Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 5: Yankı

Ortamdaki gerginlik seviyesi gitgide düşerken Lilium'un dengesizliği sonucunda tekrar artış gösteriyordu. Sabrının son damlalarında olan Carl şakaklarını ovaladı. Ardından derin bir nefes alarak koltuğa uzanmış gülen Lilium'a seslendi.

" Sana bir fincan kahve getirmemi ister misin Rose?"

Lilium gülmeye devam ederken sıkıntılı bir şekilde nefesini dışarı veren Carl, adımlarını mutfağa doğru sürükledi. Boynunu sıkmaya başlayan kravatını gevşetip çıkardı ve gömleğinin birkaç düğmesini açtı. Vücudunun gevşediğini ve rahatladığını hissetmişti. Ardından hızlıca mutfak dolaplarını karıştırarak büyük beyaz bir kupayı tezgâhın üzerine koydu. Sert bir kahve yaptı.

Kupayla birlikte Lilium'un bulunduğu odaya girdi. Yüzüne yorgun bir gülümseme yerleştirerek başıyla onu selamladı. Yüzüstü uzanan Lilium'u kaldırarak masanın üzerine bıraktığı kahve kupasını eline aldı.

"Şimdi bunu içersen seninle daha güzel anlaşabiliriz diye düşünüyorum. Ne dersin?"

Başını onaylarcasına salladıktan sonra gözlerini ovalayan Lilium, makyajının daha da yüzüne dağılmasını sağlamıştı. Kahve kupasını Carl'ın elinden kaparak küçük yudumlarla içmeye ve etrafında oluşan buhara odaklanmaya başladı. Bir şarkının sözlerini daldığı noktaya doğru mırıldanmaya başladı.

"Bugün kayboldum, yolumu bulamadım.

Adımlarım bana yine onu gösterdi.

Duygularım sadece onun üzerine titredi.

Sadece ona koştum, onunla birlikte göklerde süzüldüm.

Ama o da bir yalancıydı, herkes gibi. Senin gibi, benim gibi."

Yüzünü aydınlatan loş ışıkta Carl'a döndü. Gülümsüyordu ve onu izliyordu.

"Hiç kolay değildi ardımızda bir ışık bırakmak, söndürdüğümüz gecelerin."

Carl'ın sesi üzerine yüzünü ona çevirdi. Ardından gülümsedi ve konuşmak için biraz daha Carl'a yaklaştı.

"Demek küçük bestelerimden haberin var, seni yaramaz çocuk."

Gülümsemesi yüzünde genişlerken eli saçlarına doğru gitti. Ortam bir anda sessizliğe düşerken tek ses, yüzlerindeki gülümsemelerdi. İçinde alevlenen bir yangının başlangıcı Rose'u hedef olarak seçmişti. Masum bir tesellinin aslında ne kadar masum olmadığını gösteren bir yangının alevleriydi. Sessizliği bozan da Lilium'un sesiydi.

"En son bu kadar yakın olduğumuz zamanlar kavga ediyor olurduk. Sonra gülüp birlikte bir şeyler yemeye giderdik. Çılgın zamanlarımızı düşündüm de... Çok aptalmışız ama yine de seninle kavga etmeyi seviyordum."

Ardından Carl'a biraz daha yaklaşıp başını omzuna yasladı. Dudaklarında kıpırdayan gülümseye engel olamayarak tek eliyle kendinden küçük olan bedeni sarmaladı.

"Benim yüzünden edindiğin kötü alışkanlıklardan şikâyet etmeni seviyordum. Beni kırdığın zaman elinde bir poşet çikolata ile kapıma dikiliyordun haylaz çocuk. "

Ardından ikisi de kıkırdadı.

" Tam bir çatlaksın. Bunu biliyorsun değil mi? Kahve seni açmış bakıyorum."

Lilium kolunu dürterek başını göğsüne yaslayarak kıkırdadı.

"Seni özlemişim. Umuyorum ki sen de beni özlemişsindir yaramaz çocuk."

Sıcak nefesini vücudunda hissederken başına minik bir öpücük kondurdu.

"Ben de seni özledim çılgın Rose."

İkisi de yüzlerindeki gülümseme eşliğinde bir süre aynı pozisyonda kaldılar. Günahlarına edindiği yeni ortağıyla birlikte bir koltukta oturuyordu ve tek düşündüğü şey gülümsüyor oluşuydu.

"Bu anı bozmak istemiyorum ama belim tutulacak. Eve gitmem gerekiyor. Beni eve bırakabilir misin? Bu yorgunlukla araba sürebileceğimi sanmıyorum."

" Saçmalama, elbette bırakırım. Burada kalabilirsin ama kardeşin Gloria..."

"Biliyorum fazla otoriter ama artık umursamıyorum. Ben ona karışamıyorsam o da bana karışamaz. Olay bu kadar basit."

Carl başını onaylarcasına sallarken oturduğu beyaz renkli koltuktan kalktı ve Lilium'a elini uzatarak kalkmasına yardım etti. Bir süre birbirlerine baktılar. Ardından hızlı bir şekilde arabanın bulunduğu yere doğru gitmek için evden çıktılar.

"Soğukmuş."

Gülümsedi ve üzerine aldığı hırkayı Lilium'un omuzlarına bıraktı.

"Şu an sıcak sanırım."

"Bu gece için sana teşekkür ederim. O mekândan beni çıkarıp kendime gelmemi sağlaman benim için oldukça önemli. Daha sık görüşmeliyiz."

"Arabaya binmeyi düşünüyor musun? Yoksa burada laflayacak mıyız?"

Kıkırdayarak arabaya binen Rose yol boyunca gülümsemeye devam etti. Koyu bir sohbete dalan Carl ve Lilium'u durduran varış noktasıydı.

"Yarın iyi olman dileğiyle matmazel Rose."

Yüzüne bir gülümseme yerleştirerek çantasından aceleyle anahtarını çıkarmaya çalıştı. Yerde tok bir ses çıkaran anahtarlık sesiyle yere eğilip anahtarı aldı, kapıyı açıp içeri daldı.

Gecenin üzerine yüklediği acı yük hafiflemek bilmiyordu. Sol yanında hissettiği ağrıyla yüzündeki gülümseme yerini soğuk bir ifadeye bıraktı. Kendi kendine konuşurken merdivenlerden yukarı çıkıp kendini banyoya kilitledi.

Kapının arkasına yaslanıp derin bir nefes aldı. Karşısında duran aynadan kendi yansımasına baktı. İlk defa bakışlarında kendine acıdığını seziyordu.

Dağılmış makyajı, ayağındaki topukluları ve kolundaki minik dövmelerle kendini garip bir görüntünün içinde bulmasını sağlıyordu. Gözlerini devirerek duş almak için üzerindeki giysileri çıkardı. Ardından ötmeye başlayan telefonuna bir küfür savururken arayanın gizli numara olduğunu fark etti.

"Bir sen eksiktin ruh hastası, psikopat."

Telefonu açıp kulağına götürürken konuşmayı kaydetmeyi unutmadı. Hattın ucundaki boğuk sesin boğazından gelen hırıltılar duyuluyordu.

"Rose, Rose, Rose... Sen dehşet bir güzelliğe sahipsin."

Ardından gözleri kocaman açılan Lilium, kapalı perdelere baktı. Başını iki yana sallarken telefondan gelen sesi dinlemeye devam etti.

"Güzel olduğun kadar tehlikeli işlere de bulaşıyorsun. O ses kaydıyla ne yapmayı düşünüyorsun?"

Bir anlığına gizli numaranın yüzündeki alaycı tavır, gözlerinin önüne gelince yüzünü buruşturdu. Nefesi kesikleşirken boğazındaki trafiğe bir son vererek yutkundu.

"Kim olduğunu söyle bana! Neden benimle uğraşıyorsun, ne istiyorsun benden!"

Sesinin titremesini her ne kadar önlemek istediyse de kendini son kelimelerinde ele vermişti. Bedenini yaslayacak bir dayanak ararken telefonun ucundan son bir ses yükseldi.

"Ben istemediğim sürece göremezsin Lilium. Beni görebilmen için sana söylediklerimi harfiyen yapman gerekecek. Belki o zaman beni görebilirsin. "

Ardından gürültülü ses ve hırıltılar kesildi. Odayı yoğun bir sessizlik ağırladı. Rose'un yitik bedeni, bir parça daha batmıştı derinlere.

Telefonu yatağın üzerine fırlatıp uzun bir duş aldı. Yorgunluk ve adrenalinle dolup taşmış bedenini dağılmış yatağının üzerine bıraktı ve kendini uykunun derin kollarına bıraktı.

"Elinde bıçağı olan bir adam karşılardı geceleri beni. Her gece beni öldürür, sonra gömerdi. Ta ki bir rüyanın içinde olduğumu fark edene kadar."

&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&

"Tanrım, başım çatlıyor!" Şakaklarımdaki ağrının hafiflemiş olmasını umarken hayal kırıklığı ile karşılaşmıştım. Üç gündür gitmediğim ofis işime geri dönmem gerektiğini biliyordum fakat Tyler işleri sarpa sarıyordu.

Gözlerimi devirerek yorganı üzerimden çektim. Dolabın karşısına çekerek kısa siyah, dar bir kalem etek çıkarıp üzerine siyah kolsuz bir gömlek çıkarıp giyinmeye başladım. Bir yandan ılık suyla yaptığım duşun ve arınmanın verdiği gevşeklik ile gerindim.

Tepemdeki dağınık topuzu açtıktan sonra nemli saçlarımı tarayıp kabaran yerlerini düzelttim. Birkaç dokunuş ile eski haline dönüş yapan bir Rose olmuştum. Sahte bir Rose.

Gloria'nın evde olup olmadığına takılmadan çantamın içine telefonumu ve anahtarları atarak topuklularımı giydim. Mutfağa ağır adımlarla inmeye başladım. Evin içi dumanla karışık alkol kokuyordu.

Yüzümü buruşturarak çantamda son kalan sigaramı çıkarıp mutfakta gri tezgâhın üzerinden çakmağı alıp sigaramı yaktım.

Sigaradan çektiğim dumanla tatmin olurken evden çıkıp arabama bindim. Bir yandan sigara dumanına boğulan bir atmosferin içinde kaybolacağımı düşünürken camı aralayıp sigara izmaritini dışarı fırlattım.

İnsanların telâşlarını izlerken yüzüm bir parça asılmıştı. Korkunun elinde olan dizginleri çeken birileri etrafta geziyordu. Her nefesini, her adımını, her yaptığı hareketi izleyen bir adamın tekiyle karşı karşıyaydım. Nefesim hızlanırken ofise vardığımı fark ettim. Arabayı park ettikten sonra seri bir biçimde arabadan indim.

Karşımda göz alıcı bir şekilde parlayan şirket logosuna gülümseyerek adımlarımdan emin bir şekilde içeriye girdim. Bakışları bir süreliğine üzerimde hissederken etrafta tehlikenin kokusunu alabiliyordum. Tyler, zavallı Tyler...

Etrafıma bakınarak asansöre doğru adımladım. Asansörün yanındaki merdivenden inen Tyler beni görmesiyle bir süre bulunduğu basamakta kaldı. Tereddütlüydü. Elini havaya kaldırdı ve "Rose." dedi.

Gülümsedim. Sadece gülümsemekle yetindim. Tehlikeli bir gülümsemeyle yetinmek istedim.

"İsmim ağzına yakışmıyor artık Tyler. Şu andan itibaren seni yerin dibine sokmamı istemiyorsan konuşma. Karar senin."

Elimi sallayarak gözlerimi devirdim.

"Peşini bırakmayacağım Lilium Rose Arcy! Umrumda değil. Yık, dök, kır, parçala, vur. Senden vazgeçmeyeceğim."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro