Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

K.B.V-2

Multimedya: Neslihan KOÇYİĞİT

Oy ve yorum konusunda elinizi korkak alıştırmayın #TeamSeginus ❤️

Neslihan'dan
_____________________

"Herkesin bu hayatta yaşayarak geçireceği süre bellidir ve ne yapılırsa yapılsın bu süre değiştirilemez."
Bu söze inanıyordum ama daha 28 yaşında hayata doyamamış bir şekilde de ölmek istemiyordum. Bu kadar erken vadem dolmuş olamazdı.

Uygun bir kalbin bulunmadığı her geçen gün güçten düşüyor, ölüme daha da yaklaştığımı hissediyordum.

Korkudan ve üzüntüden elim, ayağım tutmaz olmuştu. En ufak bir streste Parkinson hastaları gibi tir tir titremeye başlıyordum.

Yoktu işte hastanelerde bana kalp verebilecek biri!

Bu ölüm korkusu beni alternatif yollar denemeye sevk etmişti. Tabii ki illegal yollara başvurmamıştım. Bir yetimhaneye bağış yapıp, müdürün ve çocukların gönlünü kazanmıştım. Çocuklar onlara ücretsiz sağlık taraması testi yaptırdığımı düşünürlerken kendime uygun donörü aramıştım ve bulmuştum da.

Şans sonunda yüzüme gülmüştü!

Kız 18 yaşındaydı, yurtta kalmaya yaşı tutmadığı halde yetimhane müdürü ona imtiyaz tanıyarak yurtta tutuyordu.

Kıza rahat ulaşabilmem lazımdı. Bunun için de zayıf anında yanına yaklaşıp, güvenini kazanmalıydım.

Kıza tanınan imtiyaz meselesini bakanlıktan tanıdığım kişilere anlatmıştım. Onlar da benim adımı gizleyerek yurt müdürü Halit Bey'i katı bir şekilde uyarmışlardı. Kıza yeni çocuklar için kalacak yer olmadığından çıkması gerektiğini söylemek zorunda kalmıştı adam.

İnsan lafta kolaylıkla ölümle ilgili atıp tutsa da başına bir şey gelmeden sağlığının, canının kıymetini anlayamıyordu.
Bunu günden güne eriyerek ve ölüm korkusunu tüm benliğimle hissederek tecrübe ediyordum.

Ama artık kurtuluş yolum vardı. O kızın... Enis'in kalbi benim olacaktı.

Bugün söylediği sözlerde gözlerindeki kararlığı ve doğruluğu görmüştüm.
Ateş fışkırıyordu bakışlarından. Masum, ezilmiş, duyguları bastırılmış ama bir o kadar da hırçın ve toy bir genç kızdı.

Yazık olacaktı zavallıya ama ben bu kalbi bulmak için çok mücadele etmiştim ve alacaktım da.

Hayatın zevklerini ve güzel yönlerini tatmamış biri için belki de üzülmemek gerekti çünkü o da üzülmeyecekti. Hayatını kaybetmeden önce onun huzurlu bir şekilde ölmesi için maddi ve manevi açıdan onu destekleyecektim. Bu kadarını kesinlikle hak ediyordu.

3 ay boyunca bir genç kızın hayalinde ne varsa onları yaşatacaktım ona. Para, mücevher, araba, kıyafet ve en önemlisi de hayalindeki gibi bir eş.

Bunu kardeşimden istemem zor olacaktı ama o da benim için birkaç ay katlanmak zorundaydı, bunu bana borçluydu.

Enis'i başka biriyle evlendiremezdim. Eğer kardeşim Savaş'la evlenirse hep gözümün önünde olurdu ve Savaş onu kendine aşık ederek bana kalbini vermeyi kendi isteğiyle kabul ettirebilirdi. Böylelikle vicdanım da tamamen rahatlamış olurdu.

Kız zaten biraz hayattan gün gördükten sonra ölmeyi isteyecek kadar gözü karaydı, bir an önce bu işi halletmeliydim.

Ne olursa olsun, o kalp 3 ay sonra bende atacaktı.

_______________________

-'Savaş çalışma odasında mı Firuze?'

-'Hayır efendim, yatak odasında dinleniyor.'

-'Peki, sen bugün izinlisin önümüzdeki günlerde yoğunluktan izin kullanmaya fırsatın olmayabilir.'

-'Ama efendim...'

-'Eğer itiraz etmeye kalkarsan iznin yanar ve üstüne önümüzdeki hafta her gün fazladan 3 saat mesai yaparsın.'

Firuze orta yaşlı, iyi bir kadındı. Sürekli kapı dinlerdi ama kötü bir niyetinin olmadığını bildiğim için merakına aldırmıyordum. Yine de  Savaş'la birazdan konuşacaklarımı duymamalıydı.

Cevap vermeyince korkudan kocaman olmuş gözleriyle kendiminkileri buluşturdum. 'Şimdi kaybol.'

-'Pekala. Sağ olun efendim.'

Savaş'ın odasının önüne geldiğimde derin nefesler aldım. Bu konuşmayı yapmak benim için hiç kolay olmayacaktı. Nihayetinde korkunun ecele faydası yoktu.

Yavaşça odanın kapısını tıklatıp içeri girdim. Savaş yatağında oturmuş, kitap okuyordu.

Beni görünce yerinden doğruldu ve yüzünün sivri hatlarını daha da belirginleştiren vintage tarz beyaz gözlüğünü çıkardı. Bu haliyle tüm kızların hayallerini süsleyecek bir profesöre benziyordu, hem de en çıtırından!

Benim yakışıklı kardeşim her haliyle kusursuzdu.

Ben ona bakarak dalıp gitmişken, aramızdaki sessizliği bozan o oldu. 'Neslihan hayırdır sen odamda dinlendiğim zamanlar yanıma gelmezdin.'

Siyah saten nevresimin üstüne oturdum. Savaş yatağın diğer ucunda, tam çarprazımda kalıyordu.

-'Aa, evet yoksa gelmeme sevinmedin mi? İstersen daha sonra gelirim.'

Gitmemi istemeyeceğini biliyordum. O dinlenirken rahatsız olmasın, kafa dinlesin diye yanına uğramazdım. Sadece şaşırmıştı.

-'Hayır, kal güzelim. Lütfen kusura bakma. Öyle demek istemedim. Biliyorsun. '

-'Biliyorum tabii ki şaka yaptım.

Sana söylemek istediğim bir şey var. Konuyu hiç uzatmadan söylemek istiyorum çünkü çok heyecanlıyım ve acele etmemiz lazım.'

-'Neymiş bakalım seni bu kadar heyecanlandıran ve acele etmemizi gerektiren şey?'

- 'Ben galiba kendime uygun bir donör buldum. Bu lanet kalp yetmezliğinden kurtulacağım. Yepyeni bir kalbim olacak. Yeniden doğacağım. Düşünsene!'

- 'Galiba derken?'

-'Şey... Kız daha kesin olarak kabul etmedi ama seninle evlendikten sonra o kalbin her türlü benim olacağından şüphem yok.'

Savaş'ın her sinirlendiğinde olduğu gibi gözü seğirmeye başladı ve tam o anda alaycı bir şekilde güldü. 'Ben evlendikten sonra kalp senin olacak ha?

Ne içtin sen bu saatte?'

Daha fazla dinlemeden bağırarak onu susturdum bana karşı ilk defa kılıç kadar keskin bakıyordu sanki bir kelime daha etsem beni gözleriyle infaz edecekti ama durmaya niyetim yoktu, o ciddi olduğumu biliyordu. Çünkü ben asla şaka yapmazdım.

-'Savaş ciddiyim. Sadece birkaç ay tahammül edeceksin. Sadece onun yanında ol ve üzecek bir söz söyleme ya da aksi bir hareket yapma. Bir de sadakatli ol yeter.'

- 'Oo, her şey planlanmış. Soyu sopu belirsiz hiç tanımadığım bir kızla evleniyorum ve ona sadık kalıyorum. Belki bir ucu...'

-'Savaş yeter! Ben senin ablanım. Ve daha bir çok şeyinim!

Sinirden böyle yapıyorsun ama önce beni dinle. Kız 18 yaşında kimi kimsesi yok. Ucube de değil, güzel bile sayılır. Toy, masum sana hiçbir konuda karşı gelemez.

Ben onun maddi ihtiyaçlarının hepsini karşılarım. Sen de 3 ay benim için onu gözünün önünde tutarsın o kadar.'

Başını iri ellerinin arasına alıp, parmaklarını siyah gür saçlarının arasından geçirdi. Hala çok sinirliydi ama onu ikna edecektim.

-'Tamam, donör bulamıyoruz, zor durumdayız, kaygını anlıyorum ama evlilik olmaz.

Yanımda tutarım, o hayatımdayken başka kadın da olmaz kadınlık içgüdülerinle onu korumak istiyorsan. Ya da senin başka isteğin olursa mutlaka karşılarım.'

-'Savaş siz erkeklerin evlilikle derdi ne? Niçin bu kadar korkuyorsunuz? Üstelik seninki sahte, kısa süreli bir anlaşma sayılır. Seni paylaşmak benim için kolay mı sanıyorsun? Buna mecburum.

Ben onu mutlu edeceğime dair kendime söz verdim. Kız birkaç ay sonra ölecek. Ona karşı yapabildiğimin en iyisini yapmazsam vicdanım rahat etmez.

Onun gibi kızlar hep evlilik hayali kurarlar, biliyorum. Sadece kısa süreli evlilik oyunu oyna, iki güzel söz söyle. İstemezsen elini bile sürmezsin bir şeyler uydurursun ama ona ihanet etme, hiç yanından ayırma ki şu kalbi rızasıyla alabilelim.

Yalvarıyorum sana birazcık hatrım varsa kabul et, benim ölmeme izin verme.'

- 'Ağlama, gel buraya.'

O söyleyene kadar ağladığımın farkında değildim. Ne ara yatağım ucundan kalkıp da Savaş'ın ayaklarına kapandığımı da bilmiyordum.

Hızla doğrulup Savaş'a sımsıkı sarıldım.

En kıymetlimdi o benim, canımdan candı. Ailemin iş seyahatleri olduğu zaman yalnız kalmasın diye hiç yanından ayrılmazdım küçükken.
Birbirimize her şeyden çok bağlıydık. İşte bu yüzden evliliği kabul edeceğinden emindim.

-'Ne diyorsun, kabul edecek misin?'

Biraz düşünüp, tereddüt etse de çok geçmeden cevap verdi. 'Bana biraz zaman ver.'

Ellerini tutup birleştirdim, kendi avuçlarımın içine aldım sığdırabildiğim kadarını. Sonra da dudaklarıma bastırdım.

-'Düşünme, kabul ettiğini söyle lütfen. '

-'Ama...' sözünü kesmesine tek izin verdiği kişi olarak; onun hala yatışmamış sinirlerini umursamadan verdiği imtiyazı kullandım.

-'Bu işin aması, belkisi yok. Aylardır nakil listesindeyim ve uygun bir donör yok. Sen benden daha iyi biliyorsun bunları.

Ne yapalım? Organ mafyasına mı başvuralım?

Bize gönüllü olarak kalbini verebilecek biri varken masum birinin hırsızı mı olalım ha?

Sağlık bu Savaş, can bu! Ben de bu işlere bulaşmaktan nefret ediyorum ama ölüyorum görmüyor musun?'

-'Sus Neslihan! Tamam kabul ediyorum.' buruk gülümsemem yanaklarımın tamamına yayıldı.

Savaş'ıma, son söylediklerinden sonra benim için her şeyi yapabileceğine emin olduğum kardeşime, hayatımın erkeğine sarıldım.

Savaş, ellerimi yavaşça belinden ayırıp ayağa kalktı ve yatağın karşısındaki komidinde duran cüzdanıyla birlikte arabasının anahtarını da aldıktan sonra hiçbir şey söylemeden çıktı.

Savaşla yarınki düzmece muayene olayını konuşamamıştık ama gelince sinirlerini yatıştırabildiğim kadarıyla yatıştırıp bu meseleyi de konuşurdum. Nasıl olsa evlenmeyi kabul etmişti geriye kalanların da hepsini planlamıştım. Kontrol artık bendeydi.

Yarın hepimiz için yeni bir başlangıçtı. Benim zaferimin başlangıcı...

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro