Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

f o u r

Ürkütücü sessizlik gittikçe etkisini artıran bir çığ gibi yükselirken Sirius Black gözlerini yumdu. 

Her şey onun hatasıydı. Bütün bu olanlar, James'in bu kadar acı çekmesi, kendisinin boş bir umudu yüzünden gerçekleşen koca bir kaostu. Ama o asla öyle beklememişti, olaylar böyle gelişmeyecekti onun planına uysaydı. Sirius gecelerce uymayıp düşünüştü her şeyi, yapması gereken doğru şeyi, her şeyi de ayrıntılarıyla değerlendirmişti, ama tek bir minik eksik koca bir saçmalığa yol açmıştı. 

Aşktı hesaba katmadığı minik eksik.

Sirius verdiği hiçbir karardan böylesine bir pişmanlık duyduğunu hatırlamıyordu. O gece doğru kararı vermiş olsaydı belki, bütün bu olanlar kimsenin canını yakmazdı. Gerçi hala emindi yanlış yapmadığına, çünkü en ufak hatası bile her şeyi derinlemesine mahvedebilirdi, çok riskli bir plandı. En azından herhangi birine danışsaydı, kendi kendine deli gibi düşünmeden önce, belki daha mantıklı şeyler olacaktı. Ama şimdi Sirius'un hesaba katmadıkları yüzünden geçmişten etkilenen tek bir taraf vardı ve o da Sirius'un en yakınıydı, canı acıdığında kendi canı acıyanıydı.

"Hepsi benim hatam James." mırıldandı Sirius kafasını kaldırmadan. 

Belki Sirius kafasını kaldırmamış olabilirdi ama anında tüm gözler kendisine dönmüştü bile. Saniyesinde kendine çevrilen bakışlar sayesinde Sirius rahatsızca kıpırdandı oturduğu çimenlerin üstünde.

"Benim hatam. Belki ben farklı kararlar alsam böyle olmayacaktı." Kalbindeki sızı baş edemeyeceği güce ulaşmıştı, dik durmak için harcadığı enerjiden yiyordu.

Remus kaşlarını çatarak Sirius'un açmamakta direndiği gözlerine eğildi. Anlamsızlığı fark edebiliyordu hareketinde, ama Sirius'un sesine dolaşmış acı ve pişmanlık, arkadaşını o halde görmek, mahvediyordu kendisini. En azından görmeliydi gri gözleri, rahatlamalıydı.

"Ne demeye çalışıyorsun? Senin suçun olan şey ne?"

"Ben-- hepsini anlatacağım. Ama onlar da burada olmalı. Remus, çağırabilir misin Alice ile Lily'yi?" Sirius'un sesindeki titreme açıkça belli oluyordu.

Remus kafasını aşağı yukarı sallayarak hızlıca ayaklandı. Remus kaltıktan bir süre sonra çekingen hareketlerle kafasını kaldıran Sirius utangaç gözlerle James'e baktı. Çocuk dudaklarını araladı, gözleri Sirius'un her bir yüz hattında geziniyordu, kelimelerini özenle seçmeye çalışıyordu sanki.

Sirius biliyordu onun da kendisine, aynı Sirius'un yaptığı gibi, düşkün olduğunu, onlar en yakın arkadaşlardı aralarındaki bağ özeldi, güçlüydü, derindi. Dünya tersine dönse bile Sirius her zaman James'in güven verici desteğini arkasında hissedeceğini biliyordu ama çocuğun gözlerinde gördüğü duygu canını yakıyordu. Hayır tereddüt değildi bu, James asla Sirius'tan tereddüt etmezdi, daha çok hayal kırıklığı gibiydi ve Sirius'un her bir parçasını kesiyor, parçalara ayırıyordu gözlerindeki hüzünlü parıltılar. 

"Ne yaptın bilmiyorum Pati," James derin bir nefes aldı, göz bebekleri titriyordu Sirius'unkilere bakarken, "Ama umarım yaptığın aptalca şeyin bir açıklaması vardır."

Sirius'un başlamak üzere olan lafı kendilerine doğru küfrederek ilerleyen Lily Evans ile oldukça sinirli ve kırmızı görünen Alice Prewett'i görmesiyle kesildi. 

Lily küfretmeye ara vermeden gölgesinde oturdukları ağacın gölgesine yaslanıp kollarını bağlayıp oturmayı reddetti. Saçlarını salmıştı, gözleri şişti, göz altları simsiyahtı. Ama James'in tek bir bakışıyla bile ondan güzeli olmadığında inandığı belli oluyordu.

Sirius içindeki keskin acıyla izledi, kendisine bakan hayal kırıklığı dolu gözlerin nasıl aşkla değiştiğini. Olmamalıydı. Sirius yanlış karar vermişti, asla Lily'nin yerini kendi dostluğunun doldurabileceğine inanmamalıydı.

Alice ise, aksine, doğruca Sirius'un yanına oturdu. Her zaman sıcacık bakan gözleri şimdi öfkeyle doluydu. Yüzü kızarmıştı, tepede topladığı kahverengi saçları sıkıca sıkılmıştı, kaşları olduğundan daha da gergindi şimdi, gözlerindeki siniri gösteriyordu.

"Sen," diye fısıldadı Sirius'a. "Onlara bahsettin mi olaydan?" Sesindeki telaş oldukça barizdi.

"Hayır." Alice'in rahatlamakta olan gözlerini gördüğü anda devam etti Sirius. "Ancak şimdi açıklayacağım. İstersen reddedebilirsin. Ben hepsini anlatacağım. Baştan sona, tüm gerçekleriyle. Bunu saklamamız başından yanlıştı. Hepsi bilmeli."

"Sirius, aptallaşma! Lily halinden memnun bırak da öyl--"

"Ama James siktiğimin kalp kırıklığını tek başına üstlenmek zorunda değil!" Sirius'un sesi öfke taşıyordu şimdi, Lily umru değildi ama asla James'in her şeyi tek başına üstlenmesine izin vermeyecekti çünkü biliyordu, James asla onun için böyle bir seçenek düşünmezdi bile.

Remus hızlıca kalktığı yere oturup gözlerini sabırsızca Sirius'a dikti.

"Sirius?" Sirius kendisine seslenen Peter'a döndü. "Ne diyecektin dostum?"

Sirius yutkundu ve kendisine ters ters bakmakta olan Alice'i görmezden gelmeyi sürdürdü.

"Dördüncü senenin sonunda, olan olaylar sayesinde Alice bir gece yarısı gelip beni uyandırdı ve bana acilen anlatması gereken şeyler olduğunu söyledi."

Alice gözlerini yumarak fısıldadı. Korku bedenini ele geçirmişti. Olanlar öğrenildiğinde olacak tepkileri hayal etmeye çalışmak bile acı veriyordu.

"Sirius yapma." Son kere denedi yalvararak.

"Ne olayları?" Lily küfretmeyi bırakmış, Sirius'a çatılmış kaşları ile bakıyordu. "Ne olaylarından bahsediyorsun Black?"

"Saçmalıyor Lils, hadi kuşum gide--"

"Hayır!" Sirius kükredi. Artık daha fazla tutamıyordu acıyı içinde. "Alice yaptığın ve az daha benim daha yapacağım şey yanlıştı! Bilmeleri gerekiyor!"

James ise o anda yaşanan hiçbir şeyi dinlemiyordu. Beyni durmadan Lily'nin sorusunu tekrarlıyordu. İçine ateş düşürmüştü iki basit kelimesi. Kafasında oluşmaya başlayan birbirinden korkunç senaryolar gözünü korkutuyordu belki ama her şey daha net görünüyordu sanki.

Ne olayları?

James fizilenen öfkesine hakim olamayarak Alice'in başlamamış lafını kesti ve dikilen Lily'ye çevirdi kırgınlığı saklamış taze yaşlarla dolu gözlerine. Yanlış anladığına inanmak istiyordu tüm kalbiyle.

"Ne olayı? Ciddi misin?"

"Kusura bakma Potter, okulun dedikodu avcısı değ--"

"Daha ne kadar umursamaz takılacaksın Lily? Daha ne kadar kaçacaksın geçmişten? Merlin aşkına, yüzleş artık iğrençliğinle!" James yüzünün ekşidiğini hissedebiliyordu, ne kadar tiksintiyle baktığını da.

"Ne sikimden bahsediyorsun be? Delirtme beni--"

"Yok artık-- siz-- siz ne yaptınız?" James yüzündeki şok ifadesiyle mahçup bir şekilde oturan Sirius ile Alice'e baktı. Lily'nin gerçekten -belki uzun zamandır- masum olan ifadesi tüm soru işaretlerini dindirmiş acı gerçeği yüzüne vurmuştu.

"James dur," Sirius hızla lafa atıldı. "Alice düşünmüştü ki--"

"Ne boklar çevirdiniz Sirius? Alice?" James beyninin fırıl fırıl döndüğünü hissedebiliyordu.

Remus ayağa kalkan James'i yüzündeki şoke olmuş ifadeyle yere oturttu tekrar. James'in aşırı duygusallığına rağmen sürekli her şey taptazeymiş de mazi hiç olmamış gibi davranan Lily'nin davranışları şimdi anlam kazanıyordu kafasında. Sirius'un kavgadaki sessizliği, Alice'in James'e öfkesi, Lily'nin umursamazlığı... Her şey oturmuştu.

"Otur da dinleyelim."

Alice dudaklarını yalayarak Sirius'u susturdu. Kendini ifade etme gereği duyuyordu, en azından Sirius her şeyi yıkmadan önce.

"Ben düşündüm ki, ikinizin de bu kadar acı çekmesine gerek yok--"

"Ne acısı Alice? Ben acı falan çekmedim!" Lily atıldı sorgulayan yüzüyle. Konuşmanın hiçbir tarafı mantıklı değildi o an onun için.

Peter içinden yüzünce kere ona kadar saymayı bitirince kulaklarını kapatarak ayağa kalktı ve Lily'yi ittirerek oturttu. Hepsinin aynı anda ergen gibi davranma tutkusu kendisini ve soru işaretlerini deli etmişti.

"Kimse, kimse konuşmasın! Sadece Alice ve Sirius'tan duymak istiyorum. Siz de azıcık açıklayıcı olun!"

Alice kızardıkça kızarıyordu. "Siz ikiniz Lily'nin aldatması yüzünden ayrıldığınızda (Peter lafa atlamaya çalışan Lily'nin ağzını kapattı.) çekilmez haldeydiniz. Lily James'in neden her şeyi büyüttüğünden yakınıyordu, James ise-- James ise bildiğiniz ölüydü."

Alice umutsuzca Sirius'a baktıktan sonra çocuk lafı devraldı.

"Alice de dedi ki bana o akşam, ikisini de bir büyüyle eski haline çevirebiliriz. Ben haliyle James'i bu acınası durumdan kurtarmak için her şeyi yapardım, ama ben daha çok Lily'nin dersini almasını ve James'ten özür dilemesinden taraftım. Alice ise bana Lily'nin asla öyle bir şey yapmayacağını, pişman olmadığını ve bunun onun doğasında olduğunu söyledi. Haklıymış da. (Homurdandı) Bana sadece adını duyduğum bir büyüyü öğrenebileceğimizden bahsetti. Obliviate.--"

"Ne?" Lily Peter'ın kendisini sakinleştirme çabalarına rağmen bağırmaya başladı. "Ben-- beni Obliviate-- inanamıyorum! Alic--"

"Lily sus, gerisini duymak istiyorum." James kendinden beklenemeyecek sakin ifadesiyle Sirius'a baktı. Gözlerdeki ifadesizlik tehlikeyi sembolize ediyordu.

Sirius James'in bakışlarıyla mücadele edemezken, Alice araya girdi. Lily'ye bakmamaya özen gösteriyordu.

"Sirius fikre çok karşı çıktı. Hiçbir şey olmamış gibi davranamayız dedi. Ben onu ikna ettim. Büyünün zor olduğunu biliyordum ama yeterince çalışırsam öğrenebileceğimden emindim, öğrendim de, ve Sirius'a takviminde işaretlemesi gereken günü söyledim. Ama bilmediğim şeyse, Sirius'un bir saniye için bile James'e büyüyü uygulama fikrini düşünmemiş olmasıydı--"

"Saçmalama Alice! Kaç gece boyunca uykusuz kaldım biliyor musun? Ben çok düşündüm, ama James'in hayatında bu kadar önemli kararlar almaya yetkim yoktu! Ve ben onun iyileşeceğinden emindim, seni iyi yapacağımdan emindim James, çok denedim, Alice'e geçen seneye kadar büyüyü uygulamadığımı söylemedim, sen iyiydin James! Ama hiç Lily ile yatacağın ve eski anılarının tekerrür edeceğini düşünmemiştim. Ben-- ben yapamazdım. Alice benden daha cesurdu. Bana söylediği gece büyüyü Lily'ye uygulamıştı bile."

Ortamda varlığını belli eden tek şey rüzgarın kıpırdattığı yapraklardı. Kimse konuşmuyordu, herkes her şeyin şokunu sırtlanmıştı. Kendini ilk toparlayan göz yaşları tekrar göz kapaklarına batan Lily oldu.

"Ben inanamıyorum! Alice, onca yıl! Nasıl-- nasıl anlayamadım bir şeylerin döndüğünü--"

"Senin suçun değildi kuşum, anlayamazdı--" Alice yaşlarının süzülmesine aldırmadan bakıyordu en iyi arkadaşına.

"Anlamalıydım! Potter'a karşı aniden deli gibi şeyler hissetmeye başladığımda anlamalıydım! (Tüm gözlerin kendisine dönmesine aldanmadan devam etti.) Bana bir daha-- bana bir daha 'kuşum' deme Alice! Ah, sikeyim, ben neler yaptım?"

Alice Lily'ye bakakaldı. Bütün planı Lily'nin yaptığından pişman olmaması üzerine kuruluydu zaten. Bir de şimdi pişman olduğunu mu söylüyordu yani?

"Sen-- sen yaptıklarından pişman mısın?"

"Bilmiyorum!" Lily artık tam anlamıyla bağırıyordu. "Bilmiyorum Alice! Ben-- senin yüzünden hiçbir şey bilmiyorum, her şeyden tereddüt ediyorum! Neden bana söylemedin, sana Potter'a hissettiklerimi tüm gece anlatmışken, neden söylemedin Alice? Merlin aşkına, neden? Neden ben bunca yıl Potter'ın duygularını her yattığım çocukla ezerken bana söylemedin? Sen-- sen düşman mısın, dost musun, ayırt edemiyorum!" Lily derin bir nefes alarak gözlerinden süzülen yaşlara aldırmadan James'e baktı. Birkaç saniye baktılar birbirlerine uzunca. "Ben-- ben çok özür dilerim, yaptığım her şey için. Her şey için çok geç biliyorum, biliyorum her şey geri dönülemez bir hal aldı, ama Merlin aşkına Potter, seni seviyorum."

Lily cevap beklemeden ayağa kalkıp koşmaya başlarken James de peşinden ayaklandı. 

Koşuyorlardı peş peşe. 

En acı duygularla. 

Lily Evans ilk ve son defa utanıyordu kendinden, yaptıklarından, hayatından.

James Potter ilk ve son defa karşı gelmek istiyordu doğrulara, ama yapabileceğinden de emin olamıyordu.

İkisi de dibine kadar gömülmüşlerdi kaosun yarattığı bataklığa. Ama onlardan çok gömülen tek şey ise kaderin onları beraber yazmış olduğu iplikleriydi. 

Kaostaki düzendi bu.

Karışılamazdı.

Ve onlar da biliyordu istenmeyen sonun hızla arkalarından koştuğunu. Çok geçmeden, çok geçmeden yakalanacaklardı. Son kere koşuyorlardı özgürce. Kaçıyorlardı son bir umutla kendilerinden çok batmış kader ağlarının yenisinden. Ama onlarda imkansıza inandıklarını farkındaydılar.

Kaostaki düzendi bu.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro