Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 11


BÖLÜM 11: "VELOUR."

( Henry'nin Bakış Açısından. )

Mave'in gemisi gösterişli olmaktan çok kullanışlıydı. Büyük bir gemiydi ama zarifti. Hafif olduğuna şüphe yoktu bu da neden hiç yakalanmadığını gösteriyordu. Hızlı bir gemiydi ve tehditkar görünmüyordu.

"Miden bulanıyor mu?" dedim önünde diz çöküp Josephine'ye bakarken. Mave, bizi bir kamaraya alıp Josephine'in yarasına bakmayı teklif edecek kadar misafirperverdi ama huysuz Prenses'im şiddetle karşı çıkmış ve benim bakmamı istemişti. "Başın dönüyor mu?"

"Hayır, iyiyim." Geri çekilip kalkarken dizime baktığında omuz silktim. Biraz ağrıyordu ama kırık değildi. Kollarını kendine sararken kamarayı inceledi. "Burada olmaktan hoşlanmadım. Kadında ters bir şey var."

"Sanmıyorum," dedim masaya yaslanırken. "Aurora ondan çok bahsetti. İkisi birbirine destek çıkıyor gibi. Bence aptalca bir şey olmasını engellemek istiyor. Asıl sorunun Yorker Ryan olduğuna dair şüphelerim var."

"Aurora'ya destek çıktı diye mi?"

Başımı salladım. "Buralarda kimse çıkarsız birbirine destek çıkmaz."

"Gördün mü?" dedi hızla. "Dediğime geliyor konu. Kadının bir planı var."

Kapı açıldığında Mave elinde bir elbise ile içeri girdi.

"Bulabildiğim tek şey bu." Josephine'ye fırlatıp bana dönmeden önce tebessüm etti. "Siz iyi misiniz?"

"Evet, teşekkürler." Dedim hızla. "Kız kardeşime bir haber yollayabilir misin?"

"Çoktan hallettim. Hâlâ Iterium'daysa birkaç güne burada olur ama o geldiğinde burası kalır mı bilmiyorum."

Kendi dediğine gülerken sadece tebessüm ettim.

"Ah çocuk," dedi ellerini beline koyarken. "Kız kardeşinin buralarda nasıl olduğunu bilmiyorsun, değil mi?"

"Bilmeyi arzuladığım bir şey."

Bana bakarken dudaklarını ıslatıp gülümsediğinde Josephine elbiseyi kafama fırlattı.

"Bu bana çok büyük."

Mor elbiseyi kafamdan çekip masaya koyarken ona baktım. Sinirle bize bakıyordu.

"Şimdilik elimdeki tek şey buydu ama adamlarım belki sana uygun bir tane bulabilir." Mave ona kısaca bakıp hızlıca konuştuktan sonra bana döndü. "Kardeşin bir buçuk yıl önce konseyde kendisine bir sandalye verilmesini talep ettiğinde kimse onu ciddiye almamıştı."

"Sen hariç mi?"

Başını sallarken kendine bir sandalye çekti.

"Süslü ceketi, saçlarında tüy süslemeleriyle ortaya çıktığında Locken, onunla korsan kuşu diye dalga geçtiğinde odadaki her adam güldü. O an gözlerinde bir şey gördüm ve işin böyle bitmeyeceğini anladım."

Sessiz kalıp ona bakarken Josephine yanıma geldi.

"Ertesi gün Locken'dan gemisinde bir toplanma mesajı aldık. Oraya gittiğimizde kızı bacaklarını masaya uzatmış halde bulduk. Locken'ın kafası da masanın üzerinde duruyordu."

Mave başını arkaya atıp gülerken Josephine bana baktı. Aurora kendini geçen yıl ki balo akşamından sonra kaybetti sanıyordum ama denize yalnız başına çıkmaya başladıktan hemen sonra bir Lord'u öldürmüş olması kardeşimin bilmediğim bir yüzlüymüş gibi gelmeye başlamıştı.

"Gemide kalmak istemiyorum. Acaba bize bir han önerir misiniz?" Dedi Josephine sertçe.

Mave gülmeyi kesip bize bakarken bacak bacak üstüne attı.

"Sizi misafir edeceğim derken ciddiydim Leydi Turner. Merak etmeyi burada kalmayacağız."

"Teşekkürler," dedim Mave'e tekrar. "Yorker Ryan neden kardeşime arka çıktı biliyor musun?"

Başını yana eğip bana bakarken Mave'in her şey hakkında bilgisi olduğunu anladım ama Flick'e kurduğu baskınlığı Ryan'a kuramadığı ortadaydı.

"Bir erkek bir kadına neden destek çıkar? Ya da bizimki gibi tam tersi olur?" Anlasamda cevap vermedim ama yanımdaki Josephine gerilmişti ve Mave imasına devam ederse üçümüzden biri en iyi ihtimalle yaralanacaktı. Korsan Kraliçe bana sırıtarak bakarken cevap alamamaktan sıkılmış gibi oflayıp kalktı. "Yatıyorlar. En azından birkaç kez olduğunu söyleyebilirim. Kardeşinin gemileri Pont-Ciel'de, adanın efendisininkiler kadar iyi hizmet görüyor. Onurlu bir lord olarak ondan kardeşinle evlenmesini talep edebilirsin."

Kusmak isteğimi bastırmaya çalıştım. Yorker Ryan'ın Velour'da bizi ziyaret edişlerini kısmen hatırlıyordum. Aurora'nın doğduğu günü biliyordu ve şimdi de onunla yatıyor muydu? Onu öldürecektim.

Mave kapıya ilerlerken bana Göz süzdü. "Aşk garip şey değil mi; o zeki küçük kızı bile kör ediyor." Ona bakarken çenemi sıktım. "Şehre geri dönene kadar dinlenin sevgili misafirlerim."

O çıktığında Josephine bana baktı. "İyi misin?" dedi çekinerek.

"Hatırlat da Aurora'yı dönünce kaleye kapatayım." Nefesimi dışarı verirken yüzümü ovuşturdum. "Adam babam yaşında falan."

"Mave gibi mi?" dedi alayla ama sonra kollarını kavuşturup yatağa oturdu. "Teşekkürünü göğüslerine etmek zorunda değildin."

"Bir an gözüm kaydı." Dediğimde konuşmamış olmayı diledim.

"Sen— Viltarin'e döndüğümüzde—" Sinirliydi ama susup kendini geri attı. Tavana bakarken sessizliğe gömüldüm çünkü diyeceğim herhangi bir şey aramızdakileri geri dönülmez hale getirebilirdi. "O kadına zerre güvenmiyorum. Göreceksin."

"Beni kıskanıyor musun?"

Başını kaldırıp bana baktığında sırıttım.

"Sana inanamıyorum! Ben hayatlarımızın tehlikede olduğunu anlatmaya çalışıyorum ama sen, kim olduğumu öğrenirlerse seni öldürmek isteyecek korsanlarla dolu bir adadayız, bana seni kıskanıp kıskanmadığımı soruyorsun." Ufak bir çığlık atıp bana yanında duran şamdanı fırlattığında kenara zor çekildim. "Aptal!"

"Her şey yolunda biraz sakin olsana."

Ona şoke edici bir şey söylemişim gibi bana bakarken bu sefer diğer şamdanı eline aldı ama fırlatmadan durduğunda kapı açıldı. Bir miço bize bakarken kaşları şaşkınlıkla havalandı.

"Şey... Leydi Kaptanım hana geçmeye hazır ve sizi çağırıyordu."

"Teşekkürler evlat," dedim hızla. "Hadi canım, bak gidiyoruz."

Josephine şamdanı elinden bırakıp beni geçip kapıya ilerlerken hızla arkasından ilerledim.

"Akşam geçeriz diye düşünmüştüm ama Leydi Turner'ın rahat etmesini isterim." Gemiden inip yanına ilerlerken Mave bize gülümsedi. "Ailesini iyi ağırlamazsam arkadaşım Siren'e ne derim?"

Josephine kadının dibine girip gözlerini ona dikerken Mave'in mürettebatından gelecek bir saldırıya karşı tetiğe geçtim. "Ondan korkuyorsun değil mi?" Mave'in yüzünü inceleyip gülümserken Josephine'in ne düşündüğünü bilmiyordum. "Siren'den korkuyorsun."

"Tabii ki korkuyorum," dedi Mave sessizce. "O sadece ateşle oynamayı ve insanları yakmayı seven bir deli değil." Göz ucuyla bana baktıktan sonra iç çekip devam etti. "Yorker Ryan onu sadece becermiyor. Kıza bildiği her şeyi öğretti."

"O zaman sana tek bir şey söyleyim Kraliçe Mave," dedi Josephine gülümsemesini silerken. "Bize bir şey demeden hatta bakmadan önce bile iki kere düşün."

Başka bir şey demeden bana baktığında ona biraz yaklaştım. Mave başıyla işaret verip Tek El'inkine benzer, dört katlı bir binaya yürümeye başladığında Josephine ile arkasından ilerledik.

"Onu tehdit etmen şart mıydı?"

"Beni koruması için artık yanımda Aurora'yı gezdirsem daha iyi olur belki de." Dedi bana bakarken.

Bir daha konuşmadan hana ulaşmamızı sağlayan beton merdivenlerden çıkarken meraklı insanlara ve şehre baktım. Lyco, bir karaborsa şehriydi. Her türlü kötülüğü burada bulabilirdiniz. Belki hazinelerden birini bile. Hana girdiğimizde Yorker Ryan ve Graemser'de dahil olmak üzere onlarca belki yüzlerce korsan yerini almış bekliyordu.

"Bu ne?" dedim Mave'e bakarken.

"Gleen, Prenses Josephine Tyler'ı sıkıca tut lütfen." Mave eliyle Josephine'yi gösterirken Josephine'ye doğru ilerledim ama Mave'in üç adamı beni ondan uzaklaştırıp insan kalabalığının ortasına itti. Beni dizlerimin üzerinde tutarlarken önümde dikilen Mave gülümsedi. "Uslu bir çocuk ol Henry."

Dönüp Josephine'ye bakarken endişeyle bana bakıyordu ama kendi için endişelenmediğinin farkındaydım. Aptallığım bizi bu duruma getirmişti.

"Evet beyler size Viltarin donanmasının generalini sunuyorum." Mave beni gösterirken eğleniyordu. "Bazılarınızın babalarını ve kardeşlerinin yakalayıp idam etti. Bazılarınızı hapiste tutup her şeyinize el koyduktan sonra sizi ölü bir balık gibi buraya attırdı."

Adamlar öfkeyle bağırıp bana bakarken gözlerimi Yorker Ryan'a diktim. Obsidiyen bıçağının ucunu dizine yaslamış çevirirken bana bakıyordu.

"Ona kim ne ödüyor?" Mave'in beni sattığını fark ederken bakışlarımı ona yönelttim. "Prenses bende kalacak o yüzden bahsetmeyin bile."

Birbirinin arkasına teklifler gelirken Josephine'ye baktım. Panikle peş peşe Mave'e binlerce altın teklif ediyordu ve kadın onu duymamazlıktan geliyordu. Onu babasına geri götüreceğine şüphem yoktu ama Josephine'yi terk edemezdim. Benden nefret ediyor olsa da onu şimdi bırakamazdım. Onun için hep savaşmıştım. Yine savaşacaktım.

"Kan ve Dalga Hakkı istiyorum."

İsteğim korsanları sustururken Graemer güldü.

"Bu hak deniz doğumlular içindir."

Ağzımda çıkacak kelimeler Josephine'yi şimdikinden daha büyük tehlikeye atmazdı ama Yorker benden önce davrandı.

"O zaten bir deniz doğumlu."

"Ne saçmalıyorsun Yorker?" Mave ona dönerken herkes merakla adama bakıyordu. "Bu bir Viltarin lordu."

"Söyle onlara evlat." Yorker Ryan bıçağıyla beni gösterdi. "Kim olduğunu söyle."

Ona bakarken dönüp Josephine'ye baktım ama başını iki yana salladı. Beni her halükarda öldüreceklerdi.

"Ben Deimos Verendus'un oğluyum." Tek bir kişi bile bir şey demeden bana bakarken Mave bir adım geri attı. Tekrar konuşmadan önce başımı dik tuttum. "Viltarin himayesine girdiğimde Henry Turner adını aldım ama ben Soren Verendus'um. Kan ve Dalga Hakkı talep edebilirim."

"İmkansız..." Graemer şokla ve öfkeyle konuşurken Yorker Ryan'a döndü ama adam elini kaldırıp ona engel oldu.

"Konsey adına hakkını talep etmene izin veriyorum. Ne istiyorsun Verendus?"

"Bir gemi istiyorum ve Prenses ile buradan ayrıldığımda kimsenin engel olmasını ya da peşimize düşmesini istemiyorum."

Yorker Ryan başını sallarken Mave'e döndü.

"Onu sen getirdin Mave. Karşılığında ne istiyorsun? Neyle meydan okuyorsun?"

"Siktiğimin Verendusları." Mave sinirle gülerken Yorker'a baktı. "Ne zamandır biliyorsun?"

"Konu bu değil Mave," dedi Yorker Ryan ayağa kalkarken. Aurora mı söylemişti yoksa en başından beri biliyor muydu? "Onun ve Prenses'in özgürlüğü, gemi ve güven sözü için ne istiyorsun."

Mave bana bakmadan Josephine'ye döndüğünde sırıttı.

"Öncelikle Siren'e karşı güvende olacağımın sözünü istiyorum. Ve madem bir Verendus bulduk, Velour Hazinesi'ni istiyorum."

"Ne?"

Ona bakarken ama korsanlar onaylarcasına sesler çıkardıklarında Mave gülümseyerek bana doğru eğildi.

"Seni evine yolluyorum Soren Verendus."

"Sessizlik!" Yorker Ryan bağırınca içerideki herkes sessizleşti. "Kabul ediyor musun Soren Verendus?"

"Velour Hazinesi ne bilmiyorum." Dedim ona bakarken.

"Baban, Korsanlar Kralı, Velour sarayına büyük bir hazine sakladı ve annende hazine senden ve kardeşinden çalınmasın diye adayı lanetledi. Bir Verendus olarak sen hazineye ulaşabilirsin." Yorker Ryan bana açıklarken Josephine'ye baktım.

"Burada güvende kalacak mı?"

"Bence..." dedi Mave de Josephine'ye bakarken. "Seninle gelmeli. Eğlenceli olur."

"Sabah bir tekne sizi bırakacak." Yorker Ryan konuştuktan sonra kapıya ilerledi. "Dağılın! Bu han bu gece kapalı!"

Çoğu korsan çıkarken beni tutanlarda ellerini üzerimden çekince kalkıp Josephine'nin yanına ilerledim. Onu tutan korsan onu bırakıp geri çekilirken bana endişeyle bakıyordu.

"İyi olacağız." Dedim sessizce. "Seni eve götüreceğime söz veriyorum."

"Ne tatlı." Mave yanımızda dururken ona baktım. "Sizi ayırmak canımı sıkıyor ama yarın sabaha kadar ayrı odalarda kalacaksınız."

"Ona zarar gelmeyecek demiştin." Dedim sertçe.

"Gelmeyecek," dedi Mave gülümseyerek Josephine'yi kolundan tutarken. "Üst katta kız kıza laflarken yemek yiyeceğiz."

Josephine bana bakarken Mave cıkladı.

"Eğer benim gözümü çıkarmaya çalışırsan Henry'nin gözünün çıkmasını sağlarım Prenses, haberin olsun."

"Kaltak."

Korsan kadın omuz silkerken Josephine'yi kolundan tutup üst kata ilerletti. Yorker Ryan ile başbaşa kalmıştım. Ben merdivenlerin önünde dikilirken tezgahın arkasına geçip iki bardak çıkardı ve şişeleri incelemeye başladı.

"Bir gün bile yaşlanmamışsın."

"Kendime iyi bakıyorum Henry." Şişelerden birini alıp doldururken bana baktı. "Aurora, Soren diye çağrılmaktan rahatsız hissettiğini söylemişti."

"Sana kim olduğumuzu o mu söyledi?"

Bardağın birini bana doğru itti.

"Hayır. Sizi bir süre Viltarin de takip ettim. Sarayda iyi ve güvende ol—"

"Neden?" dedim sertçe. "Neden takip ettin?"

"Bir arkadaşıma olan borcumu ödedim say." Bardağı tekte bitirip bana baktı. "Aynı sebepten ötürü kardeşini Dışlanma Hakkı konusunda korudum."

"Aynı sebepten ötürü mü onunla yatıyorsun?" dedim alayla.

Benim bardağıma uzanırken durup bana baktı.

"Kardeşine değer veriyorum Henry. Denizde, senden uzaktayken birinin onu koruması gerek."

"O kendini korur—"

"Babanızın düşmanları yaşıyor ve kardeşin kendine ait düşmanlar edinmektende çekinmiyor." İkinci bardağı bitirip bana baktı. "Ne düşündüğünü biliyorum ama o bana güveniyor o yüzden sende güven."

"Ada hakkında ne diyeceksin?"

"Orada büyüdün, sana ne diyeyim?" dedi alayla. "Annen bahsettikleri gibi biri değildi ama o adaya art niyetli kişilere karşı bir koruma koydu. O yüzden dikkat et."

"Hiç yaşlanmamışsın..." dedim ona bakarken. "Nasıl?"

"Bazen insanlara bazı şeyler olur." Bana bakarken gülümsediğinde zihnimdeki bulanık anılara uzandığını hissettim. Unutmak için kendimi zorladığım ve artık hatırlamadığıma inandığım anılara. "Değil mi Henry?"

"Tek gitmemi sağla ve Prenses'i güvende tut."

Bana bakarken başını salladı ve bardakları tekrar doldurduğunda ondan önce davranıp bardağı hızlıca kaptım.

"Ve kız kardeşimden uzak dur."

Gülüp kendi bardağını alırken kız kardeşimin Yorker Ryan'a neden bu kadar güvendiğini düşündüm.

‧:❉:‧

( Yukarı da; Yorker Ryan. )

KİMLER KİMLERLE ARKADAŞLAR KİMLER KİMLERLE!!!

mave'e burada sövün :)

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro