Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bana İtaat Et


Düzenlemelerle 3.600 kelimelik bir bölüm oldu. Umarım seversiniz,oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Sevgiler 😍😊

_____________________


Kasıklarımdaki tatlı sızıyla tetiklenmiş, buram buram içime dolan huzurla gülümseyerek uyandım yeni güne.

Dün gece mükemmel bir rüya gibi geçmişti.

Yavaşça doğrulurken,elim istemsizce çift kişilik yatağın yan tarafına gitti.

Hissettiğim boşluk,duygusal huzurumu içine hapsedip yüzümün düşmesine neden oldu.

Bay Gabriel'in dün geceden sonra yanımda yatacağını düşünürken bomboş ve sopsoğuk bir yatak moralimi alt üst etmişti.

Aramızdaki şehvete dayalı ilişkiyi daha dün gece başlatmışken ve istediklerimizi de birbirimizden aldıktan sonra en azından yanımda yatmasını istemiştim.

Ondan aşk,sevgi gibi bir beklentim asla yoktu ama duygusal boşluğa düşmüştüm. Sevişince insanlar  birlikte uçurumdan aşağı yuvarlanır,sabaha kadar birbirlerine kenetlenerek kendilerine gelirlerdi.

Ve ben kendime gelememiştim.

Şehvetle şaha kalkan duygular insanda orgazm anından sonra büyük bir boşluk,zayıflığa dönüşüyordu.

Bana kalırsa seviştiğin kadının yanında kalmak da anlaşmaya dahil olmalıydı.

Benimle en güzel şekilde sevişip  ortadan kaybolacaksa gidip kendine bir fahişe tutmalıydı.

Sinirle üzerime bir şeyler geçirip ayaklarımı sürüye sürüye aşağıya indim.


Mutfağa girip bir bardak su içtim,yanağımdan süzülen yaşı fark ettiğimde derin bir soluk verdim.

Lanet olası hormonlarım biraz olsun normale dönemez miydi?

Elimin ucuyla gözyaşımı silerken dış kapıdan gelen açılma sesiyle arkamı döndüm.

Bay Gabriel,kontrollü gülümsemesiyle yanıma gelirken sanki az önceki duygusal karmaşama reset atılmış gibi gülümsedim.

-'Günaydın Adeline,tahminimden erken uyanmışsın.'
Bay Gabriel elindeki karton poşeti mutfak masasına bırakıp,sandalyeye oturdu.

-'Günaydın Bay Gabriel,iş için erken kalkmaya alışkınım.' Dedim ve kahve hazırlamak için tezgaha yöneldim.

Bu arada Bay Gabriel'i can kulağıyla dinleyerek takip ediyor,göz ucuyla yan bakışlar atmayı da ihmal etmiyordum.

-'Ben de yürüyüşe çıktım. Gelirken de sevdiğim bir pastaneden poğaça aldım.' Hışırtıların ardından gelen mis gibi kokuyla elimi çırparak yerimde zıpladım,ardından Bay Gabriel'e döndüm.

-'Mükemmel kokuyorlar Bay Gabriel,çok teşekkür ederim.' Dediğimde kaşlarını çattı.
-'Poğaçaları sana almadım ki.' Dedi bariton sesiyle.

Dudaklarımı sarkıtıp,kahve makinesine dönmüştüm ki 'Ufaklığa aldım.' Dediğinde gülümsedim.
Çocuk gibi sevindiğimi belli etmemek adına sırıtık yüz ifademi yok edebilmek için yanaklarımın içini dişledim.

Kahveleri bardaklara koyup tepsiye yerleştirdikten sonra servis ettim. Ardından buzdolabından kahvaltılıkları çıkarıp masaya yerleştirdim.

-'İstediğiniz özel bir şey varsa hemen hazırlayabilirim Bay Gabriel. Omlet ya da başka bir şey?' Dediğimde olumsuz anlamda başını salladı ve kahve kupasını büyük eliyle sararak kavradı. Damarları belirginleşmiş,eşsiz bir manzara oluşturmuştu.

Sanat eseri gibi bu manzarayı dikkatle en ince ayrıntılarına kadar inceleyerek,seyredebilirdim.

Kolunu kaldırdı.

Koyu pembe dudakları acı kahveyi arasına kabul ederken yutkundum. Bakışlarımı biraz yukarılara çektiğimde Bay Gabriel'in de bana baktığını görmemle gözlerimi kaçırdım.

Ağız sulandırıcı görünen poğaçalara uzanırken bir elimle karnımı okşadım. 'Oğlum, bak Bay Gabriel sana ne almış?

Bakalım sevecek misin?' Dedikten sonra elime aldığım kaşarlı poğaçanın neredeyse yarısını tek ısırıkta mideye indirdim.

Bay Gabriel'in oğlumla konuştuğun sırada dudakları kıvrılmıştı.

İştahla kahvaltımı ettikten sonra çatalımı tabağa bıraktım.

-'Bay Gabriel,ne zaman gideceksiniz?' Dediğimde çenesi gerildi. Baş parmağının ucuyla çenesinin üstüne dokunurken sordu. 'Ne çabuk sıkıldın benden?' Derken sesi gibi,ifadesi de oldukça ciddiydi.

Yanlış anlaşılmamak için hemen 'Sadece sizinle beraber ben de evden çıkmak istiyorum. Burada kalamam.' Dediğimde sıkıntılı bir nefes verdi ama yüzünde az önce oluşan tehlikeli ifade yok olmuştu.

-'Niye?' Diye sordu,sakince. Çatalını benim gibi tabağına bırakmış, tabağını hafif öne itelemiş ve önünde oluşan boşluğa dirseklerini koymuştu.

Her zaman dürüsttüm. Yine dürüst olacaktım.

-'Bay Gabriel ben buraya Carol'un evi olduğunu düşünerek geçici bir süreliğine yerleşmiştim,onunla arkadaş olduğumuzu düşünmüştüm. Tabi evinde karşılıksız kalamazdım çünkü benim hayat prensibim emeksiz yemek olmaz. Ona ücretsiz hizmetçilik yapmayı ya da çeşitli işlerde çalışarak kira vermeye karar vermiştim.

Ama dün her şeyin arkasında sizin olduğunuzu öğrendim. Ben sizin için bir şey yapacak kapasitede değilim. Zaten hizmetçiliği bile beceremiyorum. O yüzden burda kalamam.' Dedim. Sakince beni dinlemişti.

-'Hayatta kendini layık gördüğün yer bu mu... Hizmetçilik?' Dedi,vurgu yaparak.

-'Tabiki değil. Ama tek yapabildiğim daha doğrusu yapabildiğimi sandığım şey bu.

Okuduğum bölüme uygun mesleği yapma hakkı  bana verilmedi. Ben de severek yaptığım bir mesleğim olsun isterdim,her gün aşkla işe gideyim isterdim ama olmadı.

İnanın denedim.

Hizmetçilik,garsonluk,bulaşıcıklık ne derseniz deyin benim kendime layık gördüğüm değil hayatın bana layık gördüğü şeyler. Ben sadece bunu kabullendim.

Dediğim gibi bu evde kalamam,hiçbir emek harcamadan hazıra konamam. Eğer aramızdaki anlaşmayı devam ettirmek isterseniz gelip giderim neticede kadınsal ihtiyaçlarım var ama istemezseniz de benim için problem yok.'

Bay Gabriel parmaklarını birbirlerine kenetledi.

Gözlerini kısarak konuştu. 'Olmaz Adeline. Hiçbir yere gidemezsin de çalışamazsın da. Senin ve bebeğinin dinlenmesi gerek. Atlattığın kazaya rağmen bebeğinin yaşaması bir mucize yoksa onu istemiyor musun?' Dedi,sakince tok sesiyle.

Olumsuz anlamda başımı salladım. 'Hayır,asla. Oğlum beni hayata bağlıyor. Onsuz yapamam.' Dedim. Onu kaybetme düşüncesi bile kalbime bıçaklar saplıyordu.

-'O zaman anlaşmamıza yeni bir madde ekliyorum. Burada kalacaksın ve kendince bedel ödemeye çalışmayacaksın.

Dünya'nın düzeni yüzde otuz emeksiz bir yere gelenler yüzde 5 emeğiyle bir yere gelenler,yüzde altmış beş de köpek gibi çalışıp çabalayıp da bir yere gelemeyenler üzerine kurulmuştur.

Senin yarın burada kalmak için bulaşıkçılık yapmaya başladığını düşünelim sabahtan akşama kadar kıçını yırtıp kazandığın iki kuruşa benim ihtiyacım mı var?

Ya da başka bir yerde kalmaya başladığını düşünelim sürüne sürüne hayatını devam ettirmeye başladın. Hadi kendini de benimle kaçamak yapmayı kar sayarak birkaç ay oyaladın sonra ne olacak?
Söyleyim, sonra kendini tükürmeye iğrendiğin yerlerde bebeğinle bir başına bulacaksın.

Bu Dünya emek verenlerin hak ettiğini yaşayamadığı bir yer sen o yüzde beşlik dilime girecek kadar şanslı değilsin Adeline.

Benimle ol,rahatına bak. Sana sunduklarımın tadını çıkar. '

Boğazım düğümlenirken dudaklarımı ısırdım.
Başımı olumlu anlamda salladım,Bay Gabriel'in yüzüne bakmadan.

-'Haksız kazanç kulübüne hoş geldin Adeline.' Dedi ciddiyetle,birden yerinden kalkıp bana doğru gelmesiyle kalp atışlarım hızlandı. Kaşlarımı çatarak ona baktım.

Beni tek hamlesiyle güçlü kollarının arasına aldığında çığlık attım.

-'Ne yapıyorsunuz Bay Gabriel?' Diye sordum. Resmiyetten ben de hoşlanmıyordum ama ona adıyla hitap etmemi kendisinin istemesini bekliyordum. O zamana kadar da o benim için Bay Gabriel olarak kalacaktı.

-'Anlaşmamızı uygulamaya gidiyoruz.' Dedi,boğuklaşmış bariton sesiyle.

Ensesinden tutup,başımı boynuna gömdüm.

Çok güzel kokuyordu.

Gülmeye başladım. Yaptığı fevri hareket hoşuma gitmişti.

Yukarı çıkıp beni yatağa yatırdı,doğrulup üzerimdekileri çıkaracakken 'Dur.' Dedi.

İstemsizce kaşlarımı çatarak 'Neden?' Diye sordum.

-'Amacım apar topar yapılmış seks değil Adeline,Karezza. Sana tapınmak istiyorum.'

Oysa ben salt seks yapmak istiyordum. Patır kütür.

Üzerime doğru eğilirken nefesim kesildi. Kalbim son hızda atmaya başladı.

Nefes alabilmek için dudaklarım araladım. Bakışları anında dudaklarıma kaydı.

Beni öpmesini beklerken,çenemde hissettiğim ıslaklıkla irkildim.

Bay Gabriel çene çizgimi boylu boyunca yalamıştı. Bu hareketi oldukça iç gıdıklayıcıydı.

Alfa bir adamın o mükemmel işlevli diliyle tenime dokunması inanılmazdı.

Kasıklarım karıncalanıyordu.

Çenemi öptü. Yüzümün kenarlarına teker teker öpücük kondurmaya başladı.

Bu temaslar tahrik ediciydi ama aynı zamanda ruhumu okşuyordu sanki.

Yavaş yavaş yüzümün yukarılarını bulan dudakları burnuma geldiğinde hafifce ucunu dişledi. İnledim. Bu acı inlemesi değildi,tamamen zevktendi.

İnsan yüzü çok seksi alfa bir adam tarafından öpülüyor ve burnunun ucu dişleniyor diye tahrik olması normal miydi?

Zevkle gözlerimi kapattım.

Boynumu öperken hafif çıkardığı dili tenime temas ediyordu.

Başımı geriye atarken,vücudum yay gibi gerilmişti.

Kulaklarıma 'Sakin ol.' Diye fısıldarken bacaklarımı birbirine bastırmaya çalıştım ama diz kapaklarımda hissettiğim baskı buna engel oldu.

Acelesiz dokunuşlarla boynumu emmeye ve yavaşça yüzümü okşamaya devam etti.

Üzerimdeki geceliği beni nazikçe kaldırıp, sakince çıkardı.

Çıkarırken dokunduğu her yer alev almıştı.

Onu içimde hissettmeye ihtiyacım vardı,yavaşlığı çıldırtıcıydı.

Sütyensiz göğüslerimin hazla dikleşmiş uçlarını emmeye başladı. Darbeleri yavaş ama oldukça yoğundu.

Bu adam mucizenin ta kendisiydi. Yavaş da olsa hızlı da olsa hazzı iliklerime kadar yaşatan bir ayaklı seks tanrısıydı.

Bacak aram sırılsıklam olmuştu o ise eliyle ovuşturduğu göğüslerimin her bir santiminin tadına bakmakla meşguldü.

Bacaklarım aralıktı,Bay Gabriel sol yanımdaydı. O mükemmel bedenini üzerimde,içimde hissetmek istiyordum.

Bacaklarımı kapatmak istediğimde tekrar ikiye ayırdı,dokunuşları yine nazikti.

Bu sefer tam da istediğim gibi oluşan boşluğun arasından üzerime uzandı. İki göğsümün ucuna da birer öpücük kondurdu.

Kollarından aldığı destekle hafif doğruldu ve karnıma doğru ıslak tutku öpücüklerini kondurmaya başladı.

Aldığım zevk acı vermeye başlamıştı. Artık tatmin olmak istiyordum. İnlemem oldukça yüksek tonda dudaklarımın arasından firar ederken kalçalarımı kaldırıp Bay Gabriel'in kıyafetlerinin üzerinden beline sürtündüm arsızca gözlerine bakarak.

Güldü. 'Rahatlamak mı istiyorsun?' Diye sorduğunda hemen başımı salladım.

Otoriter sesiyle 'Daha değil.' Dedi. Bacağımı tutup hafifçe büktü. Ve kendine yaklaştırdı. Ayaklarım kirli sakallarına temas ederken... Ah! Tanrım! ayak parmaklarımı dilinin ucunu gezdirerek öpmeye başladı.

İlk defa az önce Bay Gabriel tarafından böyle öpülmüştüm.

Ayaklarıma dokunması fikri bile bana normalde iğrenç hissettirirken, öpülmesinin böyle mükemmel hissettirmesi hiç adil değildi.

Ayak tabanlarımdan yukarıya doğru tüy kadar hafif ama ateş topuna basıyormuşçasına yakıcı dokunuşlarıyla kendimden geçerken,zevkle kapanmak isteyen gözlerime bu sefer karşı koyuyordum. Ve direk gözlerimin içine bakan Bay Gabriel'e korkusuzca karşılık veriyordum.

Ayağımın üstünden başlayıp yukarılara doğru çıkarak öpücüklerini seri bir şekilde kondurmaya başladı.

Hızını artırması işime geliyordu çünkü biraz daha oyalanırsa bacak arama hiç dokunmadan orgazm olacaktım.

Üst bacağımın iç kısımlarını baş parmağıyla okşadığında gıdıklanarak gülmeye başladım.

Bay Gabriel'in ciddiyeti bir an için kaşlarının havalanıp,dudaklarının hafif kıvrılmasıyla bozulsa da eski ifadesine kavuşması uzun sürmedi.

Tekrar iki eliyle bacaklarımın iç kısımlarına dokunmasıyla güçlü kahkahamın sesi odayı doldurmuştu.

-'Lütfen yapmayın Bay Gabriel,çok gıdıklanıyorum.' Dedim nefes nefese. Rahatsız oluyordum.

Bay Gabriel sanki beni duymuyormuş gibi hiçbir tepki kırıntısı göstermeden aynı yere dokunmaya devam etti.

Biraz daha yukarılara çıkardığı elleri kahkahamı kesmeme,en diplerimden dışarı çıkıp rahatlamak isteyen arzunun duvarlarımı çığlık çığlığa yumruklamaya başlamasıyla son buldu.

-'Lütfen bana dokunun Bay Gabriel.' Dedim neredeyse ağlayacakmış gibi çıkan sesimle.

-'Zaten dokunuyorum Adeline.'derken seri bir hareketle doğrulup,tişörtünü üzerinden attı. Ve yakıcı gülümsemesini sundu bana.

-'İstediğim yere dokunmuyorsunuz Bay Gabriel. Neden bu kadar çok kıyafet var?' Diye mızmızlandım. Parmağımla pantolonunu ve sırılsıklam olduğu için iyice kadınlığıma yapışarak rahatsızlık veren külodumu işaret ederek.

Bay Gabriel birden ayağa kalktı. Kollarını birleştirdi ve bana keskin bakışlarını sunduğunda ürkerek titredim.

Sinirliydi,hem de fazlasıyla.

-'Adeline ben seninle seks anlaşması yapmadım.' Dedi bariton sesini yükseltip,tüm kelimelerinin her birine vurgu yaparak.

-'Karezza anlaşması yaptım. Benim anlaşmam benim kurallarım! Ve sen de kabul ettin kurallarıma uymak zorundasın.' Diye kükrediğinde korkuyla kalkıp yatakta geri gitmeye başladım.

-'Anladın mı?' Diye bağırdı.

Bu sefer gözleri öfkeyle koyulaşmış,ip iri olmuştu. Korkuyordum.

Ne yapmıştım ki ben de böyle sinirlenmişti?

Ağlamaya başladım,o benden onaylayan cevabımı beklerken.

'Allah'ım yardım et ne yapacağım şimdi ben? Çok korkuyorum.' Dedim kısık sesle,anlamasın diye Türkçe konuşarak.

-'Benim kurallarımı uygulayacak,kendini bana bırakacak ve rahatına bakacaksın.' Diye cevap verdi,düzgün Türkçesiyle.

Gözlerim şokla aralandı.

-'Şimdi ağlama ve yat şuraya.' Dedi,yine Türkçe.

Ben nasıl bir belaya bulaşmıştım?

Yoksa sadece abartıyor muydum?

Kaçışım yoktu. Karşımdaki saldırıya geçmiş bir kurda dönmüş adamı delicesine arzularken beni korkutacağı ve baskı altına almaya çalışacağını hiç düşünememiştim.

Her zaman mükemmel görünen ambalaja aldanmamak gerekiyordu. Nasıl böyle yüzeysel olabilmiştim?

Hem onun ihtişamlı yaşantısı ve alfa kişiliği altında eziliyor,kendim olamıyor hem de adil oynanmayan oyununda hormonlarımın kurbanı olarak kabul ettiğim bir anlaşma yüzünden yönetilmek isteniyordum.

Bir an hizmetçilik yapsam ama özgür olsam daha iyi olurdu diye pişmanlık duydum ama artık her şey için çok geçti.

Bana parçalayacağı bir av gibi bakan bu adama vazgeçtiğimi söyleyip öylece gidemeyeceğimi biliyordum.

Alfa aurası bunu bana hissettiriyordu.

Yattım.

Bay Gabriel karanlık gülümsemesini yüzüne yerleştirdi ve yatağa gelip,bacaklarımın arasına girdi.

Daha hiçbir şey yapmadan kadınlığım kasılmaya başlamıştı.

Daha fazla kendimi kandırmanın alemi yoktu şu an Bay Gabriel'in altında yatıyor olmamın sebebi korkuyor olmam değil onu her bir zerremle isteyen arsız tarafımın ağır basmasıydı.

Benimle nasıl olursa olsun cinsel temas kurmasını umarsızca istiyordum. Onun yanındayken arzu bedenimi ele geçiriyordu.

Yoksa ben korkusuzdum,burdan 'Anlaşma koşullarını bilmiyordum. Sizin öfke kontrolü sorununuza ve bitmek bilmeyen ön sevişmenize dayanamayacağım.' Diyerek gitsem bana ne yapabilirdi?

Kaybedecek neyim vardı?

Bebeğimi öldürmeye kalksa birlikte ölürdük,ölümden korkmuyordum zaten daha 3 hafta önce ölümün kıyısından dönmüştüm.

İşkenceden mi korkuyordum?Hayır!

Her yerim kesilirken bağırmamıştım bile.

Fiziksel dayanıklılığım çok güçlüydü, aslında psikolojik olarak da kontrollü ve güçlüydüm.Eskiden.

Simon'la ilk firemi vermiştim. Hayat bana hayal kırıklıklarını sunduğunda, hayatım boyunca bok çukurlarından çıkamayacağımı anladığımda kendi irademi kendim çökertmiş ve bambaşka ketum,pısırık,sesini çıkarmayan biri olmuştum.

Hayatın bana biçtiği rolü oynuyordum.

Güçlü olmak her koşula uyum sağlamaksa evet hala güçlüydüm.

Ama benim için gücün tanımı bu değildi, benim için güç ortalama bir hayat yaşamaktı. Kariyer yapabileceğim bölümüme uygun bir iş, kendi paramı harcamak,kimseye muhtaç olmamak ama geniş bir sosyal çevreye sahip olmak... güç faktörlerim arasındaydı.

Bir de Bay Gabriel'in kondurduğu tek öpücüğün Simon'ın en verimli seksinden daha fazla haz verdiği gerçeği vardı. Bu adam da bana garip şekilde güçlü hissettiriyordu.

Bu adamı görmek dürtülerimi kamçılıyarak isyan çıkartıyordu.

Bay Gabriel beni azgın,toyluğunun verdiği isteği kontrol etmeyi bilemeyen gündelik hayatta oldukça pısırık biri olarak görüyordu. Öyleydim de çünkü elimde fırsatım yoktu.

İnsanlara pençelerimi gösterebileceğim konuma gelemiyordum. Her gün yaptığım Köle İsauria olmaya mahkum olduğuma benliğimi ikna etmeye çalışmaktı. Adaptasyon sağlayım derken yozlaşmıştım.

Elime imkan verilse de pençelerimi çıkaramayacağımdan korkuyordum çünkü pençelerim içine gömdüğüm derimde her geçen gün biraz daha kısalıyordu.

Elimde hiçbir zaman söz söyleyebilme fırsatım olmayacağına inandırmıştım kendimi,vazgeçmiştim. Kendime güvenim neredeyse kalmamıştı.

Bay Gabriel'in kalçamın bitiminde attığı minik ısırıkla inledim. İşte bu kesinlikle fazlasıyla baştan çıkarıcıydı.

Zevk suyum şelale gibi akıyordu.

Bay Gabriel'in alfa aurasının üzerimdeki etkisi buydu işte.

Bay Gabriel başını kaldırıp,derin bir nefes vererek konuştu; ' Sesinin çıkmaması şaşırtıcı.'

Kendi kendime hayıflandığım zamandan beri akıcı Türkçe'siyle konuşmayı sürdürüyor ve beni kendine hayran bırakıyordu.

Özellikle kelimelerin üzerine tok sesiyle yaptığı vurgularla, karizmatik sesli radyo programcısı sesine bile bin basıyordu.

Hafifçe gülümsedim. 'İtaat ediyorum size, istediğiniz gibi Bay Gabriel.' Dedim,boğazım kururken.

Mavilikleri parlayarak baktı bana. Ardından külodumun lastiklerinden tutarak aşağıya sıyırdı.

Hafifçe gülümsedim. Bay Gabriel'in hırsını,istediğini almanın verdiği şevkle hareketleri serileşmişti. Beni evcilleştirdiğini düşünüyordu ve bunun bu kadar kolay olması hoşuna gitmişti.

Ama böyle devam edersem benden hevesi çabuk geçecekti.

Hayatın bana biçtiği Köle İsaura rolünden hiç sıyrılamayacaktım. Zaten kahvaltıdaki konuşmasına kadar sıyrılma fikrim yoktu. Her zaman alt tabaka,basit kız olarak kalacağımı düşünüyordum.

Ama Bay Gabriel bam telime dokunmuştu.

'Oğlunu düşünmüyor musun,sürünecek ve yalnız kalacaksınız. Ben de gittiğimde ne yapacaksın?

Senin hayatında kalıcı değilim!

Emeğinle bir yere varamazsın,ben sana sunulmuş bir fırsatım değerlendir. Gururunla bir yere varamazsın sen gurur yapsan da çocuğunu da sürünürken kaybedersin ne yapacaksın?' Demişti kısaca.

Her zaman emeğimle bir yere gelmeye çalışır; kimsenin beş kuruşuna,konumuna göz dikmezdim.

Ama oğlum,tek varlığım... Onu benim yüzümden,ona iyi bakamam yüzünden kaybedersem ben de yaşayamazdım. Onu her şeyden çok seviyordum. 3 hafta önce yaşadığım olaydan sonra daha da bağlanmıştım oğluma.

Sadece oğlum için Bay Gabriel'in bana sunduğu imkanları kabul edeceğimi onu onaylayarak,belirtmiştim.

O gün odasına gittiğimizde yattığı kadın beni aşağılamıştı ama Bay Gabriel beni ona tercih etmişti.

Onu istediyse beni de istiyordu.

Sadece oğlumun geleceği için Bay Gabriel'den maddi bir beklentiye girecektim ki aramızdaki bu anlaşma bitip de yapayalnız kaldığımızda en dibe batmamak için...

Her şey sadece oğlum içindi...

Bay Gabriel'in bacak aramı emdiğini kadınlığımın şiddetle kasılmasıyla fark etmiştim.

Daldığım zaman kolay kolay hiçbir şeyi fark edemiyordum.

Bay Gabriel konuşmuyordu ama bendeki durgunluğun da farkındaydı.

-'Durmamı ister misin Adeline?' Diye sordu,bacaklarımın arasından bana bakarak.

Hoş görüntüsüyle gülümseyip başımı iki yana salladım.

Bay Gabriel kalkıp,seri hareketlerle pantolonundan kurtuldu. Onun da zor durumda olduğu dimdik olmuş erkekliğinden anlaşılıyordu.

Bir çırpıda içime girdi. Karezza insanı çok azdırıyordu,sonunda orgazm beklentisi olmadan sevişmek kafa kırma isteği uyandırıyordu insanda.

Neyseki Bay Gabriel seks yok,Karezza'yı sonlandırmayacağız falan dememişti de tatminsel boyuta geçebilmiştik.

Yine de Karezza'nın irademi son kırıntılarına kadar zorladığına yemin edebilirdim.

Bay Gabriel 'in beline bacaklarımı doladım ama hakimiyet tamamen ondaydı. Madem yatakta yırtıcı olmamı istemiyordu olmazdım.

Bu sakinliğim onun da ilgisini çekmiş olacak ki içimi derin darbeleriyle doldururken 'Neden hareket etmiyorsun,zevk almıyor olamazsın.' Dediğinde 'Zevk alıyorum ama yatakta uysal olmamı istemiştiniz.' Dedim soluk soluğa.

-'Uysal olmak karşılık vermemek değil Adeline,sözlerimi dinlemek.' Dedi,cezbedici sert duruşuyla üzerimde bir Yunan Tanrısı varmış gibi hissediyordum.

Yoğunluğunun beni kendimden geçirmesi uzun sürmedi. Aralıksız 'Bay Gabriel' diye diye doyuma ulaştım.

O da rahatladıktan sonra yanımdan kalkıp direk banyoya gitti.

Ve ben yine yalnız uykuya daldım.

_____________________

Yataktan fırlarken, hıçkıra hıçkıra kalktım. En son bir kabus görüyordum ama şu an ne olduğunu hatırlayamıyordum.

İstemsizce omuzlarım sarsılıyor,hıçkırıklarım her geçen saniye artıyordu ve bu oda çok karanlıktı.

Omuzlarımda hissettiğim dokunuşla güçlü bir çığlık attım.

-'Şşşt,sakin ol Adeline. Kabus mu gördün?' Dedi,boğuk uykulu sesiyle Bay Gabriel.

Kollarımı ona sararak ağlamaya devam ettim,sakinleşemiyordum.

-'Bu dönemlerde kabus görmen normal,derin nefes al.' Dedi. Yüzünü görsem sakinleşmem belki daha kolay olurdu.

Verdiği komutu uyguladım.

Derin nefesler alıp vermeye başladım.

-'Hadi seninle ışığı yakalım.' Dedi,ilgili sesiyle. Ama cevap vermek yerine beline sımsıkı sarıldım.

-'Küçük kadınım ilgi istiyor demek.' Diyerek ayağa kalkarken bu sefer kollarımı çekip, bacaklarımı beline  doladım,Bay Gabriel de tek elini popomun altına yerleştirip alttan destek oluyordu.

Odanın sonuna doğru ilerleyip ışığı açtığında gözlerimi kırpıştırdım.

Bay Gabriel'e bakmaya çalışırken gözlerim kamaşıyordu.

Üzerim çırılçıplaktı ancak,Bay Gabriel pijama altını giymişti.

Çıplak tenimin onun ateş gibi yanan tenine yapıştığını yeni fark ederek,dudaklarımı dişledim ve utanarak, inmek için bir hamle yaptım.

Ancak Bay Gabriel 'İnmek yok Adeline.' Diyerek, beni boy olarak odanın neredeyse yarısını kaplayan  kıyafet dolabının önüne götürdü.

Sesimi çıkarmadım ama yine üzerime bir şeyler geçirmek için inmeye çalışırken Bay Gabriel beni kucağında hoplattı.

Tanrım! Karnımın içinde bir bebek vardı. Ona bir şey olursa diye suratımı astım.

-'Lütfen beni indirin,ani hareket etmeyin bebeğime bir şey olacak.' Dedim,mızmızlanarak. Gözlerim yine dolmuştu.

Şu hatırlamadığım kabusun etkisindeydim hala.

Başımı yana çevirdim. İnemeyeceğimin farkındaydım çünkü Bay Gabriel beni sımsıkı tutuyordu.

Çocuk gibi ağlıyordum. Gözyaşlarım yanaklarımdan sicim gibi dökülüyordu.

Nedeni neydi,bilmiyordum. Hani bazen sebepsizce ağlardık ya hani dolup dolup taşardık öyle olmuştu bende de.

-'Adeline bebeğin daha 4 aylık doğumun yaklaşmış olsaydı daha dikkatli davranırdım. Ama rahmin bile açılmadı,sana bir çok şeyden daha fazla değer verdiğimi ve dikkat ettiğimi bil.

Daha sen koca bir bebeksin.Nasıl anne olacaksın?' Dediğinde beni dolaptaki çekmecelerin üstündeki boşluğa oturtmuştu.

Ama ben daha da şiddetli ağlıyordum.

Her dediği ağır geliyordu. Normalde takmazdım ama kendimi durdurmayı başaramamıştım.

'Ich erkenne mich nicht wieder.' (Kendimi tanıyamıyorum.') diye fısıltıyla konuştu ama duymuştum.

'Dein geruch schenkt mir Frieden' (Kokun bana huzur veriyor.' Dedim burnumu çekerken.

Bunlar söz defterime yazdığım sözlerdendi. İyi de nasıl biliyordu?

Tam ağzımı açıp soracaktım ki başımdan geçirilen elbise ile susmak zorunda kaldım. Kollarımı kaldırıp,elbisenin üzerimden aşağı inmesine izin verdim.

Bay Gabriel de çift taraflı dolabın arka kısmına geçip kıyafetlerini aldı ve giyindi. Benim arkam ona dönüktü ama kaçamak bakışlar attığım için her hareketini takip edebiliyordum.

Dolabın çift taraflı olduğunu ve arkada erkek kıyafetleri olduğunu geç fark etmiştim o zaman da Carol'un eşinin olduğunu düşünüp umursamamıştım.

Eğer Bay Gabriel'in olduğunu bilsem ne yapardım acaba?

Saatlerce koklar ve sarhoş mu olurdum,belki üzerime bile giyebilirdim.

Bay Gabriel spor kıyafetleriyle yanıma geldiğinde üzerime baktım. 'Bu saatte bir yere mi gidiyoruz hem iç çamaşırlarımı da giymedim. Canım giymek istemiyor.' Diye mızmızlandığımda güldü.

Gerçekten bazen iç çamaşırı giymek beni inanılmaz rahatsız ediyordu ve şimdi o zamanlardan birindeydik.

-'Giymek istemiyorsan giymezsin Adeline. Evet dışarı çıkıyoruz. Biraz gece havası alalım seninle ne dersin?' Dedi,ilgili sesiyle. Kendinden emin duruşu,tok sesi,seks yaparken bile koruduğu üzerinde kalıplaşmış kusursuz sert ifadesi ona her baktığımda yanımda gerçek bir adamın olduğunu hatırlatıyor ve gururumu okşuyordu.

Ona dudaklarımı büküp bakarak 'Dondurma da alırsak olur.' Dediğimde başıyla onayladı.

Sevinçle dudaklarımı dişledim.

Ağladığım için boğazım ağrıyordu ama sakinleşivermiştim. Ne ara o şiddetli hıçkırıklarım geçmişti,bihaberdim.

Beyaz keten ayakkabılarımı yatağa oturup ayağıma geçirdikten sonra Bay Gabriel ile birlikte yürüyerek evden çıktık.

Otoparktaki ilerleyişimiz Kara Şimsek'in önünde son bulduğunda hayretle gözlerimi büyütüp 'Oh mein Gott!'  (Aman Tanrım!) Diyerek çığlık attım.

Bay Gabriel'in bana baktığını fark edince hemen kendime çeki düzen verirken,gözlerimi kaçırdım ve aceleyle ön koltuğa yerleştim.

Bay Gabriel de yanıma yerleşip arabayı çalıştırdı.

Bakışlarımı direksiyonu kavrayan sımsıkı derisinden firar etmek istercesine şaha kalkmış,belirgin damarlı ellerinden alamıyordum.Kahvaltıda da neredeyse ağzımı ayırarak incelemiştim zaten.

Bu adamda niye kusurlu tek bir şey yoktu?

Her bir ayrıntısı beni ona çekiyordu. Çok yakışıklı bir erkek değildi,aceleci ve seks delisi değildi. Zengin yaşıtlarım gibi yeni yetme de değildi.

Duruşu,bakışı,konuşması olgundu. Karizmatikti. Yakışıklıydı.

Peki bugün bana birden parlaması neyin nesiydi?

Hayır! Bu konuyu düşünmek istemiyordum.

Onda öne çıkan aurasıydı,erkeksiliğiydi. Güven verici,etki altına alıcı,insanda hükmü altına girme isteği uyandıran manalı bakışları vardı. Bazen buz gibi soğuk,bazen de alev alev yakan bakışlar...

Özellikle alnında bulunan tecrübe çizgilerine hayrandım. Güldüğünde ortaya çıkan, öpme isteği uyandıran kaz ayakları,heybetli omuzları,her bir kası beni etkiliyordu. Baştan çıkarıyordu. Aynı zamanda huzur veriyordu. Koruma altına alıyor,kendi fanusuna koyuyordu beni sanki yanındayken. Bu böyle kalmalıydı.

İşten attığı zamana kadar hep benimle ilgilenmişti. Yalnızdım. Yedirdiği bir yemeğin bile önemi çoktu. Zaten neden işten çıkardığını da anlamıştım. Beni umursuyordu.

UMURSUYORDU!

Çevremi izlemeye başladım. Renkli Berlin sokakları gecenin bu saatinde de kalabalıktı.

Elimi yana uzatacakken temas ettiğim sıcak parmaklarla hızla elimi geri çektim.

Araba durana kadar da Bay Gabriel'den tarafa bakmadım. Utanıyordum,heyecanlanıyordum onun yanında.

Arabayı, tabelasında pembe ve mavi külahlar olan şeker evi tarzında,içine girmek için can attığım dondurmacının önünde durdurduğunda inmek için arabanın kapısını açacağım sırada uzun kolu uzanıp ,kapının kolunu tuttu.

-'Sen beni burda bekliyorsun,alıp geliyorum.' Dediğinde kaşlarımı çatıp ona dönerken 'Neden?' Der gibi aksi bakışlarımı yolluyordum.

O da bakışlarıyla üzerimi işaret edip indi.

İç çamaşırsız giydiğim kısa elbiseme bakarak gözlerimi devirdim ve Bay Gabriel'i bekledim.

Çok geçmeden elinde tuttuğu küçük külahla geri döndü.

Arabayı aydınlatması için üstteki lambayı yaktım. Bana verdiği balık şeklindeki külaha hayran hayran bakarken ' Bu,bu... Çok güzel! Nasıl bildiniz çilekli dondurma sevdiğimi?' Diye sordum,gülümseyerek.

Omuz silkti. 'Sadece tahmin.' Dedi. 'Tabi tahminlerim genelde tutar,buna da tecrübe diyoruz.' Diyerek tekrar arabayı çalıştırdı.

Dondurmama gömülüp tadını çıkara çıkara,yavaş yavaş yemeye başladım.

Gözlerimi kapatıp,tadını çıkara çıkara  yiyordum.

-'Seni çok güzel manzarası olan bir yere götürmek istiyorum Adeline. İster misin?' Diye soran Bay Gabriel'e gözlerimi açmadan,'Olur.' Dedim.

Bu dondurmanın çilek aroması ve üzerindeki küçük şekerlemeleri mükemmeldi. Keşke hiç bitmeseydi.

Olabildiğince yavaş yiyordum.

Külahımın da sonuna geldiğimde yüzüme yerleşen tebessümle gözlerimi araladığımda araba da
durmuştu.

Etrafıma bakınca zihnime doluşan ve talan etmeye başlayan anılarla kilitlendim. Hareketlerim dondu.

Bay Gabriel'in 'Hadi in Adeline.' Diyen sesi beynimde yankılanmaya başladı. Ellerimi kulaklarıma götürdüm ve son ses attığım çığlık etrafı kapladı!

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro