı. Doğal bir güzelliğe sahipti. Makyaja ihtiyaç duymayan pürüzsüz cildi, iri ela gözleri, dolgun dudakları, küçük burnu onu sevimli gösteriyordu. Gülümseyince ve esneyince yanağında oluşan çukur, her ne kadar bir kusur gibi gözükse de ona yakışıyordu.
Bakışlarımı Zena'dan çekip televizyona döndüm. Haber hâlâ yayınlanmamıştı. Bunun üzerine masadaki içki şişesini alıp kafama dikledim. Şişeyi elimden alan Zena kaşlarını çatarak koltuğun öteki ucuna bıraktı.
"Bana ayıkken lazımsın, Lilium. Dün geceden beri stresten içiyorsun. Daha fazla göz yumamam. Haber yayınlanınca gidip bir duş alacaksın."
Gözlerimi devirerek koltuğa daha da yayıldım ve haberin yayınlanmasını bekledim. Haber kanalında görülen bir basın şirketin önüne toplanmıştı.
Ayaklarımı masadan indirip dikleştim.
"Elimize bir kaynaktan ulaşan bilgi aracılığıyla yeni bir haberle karşınızdayız. Nicholas Kjan isimli ünlü şirket sahibine, bu sabah tutuklama kararı alındı. "
Spiker konuşmasına devam ederken gözlerim parladı. Başarmıştım. Görevimi yerine getirip o pisliğin sürünmesini sağlamıştım.
"İnsan ticareti, uluslararası casusluk, sahte kimlik, uyuşturucu ticareti, geniş bir soygun ağı, zehirli madde ticareti, resmi belgede sahtecilik ve daha birçok suçun örtbas edilmesini sağlayan ve bu işlerin içine bulaşan Nicholas Kjan aranmaktadır. Evinde ve şirketinde iki gündür görülmeyen Kjan için ekipler görevlendirilirdi. Hava, kara yollarının çıkışları kontrol altına alındı."
Onun ellerindeydi. Ölecekti. Acımasız, duygusuz bir katilin elinde yaşamına son verilecekti. Gözümden bir damla yaş süzüldü. Zena bana doğru dönerek koluma sağlam bir yumruk geçirdi.
"Bunu istemiyordum deme lütfen! Sil o gözyaşlarını o bundan daha fazlasını hak ediyor."
Yüzüme zoraki bir gülümseme yerleştirip ona sarıldım. O bundan daha kötüsünü hak edemezdi çünkü o elim ellerde değildi. Nicholas geçmişinin elindeydi ve geçmiş, onun ölümünü izleyerek zevk alacaktı. Sanırım bundan zevk almalıydım. Onun gibi.
Kirletilen bir zihnin içine hapsolmuş çelimsiz ruhu, hepimize karışmıştı. Geçmişte bulunan hepimizin hayatına bir kere girmişti ve çıkış yolu oyunun sonunda belli olacaktı. Adımlar ve adımlar... Sayamadığımız bitmeyecek olan o adımlar... Oyun devam ediyor, çark dönmeye devam ediyor ve sıradaki kurban... Evet onu da ben belirliyorum.
Bir sonraki adım hepsinden de zor olacaktı çünkü sonu ölümden de kötü olacaktı.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro