Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

2. Yabancı

New Jersey, ABD, 2,5 yıl önce.

İki genç beden...
İki arkadaş...
İki farklı koca hayat...
Hayata dair umutları olan gencecik iki adam...

Yaklaşık bir buçuk yıldır bedenleri makinelere bağlı haldeydiler.

Oğlunun elini tutan orta yaşlardaki adam yorgundu. Uykusuzluktan ya da yemek yemeyi unutmuş olmaktan değildi bu yorgunluk, geçen bir buçuk yılın getirisiydi. İçerisinde acıyı, hüznü, kederi, umudu ve umutsuzluğu birlikte barındırıyordu.

Hasta bakıcı Martha Gibbs adamı izlerken hüzünlüydü. Tam beş yıldır bu meslekteydi ve son bir buçuk yıldır ise komada olan bu iki gencin bakımıyla o ilgilenmişti. Geçen bu kadar zamandan sonra ailelerinin üzüntüsünü paylaşmamak elde değildi.

Tam beş ay önce hastalardan biri pes etmişti ancak beyin ölümü gerçekleşmesine rağmen babası oğlundan bir türlü vazgeçmemiş, sanki bir gün tekrar sesini duyabilecekmiş gibi bedenini hayatta tutmaya devam etmişti. Ancak bitkisel hayattan ne yazık ki geri dönüş yoktu ve sonunda adam gerçeği kabullenmiş, oğlunun gitmesine izin vermişti. Her şey bugün sona erecekti.

Diğer genç için de farklı bir son olmadığını biliyordu Martha. Koma hali en fazla bir yıl sürerdi. Daha fazlası tekrar hayata tutunmasına imkan vermezdi. Eninde sonunda onun ailesi de böyle bir karar vermek zorunda kalacaktı.

Cam kapı küçük bir 'bip' sesi ile açıldı ve Doktor Harper içeri girdi. Bir eli cebinde, diğer elinde ise gerekli evraklar vardı.

"Onlar için elimizden geleni yaptık." Dedi ifadesiz bir yüzle hareketsiz yatan iki genç bedene bakarak. Beden... Onlar artık sadece bir bedendi.

Doktorların neredeyse hepsinin aynı duygusuz ifadeye sahip olduklarını fark etmişti Martha çalıştığı süre boyunca. Mesleğinin başındayken bu durumu acımasızca bulurken artık olması gerekenin bu olduğunu biliyordu. Hislerle hareket edildiği taktirde bir insanı kesip biçip, ardından dikebilmek nasıl mümkün olurdu ki?

"Elinizden geleni yaptığınızı biliyorum." Dedi adam. "Şimdi ben de olması gerekeni yapmaya hazırım."

Doktor Harper imzalanması gereken belgeleri uzattı ve adam sanki yavaş davranırsa her an kararından vazgeçecekmiş gibi bir çırpıda imzaladı.

Genç adamın bedenini hayatta tutan makinenin fişi çekildiğinde odaya tam bir ölüm sessizliği hakimdi. Babası akan bir damla yaşın ardından gözlerini yumdu ve hasta bakıcı Martha kendi dolan gözlerini gizlemek için kafasını sol tarafa çevirdi.

İşte tam o anda artık herkesin ümidini kestiği o şey oldu. Diğer hastanın sol işaret parmağı kıpırdadı!

Martha şaşkınlıkla gözlerini kırptı. Parmak tekrar yavaşça titredi. Yanlış görmemişti

"Doktor Harper!" Diye heyecanla seslendi arkası dönük olan doktora, "Bay Foster parmağını kıpırdattı!"

İstanbul, günümüz

Kafamı açmamı sağlayan kısa duş sonrası aşağı indiğimde annemi elinde çekiçle mutfak döşemelerinde uğraşırken buldum. Beni uyandıran sesin kaynağı belli olmuştu.

"Bu döşemeler iyice eskidi." Diye söylendi yerinden kalmış olan bir köşeye daha çivi çakarken. "Salonun hali de buradan farksız değildi."

Bence evi olduğundan karanlık gösteren bu eski moda koyu ahşap döşemeler çoktan ömrünü doldurmuş ve değiştirilmesi gerekiyordu ancak iki katlı bir evi yeni parkelerle kaplatmak bir hayli maliyetliydi ve annem bunu olabildiğince erteliyordu.

"Bence artık onları yenilemenin vakti geldi anne. Yoksa yakında her yer çakılmış çivilerle dolu olacak."

Annem itiraz etmedi ancak onaylamadı da. Kafasında tahmini bir hesap yaptığını tahmin etmek zor değildi.

Evimiz dışarıdan oldukça şirin ve bakımlı gözükmesine rağmen içi pekte öyle değildi. Uzun yıllardır ayaktaydı ve bu sebeple ki birkaç yılda bir su ya da elektrik tesisatında bir arıza çıkardı. Her kış çatısı akardı. Neyse ki geçen yaz çatıyı baştan aşağı tamir ettirdiğimizden bu kış öyle bir problem yaşamamıştık ancak bu bize fazlaca maliyetli olmuştu. Mutfak lavabosu birkaç ayda bir tıkanırdı. Ayrıca her ne kadar sık sık sağlamlaştırsakta yine de mutfak dolaplarının vidaları bir şekilde gevşemeyi başarıyordu. Üst kata çıkan ahşap merdivenin iki basamağı rütübetten dolayı biraz şişmişti ve eğer bilmeyen biriyseniz oraya takılma ihtimaliniz çok yüksekti.

Aslında bu evi satabilirdik. Eski olmasına rağmen bütününe bakıldığında hala sağlam ve tüm bu tadilat işleri olmasa oldukça büyük ve kullanışlı bir evdi. Alan kişi harcamaları göze alıp masraf etse oldukça lüks ve konforlu bir hale getirebilirdi. Ayrıca oldukça geniş ve şirin, elden gecirilse eve ayrı bir cazibe katacak bir bahçesi vardı. Bu haliyle bile oldukça para ediyordu. Kendimize o parayla daha küçük, yeni ve sorunsuz bir daire alabilirdik. Ancak buna annem hiç istekli değildi ve açıkçası ben de... Çok sorun çıkardığı zamanlarda defalarca satsak mı acaba diye düşündüğüm çok olmuştu ama burayla manevi bir bağımız vardı. Dedeme ve babaanneme dair anılarım vardı bu evde. Çok eskiydi ama yine de unutamadığım bir rüya gibi aklımın bir köşesindeydiler işte. Ayrıca babama dair tüm hatırladığım şeyler de buradaydı. Ben henüz on iki yaşımdayken bir kalp krizi sonucu vefat etmişti babam ve sonuç olarak annem ve ben kalmıştık. İkimiz de sanki sessiz bir anlaşma yapmış gibi evde mümkün olduğunca değişiklik yapmamaya çalışıyorduk. Salondaki o eski moda kadife kaplı kanepe değerliydi çünkü babamı o koltukta hatırlıyordum. Kitaplığın bulunduğu okuma köşesindeki sallanan sandalyenin derisi yıpranmıştı ve değişmesi gerekiyordu ama o zaman farklı görünecekti. Ben aynı olmasını istiyordum çünkü farklı gözükürse bir daha o koltuğa baktığımda babamın orada oturup kitap okuduğu anları hatırlayamamaktan korkuyordum. Herşey aynı kalmalıydı.

Bahçedeki çınar ağacının dallarına asılı olan babamın beni salladığı salıncak bile on yıl geçmesine rağmen hala aynı yerinde duruyordu.

"Oyalanma da kahvaltını yap" dedi annem çayları doldururken. Kafamdaki düşünceleri uzaklaştırmaya çalışırken masaya oturdum. Ben çalıştığım günlerde kahvaltıyı annem hazırlardı.

Hala zonklayan başım için bir ağrı kesici aldığımda annem de söylenmeye başladı.

"İçme diyorum sana şu zıkkımı. Kendine zarar vermekten başka bir işe yaramıyor işte."

Birazdan pubda çalıştığım için şikayet edecekti. Ona göre alkollü bir mekanda çalıştığım için içmeye bu denli alışmıştım ve kendime başka bir iş bulsam bu sorunum hallolacaktı.

Mutfağın sokağı gören perdesi açık penceresine gözüm kaydığında çatalımın parmaklarımın arasından kayıp düştüğünü hissettim. Annemin şikayet eden sesi sanki bir sinek vızıltısı kadar zayıftı ve hızla atan kalbimin sesi kulaklarımı uğuldatıyordu.

Cihan'ın evinin önünde siyah bir jeep duruyordu! Yıllar sonra ilk kez!

Bedenim benim kontrolüm dışında kalktı ve koşmaya başladı. Kapıyı açıp bahçenin kayrak taşlı yolunda koşarken tökezledim ama neyseki düşmedim.

Birisi gelmişti. Görmeliydim.

Duraksamama neden olan şey elindeki koliyi merdivene indirip bana doğru dönen adam oldu. Cihan degildi. Babası değildi. Lanet olsun ki tanıdığım bir arkadaşı bile değildi!

Şaşırmış gibi görünen bir ifadeyle bana bakan adam uzun boylu ve yapılıydı. 1.90 a yakın gözüküyordu. Koyu renk kotu ve haki yeşil tişörtünün altında sporla şekillendirdiği bir vücut olduğu çok belliydi.

Yüzü birkaç günlük bir kirli sakalla çevrelenmişti. Bir elini koyu kumral dalgalı saçları arasından geçirirken yeşil gözlerini benim üzerimden çekmemişti.

"Selam" dedi İngilizce konuşarak. O an görüntüsünün aslında buram buram yabancı olduğunu bağırdığını fark ettim.

Bende aynı şekilde selam verdim. Ne diyeceğimi bilmiyordum, özellikle de peluş ev terliklerimle yolun ortasında dikilirken ve o da bana şaşkın şaşkın bakarken.

"Bir problem mi var?" Diye sordu.

"Hayır, hayır." Kafamda İngilizce seviyemi ölçüyordum ve neyse ki hala gayet iyi durumda olduğunu fark ettim.

"Sadece merak ettim, burada yıllardır kimse oturmuyor." Yere indirilen kolilere baktığımda içimde buz gibi bir his oluştu. Bu adam buraya taşınıyor gibi görünüyordu.

"Yeni satın aldım." Dedi adam. Bunun üzerine sanki dizlerinin bağı çözüldü ve yere yığılacakmışım gibi hissettim. Cihan'la aramda hissettiğim son bağ kopmak üzereydi. Hatta belki kopmuştu bile.

"Merak ettim de, evi kimden aldın?" Acaba istesem numarayı verir miydi? Cihan'ın babası Fahri Amca'ya ulaşmamın bir yolu var mıydı?

"Emlakçıdan." Dedi adam. Üç yıl önce kendi adına almış ama hiç gelip oturmamış. Geçen ay da tekrar satışa çıkarmış. Yani bana anlattığı buydu."

Üç yıl! Üç! Demek gerçekten temelli ayrılmışlardı ve bunu sessiz sedasız yapmışlardı. Ben ben bir umut geri dönmelerini beklerken onlar bu evi çoktan satmışlardı!

"Bir problem olmadığına emin misin?" Diye sordu adam. Sanırım ona göre fazlaca meraklı davranmıştım.

"Hayır, hayır." Gülümsemeye çalıştım. "Burası ufak bir yer ve her zaman yeni birileri taşınmıyor. Bu yüzden merak ettim. Bir şeye ihtiyacın olursa karşı eve oturuyorum" dedim aklıma ilk gelen şeyi söyleyerek. Adam da gülümsedi.

"Ben Rick Foster" dedi elini uzatarak. Uzandım ve onun eline göre fazlasıyla küçük olan elim avucunda kayboldu.

"Mercan Akça."

Elim onun elinde gereğinden fazla uzun olduğunu düşündüğüm bir süre boyunca kalırken adamın gözleri direkt olarak gözlerime kitlenmişti. Yüzümü incelediğini hissediyordum. Bu hoş bir hareket değil, hatta rahatsız ediciydi ancak rahatsız hissetmekte ziyade utandığımı hissettim. Ağzımın kenarında yemek bile kalmış olabilirdi belki de. Öyle olmamasını umudum.

"Sonra görüşürüz" diyerek elimi çektim.

"Görüşürüz" dedi adam.

İlerleyip bahçeyi geçip evin kapısının önüne geldigimde hafifçe kafamı çevirip baktığımda adamın hala beni izlemekte olduğunu gördüm. Garipti.

"Neler oluyor? O adam kim?" Diye sordu annem tekrar mutfağa geldiğimde. Her şeyi pencereden izlemişti elbette.

"Yeni komşumuz Rick. Bir yabancı." Dedim kendime yeni çay doldururken.

"İlginç, daha önce yabancı bir komşumuz olmamıştı." dedi annem. "Nereliymiş?"

"Bilmiyorum."

Bildiğim tek şey Cihan'ı bir daha asla göremeyecek olduğumdu. Bu duyguyu dört yıldır ilk kez bu kadar güclü hissediyordum.

Bölüm sonu.

Herkese iyi geceler. Hikayemiz yeni başladı ve okuyanlar ufak tefek yorumlarla fikir belirtip destek olurlarsa çok sevineceğim gerçekten.😄 Hoşçakalın. 🖐️

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro