Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 3: Gerçek Yüz

Herkese merhabalar. Güzel okurlarım... Bu bölüm benim için çok değerli ve özel.  O güzel yorumlarınızı eksik etmeyin. Evet biliyorum, geç geldi ancak hastaydım ve her şey üst üste geldi. Geceleri bu yorgunlukla sizlere bu bölümü yazdım. Sizleri seviyorum. <3 

"Sen gerçek olamayacak kadar güzelsin çünkü sen gerçek değilsin."
💠💠💠

Sokağın bir ucuna oturmuş, karanlıkta telaşla geçen insanları izliyorduk. Koşan, bağıran, içen ve bir köşeye sinip ağlayan insanları. Bedenleri hayattan yorulmuş ve korkmuştu. Benim ve bizim gibi.

Başımı Tyler'ın geniş omzundan kaldırdım ve gökyüzüne doğru bakışlarımı gezdirdim. Geceye karışan ihanet, insanların üzerine yansıttığı her ışık parçasında daha da umutsuzlaşmaya bir adım daha yaklaşıyordu.

Uzun kestane rengi saçlarımı omuzlarımdan geriye doğru ittim ve yüzümü Tyler'a çevirdim. Alnına düşen bir tutam dalgalı saçı, dudağının kenarında bir gamzesi ve çekik gözlerindeki tarif edilemez o duyguyu gördüm. Dudaklarım aralanırken gülümsedi ve gamzesi daha da belirginleşti.

"Söylesene gökyüzü olsan benden yıldızımı çalar mıydın?"

Oturduğumuz soğuk, beton zemin titrememe sebep olurken gülümsedi ve kollarıyla bedenimi sarmaladı. Boynundaki ellerim gevşerken sorumu yinelemiştim. Kulağıma fısıldayarak, "Bilmiyorum ama sanırım senin gibi güzel bir kadının kalbini çalmayı başarmışım." dedi. Elimin birini dağınık, dalgalı saçlarının arasına daldırdım. Ardından omzunun üzerinden bakış açıma giren görüntüyü izledim.

Kaldırım taşlarında atılan her adım, kulaklarımızda bıraktığı tok sesiyle sokağa eşlik ediyordu. Birbirine renkleriyle karışmış evler, oluşturduğu kirli görüntüsüyle de umutsuzluğu kendisine davetkar bir tavırla çağırıyordu.

Bir süre sonra belimdeki kolları gitgide gevşeyen Tyler, yüzünü omzuma doğru bıraktı. Bir süre boynumda oyalanan başına giden elimle kıkırdadı ve ardından ciddi bir şekilde konuşmaya başladı.

"Lilium, bana geçmişinle ilgili dürüst olmanı istiyorum."

Kaşlarım aniden çatılırken aramızda bir nefeslik mesafe bıraktım. Yüzünü yüzüme çevirdikten sonra mesafeyi kapattı. Başımı iki yana salladım. İnsanların sesi her ne kadar kesilse de: evlerin duvarları, asfalt ve kaldırımlar birçok insanın yaşantısındaki acı tebessümlerini haykırıyordu.

"Beni geçmişim ile tanımanı istemiyorum. Ben... kötü biriyim. "

Ani bir hareket ile kolumu kavrayıp boşta kalan eliyle başımı yukarı kaldırdı. Dokunuşları yumuşak olduğu kadar ısrarcıydı da. Vücut ısım gitgide artıyordu ve başım da dönmeye başlamıştı. Alkolün verdiği o baş döndürücü hisle güldüm.

"Nok nok, Tyler. Kapının kilidi açılıyor. İçeri adım atmaya cesaret edebilecek misin?"

Yüzüne bir gülümseme yerleşirken peşini kovalayan yüksek sesli kahkaham da, sokakta yankılanmıştı. Koyu kahverengi gözlerim bir anlığına kısılırken, Tyler elini omzundan indirdi. Bir şeylerin cevabını bulmak için dışarı çıkar, kaldırım köşesine oturur ve kafayı bulana kadar içerdik. Gençlik, yetişkinlik ve bitmeyecek olan o hevesimiz.

"Lilium Rose Arcy... İnatçı ve zekisin."

Gözlerindeki suçluluk duygusu, dudaklarındaki yasaklı ihanetle birlikte ona daha çok bağlanmamı sağlıyordu. Tenime her dokunuşunda uyandırdığı yankı, canımı yakıyordu. Birçok şey gibi canımı acıtıyordu.

"Benden uzaklaşmalısın."

Tyler'ın çene kasları seyirdi. Sıktığı yumruğunda oluşan damarları meydana çıkmıştı. O güzel görünüşünü bir kere daha ortaya seriyordu. Son bir kez sımsıkı sarılmak istedim. Dolu dolu, bir daha göremeyecekmiş gibi.

Gülümseyip boynuna atılırken yumrukları gevşedi ve elleri belime sımsıkı bir biçimde dolandı. Kemiklerim acıyana kadar sıktı bedenimi. Nefessiz kalana kadar boynuna sarıldım. Başımı omzuna gömüp birkaç damla süzülen gözyaşının da paltosunu ıslatmasına izin verdim.

"Benden bir parça taşıyorsun, Tyler. Önemli bir parça ve zamanı gelince onu kaybedeceksin ve kalbim sana ağır gelecek."

Ciğerlerim temiz havayı solumayı reddediyor ve işleri zorlaştırıyordu. Ölümün kapımı çalmasına az kalmıştı. Geçmişimin perdelerinin sonuna kadar açılıp tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmesine belki dakikalar, belki saniyeler kalmıştı. Belki de vaktim yoktu.

Zaman bir kez daha dizlerinin önüne çöktü yaşanan geçmişe karşı. Özrü kabahatinden büyük hataları yine zaman karşımıza çıkarıyordu. Çıkıyordu ve çıkmaya da devam edecekti.

"Eve gitmek ve uyumak istiyorum."

Şişenin içinde kalan son yudumları Tyler'i iterek kafama dikledim ve gülümsedim. Sadece susuyordu ve izliyordu. Hareketleriyle konuşmayı tercih ediyordu ve bu sessizliği de beni mutlu ediyordu. Dudaklarım aralanırken gülümseyerek, "Zihnimi uyuşturduğunu biliyor musun?" dedim.

Tyler da gülümserken bir yandan elindeki şişeden son yudumlarını içiyordu. İki kırık bedenin sessizliği dökülmüştü ortaya. İki ölü beden ve iki farklı kişiliğin bir yansıması gözler önüne serilmişti. Birbirini tamamlayan o farklı iki kişinin. Bizim.

Görüş açım gitgide bulanıklaşırken kulağıma fısıldanan cümle, karıştığım Paul Storkey davasını sayıklıyordu.

Kapanan bir dava.

Oğlu tarafından alınan bir dava.

Gelen bir mesaj sesi.

Nok nok... Katil burada.

«KS»

Gecenin bir körü, odanın içinde dolaşan ayak sesleri ve yine aynı rüya. Öldürücü darbeler ve yaşattığı psikolojik duygular kalbimi sıkıştırırken yatağımda doğruldum. Başımı iki yana sallayarak odaya nasıl geldiğimi hatırlamaya çalışıyordum. Güçlü kollar. Güçlü ama bir o kadar yorgun bir beden ve gülücük sesleri. Bir yandan bağıran Gloria'nın '' Yine mi Rose!'' sesleri zihnimde yankılanıyordu. Elim komidinin üzerindeki telefona giderken ayaklarımı soğuk zemine değdirdim. Sonunda bulduğum telefonumu açarken gelen bildirimlere göz gezdirdim.

Gizli numaradan üç mesaj ve bir sesli videonuz var. Oynat ya da sil.

Yutkunuş sesim odanın içinde büyük bir gürültü oluştururken çekmecedeki birbirine dolanmış kulaklığımı aldım ve telefon ışığı ile çözdüm. Bir video daha, bir yakarış sesi daha...

Cezalı bir oyun ve kurallarını sen belirledin. İnsanların hayatları senin ellerinde. Paul Storkey senin ilk kurbanındı. Oyuna bir kere başladıysan... bırakamazsın. Sıradaki kurbanı ben belirleyeceğim.

Bir kahkaha ve hışırtı sesi.

Bu sen de olabilirsin.

Bir hışırtı sesi daha.

Bir başkası da... günahlarına ortak olan bir başkası.

Video kapanırken kulaklıklarımı kulağımdan çıkardım. Karanlık odayı esir alırken gözyaşlarım birer birer tenimde rotasını belirliyordu. Suçlu ve suçsuz kimseler... Biri ben, diğeriyse sen. Ben suçlu, sizler suçsuz. Geçmişin oyununu geleceğe taşıyan bendim. Paul Storkey'in ölümünde benim geçmişimin parmağı vardı.

Geçmiş her zaman ortaya çıkar. Bazen iyisiyle bazense kötüsüyle. Bunu sen belirlersin. Bizler belirleriz. Bizlerin duyguları belirler. Acıma duygusu olmayan insanların duyguları bir zaman sonra yok olur ve geçmişi aralar. Cesaret geçmişe merdiven dayar. Duygular insanı öldürür. Ruhuna toprak atıp gömenler ve karanlığa sığınan ölü bedenler... O bedenlerden birini ben yaşatıyorum.

Odanın her bir köşesinde yaşanmışlıklar vardı. Duvarlar, soğuk beyaz zemin, çiziklerle kaplı ahşap masa ve kahverengi bir sandalye. Dört eşya, birçok yaşanmışlık; tek bir oda, sessiz bir duygu. Acıma duygusu. Gözyaşlarımı silip yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdim. Oyuna başladıysam intikamın peşinden koşmalıydım. Susarak değil, cinayetlerin gerçek yüzünü ortaya çıkarıp geçmişten korkmayarak yapmalıydım.

'' Lilium Rose Arcy... Sen zeki ve güçlü bir kadınsın.''

Kulağıma fısıldanan cümle ürpermeme sebep olmuştu. Soğuk zeminle buluşan ayaklarım titrerken ayağa kalkıp odanın ışığını yaktım.

Evrak dosyalarını masanın üzerinden yere ittirip kutunun içinden çıkan o defteri elime aldım. Sayılı gün, sayılı sayfa, sayılı hayat...
Sandalyeyi çekerek oturdum ve bir tükenmez siyah kalem alarak defterin ilk sayfasını açtım. Ürkütücü.

Ürkütücü bir başlangıç olacak belki de ama... intikam için savaşacağım. Bunu okuyan siz ölü bedenler, kalemlerinizi yanınıza alın. Sayfalar ve hayat arasında minik bir yolculuğa çıkıyoruz.

Sayıları takip edin. Kurtuluşum sizlerin ellerinde. Defterin ilk sayfası, ilk ölüm haberi. Paul Storkey.

Peki... Bu biraz hafif kalacak yanına Paul Storkey. Ölüm yanında hafif kalıyor. Kirli zihniyetin yanında barınmaya devam ediyor. Ölümünün beraberinde kirli zihniyetin ile yanacaksın.

Sky Avery Edson... Belasını senden bulmasına sevinmeli miydim, Sky? Paul'u elinde oynatmana sevinmeliydim çünkü bu işte senin de o güzel parmakların var.

Bu defter benim kurtuluşumun sizlerde yaratacağı etkileri konu alıyor. Belki de almıyor. Bunu zaman ve her bir sayfada sıralanan cümleler belirleyecek.

Defterin kapağını kapatırken kalbim yerinden çıkacakmış gibi küt küt atıyordu ve alkolün verdiği baş ağrısı bunu daha da kötüleştiriyordu.

Gloria'nın her an odanın içine gireceğini düşünme hissiyle başım dönmeye başlamıştı. Ayağa kalkarak yatağımın üzerindeki telefonu bir hamlede kaptım.
Okumam gereken mesajlar vardı. Peşimi bırakmayan o mesajlar. Odanın ışıkları açılırken gözlerimi kıstım. Gloria gözlerini ovuştururken yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.

"Erkencisin bakıyorum, Lil. Bunu neye borçluyuz?"

Sessiz kalmak istedim. Sadece susup bakışlarımı duvarlarda gezdirmek istedim ama yapamazdım. Gerçekleri öğrenmemeliydi. Şüphe duymaması gerekiyordu. Gözlerimi ovuşturdum ve sandalyemde gerindim.

"Duş almam gerekiyor. Böyle bu hâlde şirkete nasıl gidebilirim?"

Gloria'nın gözleri kısıldı. Saat gecenin dördüydü ve ben evden sekizde çıkıyordum. Umursamaz bir tavır takınırken bir yandan şüphelendiğini görebiliyordum. Odanın kapısından geri çıktı ve kapıyı kapattı.

Derin bir nefes alıp ardından dağınık odamda gözlerimi gezdirdim. Evraklar, battaniye beyaz zemine dökülmüş bir kahve, her zamanki gibi karışık bir çekmece ve içinden fırlayan dosyalar, fotoğraflar...

Ayağa kalkarak çekmeceden yere düşen bir fotoğrafı elime aldım. 15 Eylül 2015. Tyler ve benim tanıştığım gün. Günahlarıma ortak olduğu o gün. Gülümsedim ve ardından fotoğrafı çekmeye kaldırdım.

Rafa kalkan anılar, şaha kalkmayı bekliyordu. Anılar basamak basamak zihnime tırmanıp merkezini ele geçiriyordu.

''Oyuna başlıyoruz. Kapılar açılıyor ve sırlar ortaya dökülüyor. Sıradaki kurban... seni tanıyorum.''

Bacaklarım uyuşurken, kollarım pes edip saçlarımdan ayrıldı. Gözlerim gördüklerini inkar etti. Dudaklarım birbirine kenetlendi. Zihnim... o her düşünceme hüküm etti. Kulaklarım odayı dolduran mesaj sesiyle irkildi.

Gizli Numara: Doğru yoldasın, Lilium. Adının hakkını vereceğini biliyordum. Defter kelimelerin ile dolacak. Her an her şey olabilir. Geçmiş geleceğe açılan bir kapıdır. Senin kapın açıldı ve sen bu yolda yürüyorsun.

Gülümsedim. Vücudumu kaplayan acı intikam hissi kendimi tehlikeli hissettiriyordu. İntikam ve doğurduğu gerçekler. Telefonumdan mesaj kısmında Tyler'ın ismini arattım ve üzerine tıkladım.

Lilium Rose Arcy:

Tyler, benim güzel sevgilim... Ben kötü biriyim ve bunu yakında öğreneceksin. 

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro