×34×
Kırık Kalpler Mahzeni
34. Bölüm:
"Al, tostun." dedi Seçkin, kantinden aldığı tostu elime tutuşturarak. Bir elimdekine bir de ona bakarken meyve suyunun pipetini takıyordu.
Ona çatık kaşlarla baktığımı görünce meyve suyunu ağzıma doğru ittirdi. "İç." Daha fazla konuşmanın bir faydası olacağını düşünmediğimden dediğini yaparak içtim.
"Güzelim iyisin değil mi?"
"İyiyim."
"Başın dönüyor mu?"
"Hayır." Ayakta durup hala bana bakan sevgilimi kolundan tutup yanıma çektim. "Otur Seçkin." dedim sitemle. Bayılmamın üstünden neredeyse bir hafta geçecekti ama Seçkin hala ilk günkü gibi üzerime düşüyordu.
Doktor da açlığım yüzünden bayıldığımı söylediği için gün içinde bin kere aç olup olmadığımı soruyor, iki üç kere de böyle habersiz bir şekilde elime yemek tutuşturuyordu.
Bu halini içim parçalanarak izliyordum çünkü iyi değildi Seçkin. Bir zamanlar bastırdığı hisleri tekrar, daha güçlü bir biçimde ortaya çıkacak diye korkuyordum. Zaten başımıza ne geldiyse bu yüzde gelmişti.
Tostu, masanın üstüne bırakıp Seçkin'in ellerini tuttum. "Seçkin, lütfen yapma böyle. Bak ben iyiyim, yanındayım." dedim ellerinin üstünü okşayarak. "Son iki saat içinde elime tutuşturduğun ikinci tost bu. Aç değilim, olsam söylerim. O gün biraz dikkatsiz davrandığım için o şekilde kötü oldum ama ondan sonra kendime iyi bakıyorum. Zaten annem de yeterince üstüme düşüyor. Bari sen yapma." dedim yumuşak bakışlarla beni anlaması için bakarak.
Ellerimizi ayırdı, avuçlarını yanaklarıma yasladı. "Ekin, o gün kendini görsen beni anlardı. Yüzün bembeyazdı. Üstüne üstlük, Murat seni kucağında hastaneye yetiştirmiş. Bunları düşününce delirecek gibi oluyorum. Yüzün aklımdan çıkmıyor. Ben... Ben çok korktum. Sana bir şey olmasın, sana bir şey olmasın." dedi fısıldayarak.
Zorlukla soluk aldım. Ellerinin üstüne ellerimi bastırdım. "Bana bir şey olmayacak. Tamam mı Seçkin? Gözlerime bak." Başını kaldırdı. "Bana bir şey olmayacak."
Alnımı öpüp başımı omzuna yasladı ve sarıldı. Kokusunu içime çekerken ona tekrar tekrar aynı şeyleri yaşattığım için kendimi kötü hissediyordum.
"Çifte kumrulara bak sen! Aa ayıp ama okulun ortasında!"
Murat'ın karşımıza gevşek gevşek oturmasıyla içten içe mutlu oldum. O gergin hava dağılacaktı.
"Ne ayıbı?" dedi sertçe Seçkin. Sevgilimize de sarılamayacak mıyız?"
"Olan var olmayan var ama!" dedi Murat içli içli.
"Bu sabah da kafeyi sen açmışsın." dedi Seçkin, ona sataşarak. Zülal ile birlikte vakit geçirmek için sabahın köründe kalkıp kafeye gidiyordu gerçekten. Ki Murat için uyku, hayatındaki önem sıralamasında ilk üçü zorlardı.
"Evet." diyerek yüzüne kocaman bir sırıtma kondurdu.
"Benden çok kafedesin valla. Maaş bağlamamı falan da istersin yakında."
Murat, bildirim gelen telefonuna bakar bakmaz gülümsedi ve açtı. Seçkin'e bakmadan umursamayarak omuz silkti. "Bu benim için bir iş değil zaten. Maaş istemem."
"Çok değişmişsin." dedim içtelikle Murat'a bakarak. "İyi geliyor o kız sana."
Birkaç saniye parmakları ekranda hareket ettikten sonra başını kaldırıp bize baktı. Telefonu yanına koydu. "Bir istek, bir ihtiyaç gibi bir şey. Onda ne var bilmiyorum ama hep yanında olmak istiyorum. Her şeyini bilmek istiyorum. Ama öyle psikopatçasına değil yani. Gün içinde neler yaptı, neler hissetti. Neye üzüldü neye mutlu oldu, bunun gibi. Ve yaşadığım her şeyi ona anlatmak istiyorum. Yolda güzel bir şey gördüğümde, güzel bir şey duyduğumda, güzel bir şarkı keşfettiğimde hep ilk ona anlatmak istiyorum. Ya da içimi sıkan, beni üzen bir şey varsa yanına gidip onda teselli bulmak istiyorum."
Konuştukça gözleri parlıyordu. "Ben daha önce hiç böyle hissettiğimi hatırlamıyorum."
Gülümsedim. "Bunlar güzel hisler, çok güzel hisler. Umarım Zülal de aynı hisleri sana besliyordur, yoksa bu anlattıkların azaptan başka bir şey getirmez insana."
Murat, yavaşça arkasına yaslandı. "O ne hissediyor bilmiyorum." dedi, sesindeki eski canlılık yoktu. "Ben ona ne anlatsam dikkatle dinliyor, gülüyor, yorum yapıyor ama kendi hislerinden bahsetmiyor. Sadece başlarda ona kendimi anlatırken rahatsız etmekten korkuyordum ama şimdi onun da benim yanımda rahat olduğunu hissediyorum. Bu yeter mi?"
"Bilmiyorum." dedim omuz silkerek. "Şu an yetse de ileride yetmeyebilir."
Murat, telefonuna gelen bildirimle tekrar bizden soyutlandı. Birkaç dakika sonra telefondan başını kaldırdı. "Acıktım ya. Kaç dakika var derse?"
"Beş dakika kaldı. Al bu tostu. Seçkin almış ama karnım aç değil."
Murat hevesle atılıp elimden aldı. "Eyvallah abicim, kesene bereket." dedi Seçkin'e doğru sırıtarak. "Şunu da alayım." dedi, meyve suyuma uzanarak. Ancak Seçkin engeline takıldı.
Seçkin, eline vurarak meyve suyunu aldı. "Bunu Ekin içiyor."
Kutuyu bana uzattı. "Al güzelim."
Gülerek aldım. Pipeti dudaklarıma yaslayarak birkaç yudum aldım ve ortamda bir anda geçilen futbol muhabbetini dinlemeye çalıştım.
×××
Genç kız, dershaneden çıktıktan sonra dışarıdaki temiz havayı derince içine çekti. Bugün dershanede çok fazla derse girmiş ve dersten sonra da etüt odasında deneme çözmeye devam etmişti. Sınava az bir zamanı kalmıştı ve bu sene üniversiteyi kazanabilmek istiyordu Simay. Bunun için çok çalışması gerekiyordu.
Son zamanlarda çok zor şeyler yaşamıştı. Son bir yıldır ablası için çok endişelenmiş ve onca kaybın üzerine onu da kaybetmekten korkmuştu.
Ablasını sevmesine ve onunla çok iyi anlaşmasına rağmen kendini tamamen açamıyordu ona. Annesinin kaybının hemen ardından ablasının durumu öğrendiğinden dolayı annesinin yasını bile doğru dürüst tutamamıştı. Çünkü ablası için güçlü olmak zorunda olduğunu öğrenmişti ve bu ona çok zor gelmişti. 18 yaşındaki bu genç kız tüm zorlukların üstünden tek başına gelmeye çalışmıştı. Babasından yardım dileyemezdi, çünkü o da zaten evladının acısıyla kavruluyordu.
Herkes yeterince acı çekiyordu. Bu yüzden kimseye yük olmamak adına her şeyi içine atıyordu Simay. Hatta ara sıra annesini kaybetmeseydi neler olurdu diye düşünmeden edemiyordu. Ama böyle düşündüğü zaman da ona her gün sarılarak uyumak isteyen ablasına ihanet ettiği hissini kapılıyordu.
Çünkü eğer annesini kaybetmeseydi belki de bugün Ekin ablası hayatta olamayacaktı.
Bu düşüncelerinden dolayı kendini suçlu hissettiği için çoğu zaman düşünmemeyi seçiyordu.
Genç kız, eve geçmeden önce mağazadan kendine birkaç parça alışveriş yapmak istedi. Bu yüzden evinin yolunun üstündeki bir alışveriş merkezine girdi. Mağazada kendine uygun bir tişört aramaya koyuldu.
Yarım saati geçmeyen alışverişi sonrası serinlemek için kahve satan bir dükkana girdi. Önündeki birkaç kişinin siparişlerini vermesini beklerken bir anda arkasından duyduğu sesle irkildi.
"Merhabalar."
Simay, hızla arkasına döndü. Bu, Murat'tı. Ablasının ona çokça bahsettiği ve çok sevdiği bir arkadaşıydı. Üstelik geçen gün ablasını hastaneye götürmüştü, bunun için ona minnettardı.
Murat, karşısındaki kızın irkilmesiyle dudak büzdü. "Kusura bakmayın, korkuttum sanırım. Ama yandan sizi tanıyınca selam vermek istedim. Sizi geçen gün hastanede görmüştüm, acile Ekin'i görmeye gelmiştiniz."
"Merhaba." dedi, Simay sevecenlikle. "Hayır korkutmadınız. Ben öyle dalmışım sadece. Sizi fark edemedim." Bu adamın ablası için ne kadar değerli biri olduğunu biliyordu. Bu yüzden tanımasa da, o da bu adamı seviyordu.
"O gün hastanedeyken curcunadan tanışamamıştık. Ben Murat, Ekin'in okuldan arkadaşıyım."
Simay, ona doğru uzatılan ele baktı. Murat'ın, onun kim olduğu hakkında bir fikrinin olmadığını biliyordu ama şu an kendini ne diye tanıtması gerektiğini bilmiyordu. "Ben de Simay." dedi, adamın elini arkadaşça sıkarak. "Memnun oldum."
"Ben de çok memnun oldum Simay. Ekin geçen gün senden bahsetmişti. Ekin'in, teyzesinin kızı ile tanışmak da bugüne kısmetmiş. Güzel tesadüf oldu." Murat, dikkatlice kızın mimiklerini izliyordu. Kızda gözle görülür bir rahatlama oldu.
"Evet, güzel bir tesadüf oldu." Murat, yüzündeki bilmiş ifadeyi saklayabilmek için gülümsedi. Sipariş sırası onlara geldiğinde centilmen bir erkek olarak önce davrandı. "O zaman Ekin'in teyze kızına kahve ısmarlamamda bir sorun olmaz. Değil mi? Ekin'in kuzeni benim de kardeşimdir. Az ablalık yapmadı bana."
Simay, Murat'ın ikna edici yüzüne bakarken"Gerek yok." dese de adamın ısrarına karşılık reddedemedi. "Peki, öyle olsun."
Birlikte kahvelerini aldıktan sonra dükkandan çıktılar. Murat, eliyle üst kata çıkan merdivenleri gösterdi. "Benim biraz daha işim var. Seninle tanıştığıma sevindim Simay."
"Ben de sevindim, iyi akşamlar. Kahve için de ayrıca teşekkür ederim."
İkili AVM'nin alt katında yollarını ayırdı. Murat, yürüyen merdivenlerden yukarı çıkarken Simay'ın arkasından bakıyordu. Kendi kendine mırıldandı. "Bu kız senin teyze kızın mı amca kızın mı Ekin? Ne saklıyorsun?"
×××
Murat dedektifçilik oynamayı sevdi.
Bölüm nasıldı?
Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛
Seviliyorsunuz!💜
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro