Bölüm 11: Bir Akşam
Verrieres'de de bir gözükmek gerekiyordu. Papazın evinden çıkarken Julien, tesadüfün bir cilvesi olarak M. Valenod ile karşılaştı. Aylığının artırıldığını ona da anlatmak fırsatını kaçırmadı.
Vergy'ye dönünce bahçeye, o da ancak ortalık tamamıyla karardıktan sonra indi. Bütün gün duyduğu o çeşit çeşit birbirinden üstün heyecanlarla gönlü yorulmuştu. Kadınların karşısına çıkacağı aklına geldikçe "Onlara da ne demeli?" diye düşünüyordu. Ruhunun o sırada, kadınların genellikle ilgiyle karşıladıkları küçük olaylar düzeyinde, tam o düzeyde olduğunun farkında bile değildi. Çok zaman Julien'i Madame Derville de, hatta Madame de Renal de anlamazdı; o da bu kadınların söylediklerinin ancak yarısını anlardı. Gözü pek yükseklerde olan bu gencin ruhunu altüst eden ihtiras dalgalarında işte böyle bir kuvvet, hatta tabir caizse böyle bir büyüklük taslama vardı. Bu garip delikanlının içinde hemen hemen her gün fırtına eserdi.
Julien, o akşam bahçeye inerken o iki güzel kuzinin düşüncelerini can kulağıyla dinlemek niyetindeydi. Onlar da Julien'i sabırsızlıkla bekliyorlardı. Her zamanki yerine, Madame de Renal'in yanına oturdu. Az sonra göz gözü görmez oldu. Julien, deminden beri yanında gördüğü, bir iskemleye dayanmış beyaz bir eli tutmak istedi. Kadın biraz tereddüt etti, sonunda elini, kızgınlık gösteren bir hareketle çekiverdi. Julien, bunu ilk ve son ihtar diye karşılamaya hazırdı; tam o sırada M. de Renal'in sesi duyuldu. "Talihin pek şımarttığı bu herifle en iyi alay, ona en iyi hakaret, onun yanında karısının elini tutmak olmaz mi? Ben, o kadar küçümseyerek baktığı ben, bunu yapacağım" dedi.
Yaratılışına pek de uymayan sakinliği o anda dağıldı. Madame de Renal'in elini vermeğe razı olmasını kalbi çarparak, başka bir şey düşünmesine imkân bırakmayacak kadar kalbi çarparak temenni ediyordu.
M. de Renal, öfkeli öfkeli politikadan söz ediyordu: Verriercs sanayi adamlarından iki üçü zenginlikte onu geride bırakmağa başlamış, belediye seçimlerinde de ona güçlük çıkarmak istiyorlardı. Madame Derville bu sözleri dinliyordu. Julien ise belediye başkanının nutkuyla büsbütün kızıp iskemlesini Madame de Renal'inkine yaklaştırdı. Karanlık bütün hareketleri gizliyordu. Julien elini, açık elbisenin örtemediği güzel kolun yanına götürmeğe cüret etti. Düşüncesinin ciddiyeti bozuldu, artık düşüncesini idare edemez oldu, yanağını o güzel kola yaklaştırdı ve dudağını ona değdirmek cesaretini gösterdi.
Madame de Renal heyecandan titredi. Kocası burnunun dibindeydi. Kadın elini hemen Julien'e verdi ve onu biraz öteye itti. M. de Renal, soysuz insanlar ve para kazanan Jacobinlerc küfürler yağdırırken Julien, avucu içindeki eli ateşli buselerle okşuyordu. Bilmem o öpücükler cidden ateşli, ihtiraslı mıydı? Herhalde Madame de Renal onları öyle diye karşılıyordu. Halbuki kadıncağız, kendi kendine bile itiraf etmeden çıldırasıya sevdiği adamın, başka bir kadında gönlü olduğu için daha o gün, o kötü gün, şüpheye meydan bırakmaz bir şekilde öğrenmemiş miydi? O gün Julien evde değilken Madame de Renal içinde sonsuz bir bahtsızlık duymuştu ve bu kendisini hayli düşündürmüştü,
İçinden: "Ne!" demişti, "ben seviyor muyum? Benim gönlüme aşk mı girdi? Ben, evli bir kadınım, bir erkeğe nasıl gönül vereyim?" Sonra yine düşündü: "Ama ben, düşüncemi bir an bile Julien'den ayırmama müsaade etmeyen bu çılgınlığı şimdiye değin kocam için hiç duymadım. Julien, bana çok saygı gösteren bir çocukcağız; işte o kadar. Bu çılgınlık geçer gider. Benim o delikanlı için şu veya bu duyguyu beslememden kocama ne? Ben, Julien ile birtakım fikir, hayal konularından söz ediyorum; M. de Renal ise bu gibi sözlerden sıkılır. O, hep işlerini düşünür. Demek ki Julien ile konuşmamdan o hiç bir şey kaybetmiş olmuyor."
O zamana değin hiç duymadığı bir ihtirasla yolunu şaşırmış olan bu saf ruhun temizliğine hiçbir ikiyüzlülük lekesi karışmıyordu. Düşüncelerinde yanılıyor, bilmeden yanılıyordu; lâkin içinde bir şey, namusluluk içgüdüsü ürpermişti. Julien, bahçeye geldiği vakit kadıncağız işte bu kararsızlıklarla perişan oluyordu. Julien'in sesini duydu ve hemen hemen hiç vakit geçirmeden yanına oturduğunu gördü. On beş gündür içine gerçi bir haz veren fakat daha çok da şaşırtan bu bahtiyarlıkla ruhu yine göklere erişti. Madame de Renal, bu işin pek acemisiydi. Bir iki dakika sonra kendi kendine "Demek ki burada bulunması bütün kabahatlerini unutmama yetiyor!" diye düşündü. Korktu; elini hemen çekti.
O zamana değin hiç bilmediği ihtiraslı öpücükler Madame de Renal'e, Julien'in başka bir kadın sevmesi ihtimalini unutturuverdi. Aradan çok geçmedi, Julien'e büsbütün suçsuz bir genç diye baktı, Gönlünü burgu gibi buran acıyı unutmuş, hayalinden bile geçmeyen bir bahtiyarlığa kavuşmuş olmak Madame de Renal'in kalbine aşk ve çılgınca neşe taşkınlıkları vermişti. O akşam, zenginleşen sanayicileri bir türlü unutamayan Verrieres belediye başkanından başka herkes için, çok güzel bir akşam diye düşündü. Julien, artık ne o büyük makamlara erişme sevdasını düşünüyor, ne de o yapılması pek güç olan tasarılarıyla zihnini yoruyordu. Ömründe hayatında ilk defa olarak kendini güzelliğin büyüsüne bırakmıştı. Yaratılışına pek yabancı olan belirsiz ve tatlı bir hülyaya kendini kaptırmış, kusursuz güzelliğiyle hoşuna giden eli yavaş yavaş okşuyor, gecenin hafif rüzgârıyla sallanan ıhlamur yapraklarının hışırtısını ve Doubs değirmeni köpeklerinin ta uzaklardan gelen havlamasını dalgın dalgın dinliyordu.
Ne var ki, bu duyduğu heyecan aşk ihtirası değil, sadece bir zevkti. Odasına döndüğü vakit yine aklına, pek sevdiği kitabını okumaktan başka bir düşünce gelmedi; yirmi yaşındaki bir gençte cihana ün salmak düşüncesi, her düşünceden üstündür.
Lâkin arası çok geçmeden kitabı elinden bıraktı. Napolyon'un zaferlerini düşüne düşüne kendi zaferinde de yeni bir şey olduğunu fark etti. İçinden: "Evet, dedi, ben bir savaş kazandım fakat bundan yararlanmak, bu burnu büyük soylunun gururunu kırmak gerek. Napolyon olsa idi böyle yapardı. Çocuklarıyla layıkıyla uğraşmadığımı söylüyor... Gidip dostum Fouque'yi göreceğim diye üç günlük bir izin isteyeyim. Razı olmazsa yine işimi bırakacağımı söylerim ama razı olur."
Madame de Renal, o gece, kirpikli gözünü yummadı. Sanki o güne değin hiç yaşamamıştı. Elini Julien'in ateşli buselerle öpmesi, bunu hissetmek bahtiyarlığı bir an zihninden çıkmıyordu.
Birdenbire nikâhta verdiği söze hıyanet etme düşüncesi, bu tüyler ürpertici düşünce, gözleri önünde belirdi. En alçak sefahatin maddî aşk fikrine katabileceği bütün iğrençlikler Madame de Renal'in hayaline üşüştü. Bu düşünceler, Julien'i ve onu sevmek mutluluğunu düşündükçe gözleri önünde canlanan şefkatli ve ilâhî hülyayı kirletmeye çalışıyorlardı. Madame de Renal geleceği pek karanlık görüyor, herkesin hor bakmasına değer bir kadın olmaktan korkuyordu.
Güç dayanılır yürek çarpıntıları geçirdi, ruhu hiç bilmediği illere varmıştı. Daha dün, yepyeni bir bahtiyarlık tatmıştı; şimdi en acılı bir bahtsızlık kuyusuna batmış gibiydi. Böyle ıstıraplar hakkında hiçbir fikri yoktu, zihni bulandı. Kocasına gidip Julien'i sevmekten korktuğunu itiraf etmek fikri bir an aklına geldi. Bu da onun, Julien'in sözünü etmek olurdu. Çok şükür ki hemen hatırına düğününden bir gün önce halasının verdiği öğüt geldi. Yaşlı hâlâ, kocanın yine kadının efendisi sayılacağı için, ona sır söylemenin tehlikesini anlatmıştı. Madame de Renal şimdi, duyduğu acının aşkınlığından, ellerini ovuşturuyordu.
Hepsi birbirine zıt ve hepsi de elemli kuruntularla o yandan bu yana sürüklenip duruyordu. Bazen sevilmemekten korkuyor; bazen de hemen ertesi gün Verrieres meydanına götürülüp göğsüne, nikâha ihanetini halka anlatan bir levha ile işkenceye uğratılacakmış gibi, suç fikriyle, o korkunç düşünceyle kıvranıp duruyordu.
Madame de Renal hayatın ne olduğunu hiç bilmezdi; büsbütün uyanık bile olsaydı, akıl gücü tamamıyla işleseydi bile, Tanrı gözünde suçlu olmakla bir meydanda, halkın tiksinmesinin en gürültülü belirtileri altında ezilme arasında bir fark bulunduğunu, bir zaman geçeceğini yine görmeydi.
Nikâha ihanet düşüncesini ve bu suçun sebep olacağını sandığı alçaklığı bir an unutup Julien ile eskiden olduğu gibi masum masum yaşamak zevkini düşününce de zihni Julien'in başka bir kadını sevdiği fikrine, bu korkunç düşünceye saplanıyordu. Julien, şiltesine saklı resmi kaybetmekten veya bir ele düşürüp o resimdeki kadına bir leke gelmesinden korkunca ne denli sararmıştı. Madame de Renal bunu hatırlıyordu. Julien, her vakit pek sakin ve pek soylu olan o yüzde, ilk defa bir korku görmüştü. Hiç bir zaman Madame de Renal veya çocukları için bu derece heyecan göstermemişti. Ötekinin üstüne katılan bu bedbahtlığı, bir insanın dayanabileceği en son kerteye çıkardı. Madame de Renal, kendi de farkına varmadan çığlıklar koparıp femme de chambre'ini uyandırdı. Birdenbire yatağının başında bir ışık belirdiğini gördü, evet Elisa gelmişti. Madame de Renal, çılgınlığı arasında bağırarak sordu:
– O, sizi mi seviyor?..
– Hanımını böyle korkunç bir zihin perişanlığı içinde görüp şaşıran femme de chambre, çok şükür bu tuhaf söze hiç dikkat etmedi. Madame de Renal, tedbirsizliğini hissetti: "Ateşim var, sanırım biraz da sayıklıyorum, yanımdan gitmeyin" dedi. Kendini tutmak mecburiyetiyle iyice uyanmıştı, şimdi kendini daha az talihsiz buluyordu. Yarı uykulu durumunun dağıttığı aklı, yine başına toplanmıştı. Femme de chambre'ın bakışından kurtulmak için ona gazete okumasını emretti. Kızcağız hep tekdüze giden bir sesle la Quotidienne'in uzun bir makalesini okumağa başladı. Madame de Renal, Julien'i tekrar görünce tam bir soğukluk göstermek kararını, bu erdemli kararı işte o mırıltıyı dinlerken verdi.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro