×18×
Bölüm medyası: Seçkin Deniz
×××
Seçkin: Defne!
Seçkin: Çabuk buraya gel!
Seçkin: Ben o iti sevmiyorum diyorum sen o şerefsizle gidip sinemaya giriyorsun!
Seçkin: Delirdin mi yoksa beni delirtmek mi istiyorsun!
Defne: Tamam ya kızma
Defne: Senin gönlün rahat olsun diye kendimi ortaya attım
Seçkin: Sen o itle dolaşırken benim içim nasıl rahat olacak onu düşündün mü?
Seçkin: Neredesin sen?
Seçkin: Çabuk evine git
Defne: Evdeyim zaten
Defne: Az önce geldim
Defne: Sakin ol champ...
Seçkin: Güvenmediğimi söylediğim birinin arabasına binip gidiyorsun
Seçkin: Nasıl sakin olabilirim?
Seçkin: Ekin için seni harcamam ben Defne.
Defne: Tamam, haklısın özür dilerim
Defne: Ama gerçekten Berkan o kadar da kötü biri değilmiş
Defne: Hatta garip bir şekilde iyi biri
Seçkin: Defne!
Defne: Tamam tamam! Berkan ve iyi kelimelerini yan yana kullanmak yasak, anladım.
Seçkin: Dalga geçiyorsun bir de
Defne: Dalga geçmiyorum asssla!
Defne: Ama şunu söyleyeyim bence Berkan ve Ekin arasında bir şey yok
Seçkin: Nereden anladın?
Defne: Berkan bana dümdüz yürüdü, görmedin mi?
Seçkin: Bir şey mi yaptı sana Defne?
Seçkin: Söyle!
Defne: Of Seçkin hayırr!!
Defne: Çocuğa gidelim dedim, Ekin'i öylece bırakıp peşimden geldi.
Defne: Eğer aralarında bir şey olsaydı kızı orada öylece bırakamazdı
Defne: Hoş, aralarında bir şey varsa da an itibariyle bitmiştir
Defne: Bence zaten öyle bir şey yok da sen inanmıyorsun
Defne: Hem Ekin hakkında birkaç basit bir şey sordum, bilemedi ağzında bir şeyler geveledi
Defne: Demek ki İngiltere'de de pek yakın arkadaş değillerdi
Defne: Muhtemelen orada tanışıklardı, Berkan da burada kimseyi tanımayınca Ekin'le arkadaşlık kurdu
Defne: Ekin'in iki sene aradan sonra burada pek arkadaşının kaldığı söylenemez
Defne: Böylece birlikte takılmaya başladılar
Seçkin: Öyle mi diyorsun?
Defne: Ayyynen öyle
Defne: Yani korkmanı gerektirecek bir durum yok. Ekin hâlâ sende. Güven bana.
Seçkin: O yüzden korktuğumu nereden çıkardın?
Defne: Hadi hadi, nasıl kudurduğunu gördük. Masal anlatma
Seçkin: Sus Defne
Seçkin: Kapat Defne
Seçkin: Her ne olurda olsun o çocukla bir daha görüşme Defne
Defne: Şey
Seçkin: Ney?
Defne: O biraz zor
Seçkin: Niyeymiş?
Defne: Şimdi ben ona bugün eşya aldım ve ardından sinemaya girdik ya
Seçkin: Harbiden sen neden tanımadığın adamla birlikte sinemaya giriyorsun?
Defne: Ya Seçkin
Defne: Gitmek istediğim filmin son vizyon günüymüş, görünce filme girmek istedim
Defne: Berkan da kabul etti
Defne: Neyse ben istediğim için filmi de ben ödedim
Defne: Berkan da bana yemek sözü verdi
Seçkin: Hay Allah'ım!
Seçkin: Gerçekten delirmeme çok az kaldı
Seçkin: Kapat Defne
(Çevrimdışı)
Defne: Ya Seçkin!! Nereyee?
Defne: Tamam ya kızma
Defne: Sen de gelirsin yemeğe
Defne: Tamam çok istiyorsan Ekin de gelsin
Defne: Pişşt!
×××
Ertesi sabah okula gider gitmez Defne yanıma yanaşıp kendini affettirmeye çalışarak etrafımda dolanmıştı. Berkan ile neler yaptığını teker teker anlatıp Berkan'ın aslında çok iyi bir insan olduğunu savunup durmuştu. Anlattıkları doğruysa -ki Defne bana yalan söylemezdi- kötü biri diyemezdim ama bu hâlâ ondan haz etmediğim gerçeğini değiştirmiyordu. Berkan'ın iyi biri olduğuna inanmış gibi yaptım ve Defne'ye olan tavrım gitti.
Aramızda ne olduğunu anlamayan Murat'a, Defne açıklama yaptığında kırk saat gülmesini bitirmesini dinlemiştik. Komik olan neydi, anlamamıştım(!)
Bugünkü son dersten çıkınca bu sıralar kafam karışık olduğu için kendimi iyi hissettiğim yere, yani kütüphaneye attım. Kitapların arasında dolaşırken uzun süredir kitap okumadığımı fark ettim. Bu yüzden kitaplara alıcı gözle bakıyordum.
Uzun zamandır okumak için aklımda olan ama bir türlü fırsatımın olmadığı kitabı kütüphane görevlisine sordum. Görevlinin tarif ettiği koridora girip söylediği raf numarasını gözlerimle bulmaya çalışırken gözlerim tanıdık bir bedeni buldu.
Sırtını rafa yaslamış elindeki kitaba bakıyordu. Gözlerinin önüne düşen, hâlâ alışamadığım kısa saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. Dudağını dişleyerek kitabın arka kapağını okuyordu.
Okudukları hoşuna gitmemiş olmalı ki yüzünü buruşturup sırtını raftan çekti ve kitabı geri koydu. Gözleri ve elleri kitapların üzerinde dolaşırken yanımdaki kitaplığa omzumu yaslayıp onu izlediğimi göz ardı etmeye çalışıyordum.
Başını kaldırıp kitaplara bakmaya çalışırken gözleri bir yerde durdu ve dişleri gözükecek kadar kocaman gülümsedi. Parmak uçlarında yükselip lacivert, oldukça kalın bir kitaba dokundu. Kitabı almak için birkaç hamle yapsa da kolu ağrımış olmalı ki elini indirip omzunu ovdu. Ardından tekrar almaya denedi. Kitabın alt kısımlarına dokunabilse de rafta kitaplar sıkışık olduğu için tam kavrayamıyordu.
Ayaklarım benden bağımsız ona doğru gitti. Çünkü söz konusu o olduğunda hiçbir zaman benim komutlarımı dinlemiyordu bedenim.
Arkasına geçip almakta zorlandığı kitabı bir parmağımla üstünden tutup çektim. Kitabı elime aldığımda Ekin hızla arkasını dönmüştü.
Beni görünce şaşkınlıkla gözleri büyüdü, sırtını kitaplığa yasladı. "Seçkin!" diye mırıldandı.
Kitabı ona uzattım. "Bunu mu almaya çalışıyordun?"
Kitaba baktıktan sonra elimden aldı. Başını salladı. "Şey... evet."
Kollarıyla kitabı sıkıca sardı. "Teşekkür ederim."
Teşekkürünü duymazdan geldim. Boyum ondan uzun olduğu için beni çoğu zaman bir merdiven gibi kullanır, uzanamadığı yerlerden ona istediklerini verdiğimde 'bir teşekkür et bari' diye söylendiğimde tatlı tatlı güler 'seni bu yüzden yanımda taşıyorum, ne teşekkürü?' diye dalga geçerdi. Bu konuda ondan teşekkür duymak garip gelmişti. Aramızdaki mesafeyi bir kez daha gözüme sokmuştu.
"Bu kitabı okumuştun daha önce." dedim elindekini göstererek.
Bakışları bir anlık etrafa değmişken tekrar bana döndü. Gözlerinden bir anlık parıldama yakaladım. Dudaklarında ufacık bir tebessüm oluştu. "Evet." dedi. "Çok severek okuduğum bir romandı. Bana kendimi iyi hissettirecek bir şeyler ararken karşıma çıkınca o zamanki hislerimi özlediğimi fark ettim. Tekrar okuma ihtiyacı hissettim."
"Anladım."
İçimden "son bir kez" derken yüzünü inceledim. Sönük göz atlarıyla ilgili konuşmak isterken son anda kendime hakim oldum ve dudaklarımı birbirine bastırdım. Bir adım çekilmişken adımı tekrar onun ağzından duydum. "Seçkin." Oysa ki ona adımı ağzına almamasını söylemiştim ama şu an öyle bir andı ki ters bir şey söylemek içimden gelmedi.
Adımlarım durdu. Ona döndüm. "Nazlı'yı görmek istiyorum." dedi bir çırpıda.
Kaşlarım havalandı istemsizce. "Nazlı'yı görmek istiyorsun?" dedim sorarak.
"Onu çok özledim ve görmek ist-"
"Peki o seni görmek istiyor mu? Sordun mu?" dedim sözünü keserek.
Gözleri buğulandı. "İstemiyor mu?" dedi çatlak sesiyle.
"Sen gittikten sonra kaç kez seni görmek istedi biliyor musun? O zamanlar daha üç yaşındaydı, gitti desem de anlamayacaktı. Anlamadı da zaten. Sadece ağladı. Onu sana getirmediğim için kaç kez benimle küstü. Uzun zaman seni bekledi ama sen gelmedin. Sonra artık senin onu sevmediğini düşündü ve senden vazgeçti. Üzerinden iki yıl geçti. Başlarda ara ara seni sorsa da son bir yıldır aklına bile gelmiyorsun. Unuttu." Kütüphanede olmamızdan mütevellit sesim istediğimden daha kısık çıkarken cümlelerimi yeteri kadar sert kuramadığımı fark ettim.
Gözlerinden bir damla yaş aktı yanağına doğru. "Hayır, ben onu çok seviyorum." dedi ve hızla yanağındaki ıslaklığı sildi.
"Seçkin lütfen, onu görmeme izin ver."
"Hayır. Seni gördüğünde hatırlar mı bilmiyorum ama hatırlarsa da hemen affedecektir. Sen onu yine terk edeceksin ve Nazlı şu an her şeyi çabucak unutacak bir yaşta değil. Bu sefer onda kapanması zor yaralar bırakacaksın. O bir çocuk evet, ama böyle durumlarda çocuklar her zaman daha fazla yara alır."
"Hayır, hayır. Bir daha terk etmek, gitmek yok. Söz veriyorum."
Burukça gülümsedim. "İnanmıyorum." dedim burnumdaki sızı genzimi yaksa da. "Daha önce de söz vermiştin."
Gideceğimi düşünmüş olmalı ki kitabını bir eliyle tutarken diğer eliyle elimi kavradı sıkıca. "Bu sefer sözümden caymamı gerektirecek sebeplerim yok, yemin ederim Seçkin."
Gitmemden korkarak elimi çok sıkıyordu ve ben de ona aynı şekilde karşılık vermemek için kendimi sıkıyordum.
Elimi elinden çektim. "Bir daha söz vermezsen, sözünden caymanı gerektirecek şeyler de olmaz." Son kez dolu gözlerine baktım ve arkamı dönüp kütüphaneden çıktım.
×××
@ekin_tuva: Hasretin yatırdı ama uyutmuyor.
231 kişi beğendi.
Yorumlar kapalı.
×××
Bölüm nasıldı?
Bir sonraki bölümde Ekin'in ağzından sahneler var.💜
Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛
Seviliyorsunuz! 💜
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro