Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

aşkın tanımı +fluff

elsa'sız, ama (bence) şirin ötesi bir bölüm geliyor....

*

"Pekâlâ," dedi kumral çocuk, kucağına yastığı çekerken yumuşak tınılı bir sesle. Sesini hep iyi kullanırdı. "Evet Pati, dinliyorum."

Uzun saçlı genç, görüş açısını kısıtlayan saçlarını sıkıntıyla geriye atarken iç çekti. Sanki bu konuşmayı yapmak için kendisi rica etmiş gibi değil de, buna zorlanmış gibi bir hali vardı.

"Bunun hakkında konuşmak kolay gelmiyor." diye söylendiğinde, Remus onun bu cümleyi cidden kurduğuna emin olamamıştı, sesi adete içine kaçmış gibiydi.

Durdular. Ve sustular.

Sirius, kendi kendine iç çekmeye ve gözlerini kapayıp hayal alemlerine sürüklemeye devam etti. Remus ise onun bu haline içten içe endişelendi, bu tabiri caizse leyla haller, hiç onluk değildi zira.

"Anlatacak mısın, yoksa iç çekişlerini mors alfabesine uyumlu olarak çekiyorsun da ben mi şifreyi kaçırdım?" diye sordu sabrının tükendiği noktada. Gencin gri gözleri tavandan ayrılıp onun üzerinde odaklandı, boş boş arkadaşının yüzünü süzdü.

Remus sıkıldığını ve gerçekten telaşlanmaya başlamak üzere olduğunu hissediyordu. Sirius'un neyi vardı? Neden asla, susması gerekli olduğu anlarda hele, susmazken şimdi suskunluk yemini etmiş bir keşiş tavırları sergiliyordu?

"Ben," sonunda arkadaşının ağzından bir kelime çıktığında Remus ellerinde dolaşan bakışlarını hevesle karşısındaki oğlana çevirdi. "Benim sadece, nasıl derler, aklım karışık."

Onun sonunda düzgün bir cümle kurabilmesine, bebeği ilk kelimesini söylemiş bir anne gibi sevindi. "Evet, bu çok açık. Şimdi konuya gir, hadi Patiayak, yapmayacağın bir şey değil."

Remus'un onu konuşması için gaza getirme çabası sonucunda Sirius bıkkın bir tavırla yutkundu. Sıkkın bir şekilde ensesini kaşırken, sonunda söyledi. "Biri var. Ve ben neler olduğuna anlam veremiyorum."

Remus işittiği cümle üzerine keyifle arkasına yaslanırken bu anı kaydedip, sonra tekrar tekrar izlemek ve izletebilmek istedi, ama sesini hiç çıkarmayıp, oğlana devam etmesini işaret eden bir kafa hareketi yaptı. Bu işten keyif alabileceği ya da bunun eğlenceli olabileceğini hiç düşünmemişti.

"Bütün bunlar kulağa çok saçma gelecek, eminim. Çünkü öyleler! Ama işte..." Tekrar ellerini saçları arasından geçirdi, Remus onun saçlarını, onlara eziyet etmek için uzatmış olabileceği gibi saçma bir düşünceye kapıldı. "Çok saçma çünkü sıradan bir çift göze bakarken kendimi kaybediyorum. Gri, mavi, yeşil veya ela bile değiller, oldukça sıradan bir çift göz işte. Renkli olsalar da sıradan gerçi, göz işte, ne fark eder ki? Ama öyle gelmiyor bana işte... Sonra... sonra, onun o bukle bukle omuzlarına dökülen saçlarını parmaklarıma dolayıp bırakmak, saatlerce onlarla oynamak istiyorum. Kafasını geriye atarak, tüm dişlerini sunan güzel kahkahasını dinlemek ve gülüşünü izlemek için sürekli espri yapmaya, olmadı çeşitli salaklıklar yaparak onu güldürmeye çalışıyorum. Yüce Merlin, bunlar tamamen saçmalık!" genç, elini yüzüne siper ederken Remus'un dudakları hafifçe yukarı kıvrılmaya başlamıştı bile.

"Devam et, onu anlat." deri oğlana uysal bir sesle. Sirius birkaç uzun saniye içi daha sustu, sonra ansızın devam etti.

"Üzülmesini istemiyorum çünkü, o üzüldüğünde kalbimin acıdığını hissedebiliyorum. Gibi. Öyle bir şeyler oluyor. Canım yanıyor adeta. Anlam veremiyorum. Gözlerini dolu gördüğümde sanki dünyam başıma yıkılıyor. Ona bakarken bana baktığını fark ettiğimde bunun basit bir rastlantı olabileceği düşüncesi aklıma en son gelen şey oluyor. Onun da beni seyrediyor olma düşüncesi o kadar baştan çıkarıcı ki!.." son cümlesini kurarken kısılan gözleri ve birbirine bastırdığı dudakları, Remus'un kahkaha atmamak için kendisiyle mücadele etmesine sebep oluyordu.

Bu günleri de göreceklerdi, ha?

Gururlu anne gözyaşları dökmesine çok az kalmıştı.

"Yanımda durduğunda, kokusunu hissedebilmek için nasıl nefes alacağımı şaşırıyorum. Konuşurken sürekli haraket halinde olan ellerini tutmak ve öpücükler kondurmak istiyorum. Vücudunun herhangi bir noktası gibi." Sonunda havaya girmiş gibiydi, artık art arda, duraksamadan anlatmaya başlamıştı. "Onu herhangi bir giysinin içine görmek istediğimden çok daha fazla, kendi gömleklerim ya da tişörtlerim içinde görmek istiyorum. Ve bunu bazen hayal ediyorum da... Bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum, biri midemi sıkarken aynı anda omuzlarımdan tutarak beni sarsıyor gibi hissettiriyor. Ama bunu yerde değil de, ben süpürgenin üzerindeyken, uçarken yapıyor gibiler. Öylesine bir his işte, saçma salak bir his. Gözlerimi kapattığımda, o karanlığın ortasında  birden o beliriyor ve onun hayalinden kurtulmak için gözlerimi açtığımda yine ve yine görmek istediğim ilk şey, o oluyor. Aklımdan hiç çıkmıyor ve. Ve... hep yanımda olmasını, asla gitmemesini istiyorum, Aylak. Asla üzülmemesini, hep gülmesini, kollarımın arasında olmasını ve bana öyle bakmasını istiyorum. Ve bütün bunlar ne lanet demek, bilmiyorum." sonunda sözlerini bitirdiğinde, kafasını geriye atarak soluklandı. Boynu kızarmış, ellerinin üzerindeki damarlar belirginleşmişti.

Remus, oğlanın sözlerinden bir şiir ve devamında çok güzel bir şarkı çıkabileceği düşüncesini aklından atmaya çalışırken, kahkahalarını içine atmaya devam ediyordu.

"Gerçekten bilmiyor musun?" diye munzur olmamasını umduğu bir surat ifadesiyle sorduğunda, genç sanki bunu duyacağını biliyor ama kendini bir türlü buna hazırlayamamış gibi bir tepki gösterdi.

Ağlayacak ve aynı anda kahkaha atmaya başlayacak gibi bir izlenim yaratıyordu.

"Bir tahminim var, gibi." derken adete sesi titriyordu ve bunlar cidden çok şirindi. Çok, çok şirin. "Ama olamaz, değil mi? Yıllardır tanıdığım birine, o kadar uzun yıllar sonra, olamam, değil mi? Ben olamam, değil mi Remus? Ben olmak için fazla hiperaktifim, fazla asiyim, fazla eğlenceliyim ve çok gencim, öyle değil mi?"

Remus ona gerçeği söyleyecekti, elbette. Ama çocuğun duymak istediği cevabın "Öyle." mi, yoksa "Öyle değil." mi olduğuna bir karar verememişti.

Büyük ihtimalle, Sirius da öyleydi.

"Öyle değil." diye kısaca cevapladığında Sirius bir yandan buna sevinmiş, bir yandansa kahrolmuş gözüküyordu. "Olabilirsin, ki, olmuşsun da." Neden inatla o kelimeyi, aşık, kullanmıyorlardı bilmiyordu. Sanki o kelimeyi kullansalar büyü mü bozulacaktı? Belki de Sirius bu gerçekten kaçmak için kullanmamıştı ve Remus da aptal gibi ona uyum göstermişti?

Kullanmaya karar verdi,

"Sirius, eninde sonunda, eğer şanslıysan o kişi karşına çıkacaktı ve olacaktın. O'na, aşık olacaktın, eğer gerçekten şanslıysan. Ve sen benim ömrümde gördüğüm en şanslı köpeksin. O kişi, karşına çıktı. Pat diye olmadı ki bence böyle daha güzel, ilk görüşte olmasını mı tercih ederdin?"

Sirius derin bir sessizlik içinde, bakışları boşlukta öylece dururken Remus sonunda kendini tutmayı bıraktı ve kıkırdamaya başladı. Onu böyle görmek hem gülünç, hem de güzeldi. Şakayla, arkadaşının omzuna takılarak vurdu.

"Bunda kötü bir şey yok, Sirius. Sindirmen zaman alacaktır, çünkü sen gerizekalısın. Ama şanslısın işte. Gerçek aşkın tanımı, herhalde senin az önce anlattıkların olsa gerek. Şimdiye kadar okuduğum tüm romanlardan daha gerçekti. Kabullendin, ki bunu bana açmaya karar verdiğine göre öncesinde içten içe bir kabullenişin olmuştu. Seni tanıyorum, kendi içinde sorgulamadan kimseye böyle meseleleri açmazsın. Ve şimdi ise sindirmen kaldı. Yapmayacağın bir şey değil." oğlanın hâlâ bakışlarının durgun ve tek bir noktaya sabitlenmiş olduğunu görünce güldü.

"Ve biliyor musun, bu söylediklerini onun ellerini tutarak yüzüne söylersen, burada böyle sancılı sancılı durmak yerine hayallerine kavuşmuş olursun.."

Sirius'un gözleri, Remus'un son cümlesi ile ışıldarken, dudakları aralandı. "Gerçekten mi?"

Remus kafasını hafifçe iki yana sallayarak güldü. "Eğer ben Remus'sam evet."

Sirius, o anda kendine gelerek ona kısa bir sarılma verdikten sonra, defalarca "Çok teşekkür ederim Aylak!" diye şakıyarak hızlı ve bir o kadar da büyük adımlarla kapıya yöneldi. Remus onun arkasından kendi kendine güldü.

"Bir şey değil." dedi oğlan, tam kapıdan çıkarken. Çocuğun yüzü kendisine çevrildiğinde devam etti. "Ve bir ricam olacak, Elsa'yı selam söyle. Bana teşekkür etsin." dedi göz kırparak.

Sirius'un gözleri önce kocaman açıldı, birkaç saniye öylece durdu ve sonra o da gülmeye başladı. "Tokadı yemezsem, iletirim."

Ve o tokadı yemedi.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro