Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

×29×

Bölüm şarkısı: Kaan Boşnak- İçi Dolu Her Şeyim

×××

@muratkutoglu= Aklımda kör başlangıçlar, hepsinde senden bir şey var.

@zulalkutlu ve 312 kişi beğendi.
Yorumlar kapalı.

@zulalkutlu= Dışarısı buz, benim içim ise yaz.🌸

@muratkutoglu ve 132 kişi beğendi.
Yorumlar kapalı.
×××

Murat Kutoğlu

Hayatta ben sevdiklerim ile vardım. Beni ayakta tutan onlardı. Bu yüzdendi Ekin'i hemen affedişim. Bu bazen aptallık gibi görünebilirdi ama değildi. Ekin, affetmeye değer biriydi. Gidişi ile ilgili hala aklımda oturmayan çok şey vardı. Seçkin'de de muhtemelen öyleydi. Bizden sakladığı bir sürü şey olduğunu biliyordum ama Ekin'i de çok iyi tanıyordum. Şu an bizden gizlediği her neyse, öğrendiğimizde ona hak vereceğimize emindim. Yani... aslında Seçkin için emin değildim. O her halükarda kızacaktı, kırılacaktı.

Aile özlemi çekiyordum şu sıralar. İkisini de çok fazla özlüyordum. Doğma büyüme İstanbulluydum ben. Ancak babam memurdu ve birkaç kere İstanbul'dan gitmek zorunda kalmıştık. Liseye İstanbul'da başlamıştım ve o zaman Seçkin hayatıma girmişti. Ardından da Ekin. İkisi lise hayatımın en güzel yanlarıydılar.

Ben üniversiteyi de İstanbul'da kazanmıştım ama babamın tayini bu sefer Manisa'ya çıkmıştı. Annem ve babam Manisa'ya giderken buradaki evimiz de bana kalmıştı. Önceden bir aile evi olan bu ev şimdi tam olarak bir öğrenci eviydi. Onları özlüyor olmak dışında bir problemim yoktu yine de.

Aslında vardı: Zülal. Ondan çok ciddi derecede hoşlanıyordum. Onu kafede ilk gördüğüm andan beri güzel buluyordum, yalan yok. Herkesle eşit derecede konuşup gülerdi, fazla samimiyete girmezdi çoğu kişiyle ama üzerime pasta tabağını yanlışlıkla döktüğü andan itibaren ona olan bakışlarım farklılaşmıştı.

Her zamanki ifadesinin yerini utanç ve telaş almıştı ve aşırı tatlıydı. Ondan sonra onunla uğraşmak hoşuma gitmeye başlamıştı. Hala onunla uğraşmak hoşuma gidiyordu ancak ciddi şeyler hissettiğimin farkına varmıştım.

Şimdi de yine kafenin önündeydim. Sabahın erken saatleriydi ve Zülal'den zorla birlikte kahvaltı yapma sözü almıştım. Ardından kafeye müşteriler gelene kadar ders çalışacaktık. Sınavlarım güzel geçerse bunu Zülal'e borçlu olacaktım. Lisede derslerime çalışsam da üniversiteye geçince baya boşlamıştım.

Caddenin karşısında Zülal'i görünce gülümsedim. Gözlerimiz kesişince çekingen bir gülümseme sundu. Ardından gözlerini kaçırdı. Onun en çok da bu masum bakışlarını seviyordum.

Caddeyi geçip yanıma geldi. "Günaydın." dedim neşeyle.

Gülümsedi. "Günaydın." 

Yanımdan geçip anahtarla kafenin kapısını açtı. İçeri girdikten sonra ben de annesini takip eden yavru ördek gibi peşinden gittim. Bizim hemen ardımızdan mutfakta çalışan şefler gelmişti. 

Zülal hırkasını ve çantasını masalardan birine koyduktan sonra çantasından bir kutu çıkardı. "Geceden poğaça yaptım, yeriz diye. Sever misin?" dedi kapağını açtığı kutuyu ortaya doğru koyarak. 

Sen yaparsın da ben sevmez miyim?

"Bayılırım! Ama keşke kendini yormasaydın." dedim düşünceli bir sesle. Dersleri ve kafe derken zaten kendine ayıracak zamanı yoktu. Bir de böyle şeylerle uğraşmamalıydı.

Nefes kesici bir gülümseme sunup omuz silkti. "Yorulmadım, keyifliydi. Bizim için yaptım."

"Bizim için?" dedim şaşkınlıkla. "İkimiz?"

Utanarak gözlerini kaçırdı. "Ben şey, çay demleyeyim. İçeriz." dedi ve mutfağa doğru hızlı adımlarla ilerledi. Arkasından sırıttım. Kesin o da bana âşıktı.

Çantasından yükselen telefon sesiyle Zülal'e seslendim. Beni duymamıştı. Çantasını karıştırmamak için kulpundan tutup mutfağa girdim. Çalışmaya başlayan çalışanlara başımla selam verdim. "Telefonun çalıyor." dedim çantasını ona uzatarak.

Teşekkür edip elimden aldı. Telefonunu çantasında bulduktan sonra yüzü düştü. Kim arıyordu bilmiyorum ama telefonu sessize aldı. 

Çaylarımızı da aldıktan sonra masaya oturduk. Yaptığı poğaçalardan bir tane alıp ısırdım hızlıca. Aldığım nefis tattan sonra gözlerim  kendiliğinden kapandı. Ardından Zülal'e döndüm. Merakla vereceğim cevabı bekliyordu. "Nefis." dedim mutlulukla. "Annemin yaptığı poğaçalar gibi kokuyor." dedim anlık bir gafla.

"Beğenmene sevindim." dedi gülümseyerek. "Annen artık yapmıyor mu poğaça?"

"Babamın işi dolayısıyla başka şehirdeler." dedim kısaca. Yetimhanede kimsesiz büyüyen birinin yanında aile özlemimden bahsetmem çok düşüncesiz olurdu. 

"Anladım." dedi başını sallayarak.

"Ee bugün hangi ders çalışacaksın? Matematik mi yine?"

Çantasından bir kitap çıkardı. "Evet maalesef, çok fazla eksiğim var. Sana birkaç soru sorabilir miyim yemekten sonra?"

"Olur tabi." dedim keyifle. Hayatımda yaptığım en iyi şey üniversite sınavına güzel hazırlanmış olmam ve Matematiği sevmemdi sanırım. Şu an çokça işime yarıyordu. 

"Üniversite hayatı nasıl? Böyle dizilerde gördüğümüz gibi bir yer mi?" diye sordu elinde poğaça varken. Fark etmeden sandalyesini biraz bana yanaştırdı. "Çok merak ediyorum. Üniversiteye geçince hayatım nasıl olacak?"

"Üniversite güzel bir yer. Üniversiteyi lise arkadaşlarımla okuduğum için farklı arkadaşlar tanıma girişimim pek olmadı ama senin açından konuşacak olursak yeni insanlar tanıyacaksın, yeni tecrübeler edineceksin. Çeşit çeşit, iyi kötü bir sürü insan tanıyacaksın. Menfaati için seninle iyi geçinmeye çalışan da olacak gerçekten iyi olmanı istediği için yanında olan da olacak. Şunu unutma, her zaman nerede olduğun değil kiminle olduğun önemlidir. İyi insanlarla bir arada olursan harika bir üniversite hayatın olur. Ki ben öyle olacağını düşünüyorum." dedim samimiyetimle.

"Bu sene senin okulun bitiyor, değil mi?" dedi. Az öncekinden baya cansız mı çıkmıştı sesi, bana mı öyle geliyordu?

"Evet, bitiyor ama ben kesin okulu uzatırım. Yani bizim okulu kazanırsan görüşürüz yine."

"Olsun, sen okulunu uzatmadan hemen bitir. Biz yine hep görüşürüz." dedikten sonra tereddütle baktı. "Görüşürüz yani değil mi?"

Masanın üzerinde olan elinin üzerine elimi koydum ani bir düşünceyle. "Sen istersen, görüşürüz tabi." dedim gülümseyerek. Benim canıma minnetti zaten!

"Zülal!" 

Kapıdan içeri destursuz giren ve bağıran biriyle Zülal irkilmişti. Hızlıca ayağa kalktı. Ben de hemen ardından kalktım. Kimdi bu deyyus?

"Bu herif kim?" diye bağırdı eliyle beni göstererek. 

"Senin ne işin var burada? Defol git ya!" diye bağırdı Zülal, karşısına geçmişti. Üzerine doğru yürüyen adamı görünce koruma iç güdüsüyle Zülal'in yanına gidip adamın önüne geçtim. "Eşkıya mısın sen? Bu ne kabadayılık? Bağırmadan adam gibi konuş, derdin ne?"

"Çekil önümden!" dedi ve göğsümden itleyip Zülal'i görmeye çalıştı. "Kim bu adam Zülal?"

Zülal kolumdan tutup beni yanına çekti. "Def ol git artık Ercan ya! Biz ayrılalı bir buçuk sene oldu! Düş artık yakamdan!"

"Biz ayrılmadık Zülal, ben sana zaman verdim. Kafanı topla diye."

"Manyak mısın sen ya? Kaçıncıya söylüyorum hala anlamıyor! Ayrıldık biz ayrıldık! Senin yüzünü bile görmek istemiyorum. Ne zamanından bahsediyorsun? Çıkma artık karşıma!"

"Benden ayrılamazsın demedim mi ben sana?" dedi ve Zülal'in kolunu tuttu. "Sen hala benim sevgilimsin ve kimseyle görüşemezsin!"

Zülal'in canını yakıyordu! Sertçe göğsünden ittim ve kolundaki elini kurtardım. "Kız 'istemiyorum, git' diyor lan. Anlamıyor musun? Bas git! Bir daha da kızın karşısına çıkma!"

Bana sertçe baktı, siyah saçlarını çekti. "Bu mu lan? Beni uğruna terk ettiğin adam bu mu?" dedi yine beni göstererek.

Zülal, telefonunu aldı. "Yeter Ercan! Polisi arıyorum! Uzaklaştırman varken buraya gelemezsin!"

Zülal'in elindeki telefonu almaya çalışacakken onu ittirip yüzüne yumruk attım. "Siktir git lan!"

Zülal, açılan telefonla polis çağırdığı için burnundan akan kanı sildi ve geriye doğru yürüdü. "Bu böyle bitmeyecek." dedi, parmağını yüzüme sallayarak. "Benim kadınıma dokunmanın hesabını vereceksin sen!" dedi ve arkasını dönüp kafeden çıktı. 

Gittiğinden emin olduktan sonra yüzü bembeyaz olmuş Zülal'in yanına gittim hemen. Eliyle kalbini tutuyordu ve bakışları yerdeydi. Korkudan hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. İşaret parmağımla çenesi kaldırıp yüzüne baktım. "İyi misin?" dedim endişeyle.

Gözlerime bir süre baktıktan sonra hıçkırarak ağlamaya başladı ve başını göğsüme yasladı. Bir elim sırtına giderken diğer elim saçlarını okşadı. "Sakin ol." 

Hıçkırması ve ağlaması sürerken içimden o herife saydırıyordum. Kendi gücünü başkalarını korkutmak ve zarar vermek için kullanan herkesten nefret ediyordum.

Ağlaması durduktan sonra hafifçe geri çekilip yanaklarındaki ıslaklığı temizledim. "Sakin ol, sana bir şey yapamayacak."

"Dört aydır ortalıkta yoktu, iki gündür de farklı farklı numaralardan arayıp duruyor. Buraya gelmeye cesaret edemez dedim ama karşımda görünce korktum."

"Korkma." dedim ellerimi hafifçe yanaklarında gezdirirken. "Ben yanındayım."

"İyi ki varsın Murat." dedi ve aniden kollarını boynuma sardı. Onunla ikinci sarılmamız da ilkinin hemen ardından gelince kalbim duracak zannettim.

Ben çok fena aşık olmuştum.

×××

Murat: Nasılsın Zülal? Ev arkadaşın geldi mi eve?

Zülal: Evet, şimdi geldi.

Zülal: Ayrıca yarım saat önce de sorduğun gibi, iyiyim.

Zülal: Bütün gün yanımdaydın

Zülal: Bir dakika bile ayrılmadın yanımdan

Zülal: Gerek yok dememe rağmen evime kadar bıraktın

Zülal: Teşekkürler

Zülal: Gerçekten çok teşekkür ederim

Murat: Teşekkür etme

Murat: Ve o herif için de kendini mahcup hissetme sakın

Murat: Bu senin değil, sana bunu yaşatanların suçu

Zülal: Biliyorum ama yine de sana teşekkür etmek istiyorum

Zülal: Ben evime girene kadar yanımda durmak zorunda değildin

Murat: Evet zorunda değildim

Murat: Ama senin yanında olmak istiyorum sadece

Murat: İyi hissettiriyor

(Görüldü)

Murat: Neyse

Murat: Kapınızı pencerenizi falan kilitleyin

Murat: Bir şey olursa beni arayabilirsin

Murat: Saat kaç olursa olsun gelirim

Murat: O herifin ne zaman tekrar geleceği belli olmaz

Zülal: Doğru söylüyorsun, dikkatli olacağım

Murat: Bir şey sormak istiyorum ama yanlış anlarsın diye korkuyorum

Zülal: Bu herifle nasıl sevgili oldun, mu diyeceksin

Murat: Şey

Murat: Evet

Zülal: Yanlış anlayacak bir şey yok burada, haklısın

Zülal: İki sene önce falandı

Zülal: Buradaki işimden önce çalıştığım bir restoranda tanıştım Ercan'la, iş arkadaşıydık

Zülal: Kovulan birinin yerine başlamıştım, kovulan kişi de baya seviliyormuş orada

Zülal: Onun yerine ben geldiğim için herkes bana tavır almış gibiydi

Murat: Ne alaka? Sen mi kovdun sanki arkadaşlarını?

Zülal: Öyle de işte, bunu anlamıyorlardı

Zülal: Ben de anlatmak için pek uğraşmadım

Zülal: Bir tek Ercan bana karşı iyiydi

Zülal: Sürekli işlerime yardım ediyor, benim bakmam gereken masalara o bakıyordu

Zülal: O zamanlar hayat hakkında daha tecrübesizdim

Zülal: Bir de insan yalnız büyümek zorunda kalınca hem hemen büyüyor hem de hangi yaşa gelirse gelsin tam olarak büyüyemiyor

Zülal: Sevgi nedir pek bilmediğin için de sana gösterilen en ufak sevgi kırıntısı seni mutlu ediyor

Zülal: Çabucak güveniyorsun o insana.

Zülal: Belki de o yüzden ilgisi hoşuma gitti, sevilmek hoşuma gitti

Murat: Bunun yetimhanede büyümekle ilgisi yok Zülal

Murat: Her insan sevilmek ister

Zülal: Olabilir, dediğim gibi tecrübesizim, bilmiyorum

Zülal: Ardından Ercan bana açıldı, beni sevdiğini söyledi

Zülal: Çok heyecanlıydım, ilk kez bir itiraf almıştım

Zülal: İlk kez sevilmenin heyecanıyla belki de ben de sevdiğimi sandım

Zülal: Sevgili olduk ve bir ayı aşkın süre her şey güzeldi

Zülal: Sürekli yanımda olan ve beni seven biri vardı, daha ne isterdim?

Zülal: Sürekli yanağımı öperdi, iyi hissederdim

Zülal: Elimi tutardı, çok mutlu olurdum

Zülal: Ama her şey böyle devam etmedi

Zülal: İstekleri çoğaldı

Zülal: Sürekli ve boyutu artan temaslarından rahatsız olmaya başladım

Zülal: Beni mutlu eden ufak dokunuşları artık kendimi çok kötü hissettiriyordu

Zülal: Birkaç kez bundan hoşlanmadığımı belli edince de konu 'sen beni sevmiyorsun'a geldi

Zülal: Bir şekilde idare etmeye çalıştım ama beni zorla öpmeye çalışması son nokta olmuştu

Zülal: Çok sinirlendim ve onu terk ettim

Zülal: Ardından iş yerinden de ayrıldım

Zülal: Birkaç kere kendini affettirmeye çalıştı, reddettim

Zülal: Bir süre orda burada sıkıştırıp zorla konuşmak istedi, ben istemedim

Zülal: Uzun zamandır böyle devam ediyordu

Zülal: Dört beş ay önce falan da evimin kapısına dayanmıştı, tekrar şikayetçi oldum

Zülal: Uzaklaştırma kararı alındı

Zülal: O günden sonra bir daha görmemiştim, ta ki bugüne kadar

Zülal: Bu kötü karşılaşmanın senin yanında olmasını istemezdim

Murat: Yaşadıkların için üzgünüm

Murat: Bu herif gibi hemcinslerimin olduğunu bilmek kendimi kötü hissettiriyor

Murat: Ayrıca iyi ki benim yanımda oldu bu olay

Murat: Yalnız olsaydın sana bir şey yapabilirdi

Zülal: Bir şekilde kendimi savunurdum ama şimdi senin de başın belaya girebilir

Zülal: Ercan seni unutmaz, lütfen çok dikkatli ol

Murat: İstediği gibi gelsin, sen onu boş ver, düşünme

Murat: Sen bugün bana şey dedin

Zülal: Ne dedim?

Murat: İyi ki varsın, dedin

Murat: Sahiden de öyle mi düşünüyorsun?

Zülal: Sahiden öyle düşünüyorum Murat

Zülal: Çok iyi birisin

Zülal: Ve iyi ki varsın

Murat: Sen de iyi ki varsın Zülal

Murat: İyi ki hayatıma girmişsin

×××

Defne ve Berkan'ı da yazacaktım ama bunlar çok uzun sürdü. Bir sonraki bölüm Defne'den gelecek.

Murat ve Zülal'i sevdiniz mi?

Defne ve Berkan'dan nasıl sahneler okumak istersiniz?

Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛

Seviliyorsunuz!💜

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro