Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Sevmesi Zor, Bırakması Zor, Hiç Bir Zamanda Kolay Olmadı

Gece vaktiydi, hastanede doktorlar hastaları uyandırmamak için sessizce geziniyordu. Koridorda doktorlar dışında kimse yoktu, hiç bir yerden çıt çıkmıyordu. Bütün hastane sessizliğe gömmüştü, ne bir konuşma, ne bir adım sesi vardı. 

Clint'de odasında uyuyordu, onun odasında ise kimse yoktu. Natasha, bir günlüğüne evde kalmak istemişti. O yüzden Clint'i hastanede tek başına bırakmıştı, diğerleride kendi evlerine gitmişti. Clint hastanede tek başına kalmış, odasında sessizce uyuyordu. 

Aniden, kırmızı bir ışık hüzmesi, hastanenin camından içeriye doğru girdi. Giren ışık iyice yoğunlaştı ve odayı tamamen kırmızı ışık ile aydınlatacak seviyeye geldi. Bütün oda kızıl renkte bir enerjinin ışığı ile aydınlanırken, o odayı aydınlatan enerji, insan vücudunda büründü. 

O insan ise, Wanda Maximoff'tu, odaya girer girmez Clint'i gördü ve hemen yanına geldi, adını fısıldadı, "Clint, Clint uyan. Ben geldim." Clint, kör olduğu için gözlerini açmasına gerek yoktu, kızın sesinden uyanınca kimin geldiğini anlamıştı, "Wanda, sensin, gelmişsin."

Wanda, adamın henüz ölmediğini görünce yüzü güldü, "Evet, geldim. Marc'ı bulmak için şehir dışına çıkmadan önce senin yanına gelmek istedim. Daha önce gelecektim ama bazı işler ile meşguldüm."

Clint, elini uzattı ve elini Wanda'nın yanağına koydu, "Demek meşguldün, sen her zaman meşguldün. Yıllar önce de sürekli şehri kurtaracağım deyip buluşmamızı ertelerdin." Aralarında ki anıları hatırlayan Wanda, daha da gülümsedi, gözü nemlendi, "Özür dilerim Clint, o zamanlarda seni ihmal etmemeliydim. Ama kendimde değildim, bilemedim."

Elini kızın ensesine götürdü ve kendine yaklaştırdı, "İçimden bir ses hala Bucky'e yakınlık duyduğunu söylüyor." Wanda, Bucky ismini duyunca bir süre durdu, "Ben... Onunla aramda her zaman baba kız ilişkisi oldu. Ona aşık değildim, olmadım da. Sadece olduğumu sandım. Yine de, benim, ben olarak kalmam da yardımcı oldu. O olmasa şu an ki Wanda olmazdım."

Kafasını tekrardan yukarıya kaldırdı ve doğruldu. İhtiyarın eli havada kaldı, "Wanda, ne oldu?" Kız, onun yanındaki koltukların birine oturdu, bacak bacak üstüne attı, iki elini de bacaklarının üstüne koydu ve kendini öne eğdi, hala kara kara düşünüyordu. Yıllardan beri derdi bitmemişti.

Geçmişteki deliliğinin geri gelmemesi için alması gereken ilaçlar vardı ama onları alacak parası yoktu. Para için yapabileceği bir iş vardı onu da geçmişinin karanlık kısmında bırakmıştı, tekrardan yapmayı düşünmüyordu.

"Wanda, ne oldu?" Clint sorusunu tekrarlamıştı, elini ona doğru uzatarak bir şey yapmasını beklemişti, Wanda'da elini onun elinin üstüne koydu. Kaos büyüsü, Wanda'nın vücudundan çıkıp Clint'in vücuduna doğru yılan gibi kıvrılarak ilerlemeye başladı. 

Kızıl enerji, Clint'in koluna geçtiği zaman, adam ani bir şok ile kendine geldi. Görmeyen gözlerini kocaman açtı, aklına eski anıları zorla getiriyordu Wanda, "Biraz nostalji yapalım." Clint ise sırıttı, "Burada yaptığım tek şey o zaten."

"Wanda Maximoff! Shield tarafından tutuklusun. Adam öldürme ve kanunsuz olarak takılmaktan dolayı." Clint ve Wanda bir kovalamaca içerisindeydi. Clint onu bir evin içine kadar takip etmişti. Eve girdiklerinde, Wanda'nın kaçacak bir yeri kalmamıştı. Onu kapana kıstırmıştı artık.

Okunu ona doğrultmuştu, en ufak bir hareketinde elindeki yayı bırakmaya kararlıydı. Hiç bir korku veya endişe duymuyordu. Oldukça ciddi ve soğuk kanlıydı. 

Wanda, sırtı ona dönük iken ellerini kaldırmıştı. Bulundukları ev, dökülmekte olan, pislik içinde bir mekandı. Kız, dizlerinin üstüne çöktü, elleri havadaydı. Clint, ona doğru yaklaştı, yaklaşırken oku doğrultmaya devam ediyordu.

Havada tuttuğu ellerini yumruk yaptı, Clint, onun hareketlendiğini hissedince hemen okunu elinden bıraktı ve ok, yaydan fırladı. Wanda hızlıca arkasına dönüp oku büyüsü ile yakaladı. Yakaladığı oku yumruğunu sıkarak kırdı, ardından sağ elini Clint'e doğru uzattı ve kaos enerjisi Clint'e doğru ilerleyip onun vücudunu sardı. 

Cadı, uzattığı eli kendine doğru çekince Clint'in ayakları yerden kesildi ve Wanda'nın yanına uçtu. Havadan ona doğru gelen Clint'e, zıplayarak bir tekme vurdu ve Clint, duvara yapıştı. Önce duvara çarptı, ardından düşüp yere çarptı. 

Kemiklerine bir şeylerin olduğunu hissediyordu. Cadı, onu büyüsü ile tekrardan havaya kaldırdı ve onun kollarını ve bacaklarını açarak duvara yapıştırdı, sabitledi. Dibine kadar geldi, yüzünü inceledi, "Gördüğüm en çekici yaşlı adamsın." Eliyle ona dokundu ve geçmiş anılarını gördü, gençliğinde ne kadar yakışıklı ve karizmatik olduğunu gördükten sonra, başka bir gözle bakmaya çalıştı adama.

Onu öpmek için yaklaştı ama son anda kendini geriye attı. Ellerine baktı, kendine kendine konuşmaya başladı, "Wanda, ne yapıyorum ben? Hayır, evet, hayır. Olamaz! Bunu yapamam! Bucky!" Bunları söylerken kafasına bir sancı geldi ve diz çöküp çığlık attı, çığlığının şiddettini gittikçe arttırdı ve evdeki eşyalar yerinden oynamaya başladı

Clint, onu sakinleştirmek istedi, "Wanda, sakin ol. Kendine gel." Ayağa kalkan kız, saçlarının arasından dişlerini birbirine sürtüp tıslıyordu, ona ait olmayan, kalın bir ses ile, "Kes sesini!" diye bağırdı ve kaos enerjisinden oluşan, kanatları alevli bir şahini ona gönderdi.

Enerjiden oluşan şahin ona çarpınca patladı ve onu duvarın öbür tarafındaki odaya fırlattı. Girdiği oda banyo idi. Sırtını banyodaki fayanslara çarptı, ardından düştü ve kafasını da küvete çarptı. 

Wanda, gücünü kullanarak hemen dibine belirdi, gözleri kıp kırmızıydı. Büyüyle yeniden onu kaldırdı "Bana yaklaşma!" dese bile, onu yanağından öpmeye başladı. Kızın dudağı yanağından aşağısına inecek iken kendini geriye çekti. Tekrardan kendi kendine konuştu.

"Wanda, ne yapıyorsun! Hayır! Yapmam lazım, hayır lazım değil. Evet... Belki. Ne diyorum. Sen!"

Tekrardan Clint'in dibine girdi, yumruğunu sıktı, kız yumruğunu sıktıkça Clint'in nefesi kesilmeye başladı. Nefes alamayan Clint, yaşlı ciğerleriyle çok uzun süre dayanamazdı, "Wan,da." Kız, ağzından çıkan iki heceyi duyunca kükrer gibi bağırdı.

"Ne var!"

Bunu demesiyle Clint'in çevresinde dolaşan enerjinin bir kısmı jilet gibi keskinleşti ve Clint'in yanağını çizdi, sağ yanağı tamamen boydan boya çizilmişti. Kanamaya başladı. Wanda, tekrardan Clint'e yaklaştı, kadının ne yapacağı belli olmuyordu. Adam, kendi içinden onu öpmesi için dua etmeye başlamıştı aksi takdirde kız onu ortadan ikiye ayırabilirdi.

Ama Wanda ne onu tekrar öptü, ne de ortadan ikiye ayırdı. Büyüyü kullanarak onu tekrar duvara yapıştırdı. Biraz fazla sert yapıştırmış olacaktı ki, Clint, duvara çarptıktan sonra küvetin içine düştükten sonra kendi kendine mırıldandı, "Sen ve Bucky sırtımdan ne istiyorsunuz. Bir ay içinde bu ikinci oluyor. Daha yeni iyileşmişti."

Wanda, Bucky ismini duyduktan sonra, içinde tuttuğu gücü tamamen serbest bıraktı. Birden çok enerji topluluğu odanın içerisinde gezinmeye başlamıştı, kızın saçları büyünün yarattığı rüzgar akımı yüzünden dalgalanırken, içinde tuttuğu öfkeyi kelimelerine yansıtarak söyledi, "Bucky mi? Onun adını bir daha söyleme!"

Kızın bu deliliklerinden sıkılan Clint, bir şey yapması gerektiğini düşündü ama aklına yapabileceği bir şey gelmiyordu. Olduğu yerde dua etmeye başladı, dua ettiği sırada Wanda'nın bilinci yavaştan gitti ve küvetin içine, onun üstüne düştü. 

Gözleri kapandı, bayılmıştı. Clint, kızın saçlarına, boynuna dokundu. Bayılıp üstüne düştüğünü hissetmişti. Onu kaldırıp küvetin dışına attı. Ardından kendisi de küvetten çıktı ve onu kucağına alarak pencereye doğru yürüdü. 

Wanda gözlerini açtı ve Clint'in onu taşıdığını gördü. Adamın yüzünü inceledi, ciğer görmüş kedi gibi bakıyordu Clint'e. Onun ellerinden kurtuldu ve bacağını adamın beline sardı. Elleriyle de boynuna tutundu, Clint, kendini ondan kurtarmak isterken kızın fikri yine değişti ve Clint'i camdan dışarıya büyü ile fırlattı.

"Neden bunları bir daha hatırlattın ki?" Clint görmüyor olsa bile düşüş anını yeniden hissetmesi pek iyi gelmemişti. Wanda, oturduğu yerden kalkıp biraz daha yakınlaştı. Dizlerinin üstüne çöktü, eliyle çenesinden tutup kafasını kendisine doğru çevirdi, "Sadece, ne için özür dileyeceğimi hatırlamanı istedim."

Clint, Wanda'nın ona dokunduğu elini tuttu, kendinden çekti ve iki elinin arasına aldı, "Özür dilemek zorunda değilsin. O zamanlar akıl sağlığın yerinde değildi. Affedilebilir yaptığın şeyler. Sonuçta, o Wanda sen değildin. Şunu unutma. Eğer, sen, sen değilken ailemi öldürsen dahi seni affederim. Çünkü doğru olan bu."

Wanda, bu lafın içinde bir şey gizli olduğunu anladı, "Sanırım bu lafın içinde bir şeyi kast etmek istedin." İhtiyar okçu gülümsedi, "Belki kast etmek istemiş olabilirim, buna başkaları karar verecek artık."

Hala kızın elini iki eli ile kapamıştı, gerçi kızında ondan kurtulma gibi bir isteği yoktu. Sonuna kadar onun yanında kalabilirdi. "Bucky senin için hep bir baba olduysa, ben de amca mı oldum şimdi." Bunu duyunca şirin gülüşünü yaptı, Clint göremese de. 

"Evet, öyle oldu. Clint amca."

Kafasını sağ sola salladı yaşlı adam, "Bunu beğenmedim, en iyisi sen Clint demeye devam et." Aynı gülüşünü yapmayı sürdürüyordu kız, "Tamam o zaman, Clint." Konuşmaya devam ettiler. Devam etmiş olsalar da, bozulması çok da uzun sürmedi.

Birinin içeriye girmek için kapıyı tıklatması ile Wanda yeniden enerji formuna geçip pencereden çıktı, kapıyı tıklatan kişi hemşireydi, "Bay Barton, içeriye girebilir miyim, müsait misiniz?" Clint, "Evet," dedi sadece. Hemşire de direk içeriye daldı. Kontrolleri yapmak için gelmişti. Adamın dibine kadar geldi ve elindeki dosyaya bakıp sayfaları karıştırdı, "Evet, Bay Barton. Şimdi sizden..." Kadın lafını devam ettirmedi.

Clint, bir terslik olduğunu hissetti, kadın bir noktaya odaklanmış, düz bakıyordu. Bunu anlaması için görmesi gerekmiyordu, "Neresi dikkatinizi çekti hanım efendi." Kadın, eliyle gösterecekti ki, hastanın kör olduğunu hatırladı ve sesli belirtti, "Şu Okaliptüs bitkisi, size kim verdi bunu."

Kadının ne demek istediğini anlamamıştı, Okaliptüs bitkisi duymamıştı orada. Elini yatağın dibine uzattı, ardından yumuşak bir şeye temas edince, bunun toprak olduğunu anladı. Saksı toprağı, saksıyı tutup eline aldı. Dokunarak çiçeğin ne olduğunu anlamaya çalıştı, Okaliptüs çiçeği idi. Saksı da ise körler alfabesi ile, "Wanda'dan Clint Amca'ya" yazıyordu.

Yazıyı okuyunca gülümsedi, aldığı yere geri koydu, "Bir arkadaş vermişti de, kalsın burada bir şey olmaz." Hemşire kadın, omuz silkti, "Sorun değil, neyse. Kontrollere başlayalım."

"Ben geldim!" Adam, kapıdan girdi ve kapının yanındaki düğmeye bastı. Ev aydınlandı ve içeride kimsenin olmadığı kesinleşti, sırtındaki çantayı attı, "Doğru ya, kimse benim evimde kalmıyordu. Sonuçta 28 yaşında okçuluğu çok iyi olan insanların evinde kalınmıyordu. Sanırım öyle bir kanun var ve ben onu okumadım. Ama gözlerimden kaçmış olamaz, yoksa olabilir mi?" Salona girip koltuğa otururken bunları söylüyordu kendi kendine. 

Salon koltuğuna oturdu ve o gün yaptıklarını düşündü, "İntikamcılar ile geçirdiği birinci haftaydı. Oldukça, sıkıcıydı. Daha Shield üssünde bile kalmasına izin verilmemişti. Evine gelmişti ve yapacak hiç bir şeyi yoktu.

Ne yapacağını düşündü, aklına yapabileceği şeyleri getirdi. Ne yazık ki yapabileceği hiç bir şey yoktu. Kendi imkanları ile aldığı içi evi, içine koyacak eşyalara parası yoktu. Oldukça boş bir evi vardı. Salonda koltuk ve kilimden başka hiç bir şey yoktu. Koltuğa uzandı, beyaza boyanmış tavana baktı, "Tanrım, İntikamcılar ile bir hafta. Yıllarca o sirkte kaldıktan sonra sonunda kendime aile diyebileceğim bir ortam buldum. Sirkte benim ailem sayılırdı ama asla gerçek ailem olamamışlardı."

Elini kafasının arkasına koydu ve ayaklarını iyice uzattı, "Özellikle şu sürekli Bucky'nin yanında takılan kadın, şu ana kadar onun ki kadar yeşil gözlere sahip olan bir kadın görmemiştim. Sanki o gözlerin içinde olmam gerekiyormuş gibi hissettim."

Ayağa kalktı ve kendini yere attı. Şınav çekmeye karar vermişti, ellerini yere koydu ve ayaklarını birleştirdi, kendini yere yaklaştırmaya başladığı zaman kendi kendine konuşmaya devam etti.

"O kadın dışında, şu çekiçli eleman ve kör adam değişikti. Adamın çekicini kimse kaldıramıyormuş, çok saçma. Kesin bir hilesi vardır. Ben sirkten geliyorum. Oradaki herkesin bir hilesi vardı, izleyenler için ise o büyü iken, aslında olayın perde arkasını bilen sayılı kişilerden biriydim. O çekiçte kesinlikle bir hile olmalı."

Kendini yukarı atıp, havaya zıpladığı zaman el çırpmaya başladı.

"Kör adamda da hile olmalı, adam bildiğin görüyor. Nasıl kör olabilir o, bütün bir hafta boyunca sürekli gözlük ile gördüm onu. Kesin görüyor ama numara yapıyor. Biliyorum ben o işleri, o kesinlikle görüyor olmalı."

Bacaklarını açtı ve sağ elini sırtına koyup, tek eliyle şınavına devam etti.

"Kalkanlı, Yüz başı olan, bütün emirleri o veriyor. Sanırım ekibin lideri o. Ama kendini fazla beğenmiş gibi. Sirk sunucularına benziyor. Her ipin ucunu tuttuğunu düşünüyor. Ama bu takım işidir. Ben sirkten gelme adamım, bu işleri biliyorum."

Sol elini sırtına aldı ve sağ eli sürdürdü şınavını.

"O Bucky ise daha dördüncü günden yayımın ipini kesti. Adam fazla hızlı, olması gerekenden çok daha hızlı. Bir insanın o kadar hızlı olması imkansız. İnanılmaz yeşil gözlü olan kadın bana onun çok kuvvetli, güçlü bir insan olduğunu söyledi. Ama ben sirkten gelme adamım bu işleri bilirim. Her kuvvetliyim diye gezen gerçekten kuvvetli olmuyor. Sonuçta balonda kocaman ve büyük ama en ufak iğne ile patlar."

Ayağa kalktı ve tavandaki küçük boruya zıplatıp tutundu ve barfiks çekmeye başladı. 

"Acaba o tek gözlü elemanın göz bandının altındaki gözü sağlam mı? O yeşil gözlü kadının adı... Ha, Natasha, Natasha bana onun hakkında bir şey söylemedi, adam çok ilginç biri, tek gözünde göz bandı var. Bana biraz korsanları andırdı. Biz de onun tayfası oluyoruz sanırım. Zaten uçan gemi vesaire şeylerden bahsettiler. Uçan gemi diye bir şey olamaz. Ben sirkten gelme adamım, bu işleri bilirim, uçmak dediğimiz şey, ince iplerden ibarettir. Ne kadar yüksekten uçarsan o kadar sert düşersin."

Sol elini bıraktı, sadece sağ eliyle çekiyordu kendini yukarıya. Artık yorulmaya başlamıştı.

"Bir de o isimleri nereden buluyorlar acaba. Daredevil mesela, adam neden şeytan olmaya meraklı. Şeytan nasıl iyi olsun. Dareangel olması lazım onun, melekler iyilik yapar şeytan değil. Ayrıca ekipteki kimse turşu sevmiyor, o yüzden çevrede hiç turşu bulamadım. Neyse ki benim evimde oldukça turşu var. En azından onlar sevmediği için onlara ikram etme zorunluluğundan kurtuluyorum. Hepsi benim!"

Adam sağ elini bıraktı ve yere düştü. Kollarını sallayıp kendine geldikten sonra mutfağa doğru yöneldi, "Şimdi bol malzemeli sandviç yeme vakti!"

--------------------------------------------

Evet, bir ScarletHawk bölümünün daha sonuna geldik. Umarım sevmişsinizdir. İki bölüm sonra kurgu bitiyor bunu bir daha hatırlatayım.

Alttaki kolajda, Clint'in en yaşlı hali, orta yaş hali ve genç yaş hali bulunmaktadır.

Umarım bölüm içindeki gönderme anlaşılmıştır, iki gönderme de. 

Kendinize iyi bakın, hoşça kalın, yorumlarınızı esirgemeyin. Oylarınızı unutmayın.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro