Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

İNTİKAM Bölüm 6


gizlediği için Matthew‟un kıyafetlerine minne duyarken buldu.Sophie o an kaybolmak isteyerek bakışlarını adamın çizme lerine indirdi.Ve işte o anda, adamın çizme giymediğini fark etti.En azından bir ayağına giymemişti.Hay sıçayım.Eversley Markisi gelmişti.Ona doğru geliyor, muhtemelen bir çizmesi eksik olduğu için kasılarak yürüyordu. Sophie markinin kendisini görmezden gelmesini umarak başını hiç kaldırmadı ve bakışlarını onun ayaklarından ayırmadı.îşe yaramamıştı. "Evlat," dedi marki ona fazla, hem de çok fazla yaklaşarak.Sophie ağırlığını bir ayağından diğerine verdi ve markinin gitmesini bekledi.Bu da işe yaramadı."Beni duyuyor musun?" dedi Eversley.Sophie döndü ve tam dizlerinin üzerinde eğilecekti ki kendini durdurdu. O an bir erkek gibi giyinmiş olmasa bile Sophie‟nin ona sırtına dönen sosyeteye dair nefret ettiği her şeyin temsilcisi olan ve kadınları mahveden bu adam nezaketi hiç hak etmiyordu. Sonuçta o da en kötü ânında Sophie‟ye sırtını dönmüştü. Eğer ona yardım etmek isteseydi, Sophie bu saçma duruma düşmüş olmazdı."Duyabiliyor musun?" dedi Eversley en sonunda.Sophie duruşunu düzelterek öksürdü ve çenesini göğsüne iyice yapıştırıp sesini alçaltarak cevap verdi. "Evet, Lordum." Kullandığı saygı sözcüğü boğazını sıkıyor gibiydi.Arkadaşlarından biri adamın yanına gelerek Sophie‟yi, onun söyleyeceği şey her neyse ondan kurtardı. "Kahretsin, King. Resmen korkusuz birisin. Son dönemeçte kendini öldüreceksin sandım."Sophie kömür madenlerinde her türlü konuşma tarzına alıştığı için konuşma dilinden değil ama ağır İskoç aksanlı bir ses duyduğundan dolayı derin bir nefes aldı. Bakışlarını yukarı kaldırdığında kendini, kültürsüz bir serseri olan ve beklenmedik bir şekilde dük olmasıyla tüm Londra‟nın paniğe kapılmasını sağlayan Wamick Dükü ile yüz yüze buldu. Dük Londra‟da nadiren görülürdü ve Londra‟da hoş görülmesi bundan daha da nadir olurdu ama adam karşısında, iki metre ötesinde duruyor ve Eversley Markisi‟nin omzuna vurarak, Sophie‟nin tahminiyle yarış sırasında kendisini öldürmediği için tebrik ediyordu.Eversley de kendini beğenmişliği ve berbatlığıyla dükün kocaman gülüşüne karşılık veriyordu. "Sağ tekerdeki iki tahta kırıldı," dedi ve Sophie o anda adamın neden faytonunda tekerleklerle gezdiğini anladı. "Fakat görünüşe göre korkusuzluk zafer getiriyor."Wamick kahkaha attı. "Son çeyrekte senin faytonu ezip geçmeyi düşündüm.""Beni yakalayabilsen bile," dedi King, "bunu yapamayacak kadar korkaksın."Sophie bir adamı öldürmemenin korkaklıktan çok onurlu bir davranış olduğunu düşünse de fikrini söylemeden geri çekilerek bu İkiliden uzaklaşmaya ve Eversley‟in, Sophie‟nin artık herhangi bir Talbot kızını tanıyabileceklerini anladığı bu adamların Önünde onu rezil edebileceği bu açık alandan kaçmaya çalıştı.Dük, Eversley‟e bir adım daha yaklaştı ve sesini alçaltarak tehditkâr bir şekilde, "Sen bana korkak mı dedin?" dedi."Evet, dedim. Londra‟ya en son ne zaman gittin?" Eversley bunu sorduktan sonra Sophie‟nin hareket ettiğini fark etti. "Olduğun yerde kal," dedi. Parmağı Sophie‟yi gösterirken bakışlarını dükten ayırmamıştı fakat Sophie‟nin orada donup kalmaktan ve konuşmalarının bitmesini beklemekten başka şansı yoktu.Sophie aristokratların uşaklarına karşı ne kadar kaba olabildiklerini hiç fark etmemişti. Ne de olsa yapması gereken işleri vardı. Tam olarak ne işi olduğunu bilmiyordu ama işinin bu iki ahmağı izlemek olmadığından emindi.Dük başını hafifçe yana eğdi. "Hoşlanmadığın yerel insanlardan kaçınmanın nasıl bir şey olduğunu bilmen lazım."Eversley sırıttı. "Ben o konuda uzmanım."Wamick açık ceketinin içine uzanıp bir bozuk para çıkardı. "İşte zaferinin karşılığı."Parayı attı ve Eversley onuhavadayken yakalayarak cebine koydu. "Paranı almaktan zevk duyuyorum.""Para mı?" dedi dük. "Sen parayla değil, kazanmakla ilgileniyorsun."Sophie gözlerini devirmemek için çaba sarf etti. Tabii ki kazanmakla ilgileniyordu. Eversley Markisi‟nin kazanmaktan başka bir derdi olmadığından emindi.Bu adamın bir şeyleri kaybetmesini sağlamak istiyordu.Sophie markinin kaybedişiyle ilgili hayallerinin tadını çıkaramamıştı ki dük son cümlesini söyledi. "Tabiikazanmak kaybettiğin çizmenin karşılığıolamaz ama. Onu son randevu yerinde hediye olarak mı bıraktın?"Sophie‟nin kalbi bu kelimeler karşısında, Eversley‟in ününü hatırlaması karşısında ve burası her neresi ise, buraya gelmiş olması ve hiçbir planının olmaması karşısında hızla atmaya başladı.Sırada ne vardı?Handaki birisinin onu eve bırakacak kadar nazik olmasını dilemek zorundaydı. Birinin onu Londra‟ya götürmesi için yalvarması gerekecekti ve bu hiç kolay olmayacaktı. Birisini onu eve götürdüğünde para verileceğine dair ikna etmesi gerekecekti ve bunun ne kadar zor olacağını biliyordu."Çizmenin kolaylıkla geri alınacağını düşünüyorum."Bu kelimeler onu düşüncelerinden uzaklaştırdı ve kelimenin anlamı Sophie‟nin bakışlarının direkt olarak markinin gölgede kalan gözlerine dönmesine neden oldu. Onu tanımış olması mümkün müydü?"Belki de oğlanı gönderip aldırırım."Sophie donup kaldı. Nefesi bile ciğerlerinde sıkışıp kalmıştı.Onu tanımıştı.Dük gözünün önünde neler döndüğünden habersiz bir şekilde güldü ve faytonuna doğru giderek, "Oğlan hanımefendinin odasına da bir güzel göz atabilir," dedi.Sophie öfkesine mani olamayarak hızlıca soluk verdi. Marki kaslı ve yabani arkadaşları tarafından övülürken, Marcella tabii ki hareketleri yüzünden eleştirilecekti.Eversley çıkardığı ses yüzünden ona döndü. "Umarım çizmem o faytonun içindedir."Sophie mükemmel uşağı oynamak yerine ona çizme ile tam olarak neler yapabileceğini söylememek için kendini tuttu. "Maalesef yok, Lordum."Eversley bir kaşını kaldırdı. "Yok mu?"Sophie onunla göz göze gelebilmeyi diledi. Dileği yerine getirildiğinde ortaya çıkan yeşil gözleri aşırı derecede rahatsız ediciydi ama Sophie en azından onları görebildiği için markinin durum hakkındaki düşünceleri konusunda bir çıkarımyapabilecekti. Sophie omuzlarını dikleştirip çenesini kaldırdı ve Eversley duruşundaki savunmayı fark etti. "Yok."Eversley sesini alçalttı. "O zaman nerede?"Sophie de onunla eşleşmek için sesini alçattı. "Tahminimce onu bıraktığım yerdedir. Liverpool çalılarının arasında."Sophie bunu söyledikten sonra markinin boğazında oluşan hareketlenmeyi zevkle izledi. "Benim Hessian çizmelerimi bir çalılıkta mı bıraktın?""Sen beni çalılıkta bıraktın," dedi Sophie."Bana bir faydan yoktu.""Çizmelerinin de bana bir faydası yoktu."Eversley ona uzunca baktıktan sonra konuyu değiştirdi. "Çok gülünç görünüyorsun."Tabii ki öyle görünüyordu. Bir omzunu kaldırıp sonra serbest bıraktı. "Bu senin üniforman.""Bu uşaklar için! Eğlence arayan şımarık bir kız için değil!"Bu sözler Sophie‟yi kızdırdı. "Benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun. Ben şımarık falan değilim. Bu da bir eğlence değil.""Öyle mi? O halde neden benim uşağımın üniformasını çaldığın ve faytonumla buraya kadar geldiğin hakkında mükemmel bir açıklaman vardır.""Tabii ki var. Ayrıca senin faytonunun içinde değil üzerindeydim.""Görünüşe göre benim kör faytoncumla birlikteydin. Neden üstündeydin?"Sophie güldü. "Uşaklar faytonun içinde seyahat etmez, Lordum. Öyle olsaydı bile, bahsettiğimiz faytonun içi tekerleklerle dolu. Sebebi ne acaba?""Değiştirmem gerekir diye," dedi marki düşünmeden. "Benim uşağım nerede peki? Onu bayıltıp çizmemle beraber çalılıkların arasında mı bıraktın?""Tabii ki hayır. Matthew oldukça iyi halde.""Senin elbiseni mi giydi?"Sophie‟nin yanakları kızardı. "Hayır. Liverpool seyislerinin birinden kıyafet satın aldı."Adam sorularına devam etti. "Peki sen? Tüm Londra‟nın önünde mi soyundun?""Tabii ki hayır!" Gitgide öfkeleniyordu. "Aklımı kaçırmadım ben.""Tabii," dedi Eversley. "Tabii ki kaçırmadın." "Kaçırmadım!" dedi Sophie, dikkat çekmemek için dişlerini sıkarak konuşuyordu. "Kıyafetlerimi ailemin faytonunda değiştirdim. Matthew‟e de bu üniforma için para ödeyip yeni bir pozisyonda işe başlaması için babama gönderdim.""Benim uşağımı çaldın.""Bu çalmak değildi.""Bu sabah bir uşağım vardı. Ve şimdi yok. Bu nasıl oluyor da çalmak olmuyor?""Çalmak değildi," dedi Sophie. "Onu satın almış değildin ya." "Ben ona para ödedim!""Görünüşe göre ben daha iyi para ödedim."Marki sessizleşti ve Sophie, adam başını bir kez sallayıp, "Pekâlâ," dediğinde gözlerindeki öfkeyi görebildi.Arkasına döndü.Bu beklenmedik bir hareketti. Sophie‟nin hiç parası olmadığından, Eversley eve gitmesine yardım edebilecek tek kişi olduğundan ve bu hareketin onun hayatından çıkmış olduğu anlamına gelmesinden dolayı hiç de ideal bir hareket değildi.Sophie adamın faytonuna binmiş olmanın kendisinin pek işine yaramamasını görmezden geldi.İç geçirdi. Adam katlanılmaz biriydi ama Sophie birisine ihtiyacı olduğunu bilecek kadar akıllıydı. "Dur!" diye seslendiğinde faytoncunun ve Eversley‟in birkaç arkadaşının dikkatini çekse de esas adamın ilgisini çekemedi.Eversley onu görmezden geliyordu. Hem de açık açık.Terlikli ayaklarının altında canını yakan çakıl taşlarını yok sayarak onun arkasından koştu. "Lordum," dedi gergin bir şekilde, "bir şey daha var." Adam durup ona döndü. Sophie ona yaklaştığında alnının, onun sıkı, düzgün ve kararlı dudaklarına denk geldiğini ve boyunun uzunluğunu fark etti."Sana uygun değil."Sophie gözlerini kırpıştırdı. "Anlamadım?""Üniforma. Fazla sıkı."Ona önce eğlencesiz olduğunu söylemişti, şimdi de tombul olduğunu ima ediyordu. Sophie zaten bunu biliyordu ama adamın onun diğer kadınlar kadar esnek

 olmadığına dikkat çekmesi gerekmiyordu. Boğazındaki

yumruyu yuttu ve cevap verdi. "Affedersiniz, Mükemmel Lordum, bugün terziye uğramaya vaktim olmadı." Marki kabalığı için özür dilemedi, Sophie de buna hiç şaşırmadı fakat adam olduğu yerde beklediği için konuşmasına devam etti. "Eve götürülmem gerek.""Evet, bugün bunu söylemiştin."O da yardım etmeyi reddetmiş ve onu bu karmaşanın içine sürüklemişti.Bu karmaşanın içine düşmenin tek sorumlusu o değil. Sophie bu düşünceyi görmezden geldi. "Evet, şey, durum hâlâ aynı.""Ve bugün de dediğim gibi, bu benim sorunum değil."Kelimeler Sophie‟yi şaşırttı. "Ama..." dedi sesi kısılırken, ne diyeceğini bilmiyordu. "Ama ben..."Eversley kelimelerini bulması için onu beklemedi. "Çizmemi ve uşağımı çalmış olman ailenin geçmişteki hareketlerini de göz önünde bulundurursak benim ilgimi çekmek ve unvanımı almak için izlediğin yanlış bir yol. Sana yardım etmek istemememi anlayacağını düşünüyorum." Eversley durakladı ve Sophie ona cevap vermediğinde konuşmasına devam etti. "Açık bir şekilde konuşmak gerekirse, sen devasa bir problem olabilirsin, Leydi Sophie. Ama benim problemim değilsin."Kelimeler oldukça sert geldi. Ve markinin ona sanki o bir hiçmiş, hiçbir şeye düşünmeye bile değmezmiş gibi arkasını dönmesi beklenmedik bir darbe etkisi yaratmıştı. Bu etki tüm sosyetenin ve ailesinin aynı şekilde ona arkasını dönmediği, şartların daha normal olduğu farklı bir günde yaşayacağından daha büyük bir etkiydi.Sophie‟nin gözünde o gün yaşananlar ve tüm aristokratların gerçekler yerine, haklı olan yerine o çok

 değerli düklerini seçtikleri ve Sophie‟yi reddettikleri

sahne canlandı.Gözyaşları davetsiz olmalarına rağmen geldiler. Ama istenmiyorlardı.Sophie ağlamayacaktı.Sophie yaşları gözünde tutabilmek için derin bir nefes aldı.Onun önünde ağlamayacaktı.Yaşlar gözlerinin ardında beklerken Sophie burnunu çekti. Bir leydiye yakışmayacak bir hareketti bu.Eversley hızla ona döndü. "Eğer nezaketime oynamaya çalışıyorsan, hiç uğraşma. Nazik biri değilimdir.""Merak etme," dedi Sophie. "Senin nazik biri olduğunu düşünemezdim zaten."Eversley onu sessiz bir şekilde izlerken dizginleri çözen faytoncu yukarıdan seslendi. "Lordum, oğlan sizi rahatsız mı ediyor?"Marki gözlerini ondan ayırmadı. "Evet, öyle."Diğer adam ona kaşlarını çattı. "Ahıra git ve atlara su ile yemek ver. Bu yüzüne gözüne bulaştırmadan yapabileceğin bir şey olmalı."Ben"Eversley sözünü kesti. "Faytoncunun dediğini yapmalısın," dedi. "Onun öfkesine maruz kalmak istemezsin."Sophie‟nin kocaman olmuş gözleri bir adamdan diğerine kaydı."İşin bittikten sonra da kendine bir yatak bul evlat," dedi faytoncu. "İyi bir uyku çekersen beynin yerine gelir belki.""Yatak mı?" dedi Sophie, markiye bakıp adamın dudaklarındaki gülümsemeden nefret ederek.Samanlıkta yer var." Faytoncu onunla Sophie bir embesilmiş gibi konuşurken bıkkınlığı belliydi. Adam sonrasında dört ayaklılara dönüp aşağıya atladı ve atları alıp ahıra doğru götürerek Sophie ve Eversley‟i hızla boşalan alanın ortasında bıraktı."Samanlık kulağa hoş geliyor," dedi marki.Sophie, markinin, kafasının yanma alacağı bir darbenin de kulağa hoş gelip gelmeyeceğini merak etti ama sormadı."O kadar rahattır ki," diye devam etti Eversley, "sanırım ben de gidip kendi yatağımı bulacağım. Ayaklarımdan biri çok üşüdü. İçeri gidip ateşin yanında ısıtayım."Sophie‟nin ayaklarıda üşümüştü ve ağrıyordu. İpek ayakkabılar fayton tepesinde ülkeyi kat etmek için ya da uşakların yaptığı iş için yapılmamıştı. Hanın içinde yandığından emin olduğu ateşi düşündü.Samanlıkta neler olurdu bilmiyordu ama tahmin etmesi gerekirse, saman vardı... ve bu da içeride ateş falan olmayacağını gösteriyordu.Kim olduğunu ortaya koyabilirdi. Artık vakti gelmişti. Şapkasını çıkarıp komik ayakkabılarını gösterebilirdi. Kendisinin Leydi Sophie Talbot olduğunu söyleyip garip faytonlarla Fox ve Falcon Hanı‟na gelen diğer adamların nezaketine sığınarak onu eve götürmeleri için yalvarabilirdi.Eversley, Sophie‟nin fikrini daha fikir tamamen oluşamadan anladı. "Mükemmel bir fikir. Kendini başkasına ver. Warnick bir dük."Sophie yanlış anlamış gibi davranmadı. "Hıristiyan âleminde kalan son adam bile olsan seninle evlenmezdim"Aptal planım mahvettiğim için böyle diyorsun.""Benim planım bu değildi.""Tabii ki değildir. Bir Tehlikeli Kız‟dan neden böyle bir şey bekleyeyim ki?" Sophie ondan o anda nefret etti. O saçma lakabı kullandığı için, diğerleri gibi olduğu için ve Sophie‟nin istemediği halde içine sürüklendiği bir hayatı istediğini düşündüğü için.O hayatın bir şeylere değer olduğunu, Sophie‟nin içine doğduğu dünyadan daha fazlasına değer olduğunu düşündüğü için. Tıpkı Londra‟nın geri kalanı gibi, Sophie‟nin farklı olduğunu, önceden tamamen mutlu olduğunu, unvanlardan, şehir evlerinden, çaylardan ve sosyete tarafından hapsedilmeden önce mutlu olduğunu görmek istemediği için.Sophie yutkundu ve Öfkesini geçiştirmeye çalıştı. "Mayfair‟e gittiğini sanıyordum," dedi sesinin alçaklığından nefret ederek.Eversley tereddüt etmeden yolu gösterdi. "Elli kilometre güneyde. Belki şansın yaver gider ve bir posta faytonu görürsün."Kelimeler ona o anki halini hatırlattı. "Posta faytonu için param yok.""Hepsini uşağıma vermen yazık olmuş.""Çocuk için öyle olmadığını düşünüyorum," dedi Sophie sesindeki sertliğe engel olamadan. "Ne de olsa onu hayatı boyunca sana hizmet etmekten kurtardım."Eversley güldü. "O halde önünde oldukça uzun bir yol var. Şimdi başlarsan, yarın akşam orada olursun."Eversley korkunç biriydi. Sophie de ona en iyi yüzünü göstermemişti ama yine de korkunçtu. O daha kötüydü. "Senin hakkında söyledikleri çok doğru.""Hangi kısmı?""Centilmen falan değilsin."Adam gözlerini onun tüm bedeninde gezdirdi. Üzerine olmayan, fazla sıkı üniformayı incelerken Sophie‟ye bunun ne kadar büyük bir hata olduğunu hatırlattı. "Kusura bakma tatlım ama sen de bu akşam bir ley diye benzemiyorsun."Eversley hanın içine girip kaybolurken Sophie de ahin, yolu ve bir sonraki hamlesini düşünüyordu.Ya yağmur altında kalacaktı ya da dolu.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro