Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

×32×

İyi Bayramlar!❤

Kırık Kapler Mahzeni

32. Bölüm:

Ekin: Seçkiinnn!!

Ekin: Yerin dibine girdim resmennn!

Ekin: Annen bizi koltukta sarmaş dolaş gördüü!!

Seçkin: Eee?

Ekin: Ne demek eee yaa?

Ekin: Annen gördü diyorum

Seçkin: Annem bizi ilk defa öyle görmedi Ekin

Seçkin: Boşuna evhamlanıyorsun

Ekin: İlk defa değil ama sonuçta gördü

Ekin: Kim bilir hakkımda ne düşünecek

Seçkin: Sen iyi misin Ekin?

Seçkin: Annemi ilk kez görmüş gibi davranıyorsun

Seçkin: Annemi yıllardır tanıyorsun ve o da seni tanıyor

Seçkin: Seni ne kadar sevdiğini de biliyorsun

Seçkin: Kaçar gibi çıkmasaydın evden annemin zannettiğin gibi kötü şeyler düşünmediğini anlardın

Ekin: Evet uzun zamandır tanıyorum onu ama sonuçta son iki yıldır hiç görmedi beni

Ekin: Değiştiğimi düşünebilir

Seçkin: Düşünmez, hala seni çok seviyor

Seçkin: Sadece kaçar gibi gitmene kırıldı bence

Seçkin: Seni bırakmak için ardından ben de çıkınca konuşamadık

Seçkin: Eve döndüğümde de yatmıştı

Ekin: Deme öyle

Ekin: Kırılmış mıdır bana?

Seçkin: Üzülmüştür, diyelim

Seçkin: En az benim kadar annem de özledi seni

Seçkin: Emin ol

Seçkin: Barıştığımızı öğrenince çok sevindi

Seçkin: Seni ne kadar özlediğini de söylemişti

Ekin: Ya Seçkin

Ekin: Şu an aşırı üzüldüm

Ekin: Ben de anneni çok seviyorum

Ekin: Ve ben de çok özledim onu

Ekin: Ama bizi öyle sarmaş dolaş görünce çok utandım

Ekin: O yüzden kaçar gibi çıktım evden

Ekin: Hatta biraz da korkmuş olabilirim

Seçkin: Neyden korktun?

Ekin: Bana eskisi gibi davranmaz diye

Ekin: Onun gözlerinde hayal kırıklığına uğrarım diye

Ekin: Gittiğim için haklı da olsa kötü sözler duymaktan korktum

Seçkin: Ekin

Seçkin: Annem seni hala çok seviyor ve düşündüklerin çok yersiz

Ekin: Şu an çok üzüldüm

Ekin: Hafta sonu annenin yanına gitsem

Ekin: Ama ne diye gideceğim ki?

Seçkin: Annemle görüşmen için bir bahaneye ihtiyacın yok

Seçkin: Kapısını çalsan sana neden geldin diye sormaz bile

Seçkin: Kendini buna mecbur hissetme ama gitmek istiyorsan git

Ekin: Mecbur hissetmiyorum, istiyorum

Seçkin: Ben, senin gelmek istediğini söylerim anneme

Ekin: Çok teşekkürler Seçkin

Seçkin: Bunları aşmıştık güzelim, teşekkür yoktu

Ekin: İçimden geldi

Seçkin: Teşekkür etmek için daha iyi bir yol biliyorum:)

Ekin: Hmm neymiş :)

Ekin: Öğrenmek isterim :)

Seçkin: Öyle mi?

Seçkin: Yarın okuldan sonra kafeye gel, öğretirim:)

Ekin: Tamam olur :)

Ekin: O zaman öpüyorum, yarın görüşürüz

Seçkin: Nerden?

Ekin: Of Seçkin! Utandırma!

Ekin: Görüşürüz!

Seçkin: Görüşürüz güzelim

×××

Ekin Tuva

Kafeteryada elimdeki karton bardağı çevirirken zihnim pusluydu yine. Sakladığım şeyler, omuzlarıma birer birer biniyordu ve kamburum ağırlaşıyordu. Seçkin'in yüzüne bakarken içimde zar zor susturduğum vicdanımın sesi gür çıkmaya başlıyordu. Çünkü yüzündeki hasret ve hüzün çok netti. Uzun züre onun acı çekmesine sebep olduğum için kendimi suçlu hissediyordum.

Belki de hiç dönmemeliydim ona, en azından daha fazla acı çekmezdi.

Yanağımda hissettiğim dudaklarla irkildim ve yanıma döndüm. Seçkin, yüzündeki kocaman gülümsemeyle yanıma oturdu. "Günaydın." dedi kıpır kıpır sesiyle.

Gülümsemesiyle içimdeki tüm kötü düşünceler dağıldı ve sadece o kaldı. İster istemez gülümsemesi bana bulaştı. "Günaydın." dedim, ilk günkü heyecanla. "Nasılsın?"

"Bu güzelliği gördükten sonra kötü olma ihtimalim mi var?" Gülümsedim. Gözleri, durmadan yüzümü tarayıp inceliyordu. Aradaki uzak kaldığımız zamanları telafi etmek ister gibiydi.

"Sabah zor kalktım, yüzüm gözüm şiş. Ne güzeli?" dedim, mızmızlanarak. "Hala uykum var. Yorgunum."

Sandalyemin altından tutup kendine doğru çekti. Bir an şaşkınlıkla afalladım. Kolunu omzuma atıp başımı ona yaslamamı sağladı. "Uyu güzelim."

Gözlerim istemsizce kapandı. "Ders var ama." diye mırıldandım.

"İstersen ekeriz." Dudakları kulağımın dibindeyi. Güldü. "Benim güzelimin uykusu varsa ne yapalım?"

Gülümsedim. Gözlerimi açmak için kendimi aşırı zorladım, kapanmak için direniyorlardı.

Zar zor başımı kaldırdım. "Sınıfa gidelim hadi. O kadar okula geldik, başka zamanlarda harcarız devamsızlığımızı."

"Sınıfta uyursun o zaman, göğsüm her zaman sana rezerveli çiçeğim."

Gülerek ayağa kalkmasını izledim. Ama ayağa kalkacak gücü kendimde bulamadım. Seçkin de kalkmam için bana bakıyordu. Bana seslendiği duydum ama o sırada aklıma gelen şeyle tedirgin oldum. Çantamı açıp içine bakındım ama aradığım şeyi bulamadım.

Sabah okula gideceğim heyecanıyla farklı çanta almıştım ama ilaçlarımın yerini değiştirmeyi unutmuştum. Gözlerimi kapattım.

"Ekin? İyi misin? Ne oldu?"

"İyiyim." dedim başımı kaldırıp ona bakarak.

"Bir şey mi arıyorsun?"

Gülümsedim. "Evde unutmuşum, kalemimi."

Tedirgin yüzü bir anda rahatladı. "Ben de bir şey oldu sandım kızım ya. Derdin kalem mi? Hallederiz. Hadi gel."

Bana uzattığı eline tutunup ayağa kalktım. "Geldim."

Seçkin hala yüzüme bakıyordu. "Ne oldu?" dedim.

"Emin misin başka bir şey olmadığına?"

"Eminim." Ellerimizi kenetledim. "Sadece hala tekrar bu halde olmamıza alışamadım."

Okulda ara sıra bize kaçamak bakışlar atanları görüyordum. Bu da biraz utandırıyordu.

Sınıfta yerimizi aldık. Her zamanki gibi şu okulun sevmediğim sıralarında bile onunla oturmayı özlemiştim. Hoca ne zaman geldi, ders ne zaman bitti bilmiyorum ama ben başımı yasladığım yerde uyuyakalmıştım çoktan. Seçkin'in beni dürtmesiyle uyandım.

"Ders bitti Ekin."

Başımı gömdüğüm sıradan kaldırıp gözlerimi hafifçe araladım. Seçkin'e çevirdim başımı. "Ne ara bitti?"

Seçkin, gülerek gözümün önüne gelen kısa saçlarımı geri ittirdi. "Sana kısa gelmiş olabilir ama biz burada 90 dakika ders işledik hanımefendi."

Gözlerim şaşkınlıkla aralandı. "90 mı? Hiç uyanmadım mı yani? Ama çok güzel uyumuşum."

"Uykun vardı diye uyandırmadım. Geç mi yattın?"

Başımı salladım. "Ama güzel uyumuşum şimdi, iyi geldi."

Sınıftan çıktık birlikte. "Murat derse gelmedi mi?"

"İşi varmış beyefendinin. Kafeye gittim demiyor da." diye söylendi.

Kaşlarımı çattım. "Neden kafeye gidecek ki?"

"Kafede bir kız var, Zülal. Ondan hoşlanıyor, o yüzden bu ara sürekli kafede kızın dibinde."

"Murat'a bak sen, şaşırdım doğrusu. Daha önce böyle hissettiği olmamıştı. Yani, en azından ben varken."

Ortam sessizleşince bunu bozmak ister gibi konuştum. "Defne de yoktu derste herhalde."

"Evet, Berkan ile birlikteymiş."

Defne'ye haksızlık yaptığımı biliyordum ama içimdeki onu kıskanan tarafıma da engel olamıyordum. Aralarında bir şey olmadığına artık emindim ama o kızla anlaşabileceğimi düşünmüyordum. Yine de yorum yapmadım.

"Biraz bahçede oturalım mı?" dedim.

Bir ağacın gölgesindeki banka oturduk. Çantamı masanın üstüne koyup kolumu yasladım. Başımı da elimin üstüne koydum. Seçkin'e döndüm. Bakışları zaten bendeydi. Cebinden çıkartıp masanın üstüne koyduğu sigara paketi ve çakmağı görünce huzursuz oldum.

"Çok içiyorsun galiba."

"Bir ara evet, içiyordum." Gözlerinden hüznle geçen her bir duyguya sebep olduğum için kendimi kötü hissettim.

"Sağlığına zarar veriyor."

"Biliyorum ama bir şeye sarmam gerekiyordu. En zararsızı da bu."

Kaşlarımı çattım. Sigaradan başka bir şeyi kullanabileceğini mi ima etmişti? Geçmişten zihnime dökülen anılar yutkunmamı zorlaştırdı. Kalbim korkuyla çarpsa da kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Geçti, geride kaldı.

O da benim gibi eline çenesini yasladı, bir eliyle oldukça kısa olan saçlarıma dokundu. Tereddütlüydü ama benden karşılık görmeyince okşar gibi sevdi saçlarımı.

"Saçların uzunken toplamana bile izin vermezdim, dokunmak çok hoşuma gidiyordu."

"Artık çok kısa, zaten toplayamıyorum pek. Lastik tutmuyor."

"Saçlarını hep uzun severdim ama kısa hali de çok yakışmış."

"Teşekkür ederim." dedim heyecanımı bastırmaya çalışarak. O bana dokundukça heyecanlanıyordum hala.

Elleri hala saçlarımdayken kaşları hafifçe çatıldı. "Saçların gürleşmiş sanki, önceden daha ince ve daha yumuşaktı."

Bunu fark edebilmesine şaşırmadım bile. Çünkü o her zaman aşırı detaycı ve dikkatliydi. Özellikle konu bensem.

Hafifçe boğazımı temizledim. "Kestikten sonra öyle oldu. Bir süredir sürekli kesiyorum." dedim inandırıcı olması için.

Kökünden dökülen saçlarım tekrar çıkmaya başladığında bu kadar sert çıkmasına ben de şaşırmıştım çünkü dediği gibi önceden çok ince telliydi saçlarım.

"Bir daha hep kesecek misin?"

"Sen istersen kesmem."

"Her halinle güzelsin. Bu şekilde seviyorsan saçlarını kesebilirsin."

Gülümsedim. Bir elim yanağına gitti, okşadım. "Sakallarının elime batma hissi... Bundan daha güzel hissettiren başka bir şey yok sanırım."

Bileğimi tuttu ve avucumun içini öptü. Ardından tekrar elimi yanağına koydu. "Çok uzadığında söyleniyordun ama batıyor diye." dedi, keyifli sesiyle.

"Evet çok uzadığında biraz acıtıyordu ama sana sakal yakışıyor. O yüzden tenime batan sakalların bile hoşuma gidiyor."

Güzel gülümsemesini sundu bana. Aynı şekilde ben de gülümsedim. Ne kadar zamandır böyle içten gülmüyordum acaba?

Bu huzur, Seçkin'in çalan telefonuyla bozuldu. Özür dileyerek telefonu açtı. "Efendim Zülal?"

Kaşlarım duyduğum kız ismiyle çatılsa da Murat'ı hoşlandığı kız olduğunu hatırladım.

Duyduğu şeylerle Seçkin'in kaşları çatıldı. "Yarın gelecekti mallar. Öyle konuşmuştuk. Amcam yok mu?.. Tamam, tamam. Geliyorum birazdan."

Telefonu kapattıktan sonra yaslandığım yerden doğruldum. "Bir sorun mu var?"

"Hayır, sorun değil de... Sipariş verdiğimiz mallar yarın gelecekti ama şimdi gelmiş. Amcam da yokmuş. Benim gidip mallara bir bakmam lazım. Kusura bakma. "

"Tamam, sen git. Sorun değil."

"Sen de gelsene, işim çok uzun sürmez."

"Sen işini hallet, ben de bir Nehirde bakayım. Birkaç gündür görüşemedik. Akşama doğru yanına gelirim."

"Tamam." Uzanıp saçlarıma dudaklarını bastırdı. "Kendine dikkat et."

Yanağını öptüm. "Sen de."

Seçkin'in gidişini hafif kapalı gözlerle izledim. Yorgunluk çökmüştü yine üzerime. İlaçlarımı almadığımdandı. Tansiyonunu da düştüğünü hissediyordum.

Seçkin'in tamamen gittiğine emin olunca ellerimi masaya dayayarak ayağa kalktım. Kapıya çok uzak değildim. Bir taksiye binip eve gitmem gerekiyordu.

Çantamı koluma astıktan sonra yavaş adımlarla yürüdüm. Birkaç adım sonra başım dönünce adım atmayı kesip gözlerimi kapattım ve bu hissin geçmesini bekledim.

"Ekin? İyi misin?"

Tanıdık gelen sesle başımı kaldırdım. Görüşüm bulanıktı, kim olduğunu göremiyordum. Yavaş yavaş bilincimin gittiğini hissediyordum. Düşecekmişim hissine kapılıp yanımdaki kişiye tutunmaya çalıştım.

"Ekin!"

×××

Kış Gülü'nü bitirdiğim için buna çok fazla ara verdim maalesef. Ama bu bayram hediyesiyle birlikte her hafta atmaya çalışacağım.

Bölüm nasıldı?

Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛

Seviliyorsunuz!💜

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro