Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

● Yeni Yıla 5 Kala

Gerçekten geciktirdiğim için özür dilerim. Wattpad'deki bazı aksaklıklar yüzünden hazırladığım bölümü tekrar yazmak zorunda kaldım.

"Peki ya Mert? Yani Muzaffer'in oğluna noldu? Taburcu olmasına imkan yok şimdiden."

"Muzaffer Bey taburcu oldu sadece. Kız ben bir pot kırdım bugün. Annesin öldüğünü söyledim çocuğa."

"Naptın Azime abla sen ya. Off off. Peki Muzaffer'in haberi var mı?"

"Var kızım tabii ki. Oğlan ağlayarak babasını çağırdı. Ben de tembihledim çocuğu benden duyduğunu söylemesin diye."

"Benim acilen hastaneye gitmem lazım o zaman."

"Akşama yemeğe hazırlan sen boşver. Ben hallettim çocuğu zaten söylemedi."

"Abla onu mu diyorum ben? Mert kim bilir ne haldedir. Annesinin öldüğünü öğrendi."

"Cenaze de bugün. Ben Nefise de gelir dedim Muzaffer Bey'e.."

"Abla ya işimize neler açacaksın sen? Off off!"

"Sen değil miydin yardım etmek isteyen? Al işte fırsat bu fırsat gir adamın gözüne."

"Ben kimsenin gözüne girmeye çalışmıyorum ki."

"Onu benim külahıma anlatırsın. Sen onu bunu boşver de geceyi düşün. Hem bak bu gece yeni yıla da giriş gecesi.."

"yeni yıl mı? Unutmuşum. Çocukları da iyice boşladım. Bir de yeni yıl gecesi boşlamak istemezdim off ya. Napıcam abla ben?"

"Amann dert ettiğin şeye bak. Zaten sabaha kadar işlediğin için izinlisin bugün. Yemeklerini hazırlarsın , kendin de hazırlanırsın ben de akşama gelirim çocuklara bakarım."

"Azime abla sen neden bu kadar çok gitmemi istiyorsun ki?"

"Neden olacak, sevenleri bir araya getirmek için" deyip gözlerini kırpıştırdı. 'Sonumuz hayırlı olsun' diyerek geçirdim içimden.

"Hadi cenazede görüşürüz Nefise."

"Sen de mi geleceksin:"

"Adamın bugüne bugün hizmetlisiyim. E herhalde, bi zahmet yani."

"Abla sen emin misin kesin işini değiştireceğine?"

"Bundan iyisini bulabilmeyeceğim için. Evet."

"Hayırlısı olsun inşallah."

Ben sözümü bitirdikten sonra kapıyı kapatıp gitti. Ben de anneme cenazeye gideceğimi söyleyip siyah elbisemi giydim ve taksiye bindim. Yol boyunca aklıma takılan sorular oldu. Bu kaza nasıl olmuştu, nedeni neydi? Ama sırası değildi bu soruları düşünmenin. Belki laf arasında sorabilirdim ama sırası değildi kesinlikle. Adamın oğlunun annesi ölmüş ben neyi merak ediyordum. Susturdum kendi iç sesimi ve dışarıyı izledim.

Kabristanlığa vardığımızda tüylerim ürpermişti. Küçük Mert ve babası mezarlığın başında gül koyuyorlardı. Sanırım cenazeye geç kalmıştım. Kimsecikler kalmamıştı etrafta.. Bir tek Mert ve Muzaffer. Benim geldiğimi hissetmiş, farketmiş olacaklar ki bakışlarını bana doğru çevirdiler. Ben de yanlarına yaklaşıp 'Başınız sağolsun' dedim Muzaffer'e.

"Dostlar sağolsun.. Geciktin, cenaze bitti."

"Yetişemedim.. Özür dilerim."

"Yok neden özür diliyorsun ki? Ben merak ettiğimden öyle dedim."

"Hastanedeki hemşire Azime ablayla konuşmaya dalınca geç kaldım."

"Azime de sonlarına yetişti cenazenin. Az önce gitti."

Mert de bana sımsıkı sarıldı babasının sözü biter bitmez..

"Nefise abla. Annem bi daha geri gelmeyecek mi?"

Ne diyeceğimi bilemediğimden saçlarını okşadım ama bir cevap bekliyordu. Gözlerine bakmamaya çalıştım. Ve dudaklarımı araladım..

"Mertcim, tatlı kuzum. Annen seni bırakır mı hiç? O hiç gitmedi ki geri gelsin. Sadece onu sadece rüyalarında görebileceksin. Hayallerinle saracaksın. Hep yanında hissedebileceksin."

"Onu çok özleyeceğim Nefise abla. Sarılamayacağım.. Annem benim yüzümden mi yok? Onunla gitmek istemedim diye mi?"

"Anneler çocuklarını bırakmazlar. Asla hem de asla. Ne yaparlarsa yapsınlar asla bırakmazlar. Sana kızsa da bırakmaz. Merak etme birtanem. Annen seni görecek. Yukarıdan izleyecek seni."

"Ben de onu görmek istiyorum."

"Böyle deme. Anneni üzmeyelim. Yanına gelemediği için üzülmesin sonra."

"Hayırr. Annem üzülmesiin.."

"Tamam o zaman hadi gel. Ben sana kurabiye yapayım. Gelmek istersen tabii. Hem annen de seni mutlu görsün. O da üzülmesin. Gülümse biraz.."

"Sen bana kurabiye mi yapacaksın?"

"İstersen birlikte de yapabiliriz.. Ama tabii babana da sormamız lazım. Ha bi de doktoruna."

"Çok isterim. Baba nolur.Doktor Amca'yla da sen konuşabilir misin Nefise abla?"

"Tamam ben konuşurum Hakan Doktor'la Mertcim."

Muzaffer de "Tamam oğlum. Git Nefise ablanla. Akşama seni bizim yata getirir." deyince Mert havalara uçtu. Bir anda o umutsuz, mutsuz çocuk değil de umutlu ve mutlu bir çocuk olmuştu. Benim de o hüzünlü mutsuz halimden eser kalmamıştı. Bana hayran hayran bakan Muzaffer'e "Görüşürüz akşama o zaman." dedim.

"Akşam bir an önce olsun istiyorum. Ve sana sımsıkı sarılmak."

"Hadi Mert daha fazla üşümesin babası biz gidelim.." diyerek lafı değiştirdim.

"Dur önce sana birşey vermem gerek." deyip arabasına doğru ilerledi ve kocaman bir poşet alıp yanımıza geldi.

"Bunun içinde hem Mert'in hem senin kıyafetlerin var Nefise. Akşama bunları giyersiniz değil mi? Mert'in kıyafetleri ayrı bir poşetteydi ben de birlikte geleceksiniz diye aynı poşete koydum."

"Ne gerek vardı Muzaffer? Ben hallederdim."

"Bugün özel olsun istiyorum. Dünya dertlerinden uzaklaşacağımız, güzel ve özel birgün. Beni kırma lütfen."

"Tamam o zaman."

"Teşekkür ederim."

"Asıl ben teşekkür ederim."

Bu göze dalma olayı yine olmuştu. Uzun uzun gözlerine baktım. O da benimkine. Alıkoyamayacağım bir şeyler vardı gözlerinde. Mert yanımıza yaklaşıp "Hadi Nefise abla gidelim.." deyince gözlerimizi gözlerimizden kaçırtabildik.

"Ben sizi bırakayım o zaman atlayın arabaya."

"Taksi çağırırdım ben."

"Nefise gerek yok taksiye filan."

O böyle deyince Mert'i arkaya oturtup, öne geçtim. Muzaffer "Nefise, Nefise! Mert'e birşey oluyor!" deyince panikle arkama baktım. Mert kriz geçiriyordu. Hemen arabadan inip arkaya geçtim.

"Mert sakin ol, sakin ol. Ne canlandı gözünün önünde kuzum da böyle oldun sen."

"Anne! Anne! Anne..!" diye çığlıkları yükselmeye başladı. Tramva geçiriyor olmalıydı.

"Muzaffer sen hastaneye sür arabayı hadi çabuk!"

Arabada ilerlerken bir yandan Mert'i sakinleştirmeye çalışıyordum, diğer yandan da Hakan doktorla konuşuyordum. Hastaneye gelir gelmez sedyeyle Mert'i almaları için. Nabzı aşırı yükselmişti. Normalden daha hızlı atıyordu kalbi. Büyük bir atak geçiriyordu. Ufacık bedeni bu atakla sersem olmuştu.

Hastaneye gelir gelmez Azime abla, kızı Emel ve Hakan doktor bizi karşıladı. Hemen Mert'i alıp sakinleştirici verdiler. Uyuması lazımdı. Sakinleşmesi ve yaşananlardan uzaklaşması. Emel geldi yanımıza ve Mert'i almaya yeltendi.

"Ben götürürüm yoğun bakım odasına Emel."

"Senin yüzünden hastanedeki itibarım yerle bir oldu. Hala da aynısını yapmaya devam ediyorsun. Bugün de kovulacağımı işittim Hakan'dan. Ama hepsini ödeteceğim sana Nefise. Hatta sabahtan beridir de planımı uygulamak için işe koyuldum."

"Sen ne yaptıysan kendin yaptın. Bu bitmek bilmeyen kinin yaptı. Şimdi çekil önümden!"

Mert'i sedyeye yatırtıp boş olan bir hasta odasına götürdük Muzaffer ve Hakan doktorla.

"Nefise Hemşire, Muzaffer Bey.."

Aynı anda "Buyrun.." dedik.

"Mert daha iyileşmeden hastaneden çıkarmamak gerekti. Bedenen bile tam iyileşmemişken, ruhen iyileşmesini beklemiyordunuz öyle değil mi?"

"Oğlum iyi olacak değil mi?"

"Elbette ki iyileşecek. Sadece sabaha kadar uyutmamız gerekecek."

"Tamam Doktor Bey teşekkürler."

Hakan Doktor çıkınca, Muzaffer bana döndü ve "Nefise sen hazırlan. Ben de oğlumun iyi olduğundan emin olup hazırlanayım."

"Mert bu haldeyken nasıl olacak?"

"Bir şeyi yok. Oğlumun iyi olduğunu biliyorum. Bu geceyi neden mahvedelim. Yeni yıl gecemizi.."

"İçin rahatsa tamam. O zaman ben hazırlanayım."

Soyunma odasına gidip üzerimi değiştirdim. Yaşadıklarımız, önümüze sürekli bir engel çıkışı beni çok yıpratmıştı. Aklıma çocuklarım geldi ve telefonumu aradım ama bulamadım. Ben de Azime ablayı aramaya koyuldum hastanede. Azime abla kantindeydi. Bana dönüp baktı, sonra tekrar baktı, ağzı açık kaldı.

"Kızzz. Sen ne güzel bir şey oldun öyle."

"Azime abla telefonun var mı?"

"Ay ama saçların hiç olmamış. Gel benim çantamı alalım. İçinde presim var."

"Abla sen beni duymuyosun galiba. Telefon diyorum."

"Nolmuş telefona?"

"Çocuklarıma haber vereceğim ama telefonumu evde unuttum."

"Ben haber veririm onlara sen gel benimle."

"Söz ver bana."

"Söz kız söz."

Azime abla saçlarıma pres çektikten sonra beni Mert'in odasına doğru götürdü. Muzaffer hazırlanmış sandalyede oturuyordu. Zaten yakışıklıydı. Şimdi ayrı bir yakışıklı olmuştu.

"Nefise sen.. Sen çok çok güzel olmuşsun."

"Sen de öyle.."

Azime abla atıldı.

"Ben Mert'e bakarım. Siz gönül rahatlığıyla gidin."

"Ne yani Azime, sen burada mı geçireceksin yeni yıl geceni?"

"Ne var Muzaffer bey? Hem son günüm bu hastanede. Yeni yılın benim için ayrı bir özelliği yok. Siz güzelce eğlenin."

"Sağol Azime. Mert'e bir şey olursa haber verirsin. Gel Nefise biz de gidelim."

Önce bana açtı arabanın kapısını. Sonra kendi bindi. Yol boyunca ağzımızı bıçak açmamıştı. Ben ara sıra onun bakışlarını üzerimde hissediyordum o kadar. Zaten çok da uzak değildi geldiğimiz yer. Yine aynı nezaketle arabanın kapısını açıp beni ellerimden tutarak indirdi. İstanbul'da böyle bir yer olduğuna ilk kez şahit olmuştum. Kuytu köşelerde yaşayıp dururdum. İstanbul benim için işten, koşuşturmadan başka birşey olmamıştı bugüne kadar. Şimdi ise bu manzarayla İstanbul'a aşık olmuştum..

"Hayatıma öyle güzel girdin ki Nefise. Hatta şöyle söyleyeyim bana İstanbul gibi güzel geldin.. Ve bu manzaraya bakışların gibi güzel bakmanı istiyorum bana. Hep ve sadece bana böyle güzel bakmanı.."

"O kadar güzel ki burası. Sayende görme fırsatım oldu 'gerçek İstanbul'u' çok teşekkür ederim.." dedim. Çünkü yine ne diyeceğimi bilemediğim anları yaşıyordum..

"Daha neler yaşatacağım sana.. Bu utangaç hallerine kadar herşeyine aşık oldum. Naptın sen bana böyle?"

"Sen de beni inanmadığım aşka inandırdın. Asıl sen naptın bana?" ağzımdan birden bire çıkan bu söz için hiç de pişman değildim..

"Öyleyse gel yemeklerimiz soğumadan yemeğe geçelim. Elimi tut."

Elini tuttum ve yatın içerisine adım attık. Gerçekten bir ev kadar büyüktü. Ceketimi çıkartmamı işaret etti ve çıkartınca da askılığa yerleştirdi. Galiba ona aşık olduğumu kendime itiraf etme vaktim yavaş yavaş geliyordu.

Birlikte masaya oturduk. Ne ara hazırlamıştı acaba bu kadar şeyi? Etraf güller içindeydi.

"Ne ara hazırladın bu kadar şeyi?"

"Senin gözlerine bakarken planladım herşeyi ve gözlerime uyku girmedi sen gittikten sonra. Ben de böyle birşey hazırlatmak istedim. Beğendin mi?"

"Hem de çok beğendim. Çok güzel herşey.."

"Seni tanımayı o kadar çok istiyorum ki.. Seninle yeni bir başlangıç yapmayı. O yüzden bugün buraya davet etmek istedim seni.. Bak 5 dakikamız kaldı.."

"Ben de seni tanımayı çok isti-"

Yeni yıla son 5 dakika kalmıştı.. Ama ters giden birşeyler vardı. Yattan içeri polisler girmişti.

"Nefise Çiçek?"

"Buyrun benim."

"Acilen bizimle karakola kadar gelmeniz gerek."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro