Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

×6×

Bölüm medyası: Seçkin Deniz. (Çocuğum suyun içinde ne işin var öyle??)

×××

Kırık Kalpler Mahzeni

6. Bölüm:

Her gün olduğu gibi yine okulun kapısında duraksadım. Sigaramdan birkaç duman alıp daha sonra söndürdüm ve çöpe attım.

Şimdi okula girmem gerekiyordu ama uzun süre sonra ilk defa okula girmek bu kadar zor gelmişti. Ayaklarım gitmiyor, girmek istemiyordum. Sabahki iki derse de gelememiştim.

Deli gibi korkuyordum, onu görmekten. Biliyordum çünkü, onu görmek demek aynı şeyleri tekrar yaşamam, iki yıl önceye tekrar dönmem demekti. Bu kadar cesur biri değildim. İki yıl önceki zamana dönmeyi göze alacak kadar... değildim.

Ama konu ne zaman o olsa her şey değişiyordu benim için. Yani, eskiden değişirdi. Artık hiçbir şey değişmemeliydi. Onun dönüşü, üzerimde hiçbir etkisi olmayan bir olay olmalıydı. Beni iki yıl önceki halime döndürecek kadar büyük şeylere sebep olmamalıydı.

Hayır, o kadar güçlü değildi o. Beni eski bitik halime döndüremezdi. Ben, buna izin vermezdim.

Güçlü adımlarla okulun kapısından geçip derse girdim. Çoktan başlamıştı. Defne ve Murat'ı her zaman oturduğumuz yerde görüp sessizce yanlarına oturdum. Hoca, normalde geç kalanlara kızan biriydi ama onun dersine ilk defa geç geldiğim için bana tolerans göstermiş olmalıydı. 

Hayattan da aynı toleransı şu sıralarda bana göstermesini diledim.

Ders bittikten sonra kafeteryaya indik. Murat ve Defne kendi aralarında konuşuyordu. Normalde anlaşamasalar da ortak konu bulduklarında sabaha kadar konuşabilirlerdi. Garip ilişkileri vardı. Aslında anlaşamamalarının tek bir sebebi vardı: ben. Murat ondan başka arkadaşımın olmasını hala sindiremiyordu. Defne'yi de sevdiğine emindim ama ben olmadığım zamanlarda. 

İkisi de bir şeyler söyleyip masadan kalktılar ama ne söylediklerini anlayacak durumda değildim. Sadece kafa salladım.

İstemsizce kendimi onu düşünürken buldum. Geri dönmüş müydü sahiden? Beni terk etmek uğruna gittiği şehri ve üniversitesini bırakıp neden geri dönsündü ki? Üstelik, terk ederken söylediği hiçbir şeyi de hak etmiyordum.

Ona o kadar çok öfkeliydim ki. Asla dönsün ve yüzünü göreyim istemiyordum. Öfkemden beni bırakıp gitmesinin hesabını bile sormamıştım mesajlaşırken.

Hayır, soramamıştım. Öğreneceğim şeylerden korkmuştum.

Değişmiş miydi acaba? Görmeyeli uzun zaman olmuştu. Uzun, siyah saçlarına dokundurtmamıştır kesin yine kimseyi. Annesiyle bu konuda hep zıt düşerlerdi. Annesi, saçlarının onu güçsüz düşüreceğini söylerdi. O, inatla kestirmezdi. Saçları yüzünden çokça zahmet çekse de onlara kıyamazdı.

Beyaz teni hala aynı mıydı acaba? Gittiği şehir yaz mevsiminin yoğun yaşandığı bir şehirse belki teni bronzlaşmıştır.

Ya yeşil gözleri? Hâlâ aynı duygularla bakabiliyor muydu hayata?

Cildine bir şey yaptırmış mıdır? İğneden ve operasyonlardan çok korkardı. Dövme, estetik veya dolgu yaptırmamıştır. Ama hep cesaretini toplayabildiği zaman burnunu deldirip oraya şık bir hızma takmak isterdi. Acaba o cesareti bulmuş muydu? Bulduysa, kimdi ona böylesine cesareti verebilen?

Peki ya kalbi? Hâlâ aynı mı atıyordu? Esasen... aynı kişiye mi aitti? O kişi bir ihtimal olabilir miydim?

Neden mesaj atmıştı ki bana? Ne kadar inkar etsem de unutmamıştım, bu yüzden yine kendini bana hatırlattı diye yakınmayacaktım ama onu böyle acımasız görmek içimden bir yerlerin bir nebze kırıldığını hissettirmişti. Tavırları alaycıydı ve bu canımı yakmıştı. Çünkü o, karşısındaki kim olursa olsun insanların duygularına saygı gösteren ve her zaman kalbinin sıcacık yönünü sunan biriydi. 

Birinin, bıraktığın yerde olmadığını görmek berbattı, her ne kadar  bırakılan olsam da. Oysaki ben iki yıldır onun beni tam da bıraktığı noktanın üstündeydim, bundan nefret etsem de.

Sinirle telefonumu çıkardım. Dönemezdi. 

Seçkin: Dönemezsin

Seçkin: Çünkü bunu hak etmiyorsun. 

Seçkin: Ama ne var biliyor musun?

Seçkin: Bunu en çok ben hak etmiyorum.

Seçkin: Senin yüzünden bu kadar acı çekmişken tekrar senin yüzünü görüp çektiğim acıları hatırlamak istemiyorum. 

Seçkin: İlişkimize ve hissettiklerime gram saygın yoktu, anladım. 

Seçkin: Ama insan olarak saygıyı hak ettiğimi düşünüyorum. 

Seçkin: Son bir yılım kalmışken okulumu ve kariyerimi mahvetmeni istemiyorum.

Seçkin: Dönme

Seçkin: Azıcık utanma duygusu barındırdığını zannediyorum.

Seçkin: Şimdiye kadar neredeysen orda kal.

(Bu kişiyi engellediniz. Engeli kaldırmak için dokunun.)

(Seçkin, çevrimdışı)

×××

Elimde sinirle telefonu döndürdüm. Ona hem ağzıma gelen en ağır ve kaldırması güç sözleri söyleyip kalbini, benim kalbim gibi kırıp parçalamak istiyor hem de yalvarıp güzel sözler söyleyip "gitmek zorunda mıydın canımın içi" demek istiyordum. Ama bu ikilemin tam ortasında parçalanan ve canı yanan ben oluyordum sadece.

"Şşt, canım abim benim!" Yanıma oturan Engin'e çevirdim bakışlarımı. Bazen ona, bu üniversiteyi tercihlerine eklettirdiğim için pişmanlık duymuyor değildim. Ama sonra bu düşünceyi aklımdan siliyordum. Babamın emanetiydi o.

Ona boş bakışlarla baktığımı fark edince tedirgince gülümsedi. "Hım, sinirli görünmemek için takınılan boş bakışlar, telefonu kıracak kadar sıkmalar ve yanına oturduğum halde laf sokmamalar... Baya yanlış zamanda geldim galiba."

"Söyle Engin."

"Abiciğim, şöyle oluyor. Diyorum ki sen bana birkaç yüzlük ateşlesen?"

Kaşlarımı çattım. "Niye? Geçen gün daha yeni almadın mı sen harçlığını?"

Şirince sırıttı. Demek oluyordu ki parayı yemişti. Gerçekten elindeki parayı tutmayı ne zaman öğrenecekti bilmiyordum. "Abi bak valla bu son. Normalde harçlığımı iki günde bitirmem biliyorsun. Ama bir kız var. Abi o kadar güzel ki..."

Ofladım. "Tamam, kes. Anladım. Oğlum bu kaçıncı kız? Geçenki de çok güzeldi, aşık olmuştun?"

Ellerini havada salladı. Telaşlı halinden ötürü benimki gibi sarı olan ama benimkinden daha kıvırcık olan saçları alnında sallandı. Gözleri kocaman açıldı. Şapşallığına gülmek istedim ama yumuşamamam gerekiyordu, şimdilik.

"Abi ya benim bir suçum yok o konuda. Kız oynamış benimle resmen. Ertesi gün de başka bir çocukla çıkmış. Burada kalbi kırılan benim ama sen bana yükleniyorsun!"

Hafifçe gülümsedim. "Kalbin peki nasıl iki günde tamir oldu aslanım? O kadar kolay mı?"

Omuz silkti. "Gerçekten aşık olmamışım demek ki."

"Peki, bu seferki kıza gerçekten aşık olduğuna emin misin?"

Dudağını büktü. "Bilmiyorum ki, nasıl aşık olunur? Hiç yaşamadım. Ama yaşamak isterdim. Seninki gibi..." 

Son cümlede sesi duyulmayacak kadar kısılmıştı. Canımdan can kardeşim de olsa sınırını biliyordu ve geçmesi dahilinde neler olacağını da...

Elimi cebime atıp iki yüzlük çıkardım ve ona uzattım. "Al. Bu parayı geri ödemek için de hafta sonu kafeye gelirsin."

Ofladı. " Ama abi ya!"

"Nasıl para kazanıldığını öğrenirsen zırt-pırt para istemezsin diye düşünüyorum."

Ofladı. "Koca kafenin yüzde elli ortağısın ama hâlâ bana verdiğin fazladan iki yüz liranın hesabını soruyorsun! Amcama söyleyeceğim seni!"

Güldüm. "Kafeye gelince söylersin."

Babam ölmeden önce -yani yaklaşık beş sene önce- amcamla birlikte ortak kafe-restoran açmaya karar vermişti. Kafeyi tam düzenine oturttuktan birkaç ay sonra vefat etmişti. Babamın kafedeki payı da resmiyette anneme kalmıştı. Annem de on sekizime girer girmez payını bana devretmişti. Çünkü okuldan sonra kafeye gidiyor ve orayla ilgileniyordum. Amcam her ne kadar gelmemi istemese de geliyordum ve dolu zamanlarında garsonluk da yapıyordum. Çünkü her ay kafenin kârının yarısını alıyorduk ve oturduğum yerden bu parayı almak hoşuma gitmiyordu. Bu yüzden babam öldüğünden beri kafede çalışıyordum.

Engin, parayı alarak arkasına yaslandı. "Sen neden sinir küpü gibiydin geldiğimde?"

Ona kaşlarımı çatarak baktım. "Büyüdün de abine hesap mı soruyorsun lan sen?"

"Yine, aynı konu mu?"

Yutkundum, omuzlarım çöktü. "Dönmüş." dedim tek nefeste. Birine söylemem gerekiyordu. Engin, ona söylediğim şeylere şaşırıp yorum yapıp daha sonra da onu unutmuş gibi yapmakta bir numaraydı. Bu yüzden söylemeyi seçmiştim.

"Ne? Ciddi misin?"

"Mesaj attı."

"Peki, onu görünce iyi olacak mısın?" Başımı arkaya attım. "Bilmiyorum." Ayağa kalktım. "Gidiyorum."

Gitmeye hazırlandıktan sonra vaz geçip geri döndüm ve bana benzeyen yüzüne baktım. "Kızdan gerçekten hoşlanmadıysan bir bahane bul ve onu dışarıya çıkarma. Her kız aynı değildir. Kimi senin jestlerini çabucak unutabilir ve yoluna bakabilir ama biri de gelir tam o noktada takılı kalır. Eğer ona karşılık vermezsen canı yanan o olur. Sorumluluğunu alamayacağın hiçbir lafı hiçbir kıza etme." Fazla ciddi olduğunu düşünüp hafifçe gülümsedim ve göz kırpıp kıvırcık saçlarını karıştırdım. "Bir abi tavsiyesi."

×××

@seckindeniz Derdime derman kelimeler yok niye?

491 kişi beğendi.
Yorumlar kapalı.

×××

Gelecek bölüm spoisi: Anonimle tanışacağız!!

İnstagram bölümleri gelsin mi böyle?

Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛

Seviliyorsunuz!💜

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro