16. Bölüm: Ritmi Değişen Kalpler
Bölüm şarkısı: Ulutan& Damla- Eylül'ü Gelmiş Ömrün
Satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin. Yorumlarda buluşalım. Keyifli okumalar.
×××
"Pişt. Feyza. İyi misin?"
Aniden yanımda beliren Melih, beni korkutmuştu. İrkildim. Bir elim damağıma gitti ve kaldırdım. "Ne diye sinsi sinsi yaklaşıyorsun Melih ya! Korktum."
Kaşlarını kaldırdı alayla. "Sinsi sinsi mi? İki üç kez seslendim, duymadın."
Bir elim başım gitti. Alnımı ovaladım. Dün gece pek uyuyamamıştım. Bedir'in omzundan kalktıktan sonra yine aynı rahatlığı bulamamıştım sanırım. Bu yüzden bugün dalgındım. Gözlerim bazen kapanıyor bazen de dalıyordu.
"Kusura bakma. Dalgınım biraz. Bir şey mi oldu?"
"Yeni gelen klasiklerin arasında Karamazov Kardeşler var mıydı?"
Elim bilgisayara giderken başımı salladım. "Olması lazımdı, hatırlıyorum. Bir bakayım."
Bilgisayardan kitabın adını aratırken Melih'ten gelen garip seslerle ona döndüm.
"Oha, bu ne?" Karşıya bakarak söyleniyordu.
Baktığı yere döndüğümde Derya'yı gördüm. Elinde bir poşet taşıyordu. Hemen yanında ise ondan daha uzun boylu ve siyah saçlı bir kız vardı. Beni görünce gülümseyerek yanıma geldi.
Gülümseyerek ayağa kalktım. "Derya? Senin ne işin var burada?"
Yanıma geldikten sonra uzanıp sarıldı. Ona karşılık verdim. Geri çekildikten sonra elindeki poşeti havaya kaldırdı. "Size sürpriz yapmaya geldim!"
"Sen burada çalıştığımızı nerden biliyorsun?"
Omuz silkti. "O gün karakolda memura ifade verirken Şehir Kütüphanesinde çalıştığınızı söylemiştiniz. Oradan aklımda kalmış. Size teşekkür etmeme izin vermeden kaçar gibi gittiniz o gün. Ben de size kek yaptım kendi ellerimle." Gözleri etrafta dolaştı. "Bedir abi nerede?"
O sırada Melih yanıma damlamış fark ettirmemeye çalışarak dirseğiyle kolumu deşiyor ve kulağıma fısıldıyordu. "Nereden tanışıyorsunuz? Ne karakolu Feyza?"
Gülümsemeye çalışarak Melih'e döndüm ve kaşlarımı çattım.
Derya'nın seslenmesiyle ona alınmış gibi baktım. "Ne teşekkürü Derya? Buna gerek mi vardı?" Kedi gibi attığı bakışlara kıyamadım. "Tamam, neyse. Madem bizim için kek yapmışsın... Beş on dakikaya molaya gireceğiz. İsterseniz siz terasta bizi bekleyin? Bedir de buralardadır." dedim yanındaki arkadaşına da bakarak.
Derya, arkadaşını yeni hatırlamış gibi ona döndü. Eliyle onu gösterdi. "Unutmadan, tanıştırayım. Aynı bölümden arkadaşım, Zehra." Kızın burada olmaktan pek mutlu olduğunu sanmıyordum. Yine de nazik olmaya çalışarak gülümsedim. "Tanıştığıma memnun oldum Zehra." Samimi olmayan bir gülücük attı. "Ben de."
O an hatırlamıştım ki Zehra, Derya'nın o gece kalmaya gittiği ama daha sonra tartıştıkları arkadaşıydı. Hani şu Zafer ile konuşması için baskı kuran.
Elimle merdivenleri gösterdim. "O zaman siz terasta bekleyin, ben de Bedir'i alıp gelirim on dakikaya?"
Onlar yukarı çıkarken hala arkalarından bakan Melih'i kolundan tutup sandalyeye oturtturdum. "Ne bakıyorsun öyle?"
"İsmi Derya mı?"
"Hıhım, evet. Karamazov Kardeşler'i mi sormuştun?" dedim tekrar bilgisayarın başına döndüğümde. Arama yapıyordum.
"Evet. Nereden tanışıyorsunuz Derya ile?"
"Bir yerden işte. Karamazov Kardeşler varmış. Hikaye bölümünde, F-4 raf-"
"Karakol dedi, ne karakolu?"
"Sana ne Melih! F-4 bölümünde kitap."
"Kaç yaşında, biliyor musun?"
"Yirmi." dedikten sonra alaylı bir bakış atıp ona döndüm. "Ne oldu, etkilendin mi?"
"Tabii ki! Güzelliğini görmedin mi!"
Melih'ten böylesine bir çıkış beklemediğim için şaşırmıştım. Hayır, demesini beklerdim.
"Kıza az önceki gibi ağzını akıta akıta bakarsan seni döverim." dedim işaret parmağımı yüzüne doğrultarak. Omuz silkip arkasına yaslandı ve kollarını göğsünde bağladı. "Tamam, ben de çaktırmadan bakarım."
"Melih, o daha küçük. Git çapkınlıklarını başka yerde yap!"
"Küçük mü? Alt tarafı senden bir yaş küçük!" Çocuk gibi itiraz edişine gülmek istesem de ciddiyetimi korudum. Niyeyse Derya'yı korumak istiyordum. Çok masum ve temiz bir kızdı. Melih'in ilişkilere bakışını birkaç konuşmamızdan anlamıştım.
"İki yaş küçük." diye direttim.
"21 olduğunu söylemiştin?" dedi bana meydan okuyarak.
"22 olacağım. Az kaldı."
"Ne zaman? Yarım yıl sonra mı?" diye dalga geçti.
Cıkladım. "Hayır, yarım hafta sonra."
"Ne zaman?"
"Ayın on dokuzunda. Of Melih! Amma konuşturdun. Al şu kitabını da git." dedim ona sandalyeden kalkması için işaret yaparken.
"Kalkarım ama buna da cevap verirsen."
"Neymiş?"
"Derya ne okuyor?"
"Bilmiyorum Melih!" dedikten sonra kalktı sandalyeden. Bir iki adım gittikten sonra geri döndü. "Emin misin bilmediğine?"
"Melih!"
Omuz silkti. "Ben de gider Derya'ya sorarım." dedi ve uzaklaştı. Az önce sorduğu kitabın yerine doğru gidiyordu ama bu Derya'nın yanına gitmeyeceğini garantilemezdi.
On dakika sonra Bedir'in seslenmesiyle molaya girdiğimizi anladım. Telefonumu cebime koyup kalktım. "Seni az önce göremedim, söylemeyi unuttum. Derya gelmiş. Bize teşekkür etmek için kek getirmiş."
Gülerek başını salladı. "Hâlâ teşekkür diyor bu kız da." diye söylendi.
Terasa geldikten sonra onların olduğu masaya doğru ilerledik. Bu güneş ne canım, aralıktayız alt tarafı. Kış aşığı bir ben için üzücü bir durumdu bu.
Melih, bizden önce Derya'nın yanına damlamış şu an onun yanında oturuyordu. "Melih ne alaka? Tanışıyorlar mıymış?"
Bedir'e bilmiyorum dercesine baktım. Yanlarına geldiğimizde Derya, Melih'ten başını çevirip sonunda bizi fark etti. Gülümseyerek ayağa kalktı ve kollarını açıp Bedir'e sarıldı. "Kahramanım gelmiş!"
Bedir huysuzca mırıldandı Derya'nın kulağına. "Yeter Derya. Abartma. Kahraman falan..."
Bedir geri çekilince masaya yerleştik. Yuvarlak masada Derya'nın bir yanında Melih bir yanında Zehra oturuyordu. Ben Melih'in yanına oturunca Bedir de Zehra ve benim aramdaki sandalyeye oturmak zorunda kaldı.
Melih'in yanına oturma sebebim onu zorla tehdit ederek yerinden kaldırmaktı. Ancak Zehra'nın Bedir'e far görmüş tavşan gibi atığı bakışları görünce bu kararımı bir an sorguladım.
"Hadi, tadın bakalım kekimden. Beğenecek misiniz?"
Melih ağzına bir parça kek daha atarken söylendi. "Çok güzel olmuş valla, deneyin!"
Derya'nın masada önümüze doğru iteklediği kabın içerisinden bir dilim kek aldım. Kakaoluydu, içinde çikolata parçacıkları vardı ve tadı epey güzeldi. Ağzımdaki parçayı bitirdikten sonra başımı salladım hızla. "Imm, çok güzel olmuş. Ellerine sağlık."
Derya benden olumlu yanıt almasıyla gülümseyerek Bedir'e döndü. "Sen beğendin mi Bedir abi?"
Bedir de yediği lokmadan sonra gülümsedi. "Çok beğendim, ellerine sağlık."
Derya, herkesi memnun etmenin mutluluğu içinde gülümserken onu inceledim. O gecenin üstünden günler geçmişti ama yine de çok yeniydi olay. Buna rağmen güçlüydü ve gülümsüyordu. Umarım bu gülücüklerin ardında büyük gözyaşları yoktur.
"Biz tanıştırılmadık. Ben Derya'nın arkadaşı Zehra."
Zehra, yanında olan Bedir'e elini uzattı. Bedir'den umutla karşılık beklerken beklediği çok gecikmedi. Bedir de Zehra'nın uzattığı elini tuttu. "Memnun oldum, Bedir."
Bedir elini geri çekerken Zehra boşa düşen elini koyu saçlarına attı. "Ben de çok memnun oldum."
Derya, hevesle Bedir'e dönüp bir şeyler anlatırken gözüm saçlarıyla oynarken Bedir'e bakan kızdaydı. Bedir, Derya'nın söylediği bir şeye kısık bir kahkaha atarken kızın gözlerinden bir parlama geçmişti. Bedir'in sakallarının altındaki gamzelerine bakıyordu. Maalesef gamzelerini hiçbir şey gizleyemiyordu. Görmesinde Bedir'in hemen dibinde oturması da etkiliydi muhakkak.
"Sence de öyle değil mi Feyza abla?"
Aniden bana dönen oklarla afalladım ve ağzımdan "Hı?" diye bir nida çıktı.
Derya yüzünden eksilmeyen gülümsemesiyle sorusunu yineledi. "Bedir abi 27 yaşındaymış, sence de daha genç göstermiyor mu?"
"Bence de çok daha genç gösteriyorsunuz." diyerek lafa atlayan kızla, ateş saçan gözlerim yine ona dönmüştü.
"Hayır." dedim kendimden beklenmeyen bir sertlikle. "Bence tam yaşını gösteriyor."
Huysuz Feyza modum açılmıştı. Oysa ki bence de daha genç gösteriyordu. Ama şu anda değil.
Zehra, kaşlarını kaldırarak bana baktıktan sonra bakışları yine Bedir'e döndü. Zaten son yüz saattir bakışları oradaydı. "Gerçekten çok yakışıklısın, özellikle yüzün. Bilmesem en kötü 23 falan derdim."
İkinci çoğul kişiden, ikinci tekil kişiye ani geçiş! Ne alaka yani?
Bedir, gözünün içine bakılarak tam bir cesaret timsaliyle aldığı iltifatlarla gerilmişti. Yerinde kıpırdandı. "Teşekkürler." diye mırıldandıktan hemen sonra bana döndü ve kulağıma eğildi. "Mola biter şimdi, ben iniyorum aşağı."
Başımı salladım. Yüzünün biraz kızardığını gördüm. Umarım aldığın iltifatlardan dolayı değildir de aralıkta bizi yakan güneşten dolayıdır Bedir!
Bedir sandalyesini geri ittikten sonra ayaklandı. "Benim aşağıda biraz işim var. Tekrar teşekkürler Derya. Ara sıra yine bekleriz böyle kekler." deyip Derya'ya göz kırptı. Tabii bu görüntüyü sadece Derya'nın görmediğini iç çekiş seslerinden anlıyorduk.
"Yine mutlaka geleceğiz." Derya, arkadaşına kaşlarını çatarak baktıktan sonra Bedir'e döndü. "Tabii ki getiririm. Sen iste yeter ki abi."
Bedir masanın etrafından dolaştıktan sonra terastan çıktı ve gözden kayboldu. Sinirle Derya'nın yanında oturan kıza döndüm. Resmen adamı kaçırmıştı!
"Kızım, sen Bedir'in niye böyle bir şey olduğunu daha önceden söylemiyorsun? Bilseydim daha erken gelirdik."
Derya kaşlarını kaldırıp Zehra'ya döndü. "Böyle bir şey derken? Nesi varmış?"
Zehra hülyalı bakışlar atarak arkasına yaslandı. "Nesi yokmuş ki. O gözler, saçlar." Sonra hatırlamış gibi gülümsemesi büyüdü. "Gamzesi vardı!"
Melih oflayarak ayağa kaktı. "Ben de işimin başına dönüyorum." dedikten sonra Derya'ya döndü. "Kek için tekrar teşekkürler."
Melih'i bile bezdirdiysen helal sana.
Derya, Melih'in arkasından bir süre baktıktan sonra oflayarak Zehra'ya döndü. "Ne zırvalıyorsun bilmiyorum ama Bedir abiden uzak dur Zehra. Kötü olur."
"Niye ki?" diye sorduktan sonra bana döndü gülerek. "Sen Bedir ile birlikte çalışıyorsun, biliyorsundur. Sevgilisi falan var mı Bedir'in?"
Sandalyede arkama yaslandım. Onun sorusuna cevap vermeye tenezzül etmeden Derya'ya döndüm. "Zafer'den bir haber var mı Derya? Mahkemeye falan sevk edilmiş mi?"
Yüzü gözle görülür bir şekilde düştü. Omuz silkti. "Bilmiyorum. Ama bugün ya da yarın öyle bir şey olacakmış sanırım. Babama soruyorum ama henüz net bir şey olmadan bana bir şey söylemiyor."
Başımı salladım. "Anladım, kötü bir sonuç gelirse boşuna umutlanma diye hemen söylemek istemiyordur. Ne kadar ceza alır bilmiyorum ama bence alacak. Tehdit mesajları ve bizim ifadelerimiz var. Şu en yakın arkadaşın da sözlü tehditleri duyduğu için o da ifade verecekti hani. Verdi mi?"
Derya'nın gözleri bir anlığına Zehra'ya kaydı. Onu tanıyıp tanımadığımı kendi içinde sorguluyordu muhtemelen. Ancak ifade verirken o gece kalmaya gittiği arkadaşının isminin Zehra olduğuna adım gibi emindim. Anlayamadığım şey nasıl böyle bir kızla arkadaşlık edebildiğiydi.
Başını salladı. "Evet, o da verdi ifade."
"Güzel öyleyse. Peki şu senin gece gece yollara düşmene vesile olan arkadaşınla hala küs müsünüz?" Derya ağzını açacaktı ama ona izin vermeden araya girdim. "Bendeki de soru ya, tabii ki hala küssünüzdür. Sana, seni tehdit eden o şerefsize bir şans vermen için baskı kuran biriyle nasıl arkadaş kalabilirsin ki? Üstelik gecenin bir vaktinde evden gitmene bir şey dememiş. Sırf o saatte çıkmaman için tartışmanızda seni alttan alabilirdi, bir şekilde gitmene izin vermezdi. Tabii gerçek arkadaş olsaydı."
Zehra'nın yüzü ben konuştukça kırmızıdan mora geçerken aldığım keyifle devam ettim. "Sahi, neydi o kızın adı?"
Derya'nın bakışları da Zehra'ya döndükten sonra bana baktı. Aynı kişiden iki farklı kişiymiş gibi bahsetmemden dolayı bunları kasıtlı söylediğimi anlamıştı.
Zehra, ayağa kalktı alelacele. "Şimdi hatırladım, bir işim vardı. Hemen gitmem lazım. Size iyi günler." dedikten sonra terası terk etti.
Yüzüme yayılan gülümsemeyle iyice yerime sindim. Umarım bir daha görüşmezdik.
"Feyza abla."
Derya'nın üzgün bakışlarıyla toparlanıp yaslandığım yerden doğruldum ve masada öne kaydım. Masanın üstünde birleştirdiği ellerinin üstüne elimi koydum.
"Zehra benim yıllardır tanıdığım arkadaşım. Yaptıklarından pişman olduğunu söyledi. Ben de affettim." dedi.
"Böyle üzgün ve özür diler gibi bakma o zaman." dedim yumuşatmaya çalıştığım sesimle. "Onu affetmekle doğru yaptığını düşünüyorsan buna gerek yok."
Derya'ya yaptıkları ve Bedir'e dümdüz yürüyüşü nedeniyle gram hoşlanmamıştım o kızdan.
Derin bir iç çekti. "Affetmekten başka yapabileceğim bir şey yok ki. O benim çocukluğumdan beri arkadaşım. Ben ondan başka kimseyle hiç arkadaş olmaya çalışmadım ve... başka biriyle nasıl arkadaş olunur bilmiyorum."
Elimin altındaki eli sıkıca tuttum. "Seni yargılamak için söylemiyorum Derya. Ama sence çocukluğundan beri yanında olduğu birine böyle davranması olur şey mi? O yıllardır sana arkadaşlık yaptıysa sen de ona yaptın."
Dolan gözlerini görünce yerimden kalkıp yanına oturdum. "Değer verdiğin kadar değer görebilmelisin bu hayatta. Bunu hak ediyorsun. Sana hak ettiğin değeri vermeyen insanları kolayca silebilmelisin Derya. Çünkü sen çok özel ve değerli birisin." dedim ona güç vermeye çalışarak.
Başını salladıktan sonra uzanıp bana sarıldı. Aynı şekilde kollarımı ona sardığımda kulağıma fısıldadı. "Deneyeceğim."
×××
Derya'yı uğurladıktan sonra işimin başına döndüm. Bankoya Melih geçtiği için ben de kitaplık bölümüne geçtim. Depoda düzenlememiz gereken çok az kitap kalmıştı. İki üç gün içinde bir gece daha mesaiye kalıp bitirecektik onları. Bu akşam ve yarın Melih ve Tayfun kalacaktı mesaiye.
Yanıma gelip kitap soran birkaç kişiye yardım edip düzenlemeler yaptım. Bu sürede gözlerim Bedir'i arıyordu ve sonunda bulmuştum. Bu kütüphanenin bu kadar büyük olması her seferinde onu bulmamı zorlaştırıyordu.
Bedir kitaplarla ilgilenirken yavaşça yanına sokuldum.
"Terastan erken kaçtın? İşin de yoktu."
"Kaçmadım, işim vardı."
"Ne işin vardı?"
Bir süre etrafına bakıp düşündü. Bir şey bulamayınca gülümseyerek araya girdim. "Yoksa sen terasta utandın mı?"
Hızla bana dönüp kaşlarını kaldırdı. "Ne alakası var? Neden utanayım?"
"Ne bileyim, kız öyle direkt suratına çok yakışıklısın deyince."
Gözlerini kaçırıp elindeki kitaba baktı. "Utanmadım."
"Haklısın." diye mırıldandım. "Böyle bir iltifatı ilk kez almıyorsundur. Neticede sahiden yakışıklı adamsın."
Hızla bana döndü. Yüzüme bön bön baktıktan sonra başını çevirdi. Cevap vermeden elindeki kitapların hepsini yerleştirdi ve arkasını dönüp arkamda kalan kitaplıklara döndü.
Bir saniye! Bedir gerçekten utanıyordu! Şaşkınlıkla arkama dönüp ona baktım. "Bedir?"
"Efendim?"
Yanına gidip yüzüne bakmaya çalıştım. Yüzünü bana dönmemekte ısrar edince gülümsedim.
Şu an yanaklarını mıncırmak istemem normal mi?!
Yüzüne bakmaya çalıştım. "Neden yüzüme bakmıyorsun? Yoksa yüzün mü kızardı?"
"Hayır. Kızarmadı."
Onun yüzünü takip etmeye odaklanmışken ne olduğunu anlamadan kitaplıkla onun arasında kalan bölgeye girmiş bulundum. Pardon, mecbur bırakıldım! Boş anımdan yararlanıp beni kendine çekmişti. Bir elinde kitap varken diğer eli kolumdaydı. Yüzünü yüzüme eğdi hafifçe. "Neden kızarsın? Doğru değil mi? Yakışıklı değil miyim?" Dudağı hafifçe kıvrıldı. "Sen de beni oldukça yakışıklı buluyorsun yani? Az önce söyledin."
Hayır hayır, bunun böyle olmaması gerekiyordu! Benim onu utandırmam gerekiyordu. Onun değil!
Gülümsemesi büyüdü. Yüzümde gezindi gözleri. "Neden yüzün kızardı? Utandın mı?" diyerek alayla konuştu. Misilleme yapıyordu!
"Yoo." dedim üste çıkmaya çalışarak. "Benim yüzüm kızarmaz."
Elindeki kitabı arkamdaki rafa koyduktan sonra işaret parmağının tersi yanağımın üstünde gezindi. "O zaman bu yanaklarına neden renk geldi?"
Tenime dokunan parmak uçları bile altüst olmama yetmişti. Dün gece onun omzunda uyuduğumda olduğu gibi şimdi de aynı şeyi hissediyordum.
"Ben..."
"Şşt! Ne yapıyorsunuz orada bakayım?"
Tam yanımızdan fısıltıyla karışık bir ses yükselince oraya döndüm hızla. Melih'e görmemle Bedir'in elini tutup yanağımdan indirdim. Elini hızla bıraktıktan sonra ondan uzaklaştım. Aynı şekilde o da benden bir iki adım geriye kaçmıştı.
"Ne öyle aniden bağırıyorsun be!" diye çemkirdim.
Melih, imalı bakışlarını üzerimizde gezdirdi. "Siz Sevtap Hanım'ın olayını anlamadınız galiba. Ne yaparsan yap yeter ki kameralara yakalanma. Bak şurada..." dedi ve eliyle biraz uzağımızda buraya doğru bakan kamerayı gösterdi. "...kamera var. Şu arka rafların orayı gören kamera yok ama. Ne yapacaksanız orada yapabilirsiniz."
"Ne yapacağız ki!"
Bedir ile birlikte aynı anda ağzımızdan çıkan cümleyle Melih güldü. Elini havaya kaldırıp omuz silkti. "Valla ben bilmem. Az önce ne yapıyorduysanız onu mesela."
Elimi saçlarıma atıp düzelttim. "Saçma sapan konuşma." dedi Bedir.
"Aynen." diyerek ona arka çıktım ama yüzüne bakmıyordum.
Aynı anda uzaklaşmak için hamle yaptığımızda birbirimize çarpmıştık. Tedirginlikle birbirimize baktık. Bedir hızla gözlerini kaçırdığında ben de çevirdim bakışlarımı.
Bu sefer ikimiz de farklı yönlere dönüp uzaklaştık. Kimsenin olmadığı bir yere denk geldiğimde kitaplığın dibine çömeldim ve bir elim az önce Bedir'in parmağının dolaştığı yanağıma, diğer elim kalbimin üstüne gitti. Başımı dizlerimin üstüne yasladım. "Yapma." dedim fısıltı şeklinde çıkan sesimle.
"Yapma, böyle atma. Üzüleceğiz sonra. Çok üzüleceğiz. Bana bunu yapma kalbim."
×××
Zar zor kendimi toparladıktan sonra işimin başına döndüm ve başka bir şey düşünmemek için pür dikkat çalıştım. Gerekli gereksiz her yere koşturdum. Koşturduğum yerlerde bazen Bedir ile karşılaştığımda ikimiz de yolumuzu değiştirdik. Hal böyle olunca Melih üst kattan çağrıldığında onun yerine ben gittim.
Birkaç dakika önce de Bedir yanıma gelip bu gece direkt eve gitmeyeceğini başka bir işi olduğunu söyleyip benden önce çıkmıştı kütüphaneden.
Bunu umursamamam gerektiğini sürekli içimden tekrarlasam da ne işi olduğunu ve neden eve gitmeyeceğini merak ediyordum. Bir yanım birkaç saat önce olanlar yüzünden hala senden kaçıyor dese de diğer yanım her işi kendime bağlamamam gerektiğini söylüyordu.
Düşünmemeye çalışarak üstümü giydim ve çantamı aldıktan sonra mesaiye kalacak olan Melih ve Tayfun'a kolay gelsin dileklerimi iletip ben de çıktım.
Hızlı adımlarla durağa geldim.
"Feyza!"
Önümde duran arabanın camından ismimin seslenmesiyle şaşırarak oraya döndüm. Yine o kocaman ve siyah arabasıylaydı. "Arda Bey?"
"Feyza, biner misin arabaya? Bir şey konuşmamız gerek."
Kaşlarımı çatıp arabanın camına yaklaştım. Sürücü koltuğundan bana bakıyordu. "Bir sorun mu var?" diye sordum. "Neden aramadınız?"
Oflayarak etrafına bakındı. "Feyza, hadi."
"Ne olduğunu söyleyecek misiniz?" diye direttim.
Arkadan gelen korna sesleriyle uzanıp arabanın kapısını açtı. "Annemle ilgili, önemli. Lütfen gelir misin?"
Korna sesleri yükseldi. Otobüs durağının önünde durduğu için arkada otobüsler sıralanmıştı. Gidecek gibi de durmuyordu. Oflayarak açtığı kapıyı daha da aralayarak bindim.
Ben biner binmez araba hareket edince korna sesleri de kısılmıştı.
"Ne oldu Hülya Hanım'a? O iyi mi?"
"İyi, endişelenme." dedi.
"O zaman?" diye sordum. Sorunun ve birden karşımda belirtmesinin nedenini anlayamamıştım hala.
"Şurada bir yerde duralım." dedi.
Sesimi çıkarmadan bekledim. Birkaç dakika sonra bir kafede durduk ve içeri girdik. Köşe masalardan birine yöneldiğinde onu takip ettim.
"Şurası olur mu?" diye sordu. Ne önemi vardı ki?
"Olur."
Masaya oturdum ve Arda Bey'in üstündeki ceketi çıkarmasını bekledim.
"Sen de çıkarsana hırkanı." dedi oturduktan sonra.
"Gerek yok, çok vaktim de yok." dedim. Geç olmadan eve gitmem lazımdı.
Ben lafa girmesini beklerken o, bir elini kaldırıp garson çağırdı. "Ne yiyelim, ne içelim?" dedi.
"Arda Bey, şu an burada olmamıza anlam veremiyorum ve endişeleniyorum. Çay çorbanın sırası mı?"
O sırada garson yanımıza yanaştığında bana gülümseyip garsona döndü. "İki tane kahve alalım." Bana döndü. "Nasıl içersin?"
"Sade." dedim bir an önce lafa girmesi için. Yoksa sade falan içemezdim ben. Şekersiz hiçbir şeyi içemezdim.
Garson uzaklaştığında ona artık konuşması için teşvik ederek baktım ama umurunda değil gibiydi.
"Feyza, şu çantanı falan bir bırak kenarı. Hırkanı da çıkar. Lütfen. Rahat olur musun biraz? Sen diken üstünde oldukça ben de geriliyorum."
İnatla ona bakmaya devam ettim. Normalde inada bindirip asla dediklerini yapmazdım ama ben yapmadıkça da konuşmayacaktı.
Oflayarak hırkamı ve çantamı yandaki sandalyeye koydum. Ellerimi birbirine kenetlenip masanın üstüne koydum.
"Güzel." diyerek mırıldandı. Gülümsemesi büyümüştü.
Lafa girecekken garson tekrar kahvelerimizi getirdiğinde sabırla gitmesini bekledim. "Evet, artık sadede gelebilir misiniz Arda Bey? Hülya Hanım ile ilgili olan sorun nedir?"
Masada öne kayıp gözlerimin içine baktı. "Özür dilerim. Seni arabaya bindirmek için öyle söyledim. Annemle ilgili bir sorun yok."
Kaşlarımı alayla kaldırdım. "Bana, yalan söylediniz?"
Başını salladı. Gözleri ellerine indi. "Özür dilerim, yalan söylemek zorunda kaldım. Yoksa gelmezdin."
Derin bir nefes alıp bakışlarımı camdan dışarı çevirdim. Caddeyi görüyordu.
Kalkmak için hamle yaptığımda kolumu tutup beni durdurdu. "Feyza, lütfen beni dinler misin? Buraya kadar geldik. Merak etmiyor musun?"
Tekrar yerime oturup ona döndüm. "Peki, sizi dinliyorum. Hızlı olursanız sevinirim Arda Bey."
"Feyza." Yerinde kıpırdadı. Masada tekrar öne geldi. Gözlerimin içine baktı. "Seni ilk defa şirkette görmüştüm. Çok güzeldin." Bakışları yüzümün her bir zerresinde itinayla gezindi. Tepki vermemek için kendimi kastım.
"Daha sonra kendi evimin sitesinin bahçesinde gördüm seni. Tanıdım. Yanına da tanışma bahanesiyle geldim. Biliyorum, seni tanımamış gibi davrandım ama başka çarem yoktu. Sen beni tanımadığın için öyle davranmak zorunda kaldım."
"Yani yine yalan söylediniz bana?" diye sordum.
Derin bir nefes alıp devam etti. "Başka bir yol aklıma gelmemişti. Sonra bu dava işi çıktı ortaya. Buradan sonrasıyla gerçekten benim bir ilgim yok. Annem seninle konuşmamı ve şahitlik yapmanı istediğini söyledi. Ondan sonra seninle dava için hep bir araya geldik. Ama bu anlar benim için çok değerliydi. Seninle zaman geçirmek yani. Çok özeldi."
Gömleğinin kollarını sıkıntıyla hafifçe yukarı çekiştirdi. Tekrar gözlerime baktı. Bir eliyle, birbirine kenetlediğim ellerimin üstünü kapattı. Ellerimin üstünü okşadı hafifçe. "Ben... senden çok hoşlanıyorum Feyza. Hatta, hatta belki de daha fazlası. Bilmiyorum. Daha önce birine karşı hiç böyle hissetmemiştim."
Ellerimi geri çekmeye çalıştığımda diğer elini de ellerimin üstüne koyup iyice kavradı ve buna izin vermedi. "Feyza. Ben, seni tanımak istiyorum. Aynı şekilde beni tanı istiyorum. Artık aramızdan şu saçma "Bey" kelimesi kalksın istiyorum." Gülümsedi. "Bana, bize bir şans verir misin?"
×××
Bölüm nasıldı?
Bölüm sonu sürprizi?
Bir dahaki bölümün bir kısmı Bedir'in ağzından gelecek desem?
Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛
Seviliyorsunuz!💜
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro