Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

×20×

Bölüm medyası: Ekin Tuva

×××

Ekin Tuva

İnsan bir şeyi çok isteyince onun gerçekten olabileceğine inanıyor ve bu inanç onun gözünü kör ediyor. Diğer ihtimalleri düşünmeden tek bir ihtimal üzerinden kendini şartlaması sonucunda eğer istediği gerçekleşmezse de kendini inanılmaz bir yıkımın içinde buluyor.

Ben de çok inanmıştım, unutulmayacağıma. Son yıllarda ardı ardına kötü olaylar yaşayınca yaşama dair pek bir inancım kalmasa da hep sevdiklerimin uğruna tutunmaya çalışmıştım ve bu süreçte unutulma düşüncesi kabusum olmuştu. Kabusum da gerçeğe dönüşmüştü. Sevdiğim insanlar tarafından hatırlanmıyordum. Daha kötüsü ne olabilirdi ki?

"Abla? Ne oldu sana böyle?" dedi Simay kapıyı açar açmaz. Hızlıca elimdeki çantayı alıp kolumu tuttu. "İyi misin? Kötü gözüküyorsun. Bir şey mi oldu? Miden mi bulanıyor?"

Benden cevap alamayınca kapıyı kapatıp içeri doğru seslendi. "Oya abla!"

Simay'ın kolunu tuttum. "Anneme bir şey söyleme."

Fakat bunu söylemekte geç kalmıştım çünkü annem karşımızda belirmişti. Beni görünce endişeyle yanıma geldi. "Kızım? Ne oldu sana böyle? Yüzün bembeyaz olmuş! İyi misin?"

Başımı salladım. "İyiyim."

Annem bana inanmadan Simay'a döndü. "Hiç iyi değilsin sen. Hemen gidiyoruz. Simay, arabanın anahtarını getir içeriden. Ben de hemen Haldun Bey'i arıyorum."

"Anne, gerek yok." dedim telefon tutan elinin üstüne elimi koyarak. Ardından Simay'a döndüm. "Getirme. Sadece biraz kötü bir gün geçirdim ve uyumak istiyorum."

İkisinin de başımda bana bir şeyler anlatmasına dayanamayıp odama doğru yürüdüm. Üstümdeki fazlalıkları yere atıp yatağa yattım.

Gözlerimi kapatmaya çalışırken başımda sesleri duyuluyordu.

"İlaçlarını aldın mı kızım?"

Aldım, demek istesem de başımı iki yana salladım. "Hayır."

"Hemen getiriyorum." dedi Simay, odadan çıktı. Getirdiği ilaçları içtikten sonra daralan göğsüm için de astım spreyimi sıktım. Tekrar yatağa yattığımda annem de yanıma oturmuştu.

"Ne oldu, bir şey anlatmıyorsun." dedikten sonra kısa bir duraksama yaşadı. "Seçkin ile ilgili mi?"

"Nazlı beni unutmuş, hatırlamıyor. Defne'ye koştu ama beni görmedi bile. Seçkin çantamdaki ilaçları gördü ama ağzını açıp tek kelime söylemedi. Kardeşi Engin okulda beni gördüğünde yüzüme bile bakmıyor. Okulda herkesin benim hakkımda bir düşüncesi var. Çoğu kişi Seçkin'in bana olan tavrı yüzünden onu aldattığımı ya da kötü şeyler yaptığımı düşünüyor." Gözlerimi açıp anneme ve kardeşime baktım. "Yani iyiyim, sorun yok." dedikten sonra gözlerimi kapattım. "Sadece uyumak istiyorum."

Bir süre sonra kapı kapandı ve ben artık gözyaşlarımı içimde tutamadım. Ağlaya ağlaya uykuya daldıktan bir süre sonra kapının açılma sesine uyandım.

Gözlerimi hafifçe araladığımda Simay'ın geldiğini gördüm. Yatağımın ucuna oturdu. "Abla... Daha iyi misin?"

Başımı salladım. "İyiyim. Yattılar mı?" dedim annemle babamı kastederek.

"Evet. Yanına gelmek istediler, seni merak ettiler ama ben hallederim dedim. Babam özellikle, konunun Seçkin abiyle ilgili olduğunu anladı ve biraz sinirlendi."

"Konunun Seçkin olduğunu nereden anladı babam?"

"Ne zaman eve şiş gözlerle gelsen, ilaçlarını almaya unutsan konu Seçkin abiyle ilgili oluyor." dedi omuz silkerek. Haklılık payı vardı. Yatakta doğruldum ve yanımda ona yer açtım. Birlikte yatak başlığına yaslandık.

"Seçkin abiye gerçekleri anlatmayı düşünmüyor musun?" dedi. Aynı soruyu bana kaçıncıya sorduğunu bilmiyordum.

"Hayır." dedim net bir şekilde. Bu konuda çok nettim.

"Ama..."

"Hayır dedim Simay."

"Ona gerçekleri anlatmadığın sürece seni affetmeyecek, bilmiyor musun?"

Biliyordum ama bilmek istemiyordum. Omuz silktim. "Affeder belki." dedim umutla.

"Nazlı'nın kreşine gittim." dedim olağan bir şeyden bahsediyormuş gibi.

"Ne? Seçkin abi çok kızdı değil mi?"

"Kızmıştır mutlaka ama bana koyan Nazlı'nın beni tanımaması oldu. Defne'yi görür görmez ona koşup sarıldı ama beni tanımadı."

"Yaa." dedi üzgün sesiyle. "Tanımadı mı? Ama seni çok sevdiğini söylerdin."

"Unutmuş. Bir de Seçkin çantamdan düşen ilaç kutularını gördü ama bir şey söylemedi. Neyse, sormaması daha iyi. Yalan söylemiş olmam."

"Aradan zaman geçti ve seni en son gördüğünde çok küçükmüş, bir anda hatırlamaması normal ama kendini ona tanıtırsan hatırlayacaktır."

"Defne ile mutludur o şimdi." dedikten sonra başımı dizlerime yasladım. "Keşke okula geri dönmeseydim, keşke ona mesaj atmasaydım, keşke karşısına çıkmasaydım." dedim pişmanlıkla. "Herkes beni unutmuş ve kendilerine ne güzel hayatlar kurmuşlar. Gayet güzel giden hayatlarına girerek tekrar düzenlerini alt üst ettim."

Omzuma dokundu. "Öyle deme. Seçkin abiyle yaşadıklarınızı bir bir senden dinledim ben. Seni hala çok sevdiğine eminim."

"Keşke Nehir'in aklına uyup mesaj atmasaydım. Aklıma girdi ama. Defne'yi öyle bir anlattı ki dayanamadım daha fazla. Seçkin'in ona aşık olmasından korktum. Bu yüzden saçma sapan mesajlar attım. Keşke yapmasaydım. Belki Defne ile daha mutlu olurdu."

"Abla saçmalama, sana kaç kez anlattım. Senin yüzünden Seçkin abinin kafesine kaç kez gittim ve çoğunda da Defne'yi izledim. Kızın Seçkin abiye karşı ters bir hareketini görmedim. Gayet arkadaş gibiler. Aynı şey Seçkin abi için de geçerli. Bence Nehir abla seni gaza getirmekle iyi yaptı. Yoksa sonsuza kadar Seçkin abinin karşısına geçmekten korkarak yaşayacaktın." Bana bakarak gülümsedi. "Bence Seçkin abi de senin hasretine daha fazla dayanamayacak."

Kendimi umutlandırmak istemiyordum. Çünkü çok fazla yara alıyordum her defasında. Bu yüzden "inşallah" demekle yetindim.

×××

Seçkin: Sen ne yaptığını sanıyorsun?

Seçkin: Sana Nazlı'nın karşısına geçmeyeceksin demedim mi ben?

Seçkin: Onun hayatını da kaydırmana izin vermeyeceğim demedim mi?

Ekin: Özür dilerim

Seçkin: Özür dileyince geçti mi peki?

Ekin: Zaten Nazlı'nın hayatı kararmadı fark ettiysen

Ekin: Hala aynı temizliğiyle devam ediyor hayatına

Ekin: Beni hatırlamayarak kendine büyük bir iyilik yaptığının farkında değil

Ekin: Üzgünüm Seçkin

Ekin: Aynı şekilde senin de beni hatırlamamanı isterdim

Ekin: Böylelikle hayatına kaldığın yerden devam edebilirdin

Ekin: Hayatını karartmazdım

Seçkin: Ne zırvalıyorsun sen?

Seçkin: Beni nasıl bir duruma soktuğunun farkında mısın?

Seçkin: Nazlı'ya verecek bir cevap bulamadım ve bir şeyler saçmaladım

Ekin: Ben vermiştim cevabını

Ekin: Sen de aynısını söyleseydin

Ekin: Hiç olmaması gereken biri deseydin

Ekin: Hayatımızın kenarından geçen ufak bir sorun ama bizi etkilemez deseydin

Ekin: Hayatımızı karartmaya gelmiş ama bize zarar veremez deseydin

Ekin: Kendine zarar verir ama bize vermez deseydin. (Bu mesaj silindi.)

Seçkin: Sen zaten bize zarar veremezsin

Ekin: Biliyorum izin vermezsin

Ekin: O yüzden içim rahat zaten

Ekin: Defne zaten benim eksikliğimi doldurmuştur.

Ekin: Abla eksikliği yaşamaz Nazlı

Seçkin: Yaşamıyor zaten

Ekin: Sevindim

(Ekin, çevrimdışı)

Seçkin: Nazlı'ya senin kim olduğunu söyledim (Bu mesaj silindi)

Seçkin: Hatırlıyor (Bu mesaj silindi)

Seçkin: Ve seni görmek istiyor (Bu mesaj silindi)

Seçkin: Şimdi ben nasıl onu senden uzak tutacağım? (Bu mesaj silindi)

×××

"Hazır mısın kızım?" diyerek odaya giren anneme döndüm. Başımı salladım. "Hazırım."

Dün gece özlemden Seçkin'in tişörtlerinden biriyle uyumuştum. Şimdi de bana şans getirmesi için kot gömleğimin içine üzerimle uyumlu başka beyaz tişörtünü giymiştim. Annem üzerimi inceleyince Seçkin'in olduğunu anlamıştı zaten. Üzgün gözlerle baktığını görebiliyordum bu yüzden onunla göz göze gelmemeye çalıştım. Ağlamak istemiyordum, gece yeterince perişan olmuştum.

"Babam da mı gelecek?" dedim kısa saçlarımı toplamaya çalışırken. Her taraftan saçlarım çıksa da umursamadım, kabataslak toplamaya çalıştım.

"Evet, birazdan burada olur."

Simay hazırlanmıştı ve babam da aşağıdan korna öttürerek geldiğini belli etmişti. Her ne kadar tek başıma gidebileceğimi söylesem de hepsi benimle gelmek istiyordu. İtiraz edemedim.

Hastaneye geldikten sonra adımlarım artık ezbere bildiğim onkoloji servisine doğru adımladı. Önünde durduğumuz odanın kapısında yazan ismi okudum. Prof. Dr. Haldun Kaya.

Sandalyelerde oturduktan sonra monitörde ismim yazınca annemle birlikte içeri girdik. Babam ve Simay dışarıda kalmıştı. Üç ay önceden de bildiğim konuşmalar gerçekleşti. Ardından doktor bilgisayar ekranına dönerek geçen hafta yaptırdığım testlerin sonuçlarına baktı.

Heyecandan kalbim ağzımda atarken Haldun Bey bana dönüp gülümsedi. "Hepimize geçmiş olsun, sonuçlar temiz." dedi.

Annem derin bir nefes verdi. "Şükürler olsun."

Mutlulukla gülümsedim. Şükür.

"Altı ay boyunca yaptığımız, şimdiyle birlikte üçüncü kontrol testlerimiz temiz çıktı. Bu harika. Ama biliyorsunuz ki bir sene doluncaya kadar iki ya da üç ayda bir bu testleri tekrarlamamız gerekiyor. Bir sene dolduktan sonra da senede bir kez kontrolleri aksatmamalıyız. İlk bir sene sonuçlar temiz çıktıktan sonra löseminin tekrarlama olasılığı çok düşük ama biliyorsunuz ki tıpta imkansız yoktur."

"Tabii ki kontrollerimizi aksatmayacağız, siz hiç merak etmeyin." dedi annem.

"İlaçlar?" diye sordum.

"Bir sonraki kontrole kadar kan ilaçlarına devam edelim. Bağışıklık için olanları da kullanmanda bir sakınca yok."

Doktorun odasından çıktıktan sonra Simay ve babam ayağa kalktı. "Ne oldu? Ne dedi doktor? Sonuçlar nasıl?" dedi babam hızla.

"Sonuçlar temiz." dedi annem. Babam ve Simay sevinerek bana sarıldılar. Babam ikimizin başına öpücük kondurdu. "Şükürler olsun. Güzel kızlarım benim."

×××

Hastaneden çıktıktan sonra babamdan beni okula bırakmasını istedim. Her ne kadar dinlenmemi söylese de buna vaktim yoktu. Alttan bir sürü dersim birikmişti. Bu sene son senem olsa da dönem uzatacağım her halimden belliydi. Hatta birkaç dönem uzatabilirdim.

Üçüncü sınıftan kalan bir dersim için fakülteye doğru adımlarken bir anda üzerimde hissettiğim bakışlarla gözlerimi yerden kaldırdım.

Birkaç adım uzağımda, banka oturmuş olan Seçkin'in gözleri üzerimde dolaşıyordu. Adımlarım durdu. Kaşları son zamanlarda bana karşı hep olduğu gibi çatıktı. Birazdan kreşe gittiğim için bir azar yiyeceğimden emin oldum.

Oturduğu yerden kalktı ve yavaş adımlarla karşıma geldi. Üzerimdeki kot gömleğin ucunu tuttuğunda gözlerim panikle aralandı. Önümü kapatacağım zaman elimi havada yakaladı. Gömleğimi tutarak önümü açtı ve sabah bana şans getirmesi için giydiğim ve görevini çok iyi yerine getiren tişörtü gördü. Kendi tişörtünü.

Bakışları ağır ağır kalktı ve gözlerime değdi. Gözlerindeki hüznü gördüm. Bu tişörtü ondan aldığım günü hatırlıyor olabilir miydi?

×××

Sonraki bölüm yine Ekin'den. Bu sefer geçmişe kısa bir yolculuk var. Tişörtün hikayesini öğreneceğiz.

Bölüm nasıldı?

Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛

Seviliyorsunuz!💜

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro