Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 2

BÖLÜM 2: "PRENSES VE BEN."

( Henry'nin Bakış Açısından. )
15 Yıl Önce

"Prenses?"

Henry, artık adı buydu, masa başında çok çok yaşlı bir adamı sıkıntıyla dinleyen kızın başını çevirip onlara bakmasını izlerken midesi bulanıyordu. Kral'ın yeminli şövalyesi olduğunu söyleyen Sör Gavin onu almaya gelene kadar buz gibi bakışlarıyla onu aşağılayan adamın yeni tanrısını anlatmasını dinlemişti. Babası ona hayatı üzerinde söz hakkı olan iki şey olduğunu öğretmişti halbuki: deniz ve Soren'in kendisi.

Ama artık Soren değildi.

''Prenses Josephine, bu Henry.'' Sör Gavin, Henry'i iki omzumdan kavrayıp önünde tutarken çocuk gözlerini haritadan çekti. Yanlış çizilmişti, adaların ve tehlikeli bölgelerin çoğu yoktu bile. ''Henry eğitimini tamamladığında sizin yeminli şövalyeniz olacak. Babanız bundan sonra günlük rutinlerinizde Henry'nin eşlik etmesini istedi.''

Prenses tüy kalemini çevirip Henry'i süzerken Henry cevap vermedi. Kızıl saçları Prenses nerede olursa olsun tüm bakışları ona çeker ve yüzü, babasının filosundaki ana gemi olan Ascian'ın önündeki Doris oymasını benziyordu. İnce yapılı ve güzeldi.

"Kız kardeşin Alex'i yaralamış. Kraliçe'nin yeğeni artık yarı kör."

Henry nefesini tuttu. Alex sabah kılıç ve yakın dövüş taliminde yendiği çocuk olmalıydı; Gavin o aptal çocuğa da Lord Alex diye hitap etmişti. Thalassa'ya özellikle uslu olmasını ve gelip onu alacağını söylemişti ama o gidip Kraliçe'nin yeğenini sakat bırakmıştı. Babasının gurur duyacağı bir şeydi ama artık babaları yoktu, denizde değillerdi, gemileri ve adamları yoktu. Onları koruyacak kimse ve hiçbir şey yoktu. Henry henüz güçlü değildi ama öldürülmediyse kardeşinin hayatı için yalvarmaya hazırdı. Yine de bir parçası beş yaşındaki kardeşinin kendinin iki katı olan birini sakat bırakacak kadar iyi saldırmasından dolayı gurur duyuyordu.

''Endişe etme ama,'' dedi Prenses sandalyesinden kalkıp onun yanına gelirken. Altın sarısı bir elbise giymişti ama ona pek yakışmamış olsa da kızın parlıyor gibi görünmesine sebep oluyordu. "Kraliçe Margot kardeşini himayesine aldı. Onu vaftiz ettirdi belki yakında görüşürsünüz."

Henry bu haberle rahatlarken Prenses'e selam verdi ama kız göz devirmek ve kollarını göğsünde birleştirmekle yetindi. Yüzünde hoşnutsuz bir ifade vardı.

"Konuşabiliyor musun? Eğer konuşamıyorsan bütün hayatım boyunca benim peşimde gezmen çok daha sıkıcı olacak."

"Konuşmamam emredilmişti Prenses."

"Uyman gereken tek emir benimkiler Henry." Prenses bunu dedikten sonra yaşlı adama döndü ve Latince olarak dersin bittiğiniz ve odadan çıkmasını emretti.

"Yanlış çekimledin." Henry konuştuğunda yaşlı adam, Prenses ve Sör Gavin ona baktı. Henry kızın öfkeli bakışlarına rağmen boğazını temizleyip devam etmeden önce ellerini arkasından birleştirip ukala bir tavla büründü. " 'Classe confecta, cubiculum reliquisti.' değil; 'Classe expleta, cubiculum relinque.' olmalıydı."

"Senin gibi gemide doğan ve denizde yaşayan biri bunu bilemez!"

Henry omuz silkti ve haritaya doğru ilerledi.

"Öncelikle gemide doğan kız kardeşim. Ben büyükbabamın Tenebrose'deki sarayında doğdum. İkinci olarak bu harita da yanlış.''  Emirlere uymaktan ve susmaktan sıkılmıştı. Tüy kalemi aldığında Prenses merakla ona baktı. Henry bir sandalyeyi duvar kenarına çekip üstüne çıktığında adaların ve saldırı noktalarının olası yerlerini işaretledi. "Buralarda adalar var ve bunlar saldırı noktaları."

"O harita bizzat maceracı Tek El Flick'in hediyesiydi! Mahvettin! Babam seni öldürecek."

"Aslında tam olarak bunu yapmasını umuyordum." Kral Joseph kapının önünde durmuş haritaya bakıyordu. Kraliçe koyu yeşil bir elbise içinde arkasında duruyordu. Henry sandalyeden inerken Thalassa'ya bakındı ama kızkardeşi görünürde yoktu. Henry selam verip başını kaldırmazken Kral ağır adımlarla yanına yaklaştı ve elini omzuna koydu. "Tek El hakkında ne biliyorsun?"

"Elini babam kesti." Henry tereddüt etmeden konuştuğunda Kral'ın neden sıçan suratlı Flick'i sorduğunu merak etti. "Yorker Ryan ile olan anlaşmasına uymadığı ve pazarlıkta hile yaptığı için."

Kral ona bakarken tebessüm etti.  "Kardeşin ile güzel bir hayatın olsun istiyor musun Henry?" Henry hiç düşünmeden başını salladı. "Yapman gereken tek şey bana ve kızıma ölene dek sadık olmak. Bize ihanet etmeyeceksin. Eğer sana güvenirsem belki sana bir gemi veririm."

Henry dudağını ısırıp bekledi.

"Kız kardeşim?"

"Ah Aurora çok iyi. Şu an okuma dersi alıyor ama sonrasında onu talim alanında görebilirsin."

"Talim mi?" Henry merakla Kraliçe'ye bakarken kadın tebessüm etti ama tebessümünde garip bir şey vardı. Güven vermeyen, şüphe uyandıran bir şey. "Ama o çok küçük."

"Bana babanın ikinize de bu konuda eşit davrandığını ve annenin de dövüşebildiğini anlattı. Çok tatlı bir kız." Kraliçe gülerek Prenses'e baktığında Henry kadının onun annesi olmadığını anladı. Aslında Prenses ondan nefret ediyor gibiydi. "Kardeşin ve sen artık günün bir kısmını beraber geçirebileceksiniz," diye devam etti Kraliçe. "Majesteleri ile bunu konuştum."

Henry adama döndüğünde Kral ona baktı.

"Bundan sonra size ve Prenses'e sadık olacağıma emin olabilirsiniz."

Günümüz

(Henry Pov)

"Asla olmaz!"

Aurora yirmi yedinci kez burada kalmayacağını söylüyordu. Şimdiye kadar ki tehditleri şehri tamamen yakmak, Kral'ı bulduğu ilk fırsatta öldürmek, kendini öldürmek ama öncesinde sebep bulduğu birkaç kişiyi de daha öldürmeyi içeriyordu.

"Sadece bir ay." İçkimi bitirip ona baktım. Genç Kral, konuşmamız için bize bir oda tesis etmişti. "Hem seni esir tutmuyor, teknik olarak işe alıyor."

"Henry!"

Josephine ve Aurora aynı anda bağırınca ellerimi kaldırdım. Sessizleşip birbirlerine bakarken Josephine iç çekti. Son bir yıldır arkadaşlıkları bitmiş gibiydi. Aurora son altı aydır denizdeydi ama önceki altı ayda da konuşmalarını resmileştirmiş ve çay ya da yürüyüş davetlerini geri çevirmeye başlamıştı.

"Aurora, senden istediği çok kötü bir şey değil." Dedi Josephine.

Aurora camdan ona dönerken ufak ıslık çaldım.

"Bunu—"

"Bu bir emir mi Majesteleri? Eğer kalmamı emrederseniz kalacağım."

Josephine ona bakarken sessiz kaldı. Sakin kalmak için kendini zorladığının farkındaydım. Babası diplomatik olarak sabırlı olmadığından dert yanıyordu ve kendini sabır ya da sakin olmak konusunda eğitecek herhangi biri kardeşimden iyi bir sorun bulamazdı.

"Anlaşmadaki maddeye göre gerekli durumlarda askeri destekler—"

"Gemiden ne aldın?" dedim Josephine'nin sözünü keserek. Aurora bana dönerken kollarını kendine sardı. "Sen olduğunu anladım. Kral ne sikim istiyorsa geri ver ve seninle eve dönelim."

"Ben değildim."

"Kara Yıldız ya da Dracontine ile saldırmış olamazsın. Çok belirgin gemiler." Ayağa kalkıp ona doğru adım adım giderken kız kardeşim dümdüz bir suratla bana baktı. "Magee küçük bir gemi. Saldırı için uygun değil."

Aurora göz devirip elini cebine attı ve çıkardığı kolyeyi suratlarımızın arasında salladı.

"Bu kolye için ölesiye savaştılar. Sadece bir kolye olmasa gerek diye düşündüm."

Kolyeyi almak istediğimde geri çekti ve taşı avucuna aldı.

"Bakabilir miyim?"

Josephine'ye döndüğünde tek kelime etmeden, gönülsüzde olsa, kolyeyi ona uzattı. Josephine biraz inceledikten sonra bana uzatınca Aurora'ya sırıttım. İnciye benzeyen siyah elması ışığa doğru tuttum. Çevirdikçe mavi yeşil yansımaları belli belirsizce, gökyüzünden hızlıca geçen bir şimşeğin ışığı gibi, parlıyordu ama özellikle bir değeri yok gibi görünüyordu.

Aurora kolyeyi elimden almak istediğinde taşı geri çekip havaya kaldırdım ama suratıma beklemediğim bir yumruk yiyince sendeledim.

"Aurora!" Dedi Josephine şokla.

Kardeşim tepemde dikilip sırıtarak bana bakarken yerimden hızlıca doğruldum ve onu belinden tutup yere çarptım. İnleyip bana bakarken tekme atmak için bacağını büktüğünde dizimi karnına bastırdım.

"Henry!" Josephine beni ceketimin yakasından çekerken Aurora kolumu ısırdı. İnleyip üzerinden çekildiğimde ayağını başımın yanına sertçe vurdu. Geri düşerken neredeyse Josephine'yi de düşürüyordum. "Kien aşkına! Çocuk gibisiniz hâlâ."

İkimizde nefes nefese birbirimize bakarken burnumu sildim. Kapı açılırken Genç Kral ve iki asker telaşla içeri girdi. Aurora kolyeyi hızlıca gömleğinden içeri atıp kalktı.

"Neler oluyor?" dedi Kral şokla. "Bir suikastçi girdi sanmışlar."

"Kardeş kavgaları işte Majesteleri," dedim kalkıp elimi Aurora'ya uzatırken. "Kız kardeşim teklifinizi kabul ediyor."

Aurora öfkeyle bana dönerken üstümü düzelttim.

"Ben Dört Kız Kardeş'den üçünü ve mürettabatını götüreceğim ama bir gemi burada kalacak. Kız kardeşim de seve seve size, anlaşmamızın bir gereği olarak çalınan eşyanızı bulmada yardım edecek."

Genç Kral, Aurora'ya döndüğünde kardeşim homurdandı ve başının arkasını tutup sandalyeye oturdu. Sarı saçlarının birkaç tutamı kandan birbirine yapışmıştı.

"Bunu duyduğuma çok sevindim. Yoksa Leydi Turner'ı ölüme mahkum edecektim."

"Yapamazdınız."

"Sekiz yangın ve yirmi ölü," dedi Genç Kral, Josephine'ye bakarken. "Yapardım."

"Size bizi bırakmazsanız ne olacağını söylemiştim ve yapabiliyorsa yapsın demiştiniz." Dedi Josephine de gülerek.

İkisi kral ve kraliçelere özgü bir bakışma savaşına girerken Aurora'nın başına uzandım ama elime vurdu.

"Akşam yemeğinde hepinizi görürüm umarım," dedi Kral bize bakıp çıkmadan önce. "Hepinizle tanıştığıma gerçekten memnunum."

Kapı Kral'ın arkasından kapandığında Aurora'ya baktım.

"Gerçekten deniyor gibi yapacaksın." Aurora sinirle parlayan gözleriyle bana bakarken sertçe konuştum. "Bende o sırada taşın ne olduğunu çözeceğim ve—"

Aurora ağzını açınca elimi kaldırıp onu susturdum.

"Kral ve Josephine için bir görevli olarak burada bulunacaksın. Taşkınlık yapma."

"Yoksa?"

"Yoksa gemilerine el koyar, Kral Koruması'nı kaldırtırım ve seni ilk isteyen kişiyle evlendiririm."

Bir şey demeden kolyeyi çıkartıp masaya çarptı ve kapıya ilerledi.

Kapıyı çarpmadan önce Josephine ve bana selam verdi. "Majesteleri. General Turner."

O çıkınca sandalyeye çöktüm ve başımı arkaya atıp Josephine'ye baktım.

"Yapman gerekeni yaptın," dedi yüzümü elleri arasına alırken. Bir şey demeden kollarımı beline sardım. "Onu her zaman koruyamazsın Henry."

‧:❉:‧

( Yukarı da; Henry Turner.)

Umarım beğenmişsinizdir.

Kolyenin kıymeti ile ilgili teoriniz ne merak ettim.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro