Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

● Gözlerinde Tutsak

Konuşması bitince uzun uzun izlemeye koyuldu beni. Benim gitmem gerekti ama yapamıyordum. Oysa sadece söyleyeceğim 'Evde beni beklerler. Gitmem gerek..' 'ti.. ama ağzımı bile açamıyordum. Hakan Doktor gelmese hala bakışıyor olacaktık. Onu bile zor farkettik. Birbirimize dalmıştık çünkü. Kaçamayacak bir şekilde yelken açmıştık..

"Muzaffer Bey.. Oğlunuz için kanı acilen temin etmemiz lazım.."

Bu sesler uğultu gibi gelmişti. Sanırım ona da öyle gelmişti. O da gözlerini benden ayıramıyordu. Sonra tekrar bi ses duyuldu. Gözlerimizi çevirdiğimizde Hakan Doktor'un geldiğini gördük. İkimiz de aynı anda "Buyrun..?" dedik.

"Oğlunuz Mert'e acilen kan aktarmamız lazım. Sizden acilen kan temin etmeliyiz. Nefise Hemşire size yardımcı olacaktır. Öyle değil mi Nefise Hemşire?"

"E-evet.. benimle gelin."

Muzaffer'i boş bir hasta odasına götürdükten sonra kan verimi için onu hazırladım. Gözlerini bir an olsun ayırmıyordu benden. Ben ne kadar gözlerimi kaçırmak için çabalasam da beceremiyordum. Kan verimiyle ilgili birşeyler söyleyip ayrılmak istedim yanından. Çünkü her geçen sanise daha fazla ateş basıyordu beni.

"Siz kanı kontrol edin sonuna kadar bu şey dolunca da buradaki düğmeye basın."

"Siz mi geleceksiniz düğmeye basınca?"

"Evet. Bekliyor olacağım kantinde. Benden başka hemşire mesaiye kalmamıştır bugün."

"Sevindim :)"

"Anlamadım?"

"Birşey yok."

"Tamam o zaman ben gidiyorum. Unutmadan size biraz tatlı şeyler de alayım. Malum kan verdiniz. Ne seversiniz?"

"Ben günlük tatlı ihtiyacımı sayenizde karşıladım ama neyse. Çikolata severim ben. Hatta sevmek ne kelime bayılırım ama siz de seviyosanız alın."

"Ben ne alaka Muzaffer Bey?"

"Çikolatayı karşınızda yemek ayıp olur. Kendinize de alın lütfen."

"Gerek yok ama yine de düşünceniz için teşekkür ederim."

"Ne demek gerek yok? Bakın rica ediyorum. Yoksa yemem."

"Şaka gibi.. Resmen çikolata alıyım mı almayayım mı kavgasını yapıyoruz." deyince ben, kıkırdamaya başladık ikimiz de. Arkamı dönüp "Ben gidiyoruum. Dediğim gibi ihtiyacınız olursa butona basın gelirim.." dedim. O da başıyla onaylayınca odadan çıktım. Kapının önüne gelince telefonuma bildiri geldi. Muzaffer düğmeye basmıştı. Kapıdan içeri girdim telaşla. Bir de ne göreyim karşımda alayla bakan gözler!

"İşe yarıyor mu diye merak ettim de."

"Bu iş şakaya gelmez Muzaffer Bey. Rica ederim bir daha basarken dikkat edin. Çok korktum, yüreğim ağzıma geldi."

"Benim için endişelendiniz demek ki.."

"Ben tüm hastalarım için endişelenirim, hemşireyim ya hani."

"Ne yani? Benim için rutinin aksine daha fazla korkmadınız mı? Endişelenmediniz mi?"

"Belki de.. Neyse ben kantine gidiyorum. Lütfen acil birşey olmadan basmayınız. Ya da birşeye ihtiyacınız yokken."

"Tamam ama bir şartla."

"Neymiş o şart?"

"Bana beyli, sizli bizli hitap etme. Senli konuş."

"Tamam Muzaffer. Gidiyorum o zaman. Fazla oyalandım."

"Hadi tamam izin veriyorum. :)"

'Ya tabi tabi' bakışımı da atıp kantine gittim. Bu adam beni deli edecek. Hem sözleriyle, hem yaptığı hareketlerle.

Kantinde Azime ablayla karşılaştım. Benden başk mesaiye kalan da varmış meğer bugün. Çok şaşırmıştım. Azime ablaya doğru yürüdüm. Diğer hemşire meslektaşlarıma genelde mesafe koyarak konuşurdum ama Azime ablaya bir türlü Azime Hemşire diyemiyordum. Rahmetli eşimin ablası olduğundan değil de gerçekten ablalık yaptığı için samimiydim. Kahve ve çikolataları alıp Azime ablamın yanına oturdum. Hemen sorular yöneltti meraklılar kraliçem. Gıybette master yaptı kendisi.

"Kız Nefise, ne bu çikolatalar? Yüzünde gülücükler açıyor. Hayırdır inşallah."

"Hastamız Muzaffer Bey'e götüreceğim. Benim önümde yemek istemiyormuş illa tutturdu kendine de al diye. Ben de napayım işte kendime de aldım bikaç tane."

"Kııız. Merak ettim ben bu adamı. Yakışıklı mı? Ya da dur zengin mi zengin mi?"

"Ablaa." deyip kaşlarımı çattım.

"Ne var ne? Gülücüklerinin sebebi bu adamı merak ettim yani. Olamaz mı?"

"Abla aklından ne geçiyor bilmiyorum ama yok öyle birşey. Hastamız sonuçta."

"Var öyle birşey. Seni hiç böyle görmemiştim kaç zamandır ben."

Telefonumun sesi duyuldu tam ben ağzımı açıp cevap verecekken. Tam zamanında telefon çalmıştı. Zeynep'im arıyordu.

"Abla ben bi konuşayım kızımla geldim. Burada kalsın çikolatalar geliyorum."

"Tam zamanında yani. Tamam tamam sen konuş yaparım sonra sorgulamamı."

Ayağa kalkıp açtım telefonu. Hem yürüyordum, hem de konuşuyordum kızımla..

"Efendim annem."

"Anne gelmeyecek misin? Saat kaç oldu hala bekliyoruz."

"Kuzum gelemeyeceğim herhalde. Siz yatın."

"Nasıl uyuyabilecek Aysun sensiz bilmiyorum anne."

"Ben de nasıl geleceğim sizin yanınıza bilmiyorum kızım. Bir hastam var ona bakmam lazım. Oğluna acil kan takviyesi yapacağız."

"Tamam annem ama mutlaka gel. Yani gelmeye çalış olur mu? Sabah uyandığımızda Aysun seni yanında görsün. Ben bi şekilde yatırmaya çalışırım. Gerçi nasıl yapacaksam? Anneannem de teyzem de merak etti seni zaten."

"Tamam kızım gelmeye çalışırım. Zeynep kızım hadi ben kapatıyorum annem. Hastanın yanına gideyim aktarımı yapalım."

"Tamam kolay gelsin anneciğim."

Hemen kapatıp Azime abladan çikolataları alıp Muzaffer'in odasına ilerledim. Azime abla ne kadar sohbet etmeye hevesliyse ben de o kadar sorularından kaçmaya hevesliydim işte.

"Muzaffer Bey ben aktarımı yapıp geliyorum. Gelin çıkartalım kolunuzdan da bunu. Evett.. şimdi ben gelene kadar yatıp dinlenin. Çikolatalarınız da burada."

"Ya siz? Siz yemeyecek misiniz?"

"Yiyeceğim tabii ki. Ama önce ameliyathaneyi hazırlamam lazım. Ben girmeyeceğim ameliyata bugünlük hakkımı doldurdum. O yüzden sizinle ilgileneceğim ve artık çok geç olmadan da evime gideceğim. Çok uzun sürdü mesaim."

"Oğlum iyileşir inşallah. Yanıma yollamanız mümkün mü?"

"Ayaklanmadı biliyorsunuz ki. Ama siz çikolatalarınızı yedikten sonra yanına gidebilirsiniz. Ama kısa bir süre görüşebilirsiniz."

"İşte buna sevindim. En azından görebileceğim oğlumu."

Gülümseyerek odadan ayrıldım. Mert'ten konu açılınca içim bir tuhaf oluyordu. Buruk birşeyler vardı içimde. Aklım hep o minik çocuktaydı. Ameliyathaneyi hazırlamaya yardım ettikten sonra Mert'in odasına girdim. Uyuyordu. Çok masum gözüküyordu. Melek gibiydi. Rahatsız etmek istemedim yanına gidip. Bilinci yerindeydi ama yerinden kıpırdayamıyordu. Babası gibi yara bere doluydu her tarafı. Annesinin yarın cenazesi kalkacaktı. Sahi haberi var mıydı? Neyse bunları da Muzaffer düşünsün. Yok yok ben düşünmeden yapamam ki. Ne hale gelecek kim bilir bu yavrucak.

Biraz izledikten ve düşüncelerimle başbaşa kaldıktan sonra Muzaffer'in yanına gitmeye karar verdim.

Muzaffer'in odasına girer girmez çikolata canavarı olduğunu bana kanıtladı. Sadece bir tane çikolata bırakmıştı.

"Bir tane kalmış. Onu da yeseydin oldu olacak."

"Yok. O senin payın. Ama paylaşırsan hiç fena olmaz."

Elimle çikolatayı ikiye böldükten sonra Muzaffer'e uzattım. Aynı anda attık ağzımıza. Muzaffer'in gözleri gözlerime doğru dikilmişti yine herzamanki gibi.

"Neden bakıyorsun? Yoksa çikolata mı bulaştırdım."

"Yok hayır. Gözlerine bi kez bakacak olsam bu hale geliyorum. Engel olamıyorum ki."

"Engel olmak mı istiyorsun ki?"

"Aslında hayır. Kendime engel olmayıp şu an saçının kokusunu içime çekmek istiyorum mesela."

deyip yerinden fırladı. Gözlerini gözlerimden ayırmadan bir nefes mesafesi kadar yakınıma yaklaşmıştı.

Gözlerine tutsak olduğum adam.. Ne ben ona mani olabiliyordum, ne de o bana. İlk günden böyleysek sonrasını hiç ama hiç düşünemiyordum.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro