Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

SERSERİ NİN KEYİF SALTANATI DİRİLİYOR? Bölüm: 20

Sophie buna izin vermemeliydi.Adam efsanevi bir çapkındı. Genç leydileri mahvetmekte ustaydı. Ve bu yüzden bir kez bile cezalandırılmamıştı. Belki de bu işte çok iyi olduğu içindi. Açıkça mükemmel bir yetenek için birisini cezalandırmak olmazdı.Ama yine de izin vermemeliydi. Ona durmasını söylemeliydi. Parmaklarını saçlarına dolamayı... elini teninde ve elbisesinin sıkı kumaşı üzerinde gezdirmesini... dudakları boynuna yumuşak ve uzun öpücükler kondururken aşkın parçaları hakkında sözler vermeyi kesmesini söylemeliydi.

"Durma," diye fısıldadı, "Lütfen, King. Durma."

King durmadı. Tansiyon sürekli artıp Sophie onun diline esir bir şekilde karanlığa düşerken ve King‟in verdiği her şeyi tereddüt etmeden alırken bile durmadı.Altlarındaki fayton sallanırken Sophie de ona doğru sallandı. King, Sophie‟nin inleyişleri ve sıkı tutuşuyla mükemmel dudakları hariç her şeyi unuttu.Zevk doruk noktasına ulaştığında ve Sophie‟yi paramparça ettiğinde onu bir arada tutan, zevkin her noktasını keşfetmesine tereddütsüz izin veren King‟di. Utanç olmadan.Utancı uzakta tutan herhalde karanlıktı. Çünkü utanması gerekiyordu, değil mi? Leydiler bu şekilde davranmazdı. Ama bir şekilde utanmıyordu. King dudaklarını da dokunuşlarını da ondan çektiğinde bile durum böyleydi. King onun eteğini düzeltip yanındaki oturağa geri döndü.Bir şekilde, onun yanındayken utanmamak kolay bir şeydi.Sophie esnerken King onu kollarına aldı ve fısıldadı. "Bu parçalardan hoşlandın mı?"Tüm parçalar.Sophie, King‟in sıcaklığına sığındı ve omzundaki hafif ağrıyı görmezden gelerek saatlerdir yarasını düşünmemiştidoğruyu söyledi. "Çok ama çok."Bir sonraki handa gece yarısı atlarını değiştirdiler ve Kingşarap, yiyecek ve Sophie‟nin çayı için sıcak su almaya gittiğinde onu faytonda uyur vaziyette bıraktı.Hanın bahçesinden geçerken içinde hissettiği suçluluğu inkâr edemedi; ikisini de fazla zorladığının farkındaydı. Omzu daha yeni iyileşirken onu bu kadar uzak mesafeye

götürmek hem centilmenlik dışıydı hem de

sorumsuzcaydı.Cumbria‟ya gitmenin üç yolu vardı ve King, Sophie‟nin babasının adamlarının en hızlı olan bu yol yerine en düz yolu seçtiğine bahse girebilirdi. Bu noktada Sprotbrough‟dan bir gece burada kalabilecek kadar uzaklaşmışlardı. Sophie birkaç saat düzgün bir yatakta uyuyabilirdi. Düzgün bir banyo yapabilirdi.Ama King onu banyo yaparken düşünmek istemiyordu. Görüntü çok net ve çok baştan çıkarıcıydı.Düzgün yatak konusuna gelince ise, yatak olmaktan en uzak şeyde bile onunla neler yaptığını düşününce, onu çarşafların üstünde, saçları beyaz yastıklara saçılmış bir halde, eteği yukarı kalkmış, korsesi çözülmüş olarak gördüğünü ve ellerini onun tenine değdirdiğini hayal bile etmemeliydi.Hay sıçayım.Hızlı hareket ederlerse, sabaha Lyne Kalesi‟nde olabilirlerdi. Tabii ki onu fırıncının yanma, Mossband‟a falan bırakmayacaktı. Onu Lyne‟a götürecek ve babası gelip onu alana kadar güvende tutacaktı.Ama bir saniye bile fazlatutmayacaktı.Sonuçta o bir canavar değildi ama Sophie Talbot için uygun bir kurban da değildi. Handan aldıklarıyla birlikte Sophie‟nin korsesi açık ve eteği kırışık bir şekilde uyuduğu ve onu aynı şeyleri bir daha yapmaya ittiği faytona döndüğünde dekendine bunu hatırlattı.Tabii kendine bunu, faytonda onunla „neredeyse‟ birlikte olmadan önce hatırlatsa daha centilmenvari olurdu.Ama o da sadece bir insandı işte. Tıpkı Sophie gibi etten kemiktendi.

Ama o ne güzel bir etten kemikten insand

ı öyle. Keşke onun kurbanlarından biri olma lüksü olsaydı.Yiyecekleri ve suyu sessizce içeri koyduktan sonra kapının kapanma sesini duymaması için hafifçe aralık bıraktı ve yeni atları bağlamaya yardım etmeye gitti. Onu bekleyen tek şey babasıyla yüzleşmek ve ona gerçeği söylemekti. King öldüğünde, düklük de onunla birlikte ölecekti. Asla evlenmeyecekti. Adını ileriye taşımayacaktı.Babasının tepkisini, sözlerinin onu nasıl yıkacağını hayal ederek on yıldan fazla zaman geçirmişti.Dük bunu kendisi istemişti, öyle değil miydi? Kelimeleri kendisi söylemişti. King‟in aşk için evlenmesindense soyunun yok olmasını tercih edeceğini söylemişti. Alacağı da buydu. Düklüğün sonu.Babası, aklında bu düşünceyle ölecekti ve en sonunda King kazanacaktı.Hiç mutlu olamadın mı?Sophie‟nin sözleri kulağında çınladı.Mutluluğun garanti olmadığını bilmesine rağmen saflığında sevimli olan bir şey vardı. Kız kardeşi, olabilecek en sevgisiz evliliklerden birini yapmıştı ve Sophie hâlâ peri masallarına,aşkın galip geleceğine inanıyor gibiydi.En son on yıl önce gördüğü fırıncı bir çocuğa karşı bile böyle duyguları olması Leydi Sophie Talbot‟tan hızlıca kurtulması gerektiğinin bir kanıtıydı.O halde neden onu bırakmıyordu?Onu, bu soruyu düşünmekten alıkoyan, rahatsız edici bir selamlama duydu. "Yarış faytonun olmadan bile oldukça kötü bir zamanlaman olduğunu söylemeliyim."

King kendini beğenmiş Wamick Dükü ile yüz yüze

gelmek için arkasını dönmeden kaskatı kesildi. Adam elinde puroyla bahçede gezinirken gözleri parıldıyordu. King kaşlarını çattı. "Üç gün önce burada olman gerekiyordu," dedi. "Şimdiye kadar kalene varmış olmalıydın.""Buradan hoşlandığımı fark ettim," dedi dük."Bahse girerim buradaki kadınlardan hoşlandığını fark ettin."İskoç adam ellerini iki yana açarak sırıttı. "Kadınlar benden hoşlanıyor. Ben de kadınları üzen bir adam değilim. Peki sen? Sepi tutan ne?"King cevap vermeyerek yeni faytoncudan koşum takımlarını aldı ve ikinci atı bağlamaya başladı."Gizli sebepler mi?"King bağı sıkılaştırdı.Dük ısrar etti. "Sen de mi bir kadından hoşlandığını fark ettin?""Hayır." King kendini durduramadan cevap vermişti."Pekâlâ," dedi dük, "bu bir yalana benziyor."King ona bir bakış attı. "Benisorguluyor musun?""Evet ama düello için müsait değilim. O yüzden eldivenini yere falan atma ya da siz İngiliz ahmaklar ne yapıyorsa onu yapma."Dünyada kendini beğenmiş bir İskoç‟tan daha kötü hiçbir şey yoktu."Bu senin faytonun değil," dediWamick."Sezgilerin ne kadar da güçlü.""Neden senin olmayan bir faytonla seyahat ediyorsun?"

King iç geçirip dükle yüzleşmek için döndü. İki metre

uzağındaydı, kollarını bağlamıştı ve bir omzunu faytona yaslamıştı. "Bow Street Runner‟a4ne zaman katıldın?"Wamick bir kaşını kaldırdı ve uzun bir nefes çektikten sonra yere attığı purosunu devasa siyah çizmesiyle ezdi. "Beni eve götürecek kadar yerin yoktur herhalde?""Yok," dedi King sıktığı dişlerinin arasından. Wamick‟in ona sınırı geçirecek bir faytonla ilgilenmediğini biliyordu."Of," dedi İskoç. "Sadece birkaç saat. Bunun için yeni atlara bile ihtiyacın yok.""Yer yok," dedi King."Tabii ki var. Tüm tekerleklerin bende, o yüzden yerden bol bir şeyin yok. Hem ben küçük biradamım.""Yine de..." Wamick uyarmadan fayton kapısını açtı.King bunun olacağını bilmeliydi. Küfrederek halatları bıraktı ve ona doğru gitti. "Kapıyı kapat."Wamick söyleneni yaptı. O kadar hızlı halletti ki, sanki kapı hiç açılmamıştı bile. Bilmiş bir sırıtışla King‟e döndü. "Yani bir kadın buldun.""O bir kadın değil."Wamick kaşını kaldırdı. "Değil mi? Çünkü korsesi açık ve her şey oldukça net görünüyor."King bir an başka yere baktı. Öfkesi, Wamick‟e tekrar bakıp yumruğunu bu kendini beğenmiş İskoç‟un suratına indirmesine neden oldu. "Bu onun bedenine baktığın için."Dük elini yüzüne götürdüğünde burnundan kanlar akıyordu. "Lanet olsun, King. Bu gerçekten gerekli miydi?"King öyle olduğunu düşünüyordu. Cebine uzanıp bir mendil çıkararak elini sildi. Ona bir battaniye alması

gerekecekti. Uyuduğu zaman üstüne örtmesi için. Kare

kumaşı arkadaşına uzattı. "Sınırı geçmediğinde senden daha çok hoşlanıyorum." "Senden sınırı geçtiğimde daha çok hoşlanıyorum," dedi dük bezi yarasına tutarak. "Seni hiç bu kadar gergin görmemiştim. Sebep baban mı yoksa kız mı?"Hiç şüphesiz ikisi de. "İkisi de değil."Warnick ona inanmadığım belirten bir ses çıkardı. "Şurada bir yarış faytonu var. Onu al. Benimle eve kadar yarış. Ölmek üzere olan babanla görüşmeden o öfkeyi azalt."Daha önce hiçbir teklifi kabul etmeyi bu kadar istememişti. Yarış faytonunun verdiği özgürlüğü istiyordu. Tehlikeninucundaymış gibi hissetmek ve onu her şeyi kaybetmekten alıkoyan şeyin kendigücü ve yeteneğinden başka bir şey olmadığını bilmek istiyordu. Hayatını ellerinde tuttuğunu ve kontrol ettiğini hatırlamak istiyordu.Ama yarışlara katılmaya başladığından beri ilk defa kaçmak istediği şey geçmişi değildi. Kontrol etmek istediği anıları değildi. Uzak durmak istediği şey faytonu değil, içindekilerdi. Ve içindekilerin ona arzu ettirdiği şeylerdi. Farkında olmadan faytona baktı.Dük fark etmişti. "Kızı geldiği yere geri gönder.""Gönderemem.""Neden?"Onu bırakamam.King cevap vermedi.Wamick onu dikkatle izledi. "Ah."King öfkelendi. "O ne demek?"

Dük omzunu silkti. "Küçük uşağını fazla

önemsiyorsun."Öyle bir şey yoktu. "Sen nereden bil"Wamick gülümsedi. "Geç keşfetmiş olabilirim ama bir defa gördüğüm bir şeyi bir daha unutmam.""O zaman unutmak için elinden geleni yap, seni göt." King onu görmezden gelerek dönüp atına gitti."Onu nereye götürüyorsun?"Babası onu Londra‟ya götürmek için gelene kadar Lyne Kalesi‟ne götürüyordu. Başka negibi bir şansı vardı ki? Onu orada bıraksaydı, Wamick gibi birinin eline düşmesi muhtemeldi.King onu kalede bir düşündü. Ödünç alınmış elbisesiyle olduğu leydiden tamamen alakasız görünerek eski taş yapıda duracaktı.Sadece unvanın için seninle olan ucuz bir fahişeyle evlenmendense hiç evlenmemeni tercih ederim.Donup kaldı."Kim o?" dedi Wamick.Tehlikeli Kızlar ‟ın en küçüğü."Çünkü senin için fazla zeki ve bu başka şeyler için daha tehlikeli olduğunu gösteriyor," dedi Wamick. King‟in kendi düşüncelerinde kaybolduğu ve sözlerini geriden duyacağı belliydi. "Akıllı kadınlarla uğraşmamalısın. Asla onlardan akıllı olamazsın ve daha ne olduğunu anlamadan onlarla evlenmiş olursun."King bu sözlere karşı başını kaldırıp baktı.Beni evlilik tuzağına düşüremeyeceksin, demişti Sophie‟nin onun unvanından başka bir şey istemediğini düşünürken. Buna artık inanmıyordu. Ama o hâlâ bir Talbot kızıydı.

Ve diğerlerinin buna inanmakla ilgili bir sıkıntısı

yoktu.Babasının da buna inanmakla ilgili bir derdi olmayacaktı.Bu Sophie‟yle girdiği bahsi kazanması gerektiği anlamına geliyordu. Mükemmel fırıncının bir fanteziden başka bir şey olmadığını kanıtlamalıydı. Ve bu yüzden onu yakınında tutmalıydı. Bunu düşününce içinde beliren zevk dalgasını görmezden geldi.Sophie‟yi yakınında tutmak iyi bir fikir değildi. Birbirleriyle beraber olmaktan hoşlanmıyorlardı bile.Son birkaç saatte onunla olmaktan epeyce hoş lanmış tın.Bu düşünceyi aklından uzaklaştırıp halatları sıkarak yenifaytoncusuna döndü. "Mossband. Olabildiğince hızlı."Faytoncu tırmanıp dizginleri.eline aldı.Wamick burnu inceliyordu. "Kırıldığından neredeyse eminim," dedi İskoç."Yerinde olsam endişelenmezdim. Yontulmamış suratına iyi bir düzenleme yaptımişte."Dük ona kaşlarını çattı. "İltifat aldığım nadirdir.""Çünkü kadınlar görüntünden korkuyor." King bir elini kapıya koydu. "Buralarda mı takılacaksın?"Dük hanın ikinci katma bakıp omuzlarını silkti. "Bir iki gün. Kendisi iyi bir parça." Kafasını faytona doğru eğdi. "Bir kez daha baksam olmaz mı?" King kaşlarını çatınca İskoç güldü. Sonrasında ciddileşti. "Sana tavsiye, King. Hâlâ fırsatın varken ondan kurtul."King, söylediklerindeki bir şey tam olarak oturmasa da başını salladı. "Olur," dedi ve yenilenen enerjisiyle kapıyı açtı. "Amacımı yerine getirir getirmez."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro