47. Bölüm: Karmaşa
Bölüm medyası: Rei- Ah Canım Sevgilim
Yeni bölüm getirdim size. Yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar!
×××
"Yaa, şuradaki nokta şimdi benim yeğenim mi?" dedim elimdeki ultrason fotoğrafına hayran hayran bakışlar atarak. Ablam gülümsedi. "Evet."
"Ne kadar da bana benziyor ya!" dedim mutlulukla.
"Daha mercimek kadar bir şey Feyza." dedi ablam göz devirerek. "Nasıl benzettin kendine?"
"Yoo, belli. Aynı bana benzeyecek teyzesinin güzel kızı."
Mutfağa giren Erdem abi gülerek lafa dahil oldu. "Cinsiyeti belli değil ya hani Feyza?"
Omuz silktim. "Teyzeler hisseder. Kız olacak."
"Anneler hisseder, değil miydi o ya?" dedi Erdem abi gülerek.
"Ayrıca kız halaya benzer derler. Kız olursa sana benzemez." dedi ablam.
Bu fikrin düşüncesi bile beni gerdi. "Öyle bir şey olamaz." dedim, bilmiş bir şekilde. "Bu çocuğun teyzesi de halası da benim. Hatta amcası ve dayısı da benim. O yüzden bana benzeyecek. Başka şansı yok."
"Allah korusun." dedi ablam. Hain!
"Annesi, babası varken niye sana benzesin?" dedi Erdem abi kaşlarını çatarak. Ablamın beline sarılıp yanağını öptü. Elini ablamın karnına koydu. "Kızım, annesine benzeyecek."
Birbirine aşkla bakan ikiliye imrendim. Onların hep böyle olması için içimden dualar ederken "bu sahnenin içinde bir gün olabilir miyim" düşüncesi zihnimi ele geçirdi.
"Pişt." diyerek gözümün önünde elini sallayan ablamla irkildim. "Efendim?"
"Azıcık ucundan, sadece iyi yönleriyle teyzesine benzeyebilir dedim. Neden tepki vermiyorsun kız?"
Gülümseyerek ablamın yanağına öpücük kondurdum. "Sağlıkla, iyilikle gelsin. O bana yeter."
"İnşallah." dediler birlikte.
"Babam ne zaman gelecek?" dedi Erdem abi.
"Yarım saate gelir." dedim saate bakarak.
"İyi bari, ben gidip Mediha sultana bakayım. Sizde bir şey var deyip duruyor. Yalnız kalmasın." Erdem abi babaannemin yanına giderken ablamla mutfakta yalnız kalmıştık yine.
Dün, Erdem abini ablamı elinden tuttuğu gibi hastaneye götürmesi sonucu çok şükür ki yeğenimin sağlığının yerinde olduğunu öğrenmiştik. Bugün de ablamlar yemeğe gelmişti, babama ve babaanneme bu güzel haberi vereceklerdi.
"Sen iyi misin?" dedi ablam, yüzümü incelerken. "Geldiğimden beri bir düşüncelisin."
"Bedir." dedim, derin bir nefes vererek. "Beni abisiyle tanıştırmak istiyor."
"Ee, ne güzel işte. Neden üzgün gibisin?"
"Hayır, üzgün değilim." dedim hızla. "Abisiyle tanışacağım için mutluyum ama Bedir, geçmişinde bilmediğim ve hoşuma gitmeyen şeyler olacağını söylüyor. Onu düşünüyorum."
"Geçmiş, adı üstüne. Kurcalamaya ne gerek var?" dedi ablam, aynı benim düşündüğüm gibi.
Omuz silktim. "Ben de öyle söyledim ama Bedir bilmem gerektiğini söylüyor."
"O zaman dinlemelisin onu. Zaten onu geçmişi yüzünden yargılayacak biri değilsin."
"Evet, yargılamam." dedim başımı sallayarak. "Abisi Bursa'da yaşıyor. Bedir yarın ikimiz için bilet almış. Babama söylemeli miyim?"
"Günübirlik gidip gelecek misiniz?"
"Evet."
"Söylemelisin. Babam zaten Bedir ile gezmene bir şey demiyor. Yalan söylersen ve ortaya çıkarsa bu sefer babamın güveni kırılır."
"Haklısın. Zaten yalan söylemeyi düşünmedim. Haksızlık olurdu bu."
Ablam, yanağımı sıkıp öptü. "Kötü düşünme. Bence güzel geçecek."
"Bence de güzel geçecek." dedim gülümseyerek. Bedir'in zihnime sokmaya çalıştığı kötü şeylerden kendimi arındırdım. "Giray abiyle tanışmayı çok istiyordum zaten. Nasıl biri olduğunu merak ediyorum. Umarım iyi anlaşırız. Bedir'in tek ailesi o."
"Anlaşırsınız, korkma." dedi ablam, beni rahatlatarak. "Senin gibi tatlı bir kızla kim anlaşamasın?"
"İnşallah." dedim.
Babam geldikten sonra hazırladığımız masaya hep birlikte oturduk. Çorbalarımızdan sonra ana yemeğe geçerken ablama artık söylemesi için kaş göz yapıyordum. Ablam, başıyla onayladıktan sonra Erdem abiye döndü. Erdem abi de heyecanla başını salladı.
"Baba." diyerek tüm dikkatleri üstüne çekti ablam.
"Efendim?" dedi babam, başını ablama çevirerek.
"Babaanne."
"Söyle kuzum."
"Benim, yani bizim, size söylemek istediğimiz bir şey var."
"Nedir? Kötü bir şey değildir umarım?" dedi babam, dikkatle. Ablam, gergin bir ses tonuyla söylediği için babamın kötü bir şey olarak algılaması normaldi ama sırıtan yüzü aksini söylüyordu.
"Kötü değil." dedi ablam.
"Mükemmel bir şey." diyerek ablamı düzeltti, Erdem abi. İkisi de kıpır kıpırdı.
"Söylesenize kızım, meraklandırmayın insanı."
"Hamileyim." dedi ablam, tek nefeste. Ortama sessizlik hakim olurken tepkileri inceliyordum.
"Dede oluyorsun, baba." dedim ablam mutlulukla. "Senin de bir torunun daha oluyor babaanne."
"Oy, kurban olurum! Hayırlısı olsun." dedi babaannem. Çok mutlu olmuştu.
Babam, gözlü yaşlı bir şekilde sandalyesinden kalktı. Ablam da ayaklandı ardından. "Dede oluyorum?" diye sordu babam. Ablam başını salladı. "Evet." Babam kollarını açtı. Ablam babama sarılır sarılmaz benim de gözlerim dolmuştu.
"Torunum olacak." deyip duruyordu babam. Sevinçten uçacaktı biraz daha.
Ablam, babamdan sonra babaanneme sarıldı. "Allah kucağınıza almayı nasip etsin kuzum. Hayırlısıyla gelsin."
"Amin.
Erdem abim oturduğu yerde dururken babamın onu yanına çağırmasıyla ayağa kalktı. "Demek sen de baba oluyorsun." dedi babam.
"İnşallah baba."
Babamın ona sarılmasıyla Erdem abi de sarıldı. Babam, Erdem abinin sırtını sıvazlarken Erdem abinin de gözlerinin dolduğunu görebilmiştim. Vefat eden babasının yerine babamı koymuştu ve onun eksikliğini babamla kapatıyordu. Baba olduğunun haberini babasına verebilmeyi isterdi eminim ki.
Mutluluktan akan gözyaşlarıyla geçen keyifli bir yemek yedik. Ailemize yeni katılacak olan üyenin heyecanı hepimizi sarmıştı.
×××
"Bu çocuk deli ya! Bu çocuk manyak! Delireceğim!"
Açtığım kapıdan adeta saçlarını çekiştirerek giren Hazal'ı görünce artık şaşırmayı bırakarak göz devirdim. "Ne oldu yine?"
"Delirmiş! Tam anlamıyla delirmiş."
Kapıyı kapatarak arkasından gittim. "Ne oldu?"
"Tutturmuş babana söyle, diye. Ben söylemezsem o söyleyecekmiş!"
"E, söyle sen de." dedim omuz silkerek. Neden abartıyordu?
"Nasıl söyleyeyim?" dedi, kanepeye atarak kendini. "Söyleyemem ki!"
"Hazal, canım arkadaşım..." dedim imayla. "Sence de Güney biraz haklı değil mi?"
"Haklı mı?" diye sordu, yüzünü düşürerek.
"Sen daha kaç gün önce bu çocuğun evlilik teklifini kabul etmedin mi?"
"Ettim." dedi sırıtarak. Yüzüğüne baktı iç çekerek. "Ne güzel evlenme teklifi etti öyle ya. Hödük hödük bağırarak. Yerim onu."
Göz devirdim. "Eee, evlenme teklifini kabul ettiğine göre evleneceksin. Babandan gizli mi evlenmeyi düşünüyorsun."
"Hayır." dedi, umutsuzca. "Babamdan gizli tabii ki evlenemem ama..." Oflayarak ellerini yüzüne kapattı. "...ama babama söyleyemem. Hem Güney'den pek haz etmiyor. Biliyorsun."
"Biliyorum, baban pek haz etmiyor ama sen Güney'e bir söz vermiş bulundun. Zaten yarın gidip evlenmeyeceksiniz."
"İşte, yarın gidip evlenmeyeceğiz. Bu yüzden hemen söylememe gerek yok."
Dudaklarımı büküp düşündüm. Bir dost olarak yapmam gerekeni yapmalıydım.
"Hazal." dedim derin bir nefes vererek. "Güney'in evlenme teklifi, ani ve beklenmedik olabilir ama sen onun teklifini kabul ettin. Onun aldığı yüzüğü takıyorsun şu an. Bu işi ne kadar geciktirirsen o kadar zor gelecek ve söyleyemeyeceksin. Baban gerçekleri öğrendiğinde, Güney ile sevgili olmana değil de evlenme teklifini kabul etmenin üstünden uzunca bir süre geçtikten sonra ona anlatmana kızacak. Bana sorarsan babana hemen anlatırsan en az hasarla bu işi atlatabilirsin."
Ofladı. "Öyle mi diyorsun?"
"Öyle diyorum." dedim başımı sallayarak. Dayanamayarak sordum. "Hazal, baban Güney'den pek haz etmiyor olabilir ama ondan tamamen nefret ettiğini de pek söyleyemeyiz. Neden bu kadar korkuyorsun ki? Baban sana kıyamaz, bilmiyor musun?"
"Babam bana kıyamaz." dedi başını sallayarak. "Ama babam benim her şeyim Feyza. Ya onu hayal kırıklığına uğratırsam? Ya... ya onu üzersem? Güney'i yüz üstü bırakamam, babama karşı da gelemem. Arada kalacağım, biliyorum."
"Bunu babana söylemeden bilemezsin. Konuşarak her şeyi halledebilirsiniz."
Hazal oflayıp pufladı. Haklı olduğumu biliyordu.
"Sen bir yere mi gidiyorsun? Giyinmişsin." dedi üstüme bakarak. Başımı salladım. "Evet, söyledim ya dün. Bedir'in abisiyle tanışmaya gideceğim, Bursa'ya."
"Aa, evet. Doğru. Güney ile uğraşırken aklımdan çıkmış. Heyecan var mı?"
"Biraz."
"Gizli bir kaçış mı bu? Yoksa babanın haberi var mı?"
"Söyledim. Abisiyle tanışmamdan pek hoşnut kalmadı sanki ama bir şey demedi."
Hazal, sırıttı. "Aileyle tanışmalar falan, işler ciddiye biniyor ya. Ondan hoşuna gitmemiştir."
"Olabilir." dedim düşünceli sesle. Abisiyle tanışmam işi ciddiye mi bindirecekti gerçekten?
Hazal ile birlikte benim teyze olmamı konuşurken Bedir, aşağıya geldiğini söylemek için arayınca birlikte evden çıktık. Hazal, Güney'e yakalanmamak için evden hızlıca uzaklaştı. Ona gülerek arabaya bindim.
"Selam." dedim, mutlu çıkan sesimle.
"Selam." dedi ve üstüme giydiğim düz siyah elbiseme baktı. "Baya özenli hazırlanmışsın."
"Olmamış mı?" dedim, endişeyle. "Abinle ilk kez karşılaşacağım. O yüzden öyle baştan savma gibi giyinmek istemedim. Abartı mı olmuş? Söylesene. Hemen değiştireyim." Oysa ki ölçülü olması için epeyce düşünüp seçmiştim bu elbiseyi.
Elimi tutup üstünü öptü. "Hayır, çok güzel olmuşsun." dedi. Elimi tuttu. "Aksi mümkün değil zaten."
Gülerek arkama yaslandım. Rahatlamıştım. Zaten abartı olduğumu düşünmüyordum. Düz siyah bir elbise ve düzleştirdiğim saçlarımla sade ve güzeldim.
"Deniz otobüsüyle gideceğiz." dedi Bedir. "Yarım saat sonra kalkacak. Onunla daha rahat gideriz diye düşündüm."
"Bu işi bilen sensin. Sana bırakıyorum." dedim fark etmeden elini sıkarak.
Deniz otobüsüne bindikten sonra zaman çok hızlı geçmişti ve Bursa'nın Mudanya ilçesinde inmiştik. Bedir'in uzattığı eli tuttum. Bedir beni sahil boyuna yönlendirince ona ayak uydurdum.
Bir restoranın önünde durunca ona döndüm. "Benim karnım acıktı. Yemek yesek mi?" dedi.
"Olur."
Restorana girdikten sonra bahçede, deniz kokusunu duyabileceğimiz bir yere oturduk. Etrafı inceliyordum. Yeşil ve mavinin güzel bir uyumu vardı. "Çok güzel." dedim kendimi tutamayarak. "Buradan Giray abinin evine çok uzak mı?"
Gözlerime bakarak duraksadı. Yutkundu. Bakışlarını kaçırdı. "Arabayla on beş yirmi dakika falan. Taksiyle gideriz."
"Peki." dedim, ellerimi kucağımda birleştirerek. Söylediğim her sözde ayrı ayrı Bedir'i kırdığımı hissediyordum. Üstelik kötü bir şey söylediğimi de düşünmüyordum.
Yemeklerimiz geldikten sonra sessizce yerken konuşmuyordum. Bedir de suskunluktan sıkılmış olmalıydı. "Yemeği beğendin mi?" dedi.
"Evet, lezzetli." dedim. Gerçekten öyleydi.
"Başka bir şey istersen de söyleriz."
"Yok, güzel bu. Yeterli." dedim gülümseyerek.
Yüzümü inceleyip başını salladı.
"Giray abi senden üç yaş büyüktü değil mi?" dedim sessizliğe dayanamayarak. Bunun için bildiğim bir soruyu sormuştum.
Bedir, konuşmamdan güç alıp başını salladı. "Evet. Üç yaş yaş var aramızda. Abim otuz yaşında."
"Söyledin mi hatırlamıyorum ama evli miydi abin?"
"Bekar."
"Anladım." dedim başımı sallayarak. Derin bir nefes aldım. "İki gün önce söylediklerin yüzünden sanki ne söylesem yanlış bir şey söylüyormuşum gibi hissediyorum Bedir. Ne söylesem yüzün bir düşüyor."
"Hayır, hayır. Sen yanlış bir şey söylemiyorsun güzelim. Dedim ya, bu benimle alakalı bir şey."
"Anlamaya çalışıyorum seni ama abini de biraz tanımak istiyorum. Beni sevmesini istiyorum. Sonuçta..." dedim ve biraz duraksadım. Emin olamayarak, daha kısık sesle devam ettim. "...abin senin tek ailen."
Dudaklarını birbirine bastırdı. Gülümseyerek ellerimi avuçlarına aldı. "Haklısın ama bunun için endişelenmene gerek yok. Abim seni sever."
"Emin misin?"
"Eminim." dedi, kendinden emin bir şekilde. "Çünkü seni abime anlattım."
"Ya!" dedim, heyecanla. "Ne anlattın? O ne dedi? Fotoğrafımı falan gördü mü?"
"Fotoğrafını görmedi ama çok güzel anlattım seni. Dedim ki, bana bir kalbim olduğunu hatırlattı. Dünyanın en tatlı ve en iyi insanı, dedim."
"Öyle değilim ama?"
"Öylesin. Mütevazı olduğunu da ekledim. Ne kadar güzel yemek yaptığından bahsettim. Zaten sigara böreklerinin tadına bakmıştı. Çok beğendi."
"Başka?"
"Hım, başka... 'Güzel gözleri var, hele saçları... Arada böyle kıvır kıvır yapıyor, çok hoşuma gidiyor,' dedim. Hatta... ama bunu sen bilmiyorsun."
"Neymiş benim bilmediğim?"
"Senin için saç örgüsünü öğreniyorum."
"Nasıl öğreniyorsun?"
"İnternetten video izliyorum. İplerle örmeyi denedim, biraz başarılıyım."
"Gerçekten mi?" dedim şaşkınca. "Hemen göster saçlarımda."
"Olmaz." dedi kesin bir şekilde. "Önce tam olarak öğreneyim, öyle."
"İyi, peki." dedim. "Ama hızlı ol, merak ediyorum."
"Olabildiğince hızlı olacağım." dedi, özgüvenli bir şekilde.
Telefonu çalınca cebinden çıkarttı. "Abin mi?" diye sordum hızlıca.
"Hayır, Vedat abi." dedi ve telefonu açtı. "Efendim abi? Evet, geldik. Mudanya'dayız... Öyle mi? Peki, tamam. Öyle yapalım o zaman."
Vedat abiyle konuştuktan sonra telefonu kapattı. "Vedat abi, ikimizi evine çağırıyor. Gider miyiz?"
"Benim için sorun olmaz."
"Oradan abime geçeriz."
"Ama abin bekliyordur, ona ayıp olur." dedim bilemeyerek. "Önce abine gidelim bence."
"Abime söylerim, ayıp olmaz." dedi. "Vedat abide biraz otururuz, sonra abime gideriz. Daha iyi olur."
"Peki." dedim, omuz silkerek. "Sen bilirsin. Ayıp olmaz diyorsan..."
"Önce tabağın bitsin ama." dedi, gülümseyip. Ailevi mevzuların dışına çıkıp sınavımla ve alabileceğim puanla ilgili konuşmaya başladık. Güzel bir puan alıp istediğim yere yerleşmem dahilince olabilecekleri... Hayal gibiydi, umarım gerçek olurdu.
Yemeğimizi yedikten sonra oradan kalktık. Bedir, bir şey söylemeden elimden tuttu ve denizin karşısında bir banka çekti beni. Kolunu omzuma atıp beni göğsüne çekti.
"Karnım şişti, çok yedim." dedim.
"Zor bitirdin tabağını." dedi.
"Sen de bayağı yedin." dedim, dalga geçerek. Bedir, gün geçtikçe sağlıklı ve iyi beslenmeye başlaması sayesinde güzelce kilo almıştı ve şu an ideal kilosunun çok az altındaydı. Bu yüzden onun sağlıklı olması beni mutlu ediyordu. Hatta Yunus abiyle birlikte spora başlamıştı. Yakında kaslı bir şey olacak diye korkmuyor değildim.
"Bir süre böyle kalalım." dedi, başını saçlarıma gömerek. Derin bir nefes alıp elini tuttum. "Bedir, her zaman yanında olacağım."
"Söz ver." dedi. Ağzımı açamadan hızla ekledi. "Ya da dur, verme." Ayağa kalktı. "Tamam, hadi gidelim."
Neler olduğunu anlayamamanın getirdiği kafa karışıklığı ile oflayıp ardından ayağı kalktım. Bedir'in yanından yürüdüm. Sahil boyunda biraz yürüdükten sonra ara sokağa saptık ve bir apartmanın önünde durduk. "Vedat abinin evi."
Bedir, zile bastı. Birkaç saniye sonra kapı açıldı. Kapıyı itleyip içeri girdik. İkinci katta durduk. Aralık kapıdan, muhtemelen kırklı yaşlarının başında olan bir kadın gözüktü. "Hoş geldiniz." dedi, güzel bir gülümsemeyle.
"Hoş bulduk Yaren abla." dedi Bedir. Bedir'in arkasından içeri girdim. "Hoş bulduk. Merhaba."
"Merhaba, Vedat sizden bahsetti. Sen Feyza olmalısın. Ben Vedat'ın eşi Yaren. Çok memnun oldum."
"Ben de memnun oldum Yaren abla."
Yaren ablanın yönlendirmesiyle bir odaya girdik. Vedat abiyle de selamlaşıp koltuklara oturduk.
"Nasılsınız, iyi misiniz? Yolculuk nasıldı?" dedi Vedat abi.
"İyiyiz abi, sağ ol. Yolculuk güzeldi. Deniz otobüsüyle rahatça geldik."
"Feyza, sen nasılsın?"
"İyiyim Vedat abi. Sen nasılsın?"
"Sağ ol, ben de iyiyim."
"Çay ya da kahve içer misiniz? Karnınız aç mı?"
"Sağ ol Yaren abla, az önce yemek yedik ama bir çayını içeriz. Değil mi Feyza?"
Bedir'in okları bana yöneltmesiyle başımı salladım. Yaren abla, mutfağa gittikten sonra Vedat abi ile birlikte sohbete başladı Bedir. Havadan sudan muhabbetlerden konuşsalar da ortama anlamadığım bir gerginlik hakimdi.
Birkaç dakika sonra Yaren abla, arkasında genç bir kızla içeri girdi. Arkasından gelen kızın elinde kahve tepsisi vardı. Yüzü asıktı. Vedat abiye doğru ilerlerken annesinin sesiyle durdu.
"Önce misafirlere ver kızım."
Sapsarı ama kısa saçlarını küçük bir baş hareketiyle yüzünün önünden çektikten sonra bakışları bana, ardından Bedir'e döndü. Bedir'de duraksayan bakışları şaşkınlıkla açıldı. "Bedir?" dedi, titreyen sesiyle.
Bedir'in de kıza kızarık gözleriyle bakması kaşlarımı çatmama neden oluyordu. "Kızım, düşüreceksin." dedi Yaren abla. Kızın elinden tepsiyi aldı. Sırasıyla bizlere verdikten sonra kızını da kolundan tutarak karşımıza oturdular.
"Teşekkürler." dedim, kıza bakarak ama o benim teşekkürümü almak yerine Bedir'e bakmayı tercih ediyordu. Kızın çok güzel olması, Bedir'in de az önce kaçırdığı gözlerle arada ona bakması kafamı karıştırıyordu.
Vedat abi "Hadi artık, geç kalmayın." diyene kadar ortada dönen sohbeti takip etmeye çalıştım. İsmini henüz öğrenemediğim kıza bakmaktan ne kadar takip edebildim, bilmiyorum.
Bedir ve Vedat abi ayaklanınca ben de ayağa kalktım. Vedat abi ve Yaren abla odadan çıktı. Biz de arkalarından gidecekken kızın sesi duyuldu. "Bedir."
Bedir'e baktım. Arkasını dönmeden bana bakıyordu. "Sen kapıya çık, geliyorum hemen." dedi.
Kaşlarımı çattım. "Bedir..."
Omuzlarına ellerini koyup başımın üstüne ufak bir öpücük bıraktı. "Lütfen. Anlatacağım."
"Tamam." dedim, başımı sallayarak. Arkada bizi izleyen kıza bakmadan odadan çıktım. Daire kapısının önünde dikilen Yaren ablaya bizi ağırladığı için teşekkür ettim. O da bizi her zaman beklediğini açık yüreklilikle söyledi. Vedat abi gibi iyi bir insandı.
Bedir, bir dakika bile dolmadan odadan çıktı. Elinde bir şey vardı, cebine koydu. O da Yaren ablayla görüştükten sonra ayakkabılarımızı giyip evden ayrıldık. Tutmam için uzattığı elini sıkıca kavradım. Bugün garip şeyler yaşasam da ona olan güvenim hala aynıydı. Tek isteğim ona karşı olan güvenimin, gün sonunda da aynı kalmasıydı.
Vedat abinin arabasına bindik. Bedir, öne oturmak yerine yanıma oturdu. Az önce cebine koyduğu şey cebinde şişlik oluşturmuştu. Cebine ne koyduğunu merak etsem de sormadım, anlatacağını söylemişti. Anlatacağı şeylere bu da dahil olmalıydı.
Vedat abi bizi Giray abinin evine kadar götürecekti. Bu sonradan alınan bir karar olmalıydı çünkü buraya gelmeden önce Vedat abinin götürmesi hesapta yoktu.
"Yoruldun mu? Omzuma yatabilirsin." dedi Bedir, sessizce.
Yüz ifadelerimden beni hemen tanıyordu, bu yüzden inkar etmedim. Günün, henüz öğlen saatlerinde olmamıza rağmen hissettiğim ve hissedemediğim duygu durumlarım beni yormuştu. Derin bir nefes alarak Bedir'in omzuna yattım.
Yirmi dakikayı aşan yolculuk sonrası araba durduğunda başımı kaldırdım. "Geldik." dedi Bedir.
"Sağ ol abi, bundan sonrası bende."
"Kalmamı ister misin?" diye sordu Vedat abi.
"Yok, ben halledeceğim."
Arabadan indikten sonra etrafa bakındım ama bulunduğumuz yerin beklediğim gibi bir yer olduğunu söyleyemezdim. Bu sırada Vedat abi çoktan gitmişti.
"Burası, neresi böyle?" dedim şaşkınlıkla.
Görebildiğim tek şey, gri ve yüksek duvarlardı.
Bedir, elimi tuttu. Ellerinin titrediği fark edince sıkıca tuttum. "Bedir?"
"Gel." dedi, gergin sesiyle.
O önden ben arkadan taşlıklı bir yolu geçtik. En son küçük bir kapısı olan bir yerde durduk. Şaşkınlıkla gözlerim aralanırken yutkundum. Bedir'e döndüm.
Burukça gülümsedi. "Abimle tanışmaya hazır mısın?"
Şaşkınlığım daha da artarken gözlerimi tekrar kapıya çevirdim ve kırmızı tabelayı içimden tekrar tekrar okudum.
Burası, kapalı bir cezaeviydi.
×××
Bölüm nasıldı?
Bir sonraki bölüm tam anlamıyla Bedir'in geçmişini ve abisini öğreneceğiz. Tahmini olan?
Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛
Seviliyorsunuz!💜
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro