Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

×28×

Bölüm şarkısı: Mavi- Gri: Dünyanın En Güzel Kızı

×××

Seçkin: Günaydın

Ekin: Günaydın

Ekin: Nasılsın?

Seçkin: Çok iyi :)

Ekin: Hmm, öyle mi? :)

Seçkin: Öyle :)

Ekin: Bugün ne yapacaksın?

Seçkin: Bir planım yok

Ekin: Okula uğramam gerekiyor bugün, alttan bir  dersim var.

Ekin: Sonra kafeye yanına gelebilir miyim?

Seçkin: Sorman hata, gel tabii güzelim.

Seçkin: Başka bir yere de gidebiliriz

Ekin: Seninle uzun uzun ordan burdan sohbet etmek istiyorum

Ekin: Aynı zamanda da sadece sana sarılıp susmak

Ekin: Nerede olduğumuzun önemi yok

Ekin: Sadece yanında olmak istiyorum

Ekin: Sadece seninle olmayı özledim

Seçkin: Ben de

Seçkin: O zaman seni bekliyorum

Seçkin: Güzel bir yere götüreceğim seni

Ekin: Öğlen 2 gibi yanında olurum

Ekin: Yanına gelmek için sabırsızlanıyorum

Seçkin: Ben de sabırsızlanıyorum

Seçkin: Yanıma gelmen için

×××

Ekin Tuva

İki saat süren berbat bir dersten çıktıktan sonra havadaki oksijeni derince içime çektim. Beynimin yandığını hissediyordum.

"Pişşt!" diyen bir ses duyunca refleks olarak arkamı döndüm. Yanıma gülerek gelen bir adet Berkan'dı.

"N'aber?" dedi neşeyle.

"İyidir, ne bu neşe?" dedim yüzünü göstererek. Omuz silkti. "Defne çarpılması yaşadım."

"Nasıldı yemeğiniz?"

Gülümsemesi büyüdü. "Harikaydı. Defne... cidden aklımı başımdan alıyor."

"Belli belli." dedim gülerek.

"Asıl sana sormalı, ne bu neşe? O odun ne yaptı da güldürdü yüzünü?"

Kaşlarımı çattım. "Odun deme."

"Ama odun." dedi omuz silkerek.

Onu takmadan gülümsemeye devam ettim. "Dün Seçkin ile bir şeyler oldu."

İmalı bir şekilde güldü. "Nasıl bir şeyler? Fesat olmalı mıyım?"

Kaşlarımı çatarak koluna vurdum. "Saçma sapan şeyler düşünme. Sana ne yaşadığımızı anlatacak değilim ama şunu söyleyebilirim, sanırım eskisi gibi olduk."

"Sevgili oldunuz yani?"

"Sanırım." diye mırıldandım. O sırada arkada, elleri cebinde yürüyen Murat'ı görünce Berkan'a 'gitmem lazım' diyerek ona doğru yürüdüm.

Yanına ulaştığımda ne diyeceğimi bilemeyerek yanında yürümeye başladım. Başını hafifçe çevirip bana baktı. Bir şey söylemeyip aynı tempoda yürümeye devam etti.

Bir banka oturduğunda ben de yanına oturdum. Bu, konuşmam için bana verdiği bir izindi.

"Özür dilerim Murat." dedim, sonunda sesimi bulduğumda. "Böyle bir şey yapmamalıydım."

"Evet, yapmamalıydın." dedi, başını sallayarak.

"Pişmanım." dedim, yutkunarak. Bunu hak etmediklerini biliyordum ama sadece o an öyle yapmam gerekiyordu. Benim için de çok zor olsa da zorundaydım.

"Beni affedebilecek misin?" dedim, başını bana çevirdiğinde. Gözlerime baktı. Onunla olan dostluğumuzu özlemiştim.

"Her zaman affeden taraf sen olurdun." dedi iç çekerek. "Bu durum garip geldi."

"Sana yıllarca ablalık yapmama karşın bana bir kez abilik yapar mısın? Senin dostluğuna ihtiyacım var Murat."

"Hayır." dedi. Reddedilecek olmanın korkusuyla kalbim hızla çarpmaya başladı. Ufacık gülümsemesini yakaladım. "Asıl benim senin dostluğuna ihtiyacım var."

"Affettin mi?" dedim heyecanla. Başını sallayıp kollarını açtı. "Gel buraya."

Bankta yanına kayıp kollarının arasına girdim. Dostumu geri kazanmanın verdiği rahatlamayla gözlerim doldu. Murat'ı gerçekten özlemiştim.

Hafifçe geri çekilip yüzüme baktı. "Bir daha haber vermeden hiçbir yere gitmek yok. Hatta...  direkt olarak hiçbir yere gitmek yok."

"Tamam, yok." dedim, hızla başımı sallayarak.

Geri çekildikten sonra özlediğim imalı bakışları beni buldu. "Dün gece Seçkin'i aradım, bir şey soracaktım. Epey mutluydu ama bir şey anlatmadı. Bunda payın var mı?"

"Bir şey demedi mi?"

"Her zamanki içine kapanık Seçkin. Ne oldu? Sen anlat?"

Dün gece eskisi gibi olduğumuzu düşünmüştüm, umarım ben hayal kurmuyorumdur.

"Sanırım, tekrar başlıyoruz." dedim, doğru anlamış olmayı umarak.

Gözleri şaşkınlıkla açıldı. Neşeyle güldü. "Vallahi mi?"

Başımı salladım heyecanla. Seçkin'in beni tekrar hayatına alması hayal edemeyeceğim bir şeydi, çok mutluydum.

"Eskisi gibi olacağız tekrar, ha? Süper! Özledim vallahi."

Karşıdan buraya doğru gelen Defne'yi görünce tadım kaçtı. Çok hoşlandığımı söyleyemezdim. "Eskisi gibi olacağımızı sanmıyorum." dedim ona bakarak.

Murat da baktığım yere döndü. Olayı anladığı için dudaklarının arasından bir kıkırtı çıktı. Bir elini omzuma koydu. "Merak etme, Defne zararsız bir kız."

Cevap vermedim. Ayağa kalkıp son kez Murat ile selamlaştıktan sonra Defne'nin aksi yönüne ilerlemeye başladım. Seçkin aralarında bir şey olmadığını söylemişti, ona inanıyordum ama Defne'nin ne hissettiğini bilmediğim için huzursuzdum.

Aklıma dün gece Seçkin ile yaşananlar gelince tüm huzursuzluğum yok oldu. O kadar güzeldi ki. Bana beni sevdiğini söylemiş ve öpmüştü. Bunu duymaya o kadar çok ihtiyacım vardı ki... Seçkin'e hissettiklerim hâlâ ilk günkü gibiydi. Bundan sonra da onu kaybetmemek için her şeyi yapacaktım.

Deniz Kafe'nin önüne gelince adımlarım durdu kendiliğinden. Bu kafeye Seçkin ile birlikte geldiğimiz ilk zamanı hatırladım. Babası ve amcasının bu kafeyi bulduklarını söyler söylemez beni buraya getirip fikrimi almıştı. Denizi kenarında olmasını aşırı sevmiştim, içi de ferah ve kocamandı. Görür görmez bayılmıştım. Burayı alma kararı verdikten sonra da Seçkin'in amcası ve babası kafeyi dizayn etme işini bize bırakmıştı.

Kafenin her bir köşesinde gerçekten de parmak izim vardı, bunu ego için söylememiştim hiçbir zaman.

"Deniz Kafe" ismi de ortak olarak verilen bir karardı. Çoğu kişi denizin dibinde olduğu için adının öyle olduğunu zannediyordu ancak Seçkinlerin soyadı Deniz'di. Ama bu düşünce de avantajlı kılıyordu burayı.

"Ekin."

Seçkin'in sesini duyunca kafenin adının yazdığı tabeladan gözlerimi çekip ona çevirdim. "Seçkin."

"Gelsene güzelim, niye orada dikiliyorsun?"

"Dalmışım." diye mırıldanıp yanına adımladım. Birlikte kafeye girdik. İki yıldır benim için rezervli olan masaya ilerleyecekken elimden tuttu. Elimden tutması heyecanlanmama sebep oldu.

"İçerde biraz işim var, yanımda bekler misin?" dedi naif sesiyle. Başımı salladım hemen. Gülümsedi. Beni eskisi gibi sürekli yanında istemesi mutluluğuma mutluluk katmıştı.

Birlikte odasına girdik. Ben, koltuğa oturdum. O, masasına geçer diye düşünürken yanıma oturdu. "Bir şey içmek ister misin?" dedi, gözlerimin içine bakarak.

"Yok, sağ ol."

"Çok az bir işim kaldı, uzun sürmez."

"Sorun değil, beklerim."

Seçkin, masasına geçip önündeki kağıtlarla ilgilenmeye başladı. Ben bu günü 2 senedir bekliyordum ve şu an tam da hayal ettiğim yerdeydim. Hatta sonsuza kadar bu koltukta oturup Seçkin'in işini bitirmesini bekleyebilirdim. Bir an sıkılmazdım bile.

Bu anı daha önceden hatırlıyordum. Daha önceden de bu koltukta oturup Seçkin'i beklediğim zamanlar olmuştu. Tabi durumu abartıp oflayıp puflardım çoğu zaman. O anın özlemiyle çantamı koltuğa bırakıp ayağa kalktım.

Seçkin'in masasının tam karşısında dosyaların olduğu camdan bir dolap vardı. Cam olmayan birkaç rafını kurcaladım ama dosyaların içine bakmadım. Kağıtlarını karıştırmak değildi amacım. Sadece eskisi gibi olmak istiyordum.

Rafta bulduğum bir pilot kalemi Seçkin'e gösterdim. "Bu kimin? Güzelmiş."

Başını kağıtlardan kaldırıp elimdeki kaleme baktı. "Benim."

"Artık benim." deyip kalemi kot pantolonumun cebine sıkıştırdım. Seçkin, yüzündeki gülümsemeyle tekrar kağıtlarına döndü. Kendimi göremesem de aynı gülümsemenin kendi yüzümde olduğuna emindim.

Raflardan sıkılınca Seçkin'in masasının önündeki koltuklardan birine oturup önümdeki küçük sehpanın üzerindeki dergi ve kitapları karıştırdım.

"Bu dergi nerden çıktı? Sen magazin dergisi okumazsın."

"Murat ve Defne bakıyordu. Onlar bırakmış."

"Spor dergilerini hala okuyor musun?"

"Eskisi kadar sık değil ama okuyorum."

"Bunların süresi geçmiş." dedim dergilere bakarak.

Küçük sehpanın üstü de bitince tekrar ayaklandım ve Seçkin'in masasının üstüne bakmaya başladım. Annesi, babası ve kardeşleriyle olan fotoğrafını elime aldım. Babasını özlediğini biliyordum. Ben de özlüyordum. Dünya tatlısı bir adamdı.

Çerçeveyi özenle tekrar aynı yere koydum.

Masanın üzerine kısa bir göz gezdirdikten sonra kalçamı masaya yaslayıp kollarımı göğsümde birleştirdim ve Seçkin'e döndüm. "Daha ne kadar kaldı?"

Başını kaldırmadan cevapladı. "Az kaldı, sabret."

"Sabredemiyorum." dedim oflayarak. "Seni çok özledim."

Kalemle bir şeyler karalayan eli durdu. Başını kaldırıp bana baktı. "Beni özledin?"

Başımı salladım. "Evet, sana sarılmak istiyorum."

Kalemi masaya atıp kollarını açtı, sanki bu anı bekliyormuş gibi. "Gel."

"Şimdi mi?" dedim şaşkınlıkla.

"Sarılmanın zamanı olmaz, istediğimiz an sarılabiliriz birbirimize."

"O zaman, geleyim." dedim ve benim için açtığı kollarının arasına girdim. Biraz eğilmek zorunda kalsam da halimden memnundum.

Seçkin, geri çekildikten sonra beni elimden tutup bir dizine yan olarak oturtturdu. Şaşkın bakışlarıma karşılık omuz silkti. "Böyle daha iyi oldu."

"Seçkin." dedim şaşkınlıkla. "Bu gerçek, değil mi? Bir hayal değil? Biz tekrar... tekrar birlikteyiz yani?"

Bir eli yanağıma dokundu. "Her şey gerçek güzelim. Biz tekrar birlikteyiz."

"İnanamıyorum. Her şey bir rüya gibi geliyor."

"Gerçek olduğunu kanıtlamalıyız o halde." dedi gülerek.

"Nasıl?"

"Bir şarkı var, sen beni öptüğünde hayata döneceğim, diyor." dedi ve elini yavaşça başımın arkasına koyup beni kendisine çekti. "Beni hayata döndür yeniden." Sıcak dudaklarını dudaklarımın üzerinde hissettim.

×××

Bir sonraki bölüm Murat ve Defne'den olacak.

Çok gecikti biliyorum ama tatilim yeni başladı sayılır. Tatil boyunca yazabildiğim kadar yazmaya çalışacağım.

Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛

Seviliyorsunuz!💜

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro