Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

×27×

Geciken bölümler için üzgünüm. Müsait oldukça yazmaya çalışıyorum. Anlayışınız için teşekkürler.

×××

Leaf Brain

Seçkin: Canım sıkıldı

Seçkin: Biraz daha böyle durursam yanlış şeyler yapacağım yoksa

Seçkin: Bize gelsenize

Seçkin: Ev boş

Defne: Engin nereye kaçtı?

Seçkim: Evde

Defne: Hani boştu?

Seçkin: Boş işte

Defne: DNFPDNCĞDKDAİMF

Defne: Engin duymasın

Seçkin: Sürekli duyuyor zaten

Seçkin: Sorun olmaz

Seçkin: Hadi, geliyor musun?

Seçkin: Gelirken Murat'ı da al

Defne: Şey, biraz işim var

Defne: Murat gelsin, ben sonra gelirim

Murat: Gelemem, Zülal'in yanına gideceğim

Defne: Aptal aşıkkkk

Seçkin: Ne işin var?

Seçkin: Dışarı mı çıkacaksın?

Seçkin: Ben de geleyim, alışverişe bile razıyım

Defne: Yok alışveriş değil

Seçkin: Ne o zaman?

Defne: Of Seçkin!

Defne: Özel işte

Seçkin: Tamam ben de geleyim

Seçkin: Yoksa kendimi durduramayıp Ekin'e gideceğim

Seçkin: Özledim

Defne: Hmm:)

Defne: Demek öyle :)

Defne: Tamam, konum atıyorum :)

Defne: Bir saat sonra oraya gel :)

Seçkin: Bu ne çirkin bir gülümseme?

Defne: Gel sen :)

Seçkin: Tamam

Seçkin: Bakalım ne işlere bulaştık

×××

Defne: Hazır mısın?

Berkan: Dünden hazırım :)

Berkan: Bakıyorum sen de öylesin? :)

Berkan: Özledin mi beni?

Defne: Hıı çok!

Defne: Cıvıma da dinle beni

Berkan: Arayayım mı?

Defne: Off bir dur ya

Defne: Seçkin yakama yapıştı

Defne: Yalvardı da yalvardı

Defne: Ben de geleceğim dedi nereye gidersen

Defne: Hayır diyemedim

Berkan: Kaşımın gözümün morluğu daha henüz geçmedi

Berkan: Ne olsun istiyorsun?

Defne: Sen şimdi hemen Ekin'i de arayıp onu da getiriyorsun yemeğe

Defne: Maç günü yaptığın gibi kıza yanaşıp durmazsan bir şeycik olmaz

Defne: Hem yaptığın şeyi telafi etmiş olursun ikisini buluşturarak

Berkan: Ama bu bizim ilk date'imizdi

Berkan: Üçüncü ve dördüncü kişilere ne gerek var?

Berkan: Üstelik canımı da tehlikeye atıyorum

Defne: Seçkin'e konum atacağımı söyledim, hayatta peşimi bırakmaz

Defne: Üzgünüm

Berkan: Tamam tamam!

Berkan: Senin için canımı tehlikeye atmayı göze alıyorum

Berkan: Bir saat sonra Ekin ile birlikte restoranda olurum

Berkan: Hepsine seni görmek için katlanacağımı bil.

(Görüldü)

(Defne, çevrimdışı)

×××

"Yemek yemek miydi bu kadar özel diye tutturduğun ve söylemek istemediğin şey?" diye sordum, alayla. Sanki çok gizli bir iş yapıyormuş gibi benden saklamaya çalışıyordu.

Sessizliği ayrı, konuşması ayrı bir cevap olan insanlar vardı ya Defne de öyleydi. Bu yüzden sessizliği gözümü korkuttu. Yürürken yüzünü görmeye çalıştım. "Neden bir şey söylemiyorsun?"

Omuz silkti. Bu işin altından bir şey çıkacağını bildiğim için şimdilik sessiz kaldım. Restorana yaklaşırken gördüğüm yüzle sinirlerim yükseldi. "Bu herifin burada ne işi var?" derken Defne'ye döndüm. Kesinlikle Defne ile alakalıydı.

Omuz silkti tekrar.

"Sen bu herifle mi yemek yiyecektin?"

"Yani." dedi, harfleri uzata uzata.

"O yüzden benden sakladın yani?"

"Yani." dedi, aynı şekilde.

"Bu herife güvenmediğimi daha nasıl anlatacağım?" dedim, burun kemerimi sıkarak.

"Zannettiğin gibi biri olmadığını bugün anlarsın. Yürü." diyerek emir verdi ve omzuma çarparak yanımdan geçti. Arkasından şaşkınlıkla bakarken Defne, çoktan Berkan'ın yanına varmıştı ve Berkan bir anda kollarını açarak Defne'ye sarıldı. Defne de bunu beklemiyor olmalı ki önce afalladı, ardından sırtına kollarını koydu.

Kaşlarım çatık ikisinin sarılmasını izlerken Berkan'a olan hislerim iyileşmeye başlaması yerine kötüye gidiyordu. Ağır ağır onlara doğru ilerlerken arkalarından gelen kişiyi görünce duraksadım. Ekin miydi o?

Doğru gördüğüme inanamazken Ekin, Berkan'ın yanına geldi. Berkan'ın, Defne'den uzaklaşıp Ekin'e dönerek gülmesiyle doğru gördüğümü anladım ve hızla yanlarına adımladım.

"Ekin? Senin ne işin var burada?"

Sesimle birlikte bana döndü. Şaşkınlıkla gözleri açıldı. "Seçkin?"

"Bu herifin yanında ne işin var yine?"

Kaşlarını çattı. "Bunu konuştuk, kiminle görüştüğümü sana sormayacağım."

"Bu-"

"Gençler!" diyerek araya girdi Defne. "Sakin olun."

"Bana bak." diyerek bana döndü Berkan. İşaret parmağını göğsüme yasladı. "Sırf aşık olduğun kadınla görüşebil diye bu yemeği seninle mahvetmeye göz yumdum ama bundan sonra bana karşı o tarz kelimeler kullanırsan bu kez o kadar sakin olmayacağım."

"Olma lan sakin falan." dedim üstüne giderek. Ekin, aramıza girip elini göğsüme yasladı. "Seçkin."

"Ekin, çık şuradan. Yok beni aşık olduğum kadınla görüştürecekmiş de bilmem ne. Ben, sen olmadan görüşemiyor muyum aşık olduğum kadınla?"

Ekin, elimi tuttu. "Başka bir yere gidelim mi?"

Elinin sıcaklığı elime yayılırken zarar vermekten korkarak hafifçe elini tuttum. Berkan'a cevap vermek ya da ondan cevap almak şu anda azıcık bile önem arz etmiyordu. "Başka bir yere?" dedim, göstermemeye çalıştığım bir heyecanla.

"Evet." dedi ve eli elimdeyken yürümeye başladı. Elini daha sıkı kavradım ve onun adımlarına ayak uydurdum.

Caddeye çıkınca durdu. O durunca ben de durdum. Bir sarhoş gibi beni nereye çekerse oraya yöneliyordum. Birkaç dakika sonra bir taksiyi durdurdu. Taksiye bindikten sonra telefonunu uzatarak konumu taksiciye gösterdi. Nereye gittiğimizi bilmiyor, sadece onun tercihlerine razı oluyordum.

Taksideyken bile ayrılmayan ellerimizi daha da birbirine bağlamak için parmaklarımızı birbirine geçirip ellerimizi kenetledim. Başını omzuma yaslamasını istesem de bu istediğimi dile getirmemek için kendimi oldukça sıkmam gerekti.

On dakika sonra taksi durduğunda daha ben elimi cebime atamadan Ekin taksiciye para uzatıp kapıyı açtı. Elimden çekti inmem için. "Hadi gel."

Taksiden indiğimde gördüğüm binayla şaşkınlıkla Ekin'e döndüm. "Ekin, burası..."

"Kalbimize birbirimizi almaya başladığımız yer. Bize, bizi hediye eden lise."

"Neden buradayız?" diye sordum.

"Bilmem." diyerek omuz silkti. "Sanırım o zamanlardaki gibi hissetmeye ihtiyacım var."

Elimden tutulup çekildiğimde neyi kastettiğini anlamaya çalıştım. Beni o zamanlardaki gibi sevmediğini mi ima ediyordu?

"Gel." dedi. Demirliklerin önüne geldikten sonra elimi bırakarak tırmandı ve diğer tarafa atladı. Okul kapalı olduğunda top oynamaya gelirdik ve çoğu kez bu demirleri tırmanmak zorunda kalmıştık. O yüzden alışkındı.

Ben de demirleri tırmanıp okulun bahçesine atladım. Ekin her zaman oturduğumuz banklardan birine yönelirken arkasından gittim. "Ne demek istiyorsun?" diye sordum dayanamayarak.

Banka oturamadan arkasını döndü. "Anlamadım?"

"O zamanlardaki gibi hissetmeye ihtiyacım var, ne demek?"

"O zamanlar beni seviyordun ve bundan en ufak bir şüphem bile yoktu, demek." dedi, yorgun çıkan sesiyle. "O zamanlar gözlerime baktığında, bana bir şey söylediğinde, bana dokunup beni öptüğünde bunların hepsinin beni sevdiğinin bir göstergesi olduğuna şüphesiz inanırdım ama şimdi hiçbir şey net değil."

Dolan gözlerini kırpıştırdı. "Şimdi kafamda sürekli sorular var ama en kötüsü de bunları sana soramıyor olmak. En kötüsü de sana soru sormaya hakkımın ve yüzümün olmaması."

"Ne sormak istiyorsun?" dedim aynı sakinlikle.

"Duymak istiyor musun?" dedi, kaşlarını kaldırarak.

"Elbette." dedim kendimden emin bir şekilde.

"O gün odanda, beni neden öptün?" dedi, gözlerimin içine bakarak.

"Sen de beni öptün." dedim çok normal bir şeymiş gibi.

"Seçkin." dedi, inler gibi. "Ben seni seviyorum. Sana aşığım. Bunu hiç inkar etmedim."

"Ben ettim mi?"

Şaşkınlıkla gözlerini açtı. "Ne demek bu? Bana, benden nefret ettiğin ile ilgili elli bin tane mesaj attın. Her birini sana okuyabilirim istersen." dedi, cebinden telefonunu çıkartarak. Ekranı açtığında bileğini tutup onu durdurdum. Bana başını çevirdi. Diğer kolundan da tutup kendime çektim.

Haklıydı, birçok kez ona ondan nefret ettiğimi söylemiştim.

"Seni seviyorum Ekin." dedim gözlerinin içine bakarak. "Onların hiçbirini kalbimden gelerek söylemedim ama bunu kalbimin en derinlerinden koparıyorum. Seni hala seviyorum ve bunu daha fazla içimde tutamıyorum."

"Seçkin..." diye mırıldandı.

"Seni çok sevdiğimden kıskandım, sana olan aşkımdan delirdim ve sana olan özlemimden öptüm." dedim kendime doğru daha çok çekerek.

"Seni seviyorum." dedi fısıldayarak.

"Bana söz ver." dedim, ciddiyetle.

"Ne sözü?"

"Bir daha gitmek yok, yalan söylemek yok." dedim gözlerine bakarak.

Başını iki yana salladı. "Yok."

Birkaç santim ötemdeki yüzüne doğru eğilip dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Ardından kollarımı beline dolayıp sıkıca sarıldım.

Bu, "biz" olabilmemiz için ikinci şansımızdı. İkimizin de bu şansı çok iyi değerlendireceğine emindim.

×××

Bölüm nasıldı?

Ekin ve Seçkin'i neler bekliyor sizce?

Berkan'dan ya da Defne'den bölüm gelmesini ister misiniz?

Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛

Seviliyorsunuz!💜

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro