KM-10
Savaş keyiflenmişti. "Patlayalım şekerim diyorsun."
"Diyorum. Şirketime adam sokmak neymiş görsün. Yatırım yaptığı bu yer ona çok büyük zararlarla geri dönecek!"
İkili hava kararmaya başladığında evlerine dönmüşlerdi.
Yaklaşık iki saat sonra Emre'ye gelen telefon keyfine keyif katmıştı.
Emir delirmişti.
''Çok üzüleceksin Saraç çok!'' diye haykırarak elindeki bardağı sıkarak kırdı Emir. İhaleyi türlü oyunlarla kazanmıştı ama Emre yine son oyununu oynayıp Emir'i şah mat etmişti. Ve bunun acısı Emre'den hiç beklemediği bir anda çıkacaktı. En sevdikleriyle imtihan edecekti onu.
Emre uzun süredir ilk defa bu kadar keyifliydi. Hem babasının ölümü hemde şirket mevzuları yüzünden çok kafası karışıktı son zamanlarda ama şimdi her şey yoluna giriyor gibiydi. Bu keyifli hali annesinin gözünden kaçmamıştı ki hemen Emre'nin keyfini bozacak şeyler söylemeye başladı. ''Oğlum diyorum ki yarın akşam Esra'yı yemeğe çağıralım. Uzun süredir konuşamıyorum kızla.''
Emre içinden annesine keyfini kaçırdığı için teşekkür etti. ''Bazen evlatlık olduğumu düşünüyorum anne.''
Ayşe Hanım Emre'nin neyi kastettiğini çok iyi anlıyordu. Gülmek istese de bu isteğini bastırdı. ''Neden yavrum?''
''Tam böyle keyifli olduğumu görüyorsun. Hemen araya bir şeyler sokuyorsun.''
Ayşe Hanım hiç bozuntuya vermedi. ''Aa oğlum neden öyle diyorsun? Esra bizim evimizin kızı sayılır senin keyfini neden bozuyor ki?''
Emre oturduğu yerden sinirle kalktı. ''İyi yarın sen git 'evinin kızına' yemek hazırla ben yokum.'' Ceketini, telefonunu ve arabasının anahtarını alıp çıktı. Ela'ya gidecekti.
Ela babasının ölümünden sonra geri dönmemişti ama evde de kalamamıştı. Öğrencilik zamanında kaldığı evde yaşamaya başlamıştı. İşlerini buradan idare edecekti bir süre. Kimse onun başka evde yaşamasını garipsemiyordu Ela buydu işte. Emre ise bugüne kadar en açık en dürüst olduğu insanın yanına gitmek istedi bu gece. Ablasına. Kolay kolay abla demezdi ona. Derse durum cidden vahimdi. Aynı babasının öldüğü gün gibi.
Arabasını Ela'nın dairesinin otoparkına park edip yukarı çıktı. İnşallah uyumuyordur diye geçirdi içinden, bu saatte uyumazdı ama. Kapıyı çalıp beklemeye başladı. Kapıyı üzerinde sabahlığı ile açan Ela karşısında Emre'yi görünce sevindi.
''Oo sonun da aklınıza gelmiş bir ablaya sahip olduğunuz.''
Emre hiç istifini bozmadan içeri girdi. ''Giriyorum ama misafirin yoktur umarım.'' dedi imayla.
Ela koltuğa yayılıp Emre'nin karşısına oturmasını izledi. ''Hadi kalk bize çay yap da derdini öğrenelim sonra.'' Ela'nın sanki hizmetçisine emir veren havalarına güldü Emre.
''Misafir benim Ela.''
Ela 'ee' der gibi baktı ona. Emre, Ela'nın pes etmeyeceğini anlayıp kalkıp mutfağa gitti. Suyu ısınmaya bırakınca kupaları hazırladı. Ela ile küçükken en sevdiği çay olan melisayı yapacaktı. Su kaynadıktan sonra kupaları doldurup Ela'nın yanına gitti. Kupayı Ela'ya uzattıktan sonra karşısına oturdu.
Küçük ama sevimli bir evi vardı Ela'nın. Her yeri çizimleri ile doluydu.
Ela çaydan bir yudum alıp orta sehpanın üzerine koydu.
''Ee anlat bakalım derdi neymiş buzdan prensimizin?''
''Derdim olduğunu nereden çıkardın Ela?'' Ela tek bir bakışta tanırdı kardeşini. Kız olmasına rağmen Cemre ile bu kadar samimi olmamıştı ama Emre başkaydı. Tabi Cemre'yi de canından çok severdi. Ama Emre başkaydı işte.
''Emrecim hadi canım.''
Emre sıkıntılı bir nefes verip o da kupayı sehpanın üzerine bıraktı. ''Annem canımı sıkıyor. Durmadan o kızı gözüme sokuyor.''
''Hangi kız?''
Emre elini havada salladı. ''Şu şirketin yarısını verdiği kız işte. Neydi adı? Esma mı Esra mı ne?''
Ela kahkaha koyverdi. ''Emre kızın ismini bal gibi biliyorsun da neden saçmalıyorsun?''
Emre'nin sinirleri iyice gerilmişti. Hışımla ayağa kalktı. ''Neyse buraya gelmem doğru olmamış ben gidiyorum."
Ela uzanıp kardeşinin kolundan yakaladı. ''Hey hey saçmalama gel otur şuraya konuşacağız dedim. Sen gelmişsin ben seni gönderir miyim? Anlat bakalım derdin ne o kızla neden sevmiyorsun?''
Emre ne diyeceğini bilememişti. Ne diyecekti ki? Sahi neden sevmiyordu o kızı? Şirkete ortak oldu her şeyi batıracaktı işte sebebi buydu. İçinden ses saçmalama kızın fikri sayesinde ihaleyi kazanacaktın dedi. Emre hemen iç sesine karşı çıktı. Kandırılabilir, zarar görebilir ayak bağı. Bu kirli işlere alet olamayacak kadar temiz. Emre'nin babasından habersiz girdiği iş dünyası acımasızdı. Bir kadının kaldıramayacağı kadar acımasız. Emre o işte para kazanacak işçileri düşünmeden Emir'in proje yapacağı alanı yaktırmıştı. Hiç acımadan. Bunun, bu yaptıklarının yanlış olduğunu biliyordu ama her seferinde hırsına yenik düşünüyordu. Kaybetmek onun kitabında yazan bir şey değildi çünkü. Hele ki Emir gibi bir piçe yenilmek hiç Emre'lik değildi.
''Daldın kuşum.'' Ela, yanına oturttuğu Emre'nin saçlarını okşadı.
''Düşündüm sadece. Ama sevmiyorum, hoşlanmıyorum işte. Bunun parayla alakası yok. Parayı pay ettik diye ona nefret kusmuyorum. Ama hayatım dört dörtlük giderken neden birinden daha imza dilenmek zorunda kalayım ki?''
Ela, Emre'nin içinden geçenleri anlıyordu. ''Böyle düşünme Emre. Farklılık iyidir. Hem Esra kötü bir kıza benzemiyor. Kendi içinde ona bir şans versen denesen hı?''
Emre dirseklerini dizlerine dayayıp saçlarını elleriyle geriye doğru taradı. ''Yalan yok kız sayesinde ihale kazanacaktık. Ama bilmiyorum işte Ela.''
''Şöyle düşün. Bu kız hep hayatımızda olacak artık belli işte. Şirketi geçtim annem Esra'yı çok seviyor. Ona alışmaya çalış. Hayatın böyle mi geçecek?''
''Yarın annem onu yemeğe çağırdı.''
Ela ellerini çırptı. ''Ne güzel işte ona ısınmaya başlaman için güzel bir fırsat. Bende geleceğim. Bakalım bu kız nasıl biri de senin nefretini bu denli kazanmış''
İki kardeş dertleşirken iki kişi daha dertleşiyordu.
''Bebeğim gel bizim şirkete diyorum neden kabul etmiyorsun?''
Esra sabahtan telefonda beri Can ile dertleşiyordu. Ona yaşadığı her şeyi anlatmıştı ve bunun sonucunda Can, Esra'yı kendi şirketlerine istiyordu. Hem Esra'ya daha yakın olmak için hemde onun kıvrak zekası ve fikirleri işine yarardı.
''Bilmiyorum ki Can. Öyle damdan düşer gibi ne olacağım ki?''
Can'ın gülme sesi telefondan duyuluyordu. ''Asistanım olursun bebeğim başka ne olacaksın? Bana yakın diğer erkeklere uzak.''
''Düşüneceğim.'' dedikten sonra kapatmıştı Esra. Can her zaman onun yanında olup ona destek veriyordu. Bu Esra'nın hoşuna gidiyordu. Keşke dedi, keşke sana aşık olabilsem.
Kapattığı telefonu elinde öylece otururken telefon tekrar titremeye başlamıştı. Esra arayana baktığında Ayşe Hanım'ın aradığını gördü. Acaba ne diyecek diye düşünerek telefonu açtı. ''Ayşe Hanım?''
''Ah güzel kızım artık bana yenge demenin vakti gelmedi mi? Hanım aramızda resmiyet varmış gibi hissettiriyor.''
Esra sanki kadın karşısındaymış gibi mahcupça gülümsedi. ''Peki Ayşe Yenge.''
''Şey diyeceğim kızım yarın akşam yemeğe davet ediyorum seni lütfen kabul et. Hem Ela'da olacak onunla da tanışırsın benim en büyük kızım.'' Lafı dolandırmadan söylemişti Ayşe Hanım.
Esra kabul etmenin o kadına bir borç olduğunu biliyordu. Çünkü Ayşe Hanım Esra'yı görünce iyi hissediyordu ve Esra bunun farkındaydı. Ama Emre. Emre ile bir daha karşılaşmayacağına dair hem kendine hem Emre'ye söz vermişti. Aman diye geçirdi içinden, annesi mutlaka gideceğimi söylemiştir gelmeyiverir dedi. ''Tabi gelirim Ayşe Hanım. Teklifiniz için teşekkür ederim.''
Ayşe Hanım, Esra'nın onun teklifini kabul etmesine sevinmiş bir halde evdeki hizmetlilere haber vermişti. Yarın için önemli bir misafirleri vardı neticede.
Esra'da telefonu kapattıktan sonra son zamanlarda ihmal ettiği arkadaşını aradı. Sıla'yı.
Sıla telefonu açtığında Esra ona takılmak istedi. ''Sarışınım.'' dedi sesini kalınlaştırarak.
Sıla ise duyduğu ile gülerken Esra'ya çaktırmadı. ''Haha çok komik.''
Esra kahkaha attı. ''Komik tabi kızım, senin sapık bizim Savaş çıktı hala inanamıyorum ya.''
''Valla bende.'' Sıla'nın içi bir nebze olsun rahatlamıştı ama. Savaş, Sıla'yı üzecek olsa bile Esra vardı arada yapmaz herhalde diye düşündü. Yapsa bile şu saatten sonra bir anlamı zaten kalmamıştı çünkü Sıla Savaş'ı kabullenmişti.
''Olsun kız yabancıya gitmedin.'' Esra'nın şakayla söylediği bu cümlede ciddilik payı daha çok vardı.
''Ben kimseye gitmedim Esra!''
''İtiraf et. Sende rahatla bende.'' dedi Esra. Çünkü Sıla'da Savaş'a boş değildi farkındaydı. Esra onu bakışlarından tanırdı.
Sıla en sonunda pes etmiş bir şekilde ofladı. ''Yani belki biraz. Amaaan hoşuma gidiyor işte kızım. Ama korkularım var.''
Esra bunu da az çok biliyordu. ''Neden kuzum?''
''Biraz bahsettim zaten. Esra her şey ortada sınıf farkı ortada. Savaş'ı tanımıyorum belki anlık bir heyecandır. Dizilerde izlemiyor muyuz zengin piçler anlık hevese kapılıyor, çeşitli maceralar arayıp kendinden düşük sınıftaki kızlarla takılıyorlar. Hevesleri geçince de basıyorlar kıçlarına tekme. Olan kıza oluyor. Ben bunu kaldıramam ki.''
Haklıydı diye düşündü ama Esra Savaş'ı kısa süredir tanımasına rağmen öyle bir şey yapmayacağına inanıyordu. Ve bunu Sıla'ya da anlatmak istedi. ''Bak en başta bize bahsederken bizde inanmadık ona. Yani Emre ve ben. Ama artık o kadar çok senden bahsetti ki inanmamak mümkün değildi. Sarışınım var diye diye kızlara bakmıyordu. Mecnun gibi dolanıyordu ortalıkta. Ama yine de en iyisini sen bilirsin tabi.''
Sıla'nın içi bir nebze olsun rahatlamıştı. Esra'ya güveniyordu, Esra üzmez diyorsa üzmezdi. ''Peki inşallah her şey ikimiz içinde güzel olur. ''
İkili biraz daha konuştuktan sonra telefonları kapatmışlardı. Esra bu yoğun telefon trafiğinden yorulmuş bir halde telefonu kenara fırlatıp uykuya dalmak için yatağa girdi. Savaş onu dinlememiş kendi evinde kalması için ikna etmişti. Yani hala Savaş'ın kullanmadığı evinde kalıyordu. Ama artık gitmeliyim diye düşündü. Çünkü sonuçta Savaş'ın artık bir sevgilisi vardı. Düşündüğü ile kendi kendine güldü Esra. Tabi yarın aklına gelince gülümsemesi yüzünde dondu. Umarım dedi, umarım Emre orada olmazdı.
Ertesi sabah Esra geç kalkmıştı. Önce okula sonra ise Ayşe Hanımlar'a gidecekti.
Bir yandan da Ayşe Hanımlar'ın köşkünde hummalı bir çalışma vardı. Ayşe Hanım, Esra'yı en güzel şekilde ağırlamak istiyordu. Onun için önemliydi.
Son hazırlıkları da tamamladıktan sonra kapı çalmıştı. Esra diye geçirdi içinden Esra gelmişti.
Onu kapıda karşılamak istiyordu ama kapı açıldığında gördüğü kişi görmeyi ummadığı kişiydi.
''Emre oğlum. ''
Emre annesinin şaşkınlığının farkındaydı. ''Ne oldu Ayşe Sultan kendi evime de gelemez miyim? Yoksa Esra mı istemedi gelmemi.''
''Estağfurullah canım neden istemeyeyim.'' Kapı açıktı ve açık olan kapıdan Esra girmiş her şeyi duymuştu. Emre'nin söylediğine içten içe gülmüştü ama cevap veremeden de edemedi tabi.
Emre ise duyduğu ses ile arkasına döndü. ''Ah misafirimiz de gelmiş.'' Esra'ya elini uzattı ''Hoşgeldin Esra.''
Şuan Ayşe Hanım'da, Esra'da şoktaydı. Emre'nin bu tavırları pek hayra alamet değildi. Ama yakında çıkar kokusu diye düşündüler.
Esra'da ona karşılık verdi. ''Hoşbuldum.''
''Eh hadi sofraya geçelim madem. Ela zaten bizi son anda ekti. Cemre'de iner aşağı şimdi.''
Hep beraber sofraya oturmuşlardı. Havadan sudan konuşuyorlardı. Emre ise bu konuşmaları sanki dışarıdan bir gözmüş gibi dinliyordu. Esra'yı inceliyordu. Cevaplarını, mimiklerini.
''Ee canım şirkette işler nasıl gidiyor?'' Annesi işte sormaması gereken o soruyu sormuştu. Emre dört gözle Esra'nın vereceği cevaba bakıyordu. Kendisini ispiyonlayacak mıydı?
Esra ise vereceği cevabı çoktan hazırlamıştı. ''Iı Ayşe Ha- yani Yenge ben şimdilik şirkette çalışmak istemedim. Emre ile konuştum bu konuyu o da bana destek verdi. Öncelikle ortam görmek için başka şirketlerde ufak ufak pozisyonlarda çalışacağım. Okulum bitince dönerim şirkete. Zaten az kaldı okulumun bitmesine de.''
Emre ağzı açık Esra'yı izliyordu ne güzel toparlamıştı her şeyi. Ve kendini de ele vermemişti. Önyargılarım diye düşündü. Önyargılarım olmasa çokta kötü bir kız sayılmazdı dedi içinden.
Ayşe Hanım ise bir Esra'ya bir Emre'ye bakıyordu. Doğru mu yalan mı söylüyorlar anlayamamıştı ama yakında bunun da kokusu çıkardı. Esra'ya döndü tekrar. ''Peki aklında hangi şirket var şuan kızım?'' diye sordu.
Emre bu cevabı da pür dikkatle bekledi. Gerçekten var mı acaba öyle bir şey diye düşünmeden edemedi. Çünkü Esra'nın başka şirkette çalışmasını istemiyordu. ''Çok yakın bir arkadaşımın şirketi Ayşe Yenge çağırdı bende kabul ettim.''
''Hangi arkadaşınmış o?'' Esra gelen soru ile Emre'ye döndü. Emre bile şaşkındı şuan bu soruyu gerçekten o mu sormuştu? Boğazını temizledi ''Yani tanıyor muyum? Bir arkadaşınla tanışmıştım ya.''
Esra başını onaylar anlamda salladı ''Evet o Can.'' Emre bunu hiç beklemiyordu işte. Karşısında duran Esra'ya sinirle gözlerini dikti. İkili karşılıklı oturuyor Ayşe Hanım ise masanın başındaydı. Cemre'de abisinin yanında sessizce yemeğini yiyordu.
Esra, Emre'nin bakışlarına anlam verememişti. Yemek sessizlikle sona ermişti. Esra eve gitmeye hazırlanırken Ayşe Hanım yine son noktayı koydu . ''Emre bırakır seni Esracım, değil mi Emre?''
Emre el mecbur kabul etmişti ama işine geliyordu bu aslında. Esra ile konuşacaktı.
Arabaya bindiler sessiz süren yol bittiğinde Esra ''iyi akşamlar'' diyerek arabadan inecekti ki Emre kolundan tuttu. Esra kafası karışık bir halde kolunu tutan Emre'ye baktı.
''Orada çalışma. Boşver gel şirkette devam et.''
Esra karşısındaki adama dikkatle bakmaya başladı. Bu cümleyi kuran gerçekten Emre miydi?
Cemre ise o dakikalarda hiç konuşmaması gereken biri ile konuşma yapıyordu.
''Tamam aşkım ben seni tekrar arayacağım.'' dedi ve kapattı. Ama bu konuşma ona pahalıya patlayacaktı. Hemde çok.
Hareket lazım biraz dimi ama. Bölüm nasıldı? Yorum ve voteleriniz için şimdiden teşekkürler 😍
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro