×16×
Bölüm medyası: Seçkin Deniz
Keyifli okumalar!
×××
Ekin: Ne oldu Seçkin?
Ekin: Neden birden Berkan'a patladın?
Seçkin: Sana ne?
Ekin: Ne demek sana ne?
Ekin: Hiçbir sorun yokken kavga çıkardın herkesin ortasında.
Ekin: Üstelik çocuk daha okula yeni alışmaya çalışıyor, daha anlayışlı olabilirdin.
Seçkin: Sen o piçin avukatı mısın kızım? Seni ne ilgilendirir?
Seçkin: Ayrıca sayende okula epey alışmış duruyor, misafir ayakları yapmasın hiç.
Ekin: O ne biçim kelime Seçkin!
Ekin: Düzgün konuş Berkan hakkında
Seçkin: Tamam avukat hanım!!
Ekin: Avukat deyip durma!
Ekin: Sadece doğru olanı savunuyorum ben
Seçkin: Doğru olan Berkan mı?
Seçkin: Objektif bakamıyorsun olaylara
Seçkin: Hislerin bunu engelliyor
Seçkin: Ya da İngiltere anılarınız
Ekin: Saçma saçma konuşma
Ekin: İmaların hoş değil
Seçkin: Bence de
Seçkin: Düşünüyorum da gerçekten hoş değil
Ekin: Berkan'ın sana bir yanlışını mı gördün de ona karşı bu kadar katısın anlam veremiyorum
Ekin: Maçta da güzel oynadı
Ekin: Üstelik maçı da kazanmanıza rağmen laf dokundurmaya devam ettin.
Seçkin: O herifin direkt kendisi yanlış bence
Seçkin: Ayrıca her zaman futboldan anlamadığını söylerdin ama iki senede İngiltere'de futbolu sökmüş gibi konuşuyorsun
Seçkin: Ama kimden öğrendiysen güzel öğretememiş
Seçkin: Herifin güzel oynadığını iddia etmen gerçekten saçma
Seçkin: Sana böyle düşündürmesi gereken tek bir hareketi dahi olmadı
Ekin: Çocuk musun Seçkin?
Ekin: Yanlış saymadıysam gol sayılarınız aynı, kötü oynadığını söyleyemezsin
Ekin: Sevmemiş olabilirsin ama bari insanlara hakkını teslim et
Ekin: Yoksa gollerinizin eşit olmasını kıskandığını düşüneceğim
Seçkin: Gol atmak başarılı bir oyun sergilemek demek değildir çokbilmiş
Seçkin: O gollerin hepsini ben attırdım ona
Seçkin: Ne kadar berbat oynadığını anlatırdım ama anlamazsın
Ekin: Gerçekten çocuk gibisin
Ekin: Yenilgiyi hâlâ hazmedemiyorsun
Ekin: Başarılı yanlarını görmeye çalışmak imkansız değil
Seçkin: Tamam kapat konuyu
Seçkin: O puşttan daha fazla bahsetmek istemiyorum
Seçkin: Sinirlerimi zıplatıyor
Ekin: İyi
Ekin: Ama turnuva bu hafta boyunca sürecek
Ekin: Umarım tekrar kavgaya tutuşmak için çabalamazsın
Seçkin: Sanmıyorum
×××
Telefonu sertçe masaya bıraktım. "Şuna bak ya! Gelmiş bir de bana o herifi savunuyor! Hayır yani, sana ne kavga çıkarmaya çalışıyorsam? Sen neden karışıyorsun? Ne var bu çocukta, neden bu kadar önemli?"
"Fena şeyleri var yalnız."
Telefonun içine gömülmüş olan Defne'ye döndüm. "Ne diyorsun?"
Ekranı dibime kadar soktu. "Şuna bak, baklava hepsi baklava! Bir içim su!"
Berkan'ın fotoğrafını görünce kan beynime sıçradı. "Sen ne bakıyorsun bu herifin fotoğraflarına kızım! Sana ne el alemin çocuğundan! Bir içim su, diyor bir de! Yakışıklı görmesem inanacağım dediklerine. Kapat şunu, bakma."
Burun kıvırıp telefonunu çekti gözümün önünden. "Sen kıskançlıktan ne dediğini bilmiyorsun Seçkin! Cidden çok iyi parça!"
"Hasbinallah!"
"Kusura bakma ama Defne'ye katılıyorum abiciğim. Sırf Ekin ile yakın diye sahada adamın bacağını kopartacaktın! Bilerek yapmadığına beni inandıramazsın, adamla aynı takımdayken ayağından top çalmanın başka açıklaması olamaz çünkü!"
"Saçmalamayın!" diye itiraz ettim. "Ekin ile ne alakası var konunun!"
"Çünkü Ekin ile yakın arkadaşlar." dedi Murat.
"Her dakika beraberler." diye devam etti Defne.
"Ekin, onunlayken mutlu, gülüyor." dedi Murat.
"Birbirlerinin fotoğraflarını beğenip yorum yapıyorlar." dedi Defne.
"Yorum da mı yapmış puşt?" dedim hayretle.
Defne telefonundan başını kaldırıp kıkırdadı. "Beğendiği doğru. Yorum yapıyorlar kısmını salladım ama sen bayağı araştırmışsın belli ki."
Aniden celallendiğim sandalyeye geri sindim. "Yok canım, ne araştıracağım?" dedim omuz silkerek. İkisi de inanmadı.
"Zülal'ciğim! Bir bakar mısın?" diyen Murat'a kaşlarımı çatarak baktım.
Zülal, elindeki tepsiyle yanımıza geldi. "Buyurun efendim?" dedi Murat ona seslendiği için ona hitaben.
Murat'ın yüzü gözle görülür bir biçimde düştü. "Efendim, ne yahu? İsmim Murat diye kaç kez söyledim."
"Ne istemiştiniz?" dedi Zülal tekrar.
Murat, bu ısrarına karşı ofladı. "Kahve, isteyecektim." dedi omuzlarını düşürerek. Zülal başını salladıktan sonra arkasını dönüp gitti.
"Pişt, bana bak." dedi Defne. "Sen bu kızla neden uğraşıp duruyorsun? Rahat bıraksana kızı."
"Uğraşmıyorum, neden uğraşayım durduk yere? Sadece... kaç kez adımı söyledim ama adımla seslenmiyor. Efendim deyip duruyor." dedi omuz silkerek.
"Kızın üstüne gidiyorsun Murat, gitme." dedim sert bir şekilde. "Burada çalışıyor olması her dediğini yapacağı anlamına gelmez. Bir daha çalışanlarıma öyle üstten üstten konuşursan, şimdiki kadar nazikçe uyarmam."
Bana sertçe baktıktan sonra başını dışarı doğru çevirdi. "Üstten üstten neden konuşayım? Ayrıca her istediğimi zorla yaptırmaya mı çalışıyorum ben? İsmimle seslensin sadece, dedim."
Murat'ın üzgün çıkan sesi yüzünden daha da üstüne gitmedim. Uzun zamandır ne zaman kafeye gelsek Zülal ile bu tarz uğraşıyordu ama bu konuda Zülal'in rahatsız olmasından çekiniyordum. Rahatsız olsa da sırf benim arkadaşım diye ses çıkartmazdı.
Murat, Zülal'in elinde kahve bulunan tepsiyle buraya geldiğini görünce ayaklandı ve masaya üç adım kala Zülal'i yakaladı. "Sen zahmet etme, ben taşırım. Bu kasları boşuna yapmadım, değil mi?" dedi kolundaki kasları göstererek. Zülal bu hareketine kıkırdadı. Murat, tepsiden kahveyi almayı çalışınca reddetti.
"Lütfen, oturun yerinize. Ben servis ederim."
"Ben de kendim taşıyabilirim. Hem bence her şeyi sizin servis yapmanız saçma. Bu kafenin konseptini değiştirmeliyiz. En mantıklısı self servis. Hem yorulmamış olursun sen de."
Murat'ın Zülal'e ayak üstü kur yapmasına şaşkınlıkla baktım. Ciddi ciddi kız tavlamaya çalışıyordu.
Zülal boştaki eliyle dudaklarını kapattı. "Murat, otur lütfen." dedi gülerek.
"Murat mı? Murat mı dedin sen? Bir daha desene. Madem ismimi unutmadın, şimdiye kadar neden söylemedin?" Murat'ın hevesli konuşmasına Zülal bakışlarını çevirdi. "Yerinize geçin lütfen." dedi yalvarır bir tonda.
"Murat, otur yerine." dedim, Zülal'e daha fazla zorluk çıkarmaması için.
Murat, yerine oturduktan sonra Zülal başını kaldırmadan kahvesini bırakıp gitti. Yüzünden gülümsemesi silindiği için bir anlık kötü hissettim.
Zülal gittikten sonra Murat'ı payladım. "Kızı zor durumda bırakacak hareketler yapıyorsun Murat."
"Yapmıyorum, sadece..."
"Zülal'den hoşlanıyor musun sen?" dedi Defne.
Murat kaşlarını havalandırdı şaşkınlıkla. "Ben mi? Hayır, yok öyle bir şey." Önündeki kahvenin yarısını kafasına dikti. Dili yanınca benim önümdeki su bardağını da içti. Ardından ayaklandı. "İşim var, sonra görüşürüz."
Murat'ın kaçar gibi gitmesinin ardından şüpheyle Defne'ye döndüm. O da şüpheliydi. "Kesin, kesin Zülal'den hoşlanıyor. Kaçtığına göre." dedi iddialı bir biçimde.
Başımı salladım. "Ben de öyle hissediyorum."
"Berkan, okulun yanındaki kafeden bildirim yapmış. Hadi oraya gidelim Seçkin."
Şaşkınlıkla Defne'ye baktım. "Defne, şu çocuğun peşinden koştuğunu söyleme bana!"
Omuz silkti. "Koşmuyorum tabii ki. Sadece, çok iyi parça olduğunu söylemiştim. Biraz takılırım sonra postalarım. Hadi."
"O çocuğu görmek istemiyorum." dedim elinden kurtularak. "Kiminleymiş orada?"
Yandan bakarak güldü. "Ekin'i soruyorsan, o yok sanırım."
"Ne Ekin'i soracağım! Bana ne ondan?" diye çıkıştım. Bilmiş bir şekilde bakıp gülümsedi. Ardından ayağa kalktı. "Ben kaçar."
"Defne, otur şuraya!" desem de çantasıyla birlikte ayaklanmıştı çoktan. Ona sinirli gözlerle bakarken bana öpücük attı. İçimden söylenirken peşinden ayağa kalktım. "Dur, dur başımın belası. Beni bekle." dedim.
Hevesle bana dönüp güldü. Yanına geldikten sonra koluma girdi. Ben somurtarak bakarken o gülüyordu.
Dediği kafeye geldik. Kendi kafemden başka bir kafeye girdiğimde oraya ihanet ettiğimi hissediyordum.
Defne'nin yönlendirdiği masaya oturduk. O herifin oturduğu masanın yakın çaprazıydı. Bilerek yaptığına emindim. Gelen garsondan ben bir su istedim, Defne de kahve.
Defne telefonundan bir şeyler yapıyordu. Ayağımla ayağına vurdum. "Ne karıştırıyorsun?"
"Burada olduğumu çaktırmadan belli ediyorum." dedi. Ekranda bir şeyler yaptıktan sonra telefonu masaya bıraktı. "Bir dakika içinde Berkan kafasını kaldırıp beni arayacak ve bulacak." Kendinden emin bir şekilde arkasına yaslanıp kahvesini yudumladı.
Dediği gibi birkaç saniye sonra Berkan kafasını kaldırıp bizim masaya baktı. "İyi halt yedin." dedim Defne'ye bakarak. Defne bilerek oraya bakmıyordu. "Gördü bizi değil mi?" dedi bilmiş bir şekilde.
Ona sinirli bakışlar atarken Defne arkamda bir yöne baktı. "Oha, seninki de gelmiş."
Fevri bir şekilde arkama döndüm. Ekin ile göz göze geldik. Ona baktığımı anlamadı, çünkü bakışları yerdeydi. Elindeki çantasıyla tuvaletlerin oradan geliyordu. Yanımızdan geçtikten sonra Berkan'ın yanındaki sandalyeye oturdu. Berkan, gülerek ona bir şeyler anlattı. Ekin'in yüzünü tam göremesem de ufak bir şekilde tebessüm ettiğini gördüm.
"Bir şey yap, o herifi o masadan kaldır." dedim Defne'ye dönerek.
"Ne yapayım?" dedi şaşkınlıkla.
Ekin'in omzuna kolunu atınca beynimden dumanlar çıkacak zannettim. "Bilmiyorum, yap bir şeyler. Ekin'den uzaklaşsın." dedim ama dedikten hemen sonra da pişman oldum.
×××
Sizce Defne yaptı?
Berkan ve Ekin ne iş?
Yıldızı parlatmayı unutmayın! 💛
Seviliyorsunuz!💜
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro